Aksu
Dergisi
Sayı:
1, Eylül 1933
Bektaş Yaylası
Nahiyenin başlıca geliri hayvan mahsulü
Bu hayvanların ekserisi koyundur
…arpa ve bir miktar da buğday ve mısır
ekildiğini söylediler
Hayvanlarının yünlerinden dokudukları
elbiseleri giyen ve yiyeceklerini de kendileri tedarik eden nahiye halkının
şehirle olan teması pek azdır (s. 28).
Sayı:
3, 4, 5, 6, Mart 1934
Aksu efsanevi menkıbelere malik bir
ırmaktır.
Mayısın yirmibirinci –Rumi hesapla yedinci-
günü, ırmağın denizle birleştiği yerde suya girip yıkanan bekâr kızlar ve (s.
4) dul kadınlar tez koca bulurlar, çocuk doğuramayanalar gebe kalırlar (…)
hastalar şifalayıp olurlar, hulasa niyetle bu suda yıkananlar murada
ererlermiş!
…yıkanırlar, sonra da kayıklarla karşıdaki
Giresun adasını üç defa dolaşırlar.
(Temizlik)
…yıkanmanın da usulü merasimi vardır: Irmağın munsabında derin olmayan bir yere
girilir. Yıkananın gerideki erkekler tarafından görülmemesi için kara tarafına
peştamal gerilir. Yıkanacak kızın veya kadının başına susakla -üzerinden keşkül
tarzında açılmış olduğu için Giresun’da keşkül de denilen saplı, sert kabuklu
ve içi boş bir nevi kabak- yedi çift bir tek –toplam 15 defa- su dökülerek
(susak, keşkül, kabak) ırmağın ceryanına terk olunur. Arkasından da ırmağa yedi
çift bir tek taş atılır (s. 5).
Alucra
Kazası Gicora Köyü
Kışın odalara toplanan delikanlılar zaman
zaman herfene tabir ettikleri yemek ve helva sohbetleri yaparak neşeli vakit
geçirmektedirler (s. 29).
Hırsızlık hemen hemen mubah sayılır,
Birbirlerine karşı çok saygısızca hareket
ederler,
Bazen eğlence olsun diye ceviz ile oyun
oynanmaktadır (s. 30).
Evler tamamen tek katlı ve tabanı toprak
olup bir odadan ibarettir.
…odanın içinde (…) ocak vardır. Bu ocakta
yanan ateş hem tenvir hem de ısıtma vasıtası olarak kullanılır (s. 31).
Süleyman Nazif öldüğü zaman cebinden yarım
elma ile 25 kuruş çıktığını işittik (s. 42).
Sayı:
7, 8, Mayıs 1934
Alucra
Kazası Gicora Köyü
Köyde geçim yolu; ziraat işleri, başka
vilayetlere giderek çalışmak ve civar köylere kereste satmak gibi şeylerdir (s.
27).
Yiyeceklerin başlıcaları buğday, arpa,
fasulye, patates, lahana, pancar, armut, bal, yağ, peynir, yumurta, çökelek
gibi şeylerdir.
Giyecekleri de civar köylerin dokudukları
şaldan ibarettir.
Erkekler zıpka
kadınlar üçetek giymektedirler (s. 28).
Sayı:
9, Haziran 1934
Düğün; güveyi babasının züğürtlük veya
zenginliğine göre pazartesinden perşembeye dört gün yahut Perşembeden
perşembeye 1 hafta sürer.
Davet / buyurultular
Mektupla, tava böreğiyle, horozla, koçla (olabilir/yapılabilir)
İlk gün, ateşler yakılır,
Mehdar / düğündeki çalgılar (s. 13)
Yemek: Her konağın bir sofrası, her
sofranın iki sofracısı vardır. Sofracılar işlerini pekiyi bilirler,
Şişlik isteme: Güveyin babası zengin olur
da (…) yemeği esirgerse konak beyi kamasını sofranın orta yerine diker.
Böyle bir şey oldu mu sofracı hemen düğün
kâhyasını bulur,
Her şey istenir. İstenenler gelmedi mi kama
yine sofraya saplanır.
Yakma: Delikanlı babasının elleri ayakları
bağlanır. Coşkun bir ateşin karşısına yatırılır. Alnına yanmış bir mum dikilir.
İstenen şeyler gelinceye kadar eziyet
edilir.
…nekeslikten vazgeçmezse güveyi yakalanır.
(…) şişlik istenir. Baba bunu da kulak ardına attı mı hem oğlu hem kendisi
bağlı olarak ateşin karşısına yatırılır. Ateş bir avuç tuz atılır. Konak
kalkar, işi öbür konaklara bildirir. Düğünden ayrılacağını söyler. Öteki
konaklar işi araştırıp soruştururlar. Yerilen konağı doğru bulurlarsa mehdarı
dağıtıp kalemliği yıkarak düğünden ayrılırlar.
Mehdar dağıtmak
Düğün sahibi haksız çıktı mı (…) mehdarbaşıya
mehdarı dağıtıp düğünü terki emreder.
Kalemlik yıkmak
Darıltılıp ta giden konaklar hep birden
kalemliğe –baca- yaylım ateş ederler. (s. 14).
Gelin alıcı: Kız köyünde de herkesin kapısı
kapalıdır. Sokaklarda hiç kimse bulunmaz.
Kız evinin kapısı açılır. İki silahlı
çıkar.
…elinde ipekler ve yaldızlarla süslenmiş
bir yumurtayla kız köyünün en ihtiyarı çıkar…
Ağartma: Süslü yumurta bir ağacın çıplak bir dalına bağlanır. Saat,
tüfek veya tabanca ağacın gövdesine çakılan bir çiviye asılır. Koç, boğa veya
tay da ağaca bağlanır. Yumurtayı ağaca bağlayan adam bir mesafe tespit eder. Ağartmamız
budur der.
Delikanlıların (ağartmacıların) ağartmaya
beşer fişek atma hakkı vardır.
Ağaçtaki eşya ağartmayı vuranındır. Buna
ağartma armağanı denir. Ağartmaya ilk önce yeni yetmeler başlar (s. 15).
Ağartma vurulmadı armağanlar satın
alınmadıkça gelin verilemez der.
Göç: Gelin-güveyi köyünün en soylu en
hırçın atına bindirilir (s. 16).
İp germe: Güveyi bir koçu süsler,
Gelinin atı önüne bir urgan gerer koçu atın
önüne yanaştırırlar. Gelin atın üzerinden eğilip bir eliyle koçu tutup
terkisine alır.
…kapıda koç kesilir. Gelin attan iner. Sol
ayağını kana basar. Sağ ayağı ile eşikten geçer.
At satma: Gelin, kaynatasının evinden içeri
girince atın başındaki delikanlı ata biner. Satılık at satılık at narası basar.
At üstünde bıçak veya başka bir oyun
oynamak üzere karşısına delikanlı ister bu sözle,
Karşısına çıkan olmazsa bindiği at
kendisinindir (s. 17),
Sayı:
12, 1934 Birinci Kanun
Giresun Köylüleri
Kadınların hepsi peştamal kullanmaktadır.
Köylü kadınlar yazın şehre girmeden yalın ayak gelirler (s. 10),
Pazara satışa gelen köylülerin yüzde
sekseni muhakkak kadındır (s. 11),
Bir köy tetkiki
Kadın erkek ayır ayrı… …def, kemençe çalıp oynamakta imişler, tamzara, dik
horon, düz horon namlarıyla birkaç çeşit oyun şekli vardır.
Çocuklar, yünden yaptıkları top ile güdül
oyunu oynarlarmış, bundan başka çelik çomak ve beştaş oyunu da oynamakta
imişler (s. 21),
Bazı evlerin önlerinde duvarla çevrilmiş
bahçeler vardır.
Buraya hayat denilmektedir. Dış duvarlar
yontulmamış taşlardan iç bölmeler bağdadidir. Sıva, saman karıştırılmış çamurla
yapılır.
Evlerde kullanılan eşyanın başlıcaları su
kabı, tencere, tava, sahan, kilim, cecim, idare lambası, yatak ve sandıktır (s.
22).
(Hekimlik) Hava çalanlara (soğuk alanlara)
söğüt yaprağı sararlar. Bununla iyi olmazsa samana gömerler. Bu suretle hastayı
terletirler.
Başı ağrıyanın başına ısıtılmış tuz
bağlanır.
Dişleri ağrıyana tütün çiğnetirler (s. 25).
(Bilmece)
Anam ferace babam kütük, iki kardeşim var
birisi sofrada diğeri meyhanede gezer (Üzüm).
Sayı:
15, Nisan 1937
Giyinişleri çok basittir.
Pamuk ve ketenden yapılmış dokuma ve
basmalardan fistan dedikleri bol ve uzun bir entari giyilmektedir. Kadın
evdeyken önlük olarak peştamal sarar (s. 21).
Sayı:
18, Mart 1940
(Düğün)
Düğün çalgılar ve eğlencelerle birlikte 5
gün devam eder.
İlk gün gelin hamamı yapılır.
Salı günü yaşı ilerlemiş kadınlara davet
verilir. Yemekler yenir, oyunlar oynanır.
Çarşamba günü oğlan evinden kızı giydirmek
için bir sandık elbise verilir. Geline tel, duvak takarlar, beyaz bir entari
giydirirler. Diğer genç kızlar da süslenirler. O gece geline kına yakılır (s.
33).
Kına yakıldıktan sonra oyuna geçilir. Genç
kızlar bir yandan çiftetelli oynar diğer yandan da genç kızı ağlatmaya
çalışırlar. Eğlence sabaha kadar devam eder.
Sabaha karşı oğlan evinden bir kafile kız
evine baskın yapar. Eğlence iyice artar.
Perşembe günü oğlan evinden kız evine gelin
almaya giderler.
Gelin eve geldiğinde eğlence tekrar başlar.
Gelin eve geldiğinde eline bir kepçe
verilir ve ocağın üzerinde tenceredeki çorbayı karıştırır.
Evde düğün devam ederken güvey hamamı
yapılır (s. 34).
Sayı:
19, Nisan 1940
(Spor)
Eski zamanlarda Giresun’da revaçta olan
spor güreşti.
Mayıs Yedisinde, Temmuz’un 15’inde ve
benzer günlerde meydanlarda, açık alanlarda toplanırlar. Güreşe meraklılar
arasından bileği bükülmez olanı seçerlerdi. Güreşlerin yanı sıra mahalli
oyunlar da oynanırdı bu toplantılarda.
Aksu her derde devadır.
Mayıs Yedisinde bu dereye gelip, keşkül
denen su kabağının içi oyularak yapılan kapla, dereden su alıp (7 tek 1 çift
olmak üzere) başından aşağıya döken hastalar dertlerine şifa bulurmuş… (s. 28)
Topçuoplu İsmail Pehlivan
1900’ün başlarında güreşe başlamış,
Terme’de Hacı Tosun oğlu Ali pehlivanın
yanına gidip ondan güreş öğrenmiş,
Oradan Ünye’ye geçip Sivaslı Bekir
pehlivanla güreşip onu yenmiş, ardından Ağsaklı Mola Yusuf’la güreşmiş onu da
yenmiş,
İstanbul’un Okmeydanı’nda nam salmış olan
Ağsaklı Mısdık Mustafa ile güreşip yenmiş,
Trabzon’da İstanbul’un Bulgurlu köyünden
Ahmet pehlivanla güreşip yenmiş,
Daha sonra 1324’de Amerika’ya giderek
Boston’da Fransız Vinkin adlı biriyle güreşip berabere kalmış (s. 29),
Sayı:
21, Haziran 1940
(Aydınlatma) camlı ve camsız petrol
lambaları, camsız olanlar gayet basit teneke lambalardır.
Köy evlerinin bazısında cam yok, çerçeveler
boşluk…
---
Aksu
Dergisi, Sayı: 1-21 (1933-1940),
Giresun Halkevi, Temmuz 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder