9 Aralık 2018 Pazar

Aksu Dergisi


Aksu Dergisi

Sayı: 1, Eylül 1933
Bektaş Yaylası
Nahiyenin başlıca geliri hayvan mahsulü
Bu hayvanların ekserisi koyundur
…arpa ve bir miktar da buğday ve mısır ekildiğini söylediler
Hayvanlarının yünlerinden dokudukları elbiseleri giyen ve yiyeceklerini de kendileri tedarik eden nahiye halkının şehirle olan teması pek azdır (s. 28).

Sayı: 3, 4, 5, 6, Mart 1934
Aksu efsanevi menkıbelere malik bir ırmaktır.
Mayısın yirmibirinci –Rumi hesapla yedinci- günü, ırmağın denizle birleştiği yerde suya girip yıkanan bekâr kızlar ve (s. 4) dul kadınlar tez koca bulurlar, çocuk doğuramayanalar gebe kalırlar (…) hastalar şifalayıp olurlar, hulasa niyetle bu suda yıkananlar murada ererlermiş!
…yıkanırlar, sonra da kayıklarla karşıdaki Giresun adasını üç defa dolaşırlar.

(Temizlik) …yıkanmanın da usulü merasimi vardır: Irmağın munsabında derin olmayan bir yere girilir. Yıkananın gerideki erkekler tarafından görülmemesi için kara tarafına peştamal gerilir. Yıkanacak kızın veya kadının başına susakla -üzerinden keşkül tarzında açılmış olduğu için Giresun’da keşkül de denilen saplı, sert kabuklu ve içi boş bir nevi kabak- yedi çift bir tek –toplam 15 defa- su dökülerek (susak, keşkül, kabak) ırmağın ceryanına terk olunur. Arkasından da ırmağa yedi çift bir tek taş atılır (s. 5).

Alucra Kazası Gicora Köyü
Kışın odalara toplanan delikanlılar zaman zaman herfene tabir ettikleri yemek ve helva sohbetleri yaparak neşeli vakit geçirmektedirler (s. 29). 

Hırsızlık hemen hemen mubah sayılır,
Birbirlerine karşı çok saygısızca hareket ederler,
Bazen eğlence olsun diye ceviz ile oyun oynanmaktadır (s. 30).

Evler tamamen tek katlı ve tabanı toprak olup bir odadan ibarettir.
…odanın içinde (…) ocak vardır. Bu ocakta yanan ateş hem tenvir hem de ısıtma vasıtası olarak kullanılır (s. 31).

Süleyman Nazif öldüğü zaman cebinden yarım elma ile 25 kuruş çıktığını işittik (s. 42).

Sayı: 7, 8, Mayıs 1934
Alucra Kazası Gicora Köyü
Köyde geçim yolu; ziraat işleri, başka vilayetlere giderek çalışmak ve civar köylere kereste satmak gibi şeylerdir (s. 27).

Yiyeceklerin başlıcaları buğday, arpa, fasulye, patates, lahana, pancar, armut, bal, yağ, peynir, yumurta, çökelek gibi şeylerdir.
Giyecekleri de civar köylerin dokudukları şaldan ibarettir.
Erkekler zıpka kadınlar üçetek giymektedirler (s. 28).

Sayı: 9, Haziran 1934
Düğün; güveyi babasının züğürtlük veya zenginliğine göre pazartesinden perşembeye dört gün yahut Perşembeden perşembeye 1 hafta sürer.

Davet / buyurultular
Mektupla, tava böreğiyle, horozla, koçla (olabilir/yapılabilir)

İlk gün, ateşler yakılır,

Mehdar / düğündeki çalgılar (s. 13)

Yemek: Her konağın bir sofrası, her sofranın iki sofracısı vardır. Sofracılar işlerini pekiyi bilirler,

Şişlik isteme: Güveyin babası zengin olur da (…) yemeği esirgerse konak beyi kamasını sofranın orta yerine diker.
Böyle bir şey oldu mu sofracı hemen düğün kâhyasını bulur,
Her şey istenir. İstenenler gelmedi mi kama yine sofraya saplanır.

Yakma: Delikanlı babasının elleri ayakları bağlanır. Coşkun bir ateşin karşısına yatırılır. Alnına yanmış bir mum dikilir.
İstenen şeyler gelinceye kadar eziyet edilir.
…nekeslikten vazgeçmezse güveyi yakalanır. (…) şişlik istenir. Baba bunu da kulak ardına attı mı hem oğlu hem kendisi bağlı olarak ateşin karşısına yatırılır. Ateş bir avuç tuz atılır. Konak kalkar, işi öbür konaklara bildirir. Düğünden ayrılacağını söyler. Öteki konaklar işi araştırıp soruştururlar. Yerilen konağı doğru bulurlarsa mehdarı dağıtıp kalemliği yıkarak düğünden ayrılırlar.

Mehdar dağıtmak
Düğün sahibi haksız çıktı mı (…) mehdarbaşıya mehdarı dağıtıp düğünü terki emreder.

Kalemlik yıkmak
Darıltılıp ta giden konaklar hep birden kalemliğe –baca- yaylım ateş ederler. (s. 14).

Gelin alıcı: Kız köyünde de herkesin kapısı kapalıdır. Sokaklarda hiç kimse bulunmaz.
Kız evinin kapısı açılır. İki silahlı çıkar.
…elinde ipekler ve yaldızlarla süslenmiş bir yumurtayla kız köyünün en ihtiyarı çıkar…

Ağartma: Süslü yumurta bir ağacın çıplak bir dalına bağlanır. Saat, tüfek veya tabanca ağacın gövdesine çakılan bir çiviye asılır. Koç, boğa veya tay da ağaca bağlanır. Yumurtayı ağaca bağlayan adam bir mesafe tespit eder. Ağartmamız budur der.
Delikanlıların (ağartmacıların) ağartmaya beşer fişek atma hakkı vardır.
Ağaçtaki eşya ağartmayı vuranındır. Buna ağartma armağanı denir. Ağartmaya ilk önce yeni yetmeler başlar (s. 15).
Ağartma vurulmadı armağanlar satın alınmadıkça gelin verilemez der.

Göç: Gelin-güveyi köyünün en soylu en hırçın atına bindirilir (s. 16).

İp germe: Güveyi bir koçu süsler,
Gelinin atı önüne bir urgan gerer koçu atın önüne yanaştırırlar. Gelin atın üzerinden eğilip bir eliyle koçu tutup terkisine alır.
…kapıda koç kesilir. Gelin attan iner. Sol ayağını kana basar. Sağ ayağı ile eşikten geçer.

At satma: Gelin, kaynatasının evinden içeri girince atın başındaki delikanlı ata biner. Satılık at satılık at narası basar.
At üstünde bıçak veya başka bir oyun oynamak üzere karşısına delikanlı ister bu sözle,
Karşısına çıkan olmazsa bindiği at kendisinindir (s. 17),

Sayı: 12, 1934 Birinci Kanun
Giresun Köylüleri
Kadınların hepsi peştamal kullanmaktadır. Köylü kadınlar yazın şehre girmeden yalın ayak gelirler (s. 10),

Pazara satışa gelen köylülerin yüzde sekseni muhakkak kadındır (s. 11),

Bir köy tetkiki
Kadın erkek ayır ayrı… …def, kemençe çalıp oynamakta imişler, tamzara, dik horon, düz horon namlarıyla birkaç çeşit oyun şekli vardır.

Çocuklar, yünden yaptıkları top ile güdül oyunu oynarlarmış, bundan başka çelik çomak ve beştaş oyunu da oynamakta imişler (s. 21),

Bazı evlerin önlerinde duvarla çevrilmiş bahçeler vardır.
Buraya hayat denilmektedir. Dış duvarlar yontulmamış taşlardan iç bölmeler bağdadidir. Sıva, saman karıştırılmış çamurla yapılır.

Evlerde kullanılan eşyanın başlıcaları su kabı, tencere, tava, sahan, kilim, cecim, idare lambası, yatak ve sandıktır (s. 22).

(Hekimlik) Hava çalanlara (soğuk alanlara) söğüt yaprağı sararlar. Bununla iyi olmazsa samana gömerler. Bu suretle hastayı terletirler.
Başı ağrıyanın başına ısıtılmış tuz bağlanır.
Dişleri ağrıyana tütün çiğnetirler (s. 25).

(Bilmece)
Anam ferace babam kütük, iki kardeşim var birisi sofrada diğeri meyhanede gezer (Üzüm).

Sayı: 15, Nisan 1937
Giyinişleri çok basittir.
Pamuk ve ketenden yapılmış dokuma ve basmalardan fistan dedikleri bol ve uzun bir entari giyilmektedir. Kadın evdeyken önlük olarak peştamal sarar (s. 21).

Sayı: 18, Mart 1940
(Düğün)
Düğün çalgılar ve eğlencelerle birlikte 5 gün devam eder.
İlk gün gelin hamamı yapılır.
Salı günü yaşı ilerlemiş kadınlara davet verilir. Yemekler yenir, oyunlar oynanır.
Çarşamba günü oğlan evinden kızı giydirmek için bir sandık elbise verilir. Geline tel, duvak takarlar, beyaz bir entari giydirirler. Diğer genç kızlar da süslenirler. O gece geline kına yakılır (s. 33).

Kına yakıldıktan sonra oyuna geçilir. Genç kızlar bir yandan çiftetelli oynar diğer yandan da genç kızı ağlatmaya çalışırlar. Eğlence sabaha kadar devam eder.
Sabaha karşı oğlan evinden bir kafile kız evine baskın yapar. Eğlence iyice artar.

Perşembe günü oğlan evinden kız evine gelin almaya giderler.
Gelin eve geldiğinde eğlence tekrar başlar.
Gelin eve geldiğinde eline bir kepçe verilir ve ocağın üzerinde tenceredeki çorbayı karıştırır.
Evde düğün devam ederken güvey hamamı yapılır (s. 34).

Sayı: 19, Nisan 1940
(Spor)
Eski zamanlarda Giresun’da revaçta olan spor güreşti.
Mayıs Yedisinde, Temmuz’un 15’inde ve benzer günlerde meydanlarda, açık alanlarda toplanırlar. Güreşe meraklılar arasından bileği bükülmez olanı seçerlerdi. Güreşlerin yanı sıra mahalli oyunlar da oynanırdı bu toplantılarda.

Aksu her derde devadır.
Mayıs Yedisinde bu dereye gelip, keşkül denen su kabağının içi oyularak yapılan kapla, dereden su alıp (7 tek 1 çift olmak üzere) başından aşağıya döken hastalar dertlerine şifa bulurmuş… (s. 28)

Topçuoplu İsmail Pehlivan
1900’ün başlarında güreşe başlamış,
Terme’de Hacı Tosun oğlu Ali pehlivanın yanına gidip ondan güreş öğrenmiş,
Oradan Ünye’ye geçip Sivaslı Bekir pehlivanla güreşip onu yenmiş, ardından Ağsaklı Mola Yusuf’la güreşmiş onu da yenmiş,
İstanbul’un Okmeydanı’nda nam salmış olan Ağsaklı Mısdık Mustafa ile güreşip yenmiş,
Trabzon’da İstanbul’un Bulgurlu köyünden Ahmet pehlivanla güreşip yenmiş,
Daha sonra 1324’de Amerika’ya giderek Boston’da Fransız Vinkin adlı biriyle güreşip berabere kalmış (s. 29),

Sayı: 21, Haziran 1940
(Aydınlatma) camlı ve camsız petrol lambaları, camsız olanlar gayet basit teneke lambalardır.
Köy evlerinin bazısında cam yok, çerçeveler boşluk…

---
Aksu Dergisi, Sayı: 1-21 (1933-1940), Giresun Halkevi, Temmuz 2010


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder