Haydar
Gedikoğlu - Akçaabat Folkloru
Atma Türkü (s. 200 vd.)
Bir zamanlar Akçaabat’ta yaygın olan bir
gelenek…
Özellikle yayla derneklerinde türkü
ustaları atışırdı…
Şu karşida sazacuk
Orda otlar buzacuk
Bi sen soyle bi da ben
Atişaluk azicuk
Fındık, mısır imecelerinde çalışanlar
arasında da atışmalar olurdu.
Ata binen ağadır
Atın başi sağadır
İşit sevduğum işit
Bu türkiler sağadır
Düğünlerde ustalar yarışırdı, düğünün en
eğlenceli bölümleri bu atışmalar olurdu. Düğünden hemen sonraki cumalık
toplantısında hem kız hem de oğlan tarafının yakınları arasında çekişmeli,
sataşmalı atışmalar olurdu.
Kurban gelinumuze
Ay doğdi yüzümüze
Kalayli sini gibi
Kuruldu evumuze
Destan
Süleyman Ağa Destanı (s. 239-240)
Muhacirlik Destanı (s. 241-243)
Kurtuluş Savaşı Destanı (s. 246-255)
Akçaabatlı Nasrettin Hocalar, (s. 259 vd.)
Temel Keleş, fotoğraf çektiren
müşterilerine kolaylık olsun diye fotoğrafların negatiflerini kendinde saklar,
ikinci kez fotoğraf çektirmek gerektiğinde bu negatiflerden yararlanırdı.
Daha evvel Temel Keleş’in dükkânında
fotoğraf çektirmiş olan müşterilerinden biri oğlunu göndererek, aynı
negatiflerden altı tane daha çektirmesini ister.
Temel Ağa beş dakika geçmeden vermiş
istenen fotoğrafları. Çocuk fotoğraflardaki yüzü babasına benzetememiş. Sormuş
Temel Ağa’ya:
-
Temel Ağa, bunların
hiçbiri babama benzemeyi
Temel Ağa sinirlenmiş:
Hassiktir ordan eşşoğlu eşek. Senin baban
adama benzemeyi ki fotoğrafi benzesun (s. 261).
…
Yıllar evvel Akçaabat’ın kurtuluş günü olan
17 Şubat törenlerinde savaş anılarını anlatması için Kurtuluş Savaşı
gazilerinden birini kürsüye çıkarmışlar.
Yaşlı adam çıkmış kürsüye başlamış
anlatmaya:
“Allah o günleri bi daha göstermesin. Haçan
Kütahya’da cephemuz bozuldi, biz kaçan kaçana… Oyle bi kaçayiruk oyle bi
kaçayiruk çi arkamuzdan kurşun atsala yetişmez bize… (s. 263)
…
Atasözleri
Ateşin zorini kazan bilur
Ayranlan ekmek her zaman bi yere celmez
Beyuk olu ahmak olacağuna, kuçuk ol çakmak
ol
Dana mereği, uşak tereği tuçetur
Kocakari kiz olmaz
Kör balta kabahati sapina arar
Deyimler
Ayranım bu, yarısı su
Bişe diyeyim da ne olursa olsun
Ermeni domuzi
Ermeni paçisi
Ermeni uşaği
Hışir olmak
Hocanun başi, ceğnem taşi
Mart ayi dert ayi
Pay edene pay kalmaz
Soradan corme Ermeniden donme
Törenler
Eskilerin buluşma, görüşme ortamları:
düğün, dernek, imece, yayla göçü, bayramlar vs.
Kız isteme
Söz kesme: iki ya da üçüncü görüşmede iş
kesinleşir. Söz kesmede evlilik/düğüne dair bütün detaylar konuşulur, karara
bağlanır.
Nişan / söz kesme, kız evine nişan bohçası
gönderilir
Ağırlık, nişandan bir süre sonra karşılıklı
olarak alınan-verilen hediyelere denir.
Düğün üç gün sürerdi. İlk gün kına gecesi,
ikinci gün kadın düğünü / erkek düğünü, üçüncü gün damat evinde cumalık düğünü
yapılırdı (s. 275).
Düğün tertibini yöneten kadına analık,
adama babalık denir.
Kına gecesi, kına yakıldıktan sonra
armağanlar verilir,
Orta düğünü, kız gecesinden sonraki gün
yapılır. Kadınlar gelin evinde, erkekler güvey evindedir.
Erkek düğününün güvey tıraşı, gelin alma,
koç kesme / parası, gelin karşılama evreleri var.
Güvey tıraşı horon halkasının ortasında,
meydanda yapılır.
Gelin alma, yol havasıyla gidilir kız
evine, eve yaklaşıldığında delikanlılar yol keser, koç parası alırlar, bazen
bunlara koç verilir, o zaman delikanlılar koçu kesip yerler.
Gelin alınır, dönüş yoluna girerler.
Gelin güvey evine varınca tek sayıda olacak
şekilde (3-5-7 neyse artık) silahlar patlamaya başlar.
Sahan içine konulmuş olan tane, para gibi
uğurlar gelinin başına saçılır.
Aynı günün akşamında nikâh kıyılır.
Ertesi gün cumalık olarak anılır. Bunda
sadece kadınlar güvey evinde toplanıp eğlenir.
Gerilik, düğünden sonraki üç ya da yedinci
günde kız evine misafirliğe gitmek şeklinde tecelli eder. Bu davette güvey,
ikram edilen yemeğe yanaşmaz, buna güvey küstü derler, böyle durumda farklı
yiyecekler ikram edilir. Baktın olmaz, yemekten gayrı hediyeler verilir.
Giyim
Eskiden sandıklarda bayramlık, düğünlük,
görünlük denen giysi takımları saklanırdı. Lazım olunca bunlar giyilirdi.
Sıralı giysilerle özel toplantılara gidilmez,
Oyunlar
(s. 312 vd.)
Sivi sivi oyunu
Mısır imecelerinde oynanan oyunlardan
biridir. Oyuncular ayıkladıkları mısır yaprakları yığınının etrafında halka
oluşturacak şekilde yere otururlar. Öne uzanan bacaklarını dizlerinden itibaren
kırarak bacakları arasında bir tünel oluştururlar.
Oyun bir erkeğin, halkanın içine, mısır
yapraklarının olduğu yere geçmesiyle başlar. Oyunu başlatacak olan kişi,
elindeki ayıklanmış koçanı (topaç da olabilir) ortada bulunan oyuncunun sırtına
vurup hemen bacakları arasından bir başka oyuncuya verir. Oyun başladıktan
sonra ortadaki oyuncunun amacı koçanı el değiştirirken ele geçirmektir. Eğer
koçanı yakalayabilirse, kimin elinde yakalarsa o kişiyle yer değiştirecektir.
Yakalayamazsa ebe rolüyle devam edecektir oyuna.
Kocaman Oyunu
Mısır soyma imecelerinde oynanan oyunlardan
biridir.
Oyunda Kocaman rolünü üstlenen kişi yaşlı
ve yoksul kılığına girer. Kadın kılığına giren iki delikanlı da Kocaman’ın
kızları rolünü oynar. Kızlar cilveli davranışlarıyla dikkat çekerler.
Bunlardan başka bir de muhtar rolünde bir
oyuncu vardır.
Kocaman, değneğini yere vura vura muhtarın
karşısına gelir. Kızları da hemen arkasındadır. Muhtarı ve mısır ayıklamaya
devam eden seyircileri/çalışanları selamlar.
Uzun yoldan geldiğini, geceyi geçirmek için
kalacak yer aradığını söyler.
Muhtar, yaşlı adamı ve kızlarını misafir
edebileceklerini söyler. Kocaman teşekkür eder. Bir köşeye geçip oturur.
Muhtarla sohbet ederler; muhtar sorar o cevaplar. Sohbetin devamında Kocaman’ın
işe ihtiyacı olduğu da öğrenilir. Muhtar buna kabak tarlası olacak kadar bir
bahçe verebileceğini söyler. Kocaman teşekkür eder. Kızlarıyla birlikte bahçeyi
kazmaya, ekmeye başlar. Gün akşam olur. Muhtar bunlara mısır kabuklarının
oluşturduğu yığını işaret ederek, burada yatıp uyuyabileceklerini söyler.
Kocaman teşekkür eder ve kızlarıyla birlikte mısır yığınlarının üzerine uzanır.
Tüm bunlar olurken kızlar sürekli olarak
delikanlılarla cilveleşmişlerdir. Nihayet gece olup sessizleşince ortalık,
delikanlılardan birkaçı sürünerek yaklaşır kızların yanına. Kızları sırtlarına
alarak kaçırırlar. Bağırış çağırış üzerine Kocaman uyanır. Bakar ki kızlar yok.
Kocaman başlar feryada. Sesi duyan muhtar çıkar gelir. Kocaman durumu anlatır:
Kızlarımı kaçırdılar, der. Muhtar sakin şekilde karşılık verir: Ben de bir şey
oldu sandım, bunu mu dert ediyorsun, buluruz kızlarını kaçıranları basarız
nikâhı olur biter, deyiverir. Oyun bu şekilde sona erer.
Kurama Oyunu (koyun/inek kesip kavurma
yapacaklar, hayvan rolünü oynayan oyuncu, derisinin yüzüldüğü bölümde
paçasından içeriye su basıldıktan sonra kendine gelip ayaklanır, etrafındakiler
şaşırır, korkak).
Kavuk Oyunu (Hoca kılığına giren oyuncu,
ziyaret ettiği köyde insanlara okuma öğretmeye başlar. Hocanın söylediği
sözcükleri köylüler kafiyeli olacak şekilde yanlış söyler, hoca sinirlenir,
okuyamayanları azarlar. Sonunda doğru okuyabilen biri çıkar, kavuğunu/sarığını
teslim edebilecek birini bulduğu için hoca çok sevinir, içinde su olan kovadan
yapılmış kavuğunu çıkarıp ters çevirerek öğrencinin başına koyar).
Bilmeceler
Bahçesi beyaz, tohumu siyah, elle dikilir,
dille biçilir (Mektup)
Ben ne idim ne idim, samur kürklü bey idim,
felek beni haşladı, kızgın külle dağladı (Kestane)
Yeşil kundaklı bebek, cehenneme girecek
(Mısır)
Hıdırnebi Kayası
Taş mezarlar nedeniyle Ziyaret Kayası da
denir buraya. Düzlük alandaki üç taş çukur bulunur, bunlardan biri evliya
mezarı, yan yana duran diğer ikisi Hz. Ali’nin dağdan dağa uçan atının ayak izi
kabul edilir. Dernek günlerinde bu bölge ziyaretçi akınına uğrar. Atın ayak izi
denilen çukurlarda biriken su şifalı kabul edilir. Ağrısı olanlar bu suyu
ağrıyan yerlerine sürerler. Adağı olanlar da buraya gelir, dilekleri kabul
olanlar adaklarını yerine getirir.
Sacayak: üzeri boş bırakılmaz (yoksa bununlar
şeytan yemek pişirir.
Kızgınken sacayağın üzerine su dökülmez.
Sacayak ters çevrilerek kapı önüne
çıkarılırsa yağmur diner.
Makas: elden ele verilmez.
Boş yere açıp kapatılması iyi tutulmaz,
bunu yapanın başı dertten kurtulmaz,
Ağzı açık makas, o evde kavga çıkmasına
neden olur.
Ağzı açık makas, düşmanın ağzı açıldı
manasına yorulur.
Süpürge: süpürgeye iğne takılıp bahçeye
atılırsa beklenen haber tez gelir.
Süpürgeyle dövülen çocuk arsız, geveze ve
hırsız olur.
Cuma günleri ev süpürülmez, melaike rahatsız
edilmesin diye bugün ev içi süpürülmez.
Kedi: Kıble yönünde başını kaşırsa yağmur
yağar.
Kedi öldüren kişi yedi cami veya yedi köprü
yaptırmazsa günahı bağışlanmaz.
Dişi kedi sacayağın içinde geçerse
kısırlaşır.
Karaağaçtan düşen yaşamaz.
Kurban kanı sürülen meyve ağaçlarının
verimi artar.
İncir ve ceviz ağacının altında uyumak iyi
tutulmaz. Uyuyanı şeytan alır derler.
Aylar
Kalandar
Küçük
Mart
Abril
Mayıs
Kiraz
Orak
Ağustos
İstavrit
Üzüm
Ayrit / Ayerit
İstiyanar / Histiyanar
Kalandar gecesinde evlere atılan çantalar
genelde yerel dokumalardan olur, bunlardan yoksa herhangi bir çanta kullanılır.
Kalandar Kalandaris, Ne Olursa Alırız
İşte gelduk kapiniza
Selam verdik yapiniza,
Selamumi almazsanız,
Daha gelmem kapiniza
Evde oturur belerim
Ben kapilarda beklerim
Eğer bahşiş vermesanuz
Nerelere gideriö
Şekerim var ezilecek
Tülbentlerden süzülecek
Daha çok söylerdim ama
Çok yerler var gezilecek (s. 341)
Evlere atılan çantalara çeşitli yiyecekler
koyulur,
Bazı ev sahipleri muziplik olsun diye çantaya
kedi koyar,
Kalandar gecelerinde mısır haşlamak ve eve
atılan çantaya mısır koymak yeni yılın uğurlu gelmesine vesile olur.
Kalandarın 18 ve 20. günleri hava güneşli
olursa o yıl yaz mevsiminin erken geleceğine inanılır. Söz konusu günler karlı
ve yağmurlu ise yaz geç gelir.
Küçük ayın ilk günü eve geveze biri gelirse
o yıl tavuklar fazla yumurta yapar.
Mart, Çepniler mart ayını uğurlu sayar. Çeşmelerden
o sabah su alınıp evin her yanına serpilir. O sabah eve ilk olarak ayağı
sınanmış birinin gelmesi beklenir. Gelen kişi martınızı bozuyorum diyerek ev
içine adım atar. Aynı gece pişirilen yemeğe mavi boncuk atılır. Kimin kaşığına
denk gelirse o kişi o yılın uğurlu kişisi sayılır. Bereket istenen işlere
(tarlaya tohum ekme işi gibi) o kişinin eliyle başlanır.
Mart ilk dokuz günü mart dokuzu diye
anılır. Bu 9 gün, kurtların kızışma dönemidir. Bu 9 gün, yılın en sert ve soğuk
günleridir.
Mart ayının son 3 ve abrilin ilk 3 günü
kocakarı soğuklarıdır.
Abrilin 7. günü gâvur uykusu günüdür. O
tarihte gâvurların geceden çok içtikleri için gündüz uyanamadıkları söylenir.
8. gün geç uyananlara akşam gâvurlarla mıydın diye sataşılır.
Mayısın 6. günü Hıdırellez kutlamaları
yapılır. Hava güzelse denize kıyısı olan yerlerde şenlikler kurulur.
Rüyada koyun görmek kar, inek görmek
yağmura yorulur.
Kıble rüzgârının ardından yağmur gelir.
Tavuklar bitlendikten sonra yağmur yağar.
Saçağa ısırgan asılırsa yağmur diner.
Gök gürlediğinde demir ısırmak uğurlu
sayılır…
Dolu yağınca, kesilmesi için avluya bıçak
atılır.
Hekimlik
Kemik ağrılarında, ağrıyan yere yoğurtla
yoğrulmuş mısır lapası sarılır.
Ateş düşürmek: Tuzlanmış asma yaprağını
alnına yapıştırmak hastanın ateşini düşüdür.
Boğaz ağrısı: Isıtılan / kaynatılan
karayemiş ve kızılağaç yaprağı boğaza sarılır.
İshal: Kavrulmuş mısır unu, tereyağıyla
karıştırılarak içilir. Pirinç lapası veya patates haşlaması da iyi gelir.
Karın ağrısı: Kavrulmuş un, karnın üzerine
sarılır.
El almak: Rüyasında kısa boylu biri sarılık
hastalığının tedavisi için yapılması gerekeni anlatır. Sabah anlatılanları
hastaya uygulayan kişi sarılığı iyileştirir. Ondan sonra da aynı yöntemle
tedaviye devam eder.
Sıtma: Pamuk teline kırk bir Yasin okunur.
Her okumada ipe bir düğüm atılır. Bu tel, okuma bittikten sonra sıtmalı adamın
koluna bağlanır. Hastalık geçerdi.
Daha ilginç bir yöntem; Sıtmalı kişi erik
ağacının altına geçer. Bir başkası ağacın çiçeklerini hasanın üzerine silkeler.
Bu işlem üç gün tekrar edilir.
Yağmur
Duası
Kuraklık olursa toprak sahipleri yağmur
duasına çıkar. Yedi yaşından küçük çocukları önlerine katarak hocalarıyla
birlikte yaylaya, dağa, tepeye çıkarlar. Çocuklar dua eder, büyükler amine der.
Bu merasime üç gün devam edilir.
Bu çabalara rağmen yağmur yağmazsa büyük
duaya geçilir. Dere kenarlarından küçük taşlar toplanır. Taşların sayısı 80
bine ulaşınca yere kilim serilir. Dua edecek olanlar taşlara dua okur, sayar ve
bir çuvala koyarlar. Taş dolu çuval dere kenarına gömülür. Aynı yerde kurban
kesilir, kurbanın kanı dere suyuna akar, eti yoksullara dağıtılır.
Yüksek rakımlı köylerde yağmur yağmadığı
zamanlarda çocuklar ellerine aldıkları bir çalı süpürgesini insan suretine
sokarlar. Kapı kapı dolaşıp tekerleme söylerler:
Al isterim bal isterim
Allahtan yağmur isterim
Hanımlardan yağ, yumurta isterim
Guşgula guşkula ne istersin
Karilardan yağ isterim
Allahtan yağmur isterim
Ev sahipleri, kapıya gelenin başına bir
tasla su döker. Bu merasimden sonra yağmur yağacağına inanırlar.
Güneş
Duası
Çocuklar yine kapı kapı dolaşır, bu defa
farklı bir tekerleme söylerler:
Kuçkuçura ne istersin
Yağ isterim, bal isterim
Allahtan güneş isterim
Verursanız ver gidelim
Vermezsanuz koy gidelum
Etirenge vudoroban
Enanriyan alesohon
Çakosendo kovsakabon
Rezil eylema bizi
Düşmanlarum kör olsun
E yaylaci süt ana
Teknelerun şen olsun
Guza guza gusguruza
Allahtan güneş isteruk
Hatunlardan kaymak isteruk
Verenun teknesine bereket
Vermeyenin teknesine başum kadar
Bir kokmiş siçan duşsun (s. 378)
---
Akçaabat Belediyesi Kültür Yayınları, 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder