31 Aralık 2018 Pazartesi

Şalpazarı’nın İdari, Sosyal ve İktisadi Tarihi

M. Hanefi Bostan - Şalpazarı’nın İdari, Sosyal ve İktisadi Tarihi


Şalpazarı, 250 ile 600 metre yükseltilerde kurulan köylerden oluşmaktadır.

1486 tarihli tahrirde Şalpazarı yöresine yakın iki yerleşim yeri göze çarpmaktadır. Bunlardan biri sahilde bulunan Yavabolu (Çeşmeönü), diğeri de Oğuz köyüdür (s. 51).

Şalpazarı’nın ilk yerleşim yerlerini oluşturan mezraların Oğuz köyünün ekinlikleri olduğunu ortaya koymaktadır.
Adı geçen mezraların büyük bir bölümü XVI. asrın ikinci yarısından itibaren köy statüsüne kavuşarak bugünkü Şalpazarı ilçesinin temelini oluşturmuşlardır (s. 54).

XVI. yüzyılın başlarında Oğuz köyünün birer mezrası konumunda bulunan yerler, bu yüzyılın ikinci yarısından itibaren iskâna açılarak köy yerleşim birimi haline gelmeye başlamışlardır (s. 55).

Oğuz köyü, 1486 yılı kayıtlarına göre; Trabzon sancağının “Zeâmet-i Kürtün” adıyla anılan idari ünitesi içinde yer almaktaydı.

XVII. yüzyıla gelince idari yapılanmada önemli değişikliklerin olduğu görülmektedir. Nitekim 1643 tarihli avarız tahririndeki kayıtlara göre, bugünkü Şalpazarı’nın çevrelediği alan Akhisar köyü adıyla Yavabolu kazasına tabi bulunmaktaydı. Yavabolu kazasının 1583 tarihinden sonra kurulduğu, diğer bir adının da Görele olduğu 1585 tarihli mühime kaydından anlaşılmaktadır (s. 57).

1682 ve 1684 tarihli avarız kayıtlarında Şalpazarı yöresi Akhisar köyü adıyla “Yavabolu nam-ı diğer Görele” kazası içinde yer almaktaydı. Bu bilgilerden Şalpazarı’nın diğer bir adının Akhisar olduğu ortaya çıkmaktadır (s. 59).

XIX. yüzyılda bugünkü Şalpazarı (Akhisar/Ağasar) sınırları içinde bulunan yerleşim yerleri Vakfıkebir’e bağlanmıştır.

1850 tarihli Akçaabad kazası ve Vakfıkebir yöresine ait Öşür Defteri’nde yer alan bilgilere göre bugünkü Şalpazarı ilçesi sınırları dahilinde 1848 yılında olduğu gibi toplam 22 köy yerleşim birimi bulunmaktaydı (s. 62).

Şalpazarı’nın Şarlı nahiyesine bağlılığı Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar devam etmiştir. Bir ara Şarlı ve Şalpazarı iki ayrı nahiye olarak teşkilatlandırılmış…

1928 yılında, Şarlı ve Şalpazarı köylerinin de Vakfıkebir merkez nahiyesine tabi olduğu görülmektedir.

1935 yılında yapılan Genel Nüfus Sayımının yayınlanan verilerine göre Şalpazarı, Vakfıkebir kazasının nahiyesidir.

Şalpazarı, 7 Aralık 1987 tarihinde Vakfıkebir ilçesinden ayrılarak ilçe haline getirilmiştir.

1486 tarihli tahrirde Oğuz köyünde 40 hane ve 15 mücerredden (yetişkin bekâr erkekten) teşekkül eden yaklaşık 215 kişilik bir nüfus iskân etmekteydi.

XVI. yüzyılın ilk onlu yıllarında Oğuz köyünün de içinde bulunduğu “Kürtün vilâyetinde” önemli hadiseler olmuştur. "Kızılbaş Fetreti" diye adlandırılan bu dönemden dolayı bölge halkının Rafizî olabileceği kanaati hasıl olmuştur…

(1510’lara doğru) Kürtün bölgesinde Şah İsmail’in propagandasından etkilenen bazı Çepniler olmuştur. Yine 1512 yılında Şah İsmail tarafından Osmanlı sınırına gönderilen Erzincan valisi Nur Ali Halife’nin Şebinkarahisar ve Kürtün çevresinde yaptığı çalışmalar neticesinde bu bölgeden üç-beş bin kişinin aileleriyle birlikte kendisine katıldığı belirtilmektedir (s. 71).

"Kızılbaş Fetreti" sırasında zorla alınıp götürülen Çepnilerin bugünkü İran sınırlarının dâhiline götürüldüğü ve bunların bugün Güney Azerbaycan’ın Hoy, Salmaz ve Urmiye bölgelerinde Urmiye Gölü’nün batı kısmında yaşadıkları görülmektedir. Bu Çepni gurubu Güney Azerbaycan’da “Giresun” veya “Kiresunlu Türkleri” adıyla bilinmektedir. Bunlar, Şafi mezhebinden olup, lehçeleri de Karadeniz ve Tebriz Türkçesi arasında bir karakter arz etmektedir.

999 (1590-1591) tarihli bir hükümde de Tirebolu'ya tâbi Taşlıca köyünde şeyh olan bir şahsın mübarek aylarda "tevâbilerinin avratlarıyla birlikte Kızılbaş âyinince şarap içüp fısk-ı fücûrda bulundukları" kaydedilmektedir (s. 72).

Bazı araştırmacılar Taşlıca’da bulunan zaviyeyi Güvenç Abdal’la ilişkilendirerek dolayısıyla bölgede Batınî tesirlerin yoğun olduğunu ve bu tesirlerin sonucunda Aleviliğin geliştiğini ileri sürmektedirler.
XV, XVI ve XVII. yüzyıl arşiv kayıtlarında Güvenç Abdal ile ilişkilendirilen bir kayıt olmadığı gibi, Güvenç Abdal dergâhı ile bağlantılı bulunan bir tekke ve zaviye de bulunmamaktadır. Bütün bu bilgilerden ortaya çıkan sonuç şudur: “Kızılbaş Fetreti” sırasında, Kürtün Vilayetinden zorla alınıp götürülen Çepniler olduğu gibi, az sayıda da olsa bazı “Kızılbaş” sempatizanı bulunmakla beraber bunların zaman içinde hiçbir tesirleri kalmamıştır (s. 73).

1850 yılında Şalpazarı sınırları içinde yer alan 21 köy iskân biriminde öşür vergisi veren 1025 hane bulunmaktaydı. 114 Bunlar da yaklaşık 3000-3500 kişilik nüfusa tekabül ettiği tahmin edilmektedir. 1876 tarihli salnamedeki verilere göre Şalpazarı’na tabi 25 köy yerleşim yerinde 969 haneden müteşekkil yaklaşık 3400 kişiden oluşan bir nüfus ikamet etmekteydi (s. 78).

1935’te Şalpazarı nahiyesine tabi 27 köy bulunmaktaydı. 27 köyde toplam 4500 kişisi erkek ve 5464 kişisi kadın nüfus olmak üzere toplam 9964 kişi iskân etmekteydi.

1975’te nüfus 24953 kişiye, 1981’de 25363 kişiye yükselmiş ve 1985’te de 21205 kişiye düşmüştür. 1981-1985 yılları arasındaki dört yıllık sürede Şalpazarı’nın nüfusu 4158 kişi azalmıştır.

Şalpazarı ilçesi nüfusunun 2000 yılında 23168 kişiye yükseldiği, 2010 yılında da 11233 kişiye düşerek on yıl içinde yaklaşık %52 oranında azaldığı tespit edilmektedir.

XX. yüzyılın sonlarında ve XXI. yüzyılda Şalpazarı’na tabi yerleşim birimlerinde dışa yönelik iskânın had safhaya ulaştığı nüfus verilerinden ortaya çıkmaktadır.

Nüfusun bu denli azalmasının nedeni ekilebilir toprağın az olması ve arazinin engebeli olmasından dolayı nüfusun başta İstanbul, İzmit ve Bursa gibi büyük şehirlere, başka illere ve ilçelere göç etmesinden kaynaklanmaktadır (s. 86).

XVI. yüzyılda Şalpazarı’nda tarıma açık topraklarda tahıl ürünü olarak buğday, arpa ve darı ekimi yapıldığı tahrir kayıtlarından ortaya çıkmaktadır.

Şalpazarı ilçesi dâhilindeki yerleşim yerlerinde hububat üretim miktarının 1571 yılında 27452 kiloya, 1583’te de 44898 kiloya tekabül ettiği yapılan hesaplamalardan ortaya çıkmaktadır.

Şalpazarı’na yakın olan Tirebolu kasabasının 1842 tarihli narh kayıtlarına göre; bir kıyye ekmek 32 para, sarımsak 30 para, soğan 10 para, koyun eti 44 para, keçi eti 40 para, sığır eti 24 para, öküz eti 22 para, buğday 10 para, Samsun tütünü 6 para, Gebekilise tütünü 42 para, mum 5 kuruş, çarık fiyatları da kalitesine göre 2 kuruş ile 33 kuruş arasında bir değere sahipti (s. 107).

…bölgede belli başlı eski ve yeni meslekler şunlardır: Aşçılık, avcılık, bakırcılık, bakkalcılık, balcılık, balıkçılık, berberlik, boyacılık, çaycılık, değirmencilik, demircilik, dişçilik, dokumacılık, doktorluk, duvarcılık, eczanecilik, elektrikçilik, fırıncılık, gazetecilik, hartama yapımcılığı, hızarcılık, iğnecilik, inşaatçılık, iplikçilik, kahvecilik, kalaycılık, kantincilik, simsarlık, kasaplık, kavalcı, kemençeci, kerestecilik, kırtasiyecilik, koruculuk, köprücülük, kuru temizlemecilik, kuyumculuk, lokantacılık, manifaturacılık, marangozluk, marketçilik, mezarcılık, mobilyacılık, muhasebecilik, nalburculuk, oymacılık, pastanecilik, pazarcılık, peynircilik, pidecilik, radyoculuk, saat tamirciliği, sebilcilik, sepetçilik, sergicilik, sıhhiyecilik, sıvacılık, sobacılık, şoförlük, tamircilik, taşçılık, teknecilik, terzilik, tesisatçılık, tuhafiyecilik, yağcılık, yahnicilik, yorgancılık, yumurtacılık, zahirecilik (s. 117-118).

---
Bostan, Mehmet Hanefi. (2017), Şalpazarı’nın İdari, Sosyal ve İktisadi Tarihi, İçinde, (s. 51-124), Şalpazarı Tarih Kültür İnsan, Hazırlayan: Veysel Usta, Serander Yayınları, Trabzon, Aralık 2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder