Tevfik
Vural Ciravoğlu - Trabzon Folkloru
Selamlık
Seferberlik öncesinde misafir kabul
salonlarına selamlık denirdi. Şehrin sosyal, siyasi meseleleri selamlık
sohbetlerinde konuşulurdu (s. 207).
Kır alemi / kız oynatma
Gözden uzak kırlarda ve mağaralarda
düzenlenen fuhuş alemleridir.
Fahişe kadınlara erkek kıyafetleri
giydirilir. Eğlencenin düzenleneceği mekânlara at, eşek vb. hayvanların
sırtında yiyecek ve içecek taşınır (s. 208).
Erkeklerden biri bir kızla muhabbet eder ve
bir başka erkek daha sonra o kıza yanaşacak olursa kavga çıkar. Bu nedenle
cinayet dahi işlenir. Bu içki ve oyun alemi sabaha kadar devam eder.
Şarkı
Lazutlar salkım saçak
Alçak boylusun alçak
Seni küçük dediler
Sen doldurursun kucak
Oy diye diye diye
Eldum yar diye diye
Tüfeğim omuzumda
Armalar boğazımda
Yine nazarım kaldı
Şu gâvurun kızında
…
Helva muhabbeti
Soğuk kış gecelerinde kahvehanelerde veya
geniş odalı evlerde tertip edilen bir toplantıdır. Mekânda büyük bakır bir
mangalda buğday unu, tereyağında kavrulur. Ayrı bir kapta şekerden ağda
hazırlanır.
Geniş bir siniye zeytinyağı sürülür.
Şekerden hazırlanmış ağda siniye dökülür. Ağda siniye yayıldıktan sonra sininin
ortasına boşluk açılır ve buraya kavrulmuş un dökülür.
Helvayı çeken usta muhabbete gelenleri
sininin etrafına toplar. Sini etrafına toplananlar ağdanın ortasından sıkıca
tutup sininin kenarına doğru ağdayı çekerler. İncelen ağdayı una bulayarak aynı
işlemi tekrar ederler. Çekme işi bu şekilde devam eder ve iş tamam olduktan
sonra helva soğumaya bırakılır. Beklerken bir çanak turşu ikram edilir. Helva
muhabbetine soğuyan helva yenilerek devam edilir.
Sohbet devam ederken odada bulunanlardan
birinin cebine gizlice bir top helva konur. Bunun anlamı bir sonraki
toplantının o kişinin evinde yapılacağıdır.
Helva muhabbetinde türkü, mani söylenir,
sohbet ortamı bu şekilde şenlendirilir.
Bayramdan bir gün önce top atışı yapılır.
Mahallelerde sokak çalgıcıları evlerin
önünde çalgı çalarak ev sakinlerinden bahşiş alırlar.
Şehirde, köylerde belli günlerde kurulan
Pazar yerlerine dernek deniyor.
Gemi töreni
Denizciler toplanır sıra halinde. Çocuklara
şeker veya hazırladıkları çörekleri dağıtırlar. Yaşlı ve sözü dinlenen bir kişi
dua okur. Geminin başı suya değdiği anda hazır bekleyen koç kurban edilir.
Kurban eti çevreden gelenlere dağıtılır. Gemi suya indikten sonra kıyıdakiler
geminin ardından küçük çakıl taşları atarlar (s. 221-222).
Hıdırellez
İç kesimlerde yaşayanlar kır yerlerinde
toplanır. Sepetlerine yiyecek koyarlar. O günün akşamına kadar yer içer
eğlenirler.
Ziyaret
Gırgır suyu: Değirmendere yakınında,
Maçka’ya giden yolda, yolun üst tarafında Deliklitaş’ın az ilerisindeki bir
sudur. Rivayete göre Mayıs Yedisinde bu su gırgır diye kaynarmış. Etrafında
Hıdırellez eğlencesi de yapılan suya derdi olanlar, yaşlı-genç herkes giderdi
(s. 226).
Suya kirli, pis olarak yaklaşılmaz. Aksi
halde su kesilir.
Suya gelen üç yudum içer ve güğümünü
doldurduktan sonra ardına bakmadan oradan ayrılır.
Ardına bakmaz çünkü eğer bakacak olursa
dileği/duası tutmaz, basılır.
Buradan su alan kadınlar etraflarını
peştamalla kapatarak suyu vücutlarına 41 defa sürerler. Bu suretle dertlerinin
suyla birlikte akıp gittiğini umarlar. Yıkandıktan sonra iki rekat namaz kılar,
oradaki bir çalıya çaput bağlayarak ayrılırlar. Çaputun nedeni dert ve
sıkıntının bez parçasıyla birlikte orada kalacağına olan inançtır (s. 227).
Deliklitaş için Ferhat ile Şirin hikâyesi
rivayet edilir. Taşın içinden “dertlerim burada kalsın” diye niyetlenerek
geçenler, bu suretle taştan şifa umarlar.
Tören
Kız bakma işi kadınlarındır. Bunlara yenge
denir. Etrafı gözler, uygun kısmet ararlar. Beğendikleri kişileri oğlanın
anasına bildirirler. Kız beğenilirse yenge gidip kızın nüfus cüzdanını ister.
İpek mendile sarılan nüfus cüzdanı oğlan evine ulaşınca söz kesilmiş kabul
edilir.
Görücüler de kız arayabilir (s. 241).
Görücüler arasında oğlanın bir yakını
(anası, bacısı, halası, teyzesi) mutlaka bulunur.
Sözden sonra nişan hazırlıkları başlar.
Nişandan önce kız evine “sele” gönderilir (s. 243).
Selede nişan takımı bulunur.
Nişan davetine oğlan tarafının davetlileri
toplu halde gider.
Davetliler vardıktan sonra kız evine, kız
telli duvaklı şekilde ortaya çıkar. Kızın başının üzerine gümüş tel serpilir.
Nişan yüzüğünü görümce veya elti takar.
Bunun ardından oğlan evinden gelen selede
bulunan şekerler misafirler dağıtılır.
Nişandan sonra oğlan tarafının hazırladığı
çeyiz, kız evine gönderilir. Buna “ağırlık” da denir.
Ağırlık, kız evinde 3 gün teşhir edilir.
Ağırlığın içinde entari, basma, elbise,
sabahlık, manto, çorap gibi eşyalar bulunur.
Ağırlık karşılığında kızın yakınlarına
çamaşır/hediye gönderilir. Kadınlar için entari, erkekler için terliktir bu
hediyeler.
Düğün
1. gün hamam günüdür. Kız ve oğlan
yakınları hamama davet edilir. Gelin hamama telli duvaklı gelir. Diğer
davetlilerin ellerinde mum bulunur.
Baş çatması: Gelini kurna başında yıkayan
kadın gelinin başından aşağıya defalarca su döker. Diğerleri mani, türkü
söyler. Hamam bitince Allah hayırlı etsin denilerek gelinin başı sarılır (s.
245-246).
Kına
Hamamdan sonraki gün kına gecesi tertip
edilir. Kına yakıldıktan sonra zillimaşa, def, darbuka eşliğinde oyunlar
oynanır.
Koltuk merasimi
Güvey evine gelen gelini güvey koluna takıp
kapının eşiğinden geçirir. Evin içinde yatak odasına kadar geline kolunda eşlik
eder. Bu sırada ev içindekiler başlarından aşağıya para, tohum, tane, kurdele
gibi şeyler saçarlar. Gelin odasına girdiklerinde birer kahve içerler. Kahve
merasiminin ardından güvey evden çıkar.
Akşam yatsıdan sonra güvey eve gelir. Odaya
baklava ve şerbet konur.
Ertesi sabah güvey evden çıkarken yüz
görümlüğü niyetine geline beşibirlik takar.
Gelin odadan bir süre odasında kalır. Hane
sakinlerinden bir kadın gelinin odasına girip ihtiyaçlarını karşılar. Yemeğini
yiyen gelin ev içine gelir. Gün boyunca gelini görmeye gelecek olan
ziyaretçiler için ev içinde bir köşede oturup bekler.
Yediye çağırma
Düğünden sonraki 7-15 veya 20. günde kız
evi gelin-güveyi yemeğe davet eder. Damat bu davette kayınpederiyle aynı
sofraya oturmaz. Misafirler gider gelin-güvey geceyi kızın baba evinde
geçirirler. Ertesi sabah ikisi birlikte evlerine dönerler.
Başlık
Geçmiş yıllarda başlık parası istenirdi ve
bu para pazarlığa açık bir konuydu.
Köyde nişan yüzüğünün yanında küpe de
verilir. Nişan takımına 7 çift çorap, çember/eşarp konulur.
Ağırlığın içinde beşibirlik, altın tepelik
de bulunur.
Köy düğünlerinde manilerden mürekkep
türküler söylenir.
Alaturbiya
Uğurlu sayılan Temmuz ayının ilk günlerine
Alaturbiya denir. 3 Temmuz’dan sonra başlar bu günler ve bir hafta devam eder.
Bunlar içinde sayısı tek olan günler daha çok uğurlu sayılır. Alaturbiya
günlerinde şifa beklentisiyle deniz girilir, deniz suyuyla yıkanılır (s. 28).
Çocuğu olmayan kadın anasının ilki bir
kadından yardım alır. Yardımcı kadın büyük bir kabın içine teşbih koyar.
Ardından kuduz tası adı verilen bir tasla denizden su alıp koyar bu kaba.
Kuduz tası: bir kenarına ipe bağlı 41
anahtar vardır. 41 dalgadan su alıp kaba konur. Bunun ardından suya dua okunur
ve çocuğu olmayan kadın bu suyla yıkanır (s. 29).
Beşik töreni / Baramana: Davetlilere yemek
verilir. Yemeğin ardından beşik takımları sergilenir. Ebe, bebeği yıkayıp yeni
giysilerden giydirir. Beşik töreni tek sayılı günlerde ve özellikle doğumdan
sonraki 7. günde yapılır (s. 274).
Ad koyma
Ana-baba değil de büyükanne-büyükbaba isim
koyar. Ad olarak öncelikle artık hayatta olmayan aile büyüklerinin ismi tercih
edilir.
Sünnet: Çocuğun başına etrafı süslenmiş fes
giydirilir. Çocuğun entarisi de kurdelelerle süslenir.
---
Trabzon Araştırmaları Merkezi Vakfı,
İstanbul, 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder