Şaban
Kutlu - Kuş Dilinin Anavatanı Yitik Kent Çanakçı
(Özet
metni, okuma notları içerir)
Çanakçı
ilçesi sakinleri eski zamanlardan beridir ahşaptan ev ve mutfak aletleri,
eşyaları imal ederler. Bu nedenle ilçeye “Çanakçı” denilmiştir.
İlçenin
ismiyle ilgili bir rivayet ise şöyledir; ilk olarak 1865 yılı civarında bölgede
bir Pazar kurulmuş. Maden Pazarının kurulmasından rahatsız olan birisi
insanların topluca hareket ettiklerini jurnaller. Durumu tetkik etmek üzere
bölgeye bir heyet gönderilir. Teftiş neticesinde mahsurlu bir olmadığı
anlaşılır. Teftişe gelen heyette bir yüzbaşı vardır. Bu asker Tekirdağ’ın
Çanakçı köyündendir ve bu sebeple bölgeye “Çanakçı” denmiştir (s. 52).
Yöre
tarihi hakkındaki malumat, Çepnilerin bölgeye gelmesinden itibaren bilinmekte;
bu bölgeye “Kuzca” denmiş, Kuzca / gölgede kalan yer, güneş görmeyen yer
manasındaymış… (s. 53)
İmece
geleneği kaybolmakta; Bunda mısır tarlalarının çay ve
fındık bahçesi yapılması, mısıra olan ilginin azalması ve mısır ekmeğinin
sofralardaki yerini buğday ekmeğinin alması, artan nüfusla beraber ziraat
yapılan alanların küçülmesi ve değişen beslenme alışkanlıklarının da büyük rolü
vardır (s. 113).
Mısır imecesinin aşamaları:
1- Tarlanın bellenmesi
2- Tohum ekme / kazma
3- Sık alma (Sık şekilde yetişen mısır
filizlerinin seyreltilmesi)
4- Ot kazma (zararlı otların temizlenmesi)
5- Darı düşürme (Hasat)
6- Mısır soyma
7- Sap taşıma (Tarladan mısır gövdelerinin
kesilip toplanması)
Çanakçı ilçesinde Gürgentepe yakınlarındaki
Gelin Kayası diye anılan yer, aynı adla anlatılan bir efsaneye konu olmuştur.
Efsaneye göre çobanlık yapan genç bir kadın hayvanları otlatırken uyuya kalır.
Geç vakitte uyandığında yabani hayvanların etrafta dolaştığını görüp korkar.
Çaresiz kalıp; “Allah’ım ya beni taş edip dondur ya da kuş edip uçur” diye dua
eder. Dileği yerine gelir; çocuğuyla birlikte orada taş kesilir
İlçedeki
köyler hakkında malumat
Yöresel
olarak giyilen giysilerin tamamına yakını el işçiliği ile meydana gelmiştir.
Fistan üzerine giyilen işlemeli yelek,
Omuzda taşınan bir tür küçük çanta olan
çenti,
Bele
sarılan/bağlanan peştamal,
Yünden örülmüş patikler… (s. 227-228)
(Sepet) Harar denilen sepetler 30 kiloluk
yükü taşıyabilir,
Şelekler ise yaklaşık 20 kiloluk yük
taşıyabilirler,
Yörede artık üretilmeyen kendirden örülen
kumaşa tevek denir. (İl genelinde asma,
kabak ve hıyar iliklerinin dallarına tevek denir)
Beşik yapımında işlemesi kolay ve dayanıklı
ağaçlar tercih edilmekte,
Daha çok abanoz, ceviz, servi, kestane,
kızılağaç ve kayın kullanılmakta…
Beşiğin en belirgin özelliği bebek ve küçük
çocuklar için güvenli olmasıdır.
Beşiğin hemen tüm malzemeleri yuvarlak ve
ovaldir, parçaların kesici ve delici olmamasına dikkat edilerek imal edilir,
İbrahim Ersoy, 1957 yılından beridir beşik
imal ediyor,
Beşiğin yan okları kızılağaçtan,
Üst eğmesi, kavisli parçaları kestane
ağacından,
Ayak kısımları gürgen ağacından, beşik
halkaları kızılağaçtan yapılır,
Beşik
yapımında kullanılacak ahşap malzemenin en azından altı ay kurumak üzere
bekletilmiş olması gerekir.
Bir
beşik 76’sı bilezik olmak üzere 136 parçadan oluşur (s. 235-236).
Ağıt ustası Safinaz Yılmaz (Karabörk Köyü)
(s. 240-241)
Ağıtlar
genç yaşta vurulanların, askerde şehit düşenlerin, sevip de kavuşamayanların
hikâyelerini anlatır. Çeşitli tarihi olayları yâd eden ağıtlar da oldukça
fazladır.
Kayıpları
karşısında çaresiz kalan insanların acısını dillendirir ağıtlar
(İnanmalar)
Yeni doğan bebeğin göbeği paranın üzerinde
kesilirse, büyüyünce zengin olacağına inanılır.
Islık
dili / Kuşdili
Islık dilinin yöredeki mazisi 400 yıl kadar
eskiye uzanmakta,
Buna karşın, 1960’lı yıllardan sonra fark
edilmeye başlanmıştır. Bu tarihlerden sonra bölgeye yerli, yabancı çok sayıda
araştırmacı gelmiştir.
1963 yılında Mobil şirketinin köyde
yaptırdığı okulun tanıtım filmiyle ıslık dili bölge dışında tanınmaya başladı
(s. 321).
1950’li yıllara kadar Ağasar vadisinde ve
Akçaabat’ta da konuşulan ıslık dili günümüzde sadece bu köyde yaşamaya devam
ediyor,
Kuşköy ve Karabörg Beldesindeki ıslık dili
Türkçenin ıslığa aktarılmış halidir.
Islık dili, coğrafyanın bir ürünüdür.
Derin vadilerle yarılmış hemen bütün
coğrafyalarda ıslıkla iletişim belli ölçüde yürürlüktedir.
Bu gibi dillere “grup dili” denilmektedir.
Grup dilinin özelliği, sadece belli bir
coğrafyada biliniyor olmasıdır. Yerel halkın belli işaretlerin anlamları
üzerinde mutabakat yapması sonucunda işlerlik kazanır (s. 322).
Islık dili haberleşme aracı olarak hayvan
otlatmada, imece çağırmada, 2-3 km mesafedeki insanların haberleşmesinde tercih
edilen iletişim biçimidir.
1964 yılında New York Times ve London
Sunday Times ıslık dilini haber yapar.
1966 yılında California Üniversitesi ve
Strasburg Üniversitesi konuyla ilgili çalışma yapmak üzere bölgeye gelirler.
1995 yılında Japon televizyoncular köyü ve
ıslık dilini haber yaparlar.
…
Kuş köy adının ıslık diliyle ilgisi yoktur:
Kuşköy adı Kuş bükü ve Kuş Gölünden gelmektedir (s. 326).
İddia
odur ki, Kuş köy halkı ıslık dilini Karabörkten öğrenmiştir… Kuş köy zaten
Karabörk beldesine dahil bir yerleşim birimidir.
Islık
dili kurulurken ince-kalın, yüksek-alçak, devamlı-kesik seslerle bazı ritim
kalıpları oluşturulur.
Kuşköy’deki
ıslık dilinde Türk alfabesindeki seslerden sadece i, o, ö ünlüleri ve f, k, ç
ünsüzleri taklit edilebiliyor.
Bu
fonemlerle kalıplar oluşturuluyor.
Örneğin:
“iföçö” kalıbı “imece” / “çöççö” kalıbı da “söyle” anlamını belirtiyor.
Islığı
çalan kişinin üç vokal ve üç konson halinde ifade ettiği konuşma sesleri,
ıslığı dinleyen tarafından da zorunlu olarak gene 3 vokal ve 3 konson halinde
duyulmaktadır.
Türkçedeki
bütün sözcükler bu altı fonem, çeşitli şekillerde gruplanarak söylenmeye
çalışılıyor.
Grup
1- “i” ve “ü” = i
Grup
2- “e” ve “ö” = ö
Grup
3- “ı,” “u,” “a,” “o” = o
Grup
4- “p,” “b,” “f,” “v,” “h,” “m” = f
Grup
5- “t,” “d,” “ç,” “c,” “s,” “z,” “r,” “l,” “ş,” “j,” “n,” “y” = ç
Grup
6- “k,” “g” = k
İletişim
belli kalıplarla sınırlı olduğu için ancak herkes tarafından bilinen konular,
sözcükler konuşuluyor… (s. 326-327)
Bu yolla sesler kendi biçimlerinde değil,
başka bir ses olarak çıktığı için bir bakıma şifrelenmiş oluyor.
…her sesin ıslık dilindeki karşılığı
bilindiğinden herhangi bir tümcenin, ıslık dilindeki biçimi kâğıda
aktarılabiliyor:
Örnek cümle: Jandarma geliyor, tabancanı
sakla
Islık dili: çoççofo köçiçoç çofoççoço çokço
Islıkla konuşma genelde çocuklukta
öğrenilmekte ve ilkokul çağındaki çocuklar rahatlıkla ıslık dilini
konuşabilmektedir.
1997’de
başlayan ıslık dili festivalinin fikir babası Şenel Çakır’dır (s. 336).
(Törenler)
(Mutfak
kültürü)
Koz Helvası
Helvanın özü yörede çüven (düven) diye de
bilinen meyan köküdür.
Meyan kökü suda kaynatılır. Elde edilen su
altı dar üstü geniş bir kabın içinde çubuklarla dövülerek köpürtülür. Su bir
süre sonra beyazlaşır.
İstenen helva miktarına göre pekmez
tavasına şeker konur. Şekerin üzerine su ilave edilir. Limon tuzu da ilave
edildikten sonra tava, ateşin üzerine konur. Bal kıvamına gelinceye dek
karıştırılarak pişirilir. Cevizli veya fındıklı helva isteniyorsa tavaya ilave
edilir. Pişen helva bir gün dinlendirilir. Ertesi gün tenekeye konur, helva
artık satışa veya servise hazırdır.
Deyimler
Aç durulur açık durulmaz
Ağlayanın malı gülene hayır olmaz
Cıbban çalmak (alkışlamak)
Cıdık kurmak (tuzak kurmak)
Cimidi çıkmak (iyice ıslanmak)
Atasözleri
Akan su pislik tutmaz
Aman diyene kılıç kalkmaz
Bokçu itin yavrusu avcı olmaz
Huylu huyunu teneşirde bırakır
Mal arttıkça tamah artar
Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz
Bilmeceler
Dut ağacını oyarlar, içine tın tın
koyarlar, ağlama tın tın ağlama, şimdi kulağını burkarlar (Kemençe)
Tek ayaklı, iki kulaklı (Testi)
…
Sözlü kültür
Timiye:
yörede üç ayak olarak da bilinen sallama türü bir oyundur.
Tonya
yöresindeki sallama oyunu gibidir.
Timiye
havasının bir adı da Rum Diki (s. 384)
Eller
göğüs hizasında, dirseklerden bükük olarak oynanır. Her figürün başlangıcında
üçayak diye tabir edilen hareketten sonra ilk önce sağ ayak üzerinde bir kez,
daha sonra sol ayak üzerinde iki kez sallanılır.
Saruç geleneği: Mübadele öncesinde Rumlarda
görülüyordu bu gelenek
Hasadın bol ve bereketli olması için
Ağustos ayının 27. günü şenlik yapılır, oyunlar oynanırdı. Timiye oyunu da
Saruç eğlencelerindendi.
Oyunun Rumca adı “gorzobin / gorzibon”
Oy
Timiye Timiye
Oy
geldim seni görmeye
Oy
üç günlük yoldan geldim
Oy
Timiyemi görmeye
Oy
Mariya Mariya
Oy
Sofiya Sofiya
Oy
deredeki balıklar
Oy
ine gireyu ine
Oy
sevduğum gözleri
Oy
benzeyu benimkine
Oy
Mariya Mariya
Oy
Sofiya Sofiya
… (s. 385-386)
Maniler
…
Haliluğun İti
Çanakçı’da
meşhur olmuş bozalak başlı itin hikâyesi.
Bu it çok akıllı ve de çok uzun ömürlü olduğu için meşhur. Yöre
sanatçılarından Muhlis Koca, bozalak itin anısına bir türkü okumuş ve it,
meşhur olmuş.
Normal
ömrü 12 yıl olan it, 36 yıl yaşamış. Uzun ömründen dolayı ölümünden sonra
otopsi ve başka araştırmalara konu olmuş. Zaman içinde Çanakçı’da deyimlere mal
olmuştur.
Boş
oturanlara sitem etmek üzere “Ula Haliluğun iti gibi ne geziyon burda, işin
gücün yok mu senin” demek suretiyle, Haliluğun iti günlük konuşmalarda yaşamaya
devam eder.
Haliluğun iti türküsü
Allah aldı canını otuz altı yaşında
Buldular ölüsünü Ali Bey’in kaşında
Ankara’ya yollandı Gozalak itin başı
Destan dillere Haliluğun itinin başı
Perşembe günlerini ezbere biliyorsun
Her hafta mezbahaya sabah mı geliyorsun
Guzeli köprüsünden geçerken bayıldı
Haliluğun itine serum bile takıldı
Yolda yürürken bile çok heybetli yürürdü
İki kere ürüdümü peşinden öksürürdü
Alışmıştı bir kere mezbahanın etine
Biz de bir türkü yaktık Haliluğun itine
… (s. 401-402)
(Sözlük)
(Coğrafya,
Tarım, Hayvancılık vs.)
Halk hekimliği
Bürük denilen orman sarmaşığı yaprakları,
vücutta çıkan çıbanların tedavisinde kullanılır.
Keten tohumu, günümüzde seyrek olarak
yetiştirilen bir bitkidir. Tokluk hissi veren tohumu, yemeklere katılırsa, kilo
vermek isteyenlere çare olur.
Yörede
ağrı otu denilen civanperçemi (L. achillea millefolium), gövde ve yaprakları
çay haline getirilerek mide ağrılarına karşı tedavi amaçlı olarak kullanılır. Bu bitkinin idrar sökücü etkisi de vardır.
Soğanın suyu içilmek suretiyle damar açıcı
olarak kullanılır.
Sarımsak, hastalık öncesi görülen halsizlik
ve kırgınlığa karşı vücut direncini arttırmak için özellikle tüketilir.
Ağrıyan
dişe sarımsak sürülürse ağrıyı keser.
Romatizma ağrılarına karşı kızılağaç
yapraklarından hazırlanan çay içilir.
Böbrek ağrılarına karşı kiraz
sapları kaynatılarak suyu içilir.
Ayva yaprakları kaynatılarak elde edilen
su, kolesterol düşürücü olarak kullanılır. Öksürüğe karşı da etkilidir.
Taflan
meyvesi kan şekerini dengeler. Meyvelerinden yapılan
pekmez insana kuvvet verir, kan yapar.
Kulak
ağrısına karşı taflan yaprakları kaynatılarak buğusuyla kulak tedavi edilir.
Olgunlaşmamış
ceviz meyveleri hap olarak yutulmak suretiyle nefes darlığına karşı kullanılır.
Dut yaprakları kaynatılarak hazırlanan çay
öksürük ilacı olarak kullanılır.
…
(Yapılar)
Ayı çardakları arı kovanlarını ayılardan
korumak için yapılır. Yerden dört metre kadar yükselen ahşap gövdenin üzerine
yaklaşık 10 m2 alan oluşturacak şekilde inşa edilirler. Arıcılar,
yanlarındaki merdiven ile kovanlarını çardağın üzerine taşırlar.
---
Ege Basım, İstanbul, 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder