Necati
Demir - Trabzon ve Yöresi Ağızları
1. Ağız grubu: Beşikdüzü, Şalpazarı bölgesi
Bu bölge Çepni ağızlarının doğu ucu, (s.
109)
Özellikleri
R, N sesleri “nazal n” sesine dönüşür
V sesi “ğ” veya “y” sesine dönüşür
İç sesteki ğ, k sesleri çoğunlukla düşer /
söylenmez (?)
Ses düşmesi olduğu durumlarda ünlü uzaması
görülür: Ağa / aâ
G, Ğ, H, K ünsüzleriyle biten sözcükler ek
aldıklarında son sesteki bu sesler de düşmektedir.
Düzlük yuvarlaklık uyumu bu bölgede çok
zayıftır.
Ünlü düşmesi: Ne oldu / noldu
Ünsüz düşmesi: Düğün / düün
Ünlü türemesi: Recep / irecep
Tonlulaşma: Kabak / gabak
Sızıcılaşma (Ğ / Y): Eğilim / eyilim
“R” sesiyle biten sözcük “l” ile ek
aldığında “r” sesi “l” sesine dönüşür: Geliyorlardı / geleyollardı
“H” sesi iç seste sıklıkla yutulur: Mahalle
/ maâlle
Son sesi “n” olan sözcük “l” ile ek
aldığında “l” sesi “n” sesine dönüşür: Alışkanlık / alişkannuk
Zamirler yönelme eki aldıklarında hece
kaynaşması oluşur: Bana / baâ, bağa; sana / saâ, sağa
2. Ağız grubu: Akçaabat’tan itibaren ilin
doğusu ve güneyinde görülen ağızlardır.
Uzun ünlüler bu bölgede görülen en belirgin
özelliktir: Düğün / duun
L, M, N, R, Y seslerinden ikisinin arasında
kalan ünlüler kalınlaşır: Gelir / celur; alır / alur, alu
Sözcük sonundaki I, U, Ü sesleri hemen her
durumda “İ” sesiyle karşılanır: Kuzu / kuzi; karı / kari; ütü / uti
Düzlük yuvarlaklık uyumu bu ağız yöresinde
de pek görülmez: Birincilik / birinciluk; yalnızlık / yalağuzluk
Ünlü düşmesi: İmece / meci
Ünlü türemesi (R, L sesleriyle başlayan sözcüklerde
görülür): Limon / ilimon
Halk
Kültürü
(Şalpazarı)
Hayvancılık, gurbetçilik
Tarım: patates, mısır
1 Mart: eve bir koç getirilir, yıl uğurlu
gelsin-geçsin diye
5 Abril: bugünden sonrası vade yelidir.
Vade Yeli hikâyesi (s. 9): Kış kıyamet, adam zorda kalmış, komşusuna gidip
yiyecek istemiş, komşu zalim bir Yahudi, yiyecek verecek ama karşılık olarak
adamın kızını istiyor. Adam evine dönüp durumu kızına anlatmış. Kız o gece
sabaha kadar dua etmiş, kar-soğuk gitsin, havalar açsın, bu müşkülden kurtulmak,
nasibinin Yahudinin kapısından kesilmesi için dua etmiş. Sabah olunca bakmışlar
ki kar kalkmış, hava açmış. Hayvanlar otlamaya çıkmış. Bereket müjdeleyen bu
manzarayı görünce dert sıkıntı kalmamış…
Erlik keçisi efsanesinde kadın 9
çocukludur. Yaylaya çıkarken birini ağaç kovuğunda bırakır. Diğer 8 çocuk
yayladaki fırtınada kırılır. Geri dönerken bebeğini bıraktığı yerde bulur.
Meğerse bir keçi yavruyu bakıp büyütmüş…
(s. 10) Yörede yaşayan Bayraktar ailesinin
atalarının başından geçmiş bu olay, bu nedenle keçi avlamaz, keçi eti yemezler.
Köy fırını: 3x3 metre, üzeri kubbeli, bir
cephesi açık, kubbenin altı kapalı, murada mısır unu kurutuluyor.
Giyim
Fistan üzerine kuşak sarar, bunun da
üzerine peştamal giyer/sarar. Üstlük olarak gömlek giyilir,
Eskiden gelinler için özel bir kıyafet yok,
fes, çember sarar, üzerini süslerler,
Mart ayında tarlalar bellenir, sonra kazar
tohum ekersin,
Un helvası: mısırunu yağda kavrulur.
Üzerine şerbet ilave edildikten sonra top haline getirilir.
Bayramlarda keşkek yapılır. Buğday ve
fasulye haşlanır, haşlanmış et bunların üzerine ilave edilir.
İçecek olarak komposto tercih edilir,
Hıdırellez’de eve yeşillik sokulmaz, eline
yük ipi (dırmaç) almazlar,
(Beşikdüzü)
Armut ve dut pekmezi yaparlar
Beyaz gelinlik yoktu eskiden, kırmızı bir
elbise giyinirdi gelinler (s. 45),
Kazma, bel, kürek, tırpan, dırmaç, sepet,
çay makası, orak, girebi, şelek, gelberi…
Mart 9, kabak dikerler,
Mart 18, fasulye ve mısır dikilir (s. 51),
Abril 5, bu tarihten önce ekin ekilmez,
Eylül, hac ayı,
Ekim, darı ayı, hayvancılık yapanlar bu aya
koç katımı derler
Kiraz ayının 7’si denize gitme/girme zamanı
(s. 52)
Veterinerlik: hasta hayvana tuz yalatırlar,
suyuna tuz atarlar
Hekimlik: Dolama, damarotu ateşte
soldurulup parmağa sarılır.
Eldeki çatlaklar için doruk ağacının zifti
ellere sürülür.
Çeyiz için nakış, dantel hazırlanır. Masa
örtüsü, çember, oya, patik çeyizde bulunur
Çocuk deliklikayadan geçirilirse yürümeye
başlar,
Çocuğa meme vermeden kulağına ezan okunur,
Masır: Peştamal tezgâhı
(Tonya)
Askere gidecek olanlar için akşamüzeri
horonlu, kemençeli eğlence tertip edilir.
Kalandar kırma: Şanslı bilinen kişi
sabahtan çağrılır kalandarı kırsın diye… O gün kapı açılmayacağı için dışarıdan
gelen kişi usulca ses eder içeriye,
Ğodiş: mısır / koliva
Armut çeşitleri: Hamza armudu, bal armudu,
kasap armudu, eğri sap armudu, bambuğap armudu
Cenazelerde ağıt yakılır, birinin yorulup
sustuğu yerde diğer bir kişi ağıda devam eder.
Cenazelerde fakir kişilere para dağıtılır.
Cenazeden sonra akşamları Kur’an okunur. 3.
gün mevlit okutulur. 40 veya 52. günde de mevlit okutulur.
Hayvancılık ve bahçe tarım başlıca geçim
kaynakları…
(Düzköy)
Veteriner: Hasta inek için çalı ve tavuk
pisliğiyle tütsü yapılır,
Tarım ve hayvancılık yaygın
İlçede kireç taşı da bolca mevcut,
(Akçaabat)
Fasulye, mısır, tütün, fındık, gurbetçilik
Şeker fasulye: Beyaz fasulyeye deniyor
(Maçka)
Kalandar’da mısır pişirilir / haşlanır.
Çörek, kek yapılır. Çocuklar yüzleri maskeli gezerler evleri, Eskiden kapı
önlerini kazarlarmış; ya öleceğiz ya bize bir hediye diyerek, evden içeriye
girip başlarlar horon oynamaya, hediyelerini alınca giderler.
Güneş Duası (s. 191)
Kusguzara
Yaylada daha çok çobanlar yapar bunu. Üç
beş genç dua / tekerleme söyleyerek kapı kapı dolaşır, un, yağ, peynir tedarik
ederler. Evden hediye aldıktan sonra, ev sahibi ocaktan aldığı birkaç parça
közü, havaların ısınmasına-güneşin açmasına niyetlenerek- bunların ardından
avluya atar. Sonra bunu pişirip (Kayağana – Kuymak) yerler.
Yazlık köyü – komşu köy – kızara köyü –
Hazardan gelme Yahudiler varmış buralarda,
Mübadele zamanı bunlar din değiştirip
Müslüman olmuşlar, Davut yıldızını taşımaya devam ederler (s. 203),
Kalandar eskiden yokmuş, Rus işgalinden
sonra çıkmış bu adet (s. 209).
Hekimlik: Kuduz düğünü, ısırılan kişi,
ısırıldığının 40. gününün akşamında sabaha kadar uyutulmaz, aksi halde, eğer
uyursa kuduracağı düşünülür, onu uyutmamak için eğlence tertip edilir, horonlar
oynanır (s. 209-210).
Kurt dede: Dedenin dedesine, veya ismini
bilinen eskilerden en eski kişinin babasına denir.
Kalandar ezgisi
Şekerim var ezilecek
İnce tele dizilecek
Bekletme hanım yenge
Çok yer var gezilecek (s. 210)
Dört yol ağzında ateş yakıp ateşin üstünden
atlarlar.
O gece muradını görmeye niyetlenip uyurlar.
Niyetlendikleri için olup olmayacağını görecekleri rüyaya göre yorumlarlar.
(Ortahisar)
Düğün yemeği; tatlı, sütlaç, sarma, pilav,
çorba, fasulye turşusu / yemeği…
(Yomra)
Küçük 11, eğri gündür, 1 sene boyu yaptığın
kötülüklerden arınmak için 1 tane beyaz fasulye suya atılır, su fasulyeyi nasıl
alıp götürürse yapılan kötülüklerin de aynı böyle gideceği umulur (s. 237).
O gün zifaf olmaz, yoksa çocuk eğri doğar.
Kömür: kuyu kazıp içine odun doldurup
yakarlar. Odunlar kömüre dönünce ateşi söndürürler. Kömürü, ya satarlar ya da
kışlık olarak saklarlar.
Gelin almaya kemençe ve of kavalıyla
giderler.
Geçim: ağırlıkla hayvancılık ve bahçe
tarımı, mısır ekilir, yaylacılık yapılır, gurbetçilik ve madencilik yapılır.
Maden köyü: Gelin taşı denilen yerden su
çıkar. Bu sudan şifa ararlar.
(Arsin)
Abril 7, Gelin kayaya giderler (Üçpınar
köyü), taşın üstündeki gölün suyu ellerin çatlaklarına iyi gelir. Şifalı su
diye buraya gidenler çoktur (s. 261).
Kutlik otu: sütlü bir ot
Töş otu: turşusu yapılır
Tiken ucu: turşusu yapılır
Yolaç köyünde gelin kayası var, efsaneye
göre gelin haber eder kaynanasına, ben gelene kadar evi terk et, diye. Kaynana
beddua eder, gelin oracıkta taş kesilir (s. 265).
Çorap, kuşak, patik dokuyup satarlar.
Kendirden dokunan bezlerden kesilen
pantolona şal pontul derler.
Küçük 7 ve Mayıs 7’de şifalı sulara gidilir
(s. 268).
Seyirlik oyunlar
Biri sırtına post giyinir, diğerleri davul
zurna çalar, post giyinen oynamaya başlar. Elindeki cecimle seyircilerinden
hediye ister (ceviz, fındık vs.), Sınır çizerler kendi aralarında, güya sınır
anlaşmazlığı yaşarlar ve tartışıp kavga ederler.
Damarca yaprağı vara, lahanaya benzer,
yemeklerde kullanılır (s. 271).
Köy fırını: geceden sac yahut pileki içine
konulan ekmeğin üzeri kapatılır ve bunun da üzeri külle veya fındık zülfüyle
örtülür. Ekmek sabaha kadar pişer.
(Araklı)
Fındık ve hayvancılık başlıca geçim
meşgaleleri
Değirmenci, öğütmek için bedel olarak undan
bir miktar alır. Bunun ölçüsü 1 kebiçtir (s. 281).
Pilekide pişirilen ekmeğin altına lahana
yaprağı serilir, böylece hamur kaba yapışmaz.
Araklı, Erenler köyünde Beşiktaş var,
geline ah etmişler, o da orada elinde beşiğiyle taş kesilmiş.
Kilim dokunurdu eskiden. Erkekler dahi
çorap örerler,
Mayıs 7, hava iyiyse derelere gider,
çocukları yıkarlar (s. 295),
Düğün, geline eve girer, odasına geçer,
kaynana su dolu tasın içinde bir yüzükle gelinin yanına varır. Gelinin elini
yıkar, yüzüğü parmağına takar. Bundan sonra gelinin kucağına çocuk koyarlar.
Sonra damat gelir, kızın yanına oturur. Davetliler gelip takılarını verirler
(s. 304-305).
Ayı ile Geyiğin Masalı (s. 329)
(Köprübaşı)
Orak ayı, biçin ayı / zemheri, sığır koyan
(sığırları ahıra koyuyorlar bu ayda, bu nedenle sığır koyandır adı.
Kalandarın ilk 6 günü ve önceki ayın son 6
günü gün sayılır.
Kalandar,
Gece kapıya gelenlerin tanınmayacak şekilde
kılık değiştirmeleri önemlidir. Ev sahibi kapısına geleni tanırsa hediye
verilmez.
Koban: Kendir döven değirmen çarkı
Kırklama: 41 kaşık su, lohusanın başından
aşağıya dökülür.
---
3 Cilt, Gazi Kitabevi Yayınları, Ankara,
2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder