6 Aralık 2018 Perşembe

Necati Demir - Trabzon ve Yöresi Ağızları


Necati Demir - Trabzon ve Yöresi Ağızları

1. Ağız grubu: Beşikdüzü, Şalpazarı bölgesi
Bu bölge Çepni ağızlarının doğu ucu, (s. 109)

Özellikleri
R, N sesleri “nazal n” sesine dönüşür
V sesi “ğ” veya “y” sesine dönüşür
İç sesteki ğ, k sesleri çoğunlukla düşer / söylenmez (?)
Ses düşmesi olduğu durumlarda ünlü uzaması görülür: Ağa / aâ

G, Ğ, H, K ünsüzleriyle biten sözcükler ek aldıklarında son sesteki bu sesler de düşmektedir.

Düzlük yuvarlaklık uyumu bu bölgede çok zayıftır.

Ünlü düşmesi: Ne oldu / noldu

Ünsüz düşmesi: Düğün / düün

Ünlü türemesi: Recep / irecep

Tonlulaşma: Kabak / gabak

Sızıcılaşma (Ğ / Y): Eğilim / eyilim

“R” sesiyle biten sözcük “l” ile ek aldığında “r” sesi “l” sesine dönüşür: Geliyorlardı / geleyollardı

“H” sesi iç seste sıklıkla yutulur: Mahalle / maâlle

Son sesi “n” olan sözcük “l” ile ek aldığında “l” sesi “n” sesine dönüşür: Alışkanlık / alişkannuk

Zamirler yönelme eki aldıklarında hece kaynaşması oluşur: Bana / baâ, bağa; sana / saâ, sağa

2. Ağız grubu: Akçaabat’tan itibaren ilin doğusu ve güneyinde görülen ağızlardır.
Uzun ünlüler bu bölgede görülen en belirgin özelliktir: Düğün / duun

L, M, N, R, Y seslerinden ikisinin arasında kalan ünlüler kalınlaşır: Gelir / celur; alır / alur, alu

Sözcük sonundaki I, U, Ü sesleri hemen her durumda “İ” sesiyle karşılanır: Kuzu / kuzi; karı / kari; ütü / uti

Düzlük yuvarlaklık uyumu bu ağız yöresinde de pek görülmez: Birincilik / birinciluk; yalnızlık / yalağuzluk

Ünlü düşmesi: İmece / meci

Ünlü türemesi (R, L sesleriyle başlayan sözcüklerde görülür): Limon / ilimon

Halk Kültürü
(Şalpazarı)
Hayvancılık, gurbetçilik
Tarım: patates, mısır

1 Mart: eve bir koç getirilir, yıl uğurlu gelsin-geçsin diye

5 Abril: bugünden sonrası vade yelidir. Vade Yeli hikâyesi (s. 9): Kış kıyamet, adam zorda kalmış, komşusuna gidip yiyecek istemiş, komşu zalim bir Yahudi, yiyecek verecek ama karşılık olarak adamın kızını istiyor. Adam evine dönüp durumu kızına anlatmış. Kız o gece sabaha kadar dua etmiş, kar-soğuk gitsin, havalar açsın, bu müşkülden kurtulmak, nasibinin Yahudinin kapısından kesilmesi için dua etmiş. Sabah olunca bakmışlar ki kar kalkmış, hava açmış. Hayvanlar otlamaya çıkmış. Bereket müjdeleyen bu manzarayı görünce dert sıkıntı kalmamış…

Erlik keçisi efsanesinde kadın 9 çocukludur. Yaylaya çıkarken birini ağaç kovuğunda bırakır. Diğer 8 çocuk yayladaki fırtınada kırılır. Geri dönerken bebeğini bıraktığı yerde bulur. Meğerse bir keçi yavruyu bakıp büyütmüş…
(s. 10) Yörede yaşayan Bayraktar ailesinin atalarının başından geçmiş bu olay, bu nedenle keçi avlamaz, keçi eti yemezler.

Köy fırını: 3x3 metre, üzeri kubbeli, bir cephesi açık, kubbenin altı kapalı, murada mısır unu kurutuluyor.

Giyim
Fistan üzerine kuşak sarar, bunun da üzerine peştamal giyer/sarar. Üstlük olarak gömlek giyilir,
Eskiden gelinler için özel bir kıyafet yok, fes, çember sarar, üzerini süslerler,

Mart ayında tarlalar bellenir, sonra kazar tohum ekersin,

Un helvası: mısırunu yağda kavrulur. Üzerine şerbet ilave edildikten sonra top haline getirilir.

Bayramlarda keşkek yapılır. Buğday ve fasulye haşlanır, haşlanmış et bunların üzerine ilave edilir.

İçecek olarak komposto tercih edilir,

Hıdırellez’de eve yeşillik sokulmaz, eline yük ipi (dırmaç) almazlar,

(Beşikdüzü)
Armut ve dut pekmezi yaparlar

Beyaz gelinlik yoktu eskiden, kırmızı bir elbise giyinirdi gelinler (s. 45),

Kazma, bel, kürek, tırpan, dırmaç, sepet, çay makası, orak, girebi, şelek, gelberi…

Mart 9, kabak dikerler,
Mart 18, fasulye ve mısır dikilir (s. 51),

Abril 5, bu tarihten önce ekin ekilmez,

Eylül, hac ayı,
Ekim, darı ayı, hayvancılık yapanlar bu aya koç katımı derler

Kiraz ayının 7’si denize gitme/girme zamanı (s. 52)

Veterinerlik: hasta hayvana tuz yalatırlar, suyuna tuz atarlar

Hekimlik: Dolama, damarotu ateşte soldurulup parmağa sarılır.
Eldeki çatlaklar için doruk ağacının zifti ellere sürülür.

Çeyiz için nakış, dantel hazırlanır. Masa örtüsü, çember, oya, patik çeyizde bulunur

Çocuk deliklikayadan geçirilirse yürümeye başlar,

Çocuğa meme vermeden kulağına ezan okunur,

Masır: Peştamal tezgâhı

(Tonya)
Askere gidecek olanlar için akşamüzeri horonlu, kemençeli eğlence tertip edilir.
Kalandar kırma: Şanslı bilinen kişi sabahtan çağrılır kalandarı kırsın diye… O gün kapı açılmayacağı için dışarıdan gelen kişi usulca ses eder içeriye,

Ğodiş: mısır / koliva

Armut çeşitleri: Hamza armudu, bal armudu, kasap armudu, eğri sap armudu, bambuğap armudu

Cenazelerde ağıt yakılır, birinin yorulup sustuğu yerde diğer bir kişi ağıda devam eder.
Cenazelerde fakir kişilere para dağıtılır.
Cenazeden sonra akşamları Kur’an okunur. 3. gün mevlit okutulur. 40 veya 52. günde de mevlit okutulur.

Hayvancılık ve bahçe tarım başlıca geçim kaynakları…

(Düzköy)
Veteriner: Hasta inek için çalı ve tavuk pisliğiyle tütsü yapılır,

Tarım ve hayvancılık yaygın
İlçede kireç taşı da bolca mevcut,

(Akçaabat)
Fasulye, mısır, tütün, fındık, gurbetçilik
Şeker fasulye: Beyaz fasulyeye deniyor

(Maçka)
Kalandar’da mısır pişirilir / haşlanır. Çörek, kek yapılır. Çocuklar yüzleri maskeli gezerler evleri, Eskiden kapı önlerini kazarlarmış; ya öleceğiz ya bize bir hediye diyerek, evden içeriye girip başlarlar horon oynamaya, hediyelerini alınca giderler.

Güneş Duası (s. 191)
Kusguzara
Yaylada daha çok çobanlar yapar bunu. Üç beş genç dua / tekerleme söyleyerek kapı kapı dolaşır, un, yağ, peynir tedarik ederler. Evden hediye aldıktan sonra, ev sahibi ocaktan aldığı birkaç parça közü, havaların ısınmasına-güneşin açmasına niyetlenerek- bunların ardından avluya atar. Sonra bunu pişirip (Kayağana – Kuymak) yerler.

Yazlık köyü – komşu köy – kızara köyü – Hazardan gelme Yahudiler varmış buralarda,
Mübadele zamanı bunlar din değiştirip Müslüman olmuşlar, Davut yıldızını taşımaya devam ederler (s. 203),

Kalandar eskiden yokmuş, Rus işgalinden sonra çıkmış bu adet (s. 209).

Hekimlik: Kuduz düğünü, ısırılan kişi, ısırıldığının 40. gününün akşamında sabaha kadar uyutulmaz, aksi halde, eğer uyursa kuduracağı düşünülür, onu uyutmamak için eğlence tertip edilir, horonlar oynanır (s. 209-210).

Kurt dede: Dedenin dedesine, veya ismini bilinen eskilerden en eski kişinin babasına denir.

Kalandar ezgisi
Şekerim var ezilecek
İnce tele dizilecek
Bekletme hanım yenge
Çok yer var gezilecek (s. 210)

Dört yol ağzında ateş yakıp ateşin üstünden atlarlar.
O gece muradını görmeye niyetlenip uyurlar. Niyetlendikleri için olup olmayacağını görecekleri rüyaya göre yorumlarlar.

(Ortahisar)
Düğün yemeği; tatlı, sütlaç, sarma, pilav, çorba, fasulye turşusu / yemeği…

(Yomra)
Küçük 11, eğri gündür, 1 sene boyu yaptığın kötülüklerden arınmak için 1 tane beyaz fasulye suya atılır, su fasulyeyi nasıl alıp götürürse yapılan kötülüklerin de aynı böyle gideceği umulur (s. 237).
O gün zifaf olmaz, yoksa çocuk eğri doğar.

Kömür: kuyu kazıp içine odun doldurup yakarlar. Odunlar kömüre dönünce ateşi söndürürler. Kömürü, ya satarlar ya da kışlık olarak saklarlar.

Gelin almaya kemençe ve of kavalıyla giderler.
Geçim: ağırlıkla hayvancılık ve bahçe tarımı, mısır ekilir, yaylacılık yapılır, gurbetçilik ve madencilik yapılır.
Maden köyü: Gelin taşı denilen yerden su çıkar. Bu sudan şifa ararlar.

(Arsin)
Abril 7, Gelin kayaya giderler (Üçpınar köyü), taşın üstündeki gölün suyu ellerin çatlaklarına iyi gelir. Şifalı su diye buraya gidenler çoktur (s. 261).

Kutlik otu: sütlü bir ot
Töş otu: turşusu yapılır
Tiken ucu: turşusu yapılır

Yolaç köyünde gelin kayası var, efsaneye göre gelin haber eder kaynanasına, ben gelene kadar evi terk et, diye. Kaynana beddua eder, gelin oracıkta taş kesilir (s. 265).

Çorap, kuşak, patik dokuyup satarlar.

Kendirden dokunan bezlerden kesilen pantolona şal pontul derler.
Küçük 7 ve Mayıs 7’de şifalı sulara gidilir (s. 268).

Seyirlik oyunlar
Biri sırtına post giyinir, diğerleri davul zurna çalar, post giyinen oynamaya başlar. Elindeki cecimle seyircilerinden hediye ister (ceviz, fındık vs.), Sınır çizerler kendi aralarında, güya sınır anlaşmazlığı yaşarlar ve tartışıp kavga ederler.

Damarca yaprağı vara, lahanaya benzer, yemeklerde kullanılır (s. 271).

Köy fırını: geceden sac yahut pileki içine konulan ekmeğin üzeri kapatılır ve bunun da üzeri külle veya fındık zülfüyle örtülür. Ekmek sabaha kadar pişer.

(Araklı)
Fındık ve hayvancılık başlıca geçim meşgaleleri

Değirmenci, öğütmek için bedel olarak undan bir miktar alır. Bunun ölçüsü 1 kebiçtir (s. 281).

Pilekide pişirilen ekmeğin altına lahana yaprağı serilir, böylece hamur kaba yapışmaz.

Araklı, Erenler köyünde Beşiktaş var, geline ah etmişler, o da orada elinde beşiğiyle taş kesilmiş.

Kilim dokunurdu eskiden. Erkekler dahi çorap örerler,

Mayıs 7, hava iyiyse derelere gider, çocukları yıkarlar (s. 295),

Düğün, geline eve girer, odasına geçer, kaynana su dolu tasın içinde bir yüzükle gelinin yanına varır. Gelinin elini yıkar, yüzüğü parmağına takar. Bundan sonra gelinin kucağına çocuk koyarlar. Sonra damat gelir, kızın yanına oturur. Davetliler gelip takılarını verirler (s. 304-305).

Ayı ile Geyiğin Masalı (s. 329)

(Köprübaşı)
Orak ayı, biçin ayı / zemheri, sığır koyan (sığırları ahıra koyuyorlar bu ayda, bu nedenle sığır koyandır adı.

Kalandarın ilk 6 günü ve önceki ayın son 6 günü gün sayılır.

Kalandar,
Gece kapıya gelenlerin tanınmayacak şekilde kılık değiştirmeleri önemlidir. Ev sahibi kapısına geleni tanırsa hediye verilmez.

Koban: Kendir döven değirmen çarkı

Kırklama: 41 kaşık su, lohusanın başından aşağıya dökülür.

---
3 Cilt, Gazi Kitabevi Yayınları, Ankara, 2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder