Atatürk'ün Bütün Eserleri (Cilt: 17)
MEDRESELERİN AÇILMASINI İSTEYEN MÜFTÜLER HAKKINDA BAŞVEKİL
İSMET PAŞA'YA (18 EYLÜL 1924) / s. 25
Şifre
Başvekil İsmet Paşa Hazretleri'ne
Bugün Rize'den ayrıldığım sırada Rize ve Atina müftülerinin
temsil ettiği bir hoca heyeti, bütün memleket ve civar halkı önünde
kapattırılan medreselerin açılmasını dilekçeyle talep ettiler.
Dilekçeyi okuduktan sonra çok kızdım. Yüksek ve şiddetli bir
sesle kendilerini azarladım ve memleketin, milletin şimdiye kadar felaketi
sebeplerinin kendileri olduğuna işaret ettim.
"Mektep istemiyorsunuz! Halbuki millet onu istiyor.
Bırakınız, artık bu zavallı millet, bu memleketin evlatları yetişsin.
Medreseler açılmayacaktır. Millete mektep lazımdır" diye bağırdım.
Bütün halk ve mektep talebesi "bravo!" sesleri ve
heyecanlı alkışlarla karşıladılar. Ayrılmamdan sonra bu hocalara halkın bir
fenalık yapmaları dahi muhtemeldir. Buna karşılık, Rize'deki liseyi
canlandırmak elzemdir. Mektep binası ve eğitim aletleri yoktur.
Hocaları çok olan bu muhitte ilim ve irfan teşkilatımızın
süratle faaliyete başlaması pek lüzumludur. Burada Osman Ağa'nın oğlu İsmail
Bey, yirmi bin liralık bir mektep binası yapmak üzere imiş. Bunu taltif ederek,
işin hızlandırılması ve hemen eğitim aletleri göndermek ve fazla alaka
göstermek suretiyle, halkın taassuba karşı gösterdiği fiili tezahüre karşılık
vermek icap eder.
18 Eylül 340 (1924)
Reisicumhur
Gazi M. Kemal
…
İNEBOLU TÜRK OCAGI'NDA NUTUK (27 AÖUSTOS 1925) / s. 283-286
…Efendiler, Türkiye Cumhuriyeti'ni tesis eden Türk halkı
medenidir. Tarihte medenidir, hakikatte medenidir. Fakat medeni aleme -ben
sizin öz kardeşiniz, arkadaşınız, babanız gibi söylüyorum- medeniyim diyen
Türkiye Cumhuriyeti halkı, fikriyle, zihniyetiyle medeni olduğunu ispat etmek
ve göstermek mecburiyetindedir. Medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı, aile
hayatıyla, yaşayış tanıyla medeni olduğunu göstermek mecburiyetindedir.
Kısacası medeniyim diyen, Türkiye'nin hakikaten medeni olan halkı, başından
aşağıya kadar harici vaziyetiyle dahi medeni ve olgun insanlar olduğunu fiilen
göstermeye mecburdurlar. Bu son sözlerimi çok açık beyan etmeliyim ki, bütün
memleket ve cihan ne demek istediğimi kolaylıkla anlasın. Bu izahatımı yüksek
heyetinize, hepinize bir soru yönelterek yapmak istiyorum, soruyorum:
Bizim kıyafetimiz milli midir'! (Hayır; hayır sesleri.)
Bizim kıyafetimiz medeni ve milletlerarası mıdır? (Hayır,
hayır sesleri.)
Size iştirak ediyorum. Tabirimi mazur görünüz. Altı kaval
üstü şişhane diye ifade olunabilecek bir kıyafet, ne millidir ve ne de
milletlerarasıdır. O halde kıyafetsiz bir millet! Bu olur mu arkadaşlar? Böyle
vasıflandırılmaya razı mısınız arkadaşlar? (Hayır, hayır, katiyen sesleri.) Çok
kıymetli bir cevheri çamurla sıvayacak alemin gözleri önüne koymakta mana var
mıdır? Ve bu çamurun içinde cevher gizlidir, fakat anlayamıyorsunuz demek
isabetli midir? Cevheri gösterebilmek için çamuru almak elzemdir ve tabiidir.
Cevherin muhafazası için bir mahfaza yapmak lazımsa onu altından veya platinden
yapmak icap etmez mi? Bu kadar açık bir hakikat karşısında tereddüt caiz midir?
Bizi tereddüde sevk edenler varsa, onların ahmaklığına ve bönlüğüne hükmetmekte
hala mı tereddüt edeceğiz? Arkadaşlar, Turan kıyafetini araştırıp canlandırmaya
mahal yoktur.
Medeni ve milletlerarası kıyafet bizim için çok cevherli,
milletimiz için layık bir kıyafettir. Onu giyeceğiz. Ayakta iskarpin veya
fotin, bacakta pantalon, üstünde yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket ve
bittabi bunların tamamlayıcısı olmak üzere başta siperlikli başlık... Bunu çok
açık söylemek isterim; bu başlığın ismine şapka denir. Redingot gibi, bonjur
gibi, smokin gibi, frak gibi, işte şapkamız. Buna caiz değil diyenler vardır.
Onlara diyeyim ki, çok gafilsiniz ve çok cahilsiniz ve
onlara sormak isterim: Yunan başlığı olan fesi giymek caiz olur da şapkayı
giymek neden olmaz ve yine onlara ve bütün m illetime hatırlatmak isterim ki,
Bizans papazlarının ve Yahudi hahamlarının özel kisvesi olan cüppeyi ne vakit,
ne için ve nasıl giydiler! (…)
Arkadaşlar, bilhassa telaffuz ediyorum. Korkmayınız, bu
gidiş zaruridir. Bu zaruret bizi yüksek ve mühim bir neticeye ulaştırıyor.
İsterseniz bildireyim ki, bu kadar yüksek ve mühim bir neticeye ulaşmak için
lazım gelirse, bazı kurbanlar da verelim. Bunun ziyanı yoktur.
…
KASTAMONU CUMHURİYET HALK FlRKASI'NDA NUTUK (30 AÖUSTOS 1925)
/ s. 292-296
Efendiler ve ey millet, iyi b iliniz ki, Türkiye
Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru
ve en hakiki tarikat. medeniyet tarikatıdır. (Sürekli alkışlar) Medeniyetin
emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kafidir. Tarikat reisleri bu
dediğim hakikati bütün açıklığıyla idrak edecek ve kendiliklerinden derhal
tekkelerini kapayacak. müridlerinin artık reşit olduklarını elbette kabul
edeceklerdir.
(…)
İnebolu'da ve diğer bazı yerlerde söyledim. Bugünün meselesi
gibi değerlendirilebileceğinden burada da bahsetmek isterim. Her milletin
olduğu gibi bizim de milli bir kıyafetimiz varmış, fakat inkar edilemez ki,
taşıdığımız kıyafet o değildir. Hatta milli kıyafetimizin ne olduğunu bilenler
içimizde azdır bile. Mesela karşımda kalabalığın içinde bir zat görüyorum.
(Eliyle işaret ederek) Başında fes, fesin üstünde bir yeşil sarık, sırtında bir
mintan, onun üstünde benim sırtımdaki gibi bir ceket, daha alt tarafını
göremiyorum. Şimdi bu kıyafet nedir? Medeni bir insan bu acayip kıyafete girip
dünyayı kendine güldürür mü? (Hayır, güldürmez sesleri.)
…
ÇANKIRI'DA NUTUK (31 AGUSTOS 1925) / s. 298-
"Kıyafetin medeni bir şekle sokulması için kanun lazım
değildir. Millet karar verir, yapar. Yalnız bir Diyanet İşleri Riyaseti ve bu
makama mensup müftü, imam ve hatipler vardır. Bu sınıfa ait olan kıyafeti
tanırız. Bu işlerle vazifeli olmayıp da haricinde kalanların aynı kisveyi
giymeleri doğru değildir. Bu gibilerini kimse tanımaz ve kabul etmez.
Biz de medeni kisvenin bütün teferruatını kabul ettik. Bunu
memurlar ve mebuslar lüzumu kadar tatbik ederek halka rehber olmalıdırlar.
Tekkeler mutlaka kapanmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti, her şubede yol gösterecek
kudrete sahiptir. Hiçbirimiz tekkelerin yol göstermesine muhtaç değiliz.
…
Atatürk'ün Bütün Eserleri (Cilt: 17 – 1924-1925), Kaynak
Yayınları, 2005
…
Atatürk'ün Bütün Eserleri (Cilt: 18)
ŞAPKA GİYİLMESİ HAKKINDA BURSA'DA HALKA NUTUK (28 EYLÜL
1925) / s. 24-25
Arkadaşlar! Bir zamanlar bu milletin başına fes giydirebilmek
için şeyhülislamlar değiştirildi; fetvalar çıkarıldı. Şükrana ve övgüye
değerdir ki, bugün milletimiz böyle hissiz, manasız, mantıksız vasıtaların
hiçbirine ihtiyaç duymuyor. Bu gibi kılavuzlara ihtiyaç göstermiyor. Bizim
kılavuzluğumuz ise milletimizden aldığımız ilhamdan başka bir şey değildir ve
olamaz.
…
ŞAPKA MİTİNGLERİ YAPILMASI HAKKINDA BAŞVEKİL İSMET PAŞA'YA
(30 EYLÜL 1925) / s. 29
Şapkanın İstanbul'da ve diğer şehirlerde henüz ekseriyetle
memurlar kısmıyla sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. 28 Eylül'de Bursalıların,
herkes tarafından şapka giyilmesi hakkında yaptıkları miting ve bunun
neticesinde alınan karar, şapkanın köylüler dahil bütün halk sınıfları arasında
yayılmasını temin etmiştir. Her tarafta benzer mitingler yapılması faydalı görülmektedir.
Reisicumhur
Gazi M. Kemal
…
AKHİSAR TÜRK OCAGI'NDA NUTUK (l0 EKİM 1925) / s. 46
İnkılabın temellerini her gün derinleştirmek, takviye etmek
lazımdır. Muhterem ahali, birbirimizi aldatmayalım. Medeni cihan çok
ileridedir. Buna yetişmek, o medeniyet dairesine dahil olmak mecburiyetindeyiz.
Bütün safsataları boş sözleri bertaraf etmek lazımdır. Şapka giyelim mi,
giymeyelim mi gibi sözler manasızdır. Şapka da giyeceğiz, Batı'nın her türlü
medeni eserlerini de alacağız.
Efendiler, medeni olmayan insanlar medeni olanların ayakları
altında kalmaya maruzdurlar. Sevincimi, şükranımı tekrar ederim.
…
Atatürk'ün Bütün Eserleri (Cilt: 18 – 1925-1927), Kaynak
Yayınları, 2006
…
Atatürk'ün Bütün Eserleri (Cilt: 20)
s. 352-353
Efendiler, milletimizin başında, cehalet, gaflet ve
taassubun ve ilerleme ve medeniyet düşmanlığının alameti farikası gibi kabul
olunan fesi atarak, onun yerine, bütün medeni alemce başlık olarak kullanılan
şapkayı giymek ve bu suretle Türk milletinin medeni toplumlardan zihniyet
itibariyle de hiçbir farkı olmadığını göstermek lüzumlu idi. Bunu, Takriri
Sükun Kanunu cari olduğu zamanda yaptık. Bu kanun cari olmasaydı yine
yapacaktık. Fakat, bunda, kanunun yürürlükte olması da kolaylık sağladı
denirse, bu çok doğrudur. Hakikaten, Takriri Sükun Kanunu'nun yürürlükte oluşu,
bazı mürtecilerin, milleti geniş ölçüde zehirlemesine meydan bırakmamıştır.
…
Atatürk'ün Bütün Eserleri (Cilt: 20 – Nutuk II, 1927), Kaynak
Yayınları, 2007
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder