Murat Ümit Hiçyılmaz - Güneysu-Seyahatnamesi
1925 Şapka Hadisesi
İdam edilen 8 insanın isimleri ve aileleri dahil birçok
hatalı bilgi ortalıkta duruyor, Rize tarihi üzerine yazılmış kitaplar da bile
eksik ve yanlış bilgiler bulunuyordu. Bu yüzden hadiseyi burada netleştirmek ve
yanlış bilgilerden arındırmak istiyorum. Mevzuyu en baştan alalım. 25 Kasım
1925’de Mecliste 671 No’lu “Şapka İktizası Hakkında Kanun” kabul ve üç gün
sonra da Resmi Gazete’de yayınlanarak ilan edildi. Yasanın yürürlüğe girmesiyle
birlikte birkaç gün içerisinde Erzurum, Maraş, Kayseri, Sivas, Konya, Giresun
ve Rize gibi vilayetlerde çeşitli toplantı ve protestolar baş gösterdi.
Rize’deki protestolar Aralık ayı başlarında Güneysu
ilçesinde göründü. Ğazavit’teki (Ulucami) caminin önünde toplanan ahaliye
caminin imamı Şaban Koliva Hoca konuşma yaptı. Bu nutukta devletin gâvurluğa
meylediği, şapka kanununun bardağı taşıran son damla olduğu ve bu gidişata dur
deme vaktinin geldiği vurgulandı. Ayrıca Potamya merkez cami imamı Salarhalı
Hacı Sabit Efendi’nin halkı galeyana getirmek adına ayaklanan gençlere “şapka
giyerseniz cehenneme, giymeyip idam edilirseniz cennete gidersiniz” diye fetva
verdiği anlatılıyordu. Yaklaşık 10 gün süren olaylarda karakol ele geçirilmiş
ve karakol komutanı etkisiz hale getirilmişti. Birkaç jandarma askeri de
ayaklanan köylülerin elinde esir kalmıştı. Bu esir jandarmaları aklıselim bir
insan olan Yukarı Kanboz Köyünden Öksüzömeroğlu Sabit Efendi inisiyatif alarak
Rize’de merkez karakola teslim etmişti. Olaylar iyice kontrolden çıkınca
Rize’den bir müfreze gönderildi ve Potamya’nın girişine top ve silahlar
mevzilendirildi. Halkın geri adım atması için Askoroz yakınlarına demirlemiş
olan Hamidiye kruvazörünce, Askoroz Deresinin boş bölgelerine birkaç kuru sıkı
top atışı yapıldı. Bu sırada harekâta baştan beri destek veren Potamya İmamı
Hacı Sabit Efendi, minarenin şerefesinden beyaz bayrak salladı. İleri gelen
insanların devreye girmesiyle olay sonlandı ama devlet yine de isyan edenlerin
elebaşlarının teslim olmalarını istiyordu. Bu noktada köylüler, her şeyin
durulmasına rağmen Vali Hurşit Bey’in kendisi hakkında önceden başka bir
hususta yapılan şikayetin intikamı olarak olayları Ankara’ya abartarak
anlattığı, münferit bu protestoları ısrarla devlete karşı yapılan programlı bir
“isyan” olarak naklettiğini söylüyorlar (s. 108-109).
Rize, ilk mektep müfettişi Hasan Tahsin Başak; 1966’da
yazma olarak “Rize’nin Maltepe Köyine Esasları Bulunanların Tarihleri ve
Şecereleri Yeni Yazıyla Yazılan Defterdir” başlıklı bir eser kaleme almış.
Şapka olaylarına da yer verdiği notlarında; olayları dönemin Rize valisi Hurşit
Bey’in (notlarında Deli Hurşit diyor) çıkardığını, mahkemeyi zırhzade aliler
mahkemesi, idama mahkum edilenlerin toplam 15 kişi olduğunu yazar. Notlarında
ayrıca Hacı Sabit Efendi’nin mahkemede ifade vermediğini iddia eder ki bunlar
yanlış bilgilerdir. Hasan Tahsin notlarının devamında valiyi Kemerli şurayı
devlet reisi muavini Kemerli Aslan Bey ve Mülkiye Reisi Hemşinli Faik Bey’e
şikayet ettiğini bu vesile ile vali Hurşit Bey’in Rize’den azledildiğini
belirtir. Bu bilgiler de doğru değildir (s. 109).
Olaylar yatıştıktan sonra aynı arabulucu insanlar işin
başını çekenlere “Az bir ceza ile kurtulursunuz, teslim olun.” dediler.
Aralarında müzakere yapan köylüler sonunda teslim olmaya karar vermişler.
(…)
Potamya İmamı Hacı Sabit Efendi’nin duruşma salonunda halkı
galeyana getirdiği iddialarını kabul etmediği ve “ben elli senedur bu camide
imamluk yaptum, hiç ecelinden elen adam görmedum, hep kanli gömlek yikadum. Bu
insanlar benim deduğumi yapmaz ki ben bunlari isyan ettureyim.” deyip fötr
şapkayı öpüp başına taktığı ve böylece cezadan kurtulduğu söyleniyordu.
Nezarette Öksüzömeroğlu Sabit Efendi adaşına başındaki fötr şapkayı sorunca
Sabit Hoca şöyle demiş: “Kitap diyor ki, darağacina gidene kadar takmayacaksun,
darağacı görindi mi mecbur takacaksun”. / s. 110
İdam edilenlerin gerçek kimlikleri ise şu şekildeydi:
Kolivaoğlu Hafız Şaban Hoca (Gürgenli, Ulucami Mahallesi
İmamı)
Peçeoğlu Yakup Çavuş (Gürgenli, Gürgen Köyü Muhtarı)
Külünkoğlu Kofa Hasan (Çayeli Lerozlu)
Kolivaoğlu Kadir Ağa (Gürgenli, Belediye bekçisi)
Peçeoğlu Mehmet (Gürgenli, köy sakini)
Kanburoğlu Hafız Mahmut (Kurlozlu, Kurloz Köyü imamı)
Tarakçıoğlu
Numan Sabit Efendi (Verozlu)
Peçeoğlu Arslan Çavuş (Gürgenli, köy sakini)
(idam edilen) sekiz kişiden sadece Külünkoğlu Hasan Çayeli
ilçesindendi, diğer yedi kişi Güneysuluydu. Külünkoğlu Hasan yörede Kofa Hasan
lakabıyla tanınan ünlü bir eşkıyaydı ve bu dava uğruna idam edilmeyi çok
arzuluyordu, çünkü idam edilirse şehit olacağına ve işlediği suçlardan
arınacağına inanıyordu. Bu sebeple asılma anına dek arkadaşlarına cesaret ve
moral verdiği anlatılmaktadır. Köylülerin anlatmasına bakılırsa, idamlar Rize
merkezdeki Dalyan Camii avlusu civarında tatbik edilmiş, cenazeleri ise bu
caminin hemen çaprazındaki deniz kenarında, yani şimdi ki İl Orman
Müdürlüğü’nün olduğu yerlerde defnedilmişti. Defin yeri ilk başlarda ailelerden
gizli tutulmuş ama köylüler cenazelerini ısrarla almak istemişler. Bunun
üzerine kimine göre yaklaşık 40 gün sonra, kimine göre ise yaklaşık 3 yıl sonra
Gardiyan Mehmet, Vali’nin de bilgisi dahilinde ailelere gece yarısı
cenazelerini almaları şartıyla defin yerini göstermiş. Gece herkes kendi
naaşını alıp aile mezarlıklarına defnetmişler (s. 111-112).
“Alihocaoğlu Ailesi ve Tarakçılık” /
Sabit amcaya göre Ali Hoca’nın Mehmet adında bir oğlu, onun
da Ahmet ile Memiş adında iki oğlu olmuştu. Memiş’in oğlu Sabit, 1925 Şapka
Hadisesinde idam edilen Tarakçı Sabit’ten başkası değildi. İdam edilen Sabit
Efendi’nin de Niyazi ve Memiş adında iki oğlu olmuştu. Sohbet ettiğimiz Sabit
dede ise bu Niyazi’nin oğluydu
…
Ali Topuz’un özel hayatını ve siyasi kariyerini anlattığı
anılar iki cilt halinde “Ali
Topuz Anlatıyor-1 (Değişimi Yaşamak)” ve “Ali Topuz
Anlatıyor-2 (Düzeni Değiştirmek)” adlı isimlerle Doğan Yayıncılık tarafından
yayımlandı. Bu eserlerde Güneysu ile ilgili bir çok mühim bilgiler de yer
alıyordu. Özellikle anne tarafından dedesi olan Mustafa Kandemir’in karıştığı
Şapka Hadisesi ile ilgili anılar oldukça ilgi çekiciydi. Kitapta anlatılanlara
göre dedesi Mustafa Kandemir, Ulucami imamı olan Şaban Koliva hocanın
mektubuyla hadiseye karışmış ve hareketin öncülerinden olmuş. En hararetli
günde karakol baskını yapıldıktan sonra onbaşı rütbesine sahip olan karakol
komutanını asmaya kalkan gruba Mustafa dede müdahale etmiş, kalabalığı da “biz
buraya şapka giymeyeceğuz demeye gelduk, adam asmaya gelmeduk, isyan etmeye da
gelmeduk” diye itirazda bulunmuş. Onun bu müdahalesi kitleleri etkilemiş ve
daha kötü hadiselerin yaşanmasına mani olmuş. Mustafa Kandemir, çekirdek grup
içinde yer aldığından hakkında idam kararı çıkması muhtemelken, hayatını
kurtardığı karakol onbaşısı mahkemede “bu adam olmasaydı beni asacaklardı”
demiş ve Mustafa dedeyi asılmaktan kurtarmış ama 10 yıl kürek cezasına mahkum
edilmiş, sonra da birkaç yıl cezaevinde yatmış (s. 150).
…
Naci amcanın dedesi Öksüzoğlu Sabit Bayraktar, Mataracı
Mehmet Bey’in yakın bir dostu imiş. 17 Aralık 1924 günü Atatürk Rize’yi ziyaret
etmişti ve yakın arkadaşı Mataracı Mehmet Bey, kendisinde misafir olma
ihtimalini düşünerekten belirli bir hazırlık yapmıştı. Atatürk, gün boyu
Rize’de ziyaretler yapmış ve sonunda Hamidiye gemisinde kalacağını beyan
etmişti. Protokol kayığıyla gemiye geçerken son dakikada karar değiştirmiş ve
Mataracı Mehmet Bey’in evine gitmişti. Mataracı Mehmet Bey her türlü hazırlığı
yapmıştı ve çok iyi kahve pişiren Sabit Bayraktar’ı da o gece evinde hazır
bulundurmuştu. Yemeklerden sonra Sabit dedenin kahveleri içilmiş ve Atatürk
kahveyi çok beğendiği için ikincisini istemiş. İkinci kahveyi de çok beğenen
Atatürk, kahveyi yapan kişiyle tanışmak istemiş. Mutfaktan Sabit dedeyi
çağırmışlar, Atatürk kendisine tahsilini sormuş. Sabit dede okuyamadığını,
zaten köyünde okul da olmadığını söylemiş. Atatürk hemen bir adamını çağırmış
ve Sabit Efendi’nin köyüne bir ilkokul, nahiyesine de bir ortaokul yapılması
talimatını vermiş. Bu talimat gereği hazırlıklar başlamış ve her iki okul için
Kanboz vadisinden keresteler hazırlanmış. Şimdiki gibi araç yolu olmadığı için
Kanboz’un mezra ve ormanlıklarında hazırlanan kütükler dere vasıtasıyla Selamet
Köyü altında “Kenan’un Paravol” denilen yerde yığılıp stoklanmış. Okul işi
ciddiye binince vaizci bir hoca ahaliyi toplayıp, “Potamya’ya gâvur okulu
yapacaklar, gaz yağını ben vereceğum, siz da o keresteleri yakacaksunuz” diye
halkı galeyana getirmiş. Velhasıl birkaç gün içinde bütün keresteler yakılmış.
Bunun üzerine okul işine sebep olan Sabit dede, Mataracı Mehmet Bey’e gitmiş ve
“bizim köylüler okul istemiyor, Potamya’ya yapılacak olan ortaokulu Lazistan’a,
köye yapılacak ilkokulu da Senoz’a yapın” demiş. Gerçekten de iki okul Sabit
dedenin önerdiği yerlere, hatta ortaokul Ardeşen’e yapılmış (s. 159).
…
Civelekoğlu Hacı Sabit Efendi
Sabit Efendi’ye kadar cami ve medresenin hocalığı aynı aile
içinde babadan oğula olmak üzere el değiştirmişti. Sabit Hoca, tam 40 yıl bu
camide görev yapmış ve onun döneminde yani 1907 yılında eski cami yıkılıp
yenisi inşa edilmişti. Sabit hoca ayrıca anlatılanlara göre Şapka Hadiselerinde
halkı galeyana getirici bir üslup kullanmış ve bu yönüyle hafızalarda yer
edinmişti. Zaten Şapka Hadisesinden sonra görevi bırakmıştı (s. 218).
…
“Ulucami Camii Haziresi”
Eski Ulu Cami malum Şapka Hadiselerinin fitilinin
ateşlendiği camiydi zira hareketin öncülerinden Hafız Şaban Koliva bu caminin
imamıydı.
REVAK, 2019
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder