19 Şubat 2018 Pazartesi

Yakın dönem Türk Hiciv (Yergi) Edebiyatı’nın gönül dünyamızdaki seçkin isimlerden birisi NeyzenTevfik


Önder Göçkün - Yakın dönem Türk Hiciv (Yergi) Edebiyatı’nın gönül dünyamızdaki seçkin isimlerden birisi Neyzen Tevfik

Hem Neyzen’i, hem de kardeşi Veteriner hekim Şefik Kolaylı’yı yakından tanıyan aile dostlarından birisi, İzzet Şatıroğlu Bey idi.

Şefik Kolaylı Fransa Baytar Mektebi (Veteriner Fakültesinde tahsilini yapmaya gittiğinde, kendisine okula kayıt yaptırabilmesi için soy ismi sorulmuş. O zamanlarda Soyadı Kanunu olmadığı için, Şefik Bey, babası Haşan Fehmi Bey’e mektup yazarak durumu anlatmış. Babası da kendisine aslen Bafra’nın Kolay köyünden olduklarını, soy ismi olarak ‘Kolaylıoğlu’ yazdırmasını istemiş. Bunun üzerine, Soyadı Kanunu çıkınca Şefik amca Bafra’daki akrabaları ile de anlaşarak, ‘Kolaylı’ soyadını almış.

1887 yılında, henüz sekiz yaşında iken bir gün babasıyla Bodrum’un Tepecik kahvesine giden küçük Tevfik, orada dinlediği bir ney’in sesine hayran kalır ve o günden itibaren bu büyülü musikî aleti ile yakından ilgilenmeye başlar.
Tevfik; babası Riişdiye Muallimi Haşan Fehmi Efendi’nin Urla’ya tayin olmasıyla birlikte, oraya gider. Urla’da, berberlik yapan Neyzen Kâzım Efendi ile tanışır ve kendisinden ney dersleri alarak, bu konudaki becerisini geliştirir (s. 931).

Şair Eşref, Abdülhalim Memduh, Tokadizâde Şekip, Tevfık Nevzat Bey gibi isimlerin, kendisinin şair olarak yetişmesindeki katkıları büyüktür. Özellikle Şair Eşrefin, Neyzen’in üzerinde hiciv, yergi sanatı açısından tesiri tam olmuştur.
İlk şiiri ise, 30 Nisan 1314 (1898) tarihli Muktebes mecmuasında, “Urla Mekteb-i
Rüşdiyesi Muallim-i Evveli Haşan Efendi’nin mahdumu Tevfık” başlığı altında çıkan ve:
Dilşikârım sen esîr ettin dil-i nâşâdımı,
Şîvekârım levha-i hüsnün gönül sayyâdı mı?
Düştüğüm günden beri gafletle hüsnün dâmına,
Eyledin eflâke i’lâ ahimi, feryâdımı.
…tarzında başlayan, santimantal; aşırı duygulu bir aşkın ifadesi olan Gazel’idir.

1900 yılında İstanbul’a gelen Neyzen, orada bir taraftan Fatih Medresesi’ne girer; diğer taraftan da, İstanbul’un sanat ve edebiyat dünyasının içkili musikî meclislerine gidip gelmeye başlar.
1908’den sonra, iktidarda bulunan İttihat ve Terakki Partisi ile anlaşmazlığa düşerek Mısır’a gider ve orada yedi yıl kalır.
Dönüşünde kendini bütünüyle ney’e ve mey’e teslim eder (s. 932).

“Azâb-ı Mukaddes adını taşıyan eserinin ilk defa neşrinden sonra, Tevfık Bey’e, bu kitabın karşılığı olarak otuz beş bin lira civarında bir para verildi. Ben üç gün sonra yanma gidince gördüm ki, otuz beş kuruşu bile yoktu. Eline geçen bütün parayı yoksullara ve ihtiyacı olanlara dağıtmıştı.
Bir gün birlikte yürürken, üstü başı hırpani, tam anlamıyla yoksul, perişan ayakkabı boyacısı bir çocuğa rastlamış idik. Neyzen, çıplak ayaklarını çocuğa uzatarak boyattı. Ben ilk defa gördüğüm bu manzara karşısında hayretimi gizleyemedim. Neyzen:
-Ne yapayım İzzet? Ayakkabım yok ki boyatayım! Ama o zavallı çocuğun üç kuruş kazanarak gönlünün hoş olması için ayaklarımı boyattım! Beni ta’yib etme (ayıplama). dedi.”
İzzet Şatıroğlu Bey

---
Göçkün, Önder. (2015), “Yakın dönem Türk Hiciv (Yergi) Edebiyatı’nın gönül dünyamızdaki seçkin isimlerden birisi Neyzen Tevfik,” Geçmişten Günümüze Samsun / Canik ve Değerleri, Ed. Osman Köse, Canik Belediyesi Kültür Yayınları, Cilt: 2, (s. 931-936), Samsun

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder