İsmail Hakkı Uzunçarşılı - Osmanlı Tarihi 3
II. SELİM’İN TAHTA ÇIKIŞINDAN 1699 KARLOFÇA ANDLAŞMASINA
KADAR
Birinci Bölüm
İKİNCİ SELİM’İN HÜKÜMDARLIĞI VE YENİÇERİLERİN SERKEŞLİKLERİ
Vezir-i âzam, hâzinede yeter para olmadığı için cülûs
bahşişi verilmesine imkân olmadığım beyan ile pâdişâhın Belgrad'da kalmasını ve
askerin ulufesi verilerek üç gün sonra hareket olunacağını yazdı.
Belgrat da askere cülûs in’amı dağıtıldı; verilen para
kanunen almaları lâzım gelen miktardan noksandı.
Litroz kararı: (Yeniçeriler) İstanbul’a girdikten sonra
Şehzade câmii ve Eski odalar önünde durup ileri gitmiyecekler ve Saray kapısını
kapatacaklardı.
Şehzade câmii önüne kadar geldiler ve orada durup yürümediler.
Yeniçeriler saraya girip kapıyı kapayarak vezirleri dışarıda
bıraktılar.
Sultan Selim:
— “ Cümle bahşiş ve terakkiler verilsin, makbulümdür” deyince
kapılar açılıp hükümdar ikindi ezanında Saraya girebilmiştir (974 cemaziyülahır
sonları ve 1567 Ocak).
İkinci Bölüm
AKDENİZ HAREKÂTI VE YEMEN MESELESİ
Sakız Cumhuriyeti üç dört seneden beri vergisini tamamen ve
muntazaman vermeyip (…) düşmana casusluk ettiğinden dolayı hükümetin emniyetini
kaybetmişti.
Piyale Paşa 5 ramazan 973/1566’da Çeşme limanına girmiş ve
orada kendisini ziyarete gelen Sakız beylerini tevkif eyliyerek sonra adayı
işgal edip ele geçirmiştir.
Yeni hükümdarın cülusu dolayısiyle Alman imparatoru Sigetvar
seferi dolayısiyle bozulan sulhün iadesine muvaffak oldu; yirmi beş maddeyi
havi muahede sekiz senelik olmak üzere yapılmıştı (975 ramazan / 1568 Şubat).
Kıbrıs adasının zaptı
Kıbrıs adası Bizans’a tâbi iken Milâdî 648 veya 649’da1 ilk
defa Müslümanların istilâsına uğramış ve vergiye bağlanmıştı.
760 senesinde Bizans, adayı geri aldı.
Haçlı seferleri esnasında İngiliz kıralı Arslanyürekli Rişar
tarafından Bizanslılardan alınarak Gui de Lusignan’a verildi (1192) ve bu
tarihten itibaren onun soyu elinde kaldı; bir aralık Ceneviz ve daha sonra
Venediklilerin nüfuzu altına düştü ve 1489’da tamamen Venediklilerin idaresi altına
girdi.
Osmanlı devleti Suriye ve Mısır’ı alıp Kuzey Afrika’nın en
mâmur kısmına sahip olduktan sonra Kıbrıs adasının elde edilmesi zaruret halini
almıştı.
İkinci Sultan Selim, Sokullu’ya aleyhdar olan Lala M ustafa
Paşa ve Yahudi Yasef Nasi’nin teşvikleri ve Müftü Ebüssuûd Efendi’nin fetvası
üzerine şarabı ile de meşhur olan Kıbrıs’ın alınmasına karar verdi.
İspanya kıralı İkinci Filip, Papa ve M alta şövalyeleri ile
Venedik arasında bir ittifak vücûda geldi.
Müttefiklerin donanma miktarı muhtelif kısımlardan 206 gemi
ile 1300 top, onaltı bin askerle 36 bin gemici ve kürekçi idi.
Meyis adası önüne kadar geldilerse de orada fırtınaya
tutuldular.
…donanmanın fırtınadan hasara uğraması sebebiyle müttefikler
harbe cesaret edemiyerek (…) muharebeyi gelecek seneye bıraktılar.
Adanın zaptına vezir Lala Mustafa Paşa serdar tayin edilip
denizdeki donanma faaliyetine de tecrübesine binaen II. Selim’in kızının kocası
Vezir Piyale Paşa memur edildi.
Serdar Lala Mustafa Paşa elli bir gün muhasaradan sonra
Lefkoşe’yi aldı (8 rebîulâhır 978 / 9 Eylül 1570).
1571 Ağustosunda Magosa alındı.
…adaya Anadolu’dan Konya, Karaman, Niğde, Kayseri
sancaklarından göçmen naklolundu.
Lepanto - İnebahtı muharebesi
1571 Mayısının yirmi beşinde akdedilen Venedik-İspanya andlaşmasında
daimî surette Türklerle mücadele edilmesini havi bir madde de vardı. Mukaddes ittifak
denilen bu anlaşmaya Toskana, Ceneviz, Savua, Malta, Ferrara, Parma gibi küçük
beylikler de girmişti.
Müttefik donanmasının başkumandanlığı İspanya kıralı II.
Filip’in kardeşi ve Şarlken’in tabiî oğlu yirmi üç yaşındaki Don Juan’a
verildi. Mesina'da toplanan donanma, Doğu Akdeniz’e doğru hareket etti.
Osmanlı donanması buradan hareketle Mora’daki Navarin limanına
gelerek orada vaziyeti tetkik etti.
Pertev Paşa Adriyatik denizinde bir nümayiş yaparak Venedik
şebrini tehdit etti ve sonra Korfo ve Kefalonya adaları vurularak İnebahtı
(Lepanto) körfezine gelindi.
Pertev Paşa, cenkçi ve kürekçi noksanlığı sebebiyle İnebahtı
limanında müdafaa tertibatı alınarak düşmanın tecavüzü halinde müdafaa
muharebesi yapılmasını söyledi.
Kaptan-ı derya Ali Paşa bu fikirlere şiddetle itiraz etti ve
düşmana taarruz etmesi hakkında kat’î emirler aldığından bahseyledi; bunun
üzerine taarruza karar verildi.
Deniz savaşı İnebahtı körfezinde oldu.
Osmanlıların savaşa iştirak eden donanma mevcudu 224 ve
müttefiklerin ise 278 idi.
…bu deniz muharebesi güneşin doğmasiyle başlayıp batıncaya
kadar devam etti. Yüz doksan Türk gemisi ya battı veya düşmanın eline geçti; karşı
tarafın gemi zayiatı az olmakla beraber insanca telefatı çoktu.
Bu Lepanto muharebesinde Uluc Ali Paşa sağ cenah kumandam
idi. Kendi cephesindeki düşmanın sol cenahım perişan edip (…) merkez
donanmasının mağlûbiyetini görünce müteessir bir halde harp sabasından çekildi.
Uluc Ali Paşa, bu acı haberi Edirne’de bulunan pâdişâha
bildirdi ve gösterdiği ehliyete binaen kaptan paşalık kendisine verildi.
Uluc lâkabı Kılıç’a tebdil olundu.
İnebahtı galibiyeti Avrupa’da büyük şenliklerle tes’id
edildi. Alman gemiler, kaptan paşa gemisinin fanusları (fenerleri) ve sancakları
Frenk memleketlerinde ve sahillerdeki şehir ve kasabalarda teşhir edildi (s.
20).
…bir kış içinde yeni ve mükemmel bir donanma her şeyi ile
hazırlanmış ve Kılıç Ali Paşa kumandasında olarak 1572 Haziranı iptidasında
(980 safer) ikiyüz elli parça gemi İstanbul'dan Akdeniz’e hareket etmişti.
İnebahtı muharebesinde kıymetli denizcilerin ölümü daha
sonraki senelerde donanmamızın eski satvetini kaybetmesinde mühim âmil olmuştur.
Yemen meselesi
Yemen’in Kızıldeniz sahiline düşen Zübeyd kısmında sözde Osmanlı
hâkimiyetini tanıyan beyler ve Yeniçeriler idareyi ele almak için birbirleriyle
uğraşırlarken Yemen’in dağlık mıntıkasında bulunan Zeydiyye hanedanı meydanı
müsait bularak Yemen’i elde etmek için ortaya atılmışlardır.
Sinan Paşa Yemen'e geldikten sonra Aden şehri alındı. Sinan
Paşa San'a ile diğer yerleri zaptettiğinden Topal Mutahhar itaate mecbur oldu.
Kıbrıs muhasarası esnasında, Tunus’u elde bulundurabilmek
için lüzumlu olan Halkulvad veya Kalbend (Goletta) İspanyolların ellerinde
kalmıştı.
Sinan Paşa, Kaptan-ı derya Kılıç Ali Paşa ile birlikte
Tunus’a gitti.
…kırk bin kişilik bir kuvvetle üç günde Tunus alındı.
Halkulvad kalesi şiddetle mukavemet etti; fakat bir aydan
fazla dayanamadı ve nihayet iki yüz topuyla beraber düştü (1575).
Üçüncü Bölüm
SÜVEYŞ, DON, MARMARA VE KARADENÎZDE KANAL AÇMA TEŞEBBÜSÜ
Süveyş kanalı işi
Osmanlı donanması Hind, Aden ve Umman denizlerinde
Portekizlilere karşı bir başarı sağlayamamışlardı.
Sumatra adasiyle Malaka yarımadasının ve diğer bazı adaların
hükümdarı bulunan Sultan Alâüddin, Portekiz’lilerin tazyikinden korkarak 975 H
./1567 M. yılında Hüseyin adında bir elçisini İstanbul'a yollayarak asker, top
ve harp levazımı istemişti.
12 Recep 975 tarihiyle (1568 Aralık) Mısır beylerbeğisine Akdenize
bir kanal açılarak donanmanın Kızıldenize geçmesinin zarurî olduğu ve bunun
için gerekli hesap çalışmasının yapılması emredildi.
Cihan iktisadiyatında mühim değişiklikler yapacak olan bu büyük
işin neden akamete uğradığı bilinmemektedir.
Don — Volga kanalının açılmasına teşebbüs
Timur Han’ın, Altınordu hükümdarı Toktamış Han üzerine
yaptığı seferler ve tahribat neticesinde Altınordu hanlığı sukut etmiş ve daha sonraları
bu hanlığın merkezi olan Ejderhan (Hacı Turhan), Moskova kinezi Müdhiş İvan’ın
(1462 — 1505) eline geçmişti (s. 33).
Rusların Ejderhan'ı alarak Kafkasya ve Orta Asya'ya doğru
yayılmaları, Azak denizi vasıtasıyla Karadeniz'e inmek istemeleri gibi evvelden
önlenmesi icap eden vaziyetler de vardı.
(Don — Volga kanalı) Rusların Volga havalisinden elleri kesilecek,
eski bir Türk ve Müslüman şehri olan Ejderhan ve etrafı devletin nüfuzu altına
girecekti. Bundan başka İran üzerine yapılacak seferlerde de Hazer denizi
vasıtasıyla asker, zahire ve harp levazımı yetiştirmek kabil olacaktı.
Sokullu Mehmed Paşa faaliyete geçmeğe karar verdi.
…kanal açılmasında çalışacak geri hizmet erbabı ve Rusların
muhtemel taarruzlarına karşı asker tedarikine başlandı ve keyfiyet Kırım hanı
Devlet Giray’a da bildirildi ise de Devlet Giray bu kanal projesine muhalefet
etti.
Kanal işi kendisine havale edilen Kefe beyi Kasım ’a beylerbeğilik
verilmişti. Kasım Paşa Kırım hanının itirazlarını dinlemedi ve bütün
hazırlıklarını yaptıktan sonra (…) 1569 Ağustosunda (977 rebîulevvel) işe
başlanarak üç ay sürdü. Amele çalışırken askerin de Ejderhan kalesini zapt
etmesi münasip görüldü. Bu faaliyet neticesinde iki nehir arasındaki mesafenin
üçte biri kazıldı.
Muhalif propaganda ve yaklaşan kış mevsimi çalışmalara ara
verilmesini gerektirdi.
Kasım Paşa hem Rus Ejderham muhasarasını ve hem de kazı
işini terk ederek Azak tarafına çekildi.
Marmara — Karadeniz kanalı
İznik gölü ve Sakarya nehri vasıtasıyla Marmara ile Karadeniz’in
birleştirilmesi işi…
…evvela Kanunî Sultan Süleyman zamanında ele alınmış…
999 H./1591 M. de bu kanal işini ikinci defa ele almış…
III. Murad lüzumsuz olduğuna karar verip projeden vaz
geçmiştir.
Altıncı Bölüm
SOKULLU MEHMED PAŞA’NIN HİZMETİ, ŞAHSİYETİ VE ŞEHADETİ
Kıbrıs'ın zaptı hakkındaki mütalaası hariç olarak hemen hiç
bir iş ve kararını reddetmemiş ve o da bir hükümdar gibi tam serbesti ile
devlet işlerini görmüştür.
İkinci Selim Sokullu Mehmed Paşa’yı iş başında tutmak gibi
isabetli hareketiyle sekiz sene endişesiz muvaffakiyetli bir devir geçirmiştir.
İkinci Selim öldüğü zaman elli yedi yaşında olup en büyük
oğlu Murad, Manisa’da sancakbeyi bulunuyordu.
Selim’in Murad’tan başka Mustafa, Osman, Süleyman ile diğer
iki şehzâde, Fatih Sultan Mehmed’in koyduğu kanun mucibince boğularak babalarıyla
aynı günde Ayasofya câmii yanındaki türbeye defnedildiler (s. 42).
Murad kayıkla gelip Sultan Bayezid köşkünde vezir-i âzam ile
ilk görüşmede Sokullu’nun elini öpmek istemiş, fakat Sokullu, pâdişâhın ayağına
kapanarak eteğini öpmüştür.
…Sokullu’nun nüfûzu her gün geçtikçe bir az daha azalmakta,
buna mukabil sarayın, nedimlerin, muhasiplerin ve saray dışındaki bir zümrenin tesiri
devletin inhitatı başlangıcı olarak kendini göstermekte idi.
İşlere müdahale edenlerin başında pâdişâhın validesi Nurbanu
Sultan’la zevcesi ve Şehzâde Mehmed’in validesi Venedik’in Bafo ailesine mensup
Safiye Sultan vardı. Bu iki kadın birbirine rakipti.
…bu iki kadın arasındaki rekabet bunların adamlarının türlü
vesilelerle hükümet işlerinde müessir olmalarına sebep oldu. Sarayda ve dışarda
sözü geçen kadınlardan birisi de Ganfeda ismindeki kethüda kadındı; bu,
pâdişâha takdim edilecek cariyeleri yetiştirirdi, Nurbanu’nun ölümünden sonra
Canfeda’nın nüfûzu yalnız sarayda değil hükümet işlerinde de kendini gösterdi
(s. 43).
Sultan Murad kadınlarının, musahibelerinin tesirleri altında
lüzumsuz ve zararlı müdahaleleriyle hükümet işlerinin ve devlet nizamının
bozulmasına sebep olmuştur.
Beşinci Bölüm
KUZEY AFRÎKA OLAYLARI
Portekiz krallığı Fas’ta da rol oynayarak burayı nüfûzu
altına almak istiyordu.
…onaltıncı asrın ikinci yarısında Fas’ta Şürefây-ı Sâdiye
denilen bir aile hükümdarlık ediyordu.
İspanya’nın eski nüfûzunu kaybetmesi üzerine Fas hükümdarı
Mevlây Mehmed Mütevekkil Alellah (1574-1578) İspanya dostluğunu terk ile o
sıralarda kuvvetli bulunan Portekizlilerle uyuştu.
Fas hükümdar ailesi içinde Osmanlılara dost birinin hükümdar
olması kararlaştırıldı.
Fas ordusu mağlûp oldu ve Abdülmelik Fas’a girip hükümdar
ilân edildi (s. 46).
Portekiz ve İspanya ittifak ederek Fas’a saldırdılar. Vukua
gelen şiddetli bir muharebede Don Sebastiyan (Portekiz kralı) mağlûp oldu.
Dördüncü Bölüm
II. SULTAN SELİM’İN ŞAHSİYETİ VE OĞLU III. MURAD
930 receb /1524 nisan’da doğmuştur. Orta boylu kumrala yakın
sarışın ve gök mavisi gözlü, kumral sakallı olup validesi Hurrem Sultan’a
benzemekte idi; lisanında lükent denilen tutukluk vardı;
…avcılıkta, yay çekmekte fevkalâde mehareti olup rivayete
göre zamanında ondan daha kuvvetli yay çeken yoktu; rengi sebebiyle Sarı Sultan
Selim diye anılmaktadır.
II. Selim kırk dört yaşında Osmanlı hükümdarı olmuştur. Kendisi
tenperver, zevk ve safaya düşkün olup ordusunun başında hiç bir sefere gitmeyen
ilk Osmanlı hükümdarıdır.
Bir gün sarayda yaptırmış olduğu hamamı gezdiği sırada ayağı
kayarak düşüp hastalanmış ve bir müddet sonra da bu yüzden vefat etmiştir (18
şaban 982/aralık 1574).
Kıbrıs zaptının Osmanlı devleti aleyhine bir haçlı seferinin
çıkmasına sebebiyet vereceği için böyle bir maceraya atılmanın aleyhinde
bulunmuştu.
Sokullu Mehmed Paşa, kayın pederi olan II. Selim zamanında
hiç bir kimseyi hükümet işlerine müdahale ettirmemiş ve bütün mes’uliyeti
üzerine alarak iş görmüştür.
Sokullu’nun sadaretinin uzaması aleyhtarlarını faaliyete sevk
etti: Sokullu’ya aleyhtar olanların başında pâdişâhın musahibi İsfendiyar oğlu
Şemsi Ahmed Paşa ile Murad’ın kadılıkdan defterdarlık vererek beraberinde İstanbul'a
getirdiği Kara Üveys ve pâdişâhın, kerametine kail olup kendisine şeyh yaptığı
Şeyh Şücâ’ ve Lala Mustafa Paşa vardı.
…artık müstakil bir divan-ı hümâyun yoktu; pâdişâha tesir
ederek muvafakatini alanlar, hatt-ı hümâyunla tepeden inme tebligat ile
işlerini görüyorlardı.
Sokullu Mehmed Paşa, hakkında yapılan istiskallere rağmen
işine devam ediyordu.
…devlet işlerini görüştüğü sırada kendisinden sadaka isteyen
bir meczup boşnak, divana geldi; vezir-i âzam ona para vereyim derken kolunun
içinde sakladığı hançerle memesi altından Sokullu’yu yaraladı; yaranın
tesiriyle vezir-ı âzam 987 senesi şabanının sekizinci çarşamba günü (30 eylül
1579) akşam namazını müteakip vefat ederek Eyüp’teki türbesine defnedildi (s.
54).
Yedinci Bölüm
İRAN SEFERLERİ
Şah Tahmasb’ın ölümü
(Tahmasb’ın oğlu) Haydar’ın validesi olan Gürcü kadın,
rivayete göre, oğlunu bir an evvel hükümdar yapmak için Şah Tahmasb’ı
zehirleterek Haydar’ı şah ilân ettirmişti.
Kızlarından Perihan sarayın Gürcü nüfuzu altına girmesini
istemedi. Alamut zindanında yatmakta olan kardeşi İsmail’i (Şah İsmail)
hükümdar ilan etmeye muvafık oldu.
Şah İsmail beng bağımlısıydı, idari teşkilatın ileri
gelenlerinden pek çok kişiyi öldürttü. Osmanlı’yla olan barış siyasetini bozdu.
1577’de aşırı dozdan dolayı öldü.
1578’den itibaren Osmanlı istilâsı başladı.
Aşiret reisleri birbirleriyle uğraşıyorlar ve bundan
istifade eden Osmanlı kuvvetleri kolaylıkla ilerliyorlardı.
Çıldır muharebesi
Ardahan’dan Gürcistan'a giren Lala Mustafa Paşa ile buna
karşı çıkan İran serdarı Tokmak Han arasındaki ilk muharebe 986 H./1578 M. de
Çıldır'da yapılmış, Lala Mustafa Paşa’nın galip gelmesiyle Gürcistan istilası
başlamış.
Muharebeler devam etti. Nihayet Şah Abbas muharebeye son
vermek istediğinde muahede yapıldı (998 cemaziyülevvel). Şah Abbas bundan sonra
askerî ve İdarî teşkilâtı tesise gayret etti.
Şah Abbas, Osmanlılardan intikam almak için hem içeriden hem
dışarıdan faaliyette idi.
Celâli eşkıyasının zuhuru Şah Abbas için bulunmaz bir
fırsattı. Tebriz, Revan havalisinde ilerleme fırsatı buldu.
Çağalazâde Sinan Paşa kumandasıyla o tarafa kuvvet
sevkedildi (1013 H. /1604 M.). Maiyetindeki askere söz geçiremeyince
ilerleyemedi. Bölgeye kumandan tayin etmek yıllar sürdü… Nihayet Kuyucu Murad
Paşa bölgeye tayin edildi (1019 H. /1610 M.).
Şah Abbas, ele geçirdiği yerlerin hasılatından her sene
Osmanlılara iki yüz yük ipek vermek suretiyle bu uyuşma teklifinde bulundu. Teklif
kabul edildi fakat aradan geçen üç yılın sonunda İran tarafından verilen sözler
tutulmadı ve harb yeniden başladı.
Sekizinci Bölüm
YENİ BİR HAÇLI İTTİFAKI VE NEMÇE MUHAREBESİ
Bosna hududunda Dalmaçya’daki Uskok denilen haydutların Türk
topraklarına taarruzları devam ediyor, Türk beyleri de buna aynıyla mukabele
ediyor.
Huduttaki çatışmalara rağmen Nemçe (Avusturya) ile 1590’da
saldırmazlık anlaşması 8 sene süreyle yenilendi.
Antlaşmaya rağmen Telli Hasan Paşa Avusturya topraklarına
akınlar düzenledi.
Sultan III. Murad bu akınlardan dolayı Paşa’yı sert bir
dille uyardı.
Telli Haşan Paşa 1002 H. /1593 M. de Hırvatistan hududunda
Sisek (Siska) kalesini muhasarayı müteakip yaptığı son bir akında köprünün
yıkılması üzerine kendisi ve beraberinde pek çok hudut beyi ve yaklaşık 18 bin
asker telef oldu.
Bu olayın üzerine sadrazam Sinan Paşa’nın ısrarıyla Nemçe'ye
harp ilân edildi.
Erdel kralıyla Eflâk ve Boğdan voyvodaları Papanın
teşvikiyle Alman imparatoruyla ittifak yaptılar.
Eflâk beyi Mihal’in isyanı Osmanlı ordusunun başına büyük
işler açtı. Osmanlı kuvvetlerinin Bükreş ve Tergovişte’yi işgal ettiği sırada Mihal’in
taarruzu üzerine ricat edildi. Bu ricat sırasında bataklığa düşen askerin çoğu
telef oldu. Mihal yetişerek kuvvetlerimize baskın yaptı. Bu baskında ordu
gerisinde kalan akıncıların hepsi denecek kadarı imha edildi; bundan sonra
Osmanlı akıncılığı hemen tamamen söndü (1595).
III Murat öldü yerine III. Mehmet başa geldi. Yeniçerinin
ısrarıyla ordunun başına geçmek zorunda kaldı.
Eğri seferi ve Haçova meydan muharebesi
Ordu 21 haziran 1596 (24 şevval 1004)’de hareket etti. /
madenleriyle meşhur olan Eğri (Eğre-Erlav) üzerine gidilmesine karar verdiler.
Eğri kalesi alındıktan sonra ordu Haçova’ya geldi.
Evvela Hadım Cafer Paşa kumandası altındaki on beş bin
kişilik bir kuvvet sevk edildi. Sayıca çok üstün olan düşman ordusu orduyu
ezdi. Osmanlı ordusu cepheye sevk ettiği az sayıdaki takviyelerle asker
kaybetmeye devam etti.
Nihayet başında padişah bulunduğu halde bütün ordu muharebe
alanına girdi. Düşmanın saldırıları askeri geri püskürttü. Düşman bir ara
sultanın çadırına kadar ulaştı. Padişah’ın maiyyeti olan iç oğlanlarından bir
kısım eğerli eğersiz atlara binip kaçmışlardı. Düşman askerleri yağma ve talana
başladı.
…seyis, aşçı, deveci, katırcı ve karakullukçu denilen hademe
güruhu bu çadırları zapteden düşman üzerine kazma, odun yarması, balta, lobud,
odun makulesi şeylerle hücuma geçip bir kısmını haklayıp “Kâfir kaçtı” diye her
taraftan bağırmağa başlayınca dağılmakta olan asker düşman üzerine saldırdı.
Öncü kumandanı Çağala zâdede gizlendiği pusudan çıkarak süvarileriyle düşmanın
arkasından hücuma geçti. Osmanlı ordusunun sağ cenahını bozmuş olan yirmi bin
düşmanı bataklıklara sokarak imha etti. Akşamdan yatsıya kadar olan sürede
yaklaşık 50 bin düşman askeri tepelendi. Devamında düşman dağıldı ve muharebe
kazanıldı. Padişah savaşa devam etmedi derhal saraya döndü. Çağala zâde baş
vezir oldu ve kısa sürede ülkenin başına büyük belalar açmağa muvaffak oldu
(Kırım hanlığına fitne soktu, yeniçeriler arasında dirliği/düzeni bozdu).
(Kanije’de “Karapençe)
Dokuzuncu Bölüm
ANADOLU İSYANLARI YE KUYUCU MURAD PAŞA
Kanunî Sultan Süleyman’ın son senelerinden itibaren / softa
hareketleri görülmektedir.
Devlet idaresinin bilhassa eyaletlerde iyi ellerden çıkması,
paranın ayarının bozulması, vergi tazyiki sebebiyle çiftini bozan köylünün dağılması
/ toprağın işletilmemesi sebebiyle husule gelen buhran ve bunlardan başka eyaletlerde
bulunan yeniçerilerin, arsızlıkları / şımarıkça hareketleri ve devletin esas
süvari kuvveti olan tımarlı sipahinin ihmal edilmesi, kaza kadı veya
naiplerinin muhtelif vesilelerle köy halkım sızdırmak için gayri meşru yollar
tutması devlet bünyesini için için kemirmekteydi. Uzun süredir kaynamakta olan
gerilim uzun süren İran ve Avusturya seferleri sırasında nihayet patlamıştı.
Avusturya ile olan muharebenin uzaması dolayısıyla halktan zaruret
icabı yeni yeni gelirler tarh edilmişti. Bunların bir kısmı hazineye gelmeyip
kadı, çavuş ve mübaşirlerin ellerinde kalıyordu.
Ordunun uzun süre seferde bulunması / ayaklanmalara fırsat verdi.
Bu isyanın genişlemesine sebep de Haçova meydan muharebesinden kaçan tımarlı
sipahilerin yoklama neticesinde dirliklerinin ellerinden alınması idi.
Vezir-i azam Çağala zâde Sinan Paşa meydan muharebesinden
kaçan kapıkulu halkıyla tımarlı sipahilerin dirliklerini kestikten başka ele
geçenleri öldürüp mallarını müsadere etmeğe başlamıştır.
…adavete hedef olanlar can korkusuyla Anadolu’ya kaçarak
orada isyana meyyal muhitlerde cemiyetler teşkil etmişlerdi.
Celâli adıyla zikredilen
zümreler arasında meşhurlarından birisi Karayazıcı
şöhretiyle anılan Abdülhalim idi.
Sivas eyaletine bağlı sancaklardan birinin mütesellimi idi.
Harb esnasında ordu bunun yerini değiştirmek istemiş, bu karara razı olmamış, teslim
almak üzere bulunduğu sancağa gelen yeni sancak beyini, yanına topladığı reaya
ve levendlerle katletmiştir. Daha sonra üzerin sevk edilen kuvvetleri mağlup
etmiş ve nihayet Urfa’yı zapt ettikten sonra kendini Halim
Şah Muzaffer Bâdâ namıyla hükümdar ilan etmiştir. Askeri bir teşkilat kurup
küskün olan devlet adamlarını etrafına toplamaya başlamıştır.
Bağdat valisi Vezir Sokullu zâde Hasan Paşa’nın kuvvetleri Elbistan
yakınlarında Karayazıcı’nın ilerleyişini durdurmuştur. Mağlup olduktan sonra Karayazıcı
otuz bin civarındaki kuvvetiyle Samsun taraflarına çekilmiştir (1009 H. 1601 M).
Sokullu zâde, Karayazıcı’yı takip ederek Tokat'a kadar
gelmiş ve bu sırada Karayazıcı’nın ölümü sebebiyle gailesi bitti diyerek işi
gevşetmişti. Karayazıcı’nın yerine geçen kardeşi Deli Hasan, Sokullu zâde’yi muhasara
etmiş ve kurşunla vurarak maktul düşürmeyi başarmıştır. Üzerine sevk edilen
kuvvetleri mağlup eden Deli Hasan’ın cesareti artmış, Anadolu Beylerbeylerinin
merkezi olan Kütahya'ya gelip şehri yaktıktan sonra Afyon Karahisar tarafına
gitmiştir.
Osmanlı İdaresinin Anadolu'ya bakamaması âsilerin yüze çıkıp
şımarmalarına sebep olmuş, arsızlıkları halkı zorda bırakmıştır. Avusturya
Muharebesi ile meşgul olan hükümet Deli Hasan işini tatlıya bağlamak istemiş, yaptığı
kanunsuz işlere göz yumuldu. Deli Hasan’a Bosna beylerbeyliği verilerek Avusturya
seferine gönderilmiştir. Deli Hasan gönderildiği yerlerde dirliği bozdu. Bir
ara Osmanlı’ya karşı ittifak etmek üzere Papa’ya mektuplar gönderdi (Peçevi). Tiryaki
Hasan Paşa bu arsızın hakkından geldi.
Deli Hasan’dan sonra sekbanlıktan yetişme Tavil Ahmed Anadolu’daki isyanlarda başı çekmeye
başladı. Şehrizar beylerbeyliğini vermek suretiyle bunu susturmak istedi fakat
başarısız oldu. Tavil Ahmed’in oğlu Mehmet, sahte bir fermanla Bağdat
valiliğini ele geçirdi (M. 1606). Osmanlı Bağdat’ı ancak 1 yıl sonra bundan
geri alabildi.
Canboladoğlu Ali Paşa / Bunun
büyük ceddi Canbolad Bey aslen Kürd olup Yavuz Sultan Selim zamanında Kilis
taraflarına iskân edilerek orası kendisine yurtluk, olarak verilmişti.
1605 senesinde Çağala zâde Sinan Paşa İran seferinde
başarısız oldu. Mağlubiyete Canboladoğlu Hüseyin Paşa sebep oldu diyerek onu
idam etti. Bu hâdise üzerine Hüseyin Paşa’nın kardeşi veya biraderinin oğlu Ali
Paşa otuz bin kişilik kuvvetleriyle birlikte isyan ettiler. Canboladoğlu Ali
Paşa Şam Trablus’unu zapt ve daha sonra Humus ve etrafına yayılıp istiklâlini
ilân etti. Hutbe okutup para bastırdı. 1607 senesinde yabancı ülkelerin idarecileriyle
haberleşmeye başladı.
Celâli muharebelerinde Kuyucu lakabını almış olan vezir-i azam
Murad Paşa Zidvatoruk muahedesi imza edildikten sonra isyanları ele aldı. İptida,
hükümdarlığını ilân etmiş olan Canboladoğlu üzerine yürüdü. Bu sırada Manisa,
Bursa ve havalisinde en korkunç Celâli olan Kalenderoğlu vardı; Murad Paşa İstanbul'la
rabıtasını temin için yolu üzerindeki Kalenderoğlu’na güler yüz gösterip
kendisine memleketi olan Ankara sancak beyliğini verdi ve yolu üzerindeki diğer
asileri de affetti.
Murad Paşa Konya’da asilerden Saraçoğlu Ahmed Bey'i idam etti.
Silifke ve Adana’daki asileri hallettikten sonra Belan boğazının güneyindeki
ovada Canbolad oğlu’nun kuvvetleriyle çarpıştı. Canboldaoğlu ve onun müttefiklerinden
Lübnan emiri Maanoğlu Fahreddin ile bütün dürzü kabileleri kaçtılar. Canboldaoğlu
bir yol bulup İstanbul’a ulaştı ve saray onu affetti. Hükümet Canboladoğlu’na
Temeşvar eyaletini verdi ve bir sene kadar orada kaldı. Halk bu şakiden razı
değildi. Murad Paşa, Belgrad’a çekilen Canbolatoğlu’nu saklandığı bu yerde boğdurtmuştur.
Murad Paşa daha sonra, Bağdat'ı Taviloğlu Mustafa’nın
elinden aldı. Murad Paşa bundan sonra en tehlikeli olan Kalenderoğlu üzerine
yürüdü. Kalenderoğlu’nun kuvveti o sıralarda İstanbul’u tedirgin edecek
seviyedeydi. Kalenderoğlu eşkıyasından bazılarının İstanbul’a gelip yangın
çıkarmak suretiyle telâş ve heyecanı arttırmağa kadar (Sabotaj) cesaret
ettikleri mühimme defterlerinde zikredilmektedir.
Murad Paşa, Kalenderoğlu’nun kuvvetleriyle Göksün boğazında
karşılaştı. Kalenderoğlu’nun kuvvetleri bozuldu, çok telef verdi ve önce Doğu Anadolu’ya
kaçtı. Kuvveti tamamen bozulduktan sonra İran taraflarına çekildi.
Murad Paşa bu işleri kotardığı dönemde ihtiyar rivayete göre
doksanlarındaydı. Kalenderoğlu’nu halleden Kuyucu Murad Paşa Bayburd’a geldi ve
bu bölgeyi asilerden temizledi.
Padişahın yanındaki akıl hocaları, Paşa’yı İran seferine
memur etmek istediler ve bu maksada matuf bir hatt-ı Hümâyun gönderdiler. Paşa
bu emri makul bir üslupla geri çevirdi. Önce içerideki düşmanın halledilmesi
gerektiğini bildirdi. Paşa 1608’de İstanbul’a döndü. Yanında Celâlîlere ait
dört yüz bayrak getirdi.
Murad Paşa, Canboladoğlu ve kalenderoğlu gibi büyük
Celâlîlerle uğraşmak isterken diğer bir kısım Celâlîlere güler yüz gösterip
onları birer vazife ile oyalamıştı. Murad Paşa İstanbul’a döndükten sonra. İran
üzerine sefer vardır diye haber gönderdiği asi Yusuf Paşa’yı okşayarak ele alıp
hakkından geldi. Asi Muslî Çavuş’u da Konya’ya davet edip orada hallettirdi.
Murad Paşa, yalnız Celâlîleri değil onlarla uzaktan ve yakından
temasları olan, onlara yataklık edenleri hatta aralarında bulunan çocukları
bile sonradan şekavete sülük eder diye öldürtmüştür. Kuyucu Murad Paşa’nın üç sene
süren temizleme faaliyeti neticesinde mecmuu altmış beş bin kişinin
katledildiği tahmin edilir.
Onuncu Bölüm
XVI. YÜZYIL SONUYLA XVII. YÜZYIL BAŞINDA İDARÎ DURUM
Üçüncü Murad / (1574-1595)
…zayıf iradeli, tesirler altında hareket eden bir hükümdardı.
İlk zamanları vezir-i âzam Sokullu Mehmed Paşa’nın idaresi sayesinde iyi
gittiyse de onun ölümünden sonra devlet idaresine valide, haseki sultanlarla
musahibe ve bazı paşalar ve saray ağaları müdahale eder olmuşlardır.
…eğlence ve kadına düşkün olup Muradî mahlasıyla Türkçe, Arapça
ve Farsça divanları, Fütuhat-ı siyam ve Esrarnâme adında eserleri vardır.
Üçüncü Mehmed / (1595 -1603)
...alışılan devlet işlerine müdahale, daha geniş ölçüde
devam etmiştir. Sancak beyliğinin saltanata gelen son Osmanlı padişahı budur.
On altı yaşındaki büyük oğlu Şehzâde Mahmud, hariçle mektuplaşması
üzerine önce hapsedilmiş daha sonra boğdurulmuş. Şehzadenin aklını çelen şeyh
ile şehzadenin validesi ve diğer vasıta olanları denize attırmıştır. III.
Mehmed oğlunu öldürdükten yedi ay sonra vefat etmiştir
Birinci Ahmet / (1603 -1617)
…çocuk denecek yaşta bulunması sebebiyle devlet işlerinde
bizzat hareket edecek halde bulunmadığından bütün hareketlerinde tesir altında
idi. Dinî taassubu pek fazla olup aynı zamanda vefasızdı. Devlet işlerini
bizzat takip ederse de emrini tesir altında verir ve üzerinde kim, nasıl
müessir olursa öyle olurdu.
Estergon fatihi Vezir-i âzam Lala Mehmed
Paşa padişahın fevkalâde iltifatına mazhar olmuş ve Avusturya seferine
gönderilmiş.
Bu durumları kıskanan ve valide sultan’ın himayesiyle padişah
üzerinde müessir olan kaptan-ı derya Derviş Paşa, Lala Mehmed Paşa’nın derhal İran
seferine gönderilmesini isteyen bir emir tebliğ ettirdi. Saray bu husustan
ısrar edince bu halden müteessir olan vezir-i azama nüzul isabet etti. Padişah İran
seferi ısrarına devam edip Lala Mehmed Paşa’yı kahrından öldürmeye muvafık
olmuştur.
Sultan Ahmed bundan başka Lala Mehmed Paşa’nın parasına el
koymuştur. Paşa’nın yerine geçen Derviş Paşa ise Lala Mehmed Paşa’nın ölümünden
sonra geriye kalan tüm varlıklarına el koymuştur.
Sultan Ahmed bu vefasızlığını Kuyucu Murad Paşa’ya da yapmak
istemiş fakat Kuyucu Murad zekası ve derhal İstanbul’a gelmek suretiyle
fitnelere engel olması sayesinde sultanı engellemiştir.
…
Sokullu Mehmed Paşa’nın ölümünden sonra sadrazamlığa çoğunlukla
liyakatsiz kişiler gelmeye başladı.
Bu dönemde (Kanuni’den sonra) Valide Sultanlar, vezir-i âzam
veya padişah üzerinde müessir olanlara külliyetli rüşvet veriyorlardı. Ücretlerine
ilave olarak aldıkları rüşvetlerle semiren vezirlerin içinde en arsız olanları
makam, mevki almaya başladılar.
Nasuh Paşa, mühr-ü hümâyun Kuyucu Murad Paşa’dan alınıp
kendisine verilecek olursa kırk bin altın ile askere yetecek zahireyi kendi
malından vereceğini padişaha bildirmiş…
Devlet merkezinde otorite zaafa uğrayınca eyaletlerdeki beylerbeyi
ve sancak beylerinin kanunsuz hareketleri baş göstermiş
Yahudiler II. Selim’in validesi Nurbanu ile birlikte saraydaki
nüfuzlarının artırdılar. Portekizli Yasef (Jozef) Nasi bu dönemin tüccarıdır.
Saray’da haremin kilercisi bulunan Yahudi Kira Kadın, aldığı
rüşvetlerle şehir satın alacak hale gelmişti.
Değişmez kural tahakkuk eder, ite köpeğe iltifat arttıkça
idari teşkilat dağılır/bozulur.
Onbirinci Bölüm
İkinci Osman’ın Hükümdarlığı ve Âkıbeti
Birinci Mustafa
I. Ahmed genç yaşında öldüğünde ardında saltanat için yetişmiş
evlâdı yoktu. Bu sebeple teamülün hilâfına olarak yirmi altı yaşında bulunup
dimağen hasta olan biraderi I. Mustafa hükümdar ilân edildi.
Sultan Ahmed hükümdar olduğu zaman kardeşinin hayatına
dokunmamıştı. Kardeşi Mustafa’yı öldürtmek istediyse de hastadır zararı olmaz
diyen devlet adamları buna mâni olmuşlardı.
I. Mustafa hükümdar olduktan üç ay on gün sonra tahttan indirildi.
Çünkü cinneti saklanmaz bir hale gelmişti. Mustafa’nın yerine Sultan Ahmed’in on
dört yaşındaki oğlu Osman, hükümdar ilân edildi.
Genç hükümdar faal, hevesli fakat tecrübesizdi. Validesi Mahfiruz’un
tesiri altındaydı. Validesinden başka hocası Ömer Efendi ile kızlar ağası Mustafa
Ağa da genç padişah üzerinde müessirdi. İlk icraatlarından biri babasının
ölümünden sonra kendisini değil amcasını padişah ilan edenleri halletmek oldu.
Sadaret kaymakamı Gürcü Mehmed Paşa’yı azletti. Şeyhülislâmın elinden de tayin
yetkisini aldı.
Padişahın tecrübesizliğini fırsata çeviren vezir-i azam olan
İstanköylü Ali Paşa, padişaha birçok hediye takdimiyle göze girdi ve bu parayı
tedarik için hayli müsadere yaptı ve padişahın itimadını o dereceye kadar
kazandı ki hocası Ömer Efendi ile dar-üs-saâde ağasını da azletmeyi başardı.
Lehistan Seferi
Lehistan krallığı o dönemde Boğdan’da huzursuzluğa sebep
oluyordu. Bundan başka Karadeniz sahillerinde arsızlık yapan Kazaklara da arka
çıkıyorlardı. Çeşitli başka sebepler de ilave olunca genç padişah Lehistan’a
sefer düzenlenmesini istiyordu.
Vezir-i azam Ali Paşa, sefer hazırlığı yaparken mesane hastalığından
vefat etti ve yerine Bostancı başılıktan yetişme Hüseyin Paşa vezir-i azam
oldu. Genç padişah sefere çıkmadan “arkasını” sağlama almak istedi. 16 yaşına
gelen kardeşi Mehmed’in hükümdarlığını ilan edebileceğinden endişe ettiği için
kardeşini öldürtmeye karar verdi. Bu hususta Şeyhülislâm Esad Efendi’den fetva istedi
fakat istediğini alamadı. Şeyhülislâm olmak ümidi içindeki Rumeli kazaskeri
Taşköprülüzâde Kemaleddin Efendi bu durumu fırsata çevirdi; padişaha istediği
fetvayı verdi. Fetvayı alan genç Osman derhal kardeşini boğdurttu. 29 Nisan
1621’de sefere çıktı. Ordu Boğdan hudutlarındayken yeniçerilerin arasında firar
edenler olduğu haberi çıktı. Padişah yoklama yaptırdı. Zabitler bu durumdan müteessir
oldular.
Osmanlı ordusu 2 Eylül 1621’de Hotin kalesi yakınına geldi. Kazaklarla
takviye edilmiş Leh ordusu mevziisindeydi. Harp o gün başladı ve 25. günün sonunda
düşman hala mevziisindeydi. Buna karşın Lehistan içlerine yapılan akınlarda
başarılar elde edilmişti. Nureddin Sultan bu savaşta 100 bin düşman askerini esir
almıştı.
14 Eylül’de Budin beylerbeyi olup kahramanlığı ile şöhret
bulan Karakaş Mehmed Paşa şehit düştü. Bu hadise askerin cesaretini kırmıştı. Karakaş
Mehmed Paşa’yı kıskanan vezir-i azam Hüseyin Paşa, bu saldırıya seyirci kalmış,
Paşa’ya yardım etmemişti. Derhal azledildi yerine Dilâver Paşa getirildi. 5 Ekim
1621’de Leh elçileri gelip özür dileyerek sulh istediler. Asker padişaha ve padişah
da askere gücenik olarak sulhe karar verildi. Ordu 8 Ekim 1621’de geri dündü.
İsyan
Askerden memnun olmayan padişah, orduda ıslahat yapmak
istiyor konuyla ilgili çevresindeki akıl hocalarıyla durumu istişare ediyordu. Yeni
bir ocak tesis etmek ve bu ocağa Mısır’dan Şam’dan asker temin etmek konuları
konuşulur olmuştu. Bu dönemde padişahın hacca gitmek istemesiyle entrikacılara gün
doğdu.
Düşmanla daha yeni sulh edilmişken padişahın hac üzere saraydan
ayrılmak istemesi askeri çok fazla rahatsız etti. At Meydanında toplanan askerler
padişahı bu seyahate teşvik edenler hakkında fetva aldılar ve Osman’ın hocası
Ömer Efendi’nin konağım yağmaladılar.
Kabalık toplandığı yerden ayrılmadı. Dar-üs-saâde ağası
Süleyman Ağa, Hoca Ömer Efendi, Vezir-i azam Dilâver Paşa, defterdar, sabık
kaymakam Ahmed Paşa’nın başlarını istediler. Padişah Osman istekleri reddetti.
Asker dağılmadı. Padişahın yanında hazır bulunan ulema ve devlet adamları,
askere istediğini vermesini telkin ettiler. Padişah, maiyetindekilerin de bu isyanda
dahli olduğunu söylemeye başladı.
İstediğini alamayan askerler Bâb-ı hümayun’dan içeri saraya
girdi. Sonra vezir-i azamı, dar-üs-saâde ağasını ve hocayı isteriz diye
bağırarak ilerlediler. Enderun önüne ulaştıklarında Sultan Mustafa’yı isteriz
diye bağırmaya başladılar ve işin rengi değişti. Haremde buldular devrik ve
akılsız Sultan Mustafa’yı. Onu kendilerine baş edindiler.
Sultan Osman bu durumu görünce askerin kellesini istediği vezir-i
âzam Dilâver Paşa ile Kızlarağası Süleyman’ın askere teslim etti fakat kâr etmedi,
söz ayağa düşmüştü bir kere. Asker, dışarıya gönderilenleri alıp parçaladı.
Onlara, ulemadan istediğiniz başka kim varsa verelim dediler fakat asker,
padişahı bulmuştu bir kere, başka bir şey istemedi.
Ayaklanan asker, deli Mustafa’yı sultan yapmış oldu.
Devrik padişah Osman, askerin elinden kurtulmanın çaresini
aradı, hava karardıktan sonra ağa kapısına geçti. Padişahın yanında bulunan
yeniçeri ağası Ali Paşa, askere bu işin para ile halledilmesini teklif ettiği
anda canından oldu ve asker, padişah Osman’ı ele geçirdi. Onu alıp orta camiine
götürdüler. Yolda taciz ettiler.
Deli Padişah Mustafa’nın eniştesi Davud Paşa veziri azam yapıldı.
Davud Paşa ertesi gün orta camide tutulan sabık sultanı Yedikule’ye götürdüler.
Kement ile boğmaya çalıştılar, boğuşma uzayınca baltayla omzuna vurup yere
düşürdüler. Düştüğü yerde husyeleri sıkılmak suretiyle canı alındı.
Cebecibaşı, ölümüne nişane olmak üzere kulağını kesip yeni padişahın
validesine götürdü (Mayıs 1622).
Davud Paşa sabık sultan Osman’ı katlettirdikten sonra
şehzadelerini de öldürtmek istedi. Haremağalarından zalim biri elindeki topuzu
Osman’ın büyük oğluna savurur. Araya giren yiğitler, topuzu kapıp saldırganın
parçalar ve bu teşebbüsten kurtulur şehzadeler.
Davud Paşa’ya karşı halk “padişah katili” diye söylenmeye
başladı. Kapıkulu süvarileri sarayına hücum edip niçin öldürdün diye sorunca, “Sultan
Mustafa’nın fermanıyla öldürdüm” deyince bu işten yırttıysa da koltuğunu
kaybetti.
…Yeniçeriler de üzerlerindeki lekeyi silmek için padişahın
katillerinin cezalandırılmasını istediler.
9 Ocak 1623’te Davud Paşa ve Kilindir Uğrusu denilen padişah
katili, Yedikule’de öldürüldü.
Ortalık tam durulmuşken Mere Hüseyin Paşa’nın kışkırtmasıyla
yeni bir isyan çıktı. Bu isyan ancak Mere Hüseyin Paşa veziri azam yapılınca sona
erdi. Paşa aşırı derecede şımarık ve küstahtı. Birkaç ağır vukuatının ardından
görevden alındı. IV Murad döneminde, saklandığı yerde bulunup öldürüldü.
On İkinci Bölüm
IV. MURAD’IN CÜLÛSU ANADOLU AHVALİ VE SAFEVİLERLE SAVAŞ
Kemankeş Ali Paşa vezir-i azam olunca işleri yoluna koymak
için mecnun padişahın yerine IV Murad’ın padişah olmasını temin etti. Hazine o
denem tam takır olduğu için Enderunda bulunan altın ve gümüş eşya darphaneye
verilerek para kestirilip bu suretle cülûs bahşişi verildi
Bir padişahı tahttan edip bir başkasını tahta çıkardıktan
sonra şımaran vezir işi azıttı.
Abaza Mehmed Paşa
Yeniçeri ağası Halil Ağa, Canbulad
oğlu’nun hazinedarı olan Mehmet Paşa’yı Kuyucu Murad’ın elinden kurtarıp
himayesine almıştı. Halil Ağa’nın rütbesi yükseldikçe Mehmet Paşa da nihayet
Maraş Beylerbeyi oldu.
Erzurum Beylerbeyi olduğu dönemde yeniçerileri kaleden
çıkarınca hakkında İstanbul’a şikayetler gitti. Şikayetler üzerine yerine bir
başkası tayin edildi ve kendisi Sivas görevi verildi. Paşa bu azil kararını
tanımadı ve isyan etti.
Sultan Osman’ın katlini bahane ederek isyana devam edip
Şebinkaraahisar’ı aldı. Daha sonra Sivas ve Ankara üzerine yürüdü; ele
geçirdiği yeniçeri, topçu, cebeci, acemi oğlanı gibi kapıkulu ocağı mensuplarına
aman vermeyip öldürdü.
Bu sırada Bağdat, İran şahı tarafından işgal edildi. Vezir Çerkes
Mehmed Paşa hem Abaza Mehmet Paşa hem de Bağdat işini halletmek üzere sefere
çıktı (Nisan 1624). Mehmet Paşa’nın kuvvetleri dağıtıldı kendisi affolunarak vali
unvanıyla Erzurum’a gönderildi. Çerkes Paşa kışlamak üzere Tokat’a çekildi ve
orada hastalanıp vefat etti. Yerine vezir Hafız Ahmed Paşa tayin edildi.
Bağdat Olayları
o tarafların eşrafından Bekir Subaşı isminde biri subaşılıkta
bulunduğu için şöhret ve itibar edinmişti. …her işe burnunu sokmuş, vali olarak
gelen beylerbeyileri gölgede bırakmıştı. İdari karışıklıkları fırsat bilerek uydurma
valilik emri okutarak Bağdat’ın hükümet tarafından kendisine tevcih edildiğini
ilân eyledi (1623).
Hafız Ahmed Paşa Bağdat’ı muhasara edince Bekir Subaşı İran şahına
haber gönderip yardım istedi. İran’dan takviye kuvvet gelince Hafız Paşa Subaşıyı
Bağdat’tan çıkarmak için ona başka bir eyalet vermek istedi. Teklifleri
reddeden Bekir Subaşı Bağdat’ın Şah’a ait olduğunu ilan etti. Bunun üzerine
resmi olarak Bağdat valisi ilan edildi. Bunun üzerine İran’dan gelen takviye kuvveti
eli boş geri yollamak istedi ve İran’la ilişkiler gerildi.
Şah Abbas Temmuz 1623’de Bağdat önüne gelip şehri kuşattı. Şah,
Bekir Paşa’nın oğlu dahil hemen bütün adamlarını kendi safına çekti ve kaleyi zapt
etti. Bekir Paşa’ya hazinesinin yerini bildirmesi için işkence edildi. Bu hali
seyreden oğlu, babasının karşısında Şah Abbas’la beraber şarap içerdi. Sonra
Bekir Paşa’yı bir kayığa koyup üzerine neft döküp Dicle’de yaktılar. Bağdat
Şahın eline geçince Bağdat’taki Sünnîler de eziyet gördüler. Şehir baştan başa
soyuldu, türbeler hem soyuldu ve hem yıktırıldı. İşi bitince Bekir’in oğlu
Derviş Mehmed’i de sürgün etti. Kısa zaman sonra Kerkük ve Musul da şahın eline
geçti.
Hafız Ahmed Paşa’nın başında olduğu Osmanlı kuvvetleri Kasım
1625’de Bağdat’ı kuşattı.
Çatışma ve savaşlar dahil olmak üzere muhasara dokuz ay sürdü.
Şah’ın direnci kırılmıştı. Ne var ki harp levazımatı bitmiş, asker hasta ve aç…
…kapıkulu askerleri ayaklandı bir ara kumandan Hafız Paşa’yı tutsak ettiler. Bu
durum şahın işine yaradı. Bağdat kurtarılamadı.
On Dördüncü Bölüm
KIRIM HANLIĞI İHTİLÂFI
On Beşinci Bölüm
IV. MURAD’IN SALTANATI ZAMANI
IV. Murad on bir buçuk yaşında hükümdar ilân edildiği için işleri
Kösem (Mahpeyker) Sultan ile kızlar ağası Mustafa Ağa idare ediyorlardı
Bu dönemde Anadolu’da sipahi zorbaları türemişti. İstanbul’a
kadar elleri uzanıyordu. İdari teşkilatta beğenmedikleri kişilerin isimlerini
not edip Padişah’tan kellelerini istediler. Padişah yüz vermedi bu arsız, hadsiz
taleplere. Asiler dağılmayınca Hafız Ahmed Paşa kurban edildi bunlara.
Ocaklıların isyanları durmak bilmiyor bu dönemde. Sultan Murad
isyanların önünü alabilmek için 20 yaşına ulaştığında iyiden iyiye devlet
işleri ele aldı ve zorbalara müsamahaya son verdi. Ordunun başında sefere çıktı.
Revan kalesini fethettikten sonra İstanbul’daki şenlikler
sırasında kardeşlerinden büyük olan ikisi, Bayezid ile Süleyman’ın boğulmaları
emrini verdi. Kalan diğer iki kardeşinden Kasım’ı bunlardan iki yıl sonra,
Bağdat seferine çıkmadan evvel öldürttü. 1638’de Bağdat seferine çıktı. Yol
boyunca konakladığı muhitlerde hakkında şikâyet aldığı kişileri tutup cezalandırdı.
Çok kan dökerek yaklaşık 6,5 ay sonunda Bağdat önlerine ulaşıp şehri kuşattı. 40
gün süren muharebenin sonunda şehri aldı.
Kasr-ı Şirin mevkiinde şahın elçileri kabul edilip bir
muahedename yapıldı. Hudut ihtilafları giderildiği gibi Peygamberin
ehlibeytine, halifelerine, ashabından bazı kişilere kötü söz söylenmeyeceği hususunda
da antlaşma yapıldı.
Böylece 1623’den 1639’a dek süren İran muharebeleri sona
erdi. Padişah sağlığı iyi değildi, Bağdat seferi dönüşünde yorgunluğun da
tesiriyle nikris/gut şikayetleri arttı. Alkolden uzak durmak suretiyle biraz
iyileştiğinde katıldığı bir ziyafette yine içti ve içkiliyken yattığı
yatağından bir daha kalkmadı. Şubat 1640’da kardeşi Kasım’ı boğdurttuğu odada
öldü.
Kapatıldığı kafeste öldürülmeyi bekleyen İbrahim’e
sultanlığı müjdelendi. Kardeşinin ölüsü gösterilerek tahta oturtuldu.
On Beşinci Bölüm
SULTAN İBRAHÎMÎN ÎLK SENELERİ VAKAYÎİ
On Altıncı Bölüm
GİRİT ADASI DOLAYISİYLE VENEDİKLİLERLE MUHAREBE
Girit adası o yıllarda Venedik’in elindeydi.
Görevinden azlolunan sabık Dar-üs-saâde ağası Sünbül Ağa’nın
da yolcusu olduğu bir kalyon Girit açıklarında Malta korsanlarınca ele geçirilip
mürettebatın çoğu katl, 60 kadarı da esir alınınca harp kaçınılmaz oldu.
30 Nisan 1645’de serdar Yusuf Paşa Malta seferine çıktı.
…elli dört gün muhasaradan sonra Hanya
alındı.
Girit’in tamamen alınması yirmi beş sene sürdü. Bu süre
zarfında ağırlıkla Venedik’le savaşıldı.
On Yedinci Bölüm
İÇ DURUMUN BOZULMASI
Hanya’yı alan Yusuf Paşa, bu başarısından dolayı kifayetsiz
muhterislerin hedefi haline geldi. İdarenin başında dönek, karakteri zayıf padişah
İbrahim vardı. İdareyi bozmak hiç zor olmadı.
Hanya fatihi Yusuf Paşa padişahın emriyle katledildi.
Padişahta vukuat bitmez, arabaların şehre girmelerinin yasak
edilmesini istemiş kısa zaman sonra bu emrinin yerine getirilmediğinden bahane
baş veziri öldürtmüştür.
Padişahın saray hayatı, kadınların ve musahibelerin
masalları ve tertip ettikleri eğlencelerle geçiyordu. Bu musahabelerin en meşhuru
Şekerpare denilen Şehsuvar Usta adındaki musahibe kadındı. Padişah bu musahibe
kadına 1643 senesinde devlet hazinesinden bir ev de aldırmıştı
Devletin valilerine hizmet mukabili verilmesi gereken sancak
ve vilâyetlerdeki hasları haseki denilen altı, yedi zevcesine vermişti. Şam
eyaletini yedinci hasekisine, Bolu sancağını da üçüncü hasekiye paşmaklık olarak
vermişti.
Sultan İbrahim kendi hemşirelerini, haseki sultanların hizmetine
memur etmiş, buna itiraz edenlerin emlâk ve mücevheratına el koymuştur.
Sultan İbrahim’in bir de samur merakı vardı ki sadece
bununla hazineyi yemiş tüketmiştir.
7 Ağustos 1648’de 6 yaşındaki IV. Mehmed tahta oturdu.
Sultan İbrahim’i kârgir bir daireye koyup her tarafını örüp
bir yemek sahanı sığacak kadar delik bıraktılar ve yanma iki cariye koydular. Bu
odayı, içinde çıkması imkânsız hale getirdiler. Fakat bağırıp çağırmasına çare
bulamadılar. Vezir-i âzamla şeyhülislâm boğularak öldürülmesine karar verdi. 17
Ağustos’ta halledildi.
On Sekizinci Bölüm
DEVLETİN 1648‘DEN 1656 SENESİNE KADAR DURUMU
Deli de olsa Sultan İbrahim bir kişi idi, onun hallinden
sonra oğlu 6 yaşında olduğu için idare, aklına esenin emir buyurduğu bir hal
içinde bozulmaya devam etti.
Her iş ağaların eline geçti, hırs bürüdü hepsini ve işler
devlet için olduğu kadar kendileri için de kötüleşti.
Kösem Sultan’ın bu devirdeki başıbozukluğa çare olacağına inanan
epeyi taraftarı vardı.
Ocak ağaları Büyük Valide Sultan’a, Valide Sultan da ocak
ağalarına itimat ediyordu.
Ağaların her işe karışmalarının büyük validenin başının altından
olduğunu tekmil saray halkı biliyordu.
Aslen Rum olan Kösem Valide Sultan
zevci Sultan Ahmet devrinden beri bazı kısa fasılalar hariç otuz sene devlet işlerinde
müessir olmuş ve yaşı yetmişe yaklaşmış idi. Devlet idaresini elinde tutmak
için sultanı ve validesini halletmeyi kafaya koydu. Çünkü çocuk yaştaki padişahın
validesi Hatice Turhan Sultan, akıllı bir kadındı. Kösem Sultan bunları ortadan
kaldırıp annesi aklı kıt bir kadın olan diğer çocuk Süleyman’ı tahta oturtmak
istedi. Böylece devlet işlerini istediği gibi yürütebilecekti. Hatice Turhan
Sultan akıllı olduğu kadar tedbirli de bir kadındı, kendileri aleyhinde
yürütülmekte olan suikast planını öğrendi. Plan ters yüz edildi; Kösem Sultan
iyice dövüldükten sonra boğularak öldürüldü.
Köprülü Mehmed Paşa
14 Eylül 1656’da vezir-i azam olarak göreve başladı. Bu
tarihte Dördüncü Mehmed onbeş yaşını henüz bitirmiş ve Köprülü Mehmed Paşa da
yetmiş yaşını aşmıştı.
IV. Mehmed’in çocukluğu dolayısıyla bütün işler ilk devirde ocak
ağalarının elinde olup üç, dört ayda bir vezir-i azam değişmesi hükümet mekanizmasını
bozmuştur
Eşkıya Haydaroğlu
1645’den beri Anadolu’da Kara Haydar adında yol kesip kervan
soyan bir şaki türemiş; Isparta, Uluborlu ve havalisinde epi can yakmış;
nihayet yakalanıp öldürülmüştür. Bunun oğlu olan, Mehmed babasının intikamını
almak üzere meydana atılarak Haydaroğlu namıyla senelerce ortalığı kasıp
kavurmuştur.
Üzerine sevk edilen bir kısım kuvveti alt ettikten sonra
gücü ve tesiri iyice artmıştır. Afyon Karahisar’ı bastı şehri yaktı. Isparta
önlerine vardığında şehir halkı istediği haracı vermeleri karşılığında şehre
girmemesini istedi. İstediği haraç toplanırken eğlenceye daldı. Bu sırada Abaza
Hasan Ağa topladığı yiğitlerle buna baskın edip kumpanyasını dağıtmış,
adamlarını perişan etmiştir. Hayradoğlu ve adamları yakalanarak İstanbul’a
yollandı ve derhal idam edildiler (1648).
Katırcıoğlu Mehmed
Haydaroğlu kuvvetlerinin en değerli reislerindendi. Haydaroğlu
yakanınca topladığı adamlarla eşkıyalığa devam etti. Eşkıyalıktan bezdiği
sırada affedilirse eşkıyalığı bırakıp söz dinleyeceğini bildirdi. Dileği oldu,
affedildi! Bu tarihten sonra devlete hizmeti oldu. Girit seferi sırasında düşmanla
savaşırken öldü.
Gürcü Abdünnebi
Sultan İbrahim’in hal’inden evvel Suriye taraflarında mültezimliği
bulunan Gürcü Abdünnebi, ödediği belli bir miktar akçenin kayda alınmayıp
kendisinden yeniden tahsil edilmek istenmiş, tekrar ödemeyince arazisi elinden
alınmış o da bundan bahane isyan etmiştir. Topladığı adamlarla gücünü artırmış
ve İstanbul’u rahatsız edecek duruma gelmiştir. İstanbul’a yaklaşmaya cesaret
edememiş ve Karapınar taraflarında eşkıyalık ettiği sırada yakalanıp
öldürülmüştür (Eylül 1649).
Abaza Hasan Paşa
Haydaroğlu eşkıyasını yakalayan Abaza Hasan Ağa’ya bu
hizmetine karşılık il voyvodalığı verilmiş fakat idare zafiyet içinde olduğu için
verilen hizmetlere ve tutulan sözlere vefasızlık edilmiştir. Haksızlığı şu
durum açıklar; Ağa’nın elinden kaçan eşkıya Katırcıoğlu’na af diledikten sonra dirlik
olarak eyalet verilmiştir. Ağa ise bu durum karşısında eli boş kalmıştır.
Yine bu dönemde Hanya’nın alınmasından sonra uzun süre
Venedik donanmasıyla savaşılmış fakat muharebelerde Venedik’e karşı kayda değer
üstünlük kurulamamıştır.
Deli Hüseyin Paşa
Rivayete göre İran’dan gelen ve gerilmesi çok çetin bir yay
varmış, yayı gerebilen babayiğit bulunamamış. Odun taşıdığı evin duvarında yayı
gören Deli Hüseyin, heveslenip yayı germiş. Bunu duyanlar Deli Hüseyin’i alıp
padişaha götürmüşler. İran elçisinin de dahil olduğu ortamda yayı çekip, gerip
parçalamış. Pazu ve pençe kuvvetiyle meşhur olan Deli Hüseyin, padişahın musahibi
olmuştur.
Sultan Murad’ın vefatından sonra Kaptan Paşa olarak görev aldı.
Girit adasına geçtiği zaman vazifesi Hanya kalesi muhafızlığıydı.
Hanya kalesinden başka Girit’in tamamında Venedik hakimiyeti vardı. Görevindeki
başarılarının haberi Rumlar ve Frenkler arasında yayıldı ve aralarına korku
saldı. 1646’da serdar tayin edildi. Şöhreti arttıkça ona haset edenler de arttı.
O dönem Rumeli beylerbeğisi olan vezir Zurnazen Mustafa Paşa,
Deli Hüseyin Paşa’nın makamına göz dikti. Bu uğurda türlü desiselerle Paşa’nın
emrindeki askerleri isyana teşvik etti. İftiralara uğrayan Paşa isyan
teşebbüslerini bastırdı.
Hüseyin Paşa’nın Girit’teki başarılarını Köprülü Mehmed Paşa
da kıskanıyordu. İftiralar ederek padişahı Deli Hüseyin Paşa’ya karşı tahrike çalıştı.
Daha da ileri gidip katledilmesini istedi. Ancak iftiralarına kimseyi
inandıramadı. Deli Hüseyin Paşa bu olanlardan haberdar edildi. 1658’de kaptan-ı
derya oldu. Köprülü, aynı yılın sonunda Paşa’yı görevinden alarak Rumeli beylerbeyiliğine
nakleyledi. Paşa’yı senelerdir takip eden Köprülü, muradına erdi nihayet;
padişahı ikna ederek katledilmesi üzere paşayı saraya çağırdı. Boğularak öldürüldü.
Kabri Yedikule’de Yaldızlıkapı (Mücevherkapı) bahçesindedir.
On Dokuzuncu Bölüm
SOFİYYE RİCALİ VE KADI-ZADELİLER
Türkiye’deki tarikatlar hakkında bir icmal
On beşinci yüzyıldan itibaren tedrisi tasavvuf dediğimiz
ilmi tasavvuf daha kuvvetli olarak yayılmağa başlamış,
…tarikatları doğuran sebeplerden birisi de meşrep, meslek ve
düşünceler arasındaki fikir ihtilâfları oldu
…on altıncı yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı ülkelerinde en
çok yayılan tarikat Halvetiye tarikatı
Hacı Bayram Veli’ye mensup Bayramiyye tarikatı da kollar ve şubelere
ayrılmak suretinde devam etmiştir.
Bunlardan başka / Kadiri, Rifai tarikatleri
Ak Şemseddin / Hacı Bayram Velî halifelerinden olan
bu zat / padişahı fethe teşvik etmiştir.
Osmanlı padişahları tarikat erbabına hürmet göstermişler…
Halvetîlerle Kadiriler devr yaparak Rifaîler ayakta
durdukları yerde, Nakşibendîler oturarak zikrederlerdi; Bektaşîler ile Melâmîler
de ise esas sohbet üzerine olduğundan bunlar yukarıdaki üç zümreden birine
dahil değillerdi.
XVII. yüzyıl ortalarına doğru Kadı-zâdeliler veya Fakılar denilen
cahil, mutaassıp ve riyakâr bir zümrenin hücumuna maruz kalan Halveti, Kadiri
ve Mevlevi tekkelerinde serbest âyin icrası tehlikeli duruma girmiş ve ehl-i
tarik ile Kadı-zâdeliler arasındaki münaferet İstanbul halkını ikiye ayırmış
Fakih'ten galat olarak fakı…
Birgivî Mehmed Efendi aslen Balıkesirli
Birgivî’nin eserleri XVII. yüzyıldaki bazı vaizlerin
ellerine geçip bunu kendi ipliklerini boyamalarına alet edip suret-i haktan görünmek
suretiyle menfaatler elde etmişlerdir. Bu Kadı-zâdelilerin başında meşhur Küçük
Kadı-zâde denilen Balıkesirli Mehmed Efendi gelmekte
Kadı-zâde kurnaz, cerbezeli ve çok Haris bir şahsiyet olup Sultan
Ahmed’in ölümünden sonraki vaziyetlerden, hükûmetin sıkışık durumundan ve
halkın bunaltısından istifade ile şeriatin müdafii olarak kendisini gösterip
bütün hataların şer’i şerife aykırı hareketlerden ileri geldiğini ilân ile
İstanbul’u birbirine katarak bir kısım ayak takımını hükümete ve şer’a mugayir
saydığı tarikatlere karşı cephe aldırmağa muvaffak olmuştur.
…padişahın tütün yasağını bahane ederek İstanbul’da temizlik
yapmasında âmil oldu
…tütünün haram olduğunu beyan eylemek suretiyle hükümdarın
fermanına destek oldu
…devran ve semâın haram olduğunu iddia etmiş
1635 tarihinde vefatına kadar müfritâne iddialarıyla vaazlarına
devam etmiş
Ölümünden sonra ona tâbi olan kürsü vaizleri saraya hulul ederek
para almak ve mevki elde etmek için münafıklığa devam ettiler.
Kadı-zâde’den sonra gelen vâizlerin en cerbezelisi, cerrar
ve riyakârı Üstüvanî Efendi denilen Şamlı biri idi. Bu adam memleketinde
birisini öldürerek kaçmış, sonra İstanbul’a gelerek Ayasofya camiinde direk
dibine oturup somaki direğe dayanarak va’z ve nasihatte bulunduğu için Üstüvanî
diye meşhur olmuştur.
Çınar vak’asından sonra saraydaki hamilerinin katledilmeleri
üzerine Kadızâdelilerin bu gayr-i meşru kazançlarına halel geldi
Köprülü Melımed Paşa’nın vezir-i âzam olduğunun sekizinci
cuma günü Fatih camiinde Cuma namazı esnasında müezzinler na‘t-i şerif okurlarken
Kadızadelerden bir güruh bunların nağme ve makam ile okumalarım menetmeğe
kalkıştılar; az kalsın kan dökülecekti.
…ertesi günü Fatih camiinde toplanmak üzere taraftarlarına
haber gönderdiler
…vezir-i âzam keyfiyeti pâdişâha arzederek fesatçıların
katillerine emir aldı; fakat öldürmek tarafına gitmeyi programına uygun görmeyerek
sürgün edilmelerine müsaade istedi ve derhal Üstüvanî ile Türk Ahmed, Divane
Mustafa gibi muharrik vâızları yakalatıp Kıbrıs'a sürdürüp şeyhleri ve
tekkeleri bunların ellerinden kurtardı
Yirminci Bölüm
KÖPRÜLÜLER DEVRÎ
Köprülü Mehmed Paşa (1656–1661) padişahtan geniş salâhiyet
alarak işe haşladı.
…saray mensupları ise hükümet işlerine burunlarını sokmak
istediler. Köprülü bunlara karşı başarılı hamleler yaptı.
…paralarını alarak askerleri terhis ile Bozcaada’nın düşman
eline geçmesine sebep olan Abaza Ahmed Paşa’yı İstanbul’a getirterek idam ettirdi…
Saray mensupları sadrazama karşı Kapıkulu süvarilerini
tahrik eylediler. Sadrazam akıllıca siyaset ile bu düzeni bozdu.
Mağribî Şeyh Salim adındaki sahtekâr ve hilekâr bir herif, devlet
erkânına intisap etmek ve sarayda valide sultana çatmak suretiyle epey şöhret
bulmuş ve bu sayede külliyetli para sahibi olduğu gibi kendisine gümrük, ipek ve
sair mukataalarla evkaftan yevmiye bin akçe maaş tahsis kılınmıştı.
Vezir-i azam hazinenin darlığına mebni iki yerden maaş alanların
birinden maaşlarını kesmiş ve yalnız bir yerden maaş verdirmişti. Şeyh Salim’e
de sıra geldi, maaşının kesilmesine terbiyesizlikle karşılık verdi ve bu bahane
ile katledildi.
Rum patriği Partenios
Ortodoks kilisesinin mevcudiyetini Fatih Sultan Mehmed’in
himaye ve müsamahasına medyun olduğunu unutan Rum patriği III. Partenios’un
devletin bu karışık vaziyetinden istifade ile Ortodoks kilisesine bağlı olan
Eflâk ve Boğdan voyvodalarını isyana teşvik ettiği elde edilen mektubundan
anlaşıldı.
Köprülü, işi tahkik etti. Rum patriğine niçin böyle şeyler
yazdığı soruldu.
…her sene sadaka için böyle kâğıt gönderildiğini söyledi; bu
hazırlıksız cevap vezir-i âzami tatmin etmedi ve verilen emir üzerine Partenios
Parmakkapi’da asıldı 24 Mart 1657; derhal Patrikhane basılarak Rumların
yeniçeri kıyafetine girip isyan edeceklerine dair olan şayiaları teyid edici
kırk elli kat dolama, fes ve yeniçeri üsküfü elde edildi
Asılı cesedi üç gün kaldıktan sonra denize atılıp Kumlar
tarafından bulunan cesed Heybeliada’daki Panaiya manastırına defnedildi.
Ege’de Venedik donanmasını mağlup etti.
Erdel seferi
Erdel Kıralı Rakoçi Eflâk ve Boğdan voyvodalarını da nüfuzu altına
alıp Lehistan üzerine yürüdü; fakat Kırım ham tarafından mağlûp edilerek yerine
döndü
Vezir-i âzam Erdel’e hareketinden evvel Eflâk ve Boğdan
voyvodalarını azledip yerlerine yeni atamalar yaptı.
Ağustos 1658’de Erdel zaptedildi/ıslah edildi.
Seferdeyken, İstanbul’da Köprülü aleyhine büyük bir isyan
çıktı….
Başını Abaza Haşan Paşa’nın çektiği isyancıların amacı Köprülü’yü
halletmekti. Konya’da toplanıp ayaklandılar. Köprülü’nün kellesini istediklerini
gizlemediler.
İsyan tehlikeli bir durum arz ediyordu. Sadrazam, geniş
çaplı tedbirler alınarak hareket etti.
Köprülüye suikast için, yalandan yere pişman olup affedilmek
istediklerini söyleyerek sadrazama yaklaşmayı uman binlerce isyancı askerden
casusları vasıtasıyla haberdar olan sadrazam bu asileri tutup katlettirdi.
Abaza’nın üzerine sevk edilen Murtaza Paşa pusuya düşüp mağlup
oldu. Mevsim kış idi. Baharda yeniden muharebe etmek üzere karargahlarına
çekildiler. Murtaza Paşa, Abaza’nın erzak yollarını kesince psikolojik
üstünlüğü ele geçirdi ve nihayet asiler af dilediler.
Köprülü Mehmed Paşa’nın sadaret makamına rakip addettiği Deli
Hüseyin Paşa’yı katlettirmesi Şeyhülislâm’la arasını bozdu. Yerine yenisi tayin
etti.
Köprülü Anadolu'yu isyan ve şekavetten temizlemeğe azmetti
Kendisine rakip olabilecek hemen bütün vezirleri öldürttüğü
için yerine gelecek seviyede devlet adamı kalmamıştı. Padişaha kendisinden
sonra Oğlu Fazıl Ahmed Paşa’yı yerine görevlendirmesini istemişti. 1661’de ölünce
vasiyet ettiği gibi oldu.
Avusturya seferi
İntikam almak için Venediklilere karşı sefer hazırlıkları yapılırken
huduttaki faaliyetlerinden dolayı seferin yönü Viyana’ya çevrildi, 1663. Yüz
bin kişiyi bulan ordu Budin'e vardı. Estergon’da köprü kurulup Tuna geçildi. Askerin
bir kısmı Tuna’nın sol sahilindeki Ciğerdelen (Adony) sahrasına geçti. 15 Ağustos’ta
Uyvar kalesi kuşatıldı. Kuşatmanın 24. gününde Kırım Komutasındaki Tatar ve Eflâk
ve Boğdan kuvvetleri orduyu tahkim etti. Han kuvvetleri Viyana önüne kadar akın
yaparak birçok ganimet maliyle döndüler. Kale Eylül 1663’te teslim oldu.
Kışa yakın, düşman yeniden bölgeye taarruz etti. Osmanlı
ordusu Belgrat’ta kışladığı için bu taarruzları bertaraf etti.
Altmış bin kişilik düşman ordusu Kanije’ye saldırıp kaleyi
kuşattı.
Hasan Paşa Kanije’yi müdafaa başarısı gösterip Yensur Hasan
Paşa namı ile anılır oldu.
Avusturya Seferi iki yıl sürdü, ordu Temmuz 1665’te Edirne’ye
döndü.
Mayıs 1666’da Kandiye’nin alınması için Girit seferi tertip
edildi.
28 ay süren muhasara sonucunda Eylül 1669’da kale alındı.
Lehistan seferi
Lehistan kralı, Osmanlı himayesindeki Kazaklara taarruz
ediyordu. Uyarıları dinlemediği için Mart 1672’de sefere çıkıldı.
Boğdan’da ordu erzak sıkıntısı çekti. Ordu Leh hududuna yakın Kamaniçe ve sair birkaç
kaleyi kısa sürede aldıktan sonra Leh kralı aman diledi. Ekim 1672’de sulh yapıldı.
Sulhten sonra Lehler sözleşmeye uymadılar ve yeniden sefere
çıkıldı.
Lehistan kendi kuvvetlerinden başka Avusturya, Macar ve
kazaklardan da yardım görmek suretiyle elli bin atlı ve otuz bin yaya askeriyle
Osmanlı kuvvetlerine mukabeleye çıkmıştı.
Kasım 1673’de Hotin Kalesini Lehler aldı. Kış mevsiminin
geçmesini bekleyen Osmanlı ordusu Kırım hanının desteğiyle Nisan 1674’de Hotin’i
geri aldı. Ordu ilerlemeye devam etti ve Leh Kralı yeniden aman diledi.
1676’da Köprülü Fazıl Ahmet Paşa öldü.
…bunun üzerine IV. Mehmed derhal Köprülü’nün damadı üçüncü
vezir Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’yı baş vezir yaptı.
Moskof Seferi
Osmanlı ordusu Ukrayna’yı Lehlerin elinden alınca, himaye
ettiği Doreşenko adlı Kazak liderin idaresine verdi. Droşenko Ruslara
meyledince emri altındaki Çehrin kalesini Ruslara terk etti. Bu kale 4 bin
kadar asker barındırıyordu.
Şeytan İbrahim Paşa Kırım Hanının desteğiyle birlikte toplam
16 bin askerle 1677’de kaleyi kuşattı.
23 gün sonunda, Rusların kaleyi korumak üzere takviye kuvvet
gönderdiği öğrenildi ve başarısız kuşatma kaldırıldı.
Padişah Nisan 1678’de Çehrin üzerine sefere çıktı. Silistre’de
konaklayan padişah sefere Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’yı serdar tayin etti.
Çehrin kuşatıldı ve Ruslar yine kaleyi müdafaa etmek üzere
bölgeye kuvvet sevk ettiler. Rus takviye kuvvetleriyle mücadele çok şiddetli
çalışmalarla devam etti.
İki ateş arasındaki Osmanlı ordusu muhasaranın 33. gününde kaleyi
aldı. Kaledeki otuz bin düşman askeri imha edildi.
Kaleyi korumak için gelen Rus, Kazak ve Tatardan mürekkep
iki yüz bin kişilik ordu geri çekildi. Osmanlı ordusu bunları kovaladı fakat
tamamını imha edemedi.
Savaş sona erince muhafazası imkânsız olan kale tamamen
yıkıldı.
Rus kuvvetleri bu savaşla birlikte Osmanlı devleti karşısında
ciddi bir tehlike olarak kabul edildi.
Ruslarla Şubat 1681’de 20 sene müddetli bir sulh antlaşması
yapıldı.
Yirmi Birinci Bölüm
GERİLEME DEVRİ
Macar halkı Katolik ve Protestan olarak birbirlerine düşman
iki mezhepteydiler.
Katolik olanları Avusturya himaye ederek diğerlerini
eziyordu
Tököli imre Osmanlı himayesine güvenerek Avusturya işgali
altındaki bölgelere saldırdı.
Bunun üzerine Kara Mustafa Paşa, Avusturya ile Orta Macarlar
arasındaki ihtilâfa müdahale etti, maksadı Avusturya’ya sefer düzenlemek ve bu
suretle şöhretini arttırmaktı. Yeniçeri Ağası Tekirdağlı Bekri Mustafa Paşa’yı
da savaşa teşvik etti.
Padişahı harekete getirmek için çeşitli entrikalar tertip
etti.
Avusturya bu XVII. asırda otuz sene muharebesi sebebiyle
fena durumda idi; harbi önlemeye ve bir yandan da ittifak aramaya çalıştı.
Ocak 1683’da Avusturya’ya savaş ilan edildi.
Osmanlı ordusunun mevcudu beş yüz bini geçmekte idi.
Yanık-kalenin alınması için yola çıkan ordu, çok kalabalık
olmasından dolayı kibirlenerek Viyana’yı almayı kafasına koydu.
Aklı selim kumandanlar Yanıkkale ile Komaran zapt edilmeden
Viyana’yı kuşatmanın hata olacağını ifade ettilerse de Merzifonlu’yu ikna
edemediler.
Ordu Temmuz 1683’de Viyana önlerine ulaştı.
Birinci Viyana muhasarasındaki hata tekrar edilerek ağır
toplar getirilmemişti; çünkü sefere çıkışta hedef Viyana değildi.
Abaza Hüseyin Paşa, emrindeki az sayıda kuvvetle düşman
karşısında yalnız kaldı ve kuvvetleriyle birlikte şehit oldu.
Kuşatmanın ikinci ayından itibaren levazım sıkıntıları baş gösterdi,
gıdasızlıktan hayvanlar telef olmaya başladı.
Sayısı yüz bini aşan düşman kuvveti Tuna'yı geçti ve kuşatma
hattını sarmaya başladı. Başından beri Viyana kuşatmasına karşı çıkan Kırım hanı,
düşman kuvvetlerine saldırmaya cesaret edemedi.
Ordu sarıldıktan sonra başlayan düşman hücumu kısa sürede bozgunu
getirdi. Kumandan, ordunun bütün eşyasını düşmana terk ederek çekildi.
Viyana bozgunu, Avrupa’nın göbeğine kadar girmiş olan Türk
ordularının son seferi oldu.
Budin valisi Kara Mehmed Paşa Tuna'nın sol sahilindeki Ciğerdelen
tarafına geçip düşmanı karşıladı. Leh kralının öncü kuvvetinden yaklaşık 12 bin
askeri kırdıktan sonra Estergon Kalesine çekildi.
Ciğerdelen önüne gelen düşman palanganın teslim olmasına
rağmen içindeki muhafızları, kadın ve çocukları öldürdüler (9 Ekim 1683). Ekim
ayının sonunda Estergon Kalesi düştü.
Kara Mustafa Paşa Belgrad’dayken idam edildi. Bütün mal ve
mülkü müsadere edildi.
Yirmi İkinci Bölüm
OSMANLILAR ALEYHİNE MUKADDES İTTİFAK
Avusturya ve Lehistan Osmanlı’ya karşı müttefiktiler. Papanın
daimî surette tahrik etmesi neticesinde Venedik bunlara katıldı. 1696 senesinde
Rusya bunlara katıldı. Bu dördünün ittifak etmesi Osmanlı’yı dört farklı
cepheye savaşmak zorunda bırakmıştır.
Nemçe (Avusturya) cephesi
Siyavüş Paşa ile Ahmed Paşa ellerindeki cüz’i kuvvetle yüz
bin kişilik muhasara kuvvetinin bir tarafından daldılar. …kıra kıra ilerlediler.
Estergon’u kurtarmaya çalıştılar, menzile yaklaştılar fakat muvafık olamadılar.
Ekim 1684’de düşman, Budin’e saldırdı. Kuşatma 4 ay sürdü.
Ağır kış şartlarından dolayı düşman geri çekildi.
Budin valisi Şeytan İbrahim Paşa’nın bundan sonra “Melek”
lakabını kullanması emrolundu.
1685’te düşman Uyvar Kalesini ele geçirdi, kale eşrafını
katletti. Bu bozgun Melek İbrahim Paşa’nın katline sebep oldu.
1686’da düşman askeri Budin’i kuşattı.
Budin valisi Ali Paşa 2 Eylül 1986’da şehit düştü.
Düşman kuvvetlerini tutan Budin’in düşmesiyle düşman ilerlemeye
fırsat buldu.
Avusturya orduları artık müteaddit cephelerden Macaristan
içlerine dalmıştı.
Lehistan cephesi
Viyana muharebesinde Avusturya’ya yardımı olan Lehistan harpten
sonra hak ettiği ilgiyi göremedi. Lehliler bundan sonra Kamaniçe ve Boğdan
taraflarında taarruza geçtiler. Bunların ilerlemesine Kırım Hanının takviye
ettiği kuvvetler mani oldu.
Venedik cephesi
Venedik cumhuriyeti kendi donanmasından başka Floransa,
Malta, Ceneviz ve İspanya’dan da gemiler tedarik edip yüz parça gemi ile
taarruza geçti
…taarruzlarım Bosna, Mora ve adalar olmak üzere üç cepheden
yapıyorlardı.
Venedikliler Güney Mora’da mühim limanları elde etmeğe
başladılar
1687’de Atina Venediklilerin eline geçti.
Yirmi Üçüncü Bölüm
1684 — 1687 SENELERİ ARASINDAKİ DURUM
Padişah genç olup henüz kırk dört ve kırk beş yaşlarında ifrat
derecede av merakı sebebiyle ordularının başında bulunmuyordu.
…asker, kaçaklarının şekavetleri de Anadolu durumunu zorlaştırmıştı.
Akkaş, Kara Mahmud, Yadigâroğlu ve Bölükbaşı Yeğen Osman adlarındaki
elebaşılar, sekban ve levend kuvvetleriyle Sivas’tan Bolu’ya kadar olan
yerlerde faaliyete geçerek köy ve kasabaları soymağa başlamışlardı
…devlet idaresini Köprülülere bırakarak vaktini rahat
geçirerek avcılıkla meşgul olan IV. Sultan Mehmed, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın
katlinden sonra o ayarda bir hükümet başkam bulamadığından dolayı sıkışık bir
durumda kaldı.
Malî durum fena idi, ulemadan dahi yardım parası istemeye
tevessül edildi.
Yirmi Dördüncü Bölüm
SALTANAT TEBEDDÜLÜ VE İSTANBUL AHVALİ
Padişahın tedbirsiz, kayıtsız halinin devamından dolayı
ulema ve asker kesim çareler aradı ve nihayet padişahın halledilmesine karar
verdi. Padişah durumu sezip asker kumandanlarına rüşvetler verdi, ava tövbe
ettiğini söyledi, bazı masrafları kıstı mesela haremden 500 kadar cariyeyi
çıkarttı. Kimseye söz geçiremedi ve tahtı terk etti. Ulema bunun yerine oğullarını
değil, öldürmeye muvaffak olamadığı biraderi Süleyman’ı başa getirmek istedi.
Yanına vardıklarında 40 yıldır öldürülmek korkusuyla yaşamış olan Süleyman,
gelenleri katli için geldiklerini zannetti ve onu ikna etmekte zorluk yaşadılar.
9 Kasım 1687’da padişah ilan edildi. Sabık padişah, kardeşleriyle birlikte
hapsedildi. Bu tarihten sonra Kapıkulu ocaklarının zorbalıkları İstanbul’da
asayişi yerle yeksan etti.
Yirmi Beşinci Bölüm
1688’DEN 1691 SONUNA KADAR HARP DURUMU
Viyana bozgunu sonrası başıboş kalan ordu, Balkanlarda
sürekli olarak gerilemeye devam etti. 8 Eylül 1688’de Belgrad düştü. Osmanlı
ricali bu hezimete mukabil sulh talep etti.
Osmanlı ordusunda isyanlar, disiplinsizlikler durumu daha da
içler acısı hale getirdi. Asker sayısı da yetersizdi bu sebeple nefîr-i âm tertip
edildi.
Kırım Hanı Selim Giray bu dönemde can simidiydi Osmanlı için.
1690’da Kanije kalesi düştü.
Fazıl Mustafa Paşa Temmuz 1690’da serdar-ı ekrem sıfatıyla
Avusturya seferine çıktı. Belgrad yolu üzerinde kaybedilen kaleleri zapt ederek
ilerledi. Kasım 1690’da Belgrad zapt edildi.
Haziran 1691’de hastalanan padişahın yerine kardeşi Ahmet
hükümdar oldu.
Salankamin (Slankamen) muharebesi
Tuna’yı geçmeye çalışan ordunun az bir kısmı nehrin öte
yanına geçtikten sonra takviye kuvvet beklemeden düşmanı takip etti Köprülüzade
Paşa. Bu acelesiyle cephede zor duruma düştü ve sonrasında alnından vurularak
şehit düştü.
Yirmi Altıncı Bölüm
1697’DEN 1699’DA KARLOFÇA MUAHEDESİNE KADAR DÖRT CEPHEDE SAVAŞ
II. Ahmet’in vefatından hemen sonra II. Mustafa tahta geçti
ve pek çok seferler düzenledi. Küçük başarıların yanı sıra Zanta hezimeti bu
dönemde yaşandı.
Lehler bu dönemde Kamaniçeyi aşmaya gayret edip
başaramadılar.
Venedikliler bu dönemde pek çok kıyı şehrini tahrip edip
bazı adaları işgal etti. Venedik, Arnavutları tarafına çekerek Bosna
yakınlarına kadar sokuldu.
Papa’nın teşvikiyle Ruslar bu dönemde Kırım üzerine saldırılara
başladılar. Azak kalesine yoğunlaşan Rus saldırıları orduyu yıprattı. Temmuz
1697’de Azak kalesi düştü. Azak kalesini alan Ruslar bu suretle Karadeniz’e
inmiş oldular.
Yirmi Yedinci Bölüm
KARLOFÇA MUAHEDESİ
1683’ten itibaren 16 sene boyunca üç, dört cephede devam
eden savaşlar Osmanlı devleti için tam bir yıkım oldu. Balkanlara inen düşman
Edirne'yi tehdide başlamıştı.
Karlofça’daki görüşmeler ve tartışmalar tam dört ay devam ederek
otuz altı celse sürmüş, sert ve çetin müzakerelerle inkıtaa pek yakın ânlar
olmuş ve nihayet sulh kararını imzalamağa mezun olmayan Rusya hariç olarak üç
devletle yirmi beşer sene müddetle ayrı ayrı muahede ve Rusya ile de üç sene
için mütareke imzalanmıştır, 26 Ocak 1699.
Karlofça muahedesi, Osmanlıların askerî kudretinin mühim
surette za’fa uğradığını meydana koymuş ve asırlarca süren düşman üzerindeki
Türk kudret ve satvetini silmiştir.
---
Türk Tarih Kurumu
6. Baskı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder