8 Nisan 2019 Pazartesi

İsmail Hakkı Uzunçarşılı - Osmanlı Tarihi 3

 İsmail Hakkı Uzunçarşılı - Osmanlı Tarihi 3

II. SELİM’İN TAHTA ÇIKIŞINDAN 1699 KARLOFÇA ANDLAŞMASINA KADAR

 

Birinci Bölüm

İKİNCİ SELİM’İN HÜKÜMDARLIĞI VE YENİÇERİLERİN SERKEŞLİKLERİ

Vezir-i âzam, hâzinede yeter para olmadığı için cülûs bahşişi verilmesine imkân olmadığım beyan ile pâdişâhın Belgrad'da kalmasını ve askerin ulufesi verilerek üç gün sonra hareket olunacağını yazdı.

 

Belgrat da askere cülûs in’amı dağıtıldı; verilen para kanunen almaları lâzım gelen miktardan noksandı.

 

Litroz kararı: (Yeniçeriler) İstanbul’a girdikten sonra Şehzade câmii ve Eski odalar önünde durup ileri gitmiyecekler ve Saray kapısını kapatacaklardı.

Şehzade câmii önüne kadar geldiler ve orada durup yürümediler.

Yeniçeriler saraya girip kapıyı kapayarak vezirleri dışarıda bıraktılar.

Sultan Selim:

— “ Cümle bahşiş ve terakkiler verilsin, makbulümdür” deyince kapılar açılıp hükümdar ikindi ezanında Saraya girebilmiştir (974 cemaziyülahır sonları ve 1567 Ocak).

 

İkinci Bölüm

AKDENİZ HAREKÂTI VE YEMEN MESELESİ

Sakız Cumhuriyeti üç dört seneden beri vergisini tamamen ve muntazaman vermeyip (…) düşmana casusluk ettiğinden dolayı hükümetin emniyetini kaybetmişti.

Piyale Paşa 5 ramazan 973/1566’da Çeşme limanına girmiş ve orada kendisini ziyarete gelen Sakız beylerini tevkif eyliyerek sonra adayı işgal edip ele geçirmiştir.

 

Yeni hükümdarın cülusu dolayısiyle Alman imparatoru Sigetvar seferi dolayısiyle bozulan sulhün iadesine muvaffak oldu; yirmi beş maddeyi havi muahede sekiz senelik olmak üzere yapılmıştı (975 ramazan / 1568 Şubat).

 

Kıbrıs adasının zaptı

Kıbrıs adası Bizans’a tâbi iken Milâdî 648 veya 649’da1 ilk defa Müslümanların istilâsına uğramış ve vergiye bağlanmıştı.

760 senesinde Bizans, adayı geri aldı.

Haçlı seferleri esnasında İngiliz kıralı Arslanyürekli Rişar tarafından Bizanslılardan alınarak Gui de Lusignan’a verildi (1192) ve bu tarihten itibaren onun soyu elinde kaldı; bir aralık Ceneviz ve daha sonra Venediklilerin nüfuzu altına düştü ve 1489’da tamamen Venediklilerin idaresi altına girdi.

 

Osmanlı devleti Suriye ve Mısır’ı alıp Kuzey Afrika’nın en mâmur kısmına sahip olduktan sonra Kıbrıs adasının elde edilmesi zaruret halini almıştı.

 

İkinci Sultan Selim, Sokullu’ya aleyhdar olan Lala M ustafa Paşa ve Yahudi Yasef Nasi’nin teşvikleri ve Müftü Ebüssuûd Efendi’nin fetvası üzerine şarabı ile de meşhur olan Kıbrıs’ın alınmasına karar verdi.

 

İspanya kıralı İkinci Filip, Papa ve M alta şövalyeleri ile Venedik arasında bir ittifak vücûda geldi.

Müttefiklerin donanma miktarı muhtelif kısımlardan 206 gemi ile 1300 top, onaltı bin askerle 36 bin gemici ve kürekçi idi.

Meyis adası önüne kadar geldilerse de orada fırtınaya tutuldular.

…donanmanın fırtınadan hasara uğraması sebebiyle müttefikler harbe cesaret edemiyerek (…) muharebeyi gelecek seneye bıraktılar.

 

Adanın zaptına vezir Lala Mustafa Paşa serdar tayin edilip denizdeki donanma faaliyetine de tecrübesine binaen II. Selim’in kızının kocası Vezir Piyale Paşa memur edildi.

Serdar Lala Mustafa Paşa elli bir gün muhasaradan sonra Lefkoşe’yi aldı (8 rebîulâhır 978 / 9 Eylül 1570).

1571 Ağustosunda Magosa alındı.

…adaya Anadolu’dan Konya, Karaman, Niğde, Kayseri sancaklarından göçmen naklolundu.

 

Lepanto - İnebahtı muharebesi

1571 Mayısının yirmi beşinde akdedilen Venedik-İspanya andlaşmasında daimî surette Türklerle mücadele edilmesini havi bir madde de vardı. Mukaddes ittifak denilen bu anlaşmaya Toskana, Ceneviz, Savua, Malta, Ferrara, Parma gibi küçük beylikler de girmişti.

Müttefik donanmasının başkumandanlığı İspanya kıralı II. Filip’in kardeşi ve Şarlken’in tabiî oğlu yirmi üç yaşındaki Don Juan’a verildi. Mesina'da toplanan donanma, Doğu Akdeniz’e doğru hareket etti.

Osmanlı donanması buradan hareketle Mora’daki Navarin limanına gelerek orada vaziyeti tetkik etti.

Pertev Paşa Adriyatik denizinde bir nümayiş yaparak Venedik şebrini tehdit etti ve sonra Korfo ve Kefalonya adaları vurularak İnebahtı (Lepanto) körfezine gelindi.

Pertev Paşa, cenkçi ve kürekçi noksanlığı sebebiyle İnebahtı limanında müdafaa tertibatı alınarak düşmanın tecavüzü halinde müdafaa muharebesi yapılmasını söyledi.

Kaptan-ı derya Ali Paşa bu fikirlere şiddetle itiraz etti ve düşmana taarruz etmesi hakkında kat’î emirler aldığından bahseyledi; bunun üzerine taarruza karar verildi.

 

Deniz savaşı İnebahtı körfezinde oldu.

Osmanlıların savaşa iştirak eden donanma mevcudu 224 ve müttefiklerin ise 278 idi.

…bu deniz muharebesi güneşin doğmasiyle başlayıp batıncaya kadar devam etti. Yüz doksan Türk gemisi ya battı veya düşmanın eline geçti; karşı tarafın gemi zayiatı az olmakla beraber insanca telefatı çoktu.

 

Bu Lepanto muharebesinde Uluc Ali Paşa sağ cenah kumandam idi. Kendi cephesindeki düşmanın sol cenahım perişan edip (…) merkez donanmasının mağlûbiyetini görünce müteessir bir halde harp sabasından çekildi.

 

Uluc Ali Paşa, bu acı haberi Edirne’de bulunan pâdişâha bildirdi ve gösterdiği ehliyete binaen kaptan paşalık kendisine verildi.

Uluc lâkabı Kılıç’a tebdil olundu.

 

İnebahtı galibiyeti Avrupa’da büyük şenliklerle tes’id edildi. Alman gemiler, kaptan paşa gemisinin fanusları (fenerleri) ve sancakları Frenk memleketlerinde ve sahillerdeki şehir ve kasabalarda teşhir edildi (s. 20).

 

…bir kış içinde yeni ve mükemmel bir donanma her şeyi ile hazırlanmış ve Kılıç Ali Paşa kumandasında olarak 1572 Haziranı iptidasında (980 safer) ikiyüz elli parça gemi İstanbul'dan Akdeniz’e hareket etmişti.

 

İnebahtı muharebesinde kıymetli denizcilerin ölümü daha sonraki senelerde donanmamızın eski satvetini kaybetmesinde mühim âmil olmuştur.

 

Yemen meselesi

Yemen’in Kızıldeniz sahiline düşen Zübeyd kısmında sözde Osmanlı hâkimiyetini tanıyan beyler ve Yeniçeriler idareyi ele almak için birbirleriyle uğraşırlarken Yemen’in dağlık mıntıkasında bulunan Zeydiyye hanedanı meydanı müsait bularak Yemen’i elde etmek için ortaya atılmışlardır.

 

Sinan Paşa Yemen'e geldikten sonra Aden şehri alındı. Sinan Paşa San'a ile diğer yerleri zaptettiğinden Topal Mutahhar itaate mecbur oldu.

 

Kıbrıs muhasarası esnasında, Tunus’u elde bulundurabilmek için lüzumlu olan Halkulvad veya Kalbend (Goletta) İspanyolların ellerinde kalmıştı.

Sinan Paşa, Kaptan-ı derya Kılıç Ali Paşa ile birlikte Tunus’a gitti.

…kırk bin kişilik bir kuvvetle üç günde Tunus alındı.

Halkulvad kalesi şiddetle mukavemet etti; fakat bir aydan fazla dayanamadı ve nihayet iki yüz topuyla beraber düştü (1575).

 

Üçüncü Bölüm

SÜVEYŞ, DON, MARMARA VE KARADENÎZDE KANAL AÇMA TEŞEBBÜSÜ

Süveyş kanalı işi

Osmanlı donanması Hind, Aden ve Umman denizlerinde Portekizlilere karşı bir başarı sağlayamamışlardı.

Sumatra adasiyle Malaka yarımadasının ve diğer bazı adaların hükümdarı bulunan Sultan Alâüddin, Portekiz’lilerin tazyikinden korkarak 975 H ./1567 M. yılında Hüseyin adında bir elçisini İstanbul'a yollayarak asker, top ve harp levazımı istemişti.

 

12 Recep 975 tarihiyle (1568 Aralık) Mısır beylerbeğisine Akdenize bir kanal açılarak donanmanın Kızıldenize geçmesinin zarurî olduğu ve bunun için gerekli hesap çalışmasının yapılması emredildi.

Cihan iktisadiyatında mühim değişiklikler yapacak olan bu büyük işin neden akamete uğradığı bilinmemektedir.

 

Don — Volga kanalının açılmasına teşebbüs

Timur Han’ın, Altınordu hükümdarı Toktamış Han üzerine yaptığı seferler ve tahribat neticesinde Altınordu hanlığı sukut etmiş ve daha sonraları bu hanlığın merkezi olan Ejderhan (Hacı Turhan), Moskova kinezi Müdhiş İvan’ın (1462 — 1505) eline geçmişti (s. 33).

 

Rusların Ejderhan'ı alarak Kafkasya ve Orta Asya'ya doğru yayılmaları, Azak denizi vasıtasıyla Karadeniz'e inmek istemeleri gibi evvelden önlenmesi icap eden vaziyetler de vardı.

 

(Don — Volga kanalı) Rusların Volga havalisinden elleri kesilecek, eski bir Türk ve Müslüman şehri olan Ejderhan ve etrafı devletin nüfuzu altına girecekti. Bundan başka İran üzerine yapılacak seferlerde de Hazer denizi vasıtasıyla asker, zahire ve harp levazımı yetiştirmek kabil olacaktı.

 

Sokullu Mehmed Paşa faaliyete geçmeğe karar verdi.

…kanal açılmasında çalışacak geri hizmet erbabı ve Rusların muhtemel taarruzlarına karşı asker tedarikine başlandı ve keyfiyet Kırım hanı Devlet Giray’a da bildirildi ise de Devlet Giray bu kanal projesine muhalefet etti.

 

Kanal işi kendisine havale edilen Kefe beyi Kasım ’a beylerbeğilik verilmişti. Kasım Paşa Kırım hanının itirazlarını dinlemedi ve bütün hazırlıklarını yaptıktan sonra (…) 1569 Ağustosunda (977 rebîulevvel) işe başlanarak üç ay sürdü. Amele çalışırken askerin de Ejderhan kalesini zapt etmesi münasip görüldü. Bu faaliyet neticesinde iki nehir arasındaki mesafenin üçte biri kazıldı.

Muhalif propaganda ve yaklaşan kış mevsimi çalışmalara ara verilmesini gerektirdi.

Kasım Paşa hem Rus Ejderham muhasarasını ve hem de kazı işini terk ederek Azak tarafına çekildi.

 

Marmara — Karadeniz kanalı

İznik gölü ve Sakarya nehri vasıtasıyla Marmara ile Karadeniz’in birleştirilmesi işi…

…evvela Kanunî Sultan Süleyman zamanında ele alınmış…

999 H./1591 M. de bu kanal işini ikinci defa ele almış…

III. Murad lüzumsuz olduğuna karar verip projeden vaz geçmiştir.

 

Altıncı Bölüm

SOKULLU MEHMED PAŞA’NIN HİZMETİ, ŞAHSİYETİ VE ŞEHADETİ

Kıbrıs'ın zaptı hakkındaki mütalaası hariç olarak hemen hiç bir iş ve kararını reddetmemiş ve o da bir hükümdar gibi tam serbesti ile devlet işlerini görmüştür.

İkinci Selim Sokullu Mehmed Paşa’yı iş başında tutmak gibi isabetli hareketiyle sekiz sene endişesiz muvaffakiyetli bir devir geçirmiştir.

İkinci Selim öldüğü zaman elli yedi yaşında olup en büyük oğlu Murad, Manisa’da sancakbeyi bulunuyordu.

 

Selim’in Murad’tan başka Mustafa, Osman, Süleyman ile diğer iki şehzâde, Fatih Sultan Mehmed’in koyduğu kanun mucibince boğularak babalarıyla aynı günde Ayasofya câmii yanındaki türbeye defnedildiler (s. 42).

 

Murad kayıkla gelip Sultan Bayezid köşkünde vezir-i âzam ile ilk görüşmede Sokullu’nun elini öpmek istemiş, fakat Sokullu, pâdişâhın ayağına kapanarak eteğini öpmüştür.

 

…Sokullu’nun nüfûzu her gün geçtikçe bir az daha azalmakta, buna mukabil sarayın, nedimlerin, muhasiplerin ve saray dışındaki bir zümrenin tesiri devletin inhitatı başlangıcı olarak kendini göstermekte idi.

 

İşlere müdahale edenlerin başında pâdişâhın validesi Nurbanu Sultan’la zevcesi ve Şehzâde Mehmed’in validesi Venedik’in Bafo ailesine mensup Safiye Sultan vardı. Bu iki kadın birbirine rakipti.

…bu iki kadın arasındaki rekabet bunların adamlarının türlü vesilelerle hükümet işlerinde müessir olmalarına sebep oldu. Sarayda ve dışarda sözü geçen kadınlardan birisi de Ganfeda ismindeki kethüda kadındı; bu, pâdişâha takdim edilecek cariyeleri yetiştirirdi, Nurbanu’nun ölümünden sonra Canfeda’nın nüfûzu yalnız sarayda değil hükümet işlerinde de kendini gösterdi (s. 43).

 

Sultan Murad kadınlarının, musahibelerinin tesirleri altında lüzumsuz ve zararlı müdahaleleriyle hükümet işlerinin ve devlet nizamının bozulmasına sebep olmuştur.

 

Beşinci Bölüm

KUZEY AFRÎKA OLAYLARI

Portekiz krallığı Fas’ta da rol oynayarak burayı nüfûzu altına almak istiyordu.

…onaltıncı asrın ikinci yarısında Fas’ta Şürefây-ı Sâdiye denilen bir aile hükümdarlık ediyordu.

İspanya’nın eski nüfûzunu kaybetmesi üzerine Fas hükümdarı Mevlây Mehmed Mütevekkil Alellah (1574-1578) İspanya dostluğunu terk ile o sıralarda kuvvetli bulunan Portekizlilerle uyuştu.

Fas hükümdar ailesi içinde Osmanlılara dost birinin hükümdar olması kararlaştırıldı.

Fas ordusu mağlûp oldu ve Abdülmelik Fas’a girip hükümdar ilân edildi (s. 46).

 

Portekiz ve İspanya ittifak ederek Fas’a saldırdılar. Vukua gelen şiddetli bir muharebede Don Sebastiyan (Portekiz kralı) mağlûp oldu.

 

Dördüncü Bölüm

II. SULTAN SELİM’İN ŞAHSİYETİ VE OĞLU III. MURAD

930 receb /1524 nisan’da doğmuştur. Orta boylu kumrala yakın sarışın ve gök mavisi gözlü, kumral sakallı olup validesi Hurrem Sultan’a benzemekte idi; lisanında lükent denilen tutukluk vardı;

…avcılıkta, yay çekmekte fevkalâde mehareti olup rivayete göre zamanında ondan daha kuvvetli yay çeken yoktu; rengi sebebiyle Sarı Sultan Selim diye anılmaktadır.

II. Selim kırk dört yaşında Osmanlı hükümdarı olmuştur. Kendisi tenperver, zevk ve safaya düşkün olup ordusunun başında hiç bir sefere gitmeyen ilk Osmanlı hükümdarıdır.

Bir gün sarayda yaptırmış olduğu hamamı gezdiği sırada ayağı kayarak düşüp hastalanmış ve bir müddet sonra da bu yüzden vefat etmiştir (18 şaban 982/aralık 1574).

 

Kıbrıs zaptının Osmanlı devleti aleyhine bir haçlı seferinin çıkmasına sebebiyet vereceği için böyle bir maceraya atılmanın aleyhinde bulunmuştu.

 

Sokullu Mehmed Paşa, kayın pederi olan II. Selim zamanında hiç bir kimseyi hükümet işlerine müdahale ettirmemiş ve bütün mes’uliyeti üzerine alarak iş görmüştür.

 

Sokullu’nun sadaretinin uzaması aleyhtarlarını faaliyete sevk etti: Sokullu’ya aleyhtar olanların başında pâdişâhın musahibi İsfendiyar oğlu Şemsi Ahmed Paşa ile Murad’ın kadılıkdan defterdarlık vererek beraberinde İstanbul'a getirdiği Kara Üveys ve pâdişâhın, kerametine kail olup kendisine şeyh yaptığı Şeyh Şücâ’ ve Lala Mustafa Paşa vardı.

 

…artık müstakil bir divan-ı hümâyun yoktu; pâdişâha tesir ederek muvafakatini alanlar, hatt-ı hümâyunla tepeden inme tebligat ile işlerini görüyorlardı.

 

Sokullu Mehmed Paşa, hakkında yapılan istiskallere rağmen işine devam ediyordu.

…devlet işlerini görüştüğü sırada kendisinden sadaka isteyen bir meczup boşnak, divana geldi; vezir-i âzam ona para vereyim derken kolunun içinde sakladığı hançerle memesi altından Sokullu’yu yaraladı; yaranın tesiriyle vezir-ı âzam 987 senesi şabanının sekizinci çarşamba günü (30 eylül 1579) akşam namazını müteakip vefat ederek Eyüp’teki türbesine defnedildi (s. 54).

 

Yedinci Bölüm

İRAN SEFERLERİ

Şah Tahmasb’ın ölümü

(Tahmasb’ın oğlu) Haydar’ın validesi olan Gürcü kadın, rivayete göre, oğlunu bir an evvel hükümdar yapmak için Şah Tahmasb’ı zehirleterek Haydar’ı şah ilân ettirmişti.

Kızlarından Perihan sarayın Gürcü nüfuzu altına girmesini istemedi. Alamut zindanında yatmakta olan kardeşi İsmail’i (Şah İsmail) hükümdar ilan etmeye muvafık oldu.

Şah İsmail beng bağımlısıydı, idari teşkilatın ileri gelenlerinden pek çok kişiyi öldürttü. Osmanlı’yla olan barış siyasetini bozdu. 1577’de aşırı dozdan dolayı öldü.

1578’den itibaren Osmanlı istilâsı başladı.

Aşiret reisleri birbirleriyle uğraşıyorlar ve bundan istifade eden Osmanlı kuvvetleri kolaylıkla ilerliyorlardı.

 

Çıldır muharebesi

Ardahan’dan Gürcistan'a giren Lala Mustafa Paşa ile buna karşı çıkan İran serdarı Tokmak Han arasındaki ilk muharebe 986 H./1578 M. de Çıldır'da yapılmış, Lala Mustafa Paşa’nın galip gelmesiyle Gürcistan istilası başlamış.

Muharebeler devam etti. Nihayet Şah Abbas muharebeye son vermek istediğinde muahede yapıldı (998 cemaziyülevvel). Şah Abbas bundan sonra askerî ve İdarî teşkilâtı tesise gayret etti.

Şah Abbas, Osmanlılardan intikam almak için hem içeriden hem dışarıdan faaliyette idi.

Celâli eşkıyasının zuhuru Şah Abbas için bulunmaz bir fırsattı. Tebriz, Revan havalisinde ilerleme fırsatı buldu.

Çağalazâde Sinan Paşa kumandasıyla o tarafa kuvvet sevkedildi (1013 H. /1604 M.). Maiyetindeki askere söz geçiremeyince ilerleyemedi. Bölgeye kumandan tayin etmek yıllar sürdü… Nihayet Kuyucu Murad Paşa bölgeye tayin edildi (1019 H. /1610 M.).

Şah Abbas, ele geçirdiği yerlerin hasılatından her sene Osmanlılara iki yüz yük ipek vermek suretiyle bu uyuşma teklifinde bulundu. Teklif kabul edildi fakat aradan geçen üç yılın sonunda İran tarafından verilen sözler tutulmadı ve harb yeniden başladı.

 

Sekizinci Bölüm

YENİ BİR HAÇLI İTTİFAKI VE NEMÇE MUHAREBESİ

Bosna hududunda Dalmaçya’daki Uskok denilen haydutların Türk topraklarına taarruzları devam ediyor, Türk beyleri de buna aynıyla mukabele ediyor.

Huduttaki çatışmalara rağmen Nemçe (Avusturya) ile 1590’da saldırmazlık anlaşması 8 sene süreyle yenilendi.

Antlaşmaya rağmen Telli Hasan Paşa Avusturya topraklarına akınlar düzenledi.

Sultan III. Murad bu akınlardan dolayı Paşa’yı sert bir dille uyardı.

Telli Haşan Paşa 1002 H. /1593 M. de Hırvatistan hududunda Sisek (Siska) kalesini muhasarayı müteakip yaptığı son bir akında köprünün yıkılması üzerine kendisi ve beraberinde pek çok hudut beyi ve yaklaşık 18 bin asker telef oldu.

Bu olayın üzerine sadrazam Sinan Paşa’nın ısrarıyla Nemçe'ye harp ilân edildi.

Erdel kralıyla Eflâk ve Boğdan voyvodaları Papanın teşvikiyle Alman imparatoruyla ittifak yaptılar.

Eflâk beyi Mihal’in isyanı Osmanlı ordusunun başına büyük işler açtı. Osmanlı kuvvetlerinin Bükreş ve Tergovişte’yi işgal ettiği sırada Mihal’in taarruzu üzerine ricat edildi. Bu ricat sırasında bataklığa düşen askerin çoğu telef oldu. Mihal yetişerek kuvvetlerimize baskın yaptı. Bu baskında ordu gerisinde kalan akıncıların hepsi denecek kadarı imha edildi; bundan sonra Osmanlı akıncılığı hemen tamamen söndü (1595).

III Murat öldü yerine III. Mehmet başa geldi. Yeniçerinin ısrarıyla ordunun başına geçmek zorunda kaldı.

 

Eğri seferi ve Haçova meydan muharebesi

Ordu 21 haziran 1596 (24 şevval 1004)’de hareket etti. / madenleriyle meşhur olan Eğri (Eğre-Erlav) üzerine gidilmesine karar verdiler.

Eğri kalesi alındıktan sonra ordu Haçova’ya geldi.

Evvela Hadım Cafer Paşa kumandası altındaki on beş bin kişilik bir kuvvet sevk edildi. Sayıca çok üstün olan düşman ordusu orduyu ezdi. Osmanlı ordusu cepheye sevk ettiği az sayıdaki takviyelerle asker kaybetmeye devam etti.

Nihayet başında padişah bulunduğu halde bütün ordu muharebe alanına girdi. Düşmanın saldırıları askeri geri püskürttü. Düşman bir ara sultanın çadırına kadar ulaştı. Padişah’ın maiyyeti olan iç oğlanlarından bir kısım eğerli eğersiz atlara binip kaçmışlardı. Düşman askerleri yağma ve talana başladı.

…seyis, aşçı, deveci, katırcı ve karakullukçu denilen hademe güruhu bu çadırları zapteden düşman üzerine kazma, odun yarması, balta, lobud, odun makulesi şeylerle hücuma geçip bir kısmını haklayıp “Kâfir kaçtı” diye her taraftan bağırmağa başlayınca dağılmakta olan asker düşman üzerine saldırdı. Öncü kumandanı Çağala zâdede gizlendiği pusudan çıkarak süvarileriyle düşmanın arkasından hücuma geçti. Osmanlı ordusunun sağ cenahını bozmuş olan yirmi bin düşmanı bataklıklara sokarak imha etti. Akşamdan yatsıya kadar olan sürede yaklaşık 50 bin düşman askeri tepelendi. Devamında düşman dağıldı ve muharebe kazanıldı. Padişah savaşa devam etmedi derhal saraya döndü. Çağala zâde baş vezir oldu ve kısa sürede ülkenin başına büyük belalar açmağa muvaffak oldu (Kırım hanlığına fitne soktu, yeniçeriler arasında dirliği/düzeni bozdu).

 

(Kanije’de “Karapençe)

 

Dokuzuncu Bölüm

ANADOLU İSYANLARI YE KUYUCU MURAD PAŞA

Kanunî Sultan Süleyman’ın son senelerinden itibaren / softa hareketleri görülmektedir.

Devlet idaresinin bilhassa eyaletlerde iyi ellerden çıkması, paranın ayarının bozulması, vergi tazyiki sebebiyle çiftini bozan köylünün dağılması / toprağın işletilmemesi sebebiyle husule gelen buhran ve bunlardan başka eyaletlerde bulunan yeniçerilerin, arsızlıkları / şımarıkça hareketleri ve devletin esas süvari kuvveti olan tımarlı sipahinin ihmal edilmesi, kaza kadı veya naiplerinin muhtelif vesilelerle köy halkım sızdırmak için gayri meşru yollar tutması devlet bünyesini için için kemirmekteydi. Uzun süredir kaynamakta olan gerilim uzun süren İran ve Avusturya seferleri sırasında nihayet patlamıştı.

Avusturya ile olan muharebenin uzaması dolayısıyla halktan zaruret icabı yeni yeni gelirler tarh edilmişti. Bunların bir kısmı hazineye gelmeyip kadı, çavuş ve mübaşirlerin ellerinde kalıyordu.

Ordunun uzun süre seferde bulunması / ayaklanmalara fırsat verdi. Bu isyanın genişlemesine sebep de Haçova meydan muharebesinden kaçan tımarlı sipahilerin yoklama neticesinde dirliklerinin ellerinden alınması idi.

Vezir-i azam Çağala zâde Sinan Paşa meydan muharebesinden kaçan kapıkulu halkıyla tımarlı sipahilerin dirliklerini kestikten başka ele geçenleri öldürüp mallarını müsadere etmeğe başlamıştır.

…adavete hedef olanlar can korkusuyla Anadolu’ya kaçarak orada isyana meyyal muhitlerde cemiyetler teşkil etmişlerdi.

 

Celâli adıyla zikredilen zümreler arasında meşhurlarından birisi Karayazıcı şöhretiyle anılan Abdülhalim idi.

Sivas eyaletine bağlı sancaklardan birinin mütesellimi idi. Harb esnasında ordu bunun yerini değiştirmek istemiş, bu karara razı olmamış, teslim almak üzere bulunduğu sancağa gelen yeni sancak beyini, yanına topladığı reaya ve levendlerle katletmiştir. Daha sonra üzerin sevk edilen kuvvetleri mağlup etmiş ve nihayet Urfa’yı zapt ettikten sonra kendini Halim Şah Muzaffer Bâdâ namıyla hükümdar ilan etmiştir. Askeri bir teşkilat kurup küskün olan devlet adamlarını etrafına toplamaya başlamıştır.

Bağdat valisi Vezir Sokullu zâde Hasan Paşa’nın kuvvetleri Elbistan yakınlarında Karayazıcı’nın ilerleyişini durdurmuştur. Mağlup olduktan sonra Karayazıcı otuz bin civarındaki kuvvetiyle Samsun taraflarına çekilmiştir (1009 H. 1601 M).

Sokullu zâde, Karayazıcı’yı takip ederek Tokat'a kadar gelmiş ve bu sırada Karayazıcı’nın ölümü sebebiyle gailesi bitti diyerek işi gevşetmişti. Karayazıcı’nın yerine geçen kardeşi Deli Hasan, Sokullu zâde’yi muhasara etmiş ve kurşunla vurarak maktul düşürmeyi başarmıştır. Üzerine sevk edilen kuvvetleri mağlup eden Deli Hasan’ın cesareti artmış, Anadolu Beylerbeylerinin merkezi olan Kütahya'ya gelip şehri yaktıktan sonra Afyon Karahisar tarafına gitmiştir.

Osmanlı İdaresinin Anadolu'ya bakamaması âsilerin yüze çıkıp şımarmalarına sebep olmuş, arsızlıkları halkı zorda bırakmıştır. Avusturya Muharebesi ile meşgul olan hükümet Deli Hasan işini tatlıya bağlamak istemiş, yaptığı kanunsuz işlere göz yumuldu. Deli Hasan’a Bosna beylerbeyliği verilerek Avusturya seferine gönderilmiştir. Deli Hasan gönderildiği yerlerde dirliği bozdu. Bir ara Osmanlı’ya karşı ittifak etmek üzere Papa’ya mektuplar gönderdi (Peçevi). Tiryaki Hasan Paşa bu arsızın hakkından geldi.

 

Deli Hasan’dan sonra sekbanlıktan yetişme Tavil Ahmed Anadolu’daki isyanlarda başı çekmeye başladı. Şehrizar beylerbeyliğini vermek suretiyle bunu susturmak istedi fakat başarısız oldu. Tavil Ahmed’in oğlu Mehmet, sahte bir fermanla Bağdat valiliğini ele geçirdi (M. 1606). Osmanlı Bağdat’ı ancak 1 yıl sonra bundan geri alabildi.

 

Canboladoğlu Ali Paşa / Bunun büyük ceddi Canbolad Bey aslen Kürd olup Yavuz Sultan Selim zamanında Kilis taraflarına iskân edilerek orası kendisine yurtluk, olarak verilmişti.

1605 senesinde Çağala zâde Sinan Paşa İran seferinde başarısız oldu. Mağlubiyete Canboladoğlu Hüseyin Paşa sebep oldu diyerek onu idam etti. Bu hâdise üzerine Hüseyin Paşa’nın kardeşi veya biraderinin oğlu Ali Paşa otuz bin kişilik kuvvetleriyle birlikte isyan ettiler. Canboladoğlu Ali Paşa Şam Trablus’unu zapt ve daha sonra Humus ve etrafına yayılıp istiklâlini ilân etti. Hutbe okutup para bastırdı. 1607 senesinde yabancı ülkelerin idarecileriyle haberleşmeye başladı.

 

Celâli muharebelerinde Kuyucu lakabını almış olan vezir-i azam Murad Paşa Zidvatoruk muahedesi imza edildikten sonra isyanları ele aldı. İptida, hükümdarlığını ilân etmiş olan Canboladoğlu üzerine yürüdü. Bu sırada Manisa, Bursa ve havalisinde en korkunç Celâli olan Kalenderoğlu vardı; Murad Paşa İstanbul'la rabıtasını temin için yolu üzerindeki Kalenderoğlu’na güler yüz gösterip kendisine memleketi olan Ankara sancak beyliğini verdi ve yolu üzerindeki diğer asileri de affetti.

Murad Paşa Konya’da asilerden Saraçoğlu Ahmed Bey'i idam etti. Silifke ve Adana’daki asileri hallettikten sonra Belan boğazının güneyindeki ovada Canbolad oğlu’nun kuvvetleriyle çarpıştı. Canboldaoğlu ve onun müttefiklerinden Lübnan emiri Maanoğlu Fahreddin ile bütün dürzü kabileleri kaçtılar. Canboldaoğlu bir yol bulup İstanbul’a ulaştı ve saray onu affetti. Hükümet Canboladoğlu’na Temeşvar eyaletini verdi ve bir sene kadar orada kaldı. Halk bu şakiden razı değildi. Murad Paşa, Belgrad’a çekilen Canbolatoğlu’nu saklandığı bu yerde boğdurtmuştur.

 

Murad Paşa daha sonra, Bağdat'ı Taviloğlu Mustafa’nın elinden aldı. Murad Paşa bundan sonra en tehlikeli olan Kalenderoğlu üzerine yürüdü. Kalenderoğlu’nun kuvveti o sıralarda İstanbul’u tedirgin edecek seviyedeydi. Kalenderoğlu eşkıyasından bazılarının İstanbul’a gelip yangın çıkarmak suretiyle telâş ve heyecanı arttırmağa kadar (Sabotaj) cesaret ettikleri mühimme defterlerinde zikredilmektedir.

Murad Paşa, Kalenderoğlu’nun kuvvetleriyle Göksün boğazında karşılaştı. Kalenderoğlu’nun kuvvetleri bozuldu, çok telef verdi ve önce Doğu Anadolu’ya kaçtı. Kuvveti tamamen bozulduktan sonra İran taraflarına çekildi.

Murad Paşa bu işleri kotardığı dönemde ihtiyar rivayete göre doksanlarındaydı. Kalenderoğlu’nu halleden Kuyucu Murad Paşa Bayburd’a geldi ve bu bölgeyi asilerden temizledi.  

Padişahın yanındaki akıl hocaları, Paşa’yı İran seferine memur etmek istediler ve bu maksada matuf bir hatt-ı Hümâyun gönderdiler. Paşa bu emri makul bir üslupla geri çevirdi. Önce içerideki düşmanın halledilmesi gerektiğini bildirdi. Paşa 1608’de İstanbul’a döndü. Yanında Celâlîlere ait dört yüz bayrak getirdi.

Murad Paşa, Canboladoğlu ve kalenderoğlu gibi büyük Celâlîlerle uğraşmak isterken diğer bir kısım Celâlîlere güler yüz gösterip onları birer vazife ile oyalamıştı. Murad Paşa İstanbul’a döndükten sonra. İran üzerine sefer vardır diye haber gönderdiği asi Yusuf Paşa’yı okşayarak ele alıp hakkından geldi. Asi Muslî Çavuş’u da Konya’ya davet edip orada hallettirdi.

Murad Paşa, yalnız Celâlîleri değil onlarla uzaktan ve yakından temasları olan, onlara yataklık edenleri hatta aralarında bulunan çocukları bile sonradan şekavete sülük eder diye öldürtmüştür. Kuyucu Murad Paşa’nın üç sene süren temizleme faaliyeti neticesinde mecmuu altmış beş bin kişinin katledildiği tahmin edilir.

 

Onuncu Bölüm

XVI. YÜZYIL SONUYLA XVII. YÜZYIL BAŞINDA İDARÎ DURUM

Üçüncü Murad / (1574-1595)

…zayıf iradeli, tesirler altında hareket eden bir hükümdardı. İlk zamanları vezir-i âzam Sokullu Mehmed Paşa’nın idaresi sayesinde iyi gittiyse de onun ölümünden sonra devlet idaresine valide, haseki sultanlarla musahibe ve bazı paşalar ve saray ağaları müdahale eder olmuşlardır.

…eğlence ve kadına düşkün olup Muradî mahlasıyla Türkçe, Arapça ve Farsça divanları, Fütuhat-ı siyam ve Esrarnâme adında eserleri vardır.

 

Üçüncü Mehmed / (1595 -1603)

...alışılan devlet işlerine müdahale, daha geniş ölçüde devam etmiştir. Sancak beyliğinin saltanata gelen son Osmanlı padişahı budur.

On altı yaşındaki büyük oğlu Şehzâde Mahmud, hariçle mektuplaşması üzerine önce hapsedilmiş daha sonra boğdurulmuş. Şehzadenin aklını çelen şeyh ile şehzadenin validesi ve diğer vasıta olanları denize attırmıştır. III. Mehmed oğlunu öldürdükten yedi ay sonra vefat etmiştir

 

Birinci Ahmet / (1603 -1617)

…çocuk denecek yaşta bulunması sebebiyle devlet işlerinde bizzat hareket edecek halde bulunmadığından bütün hareketlerinde tesir altında idi. Dinî taassubu pek fazla olup aynı zamanda vefasızdı. Devlet işlerini bizzat takip ederse de emrini tesir altında verir ve üzerinde kim, nasıl müessir olursa öyle olurdu.

 

Estergon fatihi Vezir-i âzam Lala Mehmed Paşa padişahın fevkalâde iltifatına mazhar olmuş ve Avusturya seferine gönderilmiş.

Bu durumları kıskanan ve valide sultan’ın himayesiyle padişah üzerinde müessir olan kaptan-ı derya Derviş Paşa, Lala Mehmed Paşa’nın derhal İran seferine gönderilmesini isteyen bir emir tebliğ ettirdi. Saray bu husustan ısrar edince bu halden müteessir olan vezir-i azama nüzul isabet etti. Padişah İran seferi ısrarına devam edip Lala Mehmed Paşa’yı kahrından öldürmeye muvafık olmuştur.

Sultan Ahmed bundan başka Lala Mehmed Paşa’nın parasına el koymuştur. Paşa’nın yerine geçen Derviş Paşa ise Lala Mehmed Paşa’nın ölümünden sonra geriye kalan tüm varlıklarına el koymuştur.

 

Sultan Ahmed bu vefasızlığını Kuyucu Murad Paşa’ya da yapmak istemiş fakat Kuyucu Murad zekası ve derhal İstanbul’a gelmek suretiyle fitnelere engel olması sayesinde sultanı engellemiştir.

 

Sokullu Mehmed Paşa’nın ölümünden sonra sadrazamlığa çoğunlukla liyakatsiz kişiler gelmeye başladı.

Bu dönemde (Kanuni’den sonra) Valide Sultanlar, vezir-i âzam veya padişah üzerinde müessir olanlara külliyetli rüşvet veriyorlardı. Ücretlerine ilave olarak aldıkları rüşvetlerle semiren vezirlerin içinde en arsız olanları makam, mevki almaya başladılar.

Nasuh Paşa, mühr-ü hümâyun Kuyucu Murad Paşa’dan alınıp kendisine verilecek olursa kırk bin altın ile askere yetecek zahireyi kendi malından vereceğini padişaha bildirmiş…

Devlet merkezinde otorite zaafa uğrayınca eyaletlerdeki beylerbeyi ve sancak beylerinin kanunsuz hareketleri baş göstermiş

 

Yahudiler II. Selim’in validesi Nurbanu ile birlikte saraydaki nüfuzlarının artırdılar. Portekizli Yasef (Jozef) Nasi bu dönemin tüccarıdır.

Saray’da haremin kilercisi bulunan Yahudi Kira Kadın, aldığı rüşvetlerle şehir satın alacak hale gelmişti.

 

Değişmez kural tahakkuk eder, ite köpeğe iltifat arttıkça idari teşkilat dağılır/bozulur.

 

Onbirinci Bölüm

İkinci Osman’ın Hükümdarlığı ve Âkıbeti

Birinci Mustafa

I. Ahmed genç yaşında öldüğünde ardında saltanat için yetişmiş evlâdı yoktu. Bu sebeple teamülün hilâfına olarak yirmi altı yaşında bulunup dimağen hasta olan biraderi I. Mustafa hükümdar ilân edildi.

Sultan Ahmed hükümdar olduğu zaman kardeşinin hayatına dokunmamıştı. Kardeşi Mustafa’yı öldürtmek istediyse de hastadır zararı olmaz diyen devlet adamları buna mâni olmuşlardı.

I. Mustafa hükümdar olduktan üç ay on gün sonra tahttan indirildi. Çünkü cinneti saklanmaz bir hale gelmişti. Mustafa’nın yerine Sultan Ahmed’in on dört yaşındaki oğlu Osman, hükümdar ilân edildi.

Genç hükümdar faal, hevesli fakat tecrübesizdi. Validesi Mahfiruz’un tesiri altındaydı. Validesinden başka hocası Ömer Efendi ile kızlar ağası Mustafa Ağa da genç padişah üzerinde müessirdi. İlk icraatlarından biri babasının ölümünden sonra kendisini değil amcasını padişah ilan edenleri halletmek oldu. Sadaret kaymakamı Gürcü Mehmed Paşa’yı azletti. Şeyhülislâmın elinden de tayin yetkisini aldı.

Padişahın tecrübesizliğini fırsata çeviren vezir-i azam olan İstanköylü Ali Paşa, padişaha birçok hediye takdimiyle göze girdi ve bu parayı tedarik için hayli müsadere yaptı ve padişahın itimadını o dereceye kadar kazandı ki hocası Ömer Efendi ile dar-üs-saâde ağasını da azletmeyi başardı.

 

Lehistan Seferi

Lehistan krallığı o dönemde Boğdan’da huzursuzluğa sebep oluyordu. Bundan başka Karadeniz sahillerinde arsızlık yapan Kazaklara da arka çıkıyorlardı. Çeşitli başka sebepler de ilave olunca genç padişah Lehistan’a sefer düzenlenmesini istiyordu.

Vezir-i azam Ali Paşa, sefer hazırlığı yaparken mesane hastalığından vefat etti ve yerine Bostancı başılıktan yetişme Hüseyin Paşa vezir-i azam oldu. Genç padişah sefere çıkmadan “arkasını” sağlama almak istedi. 16 yaşına gelen kardeşi Mehmed’in hükümdarlığını ilan edebileceğinden endişe ettiği için kardeşini öldürtmeye karar verdi. Bu hususta Şeyhülislâm Esad Efendi’den fetva istedi fakat istediğini alamadı. Şeyhülislâm olmak ümidi içindeki Rumeli kazaskeri Taşköprülüzâde Kemaleddin Efendi bu durumu fırsata çevirdi; padişaha istediği fetvayı verdi. Fetvayı alan genç Osman derhal kardeşini boğdurttu. 29 Nisan 1621’de sefere çıktı. Ordu Boğdan hudutlarındayken yeniçerilerin arasında firar edenler olduğu haberi çıktı. Padişah yoklama yaptırdı. Zabitler bu durumdan müteessir oldular.

Osmanlı ordusu 2 Eylül 1621’de Hotin kalesi yakınına geldi. Kazaklarla takviye edilmiş Leh ordusu mevziisindeydi. Harp o gün başladı ve 25. günün sonunda düşman hala mevziisindeydi. Buna karşın Lehistan içlerine yapılan akınlarda başarılar elde edilmişti. Nureddin Sultan bu savaşta 100 bin düşman askerini esir almıştı.

14 Eylül’de Budin beylerbeyi olup kahramanlığı ile şöhret bulan Karakaş Mehmed Paşa şehit düştü. Bu hadise askerin cesaretini kırmıştı. Karakaş Mehmed Paşa’yı kıskanan vezir-i azam Hüseyin Paşa, bu saldırıya seyirci kalmış, Paşa’ya yardım etmemişti. Derhal azledildi yerine Dilâver Paşa getirildi. 5 Ekim 1621’de Leh elçileri gelip özür dileyerek sulh istediler. Asker padişaha ve padişah da askere gücenik olarak sulhe karar verildi. Ordu 8 Ekim 1621’de geri dündü.

İsyan

Askerden memnun olmayan padişah, orduda ıslahat yapmak istiyor konuyla ilgili çevresindeki akıl hocalarıyla durumu istişare ediyordu. Yeni bir ocak tesis etmek ve bu ocağa Mısır’dan Şam’dan asker temin etmek konuları konuşulur olmuştu. Bu dönemde padişahın hacca gitmek istemesiyle entrikacılara gün doğdu.

Düşmanla daha yeni sulh edilmişken padişahın hac üzere saraydan ayrılmak istemesi askeri çok fazla rahatsız etti. At Meydanında toplanan askerler padişahı bu seyahate teşvik edenler hakkında fetva aldılar ve Osman’ın hocası Ömer Efendi’nin konağım yağmaladılar.

Kabalık toplandığı yerden ayrılmadı. Dar-üs-saâde ağası Süleyman Ağa, Hoca Ömer Efendi, Vezir-i azam Dilâver Paşa, defterdar, sabık kaymakam Ahmed Paşa’nın başlarını istediler. Padişah Osman istekleri reddetti. Asker dağılmadı. Padişahın yanında hazır bulunan ulema ve devlet adamları, askere istediğini vermesini telkin ettiler. Padişah, maiyetindekilerin de bu isyanda dahli olduğunu söylemeye başladı.

İstediğini alamayan askerler Bâb-ı hümayun’dan içeri saraya girdi. Sonra vezir-i azamı, dar-üs-saâde ağasını ve hocayı isteriz diye bağırarak ilerlediler. Enderun önüne ulaştıklarında Sultan Mustafa’yı isteriz diye bağırmaya başladılar ve işin rengi değişti. Haremde buldular devrik ve akılsız Sultan Mustafa’yı. Onu kendilerine baş edindiler.

Sultan Osman bu durumu görünce askerin kellesini istediği vezir-i âzam Dilâver Paşa ile Kızlarağası Süleyman’ın askere teslim etti fakat kâr etmedi, söz ayağa düşmüştü bir kere. Asker, dışarıya gönderilenleri alıp parçaladı. Onlara, ulemadan istediğiniz başka kim varsa verelim dediler fakat asker, padişahı bulmuştu bir kere, başka bir şey istemedi.

Ayaklanan asker, deli Mustafa’yı sultan yapmış oldu.

Devrik padişah Osman, askerin elinden kurtulmanın çaresini aradı, hava karardıktan sonra ağa kapısına geçti. Padişahın yanında bulunan yeniçeri ağası Ali Paşa, askere bu işin para ile halledilmesini teklif ettiği anda canından oldu ve asker, padişah Osman’ı ele geçirdi. Onu alıp orta camiine götürdüler. Yolda taciz ettiler.

Deli Padişah Mustafa’nın eniştesi Davud Paşa veziri azam yapıldı. Davud Paşa ertesi gün orta camide tutulan sabık sultanı Yedikule’ye götürdüler. Kement ile boğmaya çalıştılar, boğuşma uzayınca baltayla omzuna vurup yere düşürdüler. Düştüğü yerde husyeleri sıkılmak suretiyle canı alındı.

Cebecibaşı, ölümüne nişane olmak üzere kulağını kesip yeni padişahın validesine götürdü (Mayıs 1622).

 

Davud Paşa sabık sultan Osman’ı katlettirdikten sonra şehzadelerini de öldürtmek istedi. Haremağalarından zalim biri elindeki topuzu Osman’ın büyük oğluna savurur. Araya giren yiğitler, topuzu kapıp saldırganın parçalar ve bu teşebbüsten kurtulur şehzadeler.

 

Davud Paşa’ya karşı halk “padişah katili” diye söylenmeye başladı. Kapıkulu süvarileri sarayına hücum edip niçin öldürdün diye sorunca, “Sultan Mustafa’nın fermanıyla öldürdüm” deyince bu işten yırttıysa da koltuğunu kaybetti.

…Yeniçeriler de üzerlerindeki lekeyi silmek için padişahın katillerinin cezalandırılmasını istediler.

9 Ocak 1623’te Davud Paşa ve Kilindir Uğrusu denilen padişah katili, Yedikule’de öldürüldü.

Ortalık tam durulmuşken Mere Hüseyin Paşa’nın kışkırtmasıyla yeni bir isyan çıktı. Bu isyan ancak Mere Hüseyin Paşa veziri azam yapılınca sona erdi. Paşa aşırı derecede şımarık ve küstahtı. Birkaç ağır vukuatının ardından görevden alındı. IV Murad döneminde, saklandığı yerde bulunup öldürüldü.

 

On İkinci Bölüm

IV. MURAD’IN CÜLÛSU ANADOLU AHVALİ VE SAFEVİLERLE SAVAŞ

Kemankeş Ali Paşa vezir-i azam olunca işleri yoluna koymak için mecnun padişahın yerine IV Murad’ın padişah olmasını temin etti. Hazine o denem tam takır olduğu için Enderunda bulunan altın ve gümüş eşya darphaneye verilerek para kestirilip bu suretle cülûs bahşişi verildi

Bir padişahı tahttan edip bir başkasını tahta çıkardıktan sonra şımaran vezir işi azıttı.

 

Abaza Mehmed Paşa

Yeniçeri ağası Halil Ağa, Canbulad oğlu’nun hazinedarı olan Mehmet Paşa’yı Kuyucu Murad’ın elinden kurtarıp himayesine almıştı. Halil Ağa’nın rütbesi yükseldikçe Mehmet Paşa da nihayet Maraş Beylerbeyi oldu.

Erzurum Beylerbeyi olduğu dönemde yeniçerileri kaleden çıkarınca hakkında İstanbul’a şikayetler gitti. Şikayetler üzerine yerine bir başkası tayin edildi ve kendisi Sivas görevi verildi. Paşa bu azil kararını tanımadı ve isyan etti.

Sultan Osman’ın katlini bahane ederek isyana devam edip Şebinkaraahisar’ı aldı. Daha sonra Sivas ve Ankara üzerine yürüdü; ele geçirdiği yeniçeri, topçu, cebeci, acemi oğlanı gibi kapıkulu ocağı mensuplarına aman vermeyip öldürdü.

Bu sırada Bağdat, İran şahı tarafından işgal edildi. Vezir Çerkes Mehmed Paşa hem Abaza Mehmet Paşa hem de Bağdat işini halletmek üzere sefere çıktı (Nisan 1624). Mehmet Paşa’nın kuvvetleri dağıtıldı kendisi affolunarak vali unvanıyla Erzurum’a gönderildi. Çerkes Paşa kışlamak üzere Tokat’a çekildi ve orada hastalanıp vefat etti. Yerine vezir Hafız Ahmed Paşa tayin edildi.

 

Bağdat Olayları

o tarafların eşrafından Bekir Subaşı isminde biri subaşılıkta bulunduğu için şöhret ve itibar edinmişti. …her işe burnunu sokmuş, vali olarak gelen beylerbeyileri gölgede bırakmıştı. İdari karışıklıkları fırsat bilerek uydurma valilik emri okutarak Bağdat’ın hükümet tarafından kendisine tevcih edildiğini ilân eyledi (1623).

Hafız Ahmed Paşa Bağdat’ı muhasara edince Bekir Subaşı İran şahına haber gönderip yardım istedi. İran’dan takviye kuvvet gelince Hafız Paşa Subaşıyı Bağdat’tan çıkarmak için ona başka bir eyalet vermek istedi. Teklifleri reddeden Bekir Subaşı Bağdat’ın Şah’a ait olduğunu ilan etti. Bunun üzerine resmi olarak Bağdat valisi ilan edildi. Bunun üzerine İran’dan gelen takviye kuvveti eli boş geri yollamak istedi ve İran’la ilişkiler gerildi.

Şah Abbas Temmuz 1623’de Bağdat önüne gelip şehri kuşattı. Şah, Bekir Paşa’nın oğlu dahil hemen bütün adamlarını kendi safına çekti ve kaleyi zapt etti. Bekir Paşa’ya hazinesinin yerini bildirmesi için işkence edildi. Bu hali seyreden oğlu, babasının karşısında Şah Abbas’la beraber şarap içerdi. Sonra Bekir Paşa’yı bir kayığa koyup üzerine neft döküp Dicle’de yaktılar. Bağdat Şahın eline geçince Bağdat’taki Sünnîler de eziyet gördüler. Şehir baştan başa soyuldu, türbeler hem soyuldu ve hem yıktırıldı. İşi bitince Bekir’in oğlu Derviş Mehmed’i de sürgün etti. Kısa zaman sonra Kerkük ve Musul da şahın eline geçti.

Hafız Ahmed Paşa’nın başında olduğu Osmanlı kuvvetleri Kasım 1625’de Bağdat’ı kuşattı.

Çatışma ve savaşlar dahil olmak üzere muhasara dokuz ay sürdü. Şah’ın direnci kırılmıştı. Ne var ki harp levazımatı bitmiş, asker hasta ve aç… …kapıkulu askerleri ayaklandı bir ara kumandan Hafız Paşa’yı tutsak ettiler. Bu durum şahın işine yaradı. Bağdat kurtarılamadı.

 

On Dördüncü Bölüm

KIRIM HANLIĞI İHTİLÂFI

 

On Beşinci Bölüm

IV. MURAD’IN SALTANATI ZAMANI

IV. Murad on bir buçuk yaşında hükümdar ilân edildiği için işleri Kösem (Mahpeyker) Sultan ile kızlar ağası Mustafa Ağa idare ediyorlardı

Bu dönemde Anadolu’da sipahi zorbaları türemişti. İstanbul’a kadar elleri uzanıyordu. İdari teşkilatta beğenmedikleri kişilerin isimlerini not edip Padişah’tan kellelerini istediler. Padişah yüz vermedi bu arsız, hadsiz taleplere. Asiler dağılmayınca Hafız Ahmed Paşa kurban edildi bunlara.

Ocaklıların isyanları durmak bilmiyor bu dönemde. Sultan Murad isyanların önünü alabilmek için 20 yaşına ulaştığında iyiden iyiye devlet işleri ele aldı ve zorbalara müsamahaya son verdi. Ordunun başında sefere çıktı.

Revan kalesini fethettikten sonra İstanbul’daki şenlikler sırasında kardeşlerinden büyük olan ikisi, Bayezid ile Süleyman’ın boğulmaları emrini verdi. Kalan diğer iki kardeşinden Kasım’ı bunlardan iki yıl sonra, Bağdat seferine çıkmadan evvel öldürttü. 1638’de Bağdat seferine çıktı. Yol boyunca konakladığı muhitlerde hakkında şikâyet aldığı kişileri tutup cezalandırdı. Çok kan dökerek yaklaşık 6,5 ay sonunda Bağdat önlerine ulaşıp şehri kuşattı. 40 gün süren muharebenin sonunda şehri aldı.

Kasr-ı Şirin mevkiinde şahın elçileri kabul edilip bir muahedename yapıldı. Hudut ihtilafları giderildiği gibi Peygamberin ehlibeytine, halifelerine, ashabından bazı kişilere kötü söz söylenmeyeceği hususunda da antlaşma yapıldı.

Böylece 1623’den 1639’a dek süren İran muharebeleri sona erdi. Padişah sağlığı iyi değildi, Bağdat seferi dönüşünde yorgunluğun da tesiriyle nikris/gut şikayetleri arttı. Alkolden uzak durmak suretiyle biraz iyileştiğinde katıldığı bir ziyafette yine içti ve içkiliyken yattığı yatağından bir daha kalkmadı. Şubat 1640’da kardeşi Kasım’ı boğdurttuğu odada öldü.

Kapatıldığı kafeste öldürülmeyi bekleyen İbrahim’e sultanlığı müjdelendi. Kardeşinin ölüsü gösterilerek tahta oturtuldu.

 

On Beşinci Bölüm

SULTAN İBRAHÎMÎN ÎLK SENELERİ VAKAYÎİ

 

On Altıncı Bölüm

GİRİT ADASI DOLAYISİYLE VENEDİKLİLERLE MUHAREBE

Girit adası o yıllarda Venedik’in elindeydi.

Görevinden azlolunan sabık Dar-üs-saâde ağası Sünbül Ağa’nın da yolcusu olduğu bir kalyon Girit açıklarında Malta korsanlarınca ele geçirilip mürettebatın çoğu katl, 60 kadarı da esir alınınca harp kaçınılmaz oldu.

30 Nisan 1645’de serdar Yusuf Paşa Malta seferine çıktı.

…elli dört gün muhasaradan sonra Hanya alındı.

Girit’in tamamen alınması yirmi beş sene sürdü. Bu süre zarfında ağırlıkla Venedik’le savaşıldı.

 

On Yedinci Bölüm

İÇ DURUMUN BOZULMASI

Hanya’yı alan Yusuf Paşa, bu başarısından dolayı kifayetsiz muhterislerin hedefi haline geldi. İdarenin başında dönek, karakteri zayıf padişah İbrahim vardı. İdareyi bozmak hiç zor olmadı.

Hanya fatihi Yusuf Paşa padişahın emriyle katledildi.

Padişahta vukuat bitmez, arabaların şehre girmelerinin yasak edilmesini istemiş kısa zaman sonra bu emrinin yerine getirilmediğinden bahane baş veziri öldürtmüştür.

Padişahın saray hayatı, kadınların ve musahibelerin masalları ve tertip ettikleri eğlencelerle geçiyordu. Bu musahabelerin en meşhuru Şekerpare denilen Şehsuvar Usta adındaki musahibe kadındı. Padişah bu musahibe kadına 1643 senesinde devlet hazinesinden bir ev de aldırmıştı

Devletin valilerine hizmet mukabili verilmesi gereken sancak ve vilâyetlerdeki hasları haseki denilen altı, yedi zevcesine vermişti. Şam eyaletini yedinci hasekisine, Bolu sancağını da üçüncü hasekiye paşmaklık olarak vermişti.

Sultan İbrahim kendi hemşirelerini, haseki sultanların hizmetine memur etmiş, buna itiraz edenlerin emlâk ve mücevheratına el koymuştur.

Sultan İbrahim’in bir de samur merakı vardı ki sadece bununla hazineyi yemiş tüketmiştir.

7 Ağustos 1648’de 6 yaşındaki IV. Mehmed tahta oturdu.

Sultan İbrahim’i kârgir bir daireye koyup her tarafını örüp bir yemek sahanı sığacak kadar delik bıraktılar ve yanma iki cariye koydular. Bu odayı, içinde çıkması imkânsız hale getirdiler. Fakat bağırıp çağırmasına çare bulamadılar. Vezir-i âzamla şeyhülislâm boğularak öldürülmesine karar verdi. 17 Ağustos’ta halledildi.

 

On Sekizinci Bölüm

DEVLETİN 1648‘DEN 1656 SENESİNE KADAR DURUMU

Deli de olsa Sultan İbrahim bir kişi idi, onun hallinden sonra oğlu 6 yaşında olduğu için idare, aklına esenin emir buyurduğu bir hal içinde bozulmaya devam etti.

Her iş ağaların eline geçti, hırs bürüdü hepsini ve işler devlet için olduğu kadar kendileri için de kötüleşti.

 

Kösem Sultan’ın bu devirdeki başıbozukluğa çare olacağına inanan epeyi taraftarı vardı.

Ocak ağaları Büyük Valide Sultan’a, Valide Sultan da ocak ağalarına itimat ediyordu.

Ağaların her işe karışmalarının büyük validenin başının altından olduğunu tekmil saray halkı biliyordu.

Aslen Rum olan Kösem Valide Sultan zevci Sultan Ahmet devrinden beri bazı kısa fasılalar hariç otuz sene devlet işlerinde müessir olmuş ve yaşı yetmişe yaklaşmış idi. Devlet idaresini elinde tutmak için sultanı ve validesini halletmeyi kafaya koydu. Çünkü çocuk yaştaki padişahın validesi Hatice Turhan Sultan, akıllı bir kadındı. Kösem Sultan bunları ortadan kaldırıp annesi aklı kıt bir kadın olan diğer çocuk Süleyman’ı tahta oturtmak istedi. Böylece devlet işlerini istediği gibi yürütebilecekti. Hatice Turhan Sultan akıllı olduğu kadar tedbirli de bir kadındı, kendileri aleyhinde yürütülmekte olan suikast planını öğrendi. Plan ters yüz edildi; Kösem Sultan iyice dövüldükten sonra boğularak öldürüldü.

 

Köprülü Mehmed Paşa  

14 Eylül 1656’da vezir-i azam olarak göreve başladı. Bu tarihte Dördüncü Mehmed onbeş yaşını henüz bitirmiş ve Köprülü Mehmed Paşa da yetmiş yaşını aşmıştı.

IV. Mehmed’in çocukluğu dolayısıyla bütün işler ilk devirde ocak ağalarının elinde olup üç, dört ayda bir vezir-i azam değişmesi hükümet mekanizmasını bozmuştur

 

Eşkıya Haydaroğlu

1645’den beri Anadolu’da Kara Haydar adında yol kesip kervan soyan bir şaki türemiş; Isparta, Uluborlu ve havalisinde epi can yakmış; nihayet yakalanıp öldürülmüştür. Bunun oğlu olan, Mehmed babasının intikamını almak üzere meydana atılarak Haydaroğlu namıyla senelerce ortalığı kasıp kavurmuştur.

Üzerine sevk edilen bir kısım kuvveti alt ettikten sonra gücü ve tesiri iyice artmıştır. Afyon Karahisar’ı bastı şehri yaktı. Isparta önlerine vardığında şehir halkı istediği haracı vermeleri karşılığında şehre girmemesini istedi. İstediği haraç toplanırken eğlenceye daldı. Bu sırada Abaza Hasan Ağa topladığı yiğitlerle buna baskın edip kumpanyasını dağıtmış, adamlarını perişan etmiştir. Hayradoğlu ve adamları yakalanarak İstanbul’a yollandı ve derhal idam edildiler (1648).

 

Katırcıoğlu Mehmed

Haydaroğlu kuvvetlerinin en değerli reislerindendi. Haydaroğlu yakanınca topladığı adamlarla eşkıyalığa devam etti. Eşkıyalıktan bezdiği sırada affedilirse eşkıyalığı bırakıp söz dinleyeceğini bildirdi. Dileği oldu, affedildi! Bu tarihten sonra devlete hizmeti oldu. Girit seferi sırasında düşmanla savaşırken öldü.

 

Gürcü Abdünnebi

Sultan İbrahim’in hal’inden evvel Suriye taraflarında mültezimliği bulunan Gürcü Abdünnebi, ödediği belli bir miktar akçenin kayda alınmayıp kendisinden yeniden tahsil edilmek istenmiş, tekrar ödemeyince arazisi elinden alınmış o da bundan bahane isyan etmiştir. Topladığı adamlarla gücünü artırmış ve İstanbul’u rahatsız edecek duruma gelmiştir. İstanbul’a yaklaşmaya cesaret edememiş ve Karapınar taraflarında eşkıyalık ettiği sırada yakalanıp öldürülmüştür (Eylül 1649).

 

Abaza Hasan Paşa

Haydaroğlu eşkıyasını yakalayan Abaza Hasan Ağa’ya bu hizmetine karşılık il voyvodalığı verilmiş fakat idare zafiyet içinde olduğu için verilen hizmetlere ve tutulan sözlere vefasızlık edilmiştir. Haksızlığı şu durum açıklar; Ağa’nın elinden kaçan eşkıya Katırcıoğlu’na af diledikten sonra dirlik olarak eyalet verilmiştir. Ağa ise bu durum karşısında eli boş kalmıştır.  

 

Yine bu dönemde Hanya’nın alınmasından sonra uzun süre Venedik donanmasıyla savaşılmış fakat muharebelerde Venedik’e karşı kayda değer üstünlük kurulamamıştır.

 

Deli Hüseyin Paşa

Rivayete göre İran’dan gelen ve gerilmesi çok çetin bir yay varmış, yayı gerebilen babayiğit bulunamamış. Odun taşıdığı evin duvarında yayı gören Deli Hüseyin, heveslenip yayı germiş. Bunu duyanlar Deli Hüseyin’i alıp padişaha götürmüşler. İran elçisinin de dahil olduğu ortamda yayı çekip, gerip parçalamış. Pazu ve pençe kuvvetiyle meşhur olan Deli Hüseyin, padişahın musahibi olmuştur.

Sultan Murad’ın vefatından sonra Kaptan Paşa olarak görev aldı.

Girit adasına geçtiği zaman vazifesi Hanya kalesi muhafızlığıydı. Hanya kalesinden başka Girit’in tamamında Venedik hakimiyeti vardı. Görevindeki başarılarının haberi Rumlar ve Frenkler arasında yayıldı ve aralarına korku saldı. 1646’da serdar tayin edildi. Şöhreti arttıkça ona haset edenler de arttı.

O dönem Rumeli beylerbeğisi olan vezir Zurnazen Mustafa Paşa, Deli Hüseyin Paşa’nın makamına göz dikti. Bu uğurda türlü desiselerle Paşa’nın emrindeki askerleri isyana teşvik etti. İftiralara uğrayan Paşa isyan teşebbüslerini bastırdı.

Hüseyin Paşa’nın Girit’teki başarılarını Köprülü Mehmed Paşa da kıskanıyordu. İftiralar ederek padişahı Deli Hüseyin Paşa’ya karşı tahrike çalıştı. Daha da ileri gidip katledilmesini istedi. Ancak iftiralarına kimseyi inandıramadı. Deli Hüseyin Paşa bu olanlardan haberdar edildi. 1658’de kaptan-ı derya oldu. Köprülü, aynı yılın sonunda Paşa’yı görevinden alarak Rumeli beylerbeyiliğine nakleyledi. Paşa’yı senelerdir takip eden Köprülü, muradına erdi nihayet; padişahı ikna ederek katledilmesi üzere paşayı saraya çağırdı. Boğularak öldürüldü. Kabri Yedikule’de Yaldızlıkapı (Mücevherkapı) bahçesindedir.

 

On Dokuzuncu Bölüm

SOFİYYE RİCALİ VE KADI-ZADELİLER

Türkiye’deki tarikatlar hakkında bir icmal

On beşinci yüzyıldan itibaren tedrisi tasavvuf dediğimiz ilmi tasavvuf daha kuvvetli olarak yayılmağa başlamış,

…tarikatları doğuran sebeplerden birisi de meşrep, meslek ve düşünceler arasındaki fikir ihtilâfları oldu

…on altıncı yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı ülkelerinde en çok yayılan tarikat Halvetiye tarikatı

Hacı Bayram Veli’ye mensup Bayramiyye tarikatı da kollar ve şubelere ayrılmak suretinde devam etmiştir.

Bunlardan başka / Kadiri, Rifai tarikatleri

 

Ak Şemseddin / Hacı Bayram Velî halifelerinden olan bu zat / padişahı fethe teşvik etmiştir.

Osmanlı padişahları tarikat erbabına hürmet göstermişler…

 

Halvetîlerle Kadiriler devr yaparak Rifaîler ayakta durdukları yerde, Nakşibendîler oturarak zikrederlerdi; Bektaşîler ile Melâmîler de ise esas sohbet üzerine olduğundan bunlar yukarıdaki üç zümreden birine dahil değillerdi.

 

XVII. yüzyıl ortalarına doğru Kadı-zâdeliler veya Fakılar denilen cahil, mutaassıp ve riyakâr bir zümrenin hücumuna maruz kalan Halveti, Kadiri ve Mevlevi tekkelerinde serbest âyin icrası tehlikeli duruma girmiş ve ehl-i tarik ile Kadı-zâdeliler arasındaki münaferet İstanbul halkını ikiye ayırmış

Fakih'ten galat olarak fakı…

 

Birgivî Mehmed Efendi aslen Balıkesirli

Birgivî’nin eserleri XVII. yüzyıldaki bazı vaizlerin ellerine geçip bunu kendi ipliklerini boyamalarına alet edip suret-i haktan görünmek suretiyle menfaatler elde etmişlerdir. Bu Kadı-zâdelilerin başında meşhur Küçük Kadı-zâde denilen Balıkesirli Mehmed Efendi gelmekte

Kadı-zâde kurnaz, cerbezeli ve çok Haris bir şahsiyet olup Sultan Ahmed’in ölümünden sonraki vaziyetlerden, hükûmetin sıkışık durumundan ve halkın bunaltısından istifade ile şeriatin müdafii olarak kendisini gösterip bütün hataların şer’i şerife aykırı hareketlerden ileri geldiğini ilân ile İstanbul’u birbirine katarak bir kısım ayak takımını hükümete ve şer’a mugayir saydığı tarikatlere karşı cephe aldırmağa muvaffak olmuştur.

 

…padişahın tütün yasağını bahane ederek İstanbul’da temizlik yapmasında âmil oldu

…tütünün haram olduğunu beyan eylemek suretiyle hükümdarın fermanına destek oldu

…devran ve semâın haram olduğunu iddia etmiş

1635 tarihinde vefatına kadar müfritâne iddialarıyla vaazlarına devam etmiş

Ölümünden sonra ona tâbi olan kürsü vaizleri saraya hulul ederek para almak ve mevki elde etmek için münafıklığa devam ettiler.

 

Kadı-zâde’den sonra gelen vâizlerin en cerbezelisi, cerrar ve riyakârı Üstüvanî Efendi denilen Şamlı biri idi. Bu adam memleketinde birisini öldürerek kaçmış, sonra İstanbul’a gelerek Ayasofya camiinde direk dibine oturup somaki direğe dayanarak va’z ve nasihatte bulunduğu için Üstüvanî diye meşhur olmuştur.

 

Çınar vak’asından sonra saraydaki hamilerinin katledilmeleri üzerine Kadızâdelilerin bu gayr-i meşru kazançlarına halel geldi

Köprülü Melımed Paşa’nın vezir-i âzam olduğunun sekizinci cuma günü Fatih camiinde Cuma namazı esnasında müezzinler na‘t-i şerif okurlarken Kadızadelerden bir güruh bunların nağme ve makam ile okumalarım menetmeğe kalkıştılar; az kalsın kan dökülecekti.

…ertesi günü Fatih camiinde toplanmak üzere taraftarlarına haber gönderdiler

…vezir-i âzam keyfiyeti pâdişâha arzederek fesatçıların katillerine emir aldı; fakat öldürmek tarafına gitmeyi programına uygun görmeyerek sürgün edilmelerine müsaade istedi ve derhal Üstüvanî ile Türk Ahmed, Divane Mustafa gibi muharrik vâızları yakalatıp Kıbrıs'a sürdürüp şeyhleri ve tekkeleri bunların ellerinden kurtardı

 

Yirminci Bölüm

KÖPRÜLÜLER DEVRÎ

Köprülü Mehmed Paşa (1656–1661) padişahtan geniş salâhiyet alarak işe haşladı.

…saray mensupları ise hükümet işlerine burunlarını sokmak istediler. Köprülü bunlara karşı başarılı hamleler yaptı.

…paralarını alarak askerleri terhis ile Bozcaada’nın düşman eline geçmesine sebep olan Abaza Ahmed Paşa’yı İstanbul’a getirterek idam ettirdi…

Saray mensupları sadrazama karşı Kapıkulu süvarilerini tahrik eylediler. Sadrazam akıllıca siyaset ile bu düzeni bozdu.

 

Mağribî Şeyh Salim adındaki sahtekâr ve hilekâr bir herif, devlet erkânına intisap etmek ve sarayda valide sultana çatmak suretiyle epey şöhret bulmuş ve bu sayede külliyetli para sahibi olduğu gibi kendisine gümrük, ipek ve sair mukataalarla evkaftan yevmiye bin akçe maaş tahsis kılınmıştı.

Vezir-i azam hazinenin darlığına mebni iki yerden maaş alanların birinden maaşlarını kesmiş ve yalnız bir yerden maaş verdirmişti. Şeyh Salim’e de sıra geldi, maaşının kesilmesine terbiyesizlikle karşılık verdi ve bu bahane ile katledildi.

 

Rum patriği Partenios

Ortodoks kilisesinin mevcudiyetini Fatih Sultan Mehmed’in himaye ve müsamahasına medyun olduğunu unutan Rum patriği III. Partenios’un devletin bu karışık vaziyetinden istifade ile Ortodoks kilisesine bağlı olan Eflâk ve Boğdan voyvodalarını isyana teşvik ettiği elde edilen mektubundan anlaşıldı.

Köprülü, işi tahkik etti. Rum patriğine niçin böyle şeyler yazdığı soruldu.

…her sene sadaka için böyle kâğıt gönderildiğini söyledi; bu hazırlıksız cevap vezir-i âzami tatmin etmedi ve verilen emir üzerine Partenios Parmakkapi’da asıldı 24 Mart 1657; derhal Patrikhane basılarak Rumların yeniçeri kıyafetine girip isyan edeceklerine dair olan şayiaları teyid edici kırk elli kat dolama, fes ve yeniçeri üsküfü elde edildi

Asılı cesedi üç gün kaldıktan sonra denize atılıp Kumlar tarafından bulunan cesed Heybeliada’daki Panaiya manastırına defnedildi.

Ege’de Venedik donanmasını mağlup etti.

 

Erdel seferi

Erdel Kıralı Rakoçi Eflâk ve Boğdan voyvodalarını da nüfuzu altına alıp Lehistan üzerine yürüdü; fakat Kırım ham tarafından mağlûp edilerek yerine döndü

Vezir-i âzam Erdel’e hareketinden evvel Eflâk ve Boğdan voyvodalarını azledip yerlerine yeni atamalar yaptı.

Ağustos 1658’de Erdel zaptedildi/ıslah edildi.

 

Seferdeyken, İstanbul’da Köprülü aleyhine büyük bir isyan çıktı….

Başını Abaza Haşan Paşa’nın çektiği isyancıların amacı Köprülü’yü halletmekti. Konya’da toplanıp ayaklandılar. Köprülü’nün kellesini istediklerini gizlemediler.

İsyan tehlikeli bir durum arz ediyordu. Sadrazam, geniş çaplı tedbirler alınarak hareket etti.

Köprülüye suikast için, yalandan yere pişman olup affedilmek istediklerini söyleyerek sadrazama yaklaşmayı uman binlerce isyancı askerden casusları vasıtasıyla haberdar olan sadrazam bu asileri tutup katlettirdi.

Abaza’nın üzerine sevk edilen Murtaza Paşa pusuya düşüp mağlup oldu. Mevsim kış idi. Baharda yeniden muharebe etmek üzere karargahlarına çekildiler. Murtaza Paşa, Abaza’nın erzak yollarını kesince psikolojik üstünlüğü ele geçirdi ve nihayet asiler af dilediler.

 

Köprülü Mehmed Paşa’nın sadaret makamına rakip addettiği Deli Hüseyin Paşa’yı katlettirmesi Şeyhülislâm’la arasını bozdu. Yerine yenisi tayin etti.

 

Köprülü Anadolu'yu isyan ve şekavetten temizlemeğe azmetti

Kendisine rakip olabilecek hemen bütün vezirleri öldürttüğü için yerine gelecek seviyede devlet adamı kalmamıştı. Padişaha kendisinden sonra Oğlu Fazıl Ahmed Paşa’yı yerine görevlendirmesini istemişti. 1661’de ölünce vasiyet ettiği gibi oldu.

 

Avusturya seferi

İntikam almak için Venediklilere karşı sefer hazırlıkları yapılırken huduttaki faaliyetlerinden dolayı seferin yönü Viyana’ya çevrildi, 1663. Yüz bin kişiyi bulan ordu Budin'e vardı. Estergon’da köprü kurulup Tuna geçildi. Askerin bir kısmı Tuna’nın sol sahilindeki Ciğerdelen (Adony) sahrasına geçti. 15 Ağustos’ta Uyvar kalesi kuşatıldı. Kuşatmanın 24. gününde Kırım Komutasındaki Tatar ve Eflâk ve Boğdan kuvvetleri orduyu tahkim etti. Han kuvvetleri Viyana önüne kadar akın yaparak birçok ganimet maliyle döndüler. Kale Eylül 1663’te teslim oldu.

Kışa yakın, düşman yeniden bölgeye taarruz etti. Osmanlı ordusu Belgrat’ta kışladığı için bu taarruzları bertaraf etti.

Altmış bin kişilik düşman ordusu Kanije’ye saldırıp kaleyi kuşattı.

Hasan Paşa Kanije’yi müdafaa başarısı gösterip Yensur Hasan Paşa namı ile anılır oldu.

Avusturya Seferi iki yıl sürdü, ordu Temmuz 1665’te Edirne’ye döndü.

 

Mayıs 1666’da Kandiye’nin alınması için Girit seferi tertip edildi.

28 ay süren muhasara sonucunda Eylül 1669’da kale alındı.

 

Lehistan seferi

Lehistan kralı, Osmanlı himayesindeki Kazaklara taarruz ediyordu. Uyarıları dinlemediği için Mart 1672’de sefere çıkıldı.

Boğdan’da ordu erzak sıkıntısı çekti.  Ordu Leh hududuna yakın Kamaniçe ve sair birkaç kaleyi kısa sürede aldıktan sonra Leh kralı aman diledi. Ekim 1672’de sulh yapıldı.

Sulhten sonra Lehler sözleşmeye uymadılar ve yeniden sefere çıkıldı.

Lehistan kendi kuvvetlerinden başka Avusturya, Macar ve kazaklardan da yardım görmek suretiyle elli bin atlı ve otuz bin yaya askeriyle Osmanlı kuvvetlerine mukabeleye çıkmıştı.

Kasım 1673’de Hotin Kalesini Lehler aldı. Kış mevsiminin geçmesini bekleyen Osmanlı ordusu Kırım hanının desteğiyle Nisan 1674’de Hotin’i geri aldı. Ordu ilerlemeye devam etti ve Leh Kralı yeniden aman diledi.

 

1676’da Köprülü Fazıl Ahmet Paşa öldü.

…bunun üzerine IV. Mehmed derhal Köprülü’nün damadı üçüncü vezir Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’yı baş vezir yaptı.

 

Moskof Seferi

Osmanlı ordusu Ukrayna’yı Lehlerin elinden alınca, himaye ettiği Doreşenko adlı Kazak liderin idaresine verdi. Droşenko Ruslara meyledince emri altındaki Çehrin kalesini Ruslara terk etti. Bu kale 4 bin kadar asker barındırıyordu.

Şeytan İbrahim Paşa Kırım Hanının desteğiyle birlikte toplam 16 bin askerle 1677’de kaleyi kuşattı.

23 gün sonunda, Rusların kaleyi korumak üzere takviye kuvvet gönderdiği öğrenildi ve başarısız kuşatma kaldırıldı.

Padişah Nisan 1678’de Çehrin üzerine sefere çıktı. Silistre’de konaklayan padişah sefere Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’yı serdar tayin etti.

Çehrin kuşatıldı ve Ruslar yine kaleyi müdafaa etmek üzere bölgeye kuvvet sevk ettiler. Rus takviye kuvvetleriyle mücadele çok şiddetli çalışmalarla devam etti.

İki ateş arasındaki Osmanlı ordusu muhasaranın 33. gününde kaleyi aldı. Kaledeki otuz bin düşman askeri imha edildi.

Kaleyi korumak için gelen Rus, Kazak ve Tatardan mürekkep iki yüz bin kişilik ordu geri çekildi. Osmanlı ordusu bunları kovaladı fakat tamamını imha edemedi.

Savaş sona erince muhafazası imkânsız olan kale tamamen yıkıldı.

Rus kuvvetleri bu savaşla birlikte Osmanlı devleti karşısında ciddi bir tehlike olarak kabul edildi.

Ruslarla Şubat 1681’de 20 sene müddetli bir sulh antlaşması yapıldı.

 

Yirmi Birinci Bölüm

GERİLEME DEVRİ

Macar halkı Katolik ve Protestan olarak birbirlerine düşman iki mezhepteydiler.

Katolik olanları Avusturya himaye ederek diğerlerini eziyordu

Tököli imre Osmanlı himayesine güvenerek Avusturya işgali altındaki bölgelere saldırdı.

Bunun üzerine Kara Mustafa Paşa, Avusturya ile Orta Macarlar arasındaki ihtilâfa müdahale etti, maksadı Avusturya’ya sefer düzenlemek ve bu suretle şöhretini arttırmaktı. Yeniçeri Ağası Tekirdağlı Bekri Mustafa Paşa’yı da savaşa teşvik etti.

Padişahı harekete getirmek için çeşitli entrikalar tertip etti.

Avusturya bu XVII. asırda otuz sene muharebesi sebebiyle fena durumda idi; harbi önlemeye ve bir yandan da ittifak aramaya çalıştı.

Ocak 1683’da Avusturya’ya savaş ilan edildi.

Osmanlı ordusunun mevcudu beş yüz bini geçmekte idi.

Yanık-kalenin alınması için yola çıkan ordu, çok kalabalık olmasından dolayı kibirlenerek Viyana’yı almayı kafasına koydu.

Aklı selim kumandanlar Yanıkkale ile Komaran zapt edilmeden Viyana’yı kuşatmanın hata olacağını ifade ettilerse de Merzifonlu’yu ikna edemediler.

Ordu Temmuz 1683’de Viyana önlerine ulaştı.

Birinci Viyana muhasarasındaki hata tekrar edilerek ağır toplar getirilmemişti; çünkü sefere çıkışta hedef Viyana değildi.

Abaza Hüseyin Paşa, emrindeki az sayıda kuvvetle düşman karşısında yalnız kaldı ve kuvvetleriyle birlikte şehit oldu.

Kuşatmanın ikinci ayından itibaren levazım sıkıntıları baş gösterdi, gıdasızlıktan hayvanlar telef olmaya başladı.

Sayısı yüz bini aşan düşman kuvveti Tuna'yı geçti ve kuşatma hattını sarmaya başladı. Başından beri Viyana kuşatmasına karşı çıkan Kırım hanı, düşman kuvvetlerine saldırmaya cesaret edemedi.  

Ordu sarıldıktan sonra başlayan düşman hücumu kısa sürede bozgunu getirdi. Kumandan, ordunun bütün eşyasını düşmana terk ederek çekildi.

Viyana bozgunu, Avrupa’nın göbeğine kadar girmiş olan Türk ordularının son seferi oldu.

Budin valisi Kara Mehmed Paşa Tuna'nın sol sahilindeki Ciğerdelen tarafına geçip düşmanı karşıladı. Leh kralının öncü kuvvetinden yaklaşık 12 bin askeri kırdıktan sonra Estergon Kalesine çekildi.

Ciğerdelen önüne gelen düşman palanganın teslim olmasına rağmen içindeki muhafızları, kadın ve çocukları öldürdüler (9 Ekim 1683). Ekim ayının sonunda Estergon Kalesi düştü.

Kara Mustafa Paşa Belgrad’dayken idam edildi. Bütün mal ve mülkü müsadere edildi.

 

Yirmi İkinci Bölüm

OSMANLILAR ALEYHİNE MUKADDES İTTİFAK

Avusturya ve Lehistan Osmanlı’ya karşı müttefiktiler. Papanın daimî surette tahrik etmesi neticesinde Venedik bunlara katıldı. 1696 senesinde Rusya bunlara katıldı. Bu dördünün ittifak etmesi Osmanlı’yı dört farklı cepheye savaşmak zorunda bırakmıştır.

 

Nemçe (Avusturya) cephesi

Siyavüş Paşa ile Ahmed Paşa ellerindeki cüz’i kuvvetle yüz bin kişilik muhasara kuvvetinin bir tarafından daldılar. …kıra kıra ilerlediler. Estergon’u kurtarmaya çalıştılar, menzile yaklaştılar fakat muvafık olamadılar.

Ekim 1684’de düşman, Budin’e saldırdı. Kuşatma 4 ay sürdü. Ağır kış şartlarından dolayı düşman geri çekildi.

Budin valisi Şeytan İbrahim Paşa’nın bundan sonra “Melek” lakabını kullanması emrolundu.

1685’te düşman Uyvar Kalesini ele geçirdi, kale eşrafını katletti. Bu bozgun Melek İbrahim Paşa’nın katline sebep oldu.

1686’da düşman askeri Budin’i kuşattı.

Budin valisi Ali Paşa 2 Eylül 1986’da şehit düştü.

 

Düşman kuvvetlerini tutan Budin’in düşmesiyle düşman ilerlemeye fırsat buldu.

Avusturya orduları artık müteaddit cephelerden Macaristan içlerine dalmıştı.

 

Lehistan cephesi

Viyana muharebesinde Avusturya’ya yardımı olan Lehistan harpten sonra hak ettiği ilgiyi göremedi. Lehliler bundan sonra Kamaniçe ve Boğdan taraflarında taarruza geçtiler. Bunların ilerlemesine Kırım Hanının takviye ettiği kuvvetler mani oldu.

 

Venedik cephesi

Venedik cumhuriyeti kendi donanmasından başka Floransa, Malta, Ceneviz ve İspanya’dan da gemiler tedarik edip yüz parça gemi ile taarruza geçti

…taarruzlarım Bosna, Mora ve adalar olmak üzere üç cepheden yapıyorlardı.

Venedikliler Güney Mora’da mühim limanları elde etmeğe başladılar

1687’de Atina Venediklilerin eline geçti.

 

Yirmi Üçüncü Bölüm

1684 — 1687 SENELERİ ARASINDAKİ DURUM

Padişah genç olup henüz kırk dört ve kırk beş yaşlarında ifrat derecede av merakı sebebiyle ordularının başında bulunmuyordu.

…asker, kaçaklarının şekavetleri de Anadolu durumunu zorlaştırmıştı. Akkaş, Kara Mahmud, Yadigâroğlu ve Bölükbaşı Yeğen Osman adlarındaki elebaşılar, sekban ve levend kuvvetleriyle Sivas’tan Bolu’ya kadar olan yerlerde faaliyete geçerek köy ve kasabaları soymağa başlamışlardı

 

…devlet idaresini Köprülülere bırakarak vaktini rahat geçirerek avcılıkla meşgul olan IV. Sultan Mehmed, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın katlinden sonra o ayarda bir hükümet başkam bulamadığından dolayı sıkışık bir durumda kaldı.

 

Malî durum fena idi, ulemadan dahi yardım parası istemeye tevessül edildi.

 

Yirmi Dördüncü Bölüm

SALTANAT TEBEDDÜLÜ VE İSTANBUL AHVALİ

Padişahın tedbirsiz, kayıtsız halinin devamından dolayı ulema ve asker kesim çareler aradı ve nihayet padişahın halledilmesine karar verdi. Padişah durumu sezip asker kumandanlarına rüşvetler verdi, ava tövbe ettiğini söyledi, bazı masrafları kıstı mesela haremden 500 kadar cariyeyi çıkarttı. Kimseye söz geçiremedi ve tahtı terk etti. Ulema bunun yerine oğullarını değil, öldürmeye muvaffak olamadığı biraderi Süleyman’ı başa getirmek istedi. Yanına vardıklarında 40 yıldır öldürülmek korkusuyla yaşamış olan Süleyman, gelenleri katli için geldiklerini zannetti ve onu ikna etmekte zorluk yaşadılar. 9 Kasım 1687’da padişah ilan edildi. Sabık padişah, kardeşleriyle birlikte hapsedildi. Bu tarihten sonra Kapıkulu ocaklarının zorbalıkları İstanbul’da asayişi yerle yeksan etti.

 

Yirmi Beşinci Bölüm

1688’DEN 1691 SONUNA KADAR HARP DURUMU

Viyana bozgunu sonrası başıboş kalan ordu, Balkanlarda sürekli olarak gerilemeye devam etti. 8 Eylül 1688’de Belgrad düştü. Osmanlı ricali bu hezimete mukabil sulh talep etti.

Osmanlı ordusunda isyanlar, disiplinsizlikler durumu daha da içler acısı hale getirdi. Asker sayısı da yetersizdi bu sebeple nefîr-i âm tertip edildi.
Kırım Hanı Selim Giray bu dönemde can simidiydi Osmanlı için.

1690’da Kanije kalesi düştü.

Fazıl Mustafa Paşa Temmuz 1690’da serdar-ı ekrem sıfatıyla Avusturya seferine çıktı. Belgrad yolu üzerinde kaybedilen kaleleri zapt ederek ilerledi. Kasım 1690’da Belgrad zapt edildi.

Haziran 1691’de hastalanan padişahın yerine kardeşi Ahmet hükümdar oldu.

 

Salankamin (Slankamen) muharebesi

Tuna’yı geçmeye çalışan ordunun az bir kısmı nehrin öte yanına geçtikten sonra takviye kuvvet beklemeden düşmanı takip etti Köprülüzade Paşa. Bu acelesiyle cephede zor duruma düştü ve sonrasında alnından vurularak şehit düştü.

 

Yirmi Altıncı Bölüm

1697’DEN 1699’DA KARLOFÇA MUAHEDESİNE KADAR DÖRT CEPHEDE SAVAŞ

II. Ahmet’in vefatından hemen sonra II. Mustafa tahta geçti ve pek çok seferler düzenledi. Küçük başarıların yanı sıra Zanta hezimeti bu dönemde yaşandı.

Lehler bu dönemde Kamaniçeyi aşmaya gayret edip başaramadılar.

Venedikliler bu dönemde pek çok kıyı şehrini tahrip edip bazı adaları işgal etti. Venedik, Arnavutları tarafına çekerek Bosna yakınlarına kadar sokuldu.

Papa’nın teşvikiyle Ruslar bu dönemde Kırım üzerine saldırılara başladılar. Azak kalesine yoğunlaşan Rus saldırıları orduyu yıprattı. Temmuz 1697’de Azak kalesi düştü. Azak kalesini alan Ruslar bu suretle Karadeniz’e inmiş oldular.

 

Yirmi Yedinci Bölüm

KARLOFÇA MUAHEDESİ

1683’ten itibaren 16 sene boyunca üç, dört cephede devam eden savaşlar Osmanlı devleti için tam bir yıkım oldu. Balkanlara inen düşman Edirne'yi tehdide başlamıştı.

Karlofça’daki görüşmeler ve tartışmalar tam dört ay devam ederek otuz altı celse sürmüş, sert ve çetin müzakerelerle inkıtaa pek yakın ânlar olmuş ve nihayet sulh kararını imzalamağa mezun olmayan Rusya hariç olarak üç devletle yirmi beşer sene müddetle ayrı ayrı muahede ve Rusya ile de üç sene için mütareke imzalanmıştır, 26 Ocak 1699.

Karlofça muahedesi, Osmanlıların askerî kudretinin mühim surette za’fa uğradığını meydana koymuş ve asırlarca süren düşman üzerindeki Türk kudret ve satvetini silmiştir.

 

---

Türk Tarih Kurumu

6. Baskı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder