Serkan
Esen - Köy enstitüleri - YLT
Kilis
7 Aralık Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Haziran 2013
Çalışma eğitim sistemimizde ki problemlere
genel bir bakış kazandırmayı amaçlayarak bu problemlerin çözüm aşamasında Köy
Enstitüleri'nin somut adımlarına ayrıntılı eğilmeye çalışmıştır.
Cumhuriyet döneminde köylere en sistemli
yaklaşım köy enstitüleri ile gerçekleşmiştir.
Bu projenin belki de en önemli amacı kırsal
alandaki geleneksel bağlılıkları çözmek, feodal yapıyı kırmak ve geleneksel
egemen güçlerin nüfuzlarını silerek buradaki insanlara ulus bilinci aşılamaktı.
1927 yılındaki nüfus sayımına göre; ülke
nüfusunun %80'i, kırsal nüfusun %90'ı okur-yazar değildir. Kırsal yerleşim
birimlerinin %90'ında okul yoktur. Okuma yazma çağındaki genç nüfusun %80'i ise
köylerde yaşamaktadır. Oysa ülke genelinde bulunan 40.000 köyün 35.277'sinde
öğretmen bulunmamaktaydı (Cumhuriyetin
ilk yıllarında ülke genelindeki köylerin hemen tümünde okuma-yazma öğretimi
camiler ve onlara bitişik mekteplerde imamlar aracılığıyla veriliyordu.
Öğretmen olarak kabul edilmiyor imamlar, halbuki geleneksel tedrisat yok değil,
var). / Giriş - s. 1
Köy Enstitüleri projesi ile hem köye
öğretmen sağlanacaktı, hem de bu öğretmen vasıtasıyla köylüyle iyi ilişkiler
kurularak okuma yazma öğretilecekti. Köylere gönderilecek öğretmenin köyü ve
köylüyü iyi tanıması sayesinde okuma yazma öğrenmede dirençle karşılaşılmasının
da kısmen önüne geçilmiş olacaktı.
Köy
Enstitüleri Öncesi Eğitime Yönelik Yapılan Çalışmalar
II. Mahmut, 1824'te yayınladığı bir
fermanla ilköğretimi mecburi hale getiren bir karar almıştır.
1924 yılında Amerikalı eğitimci J. Dewey,
1925'te Alman eğitimci Kershensteiner'in asistanı Kuchne, 1927'de Belçikalı
eğitimci Omer Buyse ve 1933 yılında Kemerrer, ülkemizde bulunarak eğitim
durumumuzla ilgili araştırma yapmışlardır.
1 Kasım 1928'de yeni Türk alfabesi kabul
olmuş...
Böylelikle Türk dilinin yapısına uymayan
Arap harfleri kullanımı kaldırılmış… / s. 3
Köy okulları için öğretmen yetiştirilmesine
ilişkin görüş ve tasarıların ortaya atılışı, II. Meşrutiyet dönemine kadar
uzanmaktadır.
II. Meşrutiyet Dönemi'nde öğretmenliği
kurumsallaştırmak isteyen iki önemli isim Emrullah Efendi ve Mustafa Satı Bey,
her kaynaktan öğretmen yetiştirilmesine karşıydılar.
Emrullah Efendi, ilköğretimde görev yapan
öğretmenleri üç kısımda değerlendiriyordu; Muallim-i asli, Muallim-i mülazım ve
Muallim muavini.
Bütün ilköğretim kurumlarında derecesi ne
olursa olsun bir asil öğretmen bulunacak… / s. 6
Emrullah Efendi Maarif Nazırı olduktan sonra
eğitim ve öğretmen yetiştirme konularında yaptığı ıslahat çalışmalarıyla Türk
eğitim tarihinde önemli bir yere sahiptir.
Ahmet Tevfik'in 1912'de Üsküp
Darül-muallimi'nin çıkardığı "Yeni Mektep" dergisinde yayınladığı
Darülmualliminler-Çiftlik Mektepleri" ve gene 1912'de çıkarılan "Tedrisat-ı
Ziraiye Nizamnamesi" ile açılan Ziraat Mektepleri ve 1914'te önce öğretmen
sonra Kastamonu Milletvekili olan İsmail Mahir Efendi'nin mecliste köy eğitimi hakkında
ortaya koyduğu fikirler, 40 yıl sonra kurulacak Köy Enstitüleri için temel oluşturmuştur
(s. 8).
Meşrutiyet dönemi eğitimcilerinden olan
Ethem Nejat yetiştirilen köy öğretmenlerine zirai bilgilerin verilmesini ve
öğretmen okullarının geniş bir araziye sahip olmasını, açık havada da derslerin
verilmesini belirtmiştir.
Mustafa Necati'nin bakan olduğu dönemde 789
sayılı ve 22 Mart 1926 tarihli Maarif Teşkilatına Dair Kanun'un çıkmasıyla köy
muallim mekteplerinin önü açılmıştır.
Bu mekteplerden mezun olanların büyük bir
kısmı köylere gitmemiş, gidenler de uyum sağlayamamışlardır. Bu nedenlerle Köy
Muallim Mektebi'nin amacına ulaşamadığı görülmüştür. Yaşanan tartışmalarla
birlikte 1 Eylül 1932 tarihinde iki köy muallim mektebi de kapatılmıştır (s. 9).
KÖY
ENSTİTÜLERİNİN KURULMASI
Atatürk 1935 yılında eski kurmay
subaylarından olan Saffet Arıkan'ı Milli Eğitim Bakanlığına, Arıkan'da aynı yıl
içerisinde İsmail Hakkı Tonguç'u ilköğretim genel müdürlüğüne atamıştır (s. 10).
Çifteler Köy Enstitüsünde 1945-1946
Yıllarındaki Toplam Üretim / s. 12
Ürün
|
Miktar
(kg)
|
Buğday
|
40.531
|
Arpa
|
13.096
|
Yulaf
|
2.284
|
Mercimek
|
508
|
Nohut
|
144
|
Taze bakla
|
2.000
|
Soğan
|
9.000
|
Sarımsak
|
3.000
|
Patates
|
10.000
|
Fasulye
|
1.500
|
Kabak
|
25.000
|
Bezelye
|
500
|
Kuru bakla
|
400
|
Patlıcan
|
3.000
|
Biber
|
40.000
|
Domates
|
15.000
|
Pırasa
|
20.000
|
Turp
|
3.000
|
Lahana
|
2.000
|
Ispanak
|
20.000
|
Bamya
|
500
|
Havuç
|
2.000
|
6 yıl kadar kısa bir sürede 21 köy
enstitüsünde 8675 eğitmen, 1599 sağlık elemanı, 1398 bayan öğretmen, 15943
erkek öğretmen yetiştirmiş, 600 modern yapı ve 7000 köy okulu yapılarak çok iyi
sonuçlar elde edilmiştir (s. 13).
İsmail Hakkı Tonguç, köylerde yapılacak
önemli işleri şöyle sıralamıştır:
• Köylüyü yiyecek, giyecek, konut ve iş
araçları gibi ihtiyaçlarını normal biçimde sağlayacak duruma getirmek,
• Cumhuriyetin ana ilke ve değerlerini
köylüye benimsetmek,
• Hukuk, para ve ekonomi işlerini köyün
yapısına uygun duruma getirmek, verimli kılmak,
• Köylüleri iyi bir üretici kılmak ve
"ülke sanayi için güvenilebilir birer tüketici" durumuna getirmek,
olumsuz hayat görüşlerinden, ümmet döneminin göreneklerinden kurtarmak, yeni
hayatın çalışma koşullarına göre hareket edebilecek yaşama heves ve tutkularını
attırmak (s. 14-15).
İsmail Hakkı Tonguç, klasik eğitimcilerin
direnmelerine karşın ilk olarak askerliğini yapmış okur-yazar gençlerden
seçtiği bir grubu "eğitmen" sanıyla köylerde "geçici
öğretmen" olarak görevlendirmek amacıyla, 1936 yılında Eskişehir'in
Çifteler Çiftliği'nde dört aylık bir kurs açmıştır.
Bu ilk uygulamadan olumlu sonuçlar alınınca
11 Haziran 1937'de çıkartılan "Köy Eğitmenleri Kanunu" ile
eğitmenliğe yasal işlerlik kazandırılmıştır (s. 16).
Köy Enstitüleri, dönemin Maarif Vekili
Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürlüğü görevi yapan İsmail Hakkı
Tonguç'un çabalarıyla 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı Kanunla kurulmuştur
(s. 17).
17 Nisan 1940 günü yapılan son oylamada 426
milletvekilinden 148'i oy kullanmaya katılmamış ve yasa tasarısı 278 oyla kabul
edilerek yasalaşmıştır.
Tasarıya oy vermeyen milletvekilleri
arasında Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü de vardı (s. 18).
1942 yılında Hasanoğlan Köy Enstitüsü
bünyesinde Yüksek Köy Enstitüsü adıyla 3 yıl süreli bir okul daha açılmıştır.
Yüksek Köy Enstitüleri ile de Köy Enstitüleri'ne öğretmen yetiştirme planlanmıştı
(s. 20).
Enstitüler birer bölge kurumudurlar ve bir
tek okuma yazma ve bilgi edinmeyle sınırlı okullar olarak kalmayıp, köy
sorunlarının çözümü ile de uğraşmayı hedeflemiştir. Bu kurumlara, kentlerdeki
kurumlar gibi sorunlardan kaçmak değil, sorunları görmek, tespit etmek,
çözümleme aşamasında bizzat işin içinde yer alarak onları akılcı yöntemlerle
çözümleme görevi verilmiştir (s. 23).
Köy Enstitülerine 5 yıllık ilkokulu bitiren
köy çocuklarından öğrenciler sınavla alınırdı. 3 yıllık ilkokulu bitiren
öğrenciler içinde köy enstitüleri dâhilinde kurslar açılarak 2 yıllık eğitim
eksiği tamamlanır ve öğrenci olmaya hak kazanırlardı. Okullarda karma eğitim
uygulanmaktaydı (s. 31).
Öğrencilere demokratik hayat biçimini
benimsetmek amacıyla Enstitülerde "Okul Başkanlığı" seçimleri
düzenlenmekteydi. Aday olanlar arasında, en çok oyu alan kişi Okul Başkanı
seçilmekteydi. Başkan, diğer öğrencilerin görüşlerini sorarak kendisiyle çalışacak
diğer başkan yardımcılarını seçmekteydi. Başkanın seçtiği yardımcılar
yatakhane, yemekhane, mutfak, değirmen, fırın, santral, tarım, müzik, halk
oyunları, eğlence gösterileri, temizlik düzeni, ahır, işlik, kitaplık, depo ve
ambar birimlerinin sorumlusu olurlardı. Cumartesi günü değerlendirme toplantısı
yapılır ve bütün yönetim kadrosunun faaliyetleri değerlendirilir, tartışılır,
eleştirilir ve böylece öğrencilere sorumluluk ve demokrasi bilinci aşılanırdı
(s. 33).
Öğrencilere bisiklet ve motosiklet
kullanma, yüzme, ata binme, dağa tırmanma, sandal, yelken, motorlu deniz
araçları kullanma, mandolin, ağız armoniği, flüt gibi bir müzik aletini çalma,
yerel ve ulusal oyunları oynama, radyo ve gramofondan müzik parçaları dinleme
gibi verilecek eğitimler kazandırılacak beceri ve alışkanlıklar başlığı altında
yer almaktaydı (s. 34).
Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni yönetim şekli
olan demokrasinin de halka öğretilmesi ve davranış olarak da kazandırılması
amaçlanıyordu.
Demokrasi Köy Enstitülerinde ders olarak
değil, uygulanan programın bir sonucu olarak okuldaki yaşam içinde doğal olarak
kazandırılan bir davranış olmuştu (s. 41).
Enstitüde genellikle çok erken saatlerde şafak
sökerken ya da saat altıda uyanılırdı.
Enstitüde her gün ilk uyananlar ekmekçi
öğrenciler ve yardımcılarıydı.
Saat 8.30'da toplanılarak yoklama ve günlük
işlerin dağıtımı yapılırdı.
Olağanüstü bir durum olmadıkça, öğrenciler
öğretmenleriyle birlikte marşlar söyleyerek dersliklere, işliklere, tarlalara dağılırlardı.
Öğle yemeğinden sonra sabahki çalışmaya
benzeyen bir çalışma evresi daha olurdu (s. 43).
Öğrenciler, savaşın son yıllarında
Hasanoğlan'da kendi kurdukları matbaada "Köy Enstitüleri" adıyla
yılda dört defa yayımlanan dergi çıkarmaya başlamışlardı. Sekiz sayı çıkabilen
bu dergi, yıllar sonra şöhrete kavuşarak Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mehmet
Başaran, Mahmut Makal gibi kimi kalemlerin ilk eserlerini sergiledikleri yayın
organı olmuştur (s. 45).
Köy Enstitüleri kapatıldıktan yıllar sonra
Türkiye-İsrail ortak projesi olarak Ocak 1965'de "Şümullü Projesi" İsrail'de
uygulanmıştır. Proje için 37 kişilik bir Türk ekibi oluşturulmuş ve Köy İşleri
Bakanlığı'nca İsrail'e gönderilmiştir (s. 47).
Köy Enstitülerinin sağladıkları sonuçlar şöyle
özetlenebilir:
• Enstitüler köy çocukları için fırsat eşitliği
sağlamış, eğitimin yüksek maliyetini düşürmüştür.
• Köyün içinden çıkarılan, köyle ilişiği
kesilmeden köye eğitilip gönderilen, köyü en iyi tanıyan önderlerin eline
bırakılması sonucu doğurmuştur.
• Köyün kalkınması için gerekli yersel
önderlik, bunun için yararlı becerileri kazanmış olan köylü gençlere geçmiştir.
• Çevre ve köy araştırmalarıyla köy
hakkındaki bilgilerimiz genişlemiş, Enstitüler köy araştırmalarını başlatan ve
yayan merkezler olmuşlardır.
• Ulusal kültürün yaratılmasında, folklorun
ortaya çıkarılmasında Enstitülerin büyük katkısı vardır.
• Köy Enstitüleri'nden çıkan yazarlar,
ozanlar gerçekçi köy yazınının yaratılmasında başrolü oynamışlardır.
• Köy gerçeklerini bilen, köyü seven,
köyden yetişmiş olan yeni bir aydın tipi türemiştir.
• Enstitüler, çevrenin ekonomik ve kültürel
hayatını etkileyen kalkınma merkezleri durumuna girmişlerdir.
• Çevreye örneklik edecek ekonomik girişimleri
yine Enstitüler vermişlerdir (s. 53).
Köy Enstitülerinin aleyhine yönelik
propaganda ve eleştiriler 1943'te toplanan 2. Eğitim Şurası'nda iyice ortaya
çıkmaya başlamıştır (s. 54).
…bu eleştiriler şu şekilde toparlanabilir:
…köylü-kentli
…Enstitülerde aşırı solcu hatta komünist
ideolojiyi yansıtan bir eğitim ve öğretim yapılmaktadır (s. 54).
…Yatılı olan enstitülerde uygulanan karma
öğretim, yani kız-erkek beraberlikleri, Türk aile ve ahlak anlayışına
uymamaktadır.
…Okul, işlik, öğretmen evi yapımında ve çocuklarını
okula göndermede köylülere getirilen yükümlülükler, son derece ağır… / s. 55
29 Nisan 1947'de çıkan yönetmelikle Köy
Enstitüleriyle ilgili ilk değişiklik yapılmıştır. Öğrenciler okul yönetimine katılıp görevler ve sorumluluklar
alması yasaklanmıştır. 20 Mayıs 1947'deki genelge ile "okuma saatlerine ve
okunan klasiklere" kısıtlama getirilmiştir.
27 Kasım 1947' de Köy Enstitülerine
öğretmen yetiştiren Yüksek Köy Enstitüsü kapatılmıştır.
1950'de karma eğitime son verildi… / s. 57
Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer
öncülüğünde, Enstitülerin temel ilkeleri birer birer ortadan kaldırıldı.
14 Mayıs 1950 seçimlerinde Demokrat Parti'nin
işbaşına gelmesi daha da hızlandırdı. Yeni Bakan Tevfik İleri ilk iş olarak Enstitüleri
Kız ve Erkek Köy Enstitüleri olarak ayırmış, Kızılçullu, Beşikdüzü Köy Enstitülerini
kapatmıştır. 1951 yılında Bayan Wofford başta olmak üzere birçok ABD'li uzman
çağrılarak Enstitüleri yıkmaya zemin oluşturacak raporlar hazırlatılmıştır (s.
60).
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder