Cemil
Meriç - Bu Ülke
Birinci
Bölüm
Uzun
Süren Bir Çıraklık
"Fransızlarda 'mezar taşları gibi
yalan söylemek' gibi bir tekerleme var. Kendi hayat hikâyesini anlatmak da buna
benzer.
Bir adamı tanımak için, düşüncelerini,
acılarını, heycanlarını bilmemiz lâzım hiç değilse.
1916'da Anadolu'nun ücra bir kasabasında
dünyaya gelmişim.
Ailem Dimetoka'dan göçmüş. Babam, çeşitli
nekbetler yüzünden hayata küsmüş eski bir yargıç.
Annem, bu yabancı dünyada âşinâsı olmayan
hasta bir kadıncağız, silik, mızmız...
12 Aralık'ta doğan çocuk itilmiş kakılmış,
düşman bir dünyada dostsuz büyümüş.
Düşman bir çevrede ister istemez kitaplara
kaçıyorum.
Entelektüel hayatım üzerinde etki yapan
bazı kitaplar
Rıza Tevfik'in Kamus-u Felsefî'si
Selim Sırrı'nın Terbiye-i Bedeniye Nazariyatı
İbrahim Ethem'in Terbiye-i İrade
Suç
ve Ceza
Alessandro Cagliostro, Nostradamus, William
Crookes benim için de hazinenin gerçek bekçileriydiler.
(sonra uzaklaştı bu mistik düşüncelerden)
Ateizm bir kaleydi
On dokuzunda putperesttir insan.
Türkçülüğü seçtim.
Türkçülüğüm de teorikti, bedbaht bir
nazariyeydi Türkçülük, kökü yoktu, zaten sancak'ta Türk yok gibiydi, Arap
çoktu...
Ahmet Mithat fakülte değil, üniversite. Ben
onun çocuğuyum...
Benim için nesir sanatının gerçek temsilcisi
ise Refik Halit'ti.
(Max) Nordau hayatımın meşale
kitaplarındandır.
Balzac'ı keşfetmiştim arada ve O'na
âşıktım.
Zola'yı seviyordum, çünkü dinsizdi.
…en küçük bir pırıltı yoktu hayatında. Bir sığınaktı
Marksizm, bir kaçıştı…
İnsanı cemiyet yaratır. Hangi cemiyet?
İnsan cemiyetle tam bir uyum hâlinde olduğu zaman tarihi yoktur; doğar, yaşar,
ölür. Tarihi yaratan, fertle kalabalık arasındaki anlaşmazlık...
1940'lardaki yazılarımın ayırıcı vasfı:
ukalalık.
Benim neslim için Avrupa, insan zekâsının
zirveye ulaştığı ülke demekti. Türk aydını Tanzimat'tan beri Batı'yı
heceliyordu. Ama zirveleri tanımıyorduk...
İlk kitabım 1942'de doğdu, yetmiş beş
sayfalık bir araştırma: Balzac ve yüz sayfalık bir tercüme: Altın Gözlü Kız'.
Hayatım bir trajedidir. Birinci perde evleninceye
kadar geçen zaman: yıldızsız, allahsız, cıvıltısız, katran gibi bir gece. Vıcık
vıcık ıstırap. Birkaç şehri fethe yeten bir enerji yeldeğirmenlerine
saldırmakla harcanır. İkinci perde izdivaçla başlar. Daha büyük, daha derin,
daha uzun acılar. Fakat vahaları olan bir çöl bu ve göğü yıldızlarla dolu:
çocuklarım, kitaplarım...
Karım İstanbul'daydı, yalnızdım ve elli
lira geçiyordu elime, otele altmış lira veriyordum…
…o sayfalar huzur içinde yazılmadı. Soğuk
bir oda, hayatını kalemiyle kazanmak zorunda kalan genç bir adam... Yıllarca
yaşamak ve yaşatmak için Balzac çevirdim... Balzac tercümeleri, Balzac
etütleri. On altı sayfalık bir forma karşılığında yirmi beş, bazen yirmi lira.
Haftada en çok bir forma çevirebilirdim, günde on-on iki saat çalıştığım çok
olurdu ve tâbi etütlere para vermezdi. 'Altın Gözlü Kız'dan yüz lira aldım.
Tercümenin başındaki etüt iki yüz elli sayfalıktı, yetmiş beş sayfasını
bastılar, onun için yaralı bir eser... Harcadığım emekleri ne okuyucu farketti,
ne münekkit.
1947 Haziran. Yedi aydır Hukuk
Fakültesi'nde Fransızca okutuyorum. Talebe perişan. Dilini unutan bir nesil,
yabancı dili nasıl sevsin?
Fikrî gelişmemi en çok etkileyen yazarlar
Paul Bourget ve Taine.
Düşünce dünyamı en çok etkileyen kitap
Doktor Buchner'in Madde ve Kuvvet'i,
zira bu kitap materyalist felsefenin en mükemmel eseri.
Rousseau'dan Nietzsche'ye, Nietzsche' den
Hegel'e ve şakirtlerine geçiş…
Schure de düşüncelerimin gelişmesinde
ufuklar açan bir yazar, Quinet ve Michelet gibi.
Gözlerimi, yani her şeyimi kaybetmiştim.
…korkak olduğum için intihar edemedim.
Kolomb Asya'yı ararken Amerika'yı bulmuş,
ben Avrupa'yı incelerken Hint'le karşılaştım. Dikkatimi Ganj kıyılarına çeken
Schopenhauer ile Schelling oldu.
64'te Hint
Edebiyatını yayımladım.
O kitaba harf harf hayatımı işledim. Dört
yılım sayfa oldu.
Beyinle kol, nazariye ile aksiyon el ele
vermedikçe, toplum sıhhate kavuşamaz.
Yarım asra yaklaşan bir hayat ve birlikte
yola çıktıklarımızın en arkası. Para yok, sıhhat yok, şöhret yok...
İkinci
Bölüm
Gerçek
Entelektüel
Tanzimat'tan bu yana Türk aydınının
alınyazısı iki kelimede düğümleniyordu: aldanmak ve aldatmak. Senaryoyu
başkaları hazırlamıştı, biz sadece birer oyuncuyduk.
Aydın olmak için önce insan olmak lâzım.
İnsan mukaddesi olandır, insan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer. Aydın,
kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan: 'uyanık
bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir
tecessüs.
Kelimeleri tarif etmeden girişilecek her
tartışma kısır kalmağa mahkûm.
Sağ okumuyor. Boşuna bağırıyorum. Sol
diyalogdan kaçıyor, küskün…
Başka bir trajedi de şu: yabancı dil
bilenler Türkçe okumuyor, ben yabancı dil bilmeyenlere hitap edemiyorum, daha
doğrusu yabancı dil bilmeyenler, kendi dillerini de bilmiyorlar...
Ümrandan
Uygarlığa, Bu Ülke'nin devamı, zamanla çiçekleşen tomurcuk düşünceler...
Cemil
Meriç Kronolojisi
1877 Babası Mahmut Niyazi Bey'in yaklaşık
doğum tarihi.
1912 Balkan Harbi sırasında ailesi Dimetoka'dan
Hatay'a göç eder.
Babası aynı şehirde Ziraat Bankası müdürü,
sonra da mahkeme reisidir.
1923, Reyhanlı Rüştiyesinde okula başlar.
1933 Çalışkan bir öğrenci olmasına rağmen
cebirden ikmale kalır, gözleri zayıftır ve sınıftaki tahtayı iyi
görememektedir, altı numara miyobu olduğu anlaşılır.
…ilk yazısı yayımlanır, "Geç kalmış
bir muhasebe" (23.9.1933).
1937, İstanbul'a gelir. Üniversiteye
giremez.
Hatay hükümetini devirmek suçundan idam talebiyle
yargılanır, iki ay sonra beraat eder.
Aynı yıl 29 Haziran'da Hatay Türkiye'ye
katılır.
Fevziye Menteşoğlu ile tanışır ve 19 Mart
günü evlenir, eşi İstanbulludur. Aynı yıl, haziran ayında babası ölür.
1954, İlkbahar aylarında gözlerini
kaybeder.
1961, Lamia Çataloğlu ile tanışır.
1983, 7 Mart günü 41 yıllık beraberlikten
sonra eşini kaybeder.
Aynı yılın ağustos ayında bir beyin
kanaması geçirir, sol hemipleji sonucu sol tarafına felç iner.
1987, 13 Haziran günü, kendisini yatağa
mahkûm eden uzunca bir hastalıktan sonra, 71 yaşında hayata gözlerini yumar.
…
Mecmuada bir edep, bir asalet var. Cami ile
camia ile cemiyetle akraba.
İngiltere'de ilk dergi 1749'da çıkar:
Monthly Review.
1829'da kurulan, Revue des Deux Mondes Fransa'nın
en uzun ömürlü dergisi.
1831'de eski bir musahhihin, Buloz'un eline
geçer.
Romantizmin bütün devleri Buloz'un dergisinde
boy gösterirler, romantizmin ve Fransız diplomasisinin.
1834'te 350 abonesi vardır derginin.
Turgenyev anlattı; Buloz, son hikâyesinin
bazı yerlerini makaslamış...
George Sand da sesini çıkarmıyormuş
tashihlere... Böyle dâhiler için taviz değil, âdeta namussuzluk bu.
"Her toplum bir kitaba dayanır:
Ramayana Neşideler Neşidesi veya Kur'an.
Senin kitabın hangisi?"
Yazar düşüncesini yardım olsun diye sunmaz.
Bir mükâfattır bu. Lâyık mısınız, değil misiniz? Anlamak ister.
Tabiat da öyle değil mi? Altın neden
toprağın derinliklerinde? Okurken araştırmaya çıkacağınız maden: yazarın
düşüncesi veya niyeti. Araçlarınız: zekâ ve bilgi. Kayayı kıracak, madeni
eriteceksiniz. Önce kelimeyi fethedeceksiniz, sonra heceleri, harfleri.
Felaketimizin kaynağı kültür yokluğu. Bizi
helak eden ne ahlâksızlık, ne bencillik, ne kafamızın ağır işlemesi. Bir
öğrenci kayıtsızlığı içindeyiz. Hoca tanımadığımız için yardım görmemize imkân
yok.
Roman başlangıcından itibaren bir ifşadır.
Osmanlı'nın ne yaralan vardır, ne yaralarını teşhir etmek hastalığı.
Hikâyeleri ya bir cengâveri ebedîleştirir,
ya "hisse alınacak bir kıssa"dır.
Roman'ın burjuvaziyle doğduğunu söylerler.
Burjuvazi Avrupa'nın imtiyazı, daha doğrusu yüz karası.
İnanan bir toplumda, pürüzlerini yoketmiş
bir toplumda, hayalî çözüm yolları aramaya ihtiyaç duymayan bir toplumda
romanın ne işi var?
Fransız İhtilali yalnız Batı feodalitesinin
değil, ihtiyar Şark'ın da ölüm çanı.
Edebiyatımızda yunanperestlik Yahya Kemal
ile başlar, Yahya Kemal ve Yakup
Kadri ile.
Şiir Yunan'dı Salih Zeki için, Yunan'a
benzeyendi. Bu topraklarda yaşayan son Yunanlı sayardı kendini. Oysa iliklerine
kadar Türk’tü.
Musevilik Zerdüştlüğün damgasını taşır:
hayırla şer arasındaki ikilik, meleklerle cinlerin savaşı, kıyamet gününe iman...
hep onun yadigârı. Hıristiyanlık, Zerdüşt olmadan anlaşılmaz.
Celâl Sılay da bir tarafıyla Celline idi: Serazat,
derbeder, küstah.
Le Bon. "Biz Türkler, onun eserlerine
eşsiz bir ilgi göstermeliyiz. Onu ne kadar iyi tanırsak, o kadar az hata
ederiz.
İmparatorluk günden güne zayıflamaktadır.
Niçin saklamak? Onu bu hâle düşüren sebeplerin başında Avrupalılaşma zihniyeti
gelir.
Kulun bütün haysiyeti: mümin oluşunda. Kul,
mümin olunca hukukî bir hüviyet kazanır, dilenciyi halifeye eşit kılan bir
hüviyet. İslâm için hürriyet felsefî değil, hukukî bir mefhum.
Kitap sahibi kavimler, İslâm'ın üstünlüğünü
kabul etmek ve ona cizye ödemek şartıyla hudutlu, fakat teminatı olan bir hakka
lâyık görülürler.
Putperestlerin camiada yeri yoktur.
Vatandaşlığı yapan kan ve toprak değil,
inanç. Ümmetin Avrupa dillerinde karşılığı yok. Siyasî ve dinî bir bağ.
İslâmiyet'in temel mefhumu: eşitlik. Bu bir
amaç değil, bir hak.
İslâmiyet bir kanun ve nizam hâkimiyeti
(nomok-rasi)dir. Batı'nın gerçekleştirmeğe çalıştığı eşitliği çoktan
fethetmiştir. Fikir hürriyetini, insanı insana saldırtan bir tecavüz silâhı
olarak değil, bir ikaz, bir irşat vasıtası olarak kabul etmiştir.
İrfan, beşeri beşer yapan vasıfların
bütünüdür. Kültür, homo ekonomikus'un kanlı
fetihlerini gizlemeye yarayan bir şal.
Din
asırlardan beri yaşayan ve nesilleri huzura kavuşturan, tecrübeden geçmiş bir
inançlar manzumesi; sıcak, dost, köklü. Batı'nın dünyevî dediği kültür ise, hâkimiyetini tahkim için düşman ülkelere
ihraç ettiği sefil bir ideoloji.
Avrupa,
Tek emeli, Osmanlı'yı dinsizleştirmektir.
Dinsizleştirmek, yani "etnik bir toz" hâline getirmek.
…onlar için ilerleyiş; bizim için çözülüş
ifade eder.
Akıl, devlerin değil cücelerin silâhı.
İnanç asildir. Medeniyetler onun eseri.
Biri mühendisleri yaratır, öteki kahramanları.
…içtikçe artan susuzluk,
"çoban köpekleri"
Comte, ihtilalin ölüme mahkûm ettiği Katolikliği, "insanlık
dini" ismi altında horlatan bir yarı deli.
Le
Play sürüyü şer kuvvetlerine
kaptırmak istemeyen kiliseyi temsil eder
Durkheim, sarsılan düzeni rasyonalizm rayına oturtmaya çalışan bir
haham torunu.
Dâva: Hıristiyan Batı toplumunu istikrara
kavuşturmak,
…bilimsel sosyolojinin (Amerikan ekolü) ilk amacı, Amerikan iş
çevrelerinin mutlak hükümranlığını sağlamak
Sovyet sosyolojisi, sosyolojinin
karikatürü.
Weber'in Protestan ahlâkına yamamak
istediği rasyonalite, irrasyonalitenin ta kendisi değil mi? İnsanı
eşyalaştıran, insan haysiyetini sıfıra indiren bu ahlâk, kapitalizmin cinayetleri
ve adilikleri üzerine örtülen bir şal.
Yunan edebiyatı bir fuhuş edebiyatı.
Roma da Yunan'ın şakirdi.
Afif olan kulaktır Roma'ya göre, göz en hayâsız
tasvirleri okuyabilir.
Kanun, eski Yunan'dan beri "büyük
sineklerin yırtıp geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı"
Avrupalı için medeniyet, zorun yerine
hilenin geçişidir.
Sokaktaki insanın tek vazifesi vardır: neslini
devam ettirmek. Tabiatı icabı muhafazakârdır, itaatkârdır, hürmetkârdır. Ayırıcı
vasfı törelere boyun eğmektir; bundan gocunmaz da.
Şiddet: Avrupa'nın Tanrısı
Kutuplar
Upanişat "Tanrısın" diyor insana.
Freud "İtsin" diyor. Hangisi haklı?
Camoens
1580 bir şairin değil, bir edebiyatın ölüm
tarihi. Portekiz
Said Nursî, bir kavga adamı. Yalçın bir
irade, taviz vermeyen bir mizaç,
Kemal'i (Kemal Tahir) ıstırap yarattı... Hapishane,
maskelerin çıkarıldığı yerdir.
Kemal'in romanları, hiçbir kilisenin
sözcülüğünü yapmaz, herhangi bir tarikatın değil, hakikatin emrindedirler.
Kerim Sadi, Türk sosyalizminin
Plehanov'udur.
Havarilerini yaratamayan İsa’nın yeri
tımarhanedir, tarih değil. Muhammed'in ilk mucizesi: Hatice-t-ül kübrâ.
Kanaviçe (sözlük)
"Napoli'de yaşanır" diyor bir
yazar, "Roma'da düşünülür, Floransa'da yaratılır." O beldede sanatın
saltanatını banka hazırladı, banka ve ticaret.
Şöhreti gün geçtikçe kök salacak. Çünkü
okuyanı yok. Hiçbir zaman okunmayacak Dante.
Nihilist: (…) Çerniçevski'nin Ne Yapmalı?
(1864) sorusunu kendi kendilerine soranların umutsuzluğudur.
---
İletişim Yayınları
(26. baskı), 2005
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder