7 Nisan 2019 Pazar

Par Lagerkvist - Tanrı Gelini


Par Lagerkvist - Tanrı Gelini Sibyl

Delphi’nin üstünde yükselen dağın yamaçlarındaki küçük bir evde, salak oğlu ile yaşlı bir kadın oturuyordu.

Tam bir yalnızlık içindeydiler,

Bir akşamüstü, güneş batmadan, Delphi’den doğru bir adam geldi.

Ve adam ona başından geçen garip bir olayı anlattı,
Genç karım ve küçük oğlumla mutlu yaşayıp gidiyordum, diye başladı,
Bir gün kapımın önünde dururken, sırtında çarmıhı, düşe kalka giden yabancı birini gördüm.
…evimin duvarına yaslandı. Bundan hoşlanmadım.
…çekilmesini söyledim ona,
«Başımı evine dayayamadığım için ruhun hep kutsuz kalacak,» dedi.
«Benden bunu esirgediğin için benden daha büyük bir ceza çekeceksin: Hiç ölmeyeceksin. Bu dünyada sonsuzluğa değin dolaşıp duracaksın ve hiç huzur bulmayacaksın.»
Çok garip bir duygu ile olduğum yerde kala kaldım. Bir şeyler olmuş gibiydi bana...
Tanrının oğlu... değildir elbet, diyordum kendi kendime.
İçimdeki değişiklik ilerledikçe ilerledi, onu durdurmak gücünde değildim.
Karım bir gün gitti. Karım ve çocuğum.
…doğduğum kenti bıraktım ve karanlıkta yollara düştüm, yıllar sürecek gezime başladım.

Yaşlı kadın tümden silinmişti karanlıkta. Ve adam kadının alçak, nerdeyse duyulmaz bir sesle konuştuğunu anladı : «Tanrıyı görmek sevindirmez insanı.»

Çocuklar sevgi ile sarılı olsalar da yalnızdırlar, kimse fark etmez bu yalnızlığı.

İnsanın kaderi var, ama bir tane. Tamamlanınca hiç bir şey kalmıyor.

«Niçin gece vakti çıktı dışarı, karanlıkta kendini kollayamaz! Ölür! Uçuruma yuvarlanır! Neden yaptı bunu? Neden? Neden? Beni neden bıraktı?
«Galiba… galiba anladı onun hakkında söylediğim o kötü şeyleri… o korkunç şeyleri… Galiba anladı!

Bunlar küçük, zayıf ayakların bıraktığı hafif, belli izlerdi, ama incele incele sonunda, nerdeyse kara dokunulmamışçasına hafif işaretlerden başka bir şey kalmadı ortada. Sonunda onlar da bitti. İz miz yoktu artık.

---
Türkçeleştiren: Melih Cevdet Anday
Cem Yayınevi, 1969

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder