Türkiye'deki Köy Enstitülerinin Toplumsal Değişmede Yeri
Akar, Hatice (2011), Yüksek Lisans Tezi,
Dokuz Eylül Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İzmir
Araştırmada Köy Enstitüleri toplumsal bir
olgu ve değişim hareketi olarak ele alınmış, bu çerçevede ekonomik, siyasal,
kültürel ve toplumsal değişme ve gelişmemizdeki etkileri incelenmiştir.
Köy enstitüleri; köylüyü bilgilendirmek ve
köylüye Cumhuriyet aydınlanmasını gerçekleştirecek eğitimcileri yetiştirmek
amacıyla, 17 Nisan 1940’ta 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu ile oluşturulmuş
kurumlardır. Üretime dönük, katılımcı, demokratik, öğrenci odaklı, dayanışmayı
yücelten ve sanatla zenginleştirilmiş bir eğitim anlayışını benimsenmektedir. 24
Ocak 1954 yılında ilköğretmen okullarıyla birleştirilerek kapatılmışlardır.
…nüfusun yüzde seksenini oluşturan kırsal
bölge insanlarının eğitiminden başlayarak kalkındırma çabası Yeni Türkiye
Cumhuriyet’i için eğitim alanında ciddi bir reformu
gerekli kılmıştır (s. 1).
O günün şartlarına uygun yenilikler yapılma
yoluna gidilerek cinsiyet ve köylü-şehirli ayrımının yapılmadığı, fırsat eşitliğinin
gözetildiği bir eğitim sistemi getirilmeye çalışılmıştır.
Osmanlı Devleti’nde halkın
büyük çoğunluğu köylerde yaşamakta ve okuma yazma oranı da çok düşüktür (s. 2).
Köy Enstitülerinin toplumsal yaşamdaki değişim
etkisini daha iyi anlayabilmek adına Cumhuriyet 1940’lar öncesi
toplumun yapısını ve işleyişini yakından
incelemek gerekir (s. 3).
Toplumlar yapılar, kurumlar ve ilişkiler
sürekli değişmektedir. Dolayısıyla her toplum daima değişim içindedir.
Eğitim de toplumsal değişmenin
nedenlerinden biridir (s.4).
Politik, ekonomik ve teknolojik gelişmeler
ancak eğitim kurumlarındaki değişim çabalarıyla bütünleşirse toplumsal değişim
meydana gelebilir (s. 4-5).
Eğitim ve toplum yapısı daima birbiri ile
etkileşim içindedir ve birbirlerinin biçimleyicisidir.
Cumhuriyetle birlikte ülkenin her yönden
kalkınması zorunluluğu doğmuş, (…)
…ilk yapılması gereken toplumu oluşturan
bireylere okuma-yazma öğretilmesiydi.
Harf devriminin yapıldığı
yıllarda nüfusun büyük çoğunluğu, şehirle tam anlamıyla bütünleşememiş bir
durumdaydı.
Bunun için okuma yazma kurslarıyla birlikte
eğitim öğretim seferberliği başlatılmış ancak istenen sonuç köy bazında elde
edilememiştir. 1935’de 16 milyonu geçen nüfusun ortalama olarak %85’i okuma
yazma bilmiyordu (s. 6).
1923–1928 yılları arasında yıllık kitap
basım ortalaması 600 ile 800 arasındayken, 1931’de bu sayı
1000’e yaklaşmıştır.
1930’lu yılların
başlarında okur-yazar nüfusun %19’a ulaştığı görülmüştür. Bu oran 1935’e kadar değişmemiş,
1950‟de
%32’ye ulaşmış. Ancak, 1970’lerde nüfusun yarıdan
fazlasına erişebilmiştir.
Köylerde sadece okuma-yazmadan
değil aynı zamanda tarih bilgisi, sağlık bilgileri, yaşamsal anlam taşıyan
bilgiler verilmelidir. Köye gönderilecek olan öğretmen; sanattan, ekonomiden,
tarımdan anlamalıdır (s. 7).
Eğitim alanında yapılan ilk yeniliklerden
biri 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat kanunu
olmuştur.
Öğretim Birliği ile birlikte toplumda
Osmanlı’dan beri süregelen ümmet bilinci yerini Cumhuriyet
ile millet bilincine bırakmıştır.
Cumhuriyet’in eğitim
düzeninde bu amaçlara uygun bir yöntem
geliştirebilmek amacıyla, Türkiye’ye dünyaca tanınmış bilim adamları ve eğitimciler davet edilmiştir ki;
bunlardan biri de Columbia Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. John
Dewey’dir
(s. 8).
Eğitim alanındaki yenilik hareketlerinden
biri olan Latin harfleri ile ilgili 1926 yılında ülkemize davet edilmiş olan
eğitim bilimci Prof. Kühne raporunda Arap alfabesinin çıkardığı zorluklara
değinmiş, batı uygarlıklarına uyumu sağlamak için Latin alfabesine geçilmesinin
gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca zorunlu ilköğretimin önemine dikkati çekerek,
bunun olabilmesi için öğretmen yetiştirme şekillerinin çerçevesini raporunda
sunmuştur.
Sadece okuma yazma öğrenen kişilerin
sayısını arttırmak tek hedef olamazdı. Eğitim olanaklarının yaygınlaştırılması
ve eğitimi, sık sık dile getirildiği gibi, cehalete karşı açılan savaştan galip
çıkabilmede etkin kılabilme çok daha önemli idi.
İsmail Hakkı Tonguç, köy eğitimi
problemlerinin sosyolojik ve ekonomik temellerine karşı en çok ilgi gösteren
bir eğitimci oldu (s. 10).
Eğitmen
Projesi
Köy Enstitüleri’nin bir ön uygulaması
olarak da değerlendirilen Eğitmen Projesi 1930’lu yılların eğitim alanındaki
ciddi yeniliklerden biridir.
Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan 1935
yılında İsmail Hakkı Tonguç’u İlköğretim Genel Müdürü olarak atadı.
…gözlemlerinden çıkan sonuçlara göre, köye
gönderilen öğretmenler köy hayatına uyum sağlayamamaktadırlar. Köy okulunda
okuma yazma öğrenen köylüler bilgilerini işe dönük kullanmadıkları için kısa
sürede unutmaktadırlar (s. 11).
Heyetin raporu ışığında “Köy Terbiyecisi”
olarak adlandırılan eğitmenler 150’den az kişinin yaşadığı köylerde, hem eğitim
işlerinin hem de köylülere ziraat işlerinde rehberlik edeceklerdi (s. 12).
İlk olarak, deneme mahiyetinde bir kurs
açılmasına karar verildi. Bu iş için uygun kişileri bulmak üzere Kayseri,
Yozgat, Çorum ve Eskişehir’in köylerinde bakanlıkça bir inceleme yaptırıldı.
İncelemenin ardından, Eskişehir’e bağlı Çifteler bucağındaki Mahmudiye köyünde
açıldı.
Eğitmen adaylarının okuma yazma
bilmelerinin dışında, “köy hayatını bütün külliyetile yaşıyarak bilmiş ve köye
bağlanmış’’ olma, “köyde yapacağı işler dolayısile karşılaşacağı güçlükleri
yenebilecek durumda’’ olma, “köye sade fakat ileri kıymetli bir hayatı
sokabilmek için bıkmadan çalış(ma)’’, “köylüye rehberlik edebilme’’, “köyün
mukadderat ile kendi mukadderatını ve bunlarla devletin mukadderatını birbirine
bağlı olduğunu bilerek çalışabilme’’(TONGUÇ, İ Hakkı. (1938), Köyde Eğitim,
Devlet Basımevi, İstanbul: 188-189) gibi nitelikleri taşıması gerekiyordu (s.
13).
Mahmudiye kursunun olumlu sonuçlanmasıyla
eğitmen kursları uygulamasına devam edilmesine karar verildi. 11 Haziran
1937’de 3238 sayılı Köy Eğitmen Kanunu ve 7 Temmuz 1939 tarihinde de 3704
sayılı ‘’Köy Eğitmen Kursları ile Köy Öğretmen Okullarının İdaresine Dair Kanun’un
mecliste kabulüyle, köy eğitmen kursları ülke çapında yaygınlaştırıldı. Köy
enstitülerinin kurulmasıyla beraber köy eğitmen kursları, o bölgedeki köy
enstitülerine bağlanarak faaliyet göstermişlerdir. Kapatılacakları 1947 yılına
kadar, kurslardan 29’u bayan olmak üzere 8675 eğitmen yetiştirerek, köylere
göndermişlerdir (s. 14).
Eğitmen
Projesinin Sonuçları
1936’dan 1947’ye ders yılı başına kadar
8675 eğitmen yetiştirilmiş, bunlarla 7090 köyde okul açılmıştır.
En yararlı ve anlamlı olan noktası da, köy
enstitülerine öğrenci yetiştirmeleridir (s. 16).
Eğitmen projesi, Köy Enstitüleri öncesinde
denenmiş ve başarılı olmuş bir deneme olması açısından önemlidir. …köy
enstitülerinin başlangıç aşaması olarak kabul edilebilir (s. 17).
Köy
Enstitüleri, Kuruluşu, Amacı ve İlkeleri
17 Nisan 1940’ta 3803 sayılı Köy
Enstitüleri Kanunu kabul edilerek, “Köy Enstitüleri açıldı. Bu kanunun “Köy
öğretmenleri ile köye gerekli başka mesleklerin erbabını iş eğitiminin
ilkelerine uyarak yetiştirmek amacıyla ziraat işlerine elverişli arazisi
bulunan yerlerde bölge müessesesi olarak açılan öğrencisi köyden alınan ve yatılı
bulunan eğitim kurumudur.” şeklindeki 15. maddesi Köy Enstitülerinin amacını
belirtmektedir.
Tonguç enstitülerin ilkeleri ile şöyle
demiştir: “...köy eğitiminin amacı, büyük ölçüde güçlü vatandaş, yani sosyal
bilinçte, insan ve memleketin siyasal, ekonomik ve kültürel hayatının
gelişmesine katılacak, yani doğanın bütün güçlerine tutsak değil, egemen
olabilecek bir güçte iş adamı yetiştirmek olmalıdır. Bizi bu amaca götürecek
okul da kitap öğretimi değil, iş eğitimi olacaktır (TONGUÇ İ. Hakkı (1974) İş
ve Meslek Terbiyesi, Ankara Kitap Yazanlar Kooperatifi,1932. 2.Bası: TÖBDER: 154).
(s. 18)
…devrim için eğitim…
Kuruldukları
Yerler
Köy Enstitüleri genellikle kentlerden uzak
yerlerdeki geniş arazilere kurulmuşlardır (s. 19).
1940 yılında 10 tane daha köy enstitüsü
açılmıştır. 1944’e kadar enstitü sayısı 20’ye çıkarılmıştır. Bu sayının 24’e
yükseltilmesi planlanmıştır, ancak bu gerçekleştirilememiştir.
Açılan 21 Köy Enstitüsü’nden 1951-52
öğretim yılı sonuna kadar 1398 kadın,
15.943 erkek olmak üzere toplam 17.341
öğretmen yetişmiştir.
Köy Enstitüleri ve açıldıkları iller
şöyledir:
1. Akçadağ Köy Enstitüsü - Malatya(1940)
2. Akpınar Köy Enstitüsü - Samsun(1940)
3. Aksu Köy Enstitüsü - Antalya(1940)
4. Arifiye Köy Enstitüsü - Sakarya(1940)
5. Beşikdüzü Köy Enstitüsü - Trabzon(1940)
6. Cılavuz Köy Enstitüsü - Kars(1940)
7. Çifteler Köy Enstitüsü - Eskişehir(1937)
8. Dicle Köy Enstitüsü - Diyarbakır(1944)
9. Düziçi Köy Enstitüsü - Adana(1940)
10. Ercis Köy Enstitüsü - Van(1948)
11. Gölköy Köy Enstitüsü - Kastamonu(1939)
12. Gönen Köy Enstitüsü - Isparta(1940)
13. Hasanoğlan Köy Enstitüsü - Ankara(1941)
14. İvriz Köy Enstitüsü - Konya(1941)
15. Kepirtepe Köy Enstitüsü - Trakya(1938)
16. Kızılçullu Köy Enstitüsü - İzmir(1937)
17. Ortaklar Köy Enstitüsü - Aydın(1944)
18. Pamukpınar Köy Enstitüsü - Sivas(1941)
19. Pazarören Köy Enstitüsü - Kayseri(1940)
20. Pulur Köy Enstitüsü - Erzurum(1942)
21. Savaştepe Köy Enstitüsü -
Balıkesir(1940)
Tarih
sırasına göre:
Çifteler Köy Enstitüsü – Eskişehir (1937)
Kızılçullu Köy Enstitüsü – İzmir (1937)
Kepirtepe Köy Enstitüsü – Trakya (1938)
Gölköy Köy Enstitüsü – Kastamonu (1939)
Akçadağ Köy Enstitüsü – Malatya (1940)
Akpınar Köy Enstitüsü – Samsun (1940)
Aksu Köy Enstitüsü – Antalya (1940)
Arifiye Köy Enstitüsü – Sakarya (1940)
Beşikdüzü Köy Enstitüsü – Trabzon (1940)
Cılavuz Köy Enstitüsü – Kars (1940)
Düziçi Köy Enstitüsü – Adana (1940)
Güven Köy Enstitüsü – Isparta (1940)
Pazarören Köy Enstitüsü - Kayseri (1940)
Savaştepe Köy Enstitüsü – Balıkesir (1940)
Hasanoğlan Köy Enstitüsü – Ankara (1941)
İvriz Köy Enstitüsü – Konya (1941)
Pamukpınar Köy Enstitüsü – Sivas (1941)
Pulur Köy Enstitüsü – Erzurum (1942)
Dicle Köy Enstitüsü – Diyarbakır (1944)
Ortaklar Köy Enstitüsü – Aydın (1944)
Ercis Köy Enstitüsü – Van (1948)
Hemen her köy enstitüsünün şehir ve
kasabaların dışında, tren yolu ya da şoseye yakın, devlete ait ve arazisi
tarıma elverişli yerlerde kuruldu. Seçilen yerlerin hava, su bakımından sağlığa
elverişli, köy ve kasabaların yakınında, bucak merkezi ortasında ve 2-3 ilin
bölge merkezliğini yapacak durumda olmasına dikkat edildi.
Köy Enstitüsü Kanunu’nun üçüncü maddesinde
“Enstitülerde tam devreli köy okullarını bitirmiş, sıhhatli ve müsait köylü
çocuklar seçilerek alınırlar.” hükmü yer alır (s. 22).
Köy enstitülerine aşağıdaki okullardan
mezun olan öğretmenler atandı.
1 - Yüksekokullar ve üniversite fakülteleri
2- Gazi Terbiye Enstitüsü
3- Öğretmen okulları
4- Ticaret liseleri ve orta ziraat okulları
5- Erkek sanat okulları ve kız enstitüleri
6- Köy enstitüleri
7- İnşaat usta okulları
8- Bunlardan başka her türlü teknik ve
mesleki okulları mezunları öğretmen olarak çalışmıştır.
Öğretim
Programları
Öğrenciler her yaz 1,5 ay köylerine izinli
giderlerdi. Bu gidişlerinde köylerini kendi
kendilerine inceleyip yazarak, çizerek bir köy dosyası hazırlamaları onlara
ödev olarak verilir, nasıl yapacakları, neleri inceleyecekleri konusunda herhangi
bir açıklama yapılmaz, yol yöntem gösterilmezdi, kendi anlayışlarına bırakılırdı
(s. 25).
Köy Enstitüleri açıldığı anda elde hazır
bir öğretim programı ya da hazır bir öğretim şeması yoktu.
(nedenleri)
Her köy enstitüsünün ayrı ayrı özellikler
taşıyan yerlerde ve koşullar içinde kurulması (s. 26).
Deneme programı sonuçlarına göre 5 yıllık
Köy Enstitüsü öğretim programının düzenlenmesi kararlaştırılmıştı. Bu beş
yıllık eğitim süresinin 114 haftası kültür, fen ve öğretmenlik bilgisine, 58
haftası tarım dersleri ve çalışmalarına, 58 haftası teknik dersler ve
çalışmalarına ve 30 haftası da 5 yıllık sürekli dinlencelere ayrılmıştır.
Öğretim
Programı
1943’teki II. Milli Eğitim Şurası’nda
alınan kararlar bağlamında Köy Enstitüleri öğretim programı hazırlanarak Talim
ve Terbiye Kurulu’nun 4.5.1943 tarihli ve 75 sayılı kararıyla kabul edilerek
yürürlüğe girmiştir (s. 29).
Programa göre Köy Enstitülerindeki ders ve
çalışmalar üç ana grupta toplanmaktaydı:
Kültür Dersleri, Ziraat Dersleri ve Teknik
Dersler ve Çalışmalar… (s. 30)
Türkçe, Tarih, Coğrafya, Yurttaşlık
Bilgisi, Matematik, Fizik, Kimya, Tabiat ve Okul Sağlık Bilgisi, Yabancı Dil,
El Yazısı, Resim-İş, Beden Eğitimi ve Ulusal Oyunlar, Müzik gibi dersler
bulunmaktaydı. Ayrıca Askerlik, Ev İdaresi ve Çocuk Bakımı, Öğretmenlik
Bilgisi, Ziraat İşletmeleri ve Kooperatifçilik gibi dersler de program
içerisinde yer almaktaydı. Tarım dersleri ise kendi başına birçok ders grubunu
bünyesinde barındırmaktaydı.
Bu dersler içerinde Tarla Ziraatı, Bahçe
Tarımı (Fidancılık, Meyvecilik, Bağcılık ve Sebzecilik Bilgisi), Sanayi
Bitkileri ve Tarımı, Zootekni (Hayvan Bakımı), Kümes Hayvancılığı, Arıcılık ve
İpekböcekçiliği, Balıkçılık ve Su Ürünleri Bilgisi olmak üzere toplam 7 çeşit
ders bulunuyordu.
Teknik ders ve çalışmalar grubunda da
farklı dersler yer almaktaydı. Köy demirciliği bu derslerden biridir.
Marangozlukta Köy Enstitüleri’nin eğitim
sistemi içerisinde önemli yeri olan bir derstir. Çünkü her enstitü kendi
binalarını kendisi yapmaktaydı (s. 31).
1953 öğretim programıyla enstitülerde
okutulan kültür derslerinin önemli bir bölümünün klasik hale sokulması, tarım
ders ve uygulamalarının azaltılıp kurumsal hale getirilmesi ve sanat
derslerinin de kaldırılmasıyla enstitüler kuruluş felsefesinden tamamen
uzaklaşmıştı. Bu nedenle bir yıl sonra da 27 Ocak 1954’te Köy Enstitüleri
kapatılmıştır (s. 35).
Köy
Enstitüleri’ne Yapılan Eleştiriler
Köy Enstitülerinde teoriye yönelik derslere
ağırlık verilmesiyle, Sovyet Rusya’ya yaklaşıldığını ifade edilmiştir.
…kız ve erkek öğrencilerin bir arada yer
alması da solcu bir hareket olarak ifade edilmiştir (s. 35).
Enstitülerde aşırı solcu hatta Komünist ideolojiyi
yansıtan bir eğitim-öğretim yapıldığı öne sürülmüştür (s. 36).
…
İlgili Yayın ve Araştırmalar (s. 44 vd.)
…
Türkiye’de
Köy Enstitülerinin Toplumsal Değişmede Yeri Dair Bulgu ve Yorumlar (s. 49 vd.)
Geniş bir halk kütlesine ulaşan bir eğitim
ve kalkınma etkinliği olan enstitüler, ülkenin gelişmesinde en büyük katalizör
olarak görülebilir.
Köy Enstitüleri sisteminin eğitimimize en
büyük katkısı, o güne yalnızca teorik olarak kitaplarda okutulan bilgilerin
değil, öğrenilenlerin yaşamla bağdaştırılması olmuştur.
Köy enstitüleri, köye önder rolünde
yetiştirdiği öğretmenler yoluyla ümmet toplumundan ulus toplumu oluşturarak
sosyal ve kültürel değişimi sağlamaya çalışmıştır.
Tabiat ve Okul Sağlık
Bilgisi dersinde insan anatomisi ve fizyolojisi, genel sağlık kuralları,
sağlığın korunması, okul sağlığı, kazalar, köy sağlık sorunları, çocuk sağlığı,
bakımı ve hastalıklarına ilişkin konular işlenmiştir.
Sonuç
Köy gerçeklerini bilen, köyü seven, köyden
yetişmiş yeni bir aydın grubu yetişmiştir.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder