26 Nisan 2019 Cuma

Köy Edebiyatı ve Türk Edebiyatında Köye “İçerden” Bakış Doğuşu, Etkileri


Köy Edebiyatı ve Türk Edebiyatında Köye “İçerden” Bakış Doğuşu, Etkileri
Erol Çankaya (2013)
Turkish Studies, Cilt: 8, Sayı: 4, s. 473-488

Anadolu’nun Türk edebiyatındaki varlığı (…) ancak Türkçülük akımına bağlı olarak ortaya çıktığı görülür. Bu süreçte aydın, hem halktaki milli kültürü özümsemek ve hem de köyü canlandırmak gibi ikili bir görevle halka, köye gitmek durumundadır.

Halkevleri kanalıyla sürdürülen bu Halka Doğru hareketi büyük ölçüde “turistik” kalmış, kentli aydının köyde yaptığı “piknik” olmaktan kurtulamamıştır.

Bu yapının ancak, Cumhuriyet döneminde Anadolu insanının, eğitim olanaklarına kavuşması, bir kısmının yazar olmaya başlamasıyla değiştiği görülür. Bu noktada ise 1940’larda faaliyette bulunan Köy Enstitüleri önemli rol oynamıştır.

“köy edebiyatı”
Bu edebiyat, o güne değin ortaya koyulmuş memleket edebiyatından farklıdır. Türk edebiyatında ilk kez, köy gerçeği köy kökenli gençler tarafından, “içeriden” yansıtılmaktadır. Bu nedenle, bu eserlerin bir edebiyat yapıtı olduğu kadar sosyolojik bir belge niteliğinde olduğu da söylenebilir (s. 473).

“köy edebiyatı” denildiği zaman temel olarak Köy Enstitülü yazarların yarattıkları edebiyat anlaşılmaktadır (s. 475).

(Atatürk, 1922’de T.B.M.Mni açarken yaptığı konuşma)

“Halka Doğru” hareketi ile Anadoluya yönelen aydınlara da yeni rejimin gösterdiği bir işaret fişeğidir.
Gökalpe göre Türkçülüğün ilk esaslarından biri “halka doğru” umdesidir. Halk doğru gidiş, halktan harsi bir terbiye almak için olacaktır; aynı şekilde halka medeniyet götürmek için gidilecektir. “Demek ki halka doğru gitmek, harsa doğru gitmek mahiyetindedir. Çünkü halk, milli harsın canlı bir müzesidir.” (Gökalp: 31). / s. 476

“Bizim köye, Kemalist köye, Türk ihtilalinin köyüne, radyodan, ocağın başında, köy saatini dinleyen ve çamaşır suyunu elektrikle ısıtan köylülere kavuşacağız.” (Falih Rıfkı, 1933: 15-17)

Cumhuriyet’in laiklik, eğitimde birlik, alfabe, kıyafet, vb. devrimci atılımları söz konusu olursa halkın bu konuda “yeterli” olduğu konusunda ciddi soru işaretleri, hatta olumsuz emareler vardı.
…devrim, kendi kadrolarını oluşturmak, kendi ideolojisini halka götürmek istiyordu.

…bu konuda “eğitim” birincil önemdeydi. Hatta bu konuda bir varsayım olarak, Osmanlıca alfabenin bırakılıp Latin harflerine geçilmesinin altında biraz da bu olgunun yattığı bile ileri sürülebilir! Büyük bölümü eski “ideolojik heyula”nın etkileri altındaki eski kuşaklar bu şekilde devre dışı bırakabilecekti!

“Köy meselesi, bazılarının zannettikleri gibi, mihaniki bir surette köy kalkınması değil, manalı ve şuurlu bir şekilde, köyün içten canlandırılmasıdır.” (Tonguç, a.b.ç.) / s. 477

“Bizim Köy, Kemalist Köy, Türk ihtilalinin köyü, baştanbaşa bir dinamo gibi cihazlanmış, kilovat ışığı ile bakan, dalga uzunluğu ile dinleyen, ocağı başında gazetesinin Köy Saati’ni okuyan, Hamburg piyasasının tahıl fiyatlarını soran köylü.” (Atay:1933) / s. 478

Atatürk’ün, Maarif siyasetimizin temeli önce cehaleti yok etmektir” sözüyle de vurgulanan amaç doğrultusunda bir takım yenilikler yapılmış, yeni bir yasa, “Öğrenim Birliği Kanunu” çıkarılmıştır. Bu yasaya uygun olarak da Gündüzlü ve Yatılı Bölge Okulları, orta ve yüksek öğrenim için de Yüksek Öğretmen Okulu, Musiki Muallim Mektebi, Gazi Orta Öğretmen Okulu gibi eğitim merkezlerinin açıldığını görüyoruz.

Köy Enstitülerinin çekirdeği, köy öğretmeni yetiştirdiği için halk arasında “Köy Öğretmen Okulu” adıyla anılan “Öğretmen Okulları”dır. 7/VII/1939da çıkarılan 3704 sayılı yasa ile kurulan bu okullara ilişkin hükümde “Köy Enstitüleri” ibaresi de bulunuyordu.

Köy Enstitüleri “köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını” yetiştiren kurumlardır (s. 481).

1950 Mayısında iktidara gelen Demokrat Parti döneminde (…) Tarlada ve sınıfta görülen pratik derslerin sayısı da azaltılarak bunların yerine “nazari kültür dersleri” kondu. “Böylece derslerin ağırlık merkezi “yapmak” ilkesinden “öğrenmek” ilkesine kaydırılmış oldu.
Nihayet, zaten fiilen 1952-1953 yılından beri ortada olmayan Enstitüler 27/I/1954 tarih ve 6234 sayılı yasa ile lağvedilerek ilköğretmen okullarıyla birleştirilir (s. 482).

Milli Eğitim Bakanlığının 1945de yayınlamaya başladığı Köy Enstitüleri Dergisi
Bu dergide pek çok enstitülü öğrenci ya da öğretmenin ürünleri yayınlanmış, bunlardan bir bölümü daha sonra dönemin Varlık, Yeditepe, Ufuklar, vb. ünlü edebiyat-sanat dergilerinde de görünmeye başlamıştır (s. 483).

Kaynaklar
Falih Rıfkı (ATAY) (1933), “Bizim Köy”, Kadro Dergisi, Cilt:2, Sayı:18, 1933, Gazi Üniversitesi. İİBF Yayını, Ankara,1986

GÖKALP, Ziya (1955) Türkçülüğün Esasları, Varlık Yayınları, İstanbul

TONGUÇ, İ. Hakkı Tonguç (1947), Kalkınma Yolunda Canlandırılacak Köy, Remzi Kitabevi, İstanbul


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder