Köy
Edebiyatı ve Türk Edebiyatında Köye “İçerden” Bakış Doğuşu, Etkileri
Erol Çankaya (2013)
Turkish Studies, Cilt: 8, Sayı: 4, s. 473-488
Anadolu’nun Türk edebiyatındaki varlığı (…)
ancak Türkçülük akımına bağlı olarak ortaya çıktığı görülür. Bu süreçte aydın,
hem halktaki milli kültürü özümsemek ve hem de köyü canlandırmak gibi ikili bir
görevle halka, köye gitmek durumundadır.
Halkevleri kanalıyla sürdürülen bu Halka Doğru
hareketi büyük ölçüde “turistik” kalmış, kentli aydının köyde yaptığı “piknik”
olmaktan kurtulamamıştır.
Bu yapının ancak, Cumhuriyet döneminde
Anadolu insanının, eğitim olanaklarına kavuşması, bir kısmının yazar olmaya
başlamasıyla değiştiği görülür. Bu noktada ise 1940’larda faaliyette bulunan
Köy Enstitüleri önemli rol oynamıştır.
“köy edebiyatı”
Bu edebiyat, o güne değin ortaya koyulmuş
memleket edebiyatından farklıdır. Türk edebiyatında ilk kez, köy gerçeği köy kökenli
gençler tarafından, “içeriden” yansıtılmaktadır. Bu nedenle, bu eserlerin bir
edebiyat yapıtı olduğu kadar sosyolojik bir belge niteliğinde olduğu da
söylenebilir (s. 473).
“köy edebiyatı” denildiği zaman temel
olarak Köy Enstitülü yazarların yarattıkları edebiyat anlaşılmaktadır (s. 475).
(Atatürk,
1922’de T.B.M.M’ni açarken yaptığı konuşma)
“Halka Doğru” hareketi ile Anadolu’ya yönelen
aydınlara da yeni rejimin gösterdiği
bir işaret fişeğidir.
Gökalp’e göre Türkçülüğün
ilk esaslarından biri “halka doğru” umdesidir. Halk
doğru gidiş, halktan harsi bir terbiye almak için olacaktır; aynı şekilde halka
medeniyet götürmek için gidilecektir. “Demek ki halka doğru gitmek, harsa doğru
gitmek mahiyetindedir. Çünkü halk, milli harsın canlı bir müzesidir.” (Gökalp: 31).
/ s. 476
“Bizim köye, Kemalist köye, Türk
ihtilalinin köyüne, radyodan, ocağın başında, köy saatini dinleyen ve çamaşır
suyunu elektrikle ısıtan köylülere kavuşacağız.” (Falih Rıfkı, 1933: 15-17)
Cumhuriyet’in laiklik, eğitimde birlik,
alfabe, kıyafet, vb. devrimci atılımları söz konusu olursa halkın bu konuda
“yeterli” olduğu konusunda ciddi soru işaretleri, hatta olumsuz emareler vardı.
…devrim, kendi kadrolarını oluşturmak, kendi
ideolojisini halka götürmek istiyordu.
…bu konuda “eğitim” birincil önemdeydi.
Hatta bu konuda bir varsayım olarak, Osmanlıca alfabenin bırakılıp Latin
harflerine geçilmesinin altında biraz da bu olgunun yattığı bile ileri
sürülebilir! Büyük bölümü eski “ideolojik heyula”nın etkileri altındaki eski kuşaklar
bu şekilde devre dışı bırakabilecekti!
“Köy meselesi, bazılarının zannettikleri
gibi, mihaniki bir surette köy kalkınması değil, manalı ve şuurlu bir şekilde,
köyün içten canlandırılmasıdır.” (Tonguç, a.b.ç.) / s. 477
“Bizim Köy, Kemalist Köy, Türk ihtilalinin köyü,
baştanbaşa bir dinamo gibi cihazlanmış, kilovat ışığı ile bakan, dalga uzunluğu
ile dinleyen, ocağı başında gazetesinin Köy Saati’ni okuyan, Hamburg
piyasasının tahıl fiyatlarını soran köylü.” (Atay:1933) / s. 478
Atatürk’ün, “Maarif
siyasetimizin temeli önce cehaleti yok etmektir”
sözüyle de vurgulanan amaç doğrultusunda bir takım yenilikler yapılmış, yeni
bir yasa, “Öğrenim Birliği Kanunu” çıkarılmıştır. Bu yasaya uygun olarak da
Gündüzlü ve Yatılı Bölge Okulları, orta ve yüksek öğrenim için de Yüksek
Öğretmen Okulu, Musiki Muallim Mektebi, Gazi Orta Öğretmen Okulu gibi eğitim merkezlerinin
açıldığını görüyoruz.
Köy Enstitülerinin çekirdeği, köy öğretmeni
yetiştirdiği için halk arasında “Köy Öğretmen Okulu” adıyla anılan “Öğretmen
Okulları”dır. 7/VII/1939‟da çıkarılan 3704 sayılı
yasa ile kurulan bu okullara ilişkin hükümde “Köy Enstitüleri” ibaresi de
bulunuyordu.
Köy Enstitüleri “köy öğretmeni ve köye
yarayan diğer meslek erbabını” yetiştiren kurumlardır (s. 481).
1950 Mayısında iktidara gelen
Demokrat Parti döneminde (…) Tarlada ve sınıfta görülen pratik derslerin
sayısı da azaltılarak bunların yerine “nazari kültür dersleri” kondu. “Böylece
derslerin ağırlık merkezi “yapmak” ilkesinden “öğrenmek”
ilkesine kaydırılmış oldu.
Nihayet, zaten fiilen 1952-1953 yılından
beri ortada olmayan Enstitüler 27/I/1954 tarih ve 6234 sayılı yasa ile
lağvedilerek ilköğretmen okullarıyla birleştirilir (s. 482).
Milli Eğitim Bakanlığının
1945‟de
yayınlamaya başladığı Köy
Enstitüleri Dergisi
Bu dergide pek çok enstitülü öğrenci ya da
öğretmenin ürünleri yayınlanmış, bunlardan bir bölümü daha sonra dönemin
Varlık, Yeditepe, Ufuklar, vb. ünlü edebiyat-sanat dergilerinde de görünmeye başlamıştır
(s. 483).
…
Kaynaklar
Falih Rıfkı (ATAY) (1933), “Bizim Köy”,
Kadro Dergisi, Cilt:2, Sayı:18, 1933, Gazi Üniversitesi. İİBF Yayını,
Ankara,1986
GÖKALP, Ziya (1955) Türkçülüğün Esasları,
Varlık Yayınları, İstanbul
TONGUÇ, İ. Hakkı Tonguç (1947), Kalkınma
Yolunda Canlandırılacak Köy, Remzi Kitabevi, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder