Medya ve Modernite
John B. Thompson
Türkçeleştiren: Serdar Öztürk
Kırmızı Yayınları, İstanbul, Eylül 2008
Bütün toplumlarda insanlar üretim,
enformasyon ve sembolik içerik alışverişinde bulunurlar.
Ancak onbeşinci yüzyılın sonlarından
günümüze kadar bir dizi medya kurumunun gelişimiyle birlikte üretim, depolama
ve dağıtım süreçleri belirli yönlerde dönüşüm geçirdi (s. 25).
(İktidar
biçimleri, s. 30-35)
Bireyler, sembolik biçimleri üretmek ve
yaymak için genellikle teknik bir araç kullanır. Teknik araç, sembolik biçimlerin
maddi zeminidir (s. 37).
…teknik medya, sembolik biçimi değişen
ölçülerde dayanıklılığa sahip bir ortama sabitlemeye ve muhafaza etmeye olanak
vermektedir.
Sabitleme derecesi, kullanılan özel ortama
bağlı olabilir. Örneğin kayaya kazman bir ileti, parşömene veya kâğıda yazılı olan
iletiye göre daha dayanıklıdır (s. 38).
Teknik medyanın ikinci özelliği, belirli
ölçüde çoğaltmaya imkân sağlamasıdır (kopyalama) (s. 39).
Sembolik biçimlerin çoğaltılabilirliği,
teknik iletişim medyasının ticari temelini oluşturan kilit özelliklerinden birisidir.
Sembolik biçimler 'metalaştırılabilir' (s. 40).
Teknik medyanın üçüncü özelliği, onun bir
ölçüde zaman-mekan ayrışmasına olanak vermesidir (s. 42).
Kitle iletişimi, enformasyon veya sembolik
içeriğin sabitlenmesi ve iletimi yoluyla sembolik malların kurumsallaşmış
üretimi ve genelleşmiş dağıtımıdır. Bu tanımı beş özellik üzerinde yoğunlaşarak
açacağım: Üretimin ve dağıtımın teknik ve kurumsal araçları; üretim ve alımlama
arasında yapılaşmış kopuş; medya ürünlerinin zaman ve mekânda genişletilmiş
mevcudiyeti; dolayımlanmış sembolik biçimlerin kamusal dolaşımı (s. 49-50).
Bugün bildiğimiz modern devletin 'ulus
devlet' veya 'ulusal devlet' özgün biçimi uzun bir devlet oluşum sürecinden
yavaş yavaş doğan kurumlar toplamıdır (s. 81).
1490 gibi geç tarihlerde Avrupa'da devlet
benzeri 500 birim vardı. Beş yüzyıl sonra Avrupa'daki egemen birimlerin sayısı
25 civarında devlete indi (s. 82).
Güçlü devletin kurulması, genellikle onun
sınırları içinde güçlü bir ulusal kimlik duygusu inşasının önünde yer almıştı.
Ulusal kimlik, kabaca, belirli bir toprak parçasında konumlanmış ulus veya
'vatan' duygusuna ait olma ve ortak hakları, düşünceleri ve gelenekleri paylaşma
duygusu olarak tanımlandı (s. 84).
İlk matbaa makineleri, çoğunlukla
kapitalist çizgide örgütlenen ticari girişimler tarafından örgütlendi.
…basımcılık ve yayımcılık örgütlenmeleri
ekonomik olduğu kadar kültürel kurumlardı.
İlk baskı makinelerinde üretilen kitapların
ana müşterileri, kuşkusuz, ruhban sınıfını, bilim insanı olmaya aday öğrencileri,
siyasal elitleri ve yükselen ticari sınıfı içeren eğitimli şehir seçkinlerden
oluşmaktaydı (s. 97).
Kamusal
Alanın Yapısal Dönüşümü
Habermas, on altıncı yüzyılda merkantilist
kapitalizmin gelişiminin, siyasal iktidarın değişen kurumsal şekilleriyle
birlikte, Avrupa'da modern dönemin başlangıcında yeni bir kamusal alanın doğuş
koşullarını yarattığını savunmaktadır (s. 112).
Burjuva kamusal alanının ortaya çıkışını
açıklayan Habermas, süreli basının yükselişine özel önem atfeder.
Habermas burjuva kamusal alanın on sekizinci
yüzyılın uygun koşullarında yeşerdiğini, daha sonraki gelişmelerin, giderek
onun dönüşümüne ve çöküşüne öncülük ettiğini ileri sürmektedir (s. 119).
Medya kurumlarının büyük ölçekli ticari
şirketlere dönüşümü on dokuzuncu yüzyılda başlayan bir süreçtir.
…ilk matbaalar esasında sembolik biçimlerin
metalaşmasına yönelmiş ticari kurumlardı.
…
Gelenekler, öncelikle sözlü karakterliydi (s. 129).
İletişim medyasının gelişimi geleneksel toplumsal etkileşim
desenlerini nasıl etkiledi?
İletişim medyasının gelişimiyle birlikte
toplumsal etkileşim, fiziksel mekândan ayrıldı.
İletişim medyasının kullanımı, böylece,
mekânda (ve belki de zamanda) genişletilebilen yeni etkileşim biçimlerini
olanaklı kılmaktadır.
İletişim medyasının kullanımı tarafından
yaratılan etkileşimsel durum tiplerini araştırmak için -'yüzyüze etkileşim',
'dolayımlı etkileşim' ve 'yarı dolayımlı etkileşim' olarak adlandıracağım.
Yüzyüze etkileşim ortak bir arada bulunma bağlamı içinde oluşur (s. 131).
Dolayımlı etkileşim mekân, zaman veya her ikisi bağlamında uzakta olan bireylere
enformasyon veya sembolik içeriğin aktarılması imkânını sağlayan (kâğıt,
elektrik telleri, elektromanyetik dalgaları gibi) teknik medyanın kullanımını
içerir (s. 132).
Dolayımlı etkileşim, sembolik ipuçları sahasını
daraltmakla, katılımcılara belirsizliği azaltacak daha az sembolik araçlar
sunar.
(yarı dolayımlı
etkileşim) Bu terimi (kitaplar, gazeteler,
radyo, televizyon gibi) kitle iletişim medyası tarafından tesis edilen
toplumsal ilişki türlerine gönderme yapmak için kullanmaktayım.
…yarı dolayımlı etkileşim zaman ve mekân
boyunca genişletilir (s. 133).
Bu çerçevede eylemde bulunan birey, kendi
imajını, az çok çerçeveyle ve bireyin iletmeyi arzuladığı izlenimle sergilemeye
çalışarak, kendi davranışını bir ölçüde bu çerçeveye uyduracaktır (s. 139).
(Goffman
(The Presentation of Self in Everday Life) buna 'ön bölge' demiş)
(Televizyon
ve onun televizyonun monolojik karakteri)
İletişim medyasının gelişimi sadece yeni
etkileşim formları yaratmaz, aynı zamanda farklı özelliklere ve sonuçlara sahip
yeni eylem türleri ortaya çıkarır (s. 154).
Medyanın gelişimi, uzaktaki eylem
biçimlerinde çeşitlenme sağlayarak, bireyleri uzaktaki başkaları için eylemde bulunmaya
muktedir kılarak ve başkalarının, uzak yerlerde ortaya çıkan eylem ve olaylara
kontrol altına alınamaz tarzlarda tepki vermelerini sağlayarak, (…) sonuçlarını
ve özelliklerini şimdiye kadar tam anlamıyla anlamaktan uzak olduğumuz bir
olguya yol açmıştır (s. 181).
…
…onbeşinci yüzyıldan başlayarak 'kamu', devletten
kaynaklanan veya devletle ilgili olan faaliyeti ya da otoriteyi giderek daha
fazla ifade ederken; 'özel', devletten ayrı ve onun dışındaki faaliyet veya
yaşam alanlarına gönderme yapar hale geldi (s. 186).
Özel Alan: Pazar ekonomisinde ve kar amaçlı
faaliyet yapan özel ekonomik kurumlar / Kişisel ve ailevi ilişkiler
Kamusal Alan: Devletin sahibi olduğu ekonomik
kurumlar (millileştirilmiş endüstriler ve devlet sahipliğindeki kamusal hizmet
şirketleri gibi) Devlet ve yan-devlet kurumları (refah kurumlarını kapsayan)
(Bunlardan
başka bir de ara kurumlar var) Ara kurumlar (hayır kurumları, siyasal
partiler ve baskı grupları, kooperatifler…) / s. 188
…'kamu', 'aleni' veya 'kamuya açık' demektir.4
Bu anlamıyla kamu, görülebilir veya gözlenebilirdir, izleyiciler önünde icra
edilendir,
Özel ise tersine, bakıştan kaçınmaktır,
mahrem veya gizli ya da sınırlı sayıda insan arasında söylenen veya yapılandır
(s. 188-189).
Medyanın gelişmesi (…) yeni kamusallık
biçimleri yaratmıştır. Bu yeni biçimlerin temel özelliği, medyanın mümkün hale
getirdiği erişimin yaygınlaşmasıyla, eylem veya olayların, artık, ortak bir
mekânı paylaşmayı gerektirmemesidir (s. 192).
Basımcılığın yarattığı kamusallık, sadece
ortak mekân paylaşımını yerinden etmedi: Yüz yüze konuşmanın söyleşmeli
karakteriyle olan bağını kaybetti aynı zamanda (s. 193-194).
(Televizyon)
(Panoptikon
/ Jeremy Bentham)
Foucault, panoptikonu sadece onsekizinci
yüzyılınsonlarındaki mimari dizaynın nevi şahsına münhasır parçası bir hüner
olarak değil, fakat modern toplumlardaki iktidar ilişkilerinin örgütlenmesi
için genelleştirilebilir bir model olarak düşünür.
Foucault bu argümanını geliştirirken,
dikkatini, iktidarın toplumsal örgütlenmesi üzerinde doğrudan etkisi olan
önemli konulara verdi (s. 203).
Panoptikon, birçok insanı, birkaç insana
görülebilir kılmakta ve iktidarın daimi gözetlenebilir bir nesnesi haline getirmektedir,
ancak iletişim medyasının gelişimi ile birlikte
az sayıdaki kişi hakkında enformasyon toplanabileceği, azınlığın çoğunluk
önünde görünebileceği bir ortam doğmaktadır. Medya sayesinde belirli bir
görünebilirlik türüne maruz kalanlar, iktidarın nesnesinden ziyade iktidarı uygulayanlardır
(s. 204).
…antik ve ortaçağ toplumlarında çoğu birey,
en güçlü yöneticileri hemen hiç göremezdi.
Siyasi yöneticiler, basımcılığın ilk
biçimleri gibi yeni iletişim araçlarının gelişmesiyle birlikte giderek fiziksel
olarak mevcut olmayan izler-kitle önünde kendilerini sunmakla uğraşmak zorunda
kaldılar (s. 207).
Görünürlük olgusunu mutlak anlamda
denetlemede karşılaşılan yetersizlik, siyasal liderler için her zaman bir sorun
kaynağı teşkil eder.
Küresel gözetim / televizyonun merkezi role
sahip olduğu giderek küresel hale gelen iletişim sisteminin yarattığı
görünürlük rejimi…
İletişimin
Küreselleşmesi
Küreselleşme / En genel anlamda, dünyanın
farklı bölgelerinin artan karşılıklı bağımlılığına, etkileşimin ve karşılıklı bağımlılığın
karmaşık biçimlerine yol açan bir sürece gönderme yapmaktadır.
Küreselleşmenin kökenleri geç onbeşinci ve
erken onaltıncı yüzyıllarda ticaretin genişlemesine dayanmakla birlikte,
küreselleşme süreci günümüzde görünen çoğu özelliğini onsekizinci ve
ondokuzuncu yüzyıllarda kazanmaya başladı (s. 229).
On beşinci yüzyılın sonunda basımcılığın
gelişmesiyle birlikte kitaplar, broşürler ve diğer basılı materyaller, yeni
ortaya çıkan ulus-devletlerin sınırlarını sık sık aşarak üretim yerlerinin
ötesinde dağıtıma girdiler.
Geç ondokuzuncu ve erken yirminci
yüzyılların üç anahtar gelişmesi üzerine odaklanarak iletişimin
küreselleşmesinin başlangıçlarını inceleyeceğim:
(1) Avrupa imparatorluk iktidarlarının
sualtı kablo sistemlerini geliştirmesi;
(2) uluslararası haber ajanslarının kurulması
ve dünyayı özel çalışma bölgelerine ayırması ve
(3) elektromanyetik tayf tahsisiyle ilgili
uluslararası örgütlerin oluşması.
İlk haber ajansı 1835'te Charles Havas
tarafından Paris'te kuruldu.
1840'ların sonlarında Londra'da Paul Julies
Reuter ve Berlin'de Bernard Wolf rakip haber toplama servisleri kuruldu.
(Medyanın
altyapı ve imkân olarak gelişmesi, küresel emperyalizm…)
(Gelenek
ve küreselleşme)
Marx'ın 'Katı olan her şey buharlaşıyor'
ifadesi, fikrini paylaşsın paylaşmasın, çoğu düşünürün genellikle üzerinde
mutabık kaldığı, modern toplumların gelişmesinin geleneğin rolünde geri
dönülemez bir düşüşe yol açacağına dair bir görüş olmuştur (s. 273).
Kamusal gözlem ve tartışmanın aşındırıcı
tesirine giderek açık hale geldikleri için daha az kabul görmeye ve daha az
kendi içine kapalı kalmaya başladı geleneksel pratikler. Gelenekler, kendilerini
savunmaya davet edildiğinde sorgulanmaz olan hakikat statülerini kaybetmektedir.
Gelgelelim çeşitli biçimlerde varlıklarını sürdürebilmektedir gelenekler (s.
279).
Gelenek nedir? …traditum demektir -yani
geçmişten aktarılan ya da devredilen bir şey.
(geleneğin
dört yüzü)
İlk olarak yorumsamacı yüzü ele
alalım.
Gelenek, daha ziyade dünyayı anlamak için
açıklayıcı bir şema, bir çerçeve demektir.
…anlamla ilgili bütün varsayımlar, verili
kabul ettiğimiz ve ait olduğumuz geleneğin bir parçasını oluşturan bazı
önkabuller seti üzerine temellenmektedir. Hiçbir anlam, önkabullerden tamamen
arınmış değildir (s. 281).
(Gelenek
hakkında bir şey söylemeyen yazılar…)
Medyanın gelişmesi sadece benlik-yapımı
sürecini zenginleştirmez ve dönüştürmez; aynı zamanda daha önce var olmayan ve
yüz yüze etkileşimin içtenlik özelliğinden farklı olan yeni tür yakınlık
türleri üretmektedir (s. 314).
Günümüzde deneyimleme kapasitesinin karşılaşma
eylemiyle bağlantısının koparıldığı bir dünyada yaşamaktayız (s. 315).
Bireyler, gündelik yaşamlarındaki dolayımlı
deneyimin istilasıyla nasıl baş edebilmektedirler? Şüphesiz, kendilerini ilgilendiren
dolayımlı tecrübelere odaklanarak ve diğerlerini görmezden gelerek ya da
süzerek seçici davranırlar.
Deneyimleme kapasitesinin karşılaşma
eylemiyle artık bağlantısının kalmadığı bir dünyada dolayımlı deneyimleri kendi
günlük pratik yaşam bağlamlarımızla nasıl ilintilendirebiliriz? Günlük
yaşamlarımızın bağlamlarından uzak yerlerde meydana gelen olaylarla nasıl
ilgilenebilir ve bu olayların deneyimini kendimizi inşa ettiğimiz katı yaşam
yörüngemize nasıl ekleyebiliriz (s. 316)?
Bizler kendi kendimizin gayri resmi
öykücüleriyiz, çünkü ne kadar gevşek örüntülü olursa olsun sadece bir hikâye
inşa etmekle kim olduğumuza ve geleceğimizin ne biçim alabileceğine dair algıyı
şekillendirebilme kabiliyetine erişiriz (s. 318).
İletişim medyasının gelişmesiyle birlikte
(…) Benliğin inşası süreci yavaş yavaş dolayımlı formlara -basılı ve sonra
elektronik aracılı biçimlere- erişime bağlı hale gelmektedir (s. 319).
Medya ürünlerini kullanma, benliğin düşünümsel
örgütlenmesini zenginleştirmekte ve hızlandırmaktadır, ancak aynı zamanda
giderek bu düşünümsel örgütlenmeyi, bireyin görece az kontrolünün bulunduğu sistemlere
bağımlı kılmaktadır.
Dolayımlı sembolik formlar benlik-yapımı
sürecini ne kadar çok zenginleştirirse, benlik de kendi denetimi dışındaki
medya sistemlerine o kadar fazla bağımlı hale gelir (s. 324).
Taraftar olmak
…taraftarlığın önemli bir parçası, uzaktaki
başkalarıyla karşılıksız içten ilişki ekimidir.
…karşılıksız yakınlık ilişkileri… / s. 335
Birisi niçin taraftar olmak ister?
Normalde yüz yüze etkileşimin karşılıklılık
bağlamlarında onay görmeyen bir ilişkiye onay vermenin bir yoludur bu.
…medya, insanların normalde günlük pratik
yaşam bağlamlarında kazanamayacakları bir deneyim sahası sunmaktadır.
Günlük yaşamının zaman-mekan patikalarında
hareket eden herhangi bir birey için farklı deneyim biçimlerinin ilinti
yapısının haritasını inşa etmeliyiz. Tayfın bir ucunda sadece canlı deneyime
değer veren ve dolayımlı formlarla olan bağı görece az olan birey bulunur. Bu
kişi için benlik projesi büyük oranda canlı deneyimle biçimlenir. Buna karşın
dolayımlanmış deneyimler zaman-mekan patikasının değişik noktalarında gerçekleşebilir.
Bu deneyimlerin benlikle uyumu azdır: Onlar mevcut bazı görevlerin tamamlanması
amacıyla fark edilebilir, belki hatırlanabilir, ancak benliğin ana ilgisinin
kenarında kalmayı sürdürür. Tayfın diğer ucunda, dolayımlanmış deneyimin benlik
projesinin merkezinde yer aldığı birey vardır. Kendini adamış taraftar gibi bu kişi
de kendi yaşamını öyle organize eder ki, dolayımlanmış deneyim bu yaşamın
düzenli ve esas bir parçası haline gelir (s. 346-347).
Hiçbir şey istikrarlı değildir, hiçbir şey sabit
değildir ve bu imajların yansımasından ayrı bir varlık yoktur: Bu medya
doygunluğu çağında, çoklu, kaygan imajlar benliktir (Bkz: Baudrillard). / s.
349-350
(Medya
tarafından yaratılan yeni kamusallık türü)
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder