Gazeteci, Siyasetçi ve Fikir Adamı Olarak Hüseyin Cahit Yalçın - Doktora
Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri Ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 1998
Hüseyin Cahit 1875 yılında Balıkesir’de doğdu.
…oniki yaşında bir roman denemesinde bulunmuş, onaltı yaşında
ilk romanı Nadide’yi yayınlamıştır.
İttihat ve Terakki listesinden İstanbul mebusu seçilerek
Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na giren Hüseyin Cahit, üç dönem sürdürdüğü
parlamenterliği sırasında Meclis Başkanvekilliği görevinde bulunmuştur.
Malta’daki sürgün hayatı ve sonrasında bulunduğu Avrupa’da
“Oğlumun Kütüphanesi’’ adını verdiği çeviri çalışmaları ile Türk fikir hayatına
önemli katkılarda bulunmuştur.
Hüseyin Cahit Yalçın, İstanbul’a döndükten sonra tekrar
çıkardığı Tanin’de Ankara hükümetine destek verecek yerde onu eleştirme yolunu
seçmiş; hilafetin kaldırılması girişimine karşı tutumu yüzünden ve sonrasında
Ankara hükümetine karşı organizasyonlar içinde yer almaktan dolayı İstiklal
Mahkemelerinde 3 kez yargılanmış, ikisinden beraat ederken, birinde ömür boyu
sürgün cezasına çarptırılmıştır.
Atatürk’ün ölümünden sonra İsmet İnönü’nün davetiyle CHP’den
milletvekili seçilen Hüseyin Cahit, TBMM’de 5 dönem parlamenterlik yapmıştır.
Ulus Başyazarı olarak muhalefet ve iktidar dönemlerinde
DP’ye karşı şiddetli eleştirilerde bulunmuştur. Bu yüzden 1954 yılında 79
yaşında iken, iki yılı aşan hapis cezasına çarptırılmış ancak üçbuçuk aylık
mahkumiyetin ardından bu cezası yaşlılık ve sağlık gerekçeleri ile Bakanlar
Kurulu’nca affedilmiştir.
Hüseyin Cahit, kavgacı kişiliği ve yalnızlığı sevmesi
yüzünden çok yakınındaki bir iki kişi dışında fazla dostu olmayan bir kişidir.
…
31 Mart olayı Tanin’in yayınında inkıtaya sebep oldu.
Hüseyin Cahit’in 31 Mart sonrasında Selanik’e gitmek üzere İstanbul’dan kaçışı
ile birlikte gazetesi de yayınlanamadı.
Mondros Mütarekesi üzerine İngilizler, İstanbul’a
girdiğinde, Ermeni hafiyelerle birlik olup insan avı başlattılar. Aralarında
Hüseyin Cahit’in de bulunduğu birçok kişi sorgusuz sualsiz yakalanarak
“Bekirağa Bölüğü” adı verilen cezaevine konuldu (s. 139).
İddiaya göre 31 Mart’tan sonra Hareket Ordusu İstanbul’a
girince Yıldız Sarayı yağmalanmıştı. Hüseyin Cahit’in de antika iki saat ve iki
hokka takımım aldığı ileri sürülüyordu. Yalçın, ispatlanamayan bu iddialarla
ilgili olarak “Bu tür işlerle efkârı bulandırmaktan fayda umuyorlardı.”
demektedir (s. 141).
Malta dönüşündeki Avrupa seyahatlerinden sonra İstanbul’a
gelen Hüseyin Cahit, 27 Ekim 1922’de Tanin’i yeniden çıkarmaya başladı.
Hüseyin Cahit, Malta dönüşü İstanbul’a gelmeden önce bir
süre kaldığı Menton’da Cavit Bey, İsmail Canbolat, Rahmi ve Kemal Bey’ler ile
yaptıkları toplantılarda İttihat ve Terakkî’yi yeni bir programla diriltmeyi
planlamışlar ve bu amaçla bir gazete çıkarmayı kararlaştırmışlardı. Tanin’in yeniden
çıkışı, bir anlamda bu amaca yönelikti.
Lozan Konferansı’nda Türkiye’yi temsil edecek Basın heyeti
içinde Tanin adına Hüseyin Cahit de bulunuyordu (s. 168).
Rıza Nur’un iddiasına göre Hüseyin Cahit, Lozan’da okuyan
yeğenine devlet bursu bağlanmasını talep etmiş, kendisinin girişimiyle İsmet
Paşa buna engel olmuştu.
Hüseyin Cahit’in asıl eleştirdiği Lozan delegelerinden Rıza
Nur’dur. Yalçın, Rıza
Nur’un, Türk delegasyonunun itibarına yakışmayacak şekilde
davrandığım, sürekli içki içtiğini ileri sürmekte ve tekrar delege olarak
görevlendirilmemesini talep etmektedir (s. 171).
İkinci Lozan görüşmelerine giderken Rıza Nur’un
İttihatçıların yeni bir örgütlenme içine girdiği yolundaki eleştirilerine
Hüseyin Cahit sert bir cevap vermişti. Bu tartışma, Lozan görümlülerini
izleyecek gazeteciler arasında bulunan Hüseyin Cahit’e karşı başta Atatürk
olmak üzere bir güvensizliğin oluşmasına yol açmıştı (s. 172).
Hüseyin Cahit, Lozan konferansının tamamlanmasından sonra
Tanin’de yaptığı değerlendirmede, konferansın, Millî Mücadelede kazanılan
zaferi tamamladığını ifade ederek, koca imparatorluktan küçük bir vatan
kalmışsa da bir başarı kazanıldığını belirtmiştir (s. 173). / Tanin, 10-11
temmuz 1339 (1923)
1924’te İstanbul İstiklal Mahkemesinde yargılanırken “Millet
Lozan Muhahedesi imzalandığı zaman zehirlenmesin diye o muahedeyi bile
alkışladım. Fakat bir gün millet o muahedenin ne kadar hatalı olduğunu, ne
kadar hukukunun zayie uğradığım soracaktır” demiştir.
Cumhuriyetin ilanım “Yaşasın Cumhuriyet” başlıklı yazısında
değerlendiren Hüseyin Cahit, eleştirini ifadeden geri durmuyor,
Cumhurbaşkanının aynı zamanda Meclis’e de başkanlık edeceği yolundaki Anayasa
hükmüne karşı çıkıyordu.
Hüseyin Cahit’in eleştirileri bununla kalmıyor, daha önce de
vurguladığı gibi parti başkanlığı ile cumhurbaşkanlığının aynı kişide
toplanmasına karşı çıkıyordu (s. 174).
Hüseyin Cahit, Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy’un
ordudan istifaları üzerine Tanin’de yazdığı “Ordu ve Siyaset" başlıklı
başyazıda, zorba, istediği gibi egemenlik yürüten, mutlakiyetçi bir hükümdar
gibi kendi isteğinden başka bir kanun başka bir yasa tanımayan bir
cumhurbaşkanı istemediğini belirtirken, soyut görünen bu eleştirilerle doğrudan
Atatürk’ü kastediyordu (s. 175).
Tanin, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın İstanbul
Teşkilatı’nın aranması haberinin gazetede “baskın” diye verilmesi yüzünden
Takrir-i Sükun Kanunu’na dayanarak 16 Nisan 1925 tarihinde kapatıldı (s. 52).
Hüseyin Cahit, Çorum’da “mutlu bir sürgün” hayatı
geçirirken, İzmir Suikasti, kendi deyimiyle “bir top gibi patladı”.
Kararda, Cahit Bey’in bu mahkemeden beraat ettiği, ancak
serbest bırakılmayarak, sürgün cezasını çekmek üzere Çorum’a gönderileceği
kaydedilmişti.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder