5 Temmuz 2019 Cuma

Kırım Savaşı’ndan Lozan Barış Antlaşması’na Osmanlı dış borçlarının tarihsel gelişim süreci (1854-1923)

Yrd. Doç. Dr. Necdet Aysal - Kırım Savaşı’ndan Lozan Barış Antlaşması’na Osmanlı dış borçlarının tarihsel gelişim süreci (1854-1923)
Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi S. 53, (Lozan Antlaşması Özel Sayısı), 2013, s. 1-28

1854’te Kırım Savaşı’nın başlamasıyla birlikte artan bütçe açıkları, Osmanlı Devleti’nin Avrupa para piyasalarından borçlanma sürecini başlatmıştır.
Bu gelişmelerin sonucu olarak Osmanlı Devleti, acı tecrübeler yaşayarak ve ağır bedeller ödeyerek tarih sahnesinden çekilmek zorunda kalmıştır.

Osmanlı Devleti’nin kuruluşu fetih esasına, ekonomisi ise tarımsal üretime dayanmakta, her ikisi de sosyal yapı ve örgütlenme bakımından askeri bir nitelik göstermektedir. Devletin bir diğer özelliği de savaş ve akınları bir gelir kaynağı sayması ve ekonomisini bu temeller üzerine oturtmasıdır.

Padişah I. Abdülhamit (1774-1789), mali bunalım karşısında devlet büyüklerinden para toplanmasını ve bir çeşit iç borçlanmaya gidilmesini düşünmektedir. Ancak bu yolda da başarı sağlanamamış ve zenginlerden ümidini kesen Padişah, Şeyhülislam’dan fetva alarak Osmanlı tarihinde ilk kez dış borçlanmayı deneyecektir.
İlk teşebbüs Felemenk’ten borç para istenmesi şeklindedir.
Fakat bu borçlanma gerçekleşmemiştir.
III. Selim (1789-1807) döneminde de mali bunalım devam etmiştir. Babası Abdülhamit’in gerçekleştiremediği borçlanma için İspanya elçisine başvuran III. Selim’in isteği reddedilmiştir.
1788’de devlet içerisinde bütün değerli madenlere el konulmasına karar verilmiş, vezirler, ulema, halk, “kadın ziyneti ile altın ve gümüş silahlar” dışındaki bütün altın ve gümüş eşyasını darphaneye teslim etmeye çağrılmıştır.
…bir yandan Galata bankerleri olarak adlandırılan büyük sarraflardan borç paralar almış öte yandan tedavüldeki sikkelerin tağşişi yoluyla ek gelir sağlamaya çalışmıştır.
…ayrıcalıklar, zamanla tüm Avrupa ülkelerine tanınmış ve Avrupalı tüccarların yerli tüccarlara karşı daha üstün bir hale gelmesinin önü açılmıştır. Bu anlaşmalar, Osmanlı hazinesinin gelir kaybına uğramasına zemin hazırlamış ve hammaddelerin çok ucuz bir şekilde yurtdışına ihraç edilmesi ise Osmanlı sanayisini olumsuz yönde etkilemiştir.
…bütçe açıklarını kapatmada yeterli olmayınca 1839 yılında “Kaime-i Nakdiye-i Mutebere” çıkarılmasına karar verilmiştir.
…para ile tahvil arası bir niteliğe sahip olan kaimeler, ekonomide yine enflasyonist etki yaratmıştır.
1814’te Osmanlı kuruşu 1 İngiliz sterlinine eşitken, 1839’a gelindiğinde 104 Osmanlı kuruşu 1 İngiliz sterlini etmeye başlamıştır.
…son derece bozuk olan bu mali durum 28 Ocak 1854’te Kırım Savaşı’nın başlamasıyla daha da bozulmuştur.
Dönemin Padişahı Sultan Abdülmecit, 4 Ağustos 1854’te 5 milyon İngiliz lirası (5,5 milyon Osmanlı lirası) bir borçlanma anlaşması için hükümete yetki vermiştir. Hükümet, 24 Ağustos 1854’te Londra’dan Palmer & Co., Paris’ten Gold Schmit et. Ass. İsimli kuruluşlarla masaya oturarak 3.300.000 Osmanlı lirası tutarındaki ilk borç antlaşmasını imzalamıştır.
Osmanlı Devleti’nin, 1854 yılından 1875 yılına kadar olan 21 yıllık süre içerisinde dış borçlanmaları her geçen gün artmış ve devletin bütçe gelirleri o yıl ödenecek borçlara yetmediğinden açıklar vermeye başlamıştır.

1875 yılında gelindiğinde devlet, almış olduğu dış borçların anaparasını ödemek şöyle dursun faizini dahi ödeyemeyecek duruma düşmüş ve 6 Ekim 1875’te iflasını bir kararname ile resmen ilan etmiştir.

1876 Nisanında ise bütün dış borç taksitlerinin ödenmesi durdurulmuş ve bu durum 20 Aralık 1881 “Muharrem Kararnamesi” ne kadar sürmüştür.
…kararname ile dış borçlar yeni bir düzene bağlanmış ve alacaklı devletler, “Düyun-u Umumiye” adıyla bir örgüt kurarak borçlara karşılık gösterilen devlet gelirlerini direkt olarak toplamaya başlamışlardır.
Yabancılara verilen imtiyazların sürekli olarak arttırılması, İmparatorluğu sömürgeci Batılı Devletlere hammadde sağlayan ucuz bir pazar haline getirmiştir.
Azınlıkların kontrolünde bulunan ticarette ise milli tüccar bir türlü ön plana çıkamamıştır.
Osmanlı Devleti, 1914 yılına kadar yüksek faizlerle 41 adet dış borçlanma gerçekleştirmiş ve dış borçlar toplamı 104 milyon 212 bin Osmanlı lirasına ulaşmıştır.
…yıllık borç servisi 13 milyon Osmanlı lirasına ulaşmaktadır
Aynı yıl Osmanlı bütçesinin ise 30 milyon…
Birinci Dünya Savaşı boyunca Almanya’ya 150 milyon lira civarında borçlanılmış ve bu borçların büyük bir kısmını Ulusal Bağımsızlık Savaşı boyunca gerekli olacak silah ve malzeme alımlarında son derece ihtiyaç duyulacak sterlin, mark ve frank gibi yabancı paralarla ödemek zorunluluğu doğmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı’nın başında yaklaşık olarak 1.710.000 kilometrekare yüzölçümü, çeşitli ırk, din ve dillerdeki 22 milyonluk nüfusa sahipti.
İmparatorluğun Türk nüfusu Balkan Savaşı’ndan sonra yapılan nüfus istatistiklerine göre yaklaşık 11 milyon olarak tespit edilmiş, fakat Birinci Dünya Savaşı ve kayıplarının da göz önüne alınmasıyla bu miktar 8 milyon civarına inmiştir.
Batılı devletleri bir araya getirmiş ve 18–26 Nisan 1920’de San Remo’da toplanan konferansta Osmanlı topraklarının paylaşım planına son şekil verilmiştir.
Sevr Antlaşması ile Osmanlı Devleti tarih sahnesinden silindiği gibi, Türk topraklarının paylaşılmasıyla ilgili projelerde de son aşamaya gelinmiştir.

Büyük Millet Meclisi, 7 Haziran 1920’de kabul ettiği bir yasa ile 16 Mart 1920’den sonra, TBMM onayı olmaksızın İstanbul Hükümeti’nce yapılmış ve yapılacak her türlü antlaşmayı geçersiz saydığını duyurmuştur.

Türk heyeti Mudanya Mütarekesi’ni esas almaktadır. Buna karşılık İtilaf Devletleri, konferansı Milli Mücadele’nin bir sonucu olarak değil, Birinci Dünya Savaşı’nın devamı olarak görmüşler ve bu nedenle de galip taraf olduklarını iddia etmişlerdir.

Konferansın ilk döneminde Türk tarafı, en fazla İngiltere ile karşı karşıya gelmiştir.

Lozan Barışı’nın 46. maddesine göre Türkiye, borçların önemli bir kısmını ödemeyi kabul etmiştir.

6 Ağustos 1924’te yürürlüğe giren Lozan Barış Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu’nun toplam dış borç miktarı 129.604.910 lira olarak belirlenmiştir.
Bu borçtan Türkiye Cumhuriyeti’ne düşen pay 84.597.495 lira olmuştur. Ancak, bu miktara ödenmemiş taksitler ve avanslar dâhil edilince, Türkiye’nin payı 105.559.623 lira olarak hesap edilmiştir.

25 Mayıs 1954 tarihinde 100 yıllık dış borçlanma dönemi acı tecrübelerle kapanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder