3 Temmuz 2019 Çarşamba

Yeni Gün Gazetesi (1918 - 1923)


Yeni Gün Gazetesi (1918 - 1923) 
Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007

Yeni Gün, yayın hayatına 2 Eylül 1918’de İstanbul’da başlamıştır. 24–27 Ocak 1919 ve 11–22 Şubat 1919 tarihlerinde aldığı kapatılma cezasına, pek çok gazetenin yaptığı gibi uymayarak Eski Gün adıyla yayınını sürdürmüştür. Gazete, 27 Mart 1919–11 Ekim 1919 tarihleri arasında, ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü koşullar ve Yunus Nadi’nin Bekirağa Bölüğü’ne sürgün edilmesi nedeniyle yayınlanamamıştır. 11 Ekim 1919’da yeniden yayınlanmaya başlayan Yeni Gün, İstanbul’un 16 Mart 1920 tarihinde İtilaf kuvvetleri tarafından işgal edilmesi ve matbaasının bu kuvvetler tarafından basılması nedeniyle 16–20 Mart 1920 arasındaki günleri kapsayan süreçte yayınlanamamış, 21 Mart’ta yeniden yayına başlamış ve 12 Nisan 1920’ye kadar yayınını sürdürmüştür. İstanbul’da Milli Mücadele yanlısı bir gazete olarak yayın yapmanın zorluğu ve mücadelenin merkezinin Anadolu olarak belirlenmesinin ardından Nadi matbaasını Ankara’ya taşımış ve 10 Ağustos 1920’den itibaren gazete Anadolu’da Yeni Gün adıyla yayınlanmaya başlamıştır. Sakarya Savaşı sıralarında matbaası Kayseri’ye taşınmış, 1 Eylül 1921 – 7 Ekim 1921 sayıları burada yayınlanmış, bu sırada gazeteyle Kemal Salih Sel ilgilenmiştir. 22 Kasım 1921’de yeniden Ankara’ya dönen Yeni Gün, 8 Mayıs 1924’den itibaren Cumhuriyet adıyla yayınlanmaya başlanmıştır (s. 16).

20 Kasım’da Lozan Barış Konferansı açılmıştır ve Nadi’ye göre Batılı devletler ve özellikle de İngiltere artık savaşacak durumda olmadığından, Türk tarafının istekleri kabul edilmek zorundadır (Yunus Nadi, “Lozan Konferansı”, 20 Kasım 1922).

Musul ve kapitülasyonlar meselelerinde anlaşma sağlanamamasının da tetiklemesiyle “İtilaf devletlerinin asıl saik-i hareketleri” açığa çıkmıştır. “Doğrudan doğruya ticaret hırsıyla hareket eden bu devletler istiklal uğrunda fedakârlıkların en büyüğünü yapmış olan Türkiye’ye karşı, o istiklali hiçe sayacak teklifler dermiyan etmişlerdir (“Konferans dağılacak gibi: Kapitülasyonlar meselesinde İhtilaf”, 4 Aralık 1922.).

Yeni Gün’ün Lozan muhabirliğini yapan Şükrü Kaya ise, Lord Curzon’un İsmet Paşa’ya müracaat ederek iki ülke arasında “suret-i hususiyede anlaşmanın imkân dâhilinde olduğunu”, “Trakya’da Karaağaç’ı ve şimendiferlerin tamamını, Musul ve havalisinin hâkimiyetini Türkiye’ye” bırakmaya hazır olduğunu bildirmiştir (“Curzon, İsmet Paşa’ya Müracaatla Bizimle Suret-i Hususiyede Anlaşmak İstediğini Karaağacı, Trakya Şimendiferlerini ve Musul Hakimiyetini Bize Terke Amade Olduğunu Bildiriyor”, 8 Aralık 1922.).
                                                  
İsmet Paşa, barış görüşmelerinin kapitülasyonlar meselesi yüzünden değil, Musul meselesi yüzünden kesintiye uğradığını açıklamıştır. Ankara, Musul’un “Irak’ta değil, Anadolu’da kâin” olduğunu ve Mütareke’nin imzalanmasından sonra işgale uğradığını ve bu nedenle de bu şehir üzerinde tasarruf hakkının kendisine ait olduğunu savunmaktadır (“Musul hakkındaki Türk mutallebatı haklıdır”, 8 Ocak 1923.).

Aynı sıralarda İngilizler, İstanbul’dan Lenington vapuru ile Dedeağaç’taki Yunanlılara, binlerce sandık dolusu cephane, bomba, mitralyöz, tayyare göndermişlerdir (“İngilizlerin Yardımı, Yunan ordusuna malzeme gönderiyorlar”, 10 Ocak 1923.).

“Bu devletler İngiltere’nin şahsında insanlığın baş belası olan emperyalistliğin, Fransa’nın şahsında sermayedarların ve bankerlerin esiridirler. İtilaf Devletleri’nin teklif ettiği barış kabul edilemez. Böyle bir barışı TBMM kabul etse görevini yapmamış olur. Millet de bu şekildeki bir barışı iptal etmeye çalışır. Çünkü Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan sınırında askersiz bölge, Boğazlar’da Cemiyet-i Akvam’ın egemen olması, Akdeniz adalarının Yunanlılar ile İtalyanlar’ a paylaştırılması tekliflerini kabul edemez (Yunus Nadi, 31 Ocak 1923.).”

4 Şubat 1923’de Lozan görüşmeleri kesilmiştir.
Yeni Gün, “Söz Mehmetçiğindir!” demektedir. İsmet Paşa ise “Türkiye’ye dönüşünün yeni bir savaş demek olmadığını ve konferansın yeniden akdi tarihinin müttefiklere ait olduğunu” söylemiştir (“En Son Vaziyet ve Türkiye, İsmet Paşa trende Daily Mail muhabirine beyanatında”, 11 Şubat 1923.).

Nadi, Lozan’ı Babil Kulesi’ne benzetmekte ve işin silahlara kaldığını tehditkâr bir dille tekrarlamaktadır (“Lozan Labirenti”, 1 Mart 1923.).

Yabancı basın, Meclis’in Müttefiklerin barış teklifini reddetmesini, Türkiye’nin savaş taraftarlığının bir göstergesi olarak sunmuş ve Avrupa kamuoyunu Türkiye aleyhinde etkilemeye çalışmışlardır.

1 Nisan 1923 Lozan Antlaşması’na Türk halkından yeni itimat oyu almış olarak çıkmak için meclis kendini fesh etmiştir.

Yunanlılar Türk iddialarının haklılığına rağmen “mali vaziyetlerinin kararsızlığı sebebiyle” tazminat veremeyeceklerini belirtmiş ve Karaağaç’ın Türkiye’ye bırakılmasını kabul etmişlerdir. “İsmet Paşa hazretleri memleketin sulhperver hissiyatına yeni bir misal olmak üzere tazminattan feragat ettiğini ve bu suretle yeni bir fedakârlık yaptığı, mamafih mesail-i maliyenin halli esnasında Yunan tazminatından vazgeçilmesi üzerine bir kat daha müşkülleşmiş olan Türkiye vaziyet-i maliyesinin müttefiklerce nazar-ı itibara alınmasını temenni ettiğini söylemiştir (Konferans Yunan Tamirat Meselesini Münakaşa Etmiş ve Atideki Esaslar Dâhilinde İtilaf Husule Gelmiştir”, 28 Mayıs 1923.).”

21 Temmuz’da ise “Hükümetin kemal-i ehemmiyetle nazar-ı dikkatine” alt başlığı ile ve yalnızca “L” imzalı olarak yayınlanan makalede, üç gün sonra barış anlaşmasının imza edileceğinin kesinleştiği haber verilmektedir (L, “Sulh ve Piyasa”, 21 Temmuz 1923.).

Hindistan’da yayınlanan bir makaleye göre, Türkiye’nin zaferi aslında Doğu’nun zaferidir ve Doğu Türkiye’nin açtığı yolda ilerlemelidir (“Asya’nın Her Evinde Alkışlanan Zafer”, 31 Temmuz 1923.).

Lozan Antlaşması TBMM’de 14 muhalif oya karşılık 213 oy ile onaylandı (. 244).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder