3 Temmuz 2019 Çarşamba

Cumhuriyetin İlanına Doğru Rejim Tartışmalarının Basındaki Yansımaları (Akşam, Hakimiyet-i Milliye, Tanin, Tevhid-i Efkar)


Mehmet Saki Çakır - Cumhuriyetin İlanına Doğru Rejim Tartışmalarının Basındaki Yansımaları (Akşam, Hakimiyet-i Milliye, Tanin, Tevhid-i Efkar) - YLT

Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011
Lozan Barış Konferansı’na Ankara Hükümeti’yle beraber İstanbul Hükümeti de çağırılınca ülkedeki yönetim ikilemi giderilmesi gerekçe gösterilerek saltanat kaldırılmıştı.

Lozan Barış Antlaşması imzalanınca artık Mustafa Kemal, Milli Mücadele’nin başından beri kafasında olan cumhuriyeti getirme faaliyetlerine başlamıştır (s. 2).

Lozan Antlaşması Türk tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu antlaşmayla Misak-ı Millî hudutları içerisinde Türk hükümetinin otoritesi tanınmıştır (s. 9).

1923 yılında İsmet İnönü ile birlikte Lozan’a giden Necmeddin Sadak (Akşam) Antlaşmanın imzalanmasından sonra Akşam gazetesinde Türk Diplomasisinin başarısını vurgulayan yazılar yazılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra inkılâpların gerçekleştiği yıllarda, inkılâpların ve Atatürk İlkelerinin ulusa benimsetilmesi konusunda çaba sarf etmiştir (s. 14).


Mustafa Kemal Milli mücadele’den önce var olan cumhuriyeti ilan etme arzusunu basına alenen ilk olarak Neue Freie Presse muhabirine açıklamıştır.
22 Eylül 1923’de yapılan röportaj Neue Freie Presse’de 2 Ekim 1923 tarihinde yayınlamasına rağmen Türk basınında ilk olarak 23 Eylül 1923 tarihli İkdam gazetesinde “Ankara, 22” kaydıyla yer almıştır.
“hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir. İcra kudreti, kanun yapma salahiyeti, milletin yegâne hakiki temsilcisi olan mecliste tecelli etmiş ve toplanmıştır.”
Bu iki maddeyi bir kelimede özetlemek mümkündür: “cumhuriyet”. Yeni Türkiya’nın yenileşme işi daha nihayet bulmamıştır. Ancak yolun sonuna kadar gidilmelidir. Harpten sonra Türk Teşkilat-ı Esasiye’sinin gelişmesi henüz kati bir şekil almış sayılamaz.
Değişiklikler ve düzeltmeler yapmak ve daha mükemmel bir hale getirmek elzemdir. Tamamlanmasına başlanan bu iş henüz bitmemiştir. Kısa bir zaman zarfında Türkiya’nın bugün fiilen almış bulunduğu şekil kanunen de tespit edilecektir. Yakın gelecekte bu meseleye ait hükümet teklifleri meclise arz edilecektir. Bu tekliflerin bütün maddeleri Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun gelişmesine ve tamamlanmasına ait bulunacaktır. Bütün Avrupa ve Amerika’daki cumhuriyetler nasıl esas itibariyle yekdiğerinden ayrı değilse ve aralarındaki fark nasıl yalnız şekle ait bulunuyorsa, Türkiya’nın da bu cumhuriyetlerden farkı sırf bir şekil meselesidir. Diğer cumhuriyet usulüyle idare edilen memleketlerde olduğu gibi, bizim de hâkimiyete sahip bir parlamentomuz vardır. Yalnız bizde Büyük Millet Meclisi hem kanun yapma hem de icra salahiyetine sahiptir. Başka yerde olduğu gibi, bizde de vekiller kendi vekâletlerine ait işlerden mesuldürler. Başka yerlerde yeni Türkiya Devleti İcra Vekillerinin Millet Meclisi elinde bir oyuncak olduğu zannediliyor; bu, hatadır. Vekillerin mesuliyetine ve vazifesine ait mesele de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yapılacak değişiklerle tespit edilmiş olacaktır. Netice itibariyle reisicumhurdan, hükümet reisinden ve mesul vekillerden müteşekkil bir hükümet teşkil edeceğiz.
Yeni Türkiya’nın payitahtı meselesine gelince, bunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkar: Ankara, Türkiya Cumhuriyeti’nin payitahtıdır.” / Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt 16 (1924), Kaynak Yayınları, İstanbul 2005, s.117, 118.

Röportajdan sonra alevlenen cumhuriyet ile ilgili haberler, yorumlar tartışmalar hemen her gün Eylül ayının sonuna kadar muhalif gazetelerde yer almıştır.

Röportajdan sonra ‘cumhuriyet’ fikrine sıcağı sıcağına Hüseyin Cahid Yalçın etraflıca değinmiştir. Hüseyin Cahid bu yazısında cumhuriyeti genel anlamda desteklemiştir. Mustafa Kemal’in de cumhurbaşkanı olmasını istemiş ancak kendisinin parti üstü bir sıfatla ilişkilerde bulunması gerektiğine dikkat çekmiştir (Hüseyin Cahid, “Türkiye Cumhuriyeti”, Tanin, S. 341, 25 Eylül 1339, s.1.).

Akşam gazetesi Türkiye’deki cumhuriyetin diğer cumhuriyetlere nazaran farklı olacağından söz etmektedir. Meclis başkanı aynı zamanda devlet başkanı olacağından ayrıca bir başkan seçemeye gerek olmadığını ve ilk reis-i cumhurun da Gazi Mustafa Kemal olacağını yazmıştır (Akşam, S. 1784, 26 Eylül 1339, s.1.).

Tevhid-i Efkar gazetesinin Başyazarı Velid Ebuzziya, Türkiye’nin cumhuriyet usulü ile idare edileceği haberini aldığında hayretlere kapıldığını “cumhuriyet Bahsi de Nereden Çıktı” başlığındaki yazısında belirmiştir (Tevhid-i Efkar, S.808-3836, 25 Eylül 1339, s.1.).
Velid Ebuzziya ayrıca rejim tartışmasını yasaklayan vatan hainliğiyle ilgili maddenin de garip kaldığına dikkat çekmiştir. Rejimin tartışılmasını engelleyen kanun maddesi ise şöyledir:
“Saltanatın ilgasına ve hukuku hâkimiyet ve hükümranının gayrikabil, terk, tecezzi ve ferağ olmak üzere Türkiya halkının mümessili hakikisi olan Büyük Millet Meclisi’ne şahsiyet-ı maneviyesinde münderic bulunduğuna dair 1 Teşrinievvel 1338 tarihli karar hilafında veya Türkiya Büyük Millet Meclisi’nin meşruiyetine isyanı mutazammin kavlen veya tahriren veya fiilen an kasdin muhalefet veya ifsadat veya neşriyatında bulunan kesan hain-i vatan addolunur.” / s. 25
Velid Ebuzziya Tevhid-i Efkâr’da 23 Eylül 1339 tarihinde yayınlanan Acizlerini Örtmek İçin başlıklı yazısında laik/garpçı kesimin muhafazakârlar hakkındaki haksız düşüncülerini eleştirmiştir. Yazara göre memlekette son on yılda türemiş olan bu liberal kesim ülke yönetiminde ciddi yerlere gelmişlerdir. Ülkenin gelişiminde herhangi bir katkıları olmamakla beraber çoğunluğu muhafazakâr olan milletin geleneklerine de zarar verdiklerini iddia etmektedir.
“Bizde liberal geçinen zümrenin diline dolaştırdığı bir iddia vardır: bu zümrenin mütefekkir ve muharrir kısmı sık ısk “biz laik bir idare tesis edeceğiz hükümeti dinden ayıracağız memleketi, milleti garplılaştıracağız. Seviye-i içtimaiyemizi asrileştireceğiz. Hâlbuki bizim bu amal-ı terakkiperveranemize muhafazakârlar mani oluyorlar. Her neye teşebbüs etsek önümüze çıkıyorlar. Din kuvvetiyle mesaimizi akim[kısır] bırakıyorlar. Hâlbuki bu eski kafalı ananeperver cahil ve mutaassıp güruh olmasa memleketin irfanı, seviye-i içtimaiyeyi yükselteceğiz. Şöyle yapacağız böyle yapacağız fakat ah bu mutaassıplar!.. Ah bu hacılar!.. Ah bu hocalar!..” (Tevhid-i Efkar, S. 806-3834, 23 Eylül 1339, s.1)

…düşünülen cumhuriyetin Avrupa ülkelerindeki cumhuriyetlerin benzeri olacağını haber yapan Akşam gazetesi, çok geçmeden farklı bir şekilde Türkiye’deki cumhuriyetin diğer ülkelerdeki gibi olmayacağını dair bir manşet atmıştır:
“Reis-i devlet meclisin reisi olacağından, ayrıca reis intihaba mahal olmayacaktır.
Bizdeki şekl-i cumhuriyet diğer cumhuriyetlere nazaran farklıdır. Bizde yalnız bir Meclisi Mebusan bulunacak ve reisi cumhur her devre-i intihabiye nihayetinde[seçim devrinin bitiminde] değişecektir.”
Bu çelişki, karmaşık bir durumun ortada olduğunu açıkça gösteriyor. Tevhid-i Efkar’a göre(iddianın gerçek sahibi Cevdet Bey) Akşam gazetesindeki bu çelişkinin perde arkasındaki sebebi, Ağaoğlu Ahmed ile Ziya Gökalp arasındaki anlaşmazlıktır. İddiaya göre, tepeden tırnağa kadar batılılaşmak taraftarı olan Ağaoğlu Ahmed Bey ile ‘Turancı’, ‘kızıl Almancı’ ve ‘Ergenekoncu’ yani halis şarkçı Ziya Gökalp anlaşamamışlar ve nihayet böyle garip bir cumhuriyet meydana çıkarmışlardır (s. 30).

5 Ekim günü Mustafa Kemal başkanlığında toplanan özel bir Mütehassıslar Encümeni, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yapılacak değişiklikleri görüşmeye başlamıştır.
Tevhid-i Efkâr, Teşkilat-ı Esasiye’de yapılan değişiklik çalışmalarını sürekli eleştirmiştir. 13 Eylül’de, “Şekli ve Unvanı Devleti Değiştirmekten Fayda Olmaz” başlıklı yazıda yapılan değişikliklerin gereksiz olduğu nedenleriyle birlikte işlenmiştir. Bununla birlikte üzerinde çalışılan hükümet şeklinin bir benzerinin olmadığı ve ideal cumhuriyet standartlarına da uymadığından söz edilmiştir (Tevhid-i Efkar, S.826-3854, 13 Teşrinievvel (Ekim) 1339, s.1.).

Hükümet henüz ikinci ayını doldurmamışken mecliste, Ali Fethi başkanlığındaki hükümete yöneltilen ağır eleştiriler sonrasında Şer’iye, Adliye, İktisat ve Dâhiliye vekilleri değişmişti. Hükümetin meclise sunduğu kanun tekliflerinin de birçoğu ya reddedilmiş ya da değiştirilerek kabul edilmişti. Muhalif İstanbul basını da hükümeti ekonomik sorunlara çözüm üretmemekte eleştiriyordu.
6 Ekim Cuma günü Heyet-i Vekile topluca istifa etmeye karar vermişlerdir.
…bu krizin giderilmesi için vekiller Mustafa Kemal’in görüşünü açıklaması için takrirler vermişlerdir. Mustafa Kemal biraz mühlet isteyip sonrasında cumhuriyeti ilan etme kararı vermiştir (s. 49-50).



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder