Mehmet Saki Çakır - Cumhuriyetin İlanına Doğru Rejim Tartışmalarının Basındaki Yansımaları (Akşam, Hakimiyet-i Milliye, Tanin, Tevhid-i Efkar) - YLT
Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011
Lozan Barış Konferansı’na Ankara Hükümeti’yle beraber
İstanbul Hükümeti de çağırılınca ülkedeki yönetim ikilemi giderilmesi gerekçe gösterilerek saltanat
kaldırılmıştı.
Lozan Barış Antlaşması imzalanınca artık Mustafa Kemal,
Milli Mücadele’nin başından beri kafasında olan cumhuriyeti getirme
faaliyetlerine başlamıştır (s. 2).
Lozan Antlaşması Türk tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu
antlaşmayla Misak-ı Millî hudutları içerisinde Türk hükümetinin otoritesi
tanınmıştır (s. 9).
1923 yılında İsmet İnönü ile birlikte Lozan’a giden
Necmeddin Sadak (Akşam) Antlaşmanın imzalanmasından sonra Akşam gazetesinde
Türk Diplomasisinin başarısını vurgulayan yazılar yazılmıştır. Cumhuriyetin
ilanından sonra inkılâpların gerçekleştiği yıllarda, inkılâpların ve Atatürk
İlkelerinin ulusa benimsetilmesi konusunda çaba sarf etmiştir (s. 14).
Mustafa Kemal Milli mücadele’den önce var olan cumhuriyeti
ilan etme arzusunu basına alenen ilk olarak Neue Freie Presse muhabirine
açıklamıştır.
22 Eylül 1923’de yapılan röportaj Neue Freie Presse’de 2
Ekim 1923 tarihinde yayınlamasına rağmen Türk basınında ilk olarak 23 Eylül
1923 tarihli İkdam gazetesinde “Ankara, 22” kaydıyla yer almıştır.
“hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir. İcra kudreti, kanun
yapma salahiyeti, milletin yegâne hakiki temsilcisi olan mecliste tecelli etmiş
ve toplanmıştır.”
Bu iki maddeyi bir kelimede özetlemek mümkündür:
“cumhuriyet”. Yeni Türkiya’nın yenileşme işi daha nihayet bulmamıştır. Ancak
yolun sonuna kadar gidilmelidir. Harpten sonra Türk Teşkilat-ı Esasiye’sinin
gelişmesi henüz kati bir şekil almış sayılamaz.
Değişiklikler ve düzeltmeler yapmak ve daha mükemmel bir
hale getirmek elzemdir. Tamamlanmasına başlanan bu iş henüz bitmemiştir. Kısa
bir zaman zarfında Türkiya’nın bugün fiilen almış bulunduğu şekil kanunen de
tespit edilecektir. Yakın gelecekte bu meseleye ait hükümet teklifleri meclise
arz edilecektir. Bu tekliflerin bütün maddeleri Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun
gelişmesine ve tamamlanmasına ait bulunacaktır. Bütün Avrupa ve Amerika’daki
cumhuriyetler nasıl esas itibariyle yekdiğerinden ayrı değilse ve aralarındaki
fark nasıl yalnız şekle ait bulunuyorsa, Türkiya’nın da bu cumhuriyetlerden
farkı sırf bir şekil meselesidir. Diğer cumhuriyet usulüyle idare edilen memleketlerde
olduğu gibi, bizim de hâkimiyete sahip bir parlamentomuz vardır. Yalnız bizde
Büyük Millet Meclisi hem kanun yapma hem de icra salahiyetine sahiptir. Başka yerde
olduğu gibi, bizde de vekiller kendi vekâletlerine ait işlerden mesuldürler.
Başka yerlerde yeni Türkiya Devleti İcra Vekillerinin Millet Meclisi elinde bir
oyuncak olduğu zannediliyor; bu, hatadır. Vekillerin mesuliyetine ve vazifesine
ait mesele de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yapılacak değişiklerle tespit
edilmiş olacaktır. Netice itibariyle reisicumhurdan, hükümet reisinden ve mesul
vekillerden müteşekkil bir hükümet teşkil edeceğiz.
Yeni Türkiya’nın payitahtı meselesine gelince, bunun cevabı
kendiliğinden ortaya çıkar: Ankara, Türkiya Cumhuriyeti’nin payitahtıdır.” / Atatürk’ün
Bütün Eserleri, Cilt 16 (1924), Kaynak Yayınları, İstanbul 2005, s.117, 118.
Röportajdan sonra alevlenen cumhuriyet ile ilgili haberler,
yorumlar tartışmalar hemen her gün Eylül ayının sonuna kadar muhalif
gazetelerde yer almıştır.
Röportajdan sonra ‘cumhuriyet’ fikrine sıcağı sıcağına
Hüseyin Cahid Yalçın etraflıca değinmiştir. Hüseyin Cahid bu yazısında
cumhuriyeti genel anlamda desteklemiştir. Mustafa Kemal’in de cumhurbaşkanı
olmasını istemiş ancak kendisinin parti üstü bir sıfatla ilişkilerde bulunması
gerektiğine dikkat çekmiştir (Hüseyin Cahid, “Türkiye Cumhuriyeti”, Tanin, S.
341, 25 Eylül 1339, s.1.).
Akşam gazetesi Türkiye’deki cumhuriyetin diğer
cumhuriyetlere nazaran farklı olacağından söz etmektedir. Meclis başkanı aynı
zamanda devlet başkanı olacağından ayrıca bir başkan seçemeye gerek olmadığını
ve ilk reis-i cumhurun da Gazi Mustafa Kemal olacağını yazmıştır (Akşam, S.
1784, 26 Eylül 1339, s.1.).
Tevhid-i Efkar gazetesinin Başyazarı Velid Ebuzziya,
Türkiye’nin cumhuriyet usulü ile idare edileceği haberini aldığında hayretlere
kapıldığını “cumhuriyet Bahsi de Nereden Çıktı” başlığındaki yazısında
belirmiştir (Tevhid-i Efkar, S.808-3836, 25 Eylül 1339, s.1.).
Velid Ebuzziya ayrıca rejim tartışmasını yasaklayan vatan
hainliğiyle ilgili maddenin de garip kaldığına dikkat çekmiştir. Rejimin
tartışılmasını engelleyen kanun maddesi ise şöyledir:
“Saltanatın ilgasına ve hukuku hâkimiyet ve hükümranının
gayrikabil, terk, tecezzi ve ferağ olmak üzere Türkiya halkının mümessili
hakikisi olan Büyük Millet Meclisi’ne şahsiyet-ı maneviyesinde münderic
bulunduğuna dair 1 Teşrinievvel 1338 tarihli karar hilafında veya Türkiya Büyük
Millet Meclisi’nin meşruiyetine isyanı mutazammin kavlen veya tahriren veya
fiilen an kasdin muhalefet veya ifsadat veya neşriyatında bulunan kesan hain-i
vatan addolunur.” / s. 25
Velid Ebuzziya Tevhid-i Efkâr’da 23 Eylül 1339 tarihinde
yayınlanan Acizlerini Örtmek İçin başlıklı yazısında laik/garpçı kesimin
muhafazakârlar hakkındaki haksız düşüncülerini eleştirmiştir. Yazara göre
memlekette son on yılda türemiş olan bu liberal kesim ülke yönetiminde ciddi
yerlere gelmişlerdir. Ülkenin gelişiminde herhangi bir katkıları olmamakla
beraber çoğunluğu muhafazakâr olan milletin geleneklerine de zarar verdiklerini
iddia etmektedir.
“Bizde liberal geçinen zümrenin diline dolaştırdığı bir
iddia vardır: bu zümrenin mütefekkir ve muharrir kısmı sık ısk “biz laik bir
idare tesis edeceğiz hükümeti dinden ayıracağız memleketi, milleti
garplılaştıracağız. Seviye-i içtimaiyemizi asrileştireceğiz. Hâlbuki bizim bu
amal-ı terakkiperveranemize muhafazakârlar mani oluyorlar. Her neye teşebbüs
etsek önümüze çıkıyorlar. Din kuvvetiyle mesaimizi akim[kısır] bırakıyorlar. Hâlbuki
bu eski kafalı ananeperver cahil ve mutaassıp güruh olmasa memleketin irfanı, seviye-i
içtimaiyeyi yükselteceğiz. Şöyle yapacağız böyle yapacağız fakat ah bu mutaassıplar!..
Ah bu hacılar!.. Ah bu hocalar!..” (Tevhid-i Efkar, S. 806-3834, 23 Eylül 1339,
s.1)
…düşünülen cumhuriyetin Avrupa ülkelerindeki cumhuriyetlerin
benzeri olacağını haber yapan Akşam gazetesi, çok geçmeden farklı bir şekilde
Türkiye’deki cumhuriyetin diğer ülkelerdeki gibi olmayacağını dair bir manşet
atmıştır:
“Reis-i devlet meclisin reisi olacağından, ayrıca reis
intihaba mahal olmayacaktır.
Bizdeki şekl-i cumhuriyet diğer cumhuriyetlere nazaran
farklıdır. Bizde yalnız bir Meclisi Mebusan bulunacak ve reisi cumhur her
devre-i intihabiye nihayetinde[seçim devrinin bitiminde] değişecektir.”
Bu çelişki, karmaşık bir durumun ortada olduğunu açıkça
gösteriyor. Tevhid-i Efkar’a göre(iddianın gerçek sahibi Cevdet Bey) Akşam
gazetesindeki bu çelişkinin perde arkasındaki sebebi, Ağaoğlu Ahmed ile Ziya
Gökalp arasındaki anlaşmazlıktır. İddiaya göre, tepeden tırnağa kadar
batılılaşmak taraftarı olan Ağaoğlu Ahmed Bey ile ‘Turancı’, ‘kızıl Almancı’ ve
‘Ergenekoncu’ yani halis şarkçı Ziya Gökalp anlaşamamışlar ve nihayet böyle
garip bir cumhuriyet meydana çıkarmışlardır (s. 30).
5 Ekim günü Mustafa Kemal başkanlığında toplanan özel bir
Mütehassıslar Encümeni, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yapılacak değişiklikleri
görüşmeye başlamıştır.
Tevhid-i Efkâr, Teşkilat-ı Esasiye’de yapılan değişiklik
çalışmalarını sürekli eleştirmiştir. 13 Eylül’de, “Şekli ve Unvanı Devleti
Değiştirmekten Fayda Olmaz” başlıklı yazıda yapılan değişikliklerin gereksiz olduğu
nedenleriyle birlikte işlenmiştir. Bununla birlikte üzerinde çalışılan hükümet şeklinin
bir benzerinin olmadığı ve ideal cumhuriyet standartlarına da uymadığından söz
edilmiştir (Tevhid-i Efkar, S.826-3854, 13 Teşrinievvel (Ekim) 1339, s.1.).
Hükümet henüz ikinci ayını doldurmamışken mecliste, Ali
Fethi başkanlığındaki hükümete yöneltilen ağır eleştiriler sonrasında Şer’iye,
Adliye, İktisat ve Dâhiliye vekilleri değişmişti. Hükümetin meclise sunduğu
kanun tekliflerinin de birçoğu ya reddedilmiş ya da değiştirilerek kabul
edilmişti. Muhalif İstanbul basını da hükümeti ekonomik sorunlara çözüm
üretmemekte eleştiriyordu.
6 Ekim Cuma günü Heyet-i Vekile topluca istifa etmeye karar
vermişlerdir.
…bu krizin giderilmesi için vekiller Mustafa Kemal’in
görüşünü açıklaması için takrirler vermişlerdir. Mustafa Kemal biraz mühlet
isteyip sonrasında cumhuriyeti ilan etme kararı vermiştir (s. 49-50).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder