3 Temmuz 2019 Çarşamba

Necmettin Sadık Sadak Gazeteci ve Siyasi Kimliği (1890-1953)


Necmettin Sadık Sadak Gazeteci ve Siyasi Kimliği (1890-1953) - Doktora tezi 
Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011


Necmettin Sadık Sadak, 1890’da Isparta’da dünyaya gelmiştir. Babası Sadık Şehabettin Bey Avrupa’da büyümüş ve Avrupa kültürü almış, hukuk eğitimi görmüş önce avukat sonra hakim olmuştur. İlkokula Afyon’da başlamış Edirne’de tamamlamış, ortaokula İzmir’de başlayıp Konya’da bitirmiştir. Liseyi İstanbul’da Galatasaray Lisesi’nde tamamlamıştır.
Fransa’da Lyon Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde yükseköğrenimini tamamlamış, Eğitim Bilimleri diploması almıştır.
İlk eşi Fransız Adrien Delon (Belkıs Bilgiçler) ile burada tanışmış ve evlenmiştir.
Pedagoji ve sosyoloji üzerine tezini tamamlayarak 1914 yılında yurda dönen Necmettin Bey, Eğitim Bakanlığı Telif ve Tercüme Heyeti’ne davet edilmiş, ayrıca İstanbul Darülfünun’unda sosyoloji kürsüsü profesörü Ziya Gökalp’in yardımcısı olmuştur.
İkdam Gazetesi sahibi Ahmet Cevdet Bey’in teklifiyle İkdam’ın başyazarı olarak kısa bir süre çalıştıktan sonra Vakit Gazetesine geçmiştir.
20 Eylül 1918’de Akşam Gazetesi’ni kurmuştur. 1918 yılı sonlarında kurulan Wilson Prensipleri Cemiyeti üyeleri arasında yer aldı. Cemiyet dağıldıktan sonra Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı mücadelenin büyük destekçilerinden biri olmuştur.
1923 yılında İsmet Paşa başkanlığındaki heyetle birlikte Türk basını adına Lozan’a giden gazeteciler arasında Ali Naci Karacan’a eşlik etmiş, konferansla ilgili gelişmeleri günü gününe “Lozan’dan Mektuplar” başlığı altında gazetesine göndermiştir.
Gökalp’in ölümü üzerine adı geçen kürsüde daha sonra profesörlüğe getirilmiştir. Türkiye’de ilk İçtimaiyat Enstitüsünü, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde “İçtimaiyat Darülmesaisi” adı altında kurmuştur.
Sporla da ilgilenen Sadak, 1925-1926 yılları arasında Galatasaray Kulüp Başkanlığı yapmıştır.
1928’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Sivas milletvekili olarak girmiştir. 1950 yılma kadar bu sıfatla mecliste yer almıştır. 1947’de kurulan Haşan Saka hükümetinde Dış İşleri Bakanlığına getirilmiştir.
1936’da Milletler Cemiyeti Türkiye Daimi Temsilcisi olarak görev yapmaya başlamıştır.
1947’de İstanbul’da Caddebostan’da bulunan ve sosyete kesiminden üyeleri olan Cercle d’Orient - Büyük Kulüp’ün kurucularındandır.
Kansere yakalanan Sadak, 21 Eylül 1953 vefat etmiştir.


Tahran Konferansı
Bu konferansta Türkiye’ye baskı amacıyla Boğazlar statüsünün değiştirilmesi konusu ortaya atılmış ancak görüş birliğine varılamamıştır. Sadak’a göre Boğazlar meselesi, bu harpte artık bütün önemini kaybetmiştir. İki sebeple: Biri Sovyet Rusya’nın Almanya ile savaşması ve İngiltere’nin Rusya ile birlik olmasıdır (s. 39).

24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşmasına göre silahtan arındırılmış olan Boğazlarda, uluslararası bir komisyonun varlığı ve bu komisyonun başkanının bir Türk olması kabul edilmişti.
Boğazlar statüsünün bu durumu Türkiye’nin egemenlik haklarını kısıtlamaktaydı. Lozan anlaşmasının Boğazlar’a getirdiği statüyü değerlendiren Sadak, pek çok görüşün aksine Türkiye’nin bu anlaşmayı büyük harbin yenilenleri gibi istemeyerek zor altında değil, yenenler gibi isteye isteye imzaladığını belirttikten sonra, Türkiye’nin Boğazlar’ı silahlandırmak istemesinden şüpheye düşmemek gerektiğini, Türkiye’ye dost olanların, güven göstermelerini ve bu konunun Kemalist Türkiye için bir onur meselesi olduğunu ifade etmiştir.

Sadak, milli politika itibariyle Montrö Sözleşmesi’nin, Boğazlar üzerinde Türk hakimiyetini tamamladığını, milletler arası politika itibariyle de Türkiye’nin kudret ve nüfusunu bir kat daha artırdığını vurgular (s. 50).

12-13 Kasım 1940’da Berlin’de Sovyet Rusya’yı Mihver devletlerine katmak amacıyla yapılan görüşmelerde Türkiye’nin Sovyet nüfuzu altında bırakılmasını ve Türk Boğazlarını kontrol etme yetkisinin verilmesini istemiştir. Hitler bu şartı kabul etmemiş ve sonuçta işbirliğinin imkânsız hale geldiğini anlayarak Sovyetlere savaş ilan etmiştir. Hemen sonrasında da ve Boğazlar üzerindeki Sovyet isteklerinden Türkiye’yi haberdar etmiştir.
Sovyet Rusya, önce dostça tavırlar takınarak saldırmazlık bildirisi yayımlamış ve 1925 Antlaşması’nın yürürlükte olduğunu ilan etmiştir. Bu dostça tavır Stalingrad galibiyetine kadar sürmüştür.
Müttefiklerin Türkiye’yi savaşa sokma baskısı savaş boyunca devam etmiştir.
Savaş sona erdikten sonra Sovyet Rusya 1925 paktını feshettiğini açıklayarak, Türk Büyükelçisi Selim Sarper’e, Boğazların birlikte yönetilmesini, bunun için Ruslara bu bölgede üs verilmesini ve dahası Kars ve Ardahan’ın Sovyetlere iadesini istemiştir.
Sovyet Rusya Boğazlar hakkındaki isteklerini ortaya koyduğu Potsdam Konferansından bir yıl sonra, 8 Ağustos 1946’da Türkiye’ye bir nota vererek Boğazların Türkiye ile ortaklaşa savunulması isteğinde bulunmuş, aldığı ret cevabı ile de 24 Eylülde aynı isteklerini tekrarladığı bir nota daha vermiştir (s. 53).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder