Necmettin Sadık Sadak Gazeteci ve Siyasi Kimliği (1890-1953) - Doktora tezi
Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011
Necmettin Sadık Sadak, 1890’da Isparta’da dünyaya gelmiştir.
Babası Sadık Şehabettin Bey Avrupa’da büyümüş ve Avrupa kültürü almış, hukuk
eğitimi görmüş önce avukat sonra hakim olmuştur. İlkokula Afyon’da başlamış Edirne’de
tamamlamış, ortaokula İzmir’de başlayıp Konya’da bitirmiştir. Liseyi İstanbul’da
Galatasaray Lisesi’nde tamamlamıştır.
Fransa’da Lyon Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde yükseköğrenimini
tamamlamış, Eğitim Bilimleri diploması almıştır.
İlk eşi Fransız Adrien Delon (Belkıs Bilgiçler) ile burada
tanışmış ve evlenmiştir.
Pedagoji ve sosyoloji üzerine tezini tamamlayarak 1914
yılında yurda dönen Necmettin Bey, Eğitim Bakanlığı Telif ve Tercüme Heyeti’ne
davet edilmiş, ayrıca İstanbul Darülfünun’unda sosyoloji kürsüsü profesörü Ziya
Gökalp’in yardımcısı olmuştur.
İkdam Gazetesi sahibi Ahmet Cevdet Bey’in teklifiyle
İkdam’ın başyazarı olarak kısa bir süre çalıştıktan sonra Vakit Gazetesine
geçmiştir.
20 Eylül 1918’de Akşam Gazetesi’ni kurmuştur. 1918 yılı
sonlarında kurulan Wilson Prensipleri Cemiyeti üyeleri arasında yer aldı. Cemiyet
dağıldıktan sonra Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı mücadelenin büyük
destekçilerinden biri olmuştur.
1923 yılında İsmet Paşa başkanlığındaki heyetle birlikte
Türk basını adına Lozan’a giden gazeteciler arasında Ali Naci Karacan’a eşlik
etmiş, konferansla ilgili gelişmeleri günü gününe “Lozan’dan Mektuplar” başlığı
altında gazetesine göndermiştir.
Gökalp’in ölümü üzerine adı geçen kürsüde daha sonra
profesörlüğe getirilmiştir. Türkiye’de ilk İçtimaiyat Enstitüsünü, İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde “İçtimaiyat Darülmesaisi” adı altında
kurmuştur.
Sporla da ilgilenen Sadak, 1925-1926 yılları arasında
Galatasaray Kulüp Başkanlığı yapmıştır.
1928’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Sivas milletvekili
olarak girmiştir. 1950 yılma kadar bu sıfatla mecliste yer almıştır. 1947’de
kurulan Haşan Saka hükümetinde Dış İşleri Bakanlığına getirilmiştir.
1936’da Milletler Cemiyeti Türkiye Daimi Temsilcisi olarak
görev yapmaya başlamıştır.
1947’de İstanbul’da Caddebostan’da bulunan ve sosyete
kesiminden üyeleri olan Cercle d’Orient - Büyük Kulüp’ün kurucularındandır.
Kansere yakalanan Sadak, 21 Eylül 1953 vefat etmiştir.
Tahran Konferansı
Bu konferansta Türkiye’ye baskı amacıyla Boğazlar statüsünün
değiştirilmesi konusu ortaya atılmış ancak görüş birliğine varılamamıştır.
Sadak’a göre Boğazlar meselesi, bu harpte artık bütün önemini kaybetmiştir. İki
sebeple: Biri Sovyet Rusya’nın Almanya ile savaşması ve İngiltere’nin Rusya ile
birlik olmasıdır (s. 39).
24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşmasına göre silahtan
arındırılmış olan Boğazlarda, uluslararası bir komisyonun varlığı ve bu
komisyonun başkanının bir Türk olması kabul edilmişti.
Boğazlar statüsünün bu durumu Türkiye’nin egemenlik
haklarını kısıtlamaktaydı. Lozan
anlaşmasının Boğazlar’a getirdiği statüyü değerlendiren Sadak, pek çok görüşün
aksine Türkiye’nin bu anlaşmayı büyük harbin yenilenleri gibi istemeyerek zor
altında değil, yenenler gibi isteye isteye imzaladığını belirttikten sonra,
Türkiye’nin Boğazlar’ı silahlandırmak istemesinden şüpheye düşmemek gerektiğini,
Türkiye’ye dost olanların, güven göstermelerini ve bu konunun Kemalist Türkiye
için bir onur meselesi olduğunu ifade etmiştir.
Sadak, milli politika itibariyle Montrö Sözleşmesi’nin,
Boğazlar üzerinde Türk hakimiyetini tamamladığını, milletler arası politika
itibariyle de Türkiye’nin kudret ve nüfusunu bir kat daha artırdığını vurgular
(s. 50).
12-13 Kasım 1940’da Berlin’de Sovyet Rusya’yı Mihver
devletlerine katmak amacıyla yapılan görüşmelerde Türkiye’nin Sovyet nüfuzu
altında bırakılmasını ve Türk Boğazlarını kontrol etme yetkisinin verilmesini
istemiştir. Hitler bu şartı kabul etmemiş ve sonuçta işbirliğinin imkânsız hale
geldiğini anlayarak Sovyetlere savaş ilan etmiştir. Hemen sonrasında da ve
Boğazlar üzerindeki Sovyet isteklerinden Türkiye’yi haberdar etmiştir.
Sovyet Rusya, önce dostça tavırlar takınarak saldırmazlık
bildirisi yayımlamış ve 1925 Antlaşması’nın yürürlükte olduğunu ilan etmiştir.
Bu dostça tavır Stalingrad galibiyetine kadar sürmüştür.
Müttefiklerin Türkiye’yi savaşa sokma baskısı savaş boyunca
devam etmiştir.
Savaş sona erdikten sonra Sovyet Rusya 1925 paktını
feshettiğini açıklayarak, Türk Büyükelçisi Selim Sarper’e, Boğazların birlikte
yönetilmesini, bunun için Ruslara bu bölgede üs verilmesini ve dahası Kars ve
Ardahan’ın Sovyetlere iadesini istemiştir.
Sovyet Rusya Boğazlar hakkındaki isteklerini ortaya koyduğu
Potsdam Konferansından bir yıl sonra, 8 Ağustos 1946’da Türkiye’ye bir nota
vererek Boğazların Türkiye ile ortaklaşa savunulması isteğinde bulunmuş, aldığı
ret cevabı ile de 24 Eylülde aynı isteklerini tekrarladığı bir nota daha
vermiştir (s. 53).
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder