Yrd. Doç. Dr. Fatih Tuğluoğlu - Ali Naci Karacan’ın Gözüyle Lozan Konferansı ve İsmet Paşa
Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S 53, (Lozan Antlaşması Özel Sayısı), 2013, s. 285-328
Milli mücadele yıllarında halkın büyük saygı duyup itibar
ettiği Osmanlı saltanatına karşı herhangi bir girişimde bulunulmamış ve milli
hareketin amacının padişahı kurtarmak olduğu ısrarla anlatılmaya çalışılmıştır.
Konferansta Türk tezini savunacak heyete verilecek
talimatname hükümetçe hazırlanmış ve Misak-ı Milliye uygun bir şekilde barış
yapılması için dikkat edilmesi gereken asgari şartlar tespit edilmek istenmiştir.
Ali Naci Karacan, Türk basın tarihinde önemli bir mevkie
sahiptir. 1896-1955 yılları arasında yaşayan ve lise çağlarından itibaren
yazıları Servet-i Fünun ve Rubab Dergilerinde yayınlanan Karacan, Mondros
Mütarekesi’nden sonra Akşam Gazetesinde Milli Mücadeleyi destekleyen yazılar
kaleme almıştı. Lozan’a giden Türk heyeti ile birlikte Konferansın ikinci
döneminde Lozan’da bulunmuştu. Daha sonraları İkdam, Tan, İnkılap ve Bugün
Gazetelerini çıkarmış ancak asıl şöhretini 1950’li yıllarda kurduğu ve bugüne
kadar gelen Milliyet Gazetesi ile elde etmiştir.
İsmet Paşa 11 Kasım akşamı Lozan’a ulaştığında konferansın
20 Kasım tarihine ertelendiğini öğrenmişti. Paşayı karşılamaya gelen Fransız
Konsolosu seyahatin Paris’e kadar uzatılmasını önermişse de İsmet Paşa Lozan’a
inme kararı almıştı.
O dönemde İsviçre kamuoyu, Türkiye konusunda hiç iyi olmayan
bir düşüncelere sahipti.
Lozan’a gelen Amerikalı ve Avrupalılar da bu
propagandalardan etkilenmekteydiler.
İsmet Paşa Lozan’a ulaştığı gün, kendisini Paris’e davet
eden Fransa Devlet Başkanı Raymond Poincare ile görüşmek üzere 14 Kasım’da
beraberine Münir, Tevfik ve Atıf Beyleri alarak Paris’e gitmişti.
Barış konferansından istediği sonucu alamaz ise kuvvet
kullanma taraftarı olan
İngilizlere karşın Türkiye’de büyük yatırımları olan ve
Düyun-ı Umumiye’nin en büyük alacaklısı olan Fransa’nın uzlaşmacı bir yol
izleyeceği düşünülmekteydi.
Ali Naci Karaca’a göre İngiliz Başdelegesi Lord Curzon
uluslar arası siyasetin en kurt politikacılarından biri olmakla bilinmekte, her
şeye yukarıdan bakma ve yüksekten konuşma meraklısıydı.
Konferansın ismi “Doğu İşleri Konferansı” olarak
belirlenmişken İsmet Paşa’nın itirazıyla “Yakındoğu İşleri Hakkında Lozan
Konferansı” olması kararlaştırılmıştı.
Ali Naci Karacan, Konferansın müzakereler dışındaki
saatlerin Müttefikler Başdelegelerin özel görüşmelerine ayrıldığını
yazmaktadır.
Boğazlar Meselesi
19. yy. boyunca Boğazların statüsü konusunda İngiliz-Rus
rekabeti yaşanmıştı. O dönemde İngiltere boğazları Rusya’ya kapatmaya
çalışırken Rusya ise her vesile ile boğazların açılmasında ve serbest geçişte
ısrar ederdi. Fakat Lozan günlerinde tarafların pozisyonu değişmiş ve
beklentileri de farklılaşmıştı. Sovyet Rusya, boğazlardan geçişi sınırlayarak
Karadeniz üzerinden kendisine gelecek muhtemel tehlikeleri önlemeye çalışmakta
Lord Curzon’un temsil ettiği İngiltere ise boğazların serbestliğini aynı
zamanda askerden arındırılmasını savunmaktaydı.
Lord Curzon’un başkanlık ettiği askerlik ve topraklar
komisyonu (1.Komisyon) boğazlar meselesinin ilk görüşmesine 4 Aralık 1922’de
başlamıştı.
Balkan ülkelerinin desteğini alan Müttefikler ise boğazların
askerden arındırılarak bir komisyon tarafından yönetilmesini, savaş gemilerinin
geçişinin Türkiye’nin savaştaki pozisyonuna göre belirleneceği bir teklifi
önermekteydi.
9 Aralık’ta yaptığı toplantıda İsmet Paşa, boğazlar
konusundaki Türk tezini açıklamıştı. Paşa’ya göre; boğazlar bölgesinin
silahsızlandırılması Marmara, Trakya ve İstanbul’un güvenliğini tehlikeye
düşürecekti.
Boğazlar toplantısının sonucunda Türkiye kendi güvenliğini
sağlamak şartıyla boğazlardan geçişin serbest olmasını kabul edeceğini
açıklamaktaydı.
31 Ocak günü
Lord Curzon’un bir oldubitti yaratarak “vaktimiz yok,
antlaşmayı imza edeniz!” sözüne karşı Türk heyeti teklif edilen projenin tam 26
noktasına itiraz edecekti. Kabul edilmeyen en önemli husus Musul’un geleceği
konusuydu. Yunanistan’dan tazminat talebi, Düyun-ı Umumiye, imtiyazlar, Trakya
ve Gelibolu’da bulundurulacak asker sayısı ve Türkiye’de yaşayan yabancıların
tabi olacakları adli usul de diğer anlaşmazlık konularını oluşturmaktaydı
Türk heyeti, Müttefiklerin projesine karşın kendi projesini
hazırlamış ve 4 Şubat Pazar günü Müttefiklere ulaştırmıştı.
Lord Curzon, daha fazla görüşmeye vakit olmadığını söyleyerek
İsmet Paşa’nın kesin cevap vermesini istemişti. Fakat İsmet Paşa, Türk
hâkimiyetine aykırı hiçbir kaydı kabul etmeyeceği söyleyerek Müttefik önerisini
reddetmişti.
Konferans 4 Şubat Pazar günü Lord Curzon’un Lozan’dan
ayrılması ile fiilen kesilmişti.
Lozan Barış Konferansının yarıda kalması üzerine Ankara’ya
dönen Türk heyeti, görüşmeler ve genel vaziyet hakkında TBMM’de bilgi vermişti.
Mecliste görüşmeler 24 Şubat ile 6 Mart arasında yapılan
gizli oturumlarda müzakereler değerlendirilmiş ve tartışmalar yaşanmıştı.
Meclis’in delege heyetine verdiği güvenoyu üzerine
Müttefiklerin antlaşma projesine cevap verme kararı alınmıştı. Vekiller
Heyetinin hazırladığı 8 Mart 1923 tarihli cevabi nota ve antlaşma projesi
İngiltere, Fransa ve İtalya’ya İstanbul’da bulunan temsilcileri vasıtasıyla
ulaştırılmıştı. 100 sayfa uzunluğunda antlaşma projesi ve 15 sayfalık notada da
Türkiye’nin barışa ulaşmak için yaptığı fedakârlıklar anlatılmıştı.
Müttefikler, Türk projesini notasını aldıktan sonra
Londra’da görüşme yapmaya ve Türkiye’ye karşı cephe birliği sağlamlaştırmaya
çalışmışlardı. 28 Mart’ta cevap vererek 23 Nisan 1923’de Lozan’da toplanmayı
önermişlerdi.
Fransız Dış İşleri Bakanlığının fikirlerine tercüman
oldukları iddiasıyla yayınlanan haberlerde: “…Türkiye
hükümeti birkaç ay evvelinden şüphesiz daha zayıftır. Bugünkü meclisin vaziyeti
muvakkattir. Yeni meclis ise şimdikinden daha iyi olmayacaktır. İsmet Paşa yeni
meclisin tesiri altında müzakereleri idare edecektir. Türkler, Yunan ordusuna
karşı taarruza geçecek kudrette değildirler. Bu hal Türk murahhaslarını
Lozan’da bir hal çaresi aramaya mecbur edebilir…”
İkinci dönem toplantıları 23 Nisan pazartesi günü saat 17’de
Chateau d’Ouchy’de başlamıştı.
İsmet Paşa, artık fedakârlık yapmak niyetinde görünmemekteydi
ve Müttefikler arasında verilmek istenen görüntünün aksine bir cephe birliği
bulunmamaktaydı. Karacan’ın ifade ettiği şekliyle bu durumun sebepleri
şunlardı: İngiltere ve Türkiye arasında anlaşmazlığa sebep olan konular
Konferansın birinci döneminde gündeme gelmiş ve çözüm yoluna girmişti.
Sıkıntılı ve halen çözümlenmemiş maddeler nedeniyle İngiltere’nin Türkiye’yi
savaşla tehdit etmesi mümkün görünmemekteydi.
Sovyet Rusya’yı temsil eden Vorovski’nin öldürülmesi,
Türkiye’de tedirginliğe neden oldu…
Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yy’ın ikinci yarısından
itibaren aldığı dış borçların ve faizlerin nasıl ve hangi para ile ödeneceği
meselesi tüm konferans boyunca tartışılan bir meseleydi.
Ali Naci Karacan, Konferansın en şiddetli ve en sert
tartışmaların yaşandığı dönem olarak 23 Haziran-17 Temmuz tarihlerini
vermektedir.
Antlaşmanın imzasının ardından İkdam Gazetesinin 24 Temmuz
1923 tarihli sayısında Ankara’da 101 pare top atışı yapılacağı ve ertesi günün
de sulh bayramı olarak kutlanacağı ifade edilmiştir.
Osmanlı borçlarının hangi para birimi ile ödeneceği
konusunda Fransızların uzlaşmaz tutumu nedeniyle Konferans uzamıştı.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder