29 Ekim 2025 Çarşamba

Sanat eseri olarak mekan; Sanatta alternatif barınak üretimleri - Notlar

Segah Beste Öner - Sanat eseri olarak mekan; Sanatta alternatif barınak üretimleri - Notlar

Yüksek Lisans Sanat Çalışması Raporu, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, Ankara, 2018

 

…bu raporda, mekan kavramının neliği, mekanın toplumlar ve kültürler üzerindeki değiştirici ve dönüştürücü etkisi tartışılmış ve mekanın kültürleri, kültürlerin ise mekanı biçimleme yolculuğuna sanatsal bir çerçeveden yaklaşılmıştır.

 

Mekan, canlılığın başlaması ve gelişmesi için her zaman bir başlangıç noktası olarak görünmektedir. Her canlı, bulunduğu mekana adapte olarak, o mekanın coğrafi özelliklerine göre bir yaşama biçimi geliştirmiştir

 

Bu araştırma için spesifik olarak ‘ev’ kavramı üzerinde durulmuş, köy evleri ve büyük şehirlerdeki konutlar arasındaki farklılıklar araştırılmıştır.

 

Giriş

“Bir nesnenin mâhiyetini, yani aslını ve iç yüzünü sadece bu nesnenin ‘kendisi’ itibariyle anlayamayız. Her nesne, ait olduğu mekânın şartları ve imkânlarına tabî olarak ‘meydana gelmiştir’.

 

Zamanın varlığı dahi mekan aracılığıyla algılanabilir; bir çiçeğin büyümesi, güneşin doğup batması yahut bir sözcüğün ağızdan çıkıp duyulur olması için gereken zamanın algılanması, ancak mekanın varlığıyla mümkün olabilir

 

Henri Lefebvre, mekanın zihinsel, toplumsal ve fiziksel olarak üretiminden bahseder. Lefebvre’ye göre “her toplum kendi mekanının üretimidir” ve mekan, her dönemde içinde bulunduğu toplumun ihtiyaçlarına göre değişmiş ve o toplumu değiştirmiştir.

 

Nüfusun az olduğu ilkel topluluklardaki mekan üretiminde çevre faktörü oldukça önemli bir rol oynamaktadır.

Çevresel faktörlerden etkilenmeyecek yapı teknikleri geliştirmiş olan şehir topluluklarında / tüm insanların barınabilmesi bakımından uygun olan dikey ve çok katlı yapılar kullanılmaktadır.

 

Kültürü Biçimleyen Mekan / Mekanı Biçimleyen Kültür

Aristoteles’in anlayışıyla varlığın kategorilerinden biri olarak tanımlanan mekan, Klasik felsefede ve Kartezyen anlayışta, extensa yani geometrik bir yayılım olarak görülür; tasarlanan çizgiler, yüzeyler ve koordinatlar bütünlüğü olarak tanımlanır ve özne mekandan, mekan da özneden ayrı kabul edilir. Özne, içinde bulunduğu dünyadan bağımsızdır. Mekan da kendisi olarak ayrı bir gerçekliktir.

Heidegger'in mekana dair yaptığı fenomenolojik çalışmalara göre ise mekan özneden ve nesneden bağımsız olarak ele alınamaz; bir bütün içinde incelenmesi gerekmektedir.

 

Mekan ve yaşam, birbirlerinden ayrılmaz bir bütünlük içinde var olurlar. Fransız sosyolog ve filozof Henri Lefebvre’ye göre mekan tarihsel olarak insanla ve canlılıkla birlikte evrilen, değişen, değiştiren, yaşamın kendisinde gerçekleşen hatta yaşamı gerçekleştiren ve barındıran bir varlıktır.

 

…doğa ve insan ayrılmaz bir bütünlük içindedirler. Buna rağmen doğanın ve insanın üretimi arasında bazı farklar bulunmaktadır. Bu farklardan en önemlisi ereksellik olarak görülebilir. İnsan her türlü üretimini bir amaç doğrultusunda gerçekleştirir.

Kimi düşünürler doğanın teleolojik bir sistemi olduğunu ileri sürmektedirler ancak insan ve doğa sistemleri içerisindeki üretimler gözlemlendiğinde, doğanın “kendiliğindenliği”, insanın ise “erekselliği” barındırdığı söylenebilir.

Peki burada doğa ve insan üretimlerindeki ayrımdan söz ederken insanı doğadan ayrı bir varlık gibi ele almak ne denli doğru bir yaklaşımdır? Tabi ki insan da diğer her şey kadar doğanın parçasıdır ancak insan dışındaki canlılığın, insanın sahip olduğu türden bir amaç taşıdığı, kanıtlanmış bir bilgi olmadığı için araştırmanın insanın bilinçli erekselliği üzerinden yapılması daha doğru görünmektedir. İnsan bilinçli bir amaç taşırken doğa kendiliğinden bir var oluş içerisindedir.

 

İnsan yaşadığı yere benzer; mekan sakinini, sakin de mekanı biçimlendirir.

 

Köy evleri doğayla uyumlu, “doğanın kan dolaşımı içinde” olan yapılardır. Şehirler ise nüfus artışı nedeniyle dikey yapılaşmaya geçmiş, doğanın üzerine inşa edilmiş “ikinci bir doğa” haline gelmiştir. Apartmanlar için Bachelard şu eleştiriyi getirir: “Paris’te ev yoktur. Büyük kentte oturanlar, üst üste konmuş kutularda yaşarlar... Evin kökü yoktur” (Bachelard, “Mekanın Poetikası, s. 58).

 

Roland Barthes, Eiffel Kulesi, Mimarlık her zaman için düş ve işlevdir; bir ütopyanın anlatımı ve bir konforun aracıdır

 

Praksis Olarak Mekan ve Uygulamalar

Praksis olarak mekan, bir mekanın fikir aşamasından tamamlanmasına kadar geçen tüm ruhsal ve fiziksel süreci kapsar.

 

Sonuç

Kapitalizm ve tek tipleşen şehir planlaması, insanı insan yapan "düşsellik" ve "hayalcilik" alanlarını daraltmaktadır. Sanatsal bir yaklaşımla üretilen alternatif mekanlar, bireylere ihtiyaç duydukları fiziksel ve duygusal alanları sağlayarak daha “insancıl ve uygar toplumların” oluşmasına katkı sunabilir.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder