Segah Beste Öner - Sanat eseri olarak mekan; Sanatta alternatif barınak
üretimleri - Notlar
Yüksek Lisans Sanat Çalışması Raporu, Hacettepe Üniversitesi
Güzel Sanatlar Enstitüsü, Ankara, 2018
…bu raporda, mekan kavramının neliği, mekanın toplumlar ve
kültürler üzerindeki değiştirici ve dönüştürücü etkisi tartışılmış ve mekanın
kültürleri, kültürlerin ise mekanı biçimleme yolculuğuna sanatsal bir
çerçeveden yaklaşılmıştır.
Mekan, canlılığın başlaması ve gelişmesi için her zaman bir
başlangıç noktası olarak görünmektedir. Her canlı, bulunduğu mekana adapte
olarak, o mekanın coğrafi özelliklerine göre bir yaşama biçimi geliştirmiştir
Bu araştırma için spesifik olarak ‘ev’ kavramı üzerinde
durulmuş, köy evleri ve büyük şehirlerdeki konutlar arasındaki farklılıklar
araştırılmıştır.
Giriş
“Bir nesnenin mâhiyetini, yani aslını ve iç yüzünü sadece bu
nesnenin ‘kendisi’ itibariyle anlayamayız. Her nesne, ait olduğu mekânın şartları
ve imkânlarına tabî olarak ‘meydana gelmiştir’.
Zamanın varlığı dahi mekan aracılığıyla algılanabilir; bir
çiçeğin büyümesi, güneşin doğup batması yahut bir sözcüğün ağızdan çıkıp
duyulur olması için gereken zamanın algılanması, ancak mekanın varlığıyla
mümkün olabilir
Henri Lefebvre, mekanın zihinsel, toplumsal ve fiziksel
olarak üretiminden bahseder. Lefebvre’ye göre “her toplum kendi mekanının
üretimidir” ve mekan, her dönemde içinde bulunduğu toplumun ihtiyaçlarına göre
değişmiş ve o toplumu değiştirmiştir.
Nüfusun az olduğu ilkel topluluklardaki mekan üretiminde
çevre faktörü oldukça önemli bir rol oynamaktadır.
Çevresel faktörlerden etkilenmeyecek yapı teknikleri
geliştirmiş olan şehir topluluklarında / tüm insanların barınabilmesi
bakımından uygun olan dikey ve çok katlı yapılar kullanılmaktadır.
Kültürü Biçimleyen Mekan / Mekanı Biçimleyen Kültür
Aristoteles’in anlayışıyla varlığın kategorilerinden biri
olarak tanımlanan mekan, Klasik felsefede ve Kartezyen anlayışta, extensa yani
geometrik bir yayılım olarak görülür; tasarlanan çizgiler, yüzeyler ve
koordinatlar bütünlüğü olarak tanımlanır ve özne mekandan, mekan da özneden
ayrı kabul edilir. Özne, içinde bulunduğu dünyadan bağımsızdır. Mekan da
kendisi olarak ayrı bir gerçekliktir.
Heidegger'in mekana dair yaptığı fenomenolojik çalışmalara
göre ise mekan özneden ve nesneden bağımsız olarak ele alınamaz; bir bütün
içinde incelenmesi gerekmektedir.
Mekan ve yaşam, birbirlerinden ayrılmaz bir bütünlük içinde
var olurlar. Fransız sosyolog ve filozof Henri Lefebvre’ye göre mekan tarihsel
olarak insanla ve canlılıkla birlikte evrilen, değişen, değiştiren, yaşamın
kendisinde gerçekleşen hatta yaşamı gerçekleştiren ve barındıran bir varlıktır.
…doğa ve insan ayrılmaz bir bütünlük içindedirler. Buna
rağmen doğanın ve insanın üretimi arasında bazı farklar bulunmaktadır. Bu
farklardan en önemlisi ereksellik olarak görülebilir. İnsan her türlü üretimini
bir amaç doğrultusunda gerçekleştirir.
Kimi düşünürler doğanın teleolojik bir sistemi olduğunu
ileri sürmektedirler ancak insan ve doğa sistemleri içerisindeki üretimler
gözlemlendiğinde, doğanın “kendiliğindenliği”, insanın ise “erekselliği”
barındırdığı söylenebilir.
Peki burada doğa ve insan üretimlerindeki ayrımdan söz
ederken insanı doğadan ayrı bir varlık gibi ele almak ne denli doğru bir
yaklaşımdır? Tabi ki insan da diğer her şey kadar doğanın parçasıdır ancak
insan dışındaki canlılığın, insanın sahip olduğu türden bir amaç taşıdığı,
kanıtlanmış bir bilgi olmadığı için araştırmanın insanın bilinçli erekselliği
üzerinden yapılması daha doğru görünmektedir. İnsan bilinçli bir amaç taşırken
doğa kendiliğinden bir var oluş içerisindedir.
İnsan yaşadığı yere benzer; mekan sakinini, sakin de mekanı
biçimlendirir.
Köy evleri doğayla uyumlu, “doğanın kan dolaşımı içinde”
olan yapılardır. Şehirler ise nüfus artışı nedeniyle dikey yapılaşmaya geçmiş,
doğanın üzerine inşa edilmiş “ikinci bir doğa” haline gelmiştir. Apartmanlar
için Bachelard şu eleştiriyi getirir: “Paris’te ev yoktur. Büyük kentte
oturanlar, üst üste konmuş kutularda yaşarlar... Evin kökü yoktur” (Bachelard,
“Mekanın Poetikası, s. 58).
Roland Barthes, Eiffel Kulesi, Mimarlık her zaman için düş
ve işlevdir; bir ütopyanın anlatımı ve bir konforun aracıdır
Praksis Olarak Mekan ve Uygulamalar
Praksis olarak mekan, bir mekanın fikir aşamasından
tamamlanmasına kadar geçen tüm ruhsal ve fiziksel süreci kapsar.
Sonuç
Kapitalizm ve tek tipleşen şehir planlaması, insanı insan
yapan "düşsellik" ve "hayalcilik" alanlarını
daraltmaktadır. Sanatsal bir yaklaşımla üretilen alternatif mekanlar, bireylere
ihtiyaç duydukları fiziksel ve duygusal alanları sağlayarak daha “insancıl ve
uygar toplumların” oluşmasına katkı sunabilir.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder