1 Mayıs 2015 Cuma

Eğitim Felsefesi

Eğitim Felsefesi
Belli bir takım davranışların oluşturulmasına yönelik istemli ve sistemli çalışmalara eğitim denir.
Eğitim hangi amaçlara yönelik olacağı, bu amaçlarla ilgili olarak nasıl bir yol izlenmesi gerektiği vs. sorular eğitim felsefesinin çalışma sahasıdır.

Felsefe
Felsefe, bir düşünce sürecinin adıdır. Sürece gönderme yaptığı için kalıp bir tanımlamasını yapmak doğru değildir. Zira felsefenin kendisi kalıplaşmış ifadelere düşmandır.
Kaynağı Yunanca philosophia terimine dayanan felsefe, “sevgi” (philia) ve “bilgi, bilgelik” (sophia) sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur.

Felsefe yaşama ve evrene karşı bir tavır alıştır. Bu ifade felsefenin yanlış anlaşılmasına yol açar. Yaşam karşı alınan tavır, yaşama dair edinilmiş kanaatler ancak felsefenin ilgilendiği konular olabilir.
Felsefe akılcı incelemeye ve yaratıcı düşünceye dayalı bir yöntemdir. Felsefe ne akılcılığa ne de yaratıcı düşünce süreçlerine indirgenebilir. Bu ifade de felsefeyi yanlış anlamaya yol açar.
Felsefe, aklın/zihnin potansiyellerini ve süreçlerini keşfetmeye çalışır. Düşünceye yol gösterir.

Felsefenin Uğraş Alanları
Ontoloji (Varlık Bilgisi)
Epistemoloji (Bilgi Sorunu)
Aksiyoloji (Değerler Sorunu)
Mantık (Logic)

Felsefe çağdan çağa, bölgeden bölgeye kimi farklılıklar göstererek gelişmiştir. İlk çağda, Antik Yunan uygarlığında, felsefe gerçeği bulmaya çalışmayı iş edinmiştir. Buna karşılık Doğu’da düşünürler farklı biçimde düşünmek için ve felsefeyi sosyal çevre ile uyumlu ilişkiler geliştirmek için kullanmayı amaçlamışlardır. Orta çağda ise felsefenin merkezine din ve inançların yerleştiği görülmektedir. Felsefe bu bağlamda Tanrı, kutsal ve varoluş tartışmalarını konu edinmiştir. Modern dünyada laikleşen kültür ile birlikte bilimin merkeze yerleşmeye başladığı; giderek din, bilim ve felsefenin birbirlerinden ayrıldığı görülmektedir.

Bilim ve felsefe sıkı bir ilişki içindedir. Bilim gerçeği parçalara ayırarak incelerken felsefe gerçeği bir bütün olarak inceler. Bilim gerçeğe bilimsel yöntemi kullanarak ulaşmaya çalışırken felsefe temellendirmeyi amaçlar. Bilimsel önermeler genellikle sentetiktir; ancak felsefi önermeler genellikle analitik ve bazen de metafiziktir.
Bilimsiz felsefe sağır ve dilsiz; felsefesiz bilim ise kördür.

Bilim
Felsefe
Gerçeği parçalara ayırarak inceler
Gerçeği bir bütün olarak ele alır inceler
Bilimsel yöntemi kullanır ve objektiftir.
Akıl yürütme yollarını kullanır.
Önermeler genellikle sentetiktir.
Önermeler genellikle analitiktir.
Elde edilen bilginin kesinliği kanıtlanır.
Elde edilen bilginin kesinliği aranmaz.
Bilim ölçer ve ‘güç’ oluşturur.
Pratik yarar ve çıkar yoktur.
Bilimsel araştırma süreçtir.
Felsefi etkinlikler bir süreçtir.
Eleştirel yaklaşım egemendir.   
Eleştirel yaklaşım egemendir.
Sorular önemlidir.
Sorular önemlidir.
Zihinsel süreçleri işe koşar.
Zihinsel süreçleri işe koşar.

EĞİTİM FELSEFESİ
Eğitim sistemlerinin amaç, içerik, öğretme ve öğrenme süreçleri ile değerlendirme boyutunda düzenlenmesi bir bakış açısı gerektirir. Bu bakış açısı iktidara mündemiçtir. Ülkenin eğitim anlayışı ve uygulamaları o bakış açısıyla şekillenir. Bu süreçleri çözümlemeye çalıştığımızda eğitim felsefesinin alanına girmiş oluruz. Bu çerçevede denebilir ki; eğitim felsefesi, eğitim sistemlerinin kendi içinde tutarlı olmasını ve arkasındaki yapıyı anlamamızı sağlar.
Bir ülkenin eğitim amaçları genel olarak “Niçin ve nasıl insan yetiştireceğiz?” sorusunun etrafında şekillenir.
Eğitim felsefesinin uygulayıcılar tarafından benimsenmesi, örgütsel ve bireysel olarak amaçların daha üst düzeyde gerçekleşmesini katkıda bulunur.

Eğitim Bilimi
Eğitim Felsefesi
Objektiftir.
Kapsamlıdır.
Deneye ve uygulamaya yöneliktir.
Düşünce ve akıl yürütmeye yöneliktir.
Deney ve laboratuvar önemlidir.
Mantık yürütme önemlidir.
Dün ve bugünle daha çok ilgilenir.
Gelecekle daha çok ilgilenir.
Doğruluk önemlidir.
Yeterlik önemlidir.
Kuram-uygulama tutarlığı önemlidir.
Tutarlılık önemli olmayabilir.
Alanda tek problem çözümüne bakılabilir.
Problemlere bütüncül bakılması amaçlanır.

Felsefi Akımlar ve Eğitim
İdealizm
Platon, Sokrat ve Hegel en önemli temsilcileridir.
İdealizm genel anlamda ülküyle belirlenmiş olan ve bu ülküye çıkar gütmeden bağlı kalan yaşam biçimi ve dünya görüşü anlamına gelir. Zihinsel ya da ruhsal gerçeğe önem veren düşünce sistemi ya da dünya görüşüdür.
İdealist eğiticiler insan değerini çok yüksek görürler ve bunun eğitimle yükseltileceğine inanırlar.
İdealizm, mutlak gerçeğin fiziksel olmaktan çok ruhsal olduğunu savunur.
İdealist felsefeye göre arke insan zihninde bulunan “idea” yani “fikir”dir.

Epistemolojik idealizme göre dış dünya insan zihninden bağımsız değildir. Bir bakıma bilgi insan zihnine göre oluşmaktadır ve İdealizme göre bilgi aprioridir. Tüm doğru, mutlak, kesin bilgileri insan aklında önceden vardır.
Felsefi olarak idealizmin değerleri mutlak, değişmez ve evrensel sayılır. İyilik, güzellik, doğruluk insanlara görecel nitelikler değil; evrenin yapısında bulduğumuz mutlak değerlerdir.

İdealist Felsefe Açısından Eğitim
İdealist felsefeye göre eğitim, genel bir yaklaşımla önceden varolan yani apriori olan bilginin aktarılması değerler açısından da ideal varlığa ulaşmak için idealin tekrarı biçiminde betimlenebilir.
Eğitim, bireyi, iyi, doğru ve güzele teşvik etmeli; insanın doğuştan getirmiş olduğu kimi yetenekleri ortaya çıkarmaya çaba göstermelidir.
İdealist eğitimde amaç kişiyi iyiyi, doğruyu ve güzeli aramaya yöneltmektir.
İdealist felsefenin etkisinde bulunan eğitim sistemi içerik ve konu açısından akıl yürütmeyi ön planda tutması nedeniyle aritmetik, felsefe, mantık, ahlak, tarih ve din derslerinin okutulmasını savunur.
Okul, öğrencilere bilmeleri, paylaşmaları ve kişiliklerini belirlemeleri için kültürel mirası oluşturan değerleri öğretmelidir.
İdealist öğreten tıpkı Sokrates gibidir. Öğretmenin asıl işlevi öğrenciye bilgiyi sezdirme ve keşfettirmedir. Öğretmen, kültürel değerleri temsil eden iyi bir model olmalıdır.
İdealizmde, sınama durumu genellikle akla dayalı, yani öğrencinin aklını çalıştırıp çalıştırmadığını ölçen sorulardan oluşmalıdır.

Realizm
Descartes, Spinoza ve Leibniz realizmin öncüleridir.
Realizm, gerçeği insan zihninin dışında bağımsız olarak var olduğunu savunan felsefi görüştür.
Ontolojik açıdan realist felsefe toplumsal gerçekliği anlamayı merkezine alır. Realistler için evren bir düş ya da hayal değil; somut olarak var olan bir gerçektir; algılarımızdan bağımsızdır.
Realizme göre bilgi, insan zihni ile insan dışındaki dünyanın karşılıklı etkileşimiyle gerçekleşir.
Aksiyolojik açıdan realist felsefeye göre değerler, toplumun kendisinde bulunmaktadır.

Realist Felsefe Açısından Eğitim
Realist eğitimde genel amaç, bireyin topluma uyumunu sağlamaktır.
İçerik ve konu açısından realist felsefe öğrenci değil “konu” merkezli çalışmayı amaçlar.
Eğitimin işlevi insan aklını geliştirmektir.
Okullarda fizik, kimya, biyoloji ve matematik vb. dersler esas alınmalıdır.
Realist felsefeye göre öğretmen, eğitimde mutlak otoritedir ve konuya bağlı öğretmen odaklı bir sürecin yöneticisidir.

Pragmatizm
Başlıca temsilcileri Charles Sanders, C. S. Pierce, William James ve John Dewey’dir.
Pragmatizm bir kavram, ilke veya görüşün anlam veya doğruluğunu pratik sonuçlarıyla belirleyen felsefe akımıdır.
Yararlı olan şey doğrudur.

Ontolojik bağlam: gerçeğin özü değişmedir ve gerçek insan deneyimlerinin ürünüdür.
Pragmatist eğitimde bilgi aposterioridir, yani sonradan edinilir. Bilgi, bilimsel yöntemle sınama ve yanılma yoluyla öğrenilir.
Pragmatik felsefeye göre değerler, sürekli değişim içindedir.

Pragmatist Felsefe Açısından Eğitim
Pragmatizme göre eğitim, bireyleri ehliyetli, güçlü ve verimli kişiler olarak yetiştirmek için yapılan toplumsal bir iştir.
Eğitim, yaşama bir hazırlık değil yaşamın kendisidir.
Pragmatist eğitimde bireylere toplumsal yaşamda işe yaracak, işleri kolaylaştıracak bilgi, beceri ve tutumların edinilmesi amaçlanır. Eğitim programının temel amacı, bireyi yaşama hazırlamalıdır.
Bütüncül öğrenen merkezli bir anlayış egemendir.

Varoluşculuk
Başlıca temsilcileri Nietzsche, Jaspers ve Sartre’dır.
İnsanı merkeze alan, insanın yabancılaşmasına karşı özgürleşmesini amaç edinen bir felsefi akımdır.
Varoluşçu felsefeye göre eğitim bireyi yaratmalı, özgürlüğü geliştirmeli, bu konudaki gizli ve açık baskıları belirlemeli ve etkisizleştirmelidir. Amaç bireyin uyumlaştırılması değil, özgürleştirilmesi olmalıdır.

Eğitimin en temel amacı, insanın kendini gerçekleştirilmesine olanak verilmesidir.
Varoluşçu felsefeye göre eğitim temel amaçlarından biri, bireyin bilişsel ve duyuşsal yetenekleri geliştirmek olmalı.

Ontolojik bağlam: Heiddger’e göre arke kendiliğinden olan, geliştirilemeyen bir bilinç formu, yani ruh halidir. İnsanın kendini özgürlük içinde yaratması ve bunun sorumluluğunu duyumsaması beklenir.
Varoluşculuğa göre gerçek bilgi akılla elde edilemez, gerçeklik daha çok duyumsanarak öğrenilir.
Varoluşculuk felsefesine göre değerlerin yaratılması insanın kendi özünün yaratılmasıdır. Değerler mutlak değil; sürekli oluşum içindedir.

Varoluşçu Felsefe Açısından Eğitim
Varoluşçu eğitim anlayışı, özgürlükçülük, bireyselcilik ve bireyin kendini gerçekleştirmesi temalarına dayanır.
Birey odaklılık söz konusudur.
Çalışma konuları toplum bilimleri, sanat ve felsefe odaklıdır.
Eğitimde amaç, çocuğu özgür birey olmaya teşvik etmektir. Tam da bu nedenle iktidarın yakın durmadığı bir sistemdir.

Liberalizm
Liberalizm, özgürlüğü birincil politik değer olarak ele alan bir ideoloji, politika geleneği ve düşünce akımıdır.
Liberalizmin temel nitelikleri bireycilik, özgürlük, akıl, eşitlik hoşgörü, rıza, sınırlı hükümet biçiminde özetlenebilir.

Ontolojik açıdan liberalizm, temel olarak özgürlükleri merkeze alan bir anlayıştır.
Öz olarak liberalist felsefe varlığını “özgürlükler” in oluşturulması ve geliştirilmesine odaklamıştır.
Epistemolojik açıdan liberalizm bilimsel bilgiyi savunur.
Değerler açısından liberalist anlayışın dayanağı birey yine özgürlüklerdir.

Liberal Felsefe Açısından Eğitim
Liberal felsefeye göre eğitim sistemlerinin amacı özgür ve “ekonomik” bireyi yetiştirmek olmalıdır denilebilir.

Materyalizm
Materyalizm, madde ve maddenin hareketleri ile değişimleri haricinde hiçbir şeyin var olmadığına dair felsefî teori sistemidir.

Ontolojik açıdan materyalist felsefe arkenin madde ile maddedeki çelişkinin doğurduğu sürekli devinim olduğunu öne sürer.

Epistemolojik açıdan materyalist felsefeye göre bilgi beynin diyalektiği ile doğanın diyalektiğinin etkileşimin sonucu oluşur. Materyalist felsefede ruh ve manevi değerleri yaratan maddedir ve asla maddesiz ruh görülememektedir.
Aksiyolojik bağlamda materyalist felsefeye göre değerler, sürekli değişim içindedirler. Değerler maddi dünyanın bir yansımasının ürünüdür.

Materyalist Felsefe Açısından Eğitim
Materyalist eğitim, doğrudan materyalist bilgi kuramını temel alır. Bu bağlamda maddi olan, sürekli olarak son etkiyi oluşturur.
Materyalist felsefeye göre eğitim sistemlerinin amacı daha çok sosyo-ekonomik ve politik odaklıdır.
Eğitim planlaması üretim odaklıdır.
Eğitim etkinliklerinde kuram-uygulama bütünlüğü olmalıdır. Eğitim üretim için ilkesine bağlı olarak okul bir endüstri kurumu olmalıdır. Bireylerde kollektif bilinç oluşturulmalı ve üretime yönelik çalışma alışkanlığı geliştirilmelidir.

Natüralizm
Natüralizm her şeyin doğal olduğu, yani varolan her şeyin doğal dünyanın bir parçası olup, araştırmaya özgü yöntemlerle araştırılması gerektiğini savunur.
Natüralist felsefenin doğa, insan ve toplum işleyişine ilişkin görüşlerinin ana teması, doğa odaklılık, doğanın egemenliği ve doğaya uyum biçimindedir.

Natüralist Felsefe Açısından Eğitim
Natüralist felsefeye göre eğitimin amacı, insanları insan doğasının gerektirdiği şekilde ve bu doğaya uygun bir yaşam doğrultusunda yetiştirmektir.
Öğretim programı öncelikle öğrenci merkezli ve demokratik olmalıdır. Hazır bilgi olmamalı, bizzat yaparak yaşayarak öğrenmelidir.

Pozitivizm
Pozitivizmin ana iddiası metafiziğin hiçbir değeri olmadığıdır.
Ontolojik bağlam: Ancak olgular bilinebilir ve olgular konusundaki bilgiler de mutlak değil sadece görecelidir. Comte değerli bilginin sadece kullanılabilen bilgi olduğunu öne sürmektedir.
Bilgiler olgulara dayanmalıdır ve aprioridir. Kanıtlanmayan, olgulara dayanmayan bilgilerin geçerliliği yoktur.
Toplumlar ve değerler durağan değil hareket ve değişim halindedir. Ahlak konusunda en yüksek ide (fikir) insanlık idesidir.
Gerçeklik basittir ve hiyerarşi düzenin ilkesidir. Evren mekaniktir. Gelecek ve yön bellidir. Parçalar arasında nedensellik ilişkisi vardır. Değişim niceliksel ve birikimlidir. Nesnellik zorunludur.

Pozitivist Felsefe Açısından Eğitim
Pozitivist felsefeye göre eğitimin amacı, insanları modern bilimi temel alan, batıl inançları ve metafiziksel spekülasyonları reddeden birey olarak yetiştirmektir.
Pozitivistlere göre önerme ancak ve ancak doğruluğu ya da yanlışlığı ampirik gözlem yoluyla kesinleştirilmesi olanaklıysa bilimseldir.
Pozitivist felsefenin eğitim, okul sınıf yönetimi bağlamında eğitime etkisi oldukça önemlidir. Eğitim, okul ve sınıf yönetiminde ast-üst, öğretmen-öğrenci ilişkilerinde objektif bir yaklaşımın olması esastır.

Postmodernizm
Modernizm sonrası fikir, eylem vs. içerikleri işaret eder.

Postmodern Felsefe Açısından Eğitim
Postmodernizm eleştirel bir pedagoji yaratarak kimi açılımlar oluşturur.
Bireyin yaşamasını kolaylaştıracak, tüketimi düzenleyecek tüm düzenleme ve anlayışlar bir bakıma postmodern anlayışın onayladığı anlayışlardır.
Postmodern eğitim anlayışının öğretme ve öğrenme süreçlerinde görecelik ve bireysellik baskındır. İçinde yaşadığımız yüzyılda bilginin öğrenilmesinde çok tüketilmesi önem kazanmaktadır. İletişim teknolojisinin hızla geliştiği dünyamızda bilgi çok kısa sürede kitlelere ulaşmaktadır. Ancak kısa bir süre içinde de geçerliğini ve güncelliğini yitirmektedir. Kuşkusuz böyle bir dünyada eğitimin görevi insanlara bilgi öğretmekten çok bilgiyi elde etmenin yollarını öğretmek olacaktır.

FELSEFİ AKIMLARIN TÜRKİYEDE EĞİTİME ETKİLERİ
Türk eğitim sisteminde baskın olarak belirli bir ideoloji aktarımı ile idealist felsefe başattır.
Türkiye’de Cumhuriyetin ilk yıllarında çağdaş bir ulusal devlet yaratılması amacı eğitimin milli olmasını doğurmuştur.
1980’lerin sonuna kadar eğitim sisteminde genel hatlarıyla Kemalizm’in etkisi son derece yüksektir.
Türk eğitim sisteminde baskın olarak bilgi ve kültür aktarmacılığı egemendir.
Farklılaştırılmış öğretim, işbirlikli öğrenme gibi çağdaş uygulamalar sistemin arz-talep sorunu ve yetersizlikler ve gelenekçi yapısında pek fazla yer bulmamaktadır.

Eğitim Felsefesi Akımları
Eğitimin tüm işleyişinde eğitim felsefesi kılavuz işlevi görür. Bir bakıma eğitim felsefesi eğitim işine yön veren bir disiplindir.
Eğitimin felsefi açıdan ele alınışında eğitimin dış görünüşü, eğitimin içeriği ve kullanılacak dil olmak üzere üç öğe üzerinde durulur.
Eğitim felsefesi, eğitimin gerçekleştirilmesinde farklı alanlar arasında eşgüdüm sağlayarak bütüncül bir yaklaşım sağlar.
Eğitim felsefesi eğitimin neliği, ne olduğu ve ne olması gerektiği sorularını yanıtlayarak genel strateji ve taktikler çizer.

Daimicilik - Perennializm
Eğitim felsefeleri içinde en tutucu, gelenekçi ve esnek olmayan felsefe olarak bilinir. Bu akımın savunucuları R. Maynard Hutching, Mortimerd ve Adler’dir
Eğitimin temel görevi, insana evrensel mahiyetteki değişmez gerçek ve doğruların bilgisini kazandırmaktır.
İnsan zihninin ve aklının geliştirilmesini sağlayacak entelektüel eğitime önem verilmelidir.
Okulun temel görevi, toplumun kültürel mirasını yeni kuşaklara aktarmaktır.
Programın merkezinde başta insani bilimler (dil-edebiyat, felsefe, tarih vb) olmak üzere matematik ve doğa bilimleri yer almalı; öğrenciler, klasik eserleri ve bunlarda ifade edilen değerleri tanımalı ve içselleştirmelidirler.
Öğretim yöntemleri olarak konferanslar, metin çözümlemeleri ve tartışma yöntemleri tercih edilmelidir.
Eğitim ve öğretimde temel amaç aklın çalıştırılması olduğuna göre sınav soruları da aklın doğru kullanılıp kullanılmadığını belirleyecek nitelikte olmalıdır.

Esasicilik - Essentializm
Muhafazakâr bir eğitim akımıdır. Eğitimin amacı, gerçek yaşamda geçerli olanların öğrencilere aktarılması yani kültürlemedir.                
Bu akımın savunucuları William Bagley, Issac Kandel ve Henmen H. Horne’dır.
Eğitim özü, insana gerekli temel bilgi ve becerileri kazandırmaktır. İnsanın zihinsel yönü geliştirilmelidir.
Öğrenmede tümevarım yöntemi kullanılabilir. Tek tek olgulardan giderek genel ve geçerli mutlak değişmez bilgiye ulaşılabilir.
Okulun görevi, bireyin dünyayı tanımasını, topluma uyumunu sağlamaktır.
Konu merkezli bir eğitim anlayışı temel olup eğitimde temel güç öğretmendedir.
Programın merkezinde edebiyat, tarih, matematik, doğa bilimleri yer almalıdır.

İlerlemecilik - Progressivizm
Pragmatik felsefenin eğitime uyarlanmış biçimidir.
Bu akımın savunucuları Comte ve John Dewey’dir.
Değişmez iyilik, doğruluk, güzellik yoktur. İyinin ölçüsü, topluma yararlı olmasıdır.
Eğitimin esası, öğrencinin doğal gelişimini sağlamaktır.
Eğitimde öğrencilerin öğrenmeye aktif olarak katılmaları, problem çözerek ve projeler geliştirerek öğrenmeleri sağlanmalıdır.
John Dewey okulun işlevlerini sadeleştirmek, daraltmak ve dengelemek biçiminde üç grupta toplamıştır.
Programın merkezinde sosyal bilimler ve deneysel bilimler yer almalı, eğitimde eleştirel düşünceye önem verilmelidir.

Yeniden Oluşturmacılık – Reconstructionizm
Bu akım da ilerlemeciliğin bir devamı olup pragmatik felsefeye dayanır.
Bu akımın savunucuları John Dewey, Isaac Bergson ve T. Brameld’dir.
Bu akım, esas itibariyle bilim ve teknikteki bazı gelişmelerin, Batı uygarlığında kültürel bunalımlara neden olduğunu ve insan yaşamını tehdit ettiğini ileri sürerek eğitimi bu kültürel krizden kurtulmanın bir aracı olarak görür.
Yeniden oluşturmacılık felsefesine göre eğitim öğretim programı ve okulun amaçları sürekli değişme yoluyla toplumu yeniden inşa etmektir.
Toplumsal değişme sürecinin merkezi okul olmalı, bu süreçte öğretmen de aktif bir rol üstlenmelidir. Eğitim öğrenciden çok toplum merkezlidir.
Sorular genellikle eleştirel düşünmeyi ve bilimsel yöntemi öğrencilerin kullanıp kullanmadığını ölçecek nicelik ve nitelikte olmalıdır.

Politeknik Eğitim
Eğitim üretim içindir.
Politeknik sözcüğü “çok yönlü teknik ve beceri” anlamında kullanılmaktadır.
Politeknik eğitim diyalektik materyalist felsefeye dayanır ve üretim içinde çok yönlü gelişimi amaçlayan bir yaklaşımdır.
Temsilcileri Diderot, Holbach, Marks ve Engels’tir.
Öğretim programının amaçları, insanları çok yönlü yetiştirerek doğaya egemen olunması üretici güçlerin gelişimin sağlanmasıdır.
Diyalektik yöntemin öğretilmesi bir zorunluluktur.
İdeolojik eğitim yapılmalıdır. Öğretmen bu noktada üretim yöneticisi ve önder konumundadır.

Çağdaş Eğitim Sistemleri
Marx, Weber ve Durkheim; eğitim konusunda birbirinden oldukça farklı görüşlere sahip olan bu düşünürler; eğitimin felsefi anlamını ve amaçlarını toplumsal yapı içindeki yeriyle ilişkilendirerek tartışmışlar ve eğitimsel dönüşümlerin sosyal dönüşümlerin bir sonucu olduğu düşüncesi üzerine odaklanmışlardır.
Marx ve Engels’e göre diyalektik felsefe anlayışında eğitimin anlamı, kapitalist toplumlarda eşitsizliklerin yeniden üretilmesi egemen sınıfların çıkarlarına hizmet olarak tanımlanırken; Durkheim’a göre işlevsel felsefe anlayışında eğitimin anlamı, sosyal bütünleşme ve dayanışmayı vurgulamakta; Weber’in düşünce sistematiğinde ise eğitimin anlamı, bürokratik egemenlik için yeni bir kontrol ilkesi olarak belirtilmektedir.

Modern zamanların üretmiş olduğu en önemli buluşların başında okul gelir. Okul, bireylerin sisteme entegre edilmeleri için tasarlanmış insan dönüştürme fabrikalarıdır. Ancak bu amacında istenilen sonuçları alamamaktadır. İşte bu nedenle işin felsefesini yapmaktayız.

Modern eğitim sistemlerinin ve okulun en temel işlevi; toplumun kültürel mirasını kuşaktan kuşağa aktarmak, ulusal kimliği inşa etmek, çocukları yetişkin rollere hazırlamak ve sosyal değişmeyi sağlamaktır.

Endüstri öncesi geleneksel toplumlarda öğrenme, kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarılan deneyim ve görgülere dayanmaktaydı.
Modernleşme süreci ile birlikte eğitimde ailenin rolü oldukça zayıflamıştır.  Bunun en önemli nedeni ise modernleşme ile önemli hale gelen toplumdaki iş bölümü ve uzmanlaşmadır.
Okul, sadece bilgilerin çocuğa aktarıldığı yer olmakla kalmayıp aynı zamanda kültürel normların öğretildiği bir mekândır.
Kimin hangi mesleği hangi ölçütlere göre seçeceği, modern okul ve eğitim sisteminin henüz çözemediği tartışmalı bir konudur. Modern okul, toplumdaki sosyal tabakalaşmanın bir yansıması ve sürdürücüsü işlevi görmekte, bu bağlamda eşitsizliği kurumsallaştıran ve meşrulaştıran bir kurum olmaktadır.

Kapitalizm, okullar ve eğitim sistemleri üzerinde egemenlik kurmuş olup okullar aracılığıyla kendi kültürünü üretmiş bulunmaktadır.

Okul ve okulun işlevlerine ilişkin eleştirilerin başında ise radikal pedagoji olarak adlandırılan akım gelmekte olup bu ekole bağlı düşünürler, eleştirilerini yalnızca okul üzerine değil, onunla yakından ilişkili olan çocuk yetiştirme biçimleri ve aile kurumunun örgütleniş biçimine de yöneltmektedirler. Bu eleştiriler içinde Illich (1985), okulsuz toplum modeliyle eleştirilerini alternatif bir yapıda somutlaştıran bir düşünür olarak, alan yazında önemli bir yere sahiptir.

Kitlesel eğitimine karşı radikal eleştiriler 19. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkmıştır. Kitlesel eğitimin amacı; vatandaşları, sanayinin gereksinme duyduğu alanlara yönelik yetiştirmek ve var olan toplum ideolojisini çocuklara öğretmektir.

Okul ve Bankacı Eğitim Eleştirisi
Paul Freire (1998) ezilenlerin özgürlüğü için kavga vermiş ve eserler yazmış ender eğitimcilerden biridir. Ona göre eğitim, eleştirel düşünce süreci olarak öğretilmelidir.
Freire (1998)’nin kullandığı kavramlardan en önemlisi bankacı eğitim terimidir.
Bankacı eğitim kavramında, öğretmen özne, aktif, bilgili; öğrenci ise nesne, pasif ve bilgisizdir. Bankacı eğitime alternatif ise problem ortaya atıcı eğitim olup bu eğitim eleştirel düşünen insanlar meydana getirir. Öğretmenler, öğrencilerle karşılıklı etkileşime dayalı olarak çalışırlar.
Freire’ye (1998) göre, eğitim yönteminin merkezinde insanlık ve insanlaşma problemi vardır. Bu ise herkesin kendisini çevreleyen ve etkileyen güçlerin bilincine varması ile olanaklıdır. Ne zaman bizi çevreleyen güçler üzerinde düşünür ve eylemde bulunursak o zaman dünyayı dönüştürmeyi becerebiliriz.

Alternatif Bir Yapı Olarak Okulsuz Toplum
Ivan Illich (1985), okulların bütünüyle ortadan kaldırılıp bunun yerine öğrenme merkezleri olarak adlandırdığı kurumların kurulması gerektiğini savunmaktadır.
Illich’e (1985) göre, insan öğrenmelerinin çoğu okul dışında olmaktadır; okul, sadece diploma veren bir kurumdur. Mevcut haliyle okullar, sadece belge dağıtmaktadır.
Ona göre okul, modern çağın kokuşan kültürünün ve modernliğin kilisesine dönüşmüştür.

MODERNİZM, POSTMODERNİZM VE E⁄İTİM
Modernitenin bütün kurumlarıyla birlikte insanlığın ilerlemesini sağlayacağına ve mutlu kılacağına ilişkin güvene karşın, postmodernite bir proje olarak modernitenin bunu tek başına gerçekleştiremeyeceğini ileri sürer.
Postmodern açıdan gerçek, insanların üzerinde bir uzlaşmaya vardığı bir şey ya da işe yarayandır. Postmodernistler; gerçekliği geleneksel ve idealize edilmiş doğruyu reddedip onun yerine dinamik, zaman, mekân ve bakış açısıyla bağlantılı olarak değişen bir olgu olarak kabul etme eğilimindedirler.

BAŞARILI BİR EĞİTİM VE OKUL SİSTEMİ
İktidar el değiştirdikçe iyi, doğru ve başarılı eğitimin tanımı değişir.
Okul Sistemi ve Liderlik
Eğitime ve okula ilişkin anlamların yeniden inşası tartışmalarında; okul sistemi ve liderlik temel süreçlerdir.

Öğrenme-Öğretme Süreci
Başarılı okullar; önceden açık amaçlar belirlerler ve öğrencilere temel becerileri kazandırma üzerinde yoğunlaşırlar. Bilişsel öğrenme ve öğrenmenin transferi üzerinde yoğunlaşırlar. Öğrencilere sık soru sorarlar. Grup çalışmalarına önem verir, küçük öğrenme üniteleri üzerinde yoğunlaşırlar.
Değerlendirmelerden elde edilen bilgi, öğretim programının geliştirilmesi için kullanılır.

Öğretmen Davranışları
Öğretmenin niteliği ile sistemin başarısı arasında olumlu bir ilişki vardır. Başarılı okullarda; bütün çalışanlar kendilerini mesleki yönden sürekli geliştirme çabası içindedirler ve üst düzeyde bir sorumluluk duygusuna sahiptirler.

Okul İklimi
Olumlu okul iklimine sahip okulların ortak özellikleri:
Okulda düzen ve disiplinle ilgili açık politikalar ve uygulamalar vardır.
Okulu sahiplenme duygusu yüksek düzeydedir.
Öğrencilerin yüreklendirildiği iyimser bir ortam vardır.
Herkes okulda sorun çözme sürecine katılır.

Okul Çevre İlişkileri
Okul, bir topluluktur ve toplumun merkezinde yer alır. Bu bakımdan okulun başarısı, velilerin desteği ile olanaklıdır.

SONUÇ
Açık ve şeffaf kurumlar oluşturmak için çaba sarf et, hoşgörüyü yaşam biçimine dönüştür ve uygula.
Kendi geleceğini belirleme ve bağımsız düşünebilmeyi teşvik et.
Öğrencilerine kendilerine güvenmelerini sağla.

Türk Eğitim Sisteminin Felsefi Temelleri
İSLÂMİYET ÖNCESİ TÜRK TOPLUM YAPISI
Türkler, İ.Ö. 1000 - İ.S. 453 yılları arasında Büyük Hun, Batı Hun, Göktürk (552-745) ve Uygur (745-840) devletlerini kurmuşlardır. Bütün bu zamanlar boyunca da gelenek veya töre dediğimiz bazı değerler üretmişlerdir.
Gelenek, saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen kültürel kalıntılar, alışkanlıklar ve davranışlardır. Görenek ise, bir şeyi eskiden beri gördüğü gibi yapma alışkanlığı şeklinde tanımlanabilir. Gelenek ve görenekler ise töreyi oluşturmaktadır.

Toplum, göçebe olduğundan dolayı, yerleşik okul kurumu yoktur. Eğitim ortamı, gerçek yaşamdır. Kadın ve erkekler aynı eğitimden geçerler. Genellikle öğretmen bilge ve yaşlı kişilerdir. Aynı zamanda doğanın ve yaşamın kendisinin de öğretmen olduğu düşünülür. Yaşamdan ve doğadan bireyin öğreneceklerinin, yaşamda kalmasını ve sağlıkla bir yaşam sürmesini sağlayacağı görüşü benimsenmektedir.

İSLÂMİYET SONRASI TÜRK TOPLUMU
Türkler 9. ve 10. yüzyıllarda kitleler halinde Müslüman olmakla birlikte yeni kültürel değerlerle karşılaşmışlardır. Bu kültürel değerlerde baskın olan özellik, İslâmiyet’tir. İslamiyet’i yayma isteği/emri, bu merkezde bir eğitim geleneğinin oluşmasını sağlamıştır.

Fârâbî (870- 950)
Antik Yunan düşüncesiyle İslâmiyet’i birleştirmeye çalışan ilk Türk-İslâm filozofudur. Fârâbî’ye göre, tüm varlıklar Allah’tan çıkar ve tekrar O’na dönerler.
Fârâbî’de Allah ile madde arasında ikilik yoktur; madde, zorunluluğunu Allah’tan alır. Her şeyin varlık nedeni Allah’tır.
İnsanın en son amacı Allah’ı anlamak ve O’na ulaşmaktır.
İyilik, zorla değil; özgürlük içinde ve isteyerek yapılmalıdır.
Devleti yönetenin; peygamberlik hırkasını giymiş, Tanrısal bir Platon olması gereklidir.
Fârâbî, öğretim ve eğitimi birbirinden ayırır. Öğretim, milletler ve şehirlerde nazarî (kuramsal) erdemleri var etmedir. Eğitim ise ahlaki ve sanatsal erdemleri kazandırmadır. Öğretim, konuşmayla, bilgi aktarmayla olur. Eğitim ise, uygulamalı olarak meslekleri ve işleri öğrenme, beceri kazanmayla gerçekleşir.
Fârâbî’ye göre üç tür eğitimci vardır. Bunlar; aile reisi, öğretmen ve devlet başkanıdır.

İbni Sina (Avicenna - Üçüncü Aristo, 980 - 1037)
İbni Sina’ya göre ruh, madde türünden değil, manevî bir tözdür. Bedenle birleşmeyen ruhun, bireysel varlığı yoktur. Onun tek ve kişisel oluşu, bedenle birleşmesinden ve onu bir araç olarak kullanmasından sonradır.
İbni Sina’nın ahlak anlayışı Platon ve Aristo çizgisindedir. En yüksek mutluluk, Allah’la insan aklının birleşmesidir.
İbni Sina, eğitimin doğumla başlaması gerektiğini savunur.
Çocuk sütten kesildikten sonra, kötü huylar edinmeden eğitilmeye başlanmalıdır. Altı yaşına gelince okula gitmeli, 14 yaşına kadar öğrenim görmelidir. Çocuklar teker teker değil, birlikte eğitilmelidir. Okulda okutulacak dersler; Kur’ân, din kuralları (Şeriat), dil, ahlaki şiirler, beden eğitimi, sanat ve mesleki becerilerdir.
Eğitim, kadın, erkek herkes içindir. Eğitim işini anne, baba yani aile yüklenmelidir. Çocuklar, oyunla eğitilmelidir; çünkü oyun çocuğun doğal bir etkinliğidir. İbni Sina’ya göre eğitim ve öğretimin altı türü vardır:
• Düşünsel (Zihnî) öğretim: Bu tür öğretimde, öğretmen genel bir konuyu, yaşamdan örnekler vererek açıklar.
• İş içinde (Sınaî) öğretim: Öğretmen testere, rende, burgu gibi araç gereç kullanmayı ve bir iş yapmayı öğretir.
• Ezberle (Telkinî) öğretim
• Öğütle (Tedibî) öğretim
• Taklitle öğretim
• Nasihatle (Tenbihî) öğretim: Öğrenciye, çevresinde karşılaştığı olayların nedenlerinin öğretilmesidir. Söz gelişi, cisimlerin yerçekimi nedeniyle düşmesi, yağmur yağması, yıldızların parlaması gibi olguların öğretilmesinde nasihatle öğretim kullanılmalıdır.

Gazzali (Haccetül İslâm, 1058 - 1111)
Gazzali’ye göre, neden-sonuç bağlantısı zorunlu bir bağlantı değil, tersine alışkanlık bağlantısıdır. Doğa kanunları, Allah’ın koyduğu kanunlardır.
Duyu ve akılla gerçeğe ulaşılamaz; doğru bilgi, ancak ve yalnız kalple elde edilebilir. Bu da sezgiyle sağlanır.
Gazali insanın, hem bu, hem de öteki dünya için yetiştirilmesini istediğinden öğrencilere tıp, matematik, dinî bilgilerle; mesleki beceriler kazandırılmasının fakat din ve şeriata aykırı felsefe gibi derslerin okutulmamasının gerektiği görüşündedir.
Öğrencinin iyi hareketleri övülmeli, kötü davranışları olunca uyarılmalı; tekrar ederse, gizlice azarlanmalıdır.

İbni Rüşt (Averroes, 1126 - 1198)
Arke (töz), Allah’tır. Allah, ilk hareket ettiricidir. Evren, sürekli bir değişme ve oluşum halindedir. Evren, zorunludur; olası değildir.
Aristo mantığını benimser. Bütün insanların aklı, ilk akıldan çıktığı için bir birlik içindedir. Bu akıl ebedîdir. Tek tek insanların aklı ise, ölümlüdür.
İbni Rüşt de Platon gibi devleti filozof, bilge ve yaşlıların yönetmesini savunur.
Devlet, insanları mutluluğa götürmeli, onlara erdemleri öğretmelidir.
Toplum, organik bir bütündür. Bu nedenden dolayı, toplum yaşamına kadınlar da katılmalıdır.

SELÇUKLULAR VE OSMANLILARDA EĞİTİM
İlk Selçuklu medresesi 1040 yılında Nişabur’da, Osmanlılarda ise 1330 yılında İznik’te kurulmuştur. İlkokullar; dar-ül talim, mektep, mektephane, dar-ül ilim, sübyan, mahalle mektebi vb. adlarla açılmıştır.
Türk ve Osmanlı Eğitim Sistemi, Türk örfü ve İslâmî temellere dayanmaktadır.
Eğitim öğretmen merkezlidir ve ağırlıkla ezbere dayalıdır.
Enderun ve askeri okullara yeteneklerine göre seçilerek talebe alınırdı.
Tanzimat Fermanı’ndan sonra, Batı eğitim (Fransız, İngiliz, Alman) sistemi benimsenmeye başlanmış, fakat bu anlayışla eğitim yapan okullardan az sayıda insan yetişmiştir.

Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinde:
Eğitim daha çok kimi bürokratik seçkinler tarafından önemi anlaşılmış, ancak kitlesel bir nitelik kazanmamıştır.
Belirgin bir eğitim felsefesi oluşturulamamıştır.
İdari kesimlerden eğitime yönelik reformlar denenmişse de uygun altyapının olmayışı verim alınmasını engellemiştir.

CUMHURİYET DÖNEMİ EĞİTİM
Cumhuriyet dönemindeki eğitim felsefesi, Kemalizm ekseninde cumhuriyet ideolojisi çizgisinde, eğitim sisteminin ve eğitim felsefesinin birleştirilip kuram ve uygulama alanında yapılan çalışmalarının temelini oluşturur.
1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat (öğretim birliği) yasasıyla tüm farklı okul sistemleri ortadan kaldırılmış ve Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı tek tip okul sistemi kurulmuştur.

Mustafa Kemal’e göre “Felsefe, evren karşısında insanın akılcı davranışlarıdır. Bu yüzden felsefe bilmeyen insan edebiyatçı da politikacı da olamaz. Felsefe bilmeyen asker belki bir savaş kazanır ama savaşı anlayamaz.”

Köy Enstitüleri
Cumhuriyet dönemi eğitim felsefesine damgasını vuran önemli uygulamalardan birisi de Köy Enstitüleri’dir.
Köy Enstitüleri’nin mimarlarından İsmail Hakkı Tonguç Almanya’da eğitim görmüş “iş eğitimi” üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.
Köy Enstitüleri ve Sosyo-Ekonomik Kalkınma: 1930’lu yıllarda Türkiye nüfusunun %80’i köylerde yaşamaktadır. Bu nedenden dolayı, Türkiye’nin kalkınmasına köyden başlanmalı, köyler her yönüyle ele alınıp geliştirilmeliydi.
“İş için iş içinde eğitim” ilkesi temel alınarak, 1940’lardan başlayarak dört eğitim ve kalkınma bölgesine ayrılan Anadolu’nun her kesiminde bir enstitü kurulmasına hemen başlandı.
Ortaya koyduğu alternatif eğitim paradigmasıyla Köy Enstitüleri Türk eğitim felsefesinde özgün bir yapı olarak değerlendirilmektedir.

Köy enstitülerinin alternatif eğitim paradigması:
1- Eğitim ve öğretimin konularının günlük yaşamla bağlantılı olarak iş içinde öğrenilmesi.
2- Felsefe, sanat ve müzik öğretiminin eğitim sürecinin bütünleşik ögeleri olması.
3- İş içinde işbirlikli öğrenme yaşantısının temel olması (Enstitülerin bütün işleri nöbetle öğretmen ve öğrenci tarafından görülmektedir).

J. Dewey’nin “Köy enstitüleri hayalimdeki okullardır.” diyerek savunduğu bu kurumlar, 1954’te amaçlarından saptırılarak klasik öğretmen okullarına dönüştürülmüştür.

Cumhuriyet dönemi Türk Eğitim Sistemi; pragmatik felsefeye ve onun eğitimde uzantısı olan ilerlemecilik akımına dayanmaktadır.
İlerlemecilik kuramsal olarak savunulurken, uygulamalar (köy enstitüleri hariç) bu doğrultuda gelişmemiştir. Genellikte her dereceli okulda ilerlemecilik değil, esasicilik ve daimicilik temele alınmış ve uygulanmıştır. Başka bir deyişle öğrenci değil öğretmen ve konular merkeze alınmıştır.

---

Eğitim Felsefesi
Editör: Yrd. Doç. Dr. Adnan Boyacı
Anadolu Üniversitesi Yayını, Yayın No: 2278
Ocak 2013, Eskişehir


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder