Thomas
Reid (1710-1796)
Glasgow Üniversitesinde Adam Smith’in ardından
ahlak profesörü olarak atanmıştır. İskoç
felsefesinde sağduyu okulunun kurucusudur. Hume nasıl empirizmi bir kuşkuculuğa
taşımış ise o da empirizmi bir sağduyu yaklaşımına taşımıştır.
“İdeler algının dolaysız objeleridir,” düşüncesinin
yanlış olduğunu göstermeye çalışır. Ona göre günlük dilde bu sözcük kavramayı
ya da ayrımsamayı imler. Herhangi bir şeyin bir düşüncesini ya da idesini taşımak
onu kavramış olmaktır; onun hiçbir düşüncesini taşımamak onu kavramamış olmaktır.
Filozofların anladığı anlamda algı nesnesi olan
düşünceler ya da ideler olmadığını öne sürer: Ona göre algı obje ile ilişkili
olarak zaten yargıyı içerir; o algılayanın zihnindeki idelerin basit bir kavranışı
değildir. Kısacası biz bir şeyi algılarken, birtakım ideleri ya da izlenimleri
algılamakta değiliz, doğrudan doğruya o şeyin kendisini algılıyoruz. Bu yargı
ve inanç düşünceleri algının doğasında içerilir. Ona göre, “nitelikler tözün doğasında
vardır,” “her olayın bir nedeni vardır” ve “duyular, bellek ve tümevarım genel
olarak güvenilir zihinsel edimlerdir.” Reid’e göre bu kökensel ve doğal yargılar,
doğanın insan anlığına vermiş olduğu donanımın parçasıdırlar. Bunların tümü
insanlığın sağduyusu denen şeyi oluştururlar. Kendiliğinden açıktırlar, tüm
bilimlerin temelidirler. Reid’e göre sağduyu ilkeleri kendiliğinden açık, tanıtlanmalarına
gerek olmayan, uslamlamanın ve bilimin temelini oluşturan kökensel ve doğal yargılardır.
Locke’un algı kavramından hareketle, Berkeley’in
spiritüalist idealizmi ve Hume’un idealist kuşkuculuğu Reid tarafından bir sağduyu
realizmine dönüştürülmeye çalışılmıştır.
---
Modern
Felsefe I
Prof. Dr. Sara Çelik
Anadolu Üniversitesi Yayınları, Yayın No:
2588
Haziran 2012, Eskişehir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder