25 Mayıs 2015 Pazartesi

Alfred North Whitehead - Sembolizm

Alfred North Whitehead - Sembolizm


Whitehead, varlığı değişmez bir yapıda düşünmeyip, süreç içerisinde devinen bir öz olarak tasarlamıştır.

Uygarlığın geçirdiği değişik dönemler (…) bu dönemlerde sembolizme olan yaklaşımlardaki büyük farklılıklar…

Ortaçağ Avrupasında sembolizm, insanların hayalleri üzerinde tahakküm edici bir yönlendiriciliğe sahip.

Reform dönemiyle birlikte sembolizme bir tepki başladı…

Sözcük bir semboldür.

Duyu algılaması esas olarak ileri seviyede gelişmiş olan organizmaların bir karakteristiğidir.

Sembolizm fazlasıyla yanılabilir bir özelliktedir.

İnsan düşünüşünün eksiksiz bir açıklamasını yapabilmek için:
a) doğru olarak nasıl bilebiliyoruz
b) yanlışa nasıl düşüyoruz
c) doğruyu yanlıştan eleştirel olarak nasıl ayırt ediyoruz?

Sembol ve anlam
Sembolden anlama geçişin gerçekleştiği an / sembolik gönderim

Aristoteles “öz”ü gerçek olabilmesi için biçimin gelip kendini şekillendirmesini bekleyen saf gizilgüç olarak düşünmüştü.

Her gerçek şeyin çıkış noktasını oluşturan bu birincil evre, onun varlığının temelini şekillendiren yadsınamaz gerçekliktir. Hume’a bakılırsa, yadsınamaz gerçeklik diye bir şey yoktur.

Aşkın olan idealizm / nedensel yeterliğin görüngüler dünyasında yer alan bir unsur olduğunu kabul eder.

Nedensel yeterlik, veri hakkındaki bizim düşünme biçimlerimize bağlı olan bir şeydir.

Tekil bir gerçeklik yalnızca tekil bir veri olarak gerçekleşir. Ne var ki bizler tekil gerçekliklerin tamamı hakkındaki evrensel ilkelere inanmaktayız.

Bu Kantçı görüş, Huıme’un salt veriler için kullandığı “basit gerçekleşmişlik” şeklindeki kırılgan varsayımını kabul eder.

Basit gerçekleşmişlik ilkesini doğrudan reddediyorum. Basitçe olan hiçbir şey yoktur.

Her iki akım da nedensel yeterliği doğrudan algıda sunulan verilere, bu veriler üzerine bir düşünme ya da yargılama şeklinin dışarıdan eklemlenmesi olarak görürler.

“Çürüyüp yok olacak o saatler
Bir hesabı sergilerler”

Semboller, anlamlarını kendileri yaratmazlar: anlam, bize karşılık veren gerçek etken varlıklar biçiminde, bizim için kendi başlarına var olurlar.

Sembolizm / o hem gelişmenin hem de hata yapmanın kök sebebidir.

İnsanoğlu kendini dışa vurabilmek için bir sembol bulmak zorundadır. Doğrusu dışa vurmanın kendisi de bir sembolizmdir.

Semboller yeterince belirgin olmalarına karşın sembollerin ötesinde neyin yatmakta olduğunu çözümlemek çok zordur.

Burke / Doğal Toplum Savunması / eseri, uygarlık sanatındaki her ilerlemenin, toplumsal sistemi yıkmaya yatkın olduğu savı etrafında, kılgısal olarak yazılmıştır. Burke, ulaştığı bu sonucu saçma bir sonuç olarak değerlendirdi. Ne var ki ulaştığı bu sonuç doğruydu.

Burke / Fransız Devrimi Üzerine Düşünceler / eserinde bireyleri birbirlerine bağlayan toplumsal bir güç olarak “önyargı”nın önemi üzerine dikkat çekti.

Sembolizm, etkilendiği sembolik aktarımı da içine almak üzere, bir deneyim biriminin, pek çok bileşenin ortak etkilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan gerçekliğin yalnızca bir tek örneklenmesini oluşturur.

Sembollerine olan saygıyı, onları yeniden gözden geçirme özgürlüğü ile bütünleştirmeyen toplumlar, ya anarşi nedeniyle ya da faydasız gölgelerin çokluğunun neden olduğu körelmenin sonucunda hayatın yavaş yavaş güçten düşmesiyle mutlaka çökerler.
---

Türkçeleştiren: Kadir Yılmaz
Şule Yayınları

Ağustos 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder