Alfred
North Whitehead - Sembolizm
Whitehead, varlığı değişmez bir yapıda
düşünmeyip, süreç içerisinde devinen bir öz olarak tasarlamıştır.
Uygarlığın geçirdiği değişik dönemler (…)
bu dönemlerde sembolizme olan yaklaşımlardaki büyük farklılıklar…
Ortaçağ Avrupasında sembolizm, insanların
hayalleri üzerinde tahakküm edici bir yönlendiriciliğe sahip.
Reform dönemiyle birlikte sembolizme bir
tepki başladı…
Sözcük bir semboldür.
Duyu algılaması esas olarak ileri seviyede
gelişmiş olan organizmaların bir karakteristiğidir.
Sembolizm fazlasıyla yanılabilir bir
özelliktedir.
İnsan düşünüşünün eksiksiz bir açıklamasını
yapabilmek için:
a) doğru olarak nasıl bilebiliyoruz
b) yanlışa nasıl düşüyoruz
c) doğruyu yanlıştan eleştirel olarak nasıl
ayırt ediyoruz?
Sembol ve anlam
Sembolden anlama geçişin gerçekleştiği an /
sembolik gönderim
Aristoteles “öz”ü gerçek olabilmesi için
biçimin gelip kendini şekillendirmesini bekleyen saf gizilgüç olarak
düşünmüştü.
Her gerçek şeyin çıkış noktasını oluşturan
bu birincil evre, onun varlığının temelini şekillendiren yadsınamaz
gerçekliktir. Hume’a bakılırsa, yadsınamaz gerçeklik diye bir şey yoktur.
Aşkın olan idealizm / nedensel yeterliğin
görüngüler dünyasında yer alan bir unsur olduğunu kabul eder.
Nedensel yeterlik, veri hakkındaki bizim
düşünme biçimlerimize bağlı olan bir şeydir.
Tekil bir gerçeklik yalnızca tekil bir veri
olarak gerçekleşir. Ne var ki bizler tekil gerçekliklerin tamamı hakkındaki
evrensel ilkelere inanmaktayız.
Bu Kantçı görüş, Huıme’un salt veriler için
kullandığı “basit gerçekleşmişlik” şeklindeki kırılgan varsayımını kabul eder.
Basit gerçekleşmişlik ilkesini doğrudan
reddediyorum. Basitçe olan hiçbir şey yoktur.
Her iki akım da nedensel yeterliği doğrudan
algıda sunulan verilere, bu veriler üzerine bir düşünme ya da yargılama
şeklinin dışarıdan eklemlenmesi olarak görürler.
“Çürüyüp yok olacak o saatler
Bir hesabı sergilerler”
Semboller, anlamlarını kendileri yaratmazlar:
anlam, bize karşılık veren gerçek etken varlıklar biçiminde, bizim için kendi
başlarına var olurlar.
Sembolizm / o hem gelişmenin hem de hata
yapmanın kök sebebidir.
İnsanoğlu kendini dışa vurabilmek için bir
sembol bulmak zorundadır. Doğrusu dışa vurmanın kendisi de bir sembolizmdir.
Semboller yeterince belirgin olmalarına
karşın sembollerin ötesinde neyin yatmakta olduğunu çözümlemek çok zordur.
Burke / Doğal Toplum Savunması / eseri,
uygarlık sanatındaki her ilerlemenin, toplumsal sistemi yıkmaya yatkın olduğu
savı etrafında, kılgısal olarak yazılmıştır. Burke, ulaştığı bu sonucu saçma
bir sonuç olarak değerlendirdi. Ne var ki ulaştığı bu sonuç doğruydu.
Burke / Fransız Devrimi Üzerine Düşünceler
/ eserinde bireyleri birbirlerine bağlayan toplumsal bir güç olarak
“önyargı”nın önemi üzerine dikkat çekti.
Sembolizm, etkilendiği sembolik aktarımı da
içine almak üzere, bir deneyim biriminin, pek çok bileşenin ortak etkilerinin
bir sonucu olarak ortaya çıkan gerçekliğin yalnızca bir tek örneklenmesini
oluşturur.
Sembollerine olan saygıyı, onları yeniden
gözden geçirme özgürlüğü ile bütünleştirmeyen toplumlar, ya anarşi nedeniyle ya
da faydasız gölgelerin çokluğunun neden olduğu körelmenin sonucunda hayatın
yavaş yavaş güçten düşmesiyle mutlaka çökerler.
---
Türkçeleştiren: Kadir Yılmaz
Şule Yayınları
Ağustos 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder