25 Mayıs 2015 Pazartesi

Paul Ginsborg - Gündelik Hayat Politikaları

Paul Ginsborg - Gündelik Hayat Politikaları
Tercih Etmek ve Hayatı Değiştirmek


Kitap genel olarak geyik çeviriyor, gözlem yapıp, kapitalizmin mevcut görünümünün tasvirini yapıyor. Teorik değil, pratik, uygulamalardan söz eden bir kitap.

Acelecilik / basiretsizlik

Piyasa / farklı yöntem ve biçimler kullansa da tek bir doğru takdim etmektedir ki bu da Isaiah Berlin’in ortaya attığı negatif özgürlük kavramının temelini teşkil eden, baskı ve zorlamadan korunmadır. Aslında bu bazılarının da iddia ettiği gibi özgürlüğün ta kendisidir.

Kapitalizm / sonuçları önceden kestirilemeyen ve oldukça adaletsiz neticeler üreten bir sistemdir.
Global manada anlaşmazlık yaratan bir özelliğe sahip olduğu için, etik anlamda inandırıcılığını kaybetmiştir.

İnsanların bir bölümü emretmekte, kontrol etmekte, zenginleşmekte ve doymak bilmez bir biçimde tüketmektedir. Bu kimseler olağanüstü miktarda servet sahibidir ve bu serveti kendilerinden sonrakilere miras bırakırlar. Geri kalanlar ise (…) asgari düzeyde tüketebilme şansına sahip (…) konuşma hakkında ise yoksundur. (s. 57)

Meşru ve gayrimeşru ekonomi büyük oranda birbirine karışmıştır.
Kara para (…) çok daha kolay bir şekilde aklanmakta ve piyasada serbestçe dolaşabilmektedir.

(Tanrım) Rüşvet, kişisel menfaatlerin temini için amme hizmetine adanan paraların kullanılması…

1890 ve 1990 yılları arasında (…) global ekonomi yaklaşık 14, endüstri üretimi 40, enerji kullanımı 13, balıkçılık ise 35 misli büyümüştür.

1950’den bu yana su kaynakları neredeyse yarı yarıya azalmıştır.
Her bin kişiye düşen ormanlık arazi miktarı 1970 yılında 11,3 km iken bu rakam bugün (1998) 7,3 km’ye kadar düşmüştür.

Bireycilik / İtalyan rönesansına dayanmaktadır.

Tüketim / durmadan ekseni etrafında dönerek halkalar çizen bir makine gibidir. Hırsla istemek-elde etmek-kullanmak-hayal kırıklığına uğramak-ıskartaya çıkarmak-tekrar hırsla istemek…

Nereden nasıl alış-veriş yaptığımız ve ne satın aldığımız, hayat algımız ve inandığımız değerlerle yakından alakalıdır.

Mahremiyet kutsaldır ve kimse bu alana müdahale edemez.

Merhametsizliğin moda olduğu bir dünyada (…) aile, tüm ucuz sırları ve sınırlı mahremiyetiyle hoşnutsuzlukların kaynağı haline gelmiştir.

Görünüş itibariyle evler birer hapishane, sakinleri ise mahkûmlardır.

…kapısı kapalı ailelerin sayısı hızla artmaktadır.

Televizyon vasıtasıyla tüm insanlar neredeyse aynı bilgiyi paylaşabilmektedir. (tek-tip insan)

Hakikat sivil toplumun bir karmaşadan ibaret olduğudur.
Bu özgürce kurumsallaşma anlayışının bir ürünüdür.

…demokrasinin haftalık, aylık yahut yıllık bir karakteri yoktur.

Modern demokratik cumhuriyette kendilerini değiştirmek zorunda olanlar vatandaşlardır. Devletten bu meyanda adımlar atmasını beklemek boşunadır.

Eğer hayatın olağan akışı içerisinde kurumsallaşma iştiyakı teşvik edilmezse demokrasi ister istemez yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. (s. 274)

19. yüzyılın başından 1926’ya kadar yeryüzünde yalnızca 29 demokrasi vardır.

Mussolini demokrasiyi ter köşe yatırmış ve 1942 yılı itibariyle demokrasilerin sayısı 12’ye düşmüştür.

2000 yılında 192 ülkeden 120 tanesinde demokrasi vardır.

Demokratik bir hareketin liberal kabul edilebilmesi için inanç, ifade, örgütlenme, itiraz ve toplanma hürriyetinin tam manasıyla teminat altına alınması gerekir.
Kanun önünde tüm vatandaşlara eşit muamele edilmeli ve bu sürecin güvenliği sağlanmalıdır.
Yargı organı bağımsız ve tarafsız olmalı, hiçbir idareci yahut siyasi hizbe boyun eğmemelidir.
Merkez bankası yahut basın denetçiliği yapan kurumlar özerk olmalı.
Liberal, açık yürekli, serbest ve çoğulcu bir sivil toplumun varlığına dair bariz deliller bulunmalıdır.
Son olarak silahlı kuvvetler, hükûmetin kontrol ve denetimi altında olmalıdır.

Pazarlığa açık, müzakereci demokrasi…
---

The Politics of Everyday
Türkçeleştiren: Muhsin Önal Mengüşoğlu
Açılım Kitap

Temmuz 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder