6 Mayıs 2015 Çarşamba

Murat Sarıca - 100 Soruda Fransız İhtilali

Murat Sarıca - 100 Soruda Fransız İhtilali


İhtilal nedir?
Siyasî anlamda ihtilal (…) anayasanın (…) hukuk dışı yollardan ortadan kaldırılmasıdır.

Dar anlamda (…) siyasi rejim değişikliğinden (demokrasi, monarşi vs.) benzeri geçişler anlaşılır. Oysa geniş anlamda siyasî rejim, toplumda hâkim olan idarî, hukukî, dinî, sosyal ve iktisadî müesseselerin tümünü kapsar. (s. 5)

Bilimsel sosyalizme göre devrim, gelişen sınıflı toplumlar için kaçınılmaz bir sonuçtur. Belirli bir gelişme noktasında, toplumdaki maddî üretim güçleri yürürlükteki üretim ilişkileriyle, yani mülkiyet biçimiyle çelişkiye düşer.

Lenin’in deyişiyle, sömürülen sınıfın artık eski biçimde yaşamayı kesin olarak istemediği, sömüren sınıfın ise artık eskisi gibi yaşaması imkânsız hale geldiği zaman devrim olur. (s. 7)

Fransız ihtilali nedir?
Fransız ihtilali (…) iktisadi alanda üstünlük sağlayan burjuvazinin siyasî iktidarı da ele geçirerek burjuva, kapitalist toplumu kurmasıdır.

1789 öncesinde feodaliteden ne anlaşılması gerekir?
…feodalite yalnızca vassallık, kamu gücünün parçalanmış olması, yani hükümranlık haklarının (droit regalien) senyöre ait olması demektir.
Feodalite, aynı zamanda, köylünün artı ürününü doğrudan doğruya senyörün almasıdır. (s. 9)

İhtilalden önce Fransız toplumunda halk olarak tabir edilebilecek tiers etat, köylüler, tüccarlar ve zanaatkârlardan oluşan bir sosyal yapıydı.

Rahipler, imtiyazlı sınıfı (ordre) teşkil ediyordu.
Kilise büyük bir servete sahipti. Şehirlerdeki gayrimenkullerinin yanı sıra Fransa topraklarının %6’sı kilisenindi. Kilise ayrıca, toprak mahsulünden vergi alma imtiyazına sahipti. (s. 15)

Asiller ise feodal hukuka uygun olarak, köylülerin ödediği artı ürünün geliriyle yaşıyorlardı.

Tiers Etat nedir?
Emmanuel Sieyes, Üçüncü Sınıf Nedir? adlı broşüründe üçüncü sınıf olarak kabul edilen tiers etat için bazı sorular soruyor:
Birinci soru: Üçüncü sınıf nedir? Cevap: Her şey.
İkinci soru: Yürürlükteki siyasî düzen içinde bugüne kadar neydi? Cevap: Hiç.
Üçüncü soru: Dileği nedir? Cevap: Bu siyasî düzen içinde bir yeri olması. (s. 19)

Sieyes’e göre üçüncü sınıf yani halk, her şeydir. O halde devleti yönetmek hakkı da onundur. Egemenliğin millete ait olması gerekir. (s. 20)

Köylülerin durumu
Bu dönemde Fransa’da köylü nüfus 23 milyon kadardır.
Köylüleri feodal yükümlülüklerin altında ezilmekteydiler.
O zamanın bir karikatürü köylüyü sırtına iki kişi binmiş olarak gösterir; bunların biri senyör, öteki de papazdır. (s. 22)

Burjuva sınıfının durumu
Burjuva, kentte oturan anlamını taşır.
Burjuvazi, üçüncü sınıfın içinde ağır basan, iktisaden üstün sınıftır. İmtiyazlı sınıflardan tek farkı hukukî imtiyazdan yoksun oluşudur. Burjuvalar vergiden muaf değildiler, her memuriyete de alınmazdılar.

Jaures’e göre bu zengin sınıf, 14 ve 15. Louis’lerin İngiltere, Avusturya ve Prusya’ya karşı yürüttüğü savaşları, devlete açtığı kredilerle desteklemiştir. Böylece devlet hazinesinden alacağı gittikçe kabaran burjuvaziye, siyasî iktidarın kapıları açılmıştır. (s. 24)

…devrim esnasında, halkın içinden çıkmış olan birçok siyasî lider ve yazar, halkın da kendi içinde iki sınıfa ayrılmış olduğunu görmüş ve açıkça ortaya koymuştur.

Marat’ya göre Fransa’da 18. yüzyılın sonunda, üç sınıf değil, dört sınıf vardır (halk içinde çıkarları çatışanların varlığına işaret eder).

Sanayi ve ticaret halkın arasında yayılmaya başlayıp, çalışan insanlara yeni bir zenginlik kaynağı sağladığı zaman, siyasî alanda da devrim hazırlanıyor demektir. Yeni bir servet dağılımı, iktidarın da el değiştirmesini gerektirir. Toprak sahipliği aristokrasiyi yükseltmiştir; sanayi mülkiyeti de halkın gücünü artıracaktır. (s. 26)

Aydınlanma felsefesi nedir?
İktisadî ve sosyal alanda üstünlüğü ele geçiren sınıfın burjuva sınıfıdır. Burjuvazi iktidara gelirken yeni bir dünya görüşünü de beraberinde getirmiştir. Aydınlanma, temel olarak burjuvaziyle birlikte yükselen felsefî ve siyasî düşüncelere gönderme yapar.

Aydınlanma felsefesinin dayandığı ilkeler
Hürriyet
İlerleme
Akıl / bilim
İnsanın değeri
İnsanın özü gereği bir değer olduğu, burjuva felsefesinin temel ilkesidir (fakat bu insan, herhangi bir insan değil, Aydınlanmanın ilkeleri dâhilindeki makul insandır).

Aydınlanma felsefesi, insanı baskı altında tutan tüm boyunduruklara karşı çıkmaktadır.

Aydınlanma felsefesinin amacı peşin yargıları yıkmaktır (dogmacılığa karşı çıkan Aydınlanma bugün bilim dediğimiz şeyi tabu haline getirmiş olmakla eskilerin dogmalarını mumla aratır olmuştur ama bu ayrı…).

Peşin yargı, saf akılla yeterli bir açıklanma yeteneğine sahip olmayan, açıklayabilmek için doğaüstü, mistik kavramlara ya da gelenek ve adetlere, kısacası karanlık, içgüdüsel, akıldışı alanlara dayanmak zorunluluğu duyuran fikir ve iddialara denir.

Rönesans / Reform / Aydınlanma (hiçbir şey bir anda olmaz zaten).

Aydınlanmayla birlikte mutluluk öte dünyada değil bu dünyada aranmaya başlandı.
Erdemin ilkesi faydaya dayandırıldı (insanlara en fazla fayda sağlayan en fazla erdemli olandır gibi).
Akıl, mutluluk için gerekli ihtiyaçları tespit eder sonra da ele geçirmenin yollarını arar.

Faydacılık bu dönemde çeşitli ekoller tarafından üzerinden çokça durulan bir kavram oldu.
Bentham’a göre ancak bireyin rahatlığına katkıda bulunan, onun haz duyma imkânını artıran şeyler, bireyin faydasına ve çıkarlarına uygundurlar.

Fransız ihtilalini etkileyen önemli eserler:
Montesquieu, Kanunların Ruhu
J.J. Rousseau, Toplum Sözleşmesi (egemenlik anlayışına yenilik getirdi)
Voltaire ve Diderot

Voltaire’in ihtilali etkileyen fikirleri
En etkili yanı Katolik dinine ve kiliseye karşı açtığı savaş olmuştur.
Bununla birlikte dininin sosyal faydasına inanmaktadır. Din olmazsa bir köyü bile idare etmenin mümkün olamayacağını, Tanrı yoksa onu icat etmek gerektiğini ileri sürer.
“Dine inanmalı fakat bir papaza asla inanmamalı.” (s. 37)

Herkes düşünmeye başladığı zaman her şey kaybolmuş demektir.

Ansiklopedi
Ansiklopedi, 18. yüzyıl Fransız burjuvazisinin aynasıdır.

Faydacılık teorisinin tohumlarını Ansiklopedi’de bulmak mümkündür.

Ansiklopedi (…) tarihten kopuk, sosyal gelişmelere kapalı bir devlet anlayışına sahiptir.

…Touchard’ın belirttiği gibi, Ansiklopedi, kapitalizmin gelişme halinde olduğu bir ortamda, geçmişle bağların kopuşunu dile getirerek ihtilalin hazırlanmasında büyük etken olmuştur. (s. 39)

Tabii hukuk okulunun kurucularından Grotius ve Pufendorf’a göre devlet insan yapısıdır. Devletin kuruluşunu açıklayabilmek için Tanrı’ya kadar gitmenin gereği yoktur.

Mecier de la Rivier’e göre, “Herkes çalışmasının ürünü olan özel mülkiyete, tabiat kanunları gereği, sahiptir.” (s. 40)

Fizyokratların mutlak monarşisi, tabiat kanunlarına uyan fakat aracı kuruluşlara (Meclislere) ve siyasî eşitliğe yer vermeyen bir rejimdir. Tabiat kanunlarına karşı inançlarıyla ve iktisadî hürriyet konusundaki görüşleriyle fizyokratlar Fransız ihtilalini yakından etkilemişlerdir.

Faydacılığın başlıca temsilcisi Bentham’a göre, bütün sosyal olayları bir tek ilkede toplamak mümkündür: “Mümkün olduğu kadar fazla mutlu olmanın çarelerini aramak ve bulmak.”
İktisat siyasetini, “En fazla zenginlik yaratmak mümkün olduğu kadar fazla mutlu olmayı sağlama yollarının bilinmesi.” olarak tarif eder.
Devletin ise zenginliği artırmak ya da sermaye yaratmak gibi bir görevi yoktur. Devletin görevi bir kere ele geçirilmiş olan servetin güvenliğini sağlamaktır. (s. 41)

Burjuvazi, getirdiği evrensel akıl ve soyut insan anlayışıyla, halk kitlelerinin kendi aralarında örgütlenmesini önlemeye çalışmış, bu amaçla kanunlar çıkarılmıştır. Bir kelimeyle, burjuvazinin ötesindeki büyük halk kitleleri, ekonomik ve sosyal güçsüzlükleri içinde sürüklenmeye bırakılmışlardır. (s. 43)

Halkın karşısında farklılaşmalardan, çıkar guruplarının varlığından söz edilebilmesi için, burjuvaların karşısında işçilerin, gündelikçilerin, Camille Desmoulins tarafından ilk defa “proletarya” diye adlandırılan, iktisaden sömürülen halkın, kendi içinde örgütlenmiş bir sınıf niteliğini kazanması gerekiyordu. (s. 46)

Mantesquieu: “Halk kendi kendini yönetecek yeterlilikte değildir… Cumhuriyet hükûmeti, saltanat hükûmeti kadar, hatta ondan daha çok bir meclis ya da senato tarafından yönetilmeye muhtaçtır…” (s. 48)

Toplum Sözleşmesi: insanların sırf servetleri sayesinde devleti istedikleri gibi yönetmeye kalkmalarına kesinlikle karşıdır. Ona göre bireylerin mülkleri üzerindeki tasarruf hakları tabi kılınmıştır. İşte bunun içindir ki Vedel, Rosusseau’nun “Halk egemenliği” ve demokrasi anlayışıyla Marksist düşüncenin bu konudaki görüşleri arasında yakınlıklara işaret eder. (s. 51)

İhtilalden önce ülkenin nüfusu 25 milyondur.
1789’da nüfusu 10 binin üstünde 60 kent vardır.
Kentlilerin nüfusu genel nüfusa oranla % 16’yı geçiyor.

İhtilalden önce özellikle temel gıda ürünlerinde çok hızlı fiyat artışları gözlendi: buğday % 127, çavdar % 136 oranında pahalandı.

Etats Generaux nedir?
Kral, ancak doğrudan doğruya tahta bağlı topraklar üzerinde yasama yetkisini kullanabiliyordu; vassalları durumunda olan senyörlerin toprakları üzerinde yasama yetkisini kullanabilmesi için laik senyörleri ve rahipler sınıfının mensuplarını “curia regis” adı verilen meclislerde toplayarak, çeşitli konularda karar verebilmek için onların rızasını alması gerekiyordu. (s. 63)

Fransa Kralı Philippe le Bel, ilk defa 10 Nisan 1302 tarihinde, o zamana kadar Curia Regis’lere katılan asillerle kilise büyüklerinden başka, imtiyazlı kentlerin temsilcilerini de Paris’te, Notre Dame kilisesinde yapılacak olan toplantılara çağrılarak “Etats Generaux”ların kurulmasını sağlamış oldu. (s. 64)

Etats Generaux’lara seçilen vekil, seçmenlerin kendisine verdiği vekaletteki talimatla bağlıdır. Mecliste bu talimat çerçevesi içinde konuşmak, oy ve mütalaa vermek zorundadır. Vekil bu talimatın dışına çıkamaz; kendi dilediği gibi oy kullanamaz ve mütalaada bulunamaz. Aksi halde bölge halkı kendisini azledebilir. (s. 66)

Tiers Etat’nın dileği nüfusuna, iktisadî hizmetlerine ve ödediği vergi payına uygun olarak, Etats Genereux’lara iki imtiyazlı sınıfın –asiller ve rahipler- yollayacağı vekil sayısının iki misli vekil yollayabilmekti. (s. 68)

1789’da listelerde yer alan dileklerden birisi çok önemliydi. Bu istek şöyle özetlenebilir: Monarşiyi muhafaza etmekle birlikte bir anayasayla sınırlamak. (s. 69)

88 oya karşı 490 oyla 17 Haziran 1789 tarihinde Tiers Etat vekillerinden meydana gelen kurul “Millet Meclisi” adını aldı.

Kralın Meclisi kapatma kararı karşısında Tiers Etat’nın vekilleri 20 Haziran’da “Jeu de Paume” salonunda toplandılar. (s. 74)

Bundan böyle vekiller, kendi bölgeleri adına değil, Millet adına konuşmaya başlayacaklardı. (s. 75)

…kralın Meclisin dağılması emrini hatırlatmaya gelen protokol şefi Marki Breze’ye Meclis başkanı Bailly, Meclisin ancak kendi alacağı bir kararla dağılabileceğini bildirdi.
Mirabeau’nun Marki Breze’ye karşılığı ise ihtilalin başladığını daha açıkça belirtmesi bakımından ve yiğitçe edası yüzünden ün salmıştı. (s. 76)

İktisadî bunalımın etkisi 28 Nisan 1789’dan itibaren yer yer ayaklanan halk bazı işyerlerini, tahıl depolarını ve konvoylarını talan etmeye başladı. (s. 79)

Kralın kuvvet kullanması ihtimaline karşı silahlanmak gereğini duyan halk 14 Temmuz sabahı, sakat subay ve erlerin barındığı “Invelides” kışlasını talan etti; birçok top ve binlerce tüfek ele geçirildi. (s. 81)

Halk aynı amaçla Bastille kalesine yürüdü. 4 saatlik çatışmanın sonunda halk kaleyi ele geçirdi.

Hukuk kanunları önünde eşit olan vatandaşlar, serbest piyasaya dayanan kapitalist düzen içinde, bu düzenin kendine özgü kanunlarına (iktisadî kanunlar) terkedilmişlerdi. Bilindiği gibi bu kanunlar emekçilerin kol emeklerini üretim araçlarına satmaları ve artı – değer yoluyla sömürülmeleri sonucuna varmaktadır. (s. 88)

Mecliste iki gurup vardı; aristokratlar ve halkın temsilcisi olan patriyotlar yani vatanseverler. Aristokratlar Başkanlık Divanının sağında, patriyotlar ise solunda otururlardı. (s. 91)

Fransız ihtilali sırasında siyasî derneklere kulüp deniliyordu
Bunların içinde ilk akla gelen Jakobenler kulübüdür.
La Fayette Mayıs 1790’da “1789 Derneği”ni kurdu.
Sieyes de bu kulübün üyesidir.

Sieyes, aktif ve pasif vatandaş ayrımını yapan kişidir.

Kral, yetkilerini geri kazanmak istiyor ve bunun için savaş hazırlığı yapıyordu. Diğer Avrupa devletleriyle müttefik oldu.
Savaşa karşı çıkan Robespierre idi.

20 Nisan 1792’de kralın teklifi üzerine 7 muhalif oya karşı meclis savaş ilan etti.
Bu karar Fransız ihtilali içinde önemli bir dönüm noktasıdır.
Çünkü krallığın yıkılmasında, terör rejiminin, hatta Napolyon’un diktatörlüğünün ve İmparatorluğun kurulmasında bu savaşın büyük etkisi olmuştur.

11 Temmuz’da Prusya ordusu Lorraine’e girince meclis “vatanın tehlikede olduğunu” ilan etti.

Robespierre’in çağrısı üzerine, 48 seçim komitesinden 47’si, eğer 9 Ağustos akşamına kadar kral tahttan indirilmezse bu görevi halkın kendisinin yapacağını meclise bildirdi.
Meclis harekete geçmedi. Halkın tepkisi ayaklanma oldu.

10 Ağustos ayaklanması 1791 Anayasasının pasif vatandaş olarak nitelediği halkın zaferi, ülkenin kaderinde fiilen aktif duruma geçmesidir. (s. 109)

Yasama Meclisi
Demokrasi yolunda halktan yana kararlar aldı.

Danton, Meclisle Komün arasında işbirliği isteyen parlak bir konuşma yapmıştır.

20 Ocak 1793’te Meclis, 334 oya karşı 387 oyla krala ölüm cezası verdi.

Kral 21 Ocak 1793 günü, Paris’in şimdiki Concorde meydanında idam edildi.

Kral 16. Louis’nin idamından sonra ihtilal ve ihtilal karşıtları arasında ölüm-kalım savaşı başladı.

İhtilalci hükümetin görevi cumhuriyeti kurmaktır.

Dantoncular idama mahkûm edildi ve 5 Nisan 1794’de giyotine gönderildiler.

Jacobanizm bir vatan tehlikede doktrinidir. Ancak bu şoven bir doktrin değildir. Halkların kendi kaderlerini tayin hakkını tanıyan demokratik bir vatanseverliktir.

Robespierre tiranlıkla suçlandı ve neticesinde idama mahkûm edildi.

Bu defada Robespierre’i öldürenler teröre başladılar. Bunun üzerine devrim karşıtı bir cephe oluşmaya başladı.
Bu cepheye karşı yürütülen savunmanın başına atanan Barras, kendine askeri müşavir olarak eski bir jandarma topçu generali olan Napolyon’u seçti. (s. 148)

İhtilalden sonra eski rejimin kaymağını yiyen aristokratlar ve papazlar hukukî ve malî imtiyazlarını kaybettiler.

---

Gerçek Yayınevi

Şubat 1970

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder