Murat
Sarıca - 100
Soruda Fransız İhtilali
İhtilal
nedir?
Siyasî anlamda ihtilal (…) anayasanın (…)
hukuk dışı yollardan ortadan kaldırılmasıdır.
Dar anlamda (…) siyasi rejim
değişikliğinden (demokrasi, monarşi vs.) benzeri geçişler anlaşılır. Oysa geniş
anlamda siyasî rejim, toplumda hâkim olan idarî, hukukî, dinî, sosyal ve
iktisadî müesseselerin tümünü kapsar. (s. 5)
Bilimsel sosyalizme göre devrim, gelişen
sınıflı toplumlar için kaçınılmaz bir sonuçtur. Belirli bir gelişme noktasında,
toplumdaki maddî üretim güçleri yürürlükteki üretim ilişkileriyle, yani
mülkiyet biçimiyle çelişkiye düşer.
Lenin’in deyişiyle, sömürülen sınıfın artık
eski biçimde yaşamayı kesin olarak istemediği, sömüren sınıfın ise artık eskisi
gibi yaşaması imkânsız hale geldiği zaman devrim olur. (s. 7)
Fransız
ihtilali nedir?
Fransız ihtilali (…) iktisadi alanda
üstünlük sağlayan burjuvazinin siyasî iktidarı da ele geçirerek burjuva,
kapitalist toplumu kurmasıdır.
1789
öncesinde feodaliteden ne anlaşılması gerekir?
…feodalite yalnızca vassallık, kamu gücünün
parçalanmış olması, yani hükümranlık haklarının (droit regalien) senyöre ait
olması demektir.
Feodalite, aynı zamanda, köylünün artı
ürününü doğrudan doğruya senyörün almasıdır. (s. 9)
İhtilalden önce Fransız toplumunda halk
olarak tabir edilebilecek tiers etat, köylüler, tüccarlar ve zanaatkârlardan
oluşan bir sosyal yapıydı.
Rahipler, imtiyazlı sınıfı (ordre) teşkil
ediyordu.
Kilise büyük bir servete sahipti.
Şehirlerdeki gayrimenkullerinin yanı sıra Fransa topraklarının %6’sı
kilisenindi. Kilise ayrıca, toprak mahsulünden vergi alma imtiyazına sahipti. (s.
15)
Asiller ise feodal hukuka uygun olarak,
köylülerin ödediği artı ürünün geliriyle yaşıyorlardı.
Tiers
Etat nedir?
Emmanuel Sieyes, Üçüncü Sınıf Nedir? adlı
broşüründe üçüncü sınıf olarak kabul edilen tiers etat için bazı sorular
soruyor:
Birinci soru: Üçüncü sınıf nedir? Cevap:
Her şey.
İkinci soru: Yürürlükteki siyasî düzen
içinde bugüne kadar neydi? Cevap: Hiç.
Üçüncü soru: Dileği nedir? Cevap: Bu siyasî
düzen içinde bir yeri olması. (s. 19)
Sieyes’e göre üçüncü sınıf yani halk, her
şeydir. O halde devleti yönetmek hakkı da onundur. Egemenliğin millete ait
olması gerekir. (s. 20)
Köylülerin
durumu
Bu dönemde Fransa’da köylü nüfus 23 milyon
kadardır.
Köylüleri feodal yükümlülüklerin altında
ezilmekteydiler.
O zamanın bir karikatürü köylüyü sırtına
iki kişi binmiş olarak gösterir; bunların biri senyör, öteki de papazdır. (s.
22)
Burjuva
sınıfının durumu
Burjuva, kentte oturan anlamını taşır.
Burjuvazi, üçüncü sınıfın içinde ağır
basan, iktisaden üstün sınıftır. İmtiyazlı sınıflardan tek farkı hukukî
imtiyazdan yoksun oluşudur. Burjuvalar vergiden muaf değildiler, her memuriyete
de alınmazdılar.
Jaures’e göre bu zengin sınıf, 14 ve 15.
Louis’lerin İngiltere, Avusturya ve Prusya’ya karşı yürüttüğü savaşları,
devlete açtığı kredilerle desteklemiştir. Böylece devlet hazinesinden alacağı
gittikçe kabaran burjuvaziye, siyasî iktidarın kapıları açılmıştır. (s. 24)
…devrim esnasında, halkın içinden çıkmış
olan birçok siyasî lider ve yazar, halkın da kendi içinde iki sınıfa ayrılmış olduğunu
görmüş ve açıkça ortaya koymuştur.
Marat’ya göre Fransa’da 18. yüzyılın sonunda,
üç sınıf değil, dört sınıf vardır (halk içinde çıkarları çatışanların varlığına
işaret eder).
Sanayi ve ticaret halkın arasında yayılmaya
başlayıp, çalışan insanlara yeni bir zenginlik kaynağı sağladığı zaman, siyasî
alanda da devrim hazırlanıyor demektir. Yeni bir servet dağılımı, iktidarın da
el değiştirmesini gerektirir. Toprak sahipliği aristokrasiyi yükseltmiştir;
sanayi mülkiyeti de halkın gücünü artıracaktır. (s. 26)
Aydınlanma
felsefesi nedir?
İktisadî ve sosyal alanda üstünlüğü ele
geçiren sınıfın burjuva sınıfıdır. Burjuvazi iktidara gelirken yeni bir dünya
görüşünü de beraberinde getirmiştir. Aydınlanma, temel olarak burjuvaziyle
birlikte yükselen felsefî ve siyasî düşüncelere gönderme yapar.
Aydınlanma felsefesinin dayandığı ilkeler
Hürriyet
İlerleme
Akıl / bilim
İnsanın değeri
İnsanın özü gereği bir değer olduğu,
burjuva felsefesinin temel ilkesidir (fakat bu insan, herhangi bir insan değil,
Aydınlanmanın ilkeleri dâhilindeki makul insandır).
Aydınlanma felsefesi, insanı baskı altında
tutan tüm boyunduruklara karşı çıkmaktadır.
Aydınlanma felsefesinin amacı peşin
yargıları yıkmaktır (dogmacılığa karşı çıkan Aydınlanma bugün bilim dediğimiz
şeyi tabu haline getirmiş olmakla eskilerin dogmalarını mumla aratır olmuştur
ama bu ayrı…).
Peşin yargı, saf akılla yeterli bir
açıklanma yeteneğine sahip olmayan, açıklayabilmek için doğaüstü, mistik
kavramlara ya da gelenek ve adetlere, kısacası karanlık, içgüdüsel, akıldışı
alanlara dayanmak zorunluluğu duyuran fikir ve iddialara denir.
Rönesans / Reform / Aydınlanma (hiçbir şey
bir anda olmaz zaten).
Aydınlanmayla birlikte mutluluk öte dünyada
değil bu dünyada aranmaya başlandı.
Erdemin ilkesi faydaya dayandırıldı
(insanlara en fazla fayda sağlayan en fazla erdemli olandır gibi).
Akıl, mutluluk için gerekli ihtiyaçları
tespit eder sonra da ele geçirmenin yollarını arar.
Faydacılık bu dönemde çeşitli ekoller
tarafından üzerinden çokça durulan bir kavram oldu.
Bentham’a göre ancak bireyin rahatlığına
katkıda bulunan, onun haz duyma imkânını artıran şeyler, bireyin faydasına ve
çıkarlarına uygundurlar.
Fransız ihtilalini etkileyen önemli eserler:
Montesquieu, Kanunların Ruhu
J.J. Rousseau, Toplum Sözleşmesi (egemenlik
anlayışına yenilik getirdi)
Voltaire ve Diderot
Voltaire’in
ihtilali etkileyen fikirleri
En etkili yanı Katolik dinine ve kiliseye
karşı açtığı savaş olmuştur.
Bununla birlikte dininin sosyal faydasına
inanmaktadır. Din olmazsa bir köyü bile idare etmenin mümkün olamayacağını,
Tanrı yoksa onu icat etmek gerektiğini ileri sürer.
“Dine inanmalı fakat bir papaza asla
inanmamalı.” (s. 37)
Herkes düşünmeye başladığı zaman her şey
kaybolmuş demektir.
Ansiklopedi
Ansiklopedi, 18. yüzyıl Fransız
burjuvazisinin aynasıdır.
Faydacılık teorisinin tohumlarını
Ansiklopedi’de bulmak mümkündür.
Ansiklopedi (…) tarihten kopuk, sosyal
gelişmelere kapalı bir devlet anlayışına sahiptir.
…Touchard’ın belirttiği gibi, Ansiklopedi,
kapitalizmin gelişme halinde olduğu bir ortamda, geçmişle bağların kopuşunu
dile getirerek ihtilalin hazırlanmasında büyük etken olmuştur. (s. 39)
Tabii hukuk okulunun kurucularından Grotius
ve Pufendorf’a göre devlet insan yapısıdır. Devletin kuruluşunu açıklayabilmek
için Tanrı’ya kadar gitmenin gereği yoktur.
Mecier de la Rivier’e göre, “Herkes
çalışmasının ürünü olan özel mülkiyete, tabiat kanunları gereği, sahiptir.” (s.
40)
Fizyokratların mutlak monarşisi, tabiat
kanunlarına uyan fakat aracı kuruluşlara (Meclislere) ve siyasî eşitliğe yer
vermeyen bir rejimdir. Tabiat kanunlarına karşı inançlarıyla ve iktisadî
hürriyet konusundaki görüşleriyle fizyokratlar Fransız ihtilalini yakından
etkilemişlerdir.
Faydacılığın başlıca temsilcisi Bentham’a
göre, bütün sosyal olayları bir tek ilkede toplamak mümkündür: “Mümkün olduğu
kadar fazla mutlu olmanın çarelerini aramak ve bulmak.”
İktisat siyasetini, “En fazla zenginlik
yaratmak mümkün olduğu kadar fazla mutlu olmayı sağlama yollarının bilinmesi.”
olarak tarif eder.
Devletin ise zenginliği artırmak ya da
sermaye yaratmak gibi bir görevi yoktur. Devletin görevi bir kere ele
geçirilmiş olan servetin güvenliğini sağlamaktır. (s. 41)
Burjuvazi, getirdiği evrensel akıl ve soyut
insan anlayışıyla, halk kitlelerinin kendi aralarında örgütlenmesini önlemeye
çalışmış, bu amaçla kanunlar çıkarılmıştır. Bir kelimeyle, burjuvazinin
ötesindeki büyük halk kitleleri, ekonomik ve sosyal güçsüzlükleri içinde
sürüklenmeye bırakılmışlardır. (s. 43)
Halkın karşısında farklılaşmalardan, çıkar
guruplarının varlığından söz edilebilmesi için, burjuvaların karşısında
işçilerin, gündelikçilerin, Camille Desmoulins tarafından ilk defa “proletarya”
diye adlandırılan, iktisaden sömürülen halkın, kendi içinde örgütlenmiş bir
sınıf niteliğini kazanması gerekiyordu. (s. 46)
Mantesquieu: “Halk kendi kendini yönetecek
yeterlilikte değildir… Cumhuriyet hükûmeti, saltanat hükûmeti kadar, hatta
ondan daha çok bir meclis ya da senato tarafından yönetilmeye muhtaçtır…” (s.
48)
Toplum Sözleşmesi: insanların sırf
servetleri sayesinde devleti istedikleri gibi yönetmeye kalkmalarına kesinlikle
karşıdır. Ona göre bireylerin mülkleri üzerindeki tasarruf hakları tabi
kılınmıştır. İşte bunun içindir ki Vedel, Rosusseau’nun “Halk egemenliği” ve
demokrasi anlayışıyla Marksist düşüncenin bu konudaki görüşleri arasında
yakınlıklara işaret eder. (s. 51)
İhtilalden önce ülkenin nüfusu 25
milyondur.
1789’da nüfusu 10 binin üstünde 60 kent
vardır.
Kentlilerin nüfusu genel nüfusa oranla %
16’yı geçiyor.
İhtilalden önce özellikle temel gıda
ürünlerinde çok hızlı fiyat artışları gözlendi: buğday % 127, çavdar % 136
oranında pahalandı.
Etats
Generaux nedir?
Kral, ancak doğrudan doğruya tahta bağlı
topraklar üzerinde yasama yetkisini kullanabiliyordu; vassalları durumunda olan
senyörlerin toprakları üzerinde yasama yetkisini kullanabilmesi için laik
senyörleri ve rahipler sınıfının mensuplarını “curia regis” adı verilen
meclislerde toplayarak, çeşitli konularda karar verebilmek için onların
rızasını alması gerekiyordu. (s. 63)
Fransa Kralı Philippe le Bel, ilk defa 10
Nisan 1302 tarihinde, o zamana kadar Curia Regis’lere katılan asillerle kilise
büyüklerinden başka, imtiyazlı kentlerin temsilcilerini de Paris’te, Notre Dame
kilisesinde yapılacak olan toplantılara çağrılarak “Etats Generaux”ların
kurulmasını sağlamış oldu. (s. 64)
Etats Generaux’lara seçilen vekil,
seçmenlerin kendisine verdiği vekaletteki talimatla bağlıdır. Mecliste bu
talimat çerçevesi içinde konuşmak, oy ve mütalaa vermek zorundadır. Vekil bu
talimatın dışına çıkamaz; kendi dilediği gibi oy kullanamaz ve mütalaada
bulunamaz. Aksi halde bölge halkı kendisini azledebilir. (s. 66)
Tiers Etat’nın dileği nüfusuna, iktisadî
hizmetlerine ve ödediği vergi payına uygun olarak, Etats Genereux’lara iki
imtiyazlı sınıfın –asiller ve rahipler- yollayacağı vekil sayısının iki misli
vekil yollayabilmekti. (s. 68)
1789’da listelerde yer alan dileklerden
birisi çok önemliydi. Bu istek şöyle özetlenebilir: Monarşiyi muhafaza etmekle
birlikte bir anayasayla sınırlamak. (s. 69)
88 oya karşı 490 oyla 17 Haziran 1789
tarihinde Tiers Etat vekillerinden meydana gelen kurul “Millet Meclisi” adını
aldı.
Kralın Meclisi kapatma kararı karşısında
Tiers Etat’nın vekilleri 20 Haziran’da “Jeu de Paume” salonunda toplandılar. (s.
74)
Bundan böyle vekiller, kendi bölgeleri
adına değil, Millet adına konuşmaya başlayacaklardı. (s. 75)
…kralın Meclisin dağılması emrini
hatırlatmaya gelen protokol şefi Marki Breze’ye Meclis başkanı Bailly, Meclisin
ancak kendi alacağı bir kararla dağılabileceğini bildirdi.
Mirabeau’nun Marki Breze’ye karşılığı ise
ihtilalin başladığını daha açıkça belirtmesi bakımından ve yiğitçe edası
yüzünden ün salmıştı. (s. 76)
İktisadî bunalımın etkisi 28 Nisan 1789’dan
itibaren yer yer ayaklanan halk bazı işyerlerini, tahıl depolarını ve
konvoylarını talan etmeye başladı. (s. 79)
Kralın kuvvet kullanması ihtimaline karşı
silahlanmak gereğini duyan halk 14 Temmuz sabahı, sakat subay ve erlerin
barındığı “Invelides” kışlasını talan etti; birçok top ve binlerce tüfek ele
geçirildi. (s. 81)
Halk aynı amaçla Bastille kalesine yürüdü. 4
saatlik çatışmanın sonunda halk kaleyi ele geçirdi.
Hukuk kanunları önünde eşit olan
vatandaşlar, serbest piyasaya dayanan kapitalist düzen içinde, bu düzenin
kendine özgü kanunlarına (iktisadî kanunlar) terkedilmişlerdi. Bilindiği gibi
bu kanunlar emekçilerin kol emeklerini üretim araçlarına satmaları ve artı –
değer yoluyla sömürülmeleri sonucuna varmaktadır. (s. 88)
Mecliste iki gurup vardı; aristokratlar ve
halkın temsilcisi olan patriyotlar yani vatanseverler. Aristokratlar Başkanlık
Divanının sağında, patriyotlar ise solunda otururlardı. (s. 91)
Fransız ihtilali sırasında siyasî
derneklere kulüp deniliyordu
Bunların içinde ilk akla gelen Jakobenler
kulübüdür.
La Fayette Mayıs 1790’da “1789 Derneği”ni
kurdu.
Sieyes de bu kulübün üyesidir.
Sieyes, aktif ve pasif vatandaş ayrımını
yapan kişidir.
Kral, yetkilerini geri kazanmak istiyor ve
bunun için savaş hazırlığı yapıyordu. Diğer Avrupa devletleriyle müttefik oldu.
Savaşa karşı çıkan Robespierre idi.
20 Nisan 1792’de kralın teklifi üzerine 7
muhalif oya karşı meclis savaş ilan etti.
Bu karar Fransız ihtilali içinde önemli bir
dönüm noktasıdır.
Çünkü krallığın yıkılmasında, terör
rejiminin, hatta Napolyon’un diktatörlüğünün ve İmparatorluğun kurulmasında bu
savaşın büyük etkisi olmuştur.
11 Temmuz’da Prusya ordusu Lorraine’e
girince meclis “vatanın tehlikede olduğunu” ilan etti.
Robespierre’in çağrısı üzerine, 48 seçim
komitesinden 47’si, eğer 9 Ağustos akşamına kadar kral tahttan indirilmezse bu
görevi halkın kendisinin yapacağını meclise bildirdi.
Meclis harekete geçmedi. Halkın tepkisi
ayaklanma oldu.
10 Ağustos ayaklanması 1791 Anayasasının
pasif vatandaş olarak nitelediği halkın zaferi, ülkenin kaderinde fiilen aktif
duruma geçmesidir. (s. 109)
Yasama Meclisi
Demokrasi yolunda halktan yana kararlar
aldı.
Danton, Meclisle Komün arasında işbirliği
isteyen parlak bir konuşma yapmıştır.
20 Ocak 1793’te Meclis, 334 oya karşı 387
oyla krala ölüm cezası verdi.
Kral 21 Ocak 1793 günü, Paris’in şimdiki
Concorde meydanında idam edildi.
Kral 16. Louis’nin idamından sonra ihtilal
ve ihtilal karşıtları arasında ölüm-kalım savaşı başladı.
İhtilalci hükümetin görevi cumhuriyeti
kurmaktır.
Dantoncular idama mahkûm edildi ve 5 Nisan
1794’de giyotine gönderildiler.
Jacobanizm bir vatan tehlikede doktrinidir.
Ancak bu şoven bir doktrin değildir. Halkların kendi kaderlerini tayin hakkını
tanıyan demokratik bir vatanseverliktir.
Robespierre tiranlıkla suçlandı ve
neticesinde idama mahkûm edildi.
Bu defada Robespierre’i öldürenler teröre
başladılar. Bunun üzerine devrim karşıtı bir cephe oluşmaya başladı.
Bu cepheye karşı yürütülen savunmanın
başına atanan Barras, kendine askeri müşavir olarak eski bir jandarma topçu
generali olan Napolyon’u seçti. (s. 148)
İhtilalden sonra eski rejimin kaymağını
yiyen aristokratlar ve papazlar hukukî ve malî imtiyazlarını kaybettiler.
---
Gerçek Yayınevi
Şubat 1970
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder