Thomas
Hobbes (1588-1679)
İngiliz deneyciliğinin öncü ismidir. Uzun
yıllar Fransa’da bulundu. Bu sure zarfında dönemin entelektüel çevreleriyle
tanıştı. Gassendi’nin etkisiyle natüralist bir doğa felsefesi üzerine çalıştı.
Asıl başarısını kuramsal siyaset hakkındaki yazılarıyla kazandı. 1651’de
yazdığı Leviathan siyaset
felsefesinin temel yapıtlarındandır. Eserinde kiliseden bağımsız, güçlü bir
devlet modelini savunarak devlet kurumunun siyasi ve etik ödevini bilimsel
olarak temellendirmeye çalışmıştır.
Hobbes’a göre felsefenin görevi insanı
dogmatik düşüncelerden kurtarıp yeni düşüncelerin kapılarını açmak ve teoloji
karşısında bir duruş kazandırmaktır. Hem bilimlerde, hem siyaset alanında
bilgi, güçtür ve felsefenin ana amacı önceden görülebilen etkileri kendi yararımıza
kullanabilmektir. Hobbes için felsefe nedensel açıklama
ile yani bir etkiyi ortaya çıkaran süreçlerin bilimsel açıklamaları ile
ilgilenir. Oluşturucu bir süreçle var olmamış olan Tanrı ve tinsel varoluş
biçimleri felsefeden dışlanmalıdır.
Hobbes’a göre iki tür cisim vardır. Doğa
tarafından yapılan doğal cisim ve insanların istenç ve anlaşmalarıyla oluşan
devlet (commonwealth). Böylece felsefe de doğal felsefe ve yurttaş felsefesi
olmak üzere ikiye ayrılır. Yurttaş felsefesi de iki alt bölüme ayrılır:
psikoloji ve siyaset. Hobbes, dizgesel bir bütünlük sergileyen felsefi
sistemini De corpore (Cisim Üzerine), De homine (İnsan Üzerine) ve De cive
(Yurttaş Üzerine) başlıkları altında inceler.
Hobbes, yöntem olarak akılcılığı benimsedi.
Ona göre tümdengelimsel hipotetik yöntem felsefedeki uslamlamaların ana
eksenini oluşturur. Hobbes, “uslamlamayı
hesaplama olarak anlıyorum” demiş, hesaplamanın ise toplama ve çıkarma olduğunu
belirtmiştir. Çözümleyici yöntem analitik, birleştirici yöntemse sentetiktir. Çözümlemede
zihin tikelden tümele, yani ilk ilkelere ilerler. Birleştirmedeyse zihin ilke
ya da genel nedenlerden yola çıkarak bunların etkilerini kurmaya geçer.
Görüldüğü üzere Hobbes’un felsefi yöntemi bir ölçüde tümevarımlı, bir ölçüde
tümdengelimlidir.
Bilgi Kuramı
Hobbes, deneycidir; duyu algılarından elde
edilen verilerden hareket ederek bilgiye ulaşma yolunu benimser. Hobbes duyu
verilerinden elde edilen bilgiyi olgu bilgisi ve sonuç bilgisi olmak üzere ikiye
ayırmaktadır. Olgu bilgisinin örneği tarihtir.
Sonuç bilgisi ise, örneğin A doğru ise B de doğrudur türünden bir bilgidir,
yani koşullu ya da varsayımlıdır.
Evrendeki ilk tümel neden Hobbes’a göre
devinimdir. Dışarıdaki gerçeklik devinen
gerçekliktir; biz onu renk, ses ya da koku olarak algılarız. Zihinde oluşan bu duyumlar düşüncelerimizin çıkış noktasını
oluştururlar. Hobbes’a göre imgelenebilir olan ile tasarımlanabilir olan özdeştir.
O halde sonsuz olanın ya da maddesel olmayanın düşünce ya da imgesi olamaz.
Düşünülebilir olanla imgelenebilir olanı özdeşleştirdiği
için zihinde tümel nitelikli kavramlara yer olmadığını savunmuştur.
Hobbes’a göre insan, bitki, taş gibi somut
varlıklara uygulanan adlar birincil yönelimsel tümel adlar, cins, tür, ayrım
gibi mantıksal terimler ise ikincil yönelimsel tümel adlardır. Dışımızdaki şeyler
duyularımız aracılığıyla bedenimize etki ederler. Bu etkiler zihinde bir tasarım
ya da imgeye dönüşürler.
Bilimsel Bilgi
Fenomenler imgeleri üretmekte, imgeler
sözcüklere çevrilmekte ve bunların konuşmadaki bağıntıları bilimi olanaklı kılmaktadır.
Çıkarımın başlangıç noktası olan ilkeler tanım
önermeleridir. Tanımlar sözcüklerin anlamlarının açıklanışından başka bir şey
değildir. Tanım, yüklemi öznesini çözümleyen bir önermedir.
Tanımlar tanıtlamanın biricik ilkeleridir
ve bu tanımların kendileri tanıtlanamazlar. Bu
durumda bilimsel önermeler ile olgusal dünya arasında bir ayrılık söz konusu
olmakta, bilimsel önermelerin olgusallığa uygulanabilirlikleri konusunda hiçbir
güvence kalmamaktadır. Uslamlama yalnızca sözcükler
arasındaki bağıntıları dile getirir. Buna göre biricik kesin bilgi önermelerin
imlemlerinin bilgisidir; A, B’yi imliyorsa ve A doğruysa, B doğrudur.
Cisimler Dünyası
Hobbes’a göre felsefe genel anlamda
cisimlerin nedenleri ve nitelikleriyle ilgilidir. Hobbes, “sadece cisimler varolur” öncülünden hareketle, tüm
gerçeklik süreçlerinin devinen cisimlerin terimleri içinde açıklanacağını
söyler. Devinim, fiziksel cisimlerin, insan
cisminin ve politik cisim olan devletin üçünü birden kapsayan tek temel ilkedir.
Cismin uzamlılığı ve zamanlılığı da devinim
kadar aslidir.
Renk, ses, koku, tat ve dokunulabilir
nitelikler görüngüden ya da imgeden başka bir şey değildirler. Felsefe bu
görüngülerin, yani imgelerimizin nedenlerini bulma çabasıdır.
AHLAK VE SİYASET
Hobbes’a göre zihin,
beyindeki bir devinimdir ve imgeler ya da idealar bu devinim sonucu ortaya çıkarlar.
Zihinselliğin temelinde bir dürtü gücü ya
da çaba gösterme vardır; bu Spinoza’nın conatus
dediği şeydir. Bu çaba gösterme, kendisine neden olan bir şeye yönelik ise
istek, arzu; bir şeyden uzaklaşmaya yönelikse kaçınma, nefret gibi adlar alır.
Dışsal nesneler duyu organlarını etkiler,
buradan beynin tasarımlama dediğimiz devinim ve uyarılışı doğar, beyin bu
devinimi yüreğe iletir ve orada tutkular oluşur.
İstenç, düşünüp taşınmadaki son edimdir.
Bu hayvanlarda da olduğu için onlar da istençli
davranışlar ortaya koyarlar. İstenç özgürlüğü iki türde de eşittir.
Güç isteği insanın zihinsel yatkınlıklarını
geliştirmesi bakımından en temel etkendir. Hobbes’un psikoloji ve ahlak görüşleri
atomsal bireyciliğe dayanır. İnsan toplu halde yaşasa da neyin iyi neyin kötü
olduğunu kendi istenciyle belirler. Buna atomsal bireycilik denebilir. Bu
bireyciliğin doğurduğu sorunlardan kaçınmak için Hobbes, insan yaşamını
bireycilikten, yine yapay bir cisim olan ‘Devlet’ yaşamına doğru evrimleştirmiştir.
Leviathan
İnsanın toplumdaki doğal durumu, herkesin
herkese karşı savaşıdır. Bu aşamada insan insanın kurdudur ve bu hâl, ortak bir
güç olan devlet altında birleşilene dek sürer.
Hobbes’a göre insanlık doğal savaş
durumundan doğal yasa yoluyla kurtulabilir. Doğal
bir yasa, akıl tarafından bulunan ve neyin yapılıp neyin yapılmayacağını
söyleyen genel bir kuraldır.
İlk yasa “her insan barışı arayıp bulmalı
ve onu takip etmelidir.” Bundan ikinci yasa çıkar; “Bir insan, öteki insanlar
da istekli oldukları zaman, barışa ve kendini korumaya istekli ise o zaman tüm şeyler
üzerindeki hakkından vazgeçmenin zorunlu olduğunu düşünecek ve öteki insanlara
izin verdiği kadarıyla öteki insanların da kendisine vereceği özgürlükle
yetinecektir.”
Hobbes bu yasaların sivil toplum durumunda
olduğu kadar doğa durumunda da bağlayıcı olduğunu söyler. Fakat kendisinden
asla vazgeçilemeyecek haklar vardır; kendini savunma hakkı bunların başındadır.
Bencil insanlar bu yasalara uymazlarsa öteki
insanlara kendini savunma hakkı doğar, bu da anarşiye yol açar. Bu durumdan sakınmak
için insanlar, doğal yasanın buyruklarını izleyerek hak ve özgürlüklerinin bir
kısmından vazgeçer ve bir toplumsal sözleşme yaparlar; bu şekilde devlet (commonwealth) diye adlandırılan yapay bir kişi, bir Leviathan (Dev) yaratırlar.
Bu sözleşme yurttaşların kendi aralarındadır.
Bu esas üzere yöneticiye yurttaşları yönetmesi için mutlak güç verilir.
Yönetici tek kişi de olabilir, bir topluluk da. Hobbes, mutlak güce sahip tek
bir yöneticiyi yeğlese de ideal düzenin demokrasi ile de gerçekleşebileceğini
savunur. Yöneticiye aktarılan yönetme
hakkı mutlaktır ve geri alınamaz. Egemenlik asla kişiler ya da kurumlar arasında
bölünemez.
Hobbes’a göre hükümdarın olduğu yerde yasa
da vardır. Yöneticinin edimlerini önceleyen ve sınırlayan adalet ve ahlak
ilkeleri yoktur. Adaletsiz yasa olamaz çünkü adalet, hükümdar tarafından
konulan yasalarla uyum içinde olan davranış demektir; yani yasadan önce adalet
diye bir şey yoktur.
---
Modern
Felsefe I
Prof. Dr. Sara Çelik
Anadolu Üniversitesi Yayınları, Yayın No:
2588
Haziran 2012, Eskişehir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder