Bilim Felsefesi
Gözlem ve/veya deneye dayalı bilimleri
inceleyen felsefe dalına bilim felsefesi denir. Doğa
bilimleri ve sosyal bilimler, genel bilim felsefesinin alt kategorileridir.
Bilim felsefesinin konusu
bilimin kendisidir.
Bilim felsefesinin amacı,
konusu olan bilimin ne olduğunu araştırıp ortaya koymaktır.
Mantıksal çözümleme ve bilim tarihinin
verileri bilim felsefesinin yöntemini oluşturur.
Bilim felsefesinde incelenen her kavram ve
sorunun ontolojik (bilimin konusu), epistemolojik (bilimin amacı) ve metodolojik (bilimin yöntemi) olmak üzere üç ayrı
boyutu vardır.
BİLİMİN KONUSU
Kitle: madde miktarı, madde parçası anlamında kullanılır.
Cisim: Atom, yıldız vs.
Organizma: Memeliler, bitkiler vs.
Birey: Organizma, insan, madde, cisim vs.
Olay: Belli bir zamanda nesnelerde gözlenen etkileşim ve
değişim.
Olgular: Doğru olan önermeleri doğru kılan varlıklardır. Olgu;
gerçek olan durumdur.
Yalın olgu: Bir somut nesnenin belli bir özellik taşıması veya birden
çok sayıda nesne arasında belli bir bağıntının bulunması demektir.
Yalın-olmayan olgular: Bunları dile getiren yalın-olmayan önermelerin çeşitlerine
göre adlandırır (Dünya’nın yüzey sıcaklığı, yalın olmayan bir olgudur).
Bilimin asıl konusu, varlıklardan soyutlama
ve idealleştirme yoluyla elde edilen nesne dizgeleridir.
Nesne Dizgeleri
Belli bazı özelliklerden soyutlanmış olup,
kalan özellikleri ise idealleştirilmiş somut nesnelere nesne
dizgesi (ya da fiziksel dizge) denir.
Bölünmeyen atom-altı parçacık olmayan her
nesne dizgesi, birden çok sayıda nesne dizgesinin bir araya gelmesinden oluşur.
Tüm renk tonları Renk özelliğinin
örnekleyenleri, renk özelliği de renk tonlarının türüdür.
Özellik türüne belirlenebilir
özellik veya kısaca belirlenebilir, özellik türünün
örnekleyenlerine ise bu belirlenebilirin altında belirlenmiş
özellikler denir. Örneğin renk bir
belirlenebilir, tek tek renk tonları ise renk belirlenebilirinin altında
belirlenmiş özelliklerdir. Belirlenmiş özellikler ait oldukları
belirlenebilirin fonksiyonu durumundadırlar.
BİLİMİN AMACI
Bilimsel bilgi nesnelere ya da olaylara ilişkin
olguların bilgisidir.
Genel olarak bilim dilinde ilkece herhangi
bir olguya karşılık bu olgunun doğru kıldığı bir önerme bulunmalıdır.
Bilim felsefesinde, gerek bilim dilinden,
gerekse bilim dilindeki ifadelerin gösterdiği (dil-dışı) varlıklardan söz etmek
için bir üst-dil kullanılır.
Bu üst-dilde bilim dilinin tekil
terimlerini, “a”, “b”, “c”,..., “a1”, “a2”, “a3”,..., özellik terimlerini,
“F1”, “G1”, “H1”,... (bundan böyle yalnızca “F”, “G”, “H”,...) bağıntı
terimlerini de “Fn”, “Gn”, “Hn”,... (n >
2) simgeleriyle gösterelim.
Örneğin a, bir elektron, F, elektrik
yükünün negatif olması ise, bir elektronun elektrik yükünün negatif olması yalın
olgusu, a’nın F-olması’dır.
a,
Dünya,
b,
Güneş,
F2, etrafında dönme,
Dünya’nın Güneş’in etrafında dönmesi yalın
olgusu, (a, b)’nin F2 -olması olup, “F2ab” önermesinin doğru-kılıcısıdır.
V
= Hacim, p = Basınç, T
= Sıcaklık
Bilim insanları bir olgunun bilgisine eriştiklerinde,
bu olgunun karşılığı olduğu bir bilimsel önermeyi ortaya koymalıdırlar. Bir
önermenin karşılığı olan bir olgu bulunursa önermeye doğru, bulunmazsa yanlış
denilir.
Gözlem önermesi, az sayıda gözlemle
doğruluğu saptanabilen önermelere denir.
Bilimsel önermenin bir olgunun bilgisini
ifade edebilmesi için genel epistemolojinin yerine getirmesi gereken üç koşul:
1) Kabul
koşulu: Önerme, ilgili bilim insanları topluluğunca kabul edilmelidir.
2) Gerekçelendirme
koşulu: Önermenin kabul edilmesi gerekçelendirilmelidir.
Gerekçelendirme koşulu metodolojik ve
epistemolojik olmak üzere iki ayrı açıdan ele alınabilir.
Metodolojik açıdan bakıldığında, bilim felsefesinin amacı, bilim
insanlarının kabul ettikleri bilimsel önermelerin bilimsel gerekçelerini araştırıp
gün ışığına çıkarmaktır.
Gerekçelendirme yapılırken yöntem ve
çıkarım kuralları aydınlatılmalı, açık ve belirtik hale getirilmelidir.
Epistemolojik açıdan bakıldığında, kabul edilen her bilimsel önermenin
gerekçesini oluşturan bilimsel pekiştirmenin bu önermeyi güvenilir kılıp
kılmadığı araştırılır.
3) Doğruluk
koşulu: Önerme doğru olmalıdır. Olgu, karşılığı olduğu önermeyi doğru kılan
varlıktır. Bu varlığa doğru kılıcı denir.
Bilimin
Yöntemi
Fiziksel işlemler, gözlem, deney ve ölçmedir.
Düşünsel işlemler, bir yandan tümdengelimsel ve tümevarımsal çıkarım işlemleri,
öbür yandan çıkarım işlemlerine yaratıcı hayal gücünü de katmak yoluyla
bilimsel hipotez kurma işlemleridir.
Bilim insanlarının olgulara ilişkin bilgi
üretmek üzere yaptıkları işlemler bilimin yöntemini ortaya çıkarır. Bu işlemler
deney ve gözemi ifade eden fiziksel işlemler ve mantıksal çıkarımları ifade
eden düşünsel işlemler olmak üzere iki kola ayrılır.
Tümdengelim
Geçerli bir tümdengelim, bilgi arttıran bir
çıkarım değildir. Tümdengelimin sonuç önermesindeki ifade zaten öncüllerinde
mevcuttur.
Sonucun doğruluğu, öncüllerin doğruluğuna
bağlıdır.
Tümevarım
Geçerli bir tümevarım önermesi bilgi
arttıran bir çıkarım ihtiva eder. Tümevarımsal çıkarım derecelidir. Öncülleri
sonucu değişik derecelerde destekler.
Bilim insanları bilimsel yöntemin bilgisine
sahiptir. Ancak bilimsel yöntemin bilgisi, bilim dilinin dışında metodolojik
üst-dile ait önermelerle ifade edilmemiştir. Bilim insanları bu beceri
sayesinde belli işlemler yapar ve belli önermeleri kabul ederler. Ancak bu işlemlerin
dayandığı ilkeleri, bilimsel işlemlerin uygunluğunu ve bilimsel önermelerin
kabul edilebilirliğini belirleyen kuralları, açık olarak dile getirmezler. Bu
kurallara bilim insanlarının örtük metodolojik öndayanakları diyoruz.
Bilim felsefesinin en önemli metodolojik
sorunu, bu örtük metodolojik öndayanakları gün ışığına çıkarıp, mantıksal
çözümleme yoluyla dile getirmektir.
Gözlem, Deney ve Ölçme
Gözlem, bir gözlem önermesinin ifade ettiği bilgiye erişmeyi sağlayabilen
bir fiziksel yöntem biçimidir. Gözlemle sınanan gözlem önermesi, gözlem
sonucunda doğrulanırsa, bu önermenin karşılığı olan bir olgu bulunur. Bu olgu
gözlem önermesini doğru kılar. Eğer gözlem önermesi
gözlemle sınama sonucunda yanlışlanırsa, bu önermenin değillemesi doğrulanmış
olur.
Gözlem önermeleri, cevabı doğaya bakılarak
alınabilen sorulara işaret ederler. Gözlem önermesi, doğaya bakılarak
doğrulanabilir veya yanlışlanabilir sonuçlarını verebilmelidir.
Gözlemin yapısını oluşturan öğeler, gözlemleyenler
ve gözlemlenenler olmak üzere ikiye ayrılabilir.
Gözlemleyenler
1) gözlemci ile
2) gözlem aygıtını kapsar.
Gözlemlenenler ise
1) gözlemlenen a nesne dizgesi,
2) gözlemlemenin yapıldığı t zaman anı veya
zaman aralığı,
3) gözlemlenen u yeri (uzay noktası veya
bölgesi),
4) dolaysız olarak gözlemlenen gözlem
verileri ve
5) dolaylı olarak gözlemlenen gözlem
sonucunu kapsar.
Herhangi bir gözlemin amacı, bu gözleme yol
açan sorunun olanaklı yanıtlarından birini doğrulamaktır.
Gözleme Yol Açan Soru Çeşitleri
1 - 23 Eylül 1846 tarihinde ve Le Verrier’in
hesapladığı koordinatların belirttiği uzay bölgesinde Güneş’in bir gezegeni bulunuyor
mu?
Böyle bir sorunun olanaklı yanıtlarının hem
doğrulanabilir hem de yanlışlanabilir olması (yani ikisinin de birer gözlem
önermesi olması) böyle bir sorunun ön dayanaklarını oluşturur. Bu soru
bilimsel dilde aşağıdaki gibi ifade edilir:
t anında (zamanında) ve u yerinde (uzay
bölgesinde) F nesne-dizgesi türünden bir nesne dizgesi var mı?
2- Bu ilk sorudan hareketle yapılan bir
gözlemden sonra görünen nesnenin bir gezegen olup olmadığını sınamak üzere yeni
sorular sorulabilir:
t zaman anında u yerinde bulunan a nesne
dizgesi, F özelliğini taşıyor mu?
3- Bu soru cevaplandıktan sonra, gözleme
konu olan nesnenin niceliği hakkında sorular sorulabilir:
t zaman anında u yerindeki a nesne dizgesi,
F belirlenebilir özelliğinin değeri olan hangi belirlenmiş özelliği taşır?
4- Aynı nesnede farklı iki zamanda meydana
gelen değişimler gözleme konu edilebilir:
a nesne dizgesinde u yerinde ve [t1, t2]
zaman aralığında hangi F-olayı meydana geliyor?
Gözlem Kavramına İlişkin Sorunlar
1- Metodolojik sorunlar: Hangi türden
bilimsel işlemler gözlem sayılabilir? Hangi olaylar gözlemlenebilir?
2- Ontolojik sorunlar: Gözlemlenebilir şeyler
(nesne dizgeleri, olay ve olgular) varlık sayılabilir mi?
3- Epistemolojik sorunlar: Gözlemsel bilgi,
yani gözlemle doğrulanmış gözlem önermelerinin ifade ettiği bilgi ile
gözlemsel-olmayan önermelerin ifade ettiği bilgi arasında kesin fark bulunur
mu? Gözlem önermelerinin doğrulanması ile gözlemsel-olmayan önermelerin pekiştirilmesi
arasında fark kesin mi? Gözlem önermelerinin ifade ettiği bilgi,
gözlemsel-olmayan önermelerin, özellikle teori öğesi kapsayan önemelerin, ifade
ettiği bilgiden bağımsız olabilir mi?
DENEY
Deney, koşulları deneycinin müdahalesi sonucunda belirlenmiş olan
bir gözlem olarak tanımlanabilir.
Deney, gözlem gibi doğaya sorulan bir
soruyu yanıtlamak amacıyla yapılan bir işlem sayılabilir. Ancak deneye yol açan
soru koşulludur. Önce deneyci bu koşulun yerine gelmesini sağlayan bir
müdahalede bulunur, sonra da gözlem yapılır.
Deneye Yol Açan Soru Çeşitleri
a1 hidrojen gazı kitlesi t1
zamanında u yerinde oksijenle tepkimeye girerse, tepkimenin bittiği t2
zamanında u yerinde bir su kitlesi var olacak mı?
Bu soru;
“a1 nesne dizgesi t1 zamanında u
yerinde D nesne-durumunda ise, t2 zamanında u yerinde F olan bir şey
var olur mu?” şeklinde ifade edilir.
a taşı t1 zamanında 44.10 metre
yüksekliğindeki kulenin tepesinden serbest düşmeye başlar ise, a taşı t1
zamanından 3 saniye sonra kulenin dibinde bulunur mu?
Bu sorunun genel biçimi:
“a cismi, t1 zamanında u1
yerinde bulunup serbest düşmeye başlar ise, a cismi, t2 zamanında u2
yerinde bulunur mu?” şeklindedir.
a nesne dizgesi bir metal kitlesi olup u
yerinde [t1, t2] zaman aralığında yeterince ısıtılırsa, a
nesne dizgesi u yerinde [t1, t2] zaman aralığında genleşir
mi?
Bu sorunun genel biçimi:
“a nesne dizgesi t zamanında D1
nesne-durumunda ise, a nesne dizgesi t zamanında D2 nesne-durumunda
olur mu?” şeklindedir.
ÖLÇME
Ölçme, gözleme ya da deneye konu olan nesne-dizgelerinin
niceliklerine sayısal değer verme işlemidir.
Renk benzerliği sıralaması bir daire
biçimindedir. Bundan dolayı bu gibi sıralamalara dairesel sıralama denir.
Dairesel sıralama bağıntısı yansımalı (reşeksif) ve bakışımlı (simetrik) olup,
geçişli (transitif) değildir.
Bağıntı yansımalıdır, çünkü her renk tonu
kendine benzer. Bağıntı bakışımlıdır, çünkü bir renk tonu ikincisine benzerse,
ikincisi de birincisine benzer. Bağıntı geçişli değildir, çünkü bir renk tonu
ikincisine, ikincisi üçüncüsüne benzerse, birincisi üçüncüsüne benzemeyebilir.
Bir belirlenebilir özelliğin değerleri arasındaki
sıralama bağıntısı bir benzerlik ise, bu belirlenebilirin bir niteliksel
özellik, kısaca bir nitelik olduğu söylenir.
Değerleri arasındaki sıralamanın büyüklük
derecesine dayanan belirlenebilirlere niceliksel özellik, kısaca nicelik denir. Örneğin Sertlik, Sıcaklık, Uzunluk,
Zaman Süresi, Kütle, Ağırlık, Elektrik Yükü vb. birer niceliktir.
Bilimsel Açıklama
Bilim alanında, olguların açıklanması
bilimsel yönteme dayanarak yapılır. Dolayısıyla böyle bir açıklamaya bilimsel
açıklama denir.
A durumu gerçek mi? sorusu, sınamaya yol açan sorudur.
A durumu yalın ise, bu soru gözleme yol açan soru,
A durumu olanaklı bir düzenlilik ise, bu
soru hipotez sınamaya yol açan soru olarak
adlandırılır.
Öte yandan “A durumu niye gerçektir?”
sorusu, açıklamaya yol açan niye sorusudur.
Bilim felsefesinde, bilim insanlarının
niye-sorularına yanıt olarak yaptıkları açıklamaları betimlemek amacıyla farklı
bilimsel açıklama modelleri ortaya konulmuştur. Bu modeller sırasıyla yasacı,
birleştirici, pragmatik ve nedenselmekanik açıklama modelleridir. İlk üç model
epistemik (bilgisel), sonuncusu da (Wesley C. Salmon tarafından) ontik (varlıksal)
olarak nitelenmiştir.
YASACI AÇIKLAMA MODELİ
“Neden (?)” soru olarak karşımıza
çıktığında açıklanan önerme; “neden (:)” cevap olarak karşımıza çıktığında ise
açıklayan önerme olur.
Yasacı açıklama modelinde, açıklayan-önerme
en az bir yasa önermesini kapsamalıdır. Açıklanan-önerme, yasa önermesini
kapsayan açıklayan-öneremeden tümdengelimsel ya da tümevarımsal bir çıkarımla
türetilebilmelidir.
Açıklanan-önerme, açıklayan-önermeden
tümdengelimsel bir çıkarımla türetilebilirse, bu açıklamaya tümdengelimsel-yasacı
açıklama denir.
Açıklayan-önermenin bileşenleri arasında en
az bir olasılıksal yasa bulunursa, böyle bir açıklamaya olasılıksal
tümdengelimsel-yasacı açıklama denir.
Açıklanan-önerme, açıklayan-önermeden bir
tümevarımsal çıkarımla türetilebilirse, bu açıklamaya olasılıksal tümevarımsal-yasacı
açıklama denir.
Tümdengelimsel-Yasacı Açıklama
Genel olarak “Niye A?” biçimindeki her
niye-sorusu belli bir bağlam içinde sorulur.
Böyle bir sorunun öndayanağı,
1) “A” önermesi doğrudur,
2) “Niye A?” sorusunun en az bir yanıtı
vardır koşullarından oluşur.
“Niye A”
“Çünkü B”
Böyle bir önermeye açıklama-önermesi
diyoruz.
Böyle bir önermenin doğru olabilmesi için
hem A hem de B’nin doğru olması gerekir.
“A, çünkü B” açıklama-önermesinin
tümdengelimsel-yasacı bilimsel açıklama modelindeki doğru olma koşulları:
1) “A” açıklanan-önermesi doğrudur.
2) “A” açıklanan-önermesi, “B” açıklayan-önermesinden
bir tümdengelimsel çıkarımla türetilir.
3) “B” açıklayan-önermesi “B1Λ...
Bn Λ C1 Λ... Λ Ck” biçiminde bir tümel evetleme
önermesidir.
“B” bileşenlerinin her biri başlangıç
önermesi / yalın önerme;
“C” bileşenleri ise yasa önermeleridir.
Açıklanan-Olaylar
Genel olarak yalın olgu açıklamalarının
birçoğunda açıklanan-olgu, bir olayın meydana gelmesi olgusu olup bu olay açıklanan-olay
sayılır.
Yalın olgu açıklamaları çoğunlukla nedensel
açıklamalardır. Nedensellik ise genellikle olgular arasında değil olaylar arasında
bir bağıntıdır. Dolayısıyla nedensel açıklamalarda açıklanan şey bir olaydır.
Olasılıksal-Yasacı Açıklama
Bilim felsefesinde bilgisel olasılık, varlıksal
olasılık ve istatistiksel olasılık olmak üzere üç çeşit olasılıktan söz edilir.
Her üç olasılık, değerleri 0 ile 1 arasında reel sayılar olan fonksiyonlardır.
Ancak bilgisel olasılık fonksiyonunun argümanları önermeler, varlıksal ile
istatistiksel olasılık fonksiyonlarının argümanları ise olaytipleri ve olaylardır.
Bilgisel Olasılık
Fonksiyonu
Bir bilimsel önermenin kabul-edilebilirliği,
bu önermenin kabulünün bilimsel yöntem gereği gerekçelendirilmesi demektir.
A bir gözlem önermesi ise, A’nın gözlem
ve/veya deneyle doğrulanması bu önermeyi en üst derecede gerekçelendirir. Böyle
olunca A’nın kabul-edilebilirlik derecesi en üst derecede gerçekleşir. Bu durum
A’nın bilgisel olasılığının 1 reel sayısına eşit olmasıyla, yani P(A) = 1 eşitliği
ile dile getirilir.
A gözlem-önermesi-olmayan bir önerme ise ve
tümdengelimsel ya da tümevarımsal bir çıkarımın sonucu olarak türetilebilir ise
bu durumda, A’nın kabul-edilebilirlik derecesi ne en üst ne de en alt düzeyde
olur. Bunu da;
0 < P(A) < 1 biçiminde dile
getiririz.
P bilgisel olasılık (probability)
fonksiyonu, Kolmogorov aksiyomları
olarak adlandırılan aşağıdaki koşulları yerine getirir:
Ax1 A herhangi bir
önerme ise, P(A) > 0.
Ax2 A bir mantıksal-doğru
önerme ise, P(A) = 1.
Ax3 A ile B birer
önerme olduğunda, A ∧B
tutarsız ise, P(A ∨ B) =
P(A) + P(B).
A ile B iki önerme olduğunda, koşullu olasılık
P(A│B) olarak ifade edilip, “B’ye göreli, A’nın olasılığı” diye
okunur.
“Gökyüzü kara bulutlarla kaplı olduğuna göre,
yağmur yağacağının olasılığı 0.85’tir” ifadesi bir koşullu bilgisel olasılık
önermesi olup, P(A│B) = 0.85 olarak ifade edilir.
Varlıksal Olasılık
Fonksiyonu
Varlıksal olasılık, argümanları olaylar ya
da olay-tipleri, fonksiyon değerleri de 0 ile 1 arasında reel sayılar olan bir
fonksiyondur. Varlıksal olasılık fonksiyonları diye adlandırılan bu
fonksiyonlardan her biri belli bir rastlantı deneyi denilen bir deney türüne bağlı
olarak belirlenir.
Deneyin her denemesinin bir tek sonucu vardır.
Bu sonuca gerçek sonuç da denir. Eğer deney bir rastlantı deneyi ise, o deneyin
farklı denemelerinin farklı sonuçları olabilir. Bu farklı sonuçlara rastlantı
deneyinin olanaklı sonuçları denir.
İstatistiksel
Olasılık Fonksiyonu
R rastlantı deneyi, içinde 999 tane beyaz
ve 1 tane siyah bilye bulunan torbadan tek bir bilyenin rastgele çekilişi işlemidir.
Torbadan bilye çekilişi işleminin tüm
etmenleri eksiksizi hesaba katılabilseydi, hangi bilyenin çekileceği gerekirci
fizik yasalarına dayanarak belirlenecekti. İşte bu nedenle bilye çekilişi
deneyindeki olasılığa varlıksal (fiziksel) olasılık değil, istatistiksel olasılık
denilir.
Olasılıksal Tümdengelimsel-Yasacı Açıklama
Bir tümdengelimsel-yasacı açıklamada, açıklayanın
bileşenleri arasında en az bir
olasılıksal yasa bulunursa, böyle bir açıklamaya
olasılıksal tümdengelimsel-yasacı açıklama denir.
Bu model, tümdengelimsel-yasacı modelin bir
alt modelidir.
Olasılıksal tümdengelimsel-yasacı açıklamada
açıklayanın bileşenleri arasında yer alan yasa-görünümlü önermelerden en az
biri olasılıksal yasa-görünümlü bir önermedir.
Olasılıksal Tümevarımsal-Yasacı Açıklama
Bir yasacı-açıklamada, açıklanan önerme açıklayan-önermenin
bileşenlerinden tümdengelimsel değil de tümevarımsal bir çıkarımla
türetilebilirse, böyle bir açıklama tümevarımsal bir açıklama olur. Bu çeşit açıklamalarda,
açıklayan-önermenin bileşenleri arasında en az bir olasılıksal yasa-görünümlü
önerme bulunduğundan bu açıklamalara olasılıksal tümevarımsal-yasacı açıklama
denir.
Olasılıksal tümevarımsal-yasacı açıklama,
olasılıksal tümevarımsal-öndeyi ile yapısal olarak özdeştir.
Genel olarak herhangi bir geçerli çıkarımın
monotonik olması, bu çıkarımın öncüllerine ne kadar çok sayıda yeni öncül
eklesek de, çıkarımın geçersiz kılınamaması, yani geçerliliğini koruması
demektir. Bütün tümdengelimsel çıkarımlar monotonik olmasına karşın, tümevarımsal
çıkarımlar monotonik-olmayan çıkarımlardır.
BİRLEŞTİRİCİ AÇIKLAMA MODELLERİ
Birleştirici açıklama modelinde, açıklanan
olgu pek çok sayıda başka açıklanan-olgularla birlikte açıklanır.
Birleştirici açıklama modelinin iki biçimi
vardır. Friedman’ın ortaya koyduğu birinci açıklama modelinde, açıklamanın
birleştirici gücü, açıklayan-olguların sayısının az olmasına dayanır.
Kitcher’in ortaya koyduğu birleştirici açıklama modelinde açıklamanın birleştirici
gücü, çok sayıda açıklanan-olguyu birlikte açıklamak amacıyla kullanılan çıkarımların
tiplerinin az olmasına dayanır.
Friedman’ın Birleştirici Açıklama Modeli
Yalnız düzenlilikler açıklanır, yalın olgular
açıklanmaz.
Örneğin Boyle-Mariotte yasası Friedman’ın
birleştirici modelinde; tek başına değil de, Charles yasası ve Gay-Lussac yasası
gibi klasik termodinamik yasalar ile birlikte açıklanır.
Friedman’ın birleştirici açıklama modelinin
başarılı olabilmesi için, açıklayanönermenin bileşen sayısı, açıklanan-önermelerin
sayısından çok küçük olmalıdır.
Kitcher’in Birleştirici Açıklama Modeli
Kitcher’in birleştirici açıklama modeli,
hem düzenlilikler ile yasaların hem de olguların açıklanmasına yönelik olup, açıklamaların
birleştirici gücü bu açıklamaların dayandığı çıkarım tiplerinin sayısının azlığı
ve bu az sayıda çıkarım tipine ait çıkarımların toplam sonuçlarının sayısının
büyük olması ile tanımlanır.
“Çıkarım tipi” kavramı, ilgili bilim
insanları topluluğunun belli bir zamanda kabul ettikleri K önermeler kümesi ve
bu kümenin öğelerinden oluşan çıkarımlara ilişkindir.
Genel olarak bir bilimsel önermede geçen
belirlenmiş (niteliksel veya niceliksel) özellikler gösteren terimler yerine
simgeler koymak yoluyla önerme bir şematik önermeye çevrilir. Bilimsel
önermeler dizisinden oluşan bir çıkarım da aynı biçimde bir çıkarım şemasına
dönüşür. Tersine şematik önerme ile şematik çıkarımda geçen simgeler yerine bu
simgelere uyan belirlenmiş özellikler gösteren terimler koyarak önermeler ile çıkarımlar
elde edilir.
PRAGMATİK AÇIKLAMA MODELİ
Bas van Fraassen (1941 -) tarafından ortaya konulmuştur.
“Niye A?” biçimindeki açıklamaya yol açan
soruyu yanıtlamayı amaçlayan pragmatik açıklama modelinde, bu sorunun yanıtı
kullanım bağlamınca belirlenen olanaklı-yanıtlar arasında yer alır. Nitekim işlemin pragmatik olması kullanım bağlamınca
belirlenmesi demektir.
Van Fraassen’in pragmatik açıklama
modelinde her bilimsel açıklama şu öğelerden oluşur:
1) “Niye A?” biçimindeki niye-sorusu.
2) “Niye A?” sorusunun (K, A, R) biçimindeki bağlamı. Burada K, niye-sorusunu soran kişinin
bilgilerini ifade eden kabul-edilen önermeler kümesidir. A, niyesorusunun ilgi-konusunu
belirleyen alternatif açıklanan-önermeler kümesidir. R, olanaklı açıklayan- önermeleri belirleyen bağıntıdır. “B”
önermesinin A’ya göre bir olanaklı-açıklayan önerme olması, “B” önermesi ile
(“A”, A) sıralı-ikilisi arasında R bağıntısının bulunması
demektir.
NEDENSEL-DÜZENEKSEL AÇIKLAMA MODELİ
Nedensel-düzeneksel açıklama modelinde, bilimsel
açıklama çıkarıma değil, açıklanan-olgunun gerçekleşmesine yol açan nedensel
süreçler ve nedensel etkilemelere dayanır.
Bilimsel Teorilerin Yapısı
Bir teori bilimsel yasalardan oluşur.
Eğer yasa-görünümlü önermenin mantıksal-olmayan
tüm terimleri gözlem terimi ise, bu önerme bir deneysel yasayı, teorik terim
ise, bir teorik yasayı dile getirir.
Teorilerin sözdizimsel yaklaşımı olarak adlandırılan
deneysel yasada, bir teori, teorik postulatlarla (aksiyomlarla), bu
postulatlarda geçen teorik terimler ile gözlem terimleri arasındaki bağlantıyı
kuran bağlantı postulatlarından oluşur. Bağlantı postulatlarında hem teorik
terimler hem de gözlem terimleri geçer. Böylelikle teorik postulatlar ile bağlantı
postulatlarından yalın olguları ya da düzenlilikleri dile getiren gözlem
önermeleri türetilebilir. Böylece teori açıklama yapar ya da öndeyide bulunur.
Teorilerin anlambilimsel yaklaşımı olarak
adlandırılan teorik yasada ise, sözü geçen postulatların (aksiyomların) yanı sıra
gerçek bir nesne dizgesini ve/veya özelliklerini temsil eden model denilen matematiksel
yapılar bulunur ve teorinin doğruluğu bu modellere dayanır.
BİLİMSEL YASALAR
Gözlem Terimleri ve Deneysel Yasalar
Evrenin her yerinde her zaman geçerli olan
düzenliliklere yasa, yasaları dile getirebilecek
nitelikte önermelere de yasa-görünümlü önerme
denilir.
Belli bir bilim dalının konusuna giren
yasalar bir bilimsel teori, kısaca teori,
çerçevesinde dizgeleştirilir.
Gözlem önermelerinde geçip gözlemlenebilir
bir nesne dizgesini, olayı ya da özelliği gösteren terime gözlem terimi denir.
“Basınç” (p),
“hacim” (V) ve “sıcaklık” (T) terimleri birer gözlem terimidir.
Gözlemlenebilir nesne dizgelerine makro-nesne dizgesi, bunların özelliklerine de makro-özellik denir. Buna göre bir gaz kitlesi bir makro-nesne
dizgesi, basıncı, hacmi ve mutlak sıcaklığı makro-özelliklerdir.
Teorik Terimler ve Teorik Yasalar
Hiçbir gözlem aygıtıyla ilkece saptanamayan
bir özellik bilimsel bir özellik olamaz.
Teorik terimler, bir teorinin ilişkin olduğu gözlemlenemezleri gösteren terimler
demektir. Bir teorik önerme, içinde geçen mantıksal-olmayan
terimlerinin tümü teorik terim olan önerme olup, bu önermelerin dile getirdiği yasalara
teorik yasa denir.
Yasa-Görünümlü Önermeler
Bilim diline ait yasa görünümlü önermeler, bilim
insanlarının bilgisine eriştikleri yasaları dile getirir. Her yasa evrendeki bir
düzenlilik olup, tersine, her düzenlilik bir yasa değildir.
Her yasa-görünümlü önerme (ister doğru
ister yanlış olsun) tümel-koşullu önerme biçimindedir.
BİLİMSEL TEORİLER
Her bilimsel teori, kısaca teori, aksiyom
veya postulat olarak adlandırılan yasa-görünümlü önermeler içerir. Teorinin
aksiyomları, doğru olduklarında, ilgili bilim dalının temel yasalarını ifade
ederler.
Bilim felsefecileri teorilere yapıları bakımından
biri sözdizimsel (sentaktik) öbürü anlambilimsel (semantik) olmak üzere iki
farklı biçimde yaklaşmışlardır. Sözdizimsel yaklaşımda her teori aksiyomlar
(postulatlar) ile onlardan türetilebilen önermelerden oluşan aksiyomlaştırılmış
dizgeden başka bir şey değildir. Anlambilimsel yaklaşımda ise her teori
aksiyomlar ile onlardan türetilebilen önermelerin yanı sıra teorinin konusu
olan nesne dizgeleri ile bunların özelliklerini temsil eden model denilen matematiksel
yapılar içerir.
Bilimsel Teorilerin Sözdizimsel Yaklaşımı
XX. yüzyılın ilk yarısında mantıkçı
empirist bilim felsefecileri tarafından geliştirilmiştir. Olayları ve olguları,
gözlemlenebilir ve gözlemlenemez olmak üzere iki kategoriye ayırıp yalnız
gözlemlenebilir kategorisine ait şeylerin varolduğunu ileri sürmüşlerdir.
Gözlemlenebilirleri gösteren terimler gözlem terimidir. Öte yandan bilimde sözü edilen
“molekül”, “atom” “elektron”, “proton”, “nötron” gibi en azından dolaysız
olarak gözlemlenebilirleri göstermeyen terimler de teorik
terimlerdir.
Teorik terimler ile gözlem terimleri arasında
kurulan bağlantılar, teorik terimlerin kısmen yorumlanmasını sağlar. Söz konusu
bağlantılar, bağlantı postulatları aracılığıyla olur. Bağlantı
postulatları, içinde hem teorik terimler hem de gözlem terimleri geçen
önermelerdir.
Teorik terimlerin, bağlantı postulatlarına
dayanarak kısmen yorumlanması, o terimleri tam anlamlı değil de kısmen anlamlı
kılar.
Teorinin dili, teorinin terimleri ile bu terimlerden oluşan önermeleri
kapsar. Teorinin terimleri, mantıksal terimler ile mantıksal-olmayan terimlere
ayrılır. Mantıksal terimler, bir yandan “değil”, “ve”, “veya”, “ise”, “bütün”,
“bazı” gibi temel mantık değişmezlerini, öbür yandan teoride kullanılması
gereken tüm matematiksel terimleri kapsar. Mantıksal-olmayan terimler, daha
önce belirtildiği gibi gözlem terimleri ile teorik terimlere ayrılır.
Gözlem Terimleri
Bir teorinin gözlem terimleri gözleme konu
edilen cisim veya kitleyi ifade eden tekil terimlerle sırasıyla basınç, hacim
ve mutlak sıcaklığı gösteren P, V, T gibi fonksiyon terimleridir.
Teorik Terimler
Teorik terimler tekil ve genel olmak üzere
ikiye ayrılır.
Tekil teorik terimler tek tek gaz moleküllerinden
söz eden tekil terimler ve çok sayıda gaz moleküllerinden oluşan molekül topluluklarından
söz eden tekil terimlerdir.
Genel teorik terimler de ikiye ayrılır.
Bunlar: bir yandan “molekül”, “gaz molekülü”, “tek-atomlu gaz molekülü”,
“helyum gazı molekülü” gibi terimler gözlemlenemez nesne dizgesi türlerinden
söz eden teorik terimlerdir. Öbür yandan nicelik terimleri, gözlemlenemez
tek-atomlu gaz moleküllerinin niceliksel özelliklerini gösterdiğinden, teorik
terimlerdir
Bir teorinin teorik
postulatları, o teorinin diline ait teorik önermeler olup, diğer teorik
önermelerden türetilemez. Öte yandan bu diğer teorik önermeler, teorik postulatlardan
tümdengelimsel çıkarımla türetilebilir.
Bağlantı postulatlarına, içlerinde hem teorik terimler hem de gözlem terimleri geçtiğinden,
karma teorik önermeler diyebiliriz. Öte yandan
teorik postulatlarda yalnız teorik terimler geçtiğinden, bunlara da salt teorik önermeler diyebiliriz.
Teorinin teorik postulatları ile bağlantı
postulatları bir arada teorinin postulatlarını veya başka bir deyişle teorinin
aksiyomlarını oluşturur.
Teorilerin Anlambilimsel Yaklaşımı
Model, gerçek (yani evrende varolan) bir nesne dizgesini ve/veya
özelliklerini temsil eden maddesel ya da matematiksel bir nesnedir.
Anlambilimsel denilen teori yaklaşımında
her teori, aksiyomlaştırılmış önermeler dizgesinin yanı sıra modeller kümesi
ile hedef uygulamaları kümesini kapsar.
İdeal gaz kitlelerini temsil eden modelleri
tanımlamak için, önce (geçmişte, şimdiki
zamanda veya gelecekte) varolan tüm ideal gaz kitlelerini sıralayarak her birine
belli bir sıra sayısı verilir. Buna göre a gaz kitlesinin sıra sayısını āile gösteriyoruz.
ā sayısının a ideal gaz kitlesini temsil ettiğini söyleyeceğiz.
Teorinin hedef uygulamaları, teoriyi
benimseyen bilim insanlarının bu teori ile uyumlu olmasını bekledikleri nesne
dizgeleridir. Herhangi bir teorinin hedef uygulamaları kümesi bu teorinin bir
modeli tarafından temsil edilebilirse, teori doğru olur.
Bilimsel Hipotezlerin Pekiştirilmesi
SALT TÜMEVARIMCI GÖRÜŞ
Francis
Bacon (1561 - 1626) tarafından ortaya
atılan bu görüşte tümevarım, doğruya erişmenin tek geçerli yöntemidir.
Bu görüşte bilimsel yöntem üç aşamadan oluşur:
1) Gözlem ve/veya deney yoluyla ilgili
bilim dalının konusuna giren yalın olguların bilgisi türetilir. Bu bilgiler,
yapılan gözlem ve/veya deneylerle doğrulanmış gözlem önermeleri ile ifade
edilir.
2) Gözlem ve/veya deneyle doğrulanmış sonlu
sayıda gözlem önermesinden tümevarımsal çıkarımla bir tümel-koşullu önerme
türetilir. Böyle bir önermeye tümevarımsal genelleme
önermesi de denir.
Salt tümevarımcı görüşe yönelik
eleştiriler:
1. Tümevarımsal genelleme önermesinin yanlışlanabileceği
göz ardı edilir.
2. Bilimsel yöntemde tümevarımın yanı sıra
tümdengelime de gereksinim olduğu göz ardı edilir.
3. Tümevarımsal genelleme önermesi bilimsel
açıklama için kullanılamaz. Çünkü nedenlere cevap veremez.
HİPOTEZ-PEKİŞTİRMESİ GÖRÜŞLERİ
Bu görüşlerde bilimsel yöntem hem
tümdengelimsel hem tümevarımsal çıkarım biçimlerini hem de hipotez kurmayı
içerir.
Sınanan hipotez pekiştirilirse kalıcı
olarak kabul edilir; ama çürütülürse ret edilir. Pekiştirilmiş
hipotezlere yasa denilir.
Örnekleme Yoluyla Pekiştirme Yöntemleri
Nicod Yöntemi
Hipotezin olumlu örneklemesinin ve olumsuz
örneklemesinin ne olduğu belirtilir:
∀ x(Fx
⇒ Gx) önermesi için:
Fx ∧ Gx olumlu örnekleme;
Fx ∧ ~Gx olumsuz örneklemedir.
Hempel Yöntemi
Hempel, Nicod yöntemini her türlü hipoteze uygulanabilecek
bir şekilde genelleştirmiştir. Bu yöntem niceleme mantığı
diline ait bir önermenin belli bir evrende açılımı kavramına dayanır.
∀ xBx biçimindeki her bileşenin
yerine Ba1 ∧ ... ∧ Ban konulur.
Ǝ
xBx biçimindeki her bileşenin yerine Ba1 ∨ ... ∨ Ban
konulur.
Buna göre sınanan hipotezin yeterli sayıda
ögesi olan U gibi bir sonlu evrendeki açılımı, doğrulanmış gözlem
önermelerinden tümdengelimli geçerli bir çıkarımla türetilebilirse hipotez
Hempel yöntemince pekiştirilmiş sayılır.
Nicod ile Hempel Yönteminin Karşılaştığı
Güçlükler
Kuzgun
Paradoksu
Herhangi bir pekiştirme kuramı, eşdeğerlik
koşulu olarak adlandırılan, sezgisel olarak kabul edilmesi gereken koşulu
yerine getirmelidir. Ancak bu kabul edilemez.
Çünkü sembolik dilde birbirine eşdeğer olan önermeler, gerçek hayatla
sınandıklarında, içerikleri bu koşulu her zaman sağlayamaz.
Sonsuz
Öğeli Evren Sorunu
Öğle bazı önermeler vardır ki, ancak sonsuz
öğeli bir evrende doğru olup, sonlu bir evrende tutarsızdır; yani tüm
yorumlamalarda yanlıştır.
Teorik
Hipotezler Sorunu
Eğer bir hipotezde geçen mantıksal-olmayan
terimlerin hepsi teorik ise, o hipotez teorik hipotezdir. Teorik
hipotezler-hipotezin mantıksal biçiminden kaynaklanan bazı özel ve ilginç olmayan
durumlar dışında-Hempel yöntemince pekiştirilemez.
Glymour’un Kendi-kendini Pekiştirme Yöntemi
Glymour’un ortaya koyduğu kendi-kendini
pekiştirme yönteminde, deneysel hipotezlerin yanı sıra, Hempel yönteminden
farklı olarak, teorik hipotezlerin de örnekleme yoluyla pekiştirilebileceği, böylelikle,
hipotezlitümdengelimsel pekiştirme yönteminin tersine, bu hipotezlerin bütüncül
olarak değil, tek tek sınanabileceği ileri sürülmektedir.
Christensen’in Karşı-Örnekleri
Christensen’in karşı-örnekleri her iki
beklentinin, yani (1) ile (2)’nin, her zaman yerine gelmediğini ortaya
koymaktadır.
Hipotezli-Tümdengelimsel Pekiştirme Yöntemi
Hipotezli-Tümdengelimsel Pekiştirme
Yöntemi’nde, pekiştirilecek hipotez ile önceden doğrulanmış gözlem
önermelerinden yeni gözlem önermeleri türetilir. Türetilmiş gözlem önermeleri
de (sınamaya-değer bulunup) gözlem ve/veya deneyle sınanırlar. Eğer bu
türetilmiş gözlem önermeleri doğrulanırsa hipotez pekiştirilmiş olur. Ama eğer
bazı türetilmiş gözlem önermeleri yanlışlanırsa hipotez çürütülmüş (üstelik
yanlışlanmış) olur.
Hipotezli-Tümdengelimsel
Pekiştirme Yönteminin Karşılaştığı Güçlükler
Kuzgun Paradoksu
Alternatif Hipotezler Sorunu
Duhem-Quine Sorunu
Bayesci (Olasılıkçı) Pekiştirme Yöntemi
Bayesci (Olasılıkçı) görüşte bir hipotezin
pekiştirilmesi, sınama sonrası-olasılık derecesinin sınama-öncesi olasılık
derecesinden büyük olması, hipotezin çürütülmesi ise, sınama sonrası-olasılık
derecesinin sınama-öncesi olasılık derecesinden küçük olması demektir.
SALT TÜMDENGELİMCİ-HİPOTEZ-YANLIŞLAMACI GÖRÜŞ
Karl
R. Popper (1902 - 1994)’in öncülüğünü
yaptığı Salt Tümdengelimci-Hipotez-
Yanlışlamacı (kısaca Tümdengelimci-Yanlışlamacı)
görüşte tümevarımsal çıkarım yoktur, tek geçerli çıkarım biçimi tümdengelimsel
çıkarımdır. Bunun nedeni, Popper’e göre, biçimi tümel-koşullu, yani ∀
x (Fx ⇒ Gx),
ya da daha genel olarak tümel-genelleme, yani ∀ x Ax, olan H gibi bir hipoteze (mantıksal doğru olmadıkça) 0
dışında hiçbir pekiştirme derecesi veremeyeceğimizdir.
Hipotezli-Tümdengelimsel Pekiştirme
yönteminde, hipotezler, gözlem önermelerine dayanarak tümevarımsal çıkarımla
pekiştirilebilirler, tümdengelimsel çıkarımla da çürütülebilirler.
Popper’e dayanan Tümdengelimci-Yanlışlamacı
görüşte ise, pekiştirme olanaksız olduğundan, hipotezler gözlem önermelerine
dayanarak tümevarımsal çıkarımla pekiştirilemezler ama tümdengelimsel çıkarımla
yanlışlanabilirler.
Bilim insanlarının yükümlülüğü, serbestçe
kabul ettikleri hipotezleri tek tek sınayarak yanlışlananları ret etmek ve
böylece uzun sürede yanlışlanmayan hipotezleri kabul edip her türlü bilimsel
çalışmada kullanmaktır. Bu türlü hipotezlere Popper dayanıklı
(corroborated) hipotezler der.
HİPOTEZ-BULUŞU GÖRÜŞÜ
Charles
S. Pierce (1839 - 1914) tarafından
geliştirilmiş olan Hipotez-Buluşu görüşünde, hipotezler bilim insanlarının salt
hayal gücünün ürünü olarak kabul edilmezler. Hipotezler bilim insanlarının
önceden doğruladıkları gözlem önermelerine dayanarak tümdengelimsel olmayan bir
çıkarımla türetilir. Eğer tümdengelimsel olmayan bütün çıkarımları tümevarımsal
olarak nitelersek, Hipotez-Buluşu görüşündeki çıkarımın tümevarımsal olduğu
söylenebilir.
Hipotez-Buluşu görüşünün genel biçimi:
1) E, gözlemlenmiş olan şaşırtıcı olguyu
dile getiren önermedir.
2) Eğer H hipotezi doğru olsaydı, E’yi açıklamış
olurdu.
3) O halde, H hipotez olarak kabul
edilebilir.
Bu görüşün biçimsel olarak ifadesi:
E
H ⇒ E
Bilimsel Teorilerin Gelişimi
Bilim felsefesinde teorilerin gelişimine
ilişkin birbirine zıt iki görüş vardır. Bunlar birikimsel gelişim görüşleri ile
devrimsel gelişim görüşleridir.
Birikimsel gelişimde yeni teori eski olanın
geliştirilmiş biçimidir.
Devrimsel gelişimde yeni teori eskiyi
reddeder.
Ernest
Nagel’in İndirgemeci Gelişim Görüşü
İndirgemeci gelişim görüşü; bir teorinin
yerine geçen yeni teorinin birinciden daha gelişmiş olması, birinci teorinin
ikinci teoriye indirgenmesi başka bir deyişle ikinci teorinin birinci teoriyi
indirgemesi demektir.
İndirgemede gerekli ve yeterli üç koşul
vardır:
Biçimsel
Koşullar
Koşul 1: İndirgenen teorinin postulatlarında
geçen her terim, indirgeyen teorinin postulatlarında geçmelidir.
Koşul 2: İndirgenen teorinin her postulatı,
indirgeyen teorinin postulatlarından tümdengelimsel çıkarımla
türetilebilmelidir.
Koşul 3: İndirgeyen teori pekiştirilmiş bir
teori olmalıdır.
İndirgemeci gelişimde genel olarak,
indirgeyen teori, indirgenen teoriyi açıklar.
Lakatos’un
Bilimsel Araştırma Programlarına Dayalı Gelişim Görüşü
Bir bilim dalında ortaya atılmış teorileri
ele alan Lakatos, gelişen teori dizisi ve yozlaşan teori dizisi ayrımını yapar.
Gelişen
Teori Dizilerinin Yapısı
Lakatos’un görüşüne göre bir teori dizisine
ait her teorinin postulatlar kümesi, temel hipotezler kümesinin birleşimidir.
Dizideki tüm teorilere ortak olan hipotezler kümesine teori dizisinin katı
çekirdeği, dizideki her teorinin yardımcı hipotezler kümesine de o teoriye
özgü koruyucu kuşak denir.
Hem teorik hem de deneysel olarak gelişen
teori dizisine gelişen teori dizisi denir.
Anomali
Bir teori ile gözlem ve/veya deney
arasındaki aykırılığa anomali denir.
Bilimsel
Araştırma Programlarının Yordamı
Bilimsel araştırma programı, teori
dizisinin katı çekirdeği ile yordam denilen yöntemsel kurallardan oluşur.
Yordamı oluşturan kurallar kesin değil
yönlendiricidir.
Yordam, negatif ve pozitif kategorilerine
ayrılır. Negatif yordam, teori dizisinin katı çekirdeğini korumayı amaçlar.
Pozitif yordam ise koruyucu kuşakların ortaya konulmasını sağlayan yöntemleri
içerir.
Kuhn’un
Bilimsel Paradigma Değişikliğine Dayalı Devrimsel Gelişim Görüşü
Bilimsel
Paradigma
Kuhn’un ortaya koyduğu disipliner matriks
kavramı Lakatos’un bilimsel araştırma programları kavramına benzer.
Aralarındaki fark, bilimsel paradigmanın dolaysız olarak teoriyi değil de,
teoriyi kabul eden bilim insanları topluluğunu yönlendirmesidir.
Disipliner Matriks: Bu bilimsel paradigma kavramı, sembolik genellemeler,
metafizik ilkeler, modeller, bilimsel değerler ve örnek problem çözümlerini
içerir.
Lakatos’un bilimsel araştırma programı tek
bir teoriyi değil de bir dizi teoriyi yönlendirir. Belli bir dizi teorinin
ortak paydası konumundaki teoriyi katı çekirdek olarak adlandıran Lakatos’un
bilimsel araştırma programı aynı teorinin farklı zamanlardaki evrimini ortaya
koyar niteliktedir.
Bilimsel paradigmalar şu bileşenlerden
oluşur:
a)
Sembolik Genelleme: Tümel-koşullu
önermeler ya da denklemler biçiminde sembolleştirilmiş veya buna elverişli
önermelerdir.
Sembolik genellemeler, bilimsel araştırma
programının katı çekirdeği ile koruyucu kuşaklarının karşılığıdır. Örneğin
klasik mekaniğe dayalı kinetik gaz anlayışı bir bilimsel paradigmadır.
b)
Metafizik İlkeler ve Modeller:
Klasik kinetik gaz paradigmasında moleküllerin varlığı ilkesi bir metafizik
ilkedir. Bunun gibi, tek-atomlu gaz kütlesini oluşturan molekül topluluğunu,
birbiriyle çarpışan bilardo topu topluluğuna benzetmek de bir model kabul
edilir.
c)
Bilimsel Değerler: Alternatif teoriler
arasında hangisinin daha gelişmiş olduğunu belirten ölçütlerdir. Başlıca
bilimsel değerler; dakiklik, tutarlılık, kapsamlılık, yalınlık ve
verimliliktir.
1-
Dakiklik: teoriye dayanarak ortaya
atılan tezler ile gözlem ve deney sonuçları arasındaki tutarlılık ve uyuma
işaret eder.
2-
Tutarlılık: teorinin önermeleri arasında
çelişki bulunmamasıdır.
3-
Kapsamlılık: Yeni bir teoriden yeni olgular
türetilebilmelidir.
4-
Yalınlık: Yeni teori birbiriyle
ilişkisiz görünen karmaşık olgular arasında yalın bir düzen ortaya koymalıdır.
5- Verimlilik: yeni teori, bilim insanlarına yeni problem ve araştırma
alanları sağlamalıdır.
Bu saydığımız değerleri bilim insanlarının
alternatif teoriler arasında seçim yaparken dikkate aldıkları halde son karar
yine de bilim çevrelerinin takdirindedir.
Bilimsel paradigmanın son basamağını,
paradigmanın içerdiği teoriye dayanarak elde edilmiş problem çözümleri oluşturur.
Olağan
Bilim Dönemi
Belli bir paradigmanın içerdiği teori belli
bir zaman boyunca bilim çevrelerince başarılı bir şekilde kullanılır ve
bilimsel gelişmeler gözlenir. Söz konusu dönem olağan
bilim dönemi diye adlandırılır. Bu dönem boyunca söz konusu paradigma
rakipsiz durumdadır.
Olağan
Bilim Problemleri
a) Olgu
Toplama Problemleri: İlgili nesne
dizgelerinin doğasını belirten özelliklerin gözlem ve deneyle saptanmasıdır.
b)
Teori Sınama Problemleri: Belli bir teoriye
dayanarak türetilen bir olgu veya önerme ilgili teoriyi pekiştirir. Bunun gibi
belli bir teoriye dayanan önermeler teori sınama problemlerinin içeriğini
oluşturur.
c)
Teori Geliştirme Problemleri:
Deneysel ve teorik olmak üzere iki kategoriye ayrılır.
1- Deneysel Teori Geliştirme Problemleri:
Teoride geçen sabitlerin değerlerinin deneysel olarak ölçülmesi ve teoriye
ilişkin deneysel yasaların deneye dayanarak ortaya konulması şeklinde ele
alınırlar.
2- Teorik Teori Geliştirme Problemleri:
Olağan bilim döneminin başında kabul edilen sembolik genellemeler teorinin
uygulamaları için yeterince uygun olmazlar. Söz konusu genellemeler olağan
bilim döneminin ileri aşamalarında daha elverişli ve eşdeğer farklı sembolik
genellemelerle ifade edilirler.
Anomaliler,
Bunalım Dönemi ve Bilimsel Devrim
Bilimsel paradigmanın içeriği olağan bilim
döneminde er ya da geç anomalilerle karşılaşır. Anomalinin ortaya çıkması
durumunda üç olasılık söz konusudur;
a) Bilimsel paradigma kısmen değiştirilerek
anomali giderilir. b) Bilimsel paradigma hiçbir değişime uğramayıp ileri bir
tarihte anomalinin giderilmesi umut edilir. c) Bilimsel paradigma ret edilip,
bilimsel devrimle yerine geçen bilimsel paradigmada anomali giderilir.
1-
Giderilebilen Anomali
Yeni ve beklenmeyen bir olgu söz konusudur.
Bu yeni olgu kimi zaman yeni bir maddenin bulunuşuna ilişkindir. Bu paradigma
değişikliğinin yıkıcı yönü teorinin bazı yardımcı hipotezlerinin yadsınmasına
yol açmasıdır. Yapıcı yönü ise, olağan bilim döneminde olağandışı etkinliğe
sebep olması ve böylece gelişim süreci üretmesidir.
2-
Giderilemez Anomali
A olgusunun B teorisi için giderilemez
anomali olması, A önermesi ile B’nin temel hipotezlerinin bir arada
tutarsız/çelişkili olmasından dolayıdır. Olağan bilim döneminde bu tip
anomaliler göz ardı edilirler. İlerleyen dönemde anomalinin artması sonucunda
dikkate alınırlar. Zira anomali durumunda bilimsel ilerleme durma noktasına
gelebilir. Bilimsel gelişmelerin tıkanma noktasına gelmesi bunalım dönemi
olarak adlandırılır. Bunalım dönemlerinde anomaliler ad hoc önermelerle
giderilmeye çalışılır.
Bunalım dönemi teori aşamaları dizisinin
yozlaştığı dönemdir. Ad hoc hipotezlerin ortaya atılması bunun bir
göstergesidir.
Lakatos’un deyimiyle teorinin katı
çekirdeğini oluşturan temel hipotezler bunalım dönemlerinde de bilim
çevrelerince korunurlar. Pek az bilim insanı katı çekirdeği bile farklı olan
yeni teoriler ortaya atarlar. Bunlardan biri ileride bilimsel devrim sonucunda
kabul görüp eski teorinin yerini alır.
3-
Anomalilerin Bilimsel Devrim Yoluyla Giderilmesi
Bilimsel devrim (Lakatos’un deyimiyle bilimsel araştırma programı) aynı
bilim dalındaki eski bilimsel araştırma programı yerine, katı çekirdeği
eskisiyle bağdaşmayan yeni bir araştırma programının kabul edilmesidir.
Yeni bir olgunun bulunuşu, sınırlı olan yapıcı/yıkıcı
paradigma değişimine yol açar.
Yeni bir teorinin icadı ise sınırsız olan
bir paradigma değişikliğine yol açar. Diğer bir deyişle, bilimsel devrime yol
açar.
Buluş yeni bir olguya, icat ise yeni bir
teoriye ilişkindir.
Kuhn, bilimsel devrimin başka bir deyişle
devrimsel gelişim sürecinin özelliklerini üç kategoriyle belirtmiştir;
a) Devrimsel gelişim bütünseldir.
Azar azar gerçekleşmez. Tutarsızlığa düşmemek için birbiriyle bağlantılı olan
birçok değişiklik eşzamanlı olarak gerçekleştirilmelidir.
b) Devrimsel gelişimin birincisi ile
bağlantılı olan ikinci bir özelliği, bilimsel terimlerde anlam değişimine
yol açmasıdır. Anlamı belirleyen yasadır.
c) Daha genel olarak, devrimsel gelişim,
bilim dilinde “devrimsel” denilebilen bir anlam değişimine yol açar. Böyle bir
değişim sonucunda bilimsel betimleme ve genellemelerde kullanılan sınışama
kategorileri değişir.
---
Bilim Felsefesi
Editör: İskender
Taşdelen
Anadolu Üniversitesi
Yayını No: 2379
Eskişehir, Ocak 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder