Rönesans
‘Modern Felsefe’ deyimi geniş anlamda
Rönesanstan yirminci yüzyılın ortalarına
kadarki süreyi, spesifik anlamda ise
17.-18. yüzyıl felsefesini ifade eder.
‘Modern’ terimi Latince, ‘modus’ teriminden gelmektedir. ‘Modus’ tarz, kip
anlamlarına gelir. Bu terimden türetilen ‘modo,’
içinde bulunulan zaman ya da son zamanlar anlamına gelmektedir. Yine
bu sözcükten türetilen ‘Mode,’ (Türkçesi moda)
giyimde ve tutumlarda şu an geçerli olan tarz demektir. ‘Modern’ terimi
ise en son tarzlar, yöntemler ya da fikirlerle yapmak, yapmayı sürdürmek anlamındadır
ve sanat, müzik, edebiyat ve dansta belirli çağdaş eğilimlere ve okullara işaret
eder. İkinci anlamı, Ortaçağın bitiminden günümüze dek gelen zaman aralığına
ilişkin olan ya da bu zaman aralığında yer alan şeylere işaret eder. Üçüncü
olarak, bir dilin gelişim sürecinin en son aşamasına göndermede bulunur.
Dördüncü olarak kelimesi kelimesine alındığında, modern zamanda yaşayan bir kişiyi
niteleyebilir.
Rönesansla birlikte tanrısal özne bir tarafa
bırakıldı ve bireysel insan, düşünen ve eyleyen özne olarak tarih sahnesinde yerini
aldı. Bu durum sanatta ve felsefede bir insancılık (hümanizm) akımının doğmasına
yol açtı.
Rönesans’ terimi, ‘yeniden doğuş’ anlamına
gelmektedir. Yeniden doğan/doğması
istenen ise Antik Yunan ve Roma’da egemen olan düşünce ve uygulamalardır.
Hümanizm
‘İnsancılık’ (hümanizm) terimi en genel
anlamıyla insan aklını, etik ve adalet kavramlarını temele alan, batıl inanışları
ve doğaüstü olan her şeyi yadsıyan bir dünya görüşüdür.
Erken
Dönem İtalyan Hümanistleri
Rönesansın bir özelliği de Latin dilinden
ana dillere dönüşte kendini gösterir. Eserlerini İtalyanca kaleme alan Dante (1265-1321) bunun ilk örneğidir.
Floransa’da doğan Dante, Ravena’da sürgünde ölmüştür. Divina Commedia adlı eseriyle
İtalyan dilinin babası sayılır. Eser, Dante’nin cehennemde başlayıp cennette
sona eren yolculuğunu konu edinir. Yolculuğunda hayranı olduğu şair Vergilius
ve sevdiği kadın olan Beatrice ona kılavuzluk eder.
Monarchia adlı eserinde siyasi
görüşlerini ortaya koyar. Eserde evrensel barış ortamının tesis edilmesi için
evrensel monarşiyi gerekli görür. Eserde Papa’ya kıyasla İmparatordan yana
tavır almıştır. Ona göre imparatorun gücünün kaynağı Papa değil direkt olarak
tanrıdır.
Doğaya hayranlık duyan Petrarca (1304-1374) Avrupa’yı dolaşarak ilk turist unvanını
almıştır. Augustinus’a hayranlıkla Secretum adında, diyaloglara dayalı bir eser
kaleme almıştır. De
Vita Solitaria adlı eserinde yalnızlığa ve sessizliğe övgüler düzer.
Felsefi eserlerinde insanın etik yaşamı üzerinde durur. Ruhun özgürlük ve
dirliği onun için mutlulukla eş anlamlıdır. Ruhun dışsal kaygılardan ve
arzulardan arınabilmesi için insanın yalnız kalması, içe dönük bir yaşam
sürmesi gerektiğini söyler.
Boccaccio (1313 - 1371), Antik Yunancadan tercümeler yapmıştır. Decameron
adlı profan öykülerden oluşan eseriyle meşhurdur. Genealogia Deorum Gentilium Libri
adlı eseri, mitoloji araştırmacıları için dört yüz yıl boyunca temel başvuru
kaynağı olmuştur.
Mirandola (1463-1494) İtalya’da Modena yakınındaki Mirandola’da doğdu.
De Hominis
Dignitate (İnsanın Değeri Üzerine Kehanet) adlı yazısı Rönesans
hümanizminin temel metinlerinden biridir. Mirandola,
insanı Tanrı’nın bu dünyadaki benzeri olan onurlu bir varlık olarak görmüş ve
bilgiye ulaşmada sürekli araştırmanın önemini vurgulamıştır.
Erasmus (1466-1536) Rönesansın en ünlü hümanistlerindendir. Yeni
Ahit’in Latince çevirisini yapmıştır. Martin
Luther’in kiliseye karşı yönelttiği eleştirilerin temel noktalarını içtenlikle
paylaşmıştır. Luther bir eylem adamı olarak
davranırken, Erasmus bir düşünür, eleştirmen olarak kalmıştır.
Martin Luther
(1483-1546) Alman bir köylünün oğludur. Hukuk okuduktan sonra papaz olmaya
karar verdi. Papaz olduktan sonra Hristiyan dini içinde reform yapmaya girişti
ve Protestanlık mezhebinin ortaya çıkmasını sağladı. Felsefi bakımdan Ockhamlı
William’dan çok etkilenmiştir. Luther Tanrıyı anlama yolunda ussal güçlüklere
dikkat çekti ve Tanrıya giden yolda imanın zorunluluğuna yer verdi. Dinsel
reform girişiminde akla karşı iman tezinden güç alarak savaşımını sürdürdü. Luther’e
göre, doğruluk, özgürlük ve Hıristiyan yaşam için tek şey zorunludur; o da İsa’nın
İncilidir. Bunun dışında kilisenin istediği ya da zorladığı öteki kalıplaşmış
uygulamaların hiçbirinin değeri yoktur.
Montaigne (1533-1592) hukuk eğitimi almış, Parlamentoda konsil olarak
çalışmıştır. Denemeler
adlı eseriyle felsefeci ve edebiyatçı pek çok insanı etkilemiştir. Eserinde “ne
biliyorum?” sorusu ile yola çıkar ve bu soru ışığında kendi yargılama gücü aracılığıyla
dünyayı sorgulamaya girişir. Onun için kuşkuculuk, insan hayatını olumlayıcı
bir tutumun kaynağıdır.
---
Modern
Felsefe I
Prof. Dr. Sara Çelik
Anadolu Üniversitesi Yayınları, Yayın No:
2588
Haziran 2012, Eskişehir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder