12 Ekim 2017 Perşembe

Rize Sempozyumu - 2006: Necati Demir - Rize ve Yöresinin Tarihi Alt Yapısı (Tarih - Etnik Yapı - Dil - Kültür)

Necati Demir - Rize ve Yöresinin Tarihi Alt Yapısı (Tarih - Etnik Yapı - Dil - Kültür) (s. 394-404)
…Türkler Malazgirt Savaşı’ndan binlerce yıl önce Karadeniz Bölgesi’ne gelmişler ve boydan boya bu coğrafyaya yerleşmişlerdir.
Selçuklu Türklerinden önce Rize’de Türklerin yaşadığının en önemli delili, hiç şüphesiz tarihi kaynaklardır. Arkeolojik kazılarda çıkarılmış buluntular, yer isimleri, taşlar üzerine yazılmış yazılar, Rize ağızlarında yaşayan bazı dil özellikleri ve söz varlığı, mimarlık el ve dokuma sanatları malzemeleri diğer önemli delillerdir.

Tarihi ve Etnik Yapı
Sümerler: Osman Nedim Tuna ses denkliklerinden hareket ederek 165 kelimenin Sümerce ile ortaklığını tespit etmiştir.
Türkiye’de İlk Türk Adı: Hattuşaş’ta bulunan MÖ. 2200’lere ait bir belgede Türkiye’de bulunan Türklerin kralı İlşu Nail’in Anadolu’ya girmek isteyen Akkadlarla savaştığı kaydedilmiştir.
Rize ve yöresinde Turan kavimleri olan Kutlar/Gutlar, Kaslar/Gaslar, Kurlar/Gurlar, Kimmerler Sakalar/İskitler yaşadılar.
Sakalar/İskitler: Sakaların ismi Anabasis’te Skythenler (İskitler) biçiminde geçmektedir. Yaşadıkları bölge (muhtemelen) Bayburt ve çevresidir.
Sakalar MÖ. 12. yüzyıldan sonra Hazar Denizi ile Tanrı dağları arasında geniş bir coğrafyaya hakimdiler. MÖ. 7. yüzyılda Tuna’ya kadar ulaştılar. Tarihleri boyunca zaman zaman Anadolu’ya gelip yerleştiler.
Sakalar 2. yüzyıldan sonra zayıflayıp yıkıldılar. Hunlar ve diğer kavimlerin içerisinde kayboldular. Moğol istilaları yaşanırken varlığını sürdüren Sakalar, kuzeye çekildiler. Bugün Moğolistan’ın kuzeyindeki Yakut Türkleri, Sakaların torunlarıdır. (s. 394)

MÖ. 6. yüzyılda Aiskhylos, Karadeniz kıyılarında Sakalardan söz eder.
MÖ. 2. yüzyılda Polybios, Tarih adlı eserinde Karadeniz kıyılarında Kimmer Boğazı’ndan ve İskit Yaylalarından söz eder.
Trabzon çevresinde Sakalarla ilgili en önemli kalıntı yer isimleridir. Rize’nin güneyinden başlayıp yılan biçiminde doğuya doğru uzanan dağların ismi Silan (Yılan) Dağıdır. Türkiye Türkçesinde kelime başlarında yer alan “y-” seslerinin Yakut Türkçesinde “s-“ ile karşılanması hem Yakut-Saka bağlantısını ortaya koymakta hem de bölgede Sakaların varlığı konusunda bize ipucu vermektedir.
Strobon, Coğrafya adlı eserinde Skydises/İskit Dağı’ndan söz eder. Maçka’nın güneydoğusundaki bu dağ Kolat Dağlarıdır.

Komarlar / Kumarlar: Sakaların bir kolu olarak kabul edilirler.
Pomponius Malea, 1. yüzyılda Karadeniz çevresindeki kavimleri sayarken Khomorae ve Khomanilere de yer verir. Komar / Kumar,  Yunan tarihçileri tarafından da Türk kavimleri arasında sayılır.

Hunlar: MÖ. 220’de kurulan Hun Devleti MÖ. 58’de ikiye bölündü. Yıkılma süreçleri 216 yılına kadar devam etti. Devlet dağıldıktan sonra batıya doğru göç ederek Hazar Denizi kıyılarına vardılar. İki kola ayrılarak batıya göçleri devam etti. Karadeniz’in kuzeyini takip eden göç kolu Avrupa’nın içlerine kadar ilerledi. İkinci göç yolu Kafkasya’dan güneye inerek Anadolu’ya girdi. Hunlar, Pontus ve Kapadokya’yı istila etti. 225 yılında Tatarların Trabzon kalesine girdikleri kayıtlıdır. Sözü edilen Tatarlar Hunlar olmalıdır. Trabzon ve çevresinde kökü “Hun” sözcüğüyle bağlayan bazı yer adlarının Hunlardan kaldığı düşünülmektedir: Hayrat’ın Topraklı köyünün eski adı Hundeztefanos’tur. Sürmene’de Kutlular Kutlular köyünün bir mahallesi Hunzi ismindedir. 1293 (H.) tarihinde Of’a bağlı Hundez isimli bir karye vardı. Pazar’ın Aktaş köyünün eski adı Hunar’dır. Rize’de 3560 m yüksekliğe sahip olan Hunut Dağı. Artvin’de “Hun” köküyle başlayan yer adları pek çoktur. (s. 395)

Bulgarlar: Bulgarların ataları 2. yüzyıldan itibaren Karadeniz kıyılarına gelen Hunlardır. Ogur Bulgarları 463’te Kafkasya’ya geldiler. 530’da Bizans ordularına mağlup olunca bir kısmı Trabzon ve çevresine bir kısmı da Çoruh ve yukarı Fırat bölgesine yerleştirildiler.
Trabzon’un güneyindeki Bulgar Dağı’nın ismi Danişmentname’de geçer.

Sabarlar / Sabirler: 461-465 yıllarında batı Sibirya’da yaşayan bu kavim 5. yüzyılda Kafkasya’nın güneyinde devlet kurdu. Bizans’a karşı savaşarak bir ara Konya’ya kadar ilerlediler. 6. yüzyılda Göktürklerin idaresi altına girdiler. Devletleri yıkıldıktan sonra Karadeniz kıyısında Kür nehrinin güneyine yerleştiler. Bundan sonra Belencer ve Semender adlarında iki kola ayrıldılar.

Hazarlar: 7-10. yüzyıllar arasında Avrupa’nın doğusunda devlet kurdular. Geniş topraklara hükmeden devletin ağırlıklı nüfusunu Onogur (Ogur-Bulgar), Macar ve yönetici olan Hazarlar teşkil ediyordu.
Çamlıhemşin, Of ve Sürmene’nin bazı eski camilerinde ve konaklarında yedi kollu şamdan ve Davut yıldızı motifleri bulunmaktadır. (s. 396)


Macarlar: Bugünkü Macarların ataları Ural’dan Onogurlar ile birlikte göçenlerdir. Geride kalanların ise günümüzdeki Başkırt halkının çoğunluğunu oluşturduğu düşünülmektedir.

Uzlar: Uz, Oğuz kelimesinin bozulmuş, yanlış söylenmiş biçimidir. Uzlar, Volga ötesindeki Oğuzların bir bölümüdür. Gagavuz Türkçesi, Batı Rumeli ağızları ile Trabzon yöresi ağızları ve halk kültürü pek çok bakımdan benzerlik göstermektedir. Trabzon ve çevresindeki bazı yer adlarında “Uz” sözcüğüne rastlanmaktadır.

Karluklar: Üç boydan oluştukları için (Yağma, Çiğil ve Tuhsı/Tohsi) Üç Karluk olarak da bilinirler. 6. yüzyıl başlarında Göktürklerle birlikte yaşıyorlardı. Trabzon ve çevresinde “Karluk” sözcüğüyle anılan yer adları vardır. (s. 397)

Kumanlar: MÖ. 1118-1093 tarihleri arasında Sinop-Batum arasındaki bölgeye hakim olan kumanlar Tokat yakınlarındaki Komana şehrini başkent yapmışlardı. Danişmentname’ye göre deprem ve sel baskınlarına uğrayan şehrin ismi daha sonra Gümenek olmuştur.
12 yüzyılda 40 bin Kuman/Kıpçak ailesi, bugünkü Gürcistan’a gelerek Hıristiyanlığa geçer.
1486-1554 yılları arasında Trabzon ve çevresinde, Torul, Görele, Sürmene ve Yomra’da gayrimüslim Kumanların yaşadığı bilinmektedir. (s. 398)

Peçenekler: Peçenekler, Alparslan’dan çok önce Anadolu’ya gelip yerleşmiş bir Türk boyudur. 1100 yılında Kudüs’e gitmek isteyen Haçlı ordusuna Canik’te bulunan Peçenek komutan Tatis/Tzatis rehberlik etmiştir.
Danişment Gazi, 1105’te Canik’i fethetmeye giderken Aybastı bölgesinde Peçenek ordusu tarafından mağlup edilmiştir.

Dil
Peçenekler Runik yazısını kullanmışlardır. Göktürk alfabesi ile en az üç harfin ortak olduğu açıktır. Suşehri’nin Sarıyar Yaylasında bir taş üzerinde Runik yazıyla yazılmış kelimeler vardır.

Artvin, Rize Trabzon, Erzincan, Bayburt, Kars, Bitlis ve köylerinde altı-sekiz kilo tahıl alan tahtadan yapılmış ölçeğe kot / kut denilmektedir. Kot kelimesinden türeyen “kotar-” bir kaptan diğerine yemek boşaltmak, kotarılmak, kotarma kelimeleri Türkçede yürürlüktedir.
Trabzon ve yöresinde kepçeye; hamur ve çeşitli sıvı yiyecekleri karıştırmada kullanılan dört çatallı değneğe; meyve toplamaya ve balık tutmaya yarayan, ucunda bağlı torba bulunan sırığa kutal, kudal, gıdal, kutali denilmektedir.
Ordu ve Giresun yöresi ağızlarında “uzgurlu,” içten pazarlıklı, çekingen anlamlarına gelmektedir.

Gutlarda ve Gurlarda “gur” bir ölçü birimidir. Sümer kil tabletlerinde de “gur” bir ölçü birimidir. Gur ölçeği “gura” biçiminde Samsun ve köylerinde “toprak çorba çanağı” anlamında günümüzde bile kullanılmaktadır.

Oğuz Türkçesinde ünlü ile başlayan bazı kelimeleri önüne h- / p- sesi getirildiği konusunda iddialar/örnekler bulunmaktadır. Orta ve Doğu Karadeniz ağızlarında ön seste sesli türemesi çok yaygın olarak görülmektedir. (s. 400)

Eski Türkçede kelime başında d- sesi yoktur. Oğuz Türkçesinde t->d- değişmesi çok yaygındır.  Doğu Karadeniz bölgesi ağızlarında d- ile başlaması gereken hemen bütün kelimeler t- ile başlamaktadır. (s. 401)

Rasonyi, 13-15. yüzyılda Kuman Türklerinin kemençeyi kullandıklarını belirtmektedir (Rasonyi, s.144).
Eski Türkçede kemi / keme kelimesi “gemi” anlamına gelir.
Kemençe kelimesinin kökeninde keme / gemi sözcüğünün bulunması iddialı olmamakla beraber düşünülmelidir.

Horan
Karadeniz’in zorlu engebeli coğrafyasını, denizin şiddetli ve hırçın dalgalarını en güzel biçimde horan ortaya koymaktadır. (s. 402)
Hora, horan, horum kelimeleri aynı kökten, or fiilinden türediği anlaşılmaktadır. Bu fiil zaman içinde (…) ön seste h- türemesiyle hor- biçimine gelmiştir.
Fiil daha sonra çeşitli ekler alarak isimleşmiştir. Önce “kesilerek, biçilerek elde edilmiş mısır, ot vb. saplarının düzenli yığını” manası taşırken, benzerlikten dolayı halk oyunlarına ad olmuştur.
Kelime hora, horan / horon, horum biçimine geldiğinde, düzenli bir biçimde yerleşme, yer tutma, yer edinme manalarına gelmektedir.

Serender
Anabasis’te Onbinler, bugünkü Giresun ile Ordu arasında Massagetler’e rastlarlar (Ksenophon, s.215-223).
Ksenophon’un verdiği bilgilere göre Mossynoikler (Massagetler) ağaçların yatay olarak üst üste yığılması suretiyle inşa edilen evlerde oturmaktaydılar.
Serenderler bu mimari tarzının biraz daha düzenlenmiş biçiminden başka bir şey değildir. (s. 403)

Kurt Dede
Trabzon ve çevresinde yapılan derleme çalışmalarında “bölgeye ne zaman, nereden gelip yerleştiniz” sorusuna alınan cevaplarda paydası Kurt Dede/ata olan anlatılar kaydedilmiştir. Bilmedikleri kadar eski zamana atıf yaparak verdikleri “Kurt Dedemiz gelip buralara yerleşti” cevabı Türk kültürüne işaret etmektedir.

Selçuklu öncesi Türk kavimlerine ait yer isimlerine bakıldığında Türkiye’nin en önce Türkleşen bölümü, Doğu Karadeniz ve Amasya çevresi olduğu anlaşılmaktadır. (s. 404)


---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder