Necati Demir - Rize ve Yöresinin Tarihi Alt
Yapısı (Tarih - Etnik Yapı - Dil - Kültür) (s. 394-404)
…Türkler Malazgirt Savaşı’ndan binlerce yıl
önce Karadeniz Bölgesi’ne gelmişler ve boydan boya bu coğrafyaya
yerleşmişlerdir.
Selçuklu Türklerinden önce Rize’de Türklerin
yaşadığının en önemli delili, hiç şüphesiz tarihi kaynaklardır. Arkeolojik
kazılarda çıkarılmış buluntular, yer isimleri, taşlar üzerine yazılmış yazılar,
Rize ağızlarında yaşayan bazı dil özellikleri ve söz varlığı, mimarlık el ve
dokuma sanatları malzemeleri diğer önemli delillerdir.
Tarihi
ve Etnik Yapı
Sümerler: Osman Nedim Tuna ses
denkliklerinden hareket ederek 165 kelimenin Sümerce ile ortaklığını tespit
etmiştir.
Türkiye’de İlk Türk Adı: Hattuşaş’ta bulunan
MÖ. 2200’lere ait bir belgede Türkiye’de bulunan Türklerin kralı İlşu Nail’in
Anadolu’ya girmek isteyen Akkadlarla savaştığı kaydedilmiştir.
Rize ve yöresinde Turan kavimleri olan
Kutlar/Gutlar, Kaslar/Gaslar, Kurlar/Gurlar, Kimmerler Sakalar/İskitler
yaşadılar.
Sakalar/İskitler: Sakaların ismi Anabasis’te
Skythenler (İskitler) biçiminde geçmektedir. Yaşadıkları bölge (muhtemelen)
Bayburt ve çevresidir.
Sakalar MÖ. 12. yüzyıldan sonra Hazar Denizi
ile Tanrı dağları arasında geniş bir coğrafyaya hakimdiler. MÖ. 7. yüzyılda
Tuna’ya kadar ulaştılar. Tarihleri boyunca zaman zaman Anadolu’ya gelip
yerleştiler.
Sakalar 2. yüzyıldan sonra zayıflayıp
yıkıldılar. Hunlar ve diğer kavimlerin içerisinde kayboldular. Moğol istilaları
yaşanırken varlığını sürdüren Sakalar, kuzeye çekildiler. Bugün Moğolistan’ın
kuzeyindeki Yakut Türkleri, Sakaların torunlarıdır. (s. 394)
MÖ. 6. yüzyılda Aiskhylos, Karadeniz
kıyılarında Sakalardan söz eder.
MÖ. 2. yüzyılda Polybios, Tarih adlı
eserinde Karadeniz kıyılarında Kimmer Boğazı’ndan ve İskit Yaylalarından söz
eder.
Trabzon çevresinde Sakalarla ilgili en
önemli kalıntı yer isimleridir. Rize’nin güneyinden başlayıp yılan biçiminde
doğuya doğru uzanan dağların ismi Silan (Yılan) Dağıdır. Türkiye Türkçesinde
kelime başlarında yer alan “y-” seslerinin Yakut Türkçesinde “s-“ ile
karşılanması hem Yakut-Saka bağlantısını ortaya koymakta hem de bölgede
Sakaların varlığı konusunda bize ipucu vermektedir.
Strobon, Coğrafya adlı eserinde
Skydises/İskit Dağı’ndan söz eder. Maçka’nın güneydoğusundaki bu dağ Kolat Dağlarıdır.
Komarlar / Kumarlar: Sakaların bir kolu
olarak kabul edilirler.
Pomponius Malea, 1. yüzyılda Karadeniz
çevresindeki kavimleri sayarken Khomorae ve Khomanilere de yer verir. Komar /
Kumar, Yunan tarihçileri tarafından da
Türk kavimleri arasında sayılır.
Hunlar: MÖ. 220’de kurulan Hun Devleti MÖ.
58’de ikiye bölündü. Yıkılma süreçleri 216 yılına kadar devam etti. Devlet
dağıldıktan sonra batıya doğru göç ederek Hazar Denizi kıyılarına vardılar. İki
kola ayrılarak batıya göçleri devam etti. Karadeniz’in kuzeyini takip eden göç
kolu Avrupa’nın içlerine kadar ilerledi. İkinci göç yolu Kafkasya’dan güneye
inerek Anadolu’ya girdi. Hunlar, Pontus ve Kapadokya’yı istila etti. 225
yılında Tatarların Trabzon kalesine girdikleri kayıtlıdır. Sözü edilen Tatarlar
Hunlar olmalıdır. Trabzon ve çevresinde kökü “Hun” sözcüğüyle bağlayan bazı yer
adlarının Hunlardan kaldığı düşünülmektedir: Hayrat’ın Topraklı köyünün eski
adı Hundeztefanos’tur. Sürmene’de Kutlular Kutlular köyünün bir mahallesi Hunzi
ismindedir. 1293 (H.) tarihinde Of’a bağlı Hundez isimli bir karye vardı. Pazar’ın
Aktaş köyünün eski adı Hunar’dır. Rize’de 3560 m yüksekliğe sahip olan Hunut
Dağı. Artvin’de “Hun” köküyle başlayan yer adları pek çoktur. (s. 395)
Bulgarlar: Bulgarların ataları 2. yüzyıldan
itibaren Karadeniz kıyılarına gelen Hunlardır. Ogur Bulgarları 463’te
Kafkasya’ya geldiler. 530’da Bizans ordularına mağlup olunca bir kısmı Trabzon
ve çevresine bir kısmı da Çoruh ve yukarı Fırat bölgesine yerleştirildiler.
Trabzon’un güneyindeki Bulgar Dağı’nın ismi
Danişmentname’de geçer.
Sabarlar / Sabirler: 461-465 yıllarında batı
Sibirya’da yaşayan bu kavim 5. yüzyılda Kafkasya’nın güneyinde devlet kurdu.
Bizans’a karşı savaşarak bir ara Konya’ya kadar ilerlediler. 6. yüzyılda
Göktürklerin idaresi altına girdiler. Devletleri yıkıldıktan sonra Karadeniz
kıyısında Kür nehrinin güneyine yerleştiler. Bundan sonra Belencer ve Semender
adlarında iki kola ayrıldılar.
Hazarlar: 7-10. yüzyıllar arasında
Avrupa’nın doğusunda devlet kurdular. Geniş topraklara hükmeden devletin
ağırlıklı nüfusunu Onogur (Ogur-Bulgar), Macar ve yönetici olan Hazarlar teşkil
ediyordu.
Çamlıhemşin, Of ve Sürmene’nin bazı eski
camilerinde ve konaklarında yedi kollu şamdan ve Davut yıldızı motifleri
bulunmaktadır. (s. 396)
Macarlar: Bugünkü Macarların ataları
Ural’dan Onogurlar ile birlikte göçenlerdir. Geride kalanların ise günümüzdeki
Başkırt halkının çoğunluğunu oluşturduğu düşünülmektedir.
Uzlar: Uz, Oğuz kelimesinin bozulmuş, yanlış
söylenmiş biçimidir. Uzlar, Volga ötesindeki Oğuzların bir bölümüdür. Gagavuz
Türkçesi, Batı Rumeli ağızları ile Trabzon yöresi ağızları ve halk kültürü pek
çok bakımdan benzerlik göstermektedir. Trabzon ve çevresindeki bazı yer
adlarında “Uz” sözcüğüne rastlanmaktadır.
Karluklar: Üç boydan oluştukları için
(Yağma, Çiğil ve Tuhsı/Tohsi) Üç Karluk olarak da bilinirler. 6. yüzyıl
başlarında Göktürklerle birlikte yaşıyorlardı. Trabzon ve çevresinde “Karluk”
sözcüğüyle anılan yer adları vardır. (s. 397)
Kumanlar: MÖ. 1118-1093 tarihleri arasında
Sinop-Batum arasındaki bölgeye hakim olan kumanlar Tokat yakınlarındaki Komana
şehrini başkent yapmışlardı. Danişmentname’ye göre deprem ve sel baskınlarına
uğrayan şehrin ismi daha sonra Gümenek olmuştur.
12 yüzyılda 40 bin Kuman/Kıpçak ailesi, bugünkü
Gürcistan’a gelerek Hıristiyanlığa geçer.
1486-1554 yılları arasında Trabzon ve
çevresinde, Torul, Görele, Sürmene ve Yomra’da gayrimüslim Kumanların yaşadığı
bilinmektedir. (s. 398)
Peçenekler: Peçenekler, Alparslan’dan çok
önce Anadolu’ya gelip yerleşmiş bir Türk boyudur. 1100 yılında Kudüs’e gitmek
isteyen Haçlı ordusuna Canik’te bulunan Peçenek komutan Tatis/Tzatis rehberlik
etmiştir.
Danişment Gazi, 1105’te Canik’i fethetmeye
giderken Aybastı bölgesinde Peçenek ordusu tarafından mağlup edilmiştir.
Dil
Peçenekler Runik yazısını kullanmışlardır.
Göktürk alfabesi ile en az üç harfin ortak olduğu açıktır. Suşehri’nin Sarıyar
Yaylasında bir taş üzerinde Runik yazıyla yazılmış kelimeler vardır.
Artvin, Rize Trabzon, Erzincan, Bayburt,
Kars, Bitlis ve köylerinde altı-sekiz kilo tahıl alan tahtadan yapılmış ölçeğe
kot / kut denilmektedir. Kot kelimesinden türeyen “kotar-” bir kaptan diğerine
yemek boşaltmak, kotarılmak, kotarma kelimeleri Türkçede yürürlüktedir.
Trabzon ve yöresinde kepçeye; hamur ve
çeşitli sıvı yiyecekleri karıştırmada kullanılan dört çatallı değneğe; meyve
toplamaya ve balık tutmaya yarayan, ucunda bağlı torba bulunan sırığa kutal,
kudal, gıdal, kutali denilmektedir.
Ordu ve Giresun yöresi ağızlarında
“uzgurlu,” içten pazarlıklı, çekingen anlamlarına gelmektedir.
Gutlarda ve Gurlarda “gur” bir ölçü
birimidir. Sümer kil tabletlerinde de “gur” bir ölçü birimidir. Gur ölçeği
“gura” biçiminde Samsun ve köylerinde “toprak çorba çanağı” anlamında günümüzde
bile kullanılmaktadır.
Oğuz Türkçesinde ünlü ile başlayan bazı
kelimeleri önüne h- / p- sesi getirildiği konusunda iddialar/örnekler
bulunmaktadır. Orta ve Doğu Karadeniz ağızlarında ön seste sesli türemesi çok
yaygın olarak görülmektedir. (s. 400)
Eski Türkçede kelime başında d- sesi yoktur.
Oğuz Türkçesinde t->d- değişmesi çok yaygındır. Doğu Karadeniz bölgesi ağızlarında d- ile
başlaması gereken hemen bütün kelimeler t- ile başlamaktadır. (s. 401)
Rasonyi, 13-15. yüzyılda Kuman Türklerinin
kemençeyi kullandıklarını belirtmektedir (Rasonyi, s.144).
Eski Türkçede kemi / keme kelimesi “gemi”
anlamına gelir.
Kemençe kelimesinin kökeninde keme / gemi
sözcüğünün bulunması iddialı olmamakla beraber düşünülmelidir.
Horan
Karadeniz’in zorlu engebeli coğrafyasını,
denizin şiddetli ve hırçın dalgalarını en güzel biçimde horan ortaya
koymaktadır. (s. 402)
Hora, horan, horum kelimeleri aynı kökten,
or fiilinden türediği anlaşılmaktadır. Bu fiil zaman içinde (…) ön seste h-
türemesiyle hor- biçimine gelmiştir.
Fiil daha sonra çeşitli ekler alarak
isimleşmiştir. Önce “kesilerek, biçilerek elde edilmiş mısır, ot vb. saplarının
düzenli yığını” manası taşırken, benzerlikten dolayı halk oyunlarına ad
olmuştur.
Kelime hora, horan / horon, horum biçimine
geldiğinde, düzenli bir biçimde yerleşme, yer tutma, yer edinme manalarına
gelmektedir.
Serender
Anabasis’te Onbinler, bugünkü Giresun ile
Ordu arasında Massagetler’e rastlarlar (Ksenophon, s.215-223).
Ksenophon’un verdiği bilgilere göre
Mossynoikler (Massagetler) ağaçların yatay olarak üst üste yığılması suretiyle
inşa edilen evlerde oturmaktaydılar.
Serenderler bu mimari tarzının biraz daha
düzenlenmiş biçiminden başka bir şey değildir. (s. 403)
Kurt Dede
Trabzon ve çevresinde yapılan derleme
çalışmalarında “bölgeye ne zaman, nereden gelip yerleştiniz” sorusuna alınan
cevaplarda paydası Kurt Dede/ata olan anlatılar kaydedilmiştir. Bilmedikleri
kadar eski zamana atıf yaparak verdikleri “Kurt Dedemiz gelip buralara
yerleşti” cevabı Türk kültürüne işaret etmektedir.
Selçuklu öncesi Türk kavimlerine ait yer
isimlerine bakıldığında Türkiye’nin en önce Türkleşen bölümü, Doğu Karadeniz ve
Amasya çevresi olduğu anlaşılmaktadır. (s. 404)
---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder