KURBAĞA KIZIN MASALI
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde
kalbur saman içinde pire molla iken, sinek bakkal iken ben anamı beşikte tıngır
mıngır sallar iken bir kral varmış. Kralın da üç oğlu varmış. Üç oğlun üçü de
evlenme çağına gelmiş. Kral oğullarını evlendirmeye karar vermiş. Onları
çağırmış, ellerine birer yay ve ermiş, demiş ki;
Bu okları her biriniz atacaksınız. Okları
hangi memlekete düşürürseniz o memleketten bir kızı size alıp vereceğim.
Büyük oğlan oku atmış bir memlekete düşmüş.
Kral o memleketin en güzel kızını almış büyük oğlunu evlendirmiş.
Sonra ortanca oğlu ok atmış onun oku da bir
başka memlekete düşmüş, ortanca oğlunu da o memleketin en güzel kızını alarak
onu evlendirmiş.
Sıra küçük oğlana gelmiş küçük oğlan oku
atınca bir kurbağa gölüne düşmüş. Kral kurbağa gölünden bir kurbağa alarak
küçük oğluna senin kısmetine bu kurbağa düşmüş sen bununla evleneceksin demiş.
Küçük oğlanı kurbağa ile evlendirmiş ve onlara ayrı bir ev yapmış.
Küçük oğlan bu işe Çok üzülmüş. Babasına ben
bu kurbağa ile evlenmem demiş ise de babası kabul etmemiş.
Küçük oğlan her gün evden çıkıyor akşam eve
dönünce evi silinmiş süpürülmüş, kurbağayı da ocağın başında oturur görüyormuş
bu bir gün böyle olmuş, ertesi gün böyle olmuş, her gün böyle olmuş. Küçük
oğlan evden çıkıyor eve dönünce evi silinmiş süpürülmüş temizlenmiş görüyormuş,
evi kim düzene koyuyor diye merak ediyormuş.
Bir gün işe gideceğim diye evden çıkıyor ama
işe gitmiyor yolda biraz eğlenip geri dönüyor gizlice evi gözetliyor bir de
bakıyor ki evin içinde güzel mi güzel dünya güzeli bir kız dolaşıyor evi
siliyor temizliyor. Oğlan eve giriyor kıza kim olduğunu soruyor, kız ben senin
eşin olan kurbağayım kurbağa kralının kızıyım işte ocak başındaki kabuğum ben
evin işini görüp yemeği hazırlayıp bulaşıkları yıkayıveriyorum bu kabuğun içine
giriyorum.
Oğlan kurbağa kızı çok beğenmiş onu çok güzel
bulmuş bir daha kurbağa Kabuğunun içine girip kendisini saklamasını istememiş,
bu kabuğu ateşe atalım yakalım demiş. Kurbağa kız bunu istememiş o benim
örtümdür onu yakarsak başımıza felaket gelir. Fakat kocasına dinletememiş,
kocası kurbağa kızın kabuğunu ateşe atıp yakmış.
Günler geçiyor kral küçük oğlunun eşi
kurbağanın çok güzel bir kız olduğunu öğreniyor küçük oğlunu sarayına çağırıyor
kurbağa kızı görüp beğeniyor. Oğluna eşini boşamasını söylüyor. Niyeti kurbağa
kızla evlenmekmiş.
Oğlan durumu eşine anlatıyor eşi çek üzülüyor
ben sana demedim mi benim kabuğumu yakma, bak başımıza felaket geldi diyor ve
eşini krala gönderiyor krala git ne isterse yapalım bu işten vazgeçsin diye
kocasını krala gönderiyor. Kral bu evliliği razı olmak için üç şartım var
bunları yerine getirirsen kurbağa kızı sana veririm diyor.
Oğlan çaresiz kabul ediyor kral birinci
şartını söylüyor.
-Bana diyor, o kadar büyük bir halı
bulacaksın ki benim bütün askerlerim üzerine yatacak ve yarısı da artacak
diyor.
-Oğlan eve geliyor ne yapacağını bilemiyor bu
kadar büyük halı olur mu bu kadar büyük halıyı nerde bulacaktı durumu eşine
anlatıyor eşi:
-Üzülme bunun çaresini buluruz kurbağalar
kralı babama gideriz isteriz diyor.
Kalkıp kurbağa gölüne gidiyorlar. Kız kurbağa
gölüne sesleniyor.
-Ey kurbağalar kralı bize o kadar büyük o
kadar büyük bir halı lazım ki, bu halıya kralın askerleri yatacak, yarısı da
artacak demiş kurbağalar kralı olur demiş ve bu halıyı dokutup vermiş oğlan
halıyı alıp babasına götürmüş, Babasının askerleri halının üzerine yatmış ve
yarısı da artmış.
Kral ikinci şartını söylemiş:
-Bana öyle büyük öyle büyük kazan
getireceksin ki bu kazandan askerlerim yiyerek doyacak, yarısı da artacak demiş
küçük oğlan yine üzülerek eve gelmiş derdini kurbağa kıza anlatmış. Kurbağa kız
yine babama gidelim ondan isteyelim o bize büyük kazanı verir demiş.
Beraber kurbağa gölüne gitmişler. Kız göle
seslenmiş.
Kurbağalar kralı, kurbağalar kralı demiş
bizim öyle büyük bir kazana ihtiyacımız var ki bu kazandan kralın askerleri
yiyip doyacak, yansıda artacak demiş. Kurbağalar kralı o büyük kazanı yaptırıp
vermiş küçük oğlan kazını alıp saraya götürmüş. Bütün askerler kazandan yemiş,
doymuş yarısı da artmış.
Kral bakmış ki bu en zor şeyleri yapıyor,
ondan yapamayacağı bir iş isteyeyim demiş ve istemiş.
-Benim dedemin yüzükleri öteki dünyada onları
alıp getireceksin demiş, oğlan çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş
hazırlığını yapmış ahirete yolculuğa çıkmış.
Az gitmiş uz gitmiş bir hayli yol gittikten
sonra bir adama rastlamış.
Adam yumurtaları yük yapar, yumurta yükünü
arkasına almaya kalkınca da yumurta yükü dağılırmış. Yine yük yapar yine yükünü
yüklerken yük dağılırmış. Küçük oğlan yumurta yükü yapan adama sormuş bu
yaptığın nedir. Yumurtaları üst üste koyup yük yapılır mı? Niçin böyle yapıyorsun?
Adam demiş ki ben dünyada iken yumurta
çalardım komşularım kümeslerine girer yumurtalarını alırdım. Yumurtaları üst
üste dizer yük yapıp sırtıma alacağım zaman yumurta yükü bozulur. Ben yine
yeniden yaparım, bu böyle sürüp gider.
Kralın küçük oğlu yoluna devam etmiş. Az
gitmiş uz gitmiş yolun üzeri köprü gibi uzanmış bir adama rastlamış o adamın
üzerine basmadan o yoldan geçmek mümkün değilmiş, her gelip geçen köprü gibi
yatan adamın üzerine basar geçermiş. Kralın oğlu yatan adama sormuş.
-Neden böyle yol üzerine yatarsın?
-Ben dünyada iken insanların dereler üzerine
kurdukları köprüleri bozar insanlara eziyet ederdim. Şimdi de burada köprü gibi
yatmakla cezalandırıldım. Her gelen geçen üzerime basar geçer demiş. Kralın
oğlu yürümeye devam etmiş, gitmiş gitmiş bir değirmene varmış bakmış ki
değirmene un yerine insan kafaları öğütülüyormuş. Değirmenciye bu nedir diye
sormuş.
-Bunlar hocaların kafalarıdır. Bunlar dünyada
halka öğüt verir, fakat verdikleri öğütleri kendileri yerine getirmezlermiş.
Kralın oğlu yoluna devam etmiş en sonunda sora sora kralın yüzüklerinin
oldukları yere varmış. Dedenin yüzüklerinin bir sandık içinde olduğunu
söylemişler.
Kralın oğlu sandığı almış aynı yoldan geri
dönmüş, babasının yanına varmış "işte yüzükleri getirdim, yüzükler bu
sandığın içinde" demiş. Kral sandığı açmış, sandığın içinden gürzü olan
bir zebani çıkmış kralın başına gürzle vurmuş kralı öldürmüş böylece kralın
küçük oğlu karısının örtüsünü yaktıktan dolayı cezasını çekmiş ve sonunda eşi
ile uzun ve mutlu bir ömür sürmüş.
Kral da yaptığı kötülüklerin cezasını bulmuş.
Gökten üç elma düşmüş biri masalcının olmuş,
ikisi de dinleyicilerin.
ANLATAN: Orhan Naci AK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder