20 Ocak 2020 Pazartesi

Aleksander Puşkin - Atış


Atış

İçimizde ordudan olmayan bir tek kişi vardı. Otuz beş yaşlarında olduğu için yaşlı saydığımız bir adamdı bu.

Bir zamanlar hafif süvari birliklerinde bulunmuş, üstelik başarılar kazanmış. Ordudan niçin ayrıldığını, niçin bu yoksul ilçeye yerleştiğini bilen yoktu.

Başlıca işi tabancayla atışlar yapmaktı. Odasının duvarları kurşun izlerinden bal peteği gibi delik deşikti.

Silvio (böyle adlandıracağım onu)

Belki de bir daha hiç görüşmeyeceğiz, dedi. Ayrılmadan önce size bazı açıklamalarda bulunmak istedim.

Gençliğimden beri benim en güçlü tutkum budur.
…günün birinde varlıklı, (adını vermek istemediğim tanınmış bir aileden gelme) bir genç atandı alayımıza. Talihi böylesine parlak bir adama ömrüm boyunca rastlamadım.
…benimle ilişkisi olan ev sahibesinin onun çevresinde pervane gibi döndüklerini görünce kulağına eğilip çok edepsizce birkaç söz söyledim. Birden büyük bir öfkeye kapılarak tokatladı beni.
…düello etmeyi kararlaştırdık.

İlk atışı benim yapmam gerekiyordu.

…soğukkanlılığımı toplamak üzere zaman kazanmak için bu hakkı ona bırakmak istedim. Düşmanım kabul etmedi bunu. Kur’a çekmeye karar verdik. Talih yine değişmez sevgilisine gülmüş, kur’ayı o kazanmıştı. Nişan aldı, ateş etti ve şapkamı deldi. Sıra bara gelmişti. Hayatı elimdeydi artık.

Hayatına kendisi değer vermeyen bir adamı öldürmenin ne yaran var diye düşündüm. Aklımda şimşek gibi sakince bir düşünce çaktı. Tabancamın namlusunu indirerek:
— ölümü umursamadığınız anlaşılıyor, dedim. Buyurun, kahvaltınızı edin. Size engel olmak istemem.
— Bana engel olduğunuz filân yok, diye karşılık verdi. Buyurun, ateş etmenizi bekliyorum.

Düello böylece sona erdi.
İstifamı verip bu ilçeye çekildim. O günden sonra öç almaktan başka hiçbir düşüncem olmadı. Öç alma saati gelip çattı işte
Silvio sabahleyin gelen mektubu cebinden çıkardı,
Bakalım bir zamanlar kiraz yiyerek beklediği ölümü, düğün öncesinde de aynı kayıtsızlıkla karşılayabilecek mi?

Birkaç yıl geçmişti aradan.
Zengin bir komşunun gelişi köyde yaşayanlar için önemli bir olaydır.
Kontu öyle beklemeye başladım.

…tanıdığım en iyi atıcı her gün yemekten önce en azından üç atış yapardı.

— Şaşılacak şey! dedi Kont. Peki adı neydi bu bayın?
— Silvio, efendimiz.

Şu üzerinde kurşun delikleri bulunan tablo da onunla son karşılaşmamızın andacıdır.

Koltuğunu bana doğru yaklaştırdı, can kulağı ile dinlediğim şu hikâyeyi anlattı:

Tabancasını çıkardı, nişan aldı...
Silâhsız bir adama ateş etmeye alışkın değilim. Yeniden başlamalıyız. İlk atış için kur’a çekeceğiz.

Kur’ayı ben kazandım yine.
— Şeytan gibi şanslısın Kont, dedi.
Nasıl oldu, bana bunu nasıl yaptırdı bilmiyorum ama ateş, ettim ve kurşun işte şu tabloyu deldi.

O zaman Silvio (o anda korkunçtu gerçekten) nişan aldı. Birden kapı açıldı Maşa koşarak içeri girdi, bir çığlık kopararak boynuma atıldı.

— Kocam doğru mu söylüyor? Şaka mı ediyorsunuz gerçekten? diye sordu.
Silvio:
— O hep şaka eder Kontes, diye karşılık verdi. Bir keresinde şakacıktan tokatlamıştı beni. Yine şakacıktan şu gördüğünüz şapkamı kurşunla delmişti. Az önce şakacıktan ateş edip vuramadı teni. Şimdi de benim içimde şakalaşmak isteği uyandı birdenbire...
Sözlerini bitirince kolunu kaldırdı,, karımın yanında nişan almak istedi bana. Maşa ayaklarına kapandı. Öfkeden boğulurcasına:
— Maşa, kalk! diye haykırdım. Utanmıyor musun!
Bayım siz de zavallı bir kadınla eğlenmekten vazgeçin.
Ateş ediyor musunuz, etmiyor musunuz?
— Etmiyorum, dedi Silvio. Senin şaşkınlığını, korkunu gördüm ya. Seni bana ateş etmek zorunda bıraktım ya. Benim için bu kadarı yeter. Beni hiç unutmayacaksın. Vicdanınla baş başa bırakıyorum seni.

Bu sözleri söyleyip çıkarken kapının yanında durdu, az önce tabancamdan çıkan kurşunun deldiği tabloya bir göz attı, doğru dürüst nişan bile almadan bir el ateş edip çıktı.


Türkçeleştiren: Ataol Behramoğlu
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
8. Baskı, 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder