Atış
İçimizde ordudan olmayan bir tek kişi vardı. Otuz beş
yaşlarında olduğu için yaşlı saydığımız bir adamdı bu.
Bir zamanlar hafif süvari birliklerinde bulunmuş, üstelik
başarılar kazanmış. Ordudan niçin ayrıldığını, niçin bu yoksul ilçeye
yerleştiğini bilen yoktu.
Başlıca işi tabancayla atışlar yapmaktı. Odasının duvarları
kurşun izlerinden bal peteği gibi delik deşikti.
Silvio (böyle adlandıracağım onu)
Belki de bir daha hiç görüşmeyeceğiz, dedi. Ayrılmadan önce
size bazı açıklamalarda bulunmak istedim.
Gençliğimden beri benim en güçlü tutkum budur.
…günün birinde varlıklı, (adını vermek istemediğim tanınmış
bir aileden gelme) bir genç atandı alayımıza. Talihi böylesine parlak bir adama
ömrüm boyunca rastlamadım.
…benimle ilişkisi olan ev sahibesinin onun çevresinde
pervane gibi döndüklerini görünce kulağına eğilip çok edepsizce birkaç söz
söyledim. Birden büyük bir öfkeye kapılarak tokatladı beni.
…düello etmeyi kararlaştırdık.
İlk atışı benim yapmam gerekiyordu.
…soğukkanlılığımı toplamak üzere zaman kazanmak için bu
hakkı ona bırakmak istedim. Düşmanım kabul etmedi bunu. Kur’a çekmeye karar
verdik. Talih yine değişmez sevgilisine gülmüş, kur’ayı o kazanmıştı. Nişan
aldı, ateş etti ve şapkamı deldi. Sıra bara gelmişti. Hayatı elimdeydi artık.
Hayatına kendisi değer vermeyen bir adamı öldürmenin ne
yaran var diye düşündüm. Aklımda şimşek gibi sakince bir düşünce çaktı.
Tabancamın namlusunu indirerek:
— ölümü umursamadığınız anlaşılıyor, dedim. Buyurun,
kahvaltınızı edin. Size engel olmak istemem.
— Bana engel olduğunuz filân yok, diye karşılık verdi.
Buyurun, ateş etmenizi bekliyorum.
Düello böylece sona erdi.
İstifamı verip bu ilçeye çekildim. O günden sonra öç
almaktan başka hiçbir düşüncem olmadı. Öç alma saati gelip çattı işte
Silvio sabahleyin gelen mektubu cebinden çıkardı,
Bakalım bir zamanlar kiraz yiyerek beklediği ölümü, düğün
öncesinde de aynı kayıtsızlıkla karşılayabilecek mi?
Birkaç yıl geçmişti aradan.
Zengin bir komşunun gelişi köyde yaşayanlar için önemli bir
olaydır.
Kontu öyle beklemeye başladım.
…tanıdığım en iyi atıcı her gün yemekten önce en azından üç
atış yapardı.
— Şaşılacak şey! dedi Kont. Peki adı neydi bu bayın?
— Silvio, efendimiz.
Şu üzerinde kurşun delikleri bulunan tablo da onunla son
karşılaşmamızın andacıdır.
Koltuğunu bana doğru yaklaştırdı, can kulağı ile dinlediğim
şu hikâyeyi anlattı:
Tabancasını çıkardı, nişan aldı...
Silâhsız bir adama ateş etmeye alışkın değilim. Yeniden
başlamalıyız. İlk atış için kur’a çekeceğiz.
Kur’ayı ben kazandım yine.
— Şeytan gibi şanslısın Kont, dedi.
Nasıl oldu, bana bunu nasıl yaptırdı bilmiyorum ama ateş, ettim
ve kurşun işte şu tabloyu deldi.
O zaman Silvio (o anda korkunçtu gerçekten) nişan aldı.
Birden kapı açıldı Maşa koşarak içeri girdi, bir çığlık kopararak boynuma
atıldı.
— Kocam doğru mu söylüyor? Şaka mı ediyorsunuz gerçekten?
diye sordu.
Silvio:
— O hep şaka eder Kontes, diye karşılık verdi. Bir keresinde
şakacıktan tokatlamıştı beni. Yine şakacıktan şu gördüğünüz şapkamı kurşunla
delmişti. Az önce şakacıktan ateş edip vuramadı teni. Şimdi de benim içimde
şakalaşmak isteği uyandı birdenbire...
Sözlerini bitirince kolunu kaldırdı,, karımın yanında nişan
almak istedi bana. Maşa ayaklarına kapandı. Öfkeden boğulurcasına:
— Maşa, kalk! diye haykırdım. Utanmıyor musun!
Bayım siz de zavallı bir kadınla eğlenmekten vazgeçin.
Ateş ediyor musunuz, etmiyor musunuz?
— Etmiyorum, dedi Silvio. Senin şaşkınlığını, korkunu gördüm
ya. Seni bana ateş etmek zorunda bıraktım ya. Benim için bu kadarı yeter. Beni
hiç unutmayacaksın. Vicdanınla baş başa bırakıyorum seni.
Bu sözleri söyleyip çıkarken kapının yanında durdu, az önce
tabancamdan çıkan kurşunun deldiği tabloya bir göz attı, doğru dürüst nişan
bile almadan bir el ateş edip çıktı.
…
…
Türkçeleştiren: Ataol Behramoğlu
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
8. Baskı, 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder