Maça Kızı
Bir gün Atlı Birliği Muhafızlarından Narumov’un salonunda
iskambil oynuyorlardı.
Hermann’a ne dersiniz! dedi. Ömründe eline iskambil kâğıdı
almamış, ömründe ağzından bir «pot» sözü çıkmamış ama, saat beşlere kadar
bizimle oturup oyunumuzu seyrediyor!
Büyük annemin bundan altmış yıl önce Paris’e gittiğini ve
orada büyük bir hayranlık uyandırdığını bilmeniz gerek.
Richelieu da kur yaparmış ona.
Kadınlar firavun oyunu oynarlarmış o zamanlar. Bir gün
sarayda, söylendiğine göre, Orléans düküne büyük miktarda para ütülmüş büyük
annem.
…kont St. Germain’in adını işitmişsinizdir.
Büyük annem onu hâlâ deli gibi sever ve hakkında saygısızca
bir söz edildiğini işittiği zaman öfkelenir.
…herbirimizin sahip olmak için çok şey feda edebileceğimiz
sırrını büyük anneme açmış...
Hermann, oha küçük bir kapital bırakarak ölen Ruslaşmış bir
Alman oğluydu.
Üç kart hakkında anlatılan olay delikanlının muhayyilesini
şiddetle etkiledi ve bütün bir gece aklından çıkmadı.
Yaşlı kontes bana sırrını açmaz mı acaba? Ya da, kazanacak
olan o üç kartı söylemez mi ki? Niçin denemeyeyim şansımı?
— Kimin evi bu? diye sordu.
Bekçi:
— Kontes’in, diye karşılık verdi.
İşte o dakika, delikanlının alın yazısı belirlendi.
Delikanlı, genç kızın elini yakaladı
Bir mektup kalmıştı genç kızın elinde.
…bir aşk itirafıydı bu.
…mektubu yanıtlamaya karar verdi.
“Mektubunuzu size geri gönderiyorum…”
Fakat Hermann yılmadı,
Lizaveta İvanovna artık onları geri göndermeyi düşünmüyor,
okumaktan büyük bir zevk duyuyordu.
Bugün elçisinin balosu var. Saat ikiye kadar orada
kalacağız. İşte size benimle başbaşa kalmanız için fırsat.
(Hermann gizlice eve girer)
Bütün yaşlı insanlar gibi kontesin de uykusuzlukla başı
dertteydi.
Korkmayın, tanrı aşkına korkmayın! dedi. Hiçbir kötü niyetim
yok. Bir iyilikte bulunmanız için yalvarmaya geldim sadece.
…üç güvenilir kartı söyler misiniz bana?
Tek bir sözcük çıkmıyordu yaşlı Şadının ağzından.
Hermann kalktı. Dişlerini sıkarak:
— İhtiyar cadoloz! dedi. Seni nasıl konuşturacağımı bilirim
ben...
Bu sözle birlikte cebinden bir tabanca çıkardı.
— Çocukluğu bırakın şimdi, dedi. Son olarak soruyorum: Bana
bu üç kartı söyleyecek misiniz, söylemeyecek misiniz?
Kontes karşılık vermedi. Hermann onun ölmüş olduğunu gördü.
Tomski dans boyunca, mühendis subaylara olan tutkunluğundan
ötürü Lizaveta İvanovna’ya takılmış, onun tahmin edebileceğinden çok daha fazla
şey bildiğini söyleyip durmuştu.
— Kimden öğrendiniz bütün bunları? diye sormuştu
Tomski:
— Adı Hermann’dır.
…ondan her şey umulur...
Ansızın kapı açıldı ve Hermann içeri girdi. Liza titredi,
ürkek bir fısıltıyla:
— Neredeydiniz siz? diye sordu.
Hermann:
— Yaşlı kontesin yatak odasındaydım, diye yanıtladı onu.
Şimdi onun yanından geliyorum. Kontes öldü.
Lizaveta İvanovna dehşet içinde dinliyordu onu. Bütün
tutkulu mektupların, o ateşli isteklerin, o küstahça ve inatçı kollamanın,
bütün bunların nedeni aşk filan değildi demek! Demek tek düşündüğü şey paraydı
bu adamın!
Kontes o kadar yaşlıydı ki, ölümü kimseyi üzmedi.
(Hermann) Uyandığında, geceydi.
Kapı açıldı, beyaz giysili bir kadın girdi içeri.
Kontes sert bir sesle:
— Kendi istemine aykırı olarak buraya geldim, dedi.
Dileğini yerine getirmem emredildi. Arka arkaya kazanacak
olan üç kart; üçlü, yedili ve bey’dir. Fakat bir günde sadece tek bir kart
sürecek, ondan sonra da ömrünün sonuna kadar kumar oynamayacaksın. Beslemem
Lizaveta İvanovna’yla evlenmen şartıyla da ölümümü sana bağışlıyorum...
Hermann odasına döndü ve gördüğü düşü bir yere yazdı.
Zengin kumarcılar Moskova’da ünlü Çekalinski’nin
başkanlığında bir demek kurmuşlardı.
— İzninizle bir kâğıt da ben çekeyim, dedi.
— Ne kadar efendimiz diye sordu. Özür dilerim efendimiz,
iyice seçemiyorum da.
Hermann:
— Kırk yedi bin ruble! diye karşılık verdi.
Hermann kartını göstererek:
— Benimki kazandı! dedi.
Hermann bir bardak limonata içti ve evine gitti.
Ertesi gün akşam üstü yeniden Çekalinski’nin solundaydı.
Hermann yeni partinin başlamasını bekledi, kartını çekti ve
üzerine kendi kırkyedi bin rublesiyle birlikte dünkü kazancını da koydu.
Çekalinski kartları açtı, sağa vale, sola yedili düştü.
Hermann yedilisini açtı.
Ertesi akşam yine masanın başına geldi. Herkes onu
bekliyordu.
Hermann kartını çekti ve üstü banknotlarla dolu olarak
sürdü.
Çekalinski elleri titreyerek kartları açtı. Sağa kız, sola
bey düştü.
Hermann:
— Bey kazandı! diyerek kartını açtı.
Çekalinski nazik bir tavırla:
— Kızınız kaybetti, dedi.
Hermann titredi. Önünde bey yerine bir maça kızı duruyordu
gerçekten de.
O anda maça kızı göz kırpıp gülümsüyormuş gibi geldi ona.
Korkunç bir benzerlik karşısında sarsıldı ve dehşet içinde:
— Kocakarı! diye haykırdı.
Hermann aklını oynattı. Obuhov hastanesinin 17 numaralı
koğuşunda yatıyor ve hiçbir soruya karşılık vermeyip olağanüstü bir çabuklukla
«Üçlü, yedili, bey! Üçlü yedili, kız!..» diye mırıldanıp duruyor.
Lizaveta İvanovna çok sevimli bir delikanlıyla evlendi.
Tomski süvari yüzbaşısı oldu, prenses Polina ile evleniyor.
1833
…
Türkçeleştiren: Ataol Behramoğlu
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
8. Baskı, 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder