Kırcali
Kırcali, aslında Bulgar’dı. Türkçe’de savaşçı, yiğit kişi
anlamına gelir bu ad. Asıl adını bilmiyorum.
Haydutluklarıyla tüm Moldavya’yı titretmişti.
Bir gece Arnavut Mihaylaki’yle birlikte bir Bulgar köyüne
saldırmışlar.
Aleksandr İpsilanti ayaklanıp ordu toplamaya başladığı
zaman, Kırcali birkaç eski arkadaşını göndermişti ona.
Skulyani çarpışmasını bütün korkunçluğuyla sanırım kimse
anlatamadı.
Hetaerist’ler çarın izniyle Prut nehrini geçerek bizim
bölgemize girdiler.
Türkler savaşı kazanmışlardı.
Kırcali tutuklandı.
Kırcali’nin Yassa’ya gönderilmesi buyruğunu verdiler.
Genç memur, polise:
«— Kırcali ne söyledi size?» diye sormuş.
Polis gülerek:
«— Karısıyla çocuklarına göz kulak olmamı istedi,» demiş.
Birkaç yıl sonra / Geçmişten söz etmeye başladık.
Paşa, karşısına getirilen Kırcali’nin kızağa çekilmesi
buyruğunu vermiş.
Kırcali / Beni anmanız için size bir şey bırakmak istiyorum.
Yassa’dan az öteye, stepe, parayla dolu bir kazan gömmüştük.
Şimdi bu paraların ikimize de yaramayacağı anlaşıldı. Öyleyse onları siz
çıkarın; aranızda kardeşçe bölüşün.
«— Ne oldu? Bulamadınız mı daha? İyice kazdınız mı?» diye
soruyormuş.
«— Çocuklar! Ellerimi çözün de, bir yatağan verin bana»
demiş.
Sonunda Kırcali, elinde bir silâhla serbest kalmış…
Kırcali şimdi Yassa bölgesinde yine eşkıyalık yapıyor.
…
…
Türkçeleştiren: Ataol Behramoğlu
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
8. Baskı, 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder