29 Ocak 2020 Çarşamba

Tehlikeli Diyardan Öyküler


J. R. R. Tolkien - Tehlikeli Diyardan Öyküler


Ham’lı Çiftçi Giles


Tom Bombadil’in Maceraları

İhtiyar Tom Bombadil neşeli adamdı
Söğütlüdere’nin çimenli pınardan kaynadığı ve vadiye aktığı Tepe’nin altında yaşardı.
Nehir-kadının kızı Altınyemiş
İhtiyar Söğüt Adam
Porsuk
Höyük-adamı

Tom Bombadil’in düğünü neşeli oldu,
…tepeden tırnağa gümüş-yeşil giyinmişti gelini

Bombadil Kayıkla Açılıyor

Küçük Kuş. “Selam Tom! Seni duydum. Canının nereyi çekeceğini, nereye gideceğini tahmin ediyorum…
“Ad yok seni boşboğaz, yoksa tüylerini yolup yerim seni…
…ırmağa açıldı şarkı söyleyerek

Shirederesi’nden giderek Brendibadesi’nin üzerinden geçiyorum, ama nehir kayık için çok hızlı akıyor, korkuyorum.

Macera

Bir zamanlar şen bir yolcu, bir haberci, bir denizci vardı: Yaldızlı bir gondol yaptı gezmek için ve içini sarı portakalla doldurdu

Prenses Mii

Küçük Prenses Mii Çok şekerdi
Gündüzleri gezerdi,
Şii de hafifti Mii kadar ve zeki

Ay’daki Adam Gece Yatmak Bilmedi

Bir han vardı, hem eski hem neşeli eski gri tepenin altında, Orada yaptıkları bira öyle karaydı ki Ay’daki Adam bile aşağı indi içmek için kana kana.

Ay’daki Adam Erken İndi

Gri mantosuyla yürüyüp gitti de bir gün ışıl ışıl zeminde,

Taştan Trol

Senelerdir kemiriyordu aynı kemiği, Çünkü zordu bulmak bir parça eti.
Tom yukarı tırmandı çekip koca çizmeleri. Trol’e dedi ki: “Pardon, ama elindeki de nesi? Tim amcamın incik kemiğine benziyor,

Seni de yerdim, inciklerin tam kemirmelik.

Perry Winkle

Yalnız Trol oturdu taşa başladı yaslı bir türküye:
“Neden, ah neden yaşamalıyım tek başıma Uzak Diyar’m tepelerinde?”
Aşağı indi,
Belediye Başkanı Pott geçiyordu oradan o korkunç sesi duyduğunda, mosmor oldu, kızardı korkudan, dalıverdi yeraltına.

Perry Winkle yaklaştı çekine çekine ve dokundu başına.

Mewlip’ler

Mewlip’lerin yaşadığı gölgeler Mürekkep kadar ıslak ve kara,
Rüzgarsız ve dalgasız kara gölün kenarında Ay ve güneş görmemiş Mewlip’ler yaşar.

Fil


Fastitocalon


Kedi


Gölge-Gelin

Yalnız yaşayan bir adam vardı, geceler gündüzleri izlerken heykel gibi otururdu, hiç gölge düşürmeden.

İstif

Eski bir hazine var karanlık bir kayada, kimsenin açamadığı kapıların ardında; o haşin kapıdan geçemez hiçbir insan.

Deniz Çanı

Son Gemi


Yaprak Çizen Niggle

Bir zamanlar Niggle adında ufak tefek bir adam vardı
Niggle bir ressamdı.
Niggle ağaçtan çok yaprak resmedebilen türden bir ressamdı.
Resim hakkında ne düşündüğünden emin olamıyordu ve ne düşünmesi gerektiğini söyleyecek bir dostunun olmasını diliyordu.
Niggle kasabadan kilometrelerce uzakta yaşıyordu.
Çok ıslak ve rüzgârlı bir güz geldi.
Kapısı çalındı.
Gelen, komşusu Bay Parish’ti: O tek gerçek komşusuydu, diğer insanlar çok uzakta yaşıyordu.
“Karım günlerdir hasta ve ben endişelenmeye başladım,” dedi Parisli. “Ve rüzgâr çatımdaki kiremitlerin yarısını uçurdu ve yatak odasına su akıyor. Sanırım doktoru getirmem gerek. Ve ustaları, ama onların gelmesi çok uzun sürer. Diyordum ki, fazla tahtan ve kanvasın var mı acaba, çatıyı onarıp birkaç gün idare etmeme yetecek kadar?”
Böylece Niggle doktora gitti. Görüyorsunuz, can sıkıcı bir durumdu. Parish komşusuydu ve herkes çok uzaktaydı.
Niggle doktoru buldu ve inşaat ustasına not bıraktı.
Niggle iliklerine dek ıslanmış, üşümüştü.
Niggle yüksek ateşle yatağa düşmüştü
Niggle bir süre yatakta kaldı. Rüzgâr esmeye devam etti. Parish’in kiremitlerini kaldırmaya devam etti ve Niggle’ınkilerden de birkaç tane uçurdu
Ertesi gün kendini çok daha iyi hissetti. Merdivene tırmandı ve boyamaya başladı. Tam kendini işine vermişti ki, kapı çalındı.
“Ben Ev Müfettişi’yim,” dedi adam,
Komşunuzun geçici onarımları yapmasına ve hasarın gerektiğinden daha masraflı bir hale gelmesini önlemeye yardımcı olmanız gerekirdi. Kanun böyle.
…o anda içeri bir başkası girdi.
“Benimle gel!” dedi adam. “Ben Sürücü’yüm.”
Yolculuğa bugün çıkıyorsun, biliyorsun.
Niggle kuzu kuzu gitti.
Trene yetişmeyi başardılar.
Hastahaneden çok hapishaneye benziyordu. Niggle’ın önceden belirlenmiş saatlerde, çok sıkı çalışması gerekiyordu: Yer kazıyor, marangozluk yapıyor, çıplak tahtaları tek bir renge boyuyordu.
Niggle zamanı unuttu.
Başlangıçta, ilk yüzyıl boyunca geçmiş hakkında amaçsızca endişelendi.
Keşke sert rüzgarların başladığı ilk sabah Parish’e uğrasaydım.

“Bana Parish’ten bahsedebilir misiniz?” dedi Niggle.
“Artık tren istasyonuna gidebilirsin,” dedi doktor.
“Bu tren nereye gidiyor Hamal?” diye sordu Niggle.
“Adını henüz koymadılar sanırım,” dedi Hamal. “Ama yakında öğreneceksin.” Kapıyı kapadı.
Niggle kapıyı ittirip açtı, bisiklete atladı ve bahar güneşi altında yamaç aşağı sürdü.
Önünde Ağaç duruyordu, onun Ağaç’ı, bitmiş Ağaç.
Zahmetle oluşturduğu yaprakların hepsi oradaydı, çizdiği gibi değil, hayal ettiği gibilerdi

Çobana döndü. “Sen rehber misin?” diye sordu. “Bu kırların adını söyleyebilir misin?” “Bilmiyor musunuz?” dedi adam. “Niggle’ın Kırları. Bu bir Niggle Resmi, ya da resmin büyük kısmi: Bir kısmına da Parish’in Bahçesi deniyor.”

Büyük Wootton Demircisi


Türkçeleştiren: Niran Elçi
İthaki Yayınları, 2008









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder