J.
R. R. Tolkien - Tehlikeli Diyardan Öyküler
Ham’lı Çiftçi Giles
…
Tom Bombadil’in Maceraları
İhtiyar Tom Bombadil neşeli adamdı
Söğütlüdere’nin çimenli pınardan kaynadığı ve vadiye aktığı
Tepe’nin altında yaşardı.
Nehir-kadının kızı Altınyemiş
İhtiyar Söğüt Adam
Porsuk
Höyük-adamı
Tom Bombadil’in düğünü neşeli oldu,
…tepeden tırnağa gümüş-yeşil giyinmişti gelini
…
Bombadil Kayıkla Açılıyor
Küçük Kuş. “Selam Tom! Seni duydum. Canının nereyi
çekeceğini, nereye gideceğini tahmin ediyorum…
“Ad yok seni boşboğaz, yoksa tüylerini yolup yerim seni…
…ırmağa açıldı şarkı söyleyerek
Shirederesi’nden giderek Brendibadesi’nin üzerinden
geçiyorum, ama nehir kayık için çok hızlı akıyor, korkuyorum.
…
Macera
Bir zamanlar şen bir yolcu, bir haberci, bir denizci vardı:
Yaldızlı bir gondol yaptı gezmek için ve içini sarı portakalla doldurdu
Prenses Mii
Küçük Prenses Mii Çok şekerdi
Gündüzleri gezerdi,
Şii de hafifti Mii kadar ve zeki
Ay’daki Adam Gece Yatmak Bilmedi
Bir han vardı, hem eski hem neşeli eski gri tepenin altında,
Orada yaptıkları bira öyle karaydı ki Ay’daki Adam bile aşağı indi içmek için
kana kana.
Ay’daki Adam Erken İndi
Gri mantosuyla yürüyüp gitti de bir gün ışıl ışıl zeminde,
…
Taştan Trol
Senelerdir kemiriyordu aynı kemiği, Çünkü zordu bulmak bir
parça eti.
Tom yukarı tırmandı çekip koca çizmeleri. Trol’e dedi ki:
“Pardon, ama elindeki de nesi? Tim amcamın incik kemiğine benziyor,
Seni de yerdim, inciklerin tam kemirmelik.
Perry Winkle
Yalnız Trol oturdu taşa başladı yaslı bir türküye:
“Neden, ah neden yaşamalıyım tek başıma Uzak Diyar’m
tepelerinde?”
Aşağı indi,
Belediye Başkanı Pott geçiyordu oradan o korkunç sesi
duyduğunda, mosmor oldu, kızardı korkudan, dalıverdi yeraltına.
Perry Winkle yaklaştı çekine çekine ve dokundu başına.
…
Mewlip’ler
Mewlip’lerin yaşadığı gölgeler Mürekkep kadar ıslak ve kara,
Rüzgarsız ve dalgasız kara gölün kenarında Ay ve güneş
görmemiş Mewlip’ler yaşar.
Fil
Fastitocalon
Kedi
Gölge-Gelin
Yalnız yaşayan bir adam vardı, geceler gündüzleri izlerken
heykel gibi otururdu, hiç gölge düşürmeden.
İstif
…
Eski bir hazine var karanlık bir kayada, kimsenin açamadığı
kapıların ardında; o haşin kapıdan geçemez hiçbir insan.
Deniz Çanı
…
Son Gemi
…
Yaprak Çizen Niggle
Bir zamanlar Niggle adında ufak tefek bir adam vardı
Niggle bir ressamdı.
Niggle ağaçtan çok yaprak resmedebilen türden bir ressamdı.
Resim hakkında ne düşündüğünden emin olamıyordu ve ne
düşünmesi gerektiğini söyleyecek bir dostunun olmasını diliyordu.
Niggle kasabadan kilometrelerce uzakta yaşıyordu.
Çok ıslak ve rüzgârlı bir güz geldi.
Kapısı çalındı.
Gelen, komşusu Bay Parish’ti: O tek gerçek komşusuydu, diğer
insanlar çok uzakta yaşıyordu.
“Karım günlerdir hasta ve ben endişelenmeye başladım,” dedi
Parisli. “Ve rüzgâr çatımdaki kiremitlerin yarısını uçurdu ve yatak odasına su
akıyor. Sanırım doktoru getirmem gerek. Ve ustaları, ama onların gelmesi çok
uzun sürer. Diyordum ki, fazla tahtan ve kanvasın var mı acaba, çatıyı onarıp
birkaç gün idare etmeme yetecek kadar?”
Böylece Niggle doktora gitti. Görüyorsunuz, can sıkıcı bir
durumdu. Parish komşusuydu ve herkes çok uzaktaydı.
Niggle doktoru buldu ve inşaat ustasına not bıraktı.
Niggle iliklerine dek ıslanmış, üşümüştü.
Niggle yüksek ateşle yatağa düşmüştü
Niggle bir süre yatakta kaldı. Rüzgâr esmeye devam etti.
Parish’in kiremitlerini kaldırmaya devam etti ve Niggle’ınkilerden de birkaç
tane uçurdu
Ertesi gün kendini çok daha iyi hissetti. Merdivene tırmandı
ve boyamaya başladı. Tam kendini işine vermişti ki, kapı çalındı.
“Ben Ev Müfettişi’yim,” dedi adam,
Komşunuzun geçici onarımları yapmasına ve hasarın
gerektiğinden daha masraflı bir hale gelmesini önlemeye yardımcı olmanız
gerekirdi. Kanun böyle.
…o anda içeri bir başkası girdi.
“Benimle gel!” dedi adam. “Ben Sürücü’yüm.”
Yolculuğa bugün çıkıyorsun, biliyorsun.
Niggle kuzu kuzu gitti.
Trene yetişmeyi başardılar.
Hastahaneden çok hapishaneye benziyordu. Niggle’ın önceden
belirlenmiş saatlerde, çok sıkı çalışması gerekiyordu: Yer kazıyor, marangozluk
yapıyor, çıplak tahtaları tek bir renge boyuyordu.
Niggle zamanı unuttu.
Başlangıçta, ilk yüzyıl boyunca geçmiş hakkında amaçsızca
endişelendi.
Keşke sert rüzgarların başladığı ilk sabah Parish’e
uğrasaydım.
“Bana Parish’ten bahsedebilir misiniz?” dedi Niggle.
“Artık tren istasyonuna gidebilirsin,” dedi doktor.
“Bu tren nereye gidiyor Hamal?” diye sordu Niggle.
“Adını henüz koymadılar sanırım,” dedi Hamal. “Ama yakında
öğreneceksin.” Kapıyı kapadı.
Niggle kapıyı ittirip açtı, bisiklete atladı ve bahar güneşi
altında yamaç aşağı sürdü.
Önünde Ağaç duruyordu, onun Ağaç’ı, bitmiş Ağaç.
Zahmetle oluşturduğu yaprakların hepsi oradaydı, çizdiği
gibi değil, hayal ettiği gibilerdi
Çobana döndü. “Sen rehber misin?” diye sordu. “Bu kırların
adını söyleyebilir misin?” “Bilmiyor musunuz?” dedi adam. “Niggle’ın Kırları.
Bu bir Niggle Resmi, ya da resmin büyük kısmi: Bir kısmına da Parish’in Bahçesi
deniyor.”
…
Büyük Wootton Demircisi
…
Türkçeleştiren: Niran Elçi
İthaki Yayınları, 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder