Andrey Platonov - Muhteşem Vahşi Dünya
Hayvanlar ve Bitkiler Arasında
(s. 9-35)
Tabiatın loşluğunda bir adam, elinde avcı tüfeği bodur
bitkilerin ormanında yürümekteydi.
Bir lokomotifin ıslığı, ince ve uzak, süratin kasırgasıyla
yırtılıp ormanda ve siste çınladı…
"Av ya ahmaklıktır ya yoksulluk, İvan
Alekseyeviç!" derdi ona babası
Lobskaya Dağı'nda, yoksul yıldızlardan oluşan bir
takımyıldız misali dört kulübecikten ibaret bir köy vardı.
Bu köyün evleri küçük, yoksul ve boyasızdı
Tüm aile evde toplanmış oturuyordu. Baba yaklaşık bir ay
önce ödül olarak aldığı radyoyu ayarlamakla meşguldü.
"Hatunlar ezelden beri bolluğu sever," dedi İvan
Alekseyeviç'in babası, "her şeyleri bol olacak: Sincabı da, çili de,
sandıkta kumaşı da - sosyalist deniyor bunlara şimdi... "
Demiryolundaki görevine ilk başladığı sıralarda Fyodorov'un
metal ve makineye yaklaşımı hayvan ve bitkilere yaklaşımı nasılsa öyleydi
-dikkatli ve öngörülü, bir yandan da onları sırf anlamaya değil, kurnazlıkla
onlara üstün gelmeye de çalışan bir tutum. Sonraları bu yaklaşımın az ve
yetersiz olduğunu anladı. Metal ve mekanizmaya hayvan yahut bitkiye olduğundan
çok daha hassas davranılmalıydı çünkü canlıyı kurnazlıkla yenmek sahiden
mümkündü, teslim olurdu sana, yaralayabilirdin, yarası iyileşirdi. Makine ya da
raysa kurnazlığa teslim olmuyordu, onları ancak temiz niyetlerle ele
geçirebilirdin, yaralayamazdın, yaralan iyileşmezdi: Ölümüne çatlarlardı.
…
Yepifan Savakları
(s. 37-75)
Azak, Kefe ve Konstantinopolis' e gidecek tüccarlar
gemilerini tamir ettirdi ve ayrılmaya hazırlanıyor
Voronej Nehri'nin ağzında iki hücreli eğreti bentli bir
savak inşa ettim
Bu iş de on altı ayımı aldı. Akabinde başka bir iş geldi.
Nişanlım Anna'ya aşkımı ve hasretimi söyle,
Kardeşin ve dostun,
Mühendis William Perry, 1708 senesi
1709 senesinin baharında, seyrüsefer mevsiminin başlamasıyla
Bertrand Perry St. Petersburg 'a geldi.
Yirmi yaşındaki nişanlısı Mary Carborund şimdi bluzuna bir
leylak dalı iliştirmiş, Newcastle'ın yeşil sokaklarında dolaşıyor olmalıydı.
…bir kadın kocasını beş ya da on yıl, görünmez bir hayale
aşk besleyerek bekleyebilir miydi? Düşük ihtimal.
Çar, Don'la Oka arasında kesintisiz bir gemi yolunun
oluşturulmasını, böylelikle de tüm Don bölgesinin Moskova ve Volga
eyaletleriyle birleştirilmesini istiyordu.
…Thomas Reis' i hatırlar mısın, tatlı Bert'im? İşte o benim
eşim oldu. Üzgünsün biliyorum ama Thomas'ın çok tatlı olduğunu itiraf et,
üstelik bana sadıktır!
Mary Carborund-Reis
Perry aklını kaçırmış gibi üç kez peş peşe okudu mektubu.
Çardan korkan köylüler canla başla çabalıyordu.
Kader dört yandan saldırıyordu: Yurdunu, sonra Mary'yi
kaybetmiş, şimdi de işler çıkmaza girmişti. Bu susuz engin vadilerden canlı
çıkamayacağını, Newcastle'ı da Avrupa'yı da, pipolu babasını da, Mary'yi de son
bir kez göremeyeceğini biliyordu.
Petro ulakla gizli bir paket gönderdi.
Şu saatten itibaren general değil sivil bir adamsın,
Perry'yi Kremlin'e getirip kuledeki hapishaneye teslim
ettiler.
…
Muhteşem Vahşi Dünyada
(s. 77-91)
Aleksandr Vasilyeviç Maltsev, Tobuleyev deposunun en iyi
lokomotif makinisti olarak bilinirdi.
Otuz yaşlarında olmasına rağmen birinci sınıf makinist
ehliyetine sahipti
…o kısa süre sonra makinist sınavlarını vererek başka bir
araçta çalışmaya başladı, bense Drabanov'un yerine Maltsev'in ekibine yardımcı
olarak atandım
Maltsev'i hapse attılar.
…
"Yarın on otuzda trenim hareket ediyor. Sessiz
oturacaksan seni lokomotife alırım."
Maltsev kabul etti.
Treni Tobuleyev'e kadar yardımım olmaksızın götürdü. İşten
sonra Maltsev'le birlikte evine gittim, bütün akşam ve gece oturduk onunla.
…
Afrodit
(s. 93-110)
Afrodit'i hayatta mıydı?
Nazar Fomin / Yeryüzünde, Afrodit'inin hala nefes aldığını
ya da göğsünün çoktan soğuduğunu ona gösterebilecek dolaylı bir işaret yahut
müphem bir alamet bulunduğuna inanıyordu.
Afrodit savaşın başlarında Almanlardan doğuya kaçan halkın
arasına karışarak kaybolmuştu.
Fomin / kahveye
kahvaltıya giderdi.
…kendisine hizmet eden kadının yüzüne bir kez olsun dikkatle
bakmamıştı
Sonra / Natalya Vladimirovna'ya, gülümseyerek Afrodit adını
takmıştı.
…yirmi yıl karıkoca hayatı yaşadı, onları sadece savaş
ayırabildi
…tüm boş zamanlarında karısına uzun mektuplar yazıyor ve
Buguruslan tahliyelerine bakan danışma bürosuna yolluyordu
Mutlu barış yıllarının üzerinden çok zaman geçmişti. Zaten
devamlı süremezdi bu yıllar, çünkü mutluluğun da ayakta kalabilmesi için
değişmesi gerekir.
Öncü birliklerimiz, Fomin'in savaştan önce oturduğu ve
çalıştığı güney kentini kuşattı.
Fomin meyve bahçesinden geçerek bir vakitler Afrodit'in
kahvesinin bulunduğu yere gitti.
Çocukken oturduğu varoşa gitti sonra Fomin. İnsansızlık
ruhunu üşütüyordu; geç kalmış ölüm rüzgârı suskun konutların harabelerinde
esmekteydi.
Ev yerinde yoktu ama bank kalmıştı; eskiden Fomin'in
pencerelerinin altında dururdu; akşamları bu bankta -önceleri yalnız, sonradan
Afrodit'le- otururdu…
Tek insan tüm varoluşun anlam ve amacını kavrayamazdı. Oysa
insan kendisini doğuran halka -onun aracılığıyla da doğaya ve dünyaya, geçmiş
zamana ve gelecek umuda- sokulduğunda, ruhu beslenmesi gereken gizli kaynağı
keşfediyor, böylece davası için gereken tükenmez güce ve yaşamının
gerekliliğine dair sağlam inanca kavuşuyordu.
Nazar Fomin önceleri ilçede yangına dayanıklı köy yapılan
atölyesini yönetiyordu
Nazar onu kalbine bir görev değil de varoluşunun anlamı gibi
buyur etti
İnsanların sadece umutlarla ve kaderlerinin değişeceğine
dair beklentiyle yaşadıkları zamanlar olur; ancak geçmişe duyulan hasretin
yaşayan nesli avuttuğu zamanlar vardır; bir de mutlu zamanlar vardır ki
yeryüzünün tarihi gelişimi insan yüreklerindeki kıpırtıyla denk düşer.
…kısa sürede kasaba konseyinin başkan yardımcılığına seçildi
Kasabada bir elektrik istasyonu kurmayı, elektrik ağını
oradan tüm nahiyeye, ilçeye adım adım genişletmeyi tasarlıyordu;
…böylece insan yoksulluk ve acıdan, kemiklerine kadar ezen
ama yine de güvenilmez, refah yüzü göstermeyen emeğin ağırlığından kurtulduğunu
hissedecekti...
Yetim bir köylü kızını anımsıyordu - Yevdokiya Remeyko
…ikinci sınıf marangoz olarak çoklarından daha gayretli ve
istekli çalışmıştı.
Elektrik istasyonunun ömrü pek uzun olmamış, işletilmeye
başlamasından yedi gün sonra yanmıştı.
İstasyonu yakan kişiye bakmaya gitti.
Nazar Fomin elektrik istasyonunu, hem de ateşte can verenin
iki katı güçlüsünü eski yerinde yeniden kurdu. Bu işe hemen hemen iki sene
harcandı. Bu süre zarfında Afrodit, Nazar Fomin'i terk etti; başkasını,
Moskova'dan radyo merkezinin montajı için gelen bir mühendisi sevmiş ve ikinci
bir evlilik için ona varmıştı.
Ne var ki ayrılmalarından sonra da Nazar Fomin'in gönlü
Afrodit'ten geçmedi,
Fakat o zaman Fomin dertlerinin sebep olduğu kederi
saklayamıyordu
Hayatı sürüp gidiyordu. Karısı, ikinci eşinin ihanetiyle
gururu kırılan Afrodit bir karşılaşmalarında Nazar'a, keder içinde yaşadığını,
onu özlediğini, sadece sevinmeyi dileyip görev, sorumluluk nedir bilmeyişinin
hayatı yanlış anlamasından kaynaklandığım söyledi.
Ne var ki Afrodit'in yüzünü görünce duyduğu sevinç, ona
doğru çarpan kalbin yakınlığı biçare kederini öldürmüştü ve iki küsur yıllık
ayrılığın ardından Afrodit'in ona uzattığı eli öptü.
…dünya nasıl derinden değişirse değişsin, Afrodit'in ömrünün
tamamıyla yok olmayan belli belirsiz izleri her yere sinmişti.
…zira dünyada iz bırakmadan yok olmak diye bir şey yoktu.
…
Yedinci Kişi
(s. 111-122)
Cepheden yanımıza bir adam geldi.
Ruhu -son nefese dek ölümü reddeden yaşama arzusu- bedeninin
kurumuş köşelerinden dışarı uğramıştı
…adı Osip Yevseyeviç Gerşanoviç'ti, 1894 yılında Minsk
şehrinde doğup büyümüş
…kötülüğe önce çaresizlikten, sonra inanç ve tatminkarlıkla
sarılır oldu insan, dehşetten ölmemek için.
…beşer kendini ve başkalarını yakarak ısınıp yaşayabilme
kabiliyetine kavuşturuldu.
Kendisinden yedinci kişi diye bahsediyordu; bir de, el
bombasının emniyet pimini çekemediğini…
…eskiden akşam evine iş götürdüğünü, paraya ihtiyacı
olduğunu çünkü tam beş çocuk yaptığını…
…artık doyurması gereken kimse kalmadığını, tüm
çocuklarının, karısı ve nenesinin Borisovski Toplama Kampı yakınındaki kil
mezarda yattığını (…) anlattı.
"Ve yine ölmeyeceğim. Öldüreceğim ama kendim
ölmeyeceğim."
Faşist ölüme de kıyamıyor, cimri, yedimize bir ölüm vermişti
Kısa süre sonra yanımıza dört partizan geldi. Meğer
Gerşanoviç'i N. adlı partizan tugayının savaşçısı olarak eskiden beri
bilirlermiş, bize onun büyük bir bilge ve tugayındaki en becerikli partizan
olduğunu söylediler
Borisov önlerinde beş yüz kişiyle birlikte kurşuna
dizilmişti. "Kendisini ölüm bir kez olsun alamadı, oysa hayır
demezdi,"
Kampın içinden beş tutsak
…nefeslerinin tutunacağı bir şey kalmamıştı içlerinde.
Gerşanoviç svitka'sının altında el bombasının pimini çekti
ve bombayı yakın mesafeden dört düşmanın tam üzerine fırlattı.
Ne var ki kontrol kulübesindeki nöbetçi hayatta kalmıştı
Gerşanoviç 'in üzerine atıldılar ve silahsızlandırdılar onu.
…her altı kişiyi tek kurşunla öldürüyorlardı.
"Yedinci ölmüyor," dedi subay. "Kurşunun
delme kuvveti daha altıncı kafada ciddi oranda azalmış oluyor…
"Yeni nesil modernize edilmiş alaybozanımızı deneyelim,
siz yedinci olacaksınız ama deneme amaçlı sekizinciyi de dikeceğim
arkanıza."
…şimdi aklım kurşuna dizilecek sekizincinin kim olduğu
sorusu kurcalıyordu
Onbaşı, ikinci sıradaki Gerşanoviç de dahil olmak üzere
sekiz kişi saydı,
Onbaşı tutukluları ense enseye dizmeye koyuldu.
"Ben yedinciyim!" diye anımsattı peşinen
Gerşanoviç.
"Ölüm geliyor," diye geçirdi aklından Osip
Gerşanoviç. "Ne olmuş geliyorsa? Burada fena yaşamıyordum, öbür dünyaya göçünce
orada da var olmaya çalışırım… Öldürülen kalbim topraktayken ben ne diye canlı
kalayım?”
Müşfik aklı, insanı çaresizlikten korumak için kendiliğinden
bayılıvermişti. Gerşanoviç uyandığında alnını yokladı -pürüzsüz ve temizdi.
"Kurşun aklımda," diye karar verdi.
…burası onları, sekiz kişiyi kurşuna dizdikleri mahzendi
Subay üzerine eğildi.
"Ölüsün artık!" diye belirtti subay ve şahsi küçük
revolverinin namlusunu Gerşanoviç'in alnına dayadı.
"Ateş edin..." dedi. "Burada yaşamım varsa
orada da çocuklarım var - her yerde mülküm vardır benim, her yer güzel bana...
Burada biz insanlardık, insanlıktık, orada daha da yüce olacağız, insanları
doğuran sonsuz tabiat olacağız..."
Kurşun gözüne girdi ve donakaldı Gerşanoviç
Epey zaman sonra cepheden yanımıza geçkin bir partizan geldi
ve bize Gerşanoviç'in ölüm hikayesini anlattı.
…
Elektriğin Yurdu
(s. 123-139)
Kışlan meslek okulunun elektroteknik bölümünde okuyor,
yazlarıysa Şehir Elektrik İstasyonu'ndaki makine dairesinde staj yapıyordum.
…
Lobskaya Dağı
(s. 141-149)
Eski günlerden birinde Karelyalı bir ırgat Onega Gölü 'nün
kıyısından yürümekteydi.
Finlandiya'da inek yetiştiren ve sütten tereyağı yapan bir
efendinin yanına işçi girmişti. Orada, zengin ve sıkıcı avluda, efendinin
kızını sevmişti ama kız ana baba korkusundan ona ya da bir başkasına
sevdalanmaktan çekiniyordu. Ailesinden korkusuna yalnız yaşıyordu bu kız,
çirkin ama iyi.
Bir gün, avlu köşe bucak kuytuya kestiğinde, her zamanki
gibi yakınlarında aşktan kıvranan Karelyalı ırgatı mahcubiyet ve dehşetle
kucaklayıverdi. Kısa süre sonra efendiler, kendi de yanlarında ırgat hayatı
süren kızlarının hamileliğini fark etti.
Doğan oğullarının, ninesinin yüzüne koyduğu yastığın altında
boğularak öldüğünü söyledi.
Irgat da şimdi şube ya da herhangi bir şey olmayı seve seve
kabul ederdi, yeter ki biraz aş versinler- ama kim onu işe alırdı ki?
Var olmaya ihtiyaç duyan ama yabancı insanlara nasıl ayak
uyduracağını ve neyle yaranacağım bilemeyen yabancı ırgat çiti düzeltmeye,
taşlan toparlamaya, kazıkları doğrultmaya ve çeşitli köhne artıkları yerden
temizlemeye koyuldu.
...
Antisexus
(s. 151-164)
…reklam broşürünün metni
İnsanoğlunun savaşlar çağında bastırılan cinsel gücü, savaş
sonrası dönemde zapt edilemez şekilde yükselmiştir. Bu durum kısmen de olsa
fabrikalarımızda üretimin artmasına ve firmamızın finansal erincine hizmet
etmiştir.
Evlilikte hakikatin yerini huzur alır. Her halükarda dünya
üzerinde hiçbir filozof hangisinin daha iyi olduğunu kanıtlayamaz.
Gelecek medeniyetindir, kültürün değil: Geleceği ruhen ölü,
fikren kötümser insan fethedecektir. Hakiki medeniyetin bayağı düzlüğünde
evlilik akıl almaz bir şeydir, Faust tarzının ruhudur; orada aklın alabileceği
tek şey, süblimleşip ruha dönüşemeyen ham organik güçlerin fazlalığından
mekanik bir kurtuluştur.
Haçlı Seferlerinin geçişi gibi kadınlar da gelir geçer.
…
İki Kırıntı
(s.165-)
Bir zamanlar iki Kırıntı yaşardı. İkisi de küçük, ikisi de
karaydı ama farklı babalardan dünyaya gelmişlerdi: biri Ekmekten, diğeri
Baruttan. Bir sakalın içinde yaşarlardı, sakal avcının suratında bitmişti,
Öylece yan yana yaşayıp gidiyordu iki Kırıntı
"Gel hadi gücümüzü deneyelim," dedi Barut
Kırıntısı.
"Eh," diye düşündü,
"ne edeceğim ben şimdi?" Bir serçe ilişti gözüne.
Serçe oturduğu daldan Ekmek Kırıntısına bakıyor, onu gagalamak istiyor ama
insandan korkuyordu.
Cesaret bulan serçe daldan kalktı ve avcının alnına kondu.
Avcı serçeden uyandı, gözünü açtı, Ekmek Kırıntısını gözkapağından aldı, baktı
ona, ağzına atıp çiğnedi: Boşa gitmesin nimet. Serçeyse ekmek zannettiği Barut
Kırıntısını bir çırpıda yiyiverdi ve korkudan göğe uçtu.
O sırada Ekmek Kırıntısı insanın içine girdi, onun kanına dönüştü
ve kendisi de insan oldu. Barut Kırıntısıysa serçenin içinde tutuştu; serçe
ateşten pişerek yere düştü.
…
…
Türkçeleştiren: Günay Çetao Kızılırmak
Metis Yayınları, 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder