5 Ocak 2020 Pazar

Platonov - Muhteşem Vahşi Dünya


Andrey Platonov - Muhteşem Vahşi Dünya

Hayvanlar ve Bitkiler Arasında

(s. 9-35)
Tabiatın loşluğunda bir adam, elinde avcı tüfeği bodur bitkilerin ormanında yürümekteydi.
Bir lokomotifin ıslığı, ince ve uzak, süratin kasırgasıyla yırtılıp ormanda ve siste çınladı…

"Av ya ahmaklıktır ya yoksulluk, İvan Alekseyeviç!" derdi ona babası

Lobskaya Dağı'nda, yoksul yıldızlardan oluşan bir takımyıldız misali dört kulübecikten ibaret bir köy vardı.
Bu köyün evleri küçük, yoksul ve boyasızdı

Tüm aile evde toplanmış oturuyordu. Baba yaklaşık bir ay önce ödül olarak aldığı radyoyu ayarlamakla meşguldü.

"Hatunlar ezelden beri bolluğu sever," dedi İvan Alekseyeviç'in babası, "her şeyleri bol olacak: Sincabı da, çili de, sandıkta kumaşı da - sosyalist deniyor bunlara şimdi... "

Demiryolundaki görevine ilk başladığı sıralarda Fyodorov'un metal ve makineye yaklaşımı hayvan ve bitkilere yaklaşımı nasılsa öyleydi -dikkatli ve öngörülü, bir yandan da onları sırf anlamaya değil, kurnazlıkla onlara üstün gelmeye de çalışan bir tutum. Sonraları bu yaklaşımın az ve yetersiz olduğunu anladı. Metal ve mekanizmaya hayvan yahut bitkiye olduğundan çok daha hassas davranılmalıydı çünkü canlıyı kurnazlıkla yenmek sahiden mümkündü, teslim olurdu sana, yaralayabilirdin, yarası iyileşirdi. Makine ya da raysa kurnazlığa teslim olmuyordu, onları ancak temiz niyetlerle ele geçirebilirdin, yaralayamazdın, yaralan iyileşmezdi: Ölümüne çatlarlardı.

Yepifan Savakları

(s. 37-75)
Azak, Kefe ve Konstantinopolis' e gidecek tüccarlar gemilerini tamir ettirdi ve ayrılmaya hazırlanıyor

Voronej Nehri'nin ağzında iki hücreli eğreti bentli bir savak inşa ettim
Bu iş de on altı ayımı aldı. Akabinde başka bir iş geldi.
Nişanlım Anna'ya aşkımı ve hasretimi söyle,
Kardeşin ve dostun, Mühendis William Perry, 1708 senesi

1709 senesinin baharında, seyrüsefer mevsiminin başlamasıyla Bertrand Perry St. Petersburg 'a geldi.

Yirmi yaşındaki nişanlısı Mary Carborund şimdi bluzuna bir leylak dalı iliştirmiş, Newcastle'ın yeşil sokaklarında dolaşıyor olmalıydı.
…bir kadın kocasını beş ya da on yıl, görünmez bir hayale aşk besleyerek bekleyebilir miydi? Düşük ihtimal.

Çar, Don'la Oka arasında kesintisiz bir gemi yolunun oluşturulmasını, böylelikle de tüm Don bölgesinin Moskova ve Volga eyaletleriyle birleştirilmesini istiyordu.

…Thomas Reis' i hatırlar mısın, tatlı Bert'im? İşte o benim eşim oldu. Üzgünsün biliyorum ama Thomas'ın çok tatlı olduğunu itiraf et, üstelik bana sadıktır!
Mary Carborund-Reis

Perry aklını kaçırmış gibi üç kez peş peşe okudu mektubu.

Çardan korkan köylüler canla başla çabalıyordu.

Kader dört yandan saldırıyordu: Yurdunu, sonra Mary'yi kaybetmiş, şimdi de işler çıkmaza girmişti. Bu susuz engin vadilerden canlı çıkamayacağını, Newcastle'ı da Avrupa'yı da, pipolu babasını da, Mary'yi de son bir kez göremeyeceğini biliyordu.

Petro ulakla gizli bir paket gönderdi.
Şu saatten itibaren general değil sivil bir adamsın,

Perry'yi Kremlin'e getirip kuledeki hapishaneye teslim ettiler.

Muhteşem Vahşi Dünyada

(s. 77-91)
Aleksandr Vasilyeviç Maltsev, Tobuleyev deposunun en iyi lokomotif makinisti olarak bilinirdi.
Otuz yaşlarında olmasına rağmen birinci sınıf makinist ehliyetine sahipti

…o kısa süre sonra makinist sınavlarını vererek başka bir araçta çalışmaya başladı, bense Drabanov'un yerine Maltsev'in ekibine yardımcı olarak atandım

Maltsev'i hapse attılar.

"Yarın on otuzda trenim hareket ediyor. Sessiz oturacaksan seni lokomotife alırım."
Maltsev kabul etti.
Treni Tobuleyev'e kadar yardımım olmaksızın götürdü. İşten sonra Maltsev'le birlikte evine gittim, bütün akşam ve gece oturduk onunla.

Afrodit

(s. 93-110)
Afrodit'i hayatta mıydı?
Nazar Fomin / Yeryüzünde, Afrodit'inin hala nefes aldığını ya da göğsünün çoktan soğuduğunu ona gösterebilecek dolaylı bir işaret yahut müphem bir alamet bulunduğuna inanıyordu.

Afrodit savaşın başlarında Almanlardan doğuya kaçan halkın arasına karışarak kaybolmuştu.

Fomin  / kahveye kahvaltıya giderdi.
…kendisine hizmet eden kadının yüzüne bir kez olsun dikkatle bakmamıştı
Sonra / Natalya Vladimirovna'ya, gülümseyerek Afrodit adını takmıştı.
…yirmi yıl karıkoca hayatı yaşadı, onları sadece savaş ayırabildi

…tüm boş zamanlarında karısına uzun mektuplar yazıyor ve Buguruslan tahliyelerine bakan danışma bürosuna yolluyordu
Mutlu barış yıllarının üzerinden çok zaman geçmişti. Zaten devamlı süremezdi bu yıllar, çünkü mutluluğun da ayakta kalabilmesi için değişmesi gerekir.

Öncü birliklerimiz, Fomin'in savaştan önce oturduğu ve çalıştığı güney kentini kuşattı.
Fomin meyve bahçesinden geçerek bir vakitler Afrodit'in kahvesinin bulunduğu yere gitti.
Çocukken oturduğu varoşa gitti sonra Fomin. İnsansızlık ruhunu üşütüyordu; geç kalmış ölüm rüzgârı suskun konutların harabelerinde esmekteydi.
Ev yerinde yoktu ama bank kalmıştı; eskiden Fomin'in pencerelerinin altında dururdu; akşamları bu bankta -önceleri yalnız, sonradan Afrodit'le- otururdu…

Tek insan tüm varoluşun anlam ve amacını kavrayamazdı. Oysa insan kendisini doğuran halka -onun aracılığıyla da doğaya ve dünyaya, geçmiş zamana ve gelecek umuda- sokulduğunda, ruhu beslenmesi gereken gizli kaynağı keşfediyor, böylece davası için gereken tükenmez güce ve yaşamının gerekliliğine dair sağlam inanca kavuşuyordu.

Nazar Fomin önceleri ilçede yangına dayanıklı köy yapılan atölyesini yönetiyordu
Nazar onu kalbine bir görev değil de varoluşunun anlamı gibi buyur etti

İnsanların sadece umutlarla ve kaderlerinin değişeceğine dair beklentiyle yaşadıkları zamanlar olur; ancak geçmişe duyulan hasretin yaşayan nesli avuttuğu zamanlar vardır; bir de mutlu zamanlar vardır ki yeryüzünün tarihi gelişimi insan yüreklerindeki kıpırtıyla denk düşer.

…kısa sürede kasaba konseyinin başkan yardımcılığına seçildi

Kasabada bir elektrik istasyonu kurmayı, elektrik ağını oradan tüm nahiyeye, ilçeye adım adım genişletmeyi tasarlıyordu;
…böylece insan yoksulluk ve acıdan, kemiklerine kadar ezen ama yine de güvenilmez, refah yüzü göstermeyen emeğin ağırlığından kurtulduğunu hissedecekti...

Yetim bir köylü kızını anımsıyordu - Yevdokiya Remeyko
…ikinci sınıf marangoz olarak çoklarından daha gayretli ve istekli çalışmıştı.

Elektrik istasyonunun ömrü pek uzun olmamış, işletilmeye başlamasından yedi gün sonra yanmıştı.
İstasyonu yakan kişiye bakmaya gitti.

Nazar Fomin elektrik istasyonunu, hem de ateşte can verenin iki katı güçlüsünü eski yerinde yeniden kurdu. Bu işe hemen hemen iki sene harcandı. Bu süre zarfında Afrodit, Nazar Fomin'i terk etti; başkasını, Moskova'dan radyo merkezinin montajı için gelen bir mühendisi sevmiş ve ikinci bir evlilik için ona varmıştı.
Ne var ki ayrılmalarından sonra da Nazar Fomin'in gönlü Afrodit'ten geçmedi,

Fakat o zaman Fomin dertlerinin sebep olduğu kederi saklayamıyordu
Hayatı sürüp gidiyordu. Karısı, ikinci eşinin ihanetiyle gururu kırılan Afrodit bir karşılaşmalarında Nazar'a, keder içinde yaşadığını, onu özlediğini, sadece sevinmeyi dileyip görev, sorumluluk nedir bilmeyişinin hayatı yanlış anlamasından kaynaklandığım söyledi.
Ne var ki Afrodit'in yüzünü görünce duyduğu sevinç, ona doğru çarpan kalbin yakınlığı biçare kederini öldürmüştü ve iki küsur yıllık ayrılığın ardından Afrodit'in ona uzattığı eli öptü.

…dünya nasıl derinden değişirse değişsin, Afrodit'in ömrünün tamamıyla yok olmayan belli belirsiz izleri her yere sinmişti.
…zira dünyada iz bırakmadan yok olmak diye bir şey yoktu.

Yedinci Kişi

(s. 111-122)

Cepheden yanımıza bir adam geldi.

Ruhu -son nefese dek ölümü reddeden yaşama arzusu- bedeninin kurumuş köşelerinden dışarı uğramıştı
…adı Osip Yevseyeviç Gerşanoviç'ti, 1894 yılında Minsk şehrinde doğup büyümüş

…kötülüğe önce çaresizlikten, sonra inanç ve tatminkarlıkla sarılır oldu insan, dehşetten ölmemek için.
…beşer kendini ve başkalarını yakarak ısınıp yaşayabilme kabiliyetine kavuşturuldu.

Kendisinden yedinci kişi diye bahsediyordu; bir de, el bombasının emniyet pimini çekemediğini…

…eskiden akşam evine iş götürdüğünü, paraya ihtiyacı olduğunu çünkü tam beş çocuk yaptığını…
…artık doyurması gereken kimse kalmadığını, tüm çocuklarının, karısı ve nenesinin Borisovski Toplama Kampı yakınındaki kil mezarda yattığını (…) anlattı.

"Ve yine ölmeyeceğim. Öldüreceğim ama kendim ölmeyeceğim."
Faşist ölüme de kıyamıyor, cimri, yedimize bir ölüm vermişti

Kısa süre sonra yanımıza dört partizan geldi. Meğer Gerşanoviç'i N. adlı partizan tugayının savaşçısı olarak eskiden beri bilirlermiş, bize onun büyük bir bilge ve tugayındaki en becerikli partizan olduğunu söylediler

Borisov önlerinde beş yüz kişiyle birlikte kurşuna dizilmişti. "Kendisini ölüm bir kez olsun alamadı, oysa hayır demezdi,"

Kampın içinden beş tutsak
…nefeslerinin tutunacağı bir şey kalmamıştı içlerinde.

Gerşanoviç svitka'sının altında el bombasının pimini çekti ve bombayı yakın mesafeden dört düşmanın tam üzerine fırlattı.
Ne var ki kontrol kulübesindeki nöbetçi hayatta kalmıştı
Gerşanoviç 'in üzerine atıldılar ve silahsızlandırdılar onu.

…her altı kişiyi tek kurşunla öldürüyorlardı.

"Yedinci ölmüyor," dedi subay. "Kurşunun delme kuvveti daha altıncı kafada ciddi oranda azalmış oluyor…

"Yeni nesil modernize edilmiş alaybozanımızı deneyelim, siz yedinci olacaksınız ama deneme amaçlı sekizinciyi de dikeceğim arkanıza."

…şimdi aklım kurşuna dizilecek sekizincinin kim olduğu sorusu kurcalıyordu

Onbaşı, ikinci sıradaki Gerşanoviç de dahil olmak üzere sekiz kişi saydı,

Onbaşı tutukluları ense enseye dizmeye koyuldu.
"Ben yedinciyim!" diye anımsattı peşinen Gerşanoviç.

"Ölüm geliyor," diye geçirdi aklından Osip Gerşanoviç. "Ne olmuş geliyorsa? Burada fena yaşamıyordum, öbür dünyaya göçünce orada da var olmaya çalışırım… Öldürülen kalbim topraktayken ben ne diye canlı kalayım?”

Müşfik aklı, insanı çaresizlikten korumak için kendiliğinden bayılıvermişti. Gerşanoviç uyandığında alnını yokladı -pürüzsüz ve temizdi. "Kurşun aklımda," diye karar verdi.

…burası onları, sekiz kişiyi kurşuna dizdikleri mahzendi
Subay üzerine eğildi.
"Ölüsün artık!" diye belirtti subay ve şahsi küçük revolverinin namlusunu Gerşanoviç'in alnına dayadı.

"Ateş edin..." dedi. "Burada yaşamım varsa orada da çocuklarım var - her yerde mülküm vardır benim, her yer güzel bana... Burada biz insanlardık, insanlıktık, orada daha da yüce olacağız, insanları doğuran sonsuz tabiat olacağız..."
Kurşun gözüne girdi ve donakaldı Gerşanoviç

Epey zaman sonra cepheden yanımıza geçkin bir partizan geldi ve bize Gerşanoviç'in ölüm hikayesini anlattı.

Elektriğin Yurdu

(s. 123-139)
Kışlan meslek okulunun elektroteknik bölümünde okuyor, yazlarıysa Şehir Elektrik İstasyonu'ndaki makine dairesinde staj yapıyordum.

Lobskaya Dağı

(s. 141-149)
Eski günlerden birinde Karelyalı bir ırgat Onega Gölü 'nün kıyısından yürümekteydi.
Finlandiya'da inek yetiştiren ve sütten tereyağı yapan bir efendinin yanına işçi girmişti. Orada, zengin ve sıkıcı avluda, efendinin kızını sevmişti ama kız ana baba korkusundan ona ya da bir başkasına sevdalanmaktan çekiniyordu. Ailesinden korkusuna yalnız yaşıyordu bu kız, çirkin ama iyi.

Bir gün, avlu köşe bucak kuytuya kestiğinde, her zamanki gibi yakınlarında aşktan kıvranan Karelyalı ırgatı mahcubiyet ve dehşetle kucaklayıverdi. Kısa süre sonra efendiler, kendi de yanlarında ırgat hayatı süren kızlarının hamileliğini fark etti.

Doğan oğullarının, ninesinin yüzüne koyduğu yastığın altında boğularak öldüğünü söyledi.

Irgat da şimdi şube ya da herhangi bir şey olmayı seve seve kabul ederdi, yeter ki biraz aş versinler- ama kim onu işe alırdı ki?
Var olmaya ihtiyaç duyan ama yabancı insanlara nasıl ayak uyduracağını ve neyle yaranacağım bilemeyen yabancı ırgat çiti düzeltmeye, taşlan toparlamaya, kazıkları doğrultmaya ve çeşitli köhne artıkları yerden temizlemeye koyuldu.
...

Antisexus

(s. 151-164)
…reklam broşürünün metni

İnsanoğlunun savaşlar çağında bastırılan cinsel gücü, savaş sonrası dönemde zapt edilemez şekilde yükselmiştir. Bu durum kısmen de olsa fabrikalarımızda üretimin artmasına ve firmamızın finansal erincine hizmet etmiştir.

Evlilikte hakikatin yerini huzur alır. Her halükarda dünya üzerinde hiçbir filozof hangisinin daha iyi olduğunu kanıtlayamaz.

Gelecek medeniyetindir, kültürün değil: Geleceği ruhen ölü, fikren kötümser insan fethedecektir. Hakiki medeniyetin bayağı düzlüğünde evlilik akıl almaz bir şeydir, Faust tarzının ruhudur; orada aklın alabileceği tek şey, süblimleşip ruha dönüşemeyen ham organik güçlerin fazlalığından mekanik bir kurtuluştur.

Haçlı Seferlerinin geçişi gibi kadınlar da gelir geçer.

İki Kırıntı

(s.165-)
Bir zamanlar iki Kırıntı yaşardı. İkisi de küçük, ikisi de karaydı ama farklı babalardan dünyaya gelmişlerdi: biri Ekmekten, diğeri Baruttan. Bir sakalın içinde yaşarlardı, sakal avcının suratında bitmişti,
Öylece yan yana yaşayıp gidiyordu iki Kırıntı
"Gel hadi gücümüzü deneyelim," dedi Barut Kırıntısı.
"Eh," diye düşündü,
"ne edeceğim ben şimdi?" Bir serçe ilişti gözüne. Serçe oturduğu daldan Ekmek Kırıntısına bakıyor, onu gagalamak istiyor ama insandan korkuyordu.
Cesaret bulan serçe daldan kalktı ve avcının alnına kondu. Avcı serçeden uyandı, gözünü açtı, Ekmek Kırıntısını gözkapağından aldı, baktı ona, ağzına atıp çiğnedi: Boşa gitmesin nimet. Serçeyse ekmek zannettiği Barut Kırıntısını bir çırpıda yiyiverdi ve korkudan göğe uçtu.
O sırada Ekmek Kırıntısı insanın içine girdi, onun kanına dönüştü ve kendisi de insan oldu. Barut Kırıntısıysa serçenin içinde tutuştu; serçe ateşten pişerek yere düştü.
Türkçeleştiren: Günay Çetao Kızılırmak
Metis Yayınları, 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder