12 Ekim 2017 Perşembe

Rize Sempozyumu - 2006: Yaşar Kalafat - Eski Türk İnançlarının Rize ve Yöresi Halk Kültüründe İzleri


Yaşar Kalafat - Eski Türk İnançlarının Rize ve Yöresi Halk Kültüründe İzleri (s. 359-367)
…halk inançları tamamen yaşanan din değildirler. Halk inançları tamamen din olmadıkları gibi, dinin de tamamen dışında değillerdir. Onlar mevcut dinlerin halka yansıyış şekilleri veya mevcut dinin halk tarafından algılanış biçimleridirler.
Eski Türk inancı tepesinde Tengri/Tanrı’nın bulunduğu bir takım kültlerden oluşmuş bir sistemdi.
Şamanizm Türkler arasında da yayılma alanı bulmuş olsa ve Türk dini ile çağdaş olsa da Türklerin dini değildi, zira Şamanizm anlam kayması olmasına rağmen din değildi.
Bize göre millet hayatında halk kültürünün dili, halkın yerel olan anadilinden ileri bir öneme sahiptir. Zira ortak milli dilin kaynaklarından birisi halk kültürü dili iken, yerel dillerimizin farklılığına rağmen, halk kültürümüzün dili veya halkımızın kültür dili aynıdır. (s. 359)

...taziyeye gidene (…) İkram edilen çay veya kahvenin yenilenmesi istenilmez bu yeni bir acıya işaret eder. Düğün evinde ise bunun tersi uygulanır, böylece yeni bir mutluluk temenni edilmiş olunur…
…düğün alayında 7 çift 1 tek sayma uygulaması vardı. Alayın önde gelen 15 kişisini 7 çift ve 1 tek diye sayılır. Bu yapılmazsa gelinin ayaklarının dolaşacağına inanılır.
Düğünlerde çeşitli şekillerde yol kesmek haktır.
Çayeli’nde gelin olacak kızın yakınlarına verilecek paraya “Hak” denir. “Emice Hakkı”, “Dayı Hakkı”, “Agabey Hakkı”gibi. Pazar’da gelin oğlan evinden, babasının evine bir gece kalıp dönmesine ise, “Yol Açmak” denir. Anadolu’nun iç ve doğu kesimlerinde bunun ismi “Ayak Açmak”dır. (s. 360)

Rize yöresindeki gelinin ayağının koca evine girdiği ilk gün eltisi veya halası tarafından yıkanması uygulaması…

Rize’deki erkeklerin ve kadınların isimleri ile çağrılmamaları (…) bir sakınma şeklidir.
Birçok yerde güzel çocuklara isimleri ile hitap edilmez. Çok kere onlara çirkin isimler konularak korunmaları sağlanır.
Rize’de “kaçma sakınma” olarak bilinen uygulamada “Yedi Günü” diye bilinen bir uygulama vardır ki, buna göre bu süre zarfında gelin kaynana ve kaynatası ile konuşmaz, süre dolunca el öper hediye alıp daha sonra konuşur.
…yeni sağılmış ineğin süt kabına da bir parça kömür atılır. Kömürün hikmeti kara oluşundan ve ocak ile olan bağlantısından geliyor olabilir Pazar’da fıtık hastalığı için yumurtanın üzeri kömürle çizilerek duası okunur ve bir beze sarılan yumurta yanmakta olan ocağın önüne asılır, yumurta koruyana kadar hasta iyi olur. (s. 360)

Kollar Göğüsün üzerinde bağlanmaz, uğursuzluk getireceği ve kısmetin kesilmesine yol açacağı inancı vardır.
Rize yöresinde kurban bayramında eve et gireceği zaman loğusa ve bebek ayağa kaldırılır. Kurban etinin loğusayı basacağına inanılır.
…cenaze geçerken cenazeden daha aşağıda kalmanın özellikle kadın ve çocukları etkilediği onların üzerinde “baskınlık” denilen bir halsizliğe sebep olduğuna inanılır ve korunmak için de cenaze geçerken kadın ve çocuklar yolun veya evin üst tarafına çıkarılır…
Pazar’da zamanı geldiği halde ayağını yere basamayan çocuğa “Basılmış” denir. Basılmış çocukların tedavisi için bunların ayakları bir iple bağlanır ve namazdan ilk çıkana bu ip kestirilir.
…ev gibi, köyünde adeta eşiği kapısı vardı.
…birisi için “geldi kapıya dayandı” denildiği gibi “çıkıp köye kadar geldi, geldi köyün eşiğine dayandı” da denilir.
Kapının eşiğine oturan kişinin iftiraya uğrayacağına inanılır.
Rize’de evlerin eşiklerinin altında evin koruyucusu olduğuna inanılan ve ev halkına dokunmayan beyaz bir yılanın varlığına da inanılırdı. (s. 361)

…giysisini ters giyen birisinin işlerinin ters gideceğine inanılır.
Çayeli’nde elçiliğe giden kimsenin iç çamaşırını ters giyer ise işinin olacağına inanılır.
Fındıklı’da kız istemeye gidenler ceketlerini ters giyerlerdi.
…bıçak makas ve köpüklü sabun ya yere konularak verilecek kimseye verilmiş olunur veya elin tersi ile uzatılır aksi halde kavga çıkacağına inanılır.
Pazar’da kısmeti bağlı kişinin kısmetinin açılması için hocanın namaz kıldığı seccade ters çevrilir.
Anadolu’nun birçok yerinde namazdan sonra seccadenin köşesi kıvrılır. İfadeye göre bu yapılmaz ise şeytan o seccadede namaz kılarmış.

…uçan kuşun insanın üzerine pislemesi uğur alameti olarak algılanır.
Akşamdan sonra kediye bulaşma uğursuzluk sayılır.
Eski hesap yılbaşı 14 Ocak’a “koca karı yılbaşısı” denirdi. Bu gün sabahleyin eve kimseler gelmeden bir kap su getirilir ve evin içine serpilirdi. İlk gelen kimsenin ayağının uğuruna göre o yılın uğurlu geçip geçmeyeceğine inanılırken, gelen kişi erkek ise yılın uğuruna inanılırdı.

Rize merkez ilçe çevresinde; düğün arifesinde yere çivi çakılması, ipe düğüm atılması anahtarla bir kilidin kitlenilmesi damadın bağlanılması anlamına gelir.
Derepazarı’nda kapı üstüne çivi çakılarak korkuluk kaldırılması tedavisi yapılır Düğüm atma iple veya parmaklarla bağlamaya matuf bir büyü şeklidir.

Rize merkezde olmamakla beraber yayla bağıntılı olan kesimde geçmişte “Güneş Duası” yapılırdı.
Yağmur duası için Rize yöresinde “Bubirdak” düzenlenirdi.
Bubirdak’da benzerleri gibi çalı süpürgesinin kız gibi giydirilip çocukların onun arkasına takılıp evlerden yenilecek bir şeyler isteyip onları pişirilip yemesi şeklinde olur. Bu arada çocuklar kendi dillerince kafiyeli söylemlerle dileklerini anlatırlar. Ellerindeki kıl torbanın ismi “kıtlaman” ve pişirecekleri küçük kazanın ismi de “cuga” dır. Çocuklar güneş isterlerken,

“Bu bir dağım bur ister
Kaşık kaşık yağ ister
Kadelden kaymak ister,
Un torbasından un ister,
Kintamandan tuz ister,
Allah’tan kırmızı güneş ister”

Derler ki, bu duanın Azerbaycan’daki bitiş şeklinde “Kızıl gün ister şeklinde ifadeler kullanılır. (s. 362)

Gidenin arkasından ağlanılmayacağı gibi ev de süpürülmez, süpürge yapılmaz. 
Ardeşen’de bir kimsenin üzerine doğru süpürülür ise o kimsenin erkek kardeşine kötülük geleceğine inanılır.
Hemşin’de evdeki ve konu komşudaki süpürgelerin toplanılıp yakılması halinde havaların ısınacağı inancı vardır. Pazar’da nazar almış inek için yapılan nazar tılsımında biber ve kömürün yanı sıra süpürge çöpü de vardır. Pazar’daki süpürge ile ilgili bir diğer inanca göre, evden birisi dışarıya çıkmış ise, kaza geçirmemesi için o gün ev süpürülmez.

Rize’de her yaşlı ölüm günü için “Kefenlik” diye bilinen kendirden yapılmış bir kumaş ve cenazeye dağıtmak üzere peşkirler ve miktarda definde kullanılmak üzere para hazırlardı. Bu paraya “Gömülmelik” denilirdi. Anadolu’da bunun diğer adı “kefen parası” veya “Defin Parası”dır.

Rize yöresinde ölüye yakınları sesli ağlarlar ve buna “sayı kurarar ağlama” denir.
Yakınları tarafından ölünün sesli ağlamasına Pazar’da “Okoresğu” denilmektedir.
Pazar’da da ölünün can verdiği odaya bir bardak su konulur ve 40 gün ışığı söndürülmez.
Akşam güneş batıp hava kararmaya yüz tutunca yerlerin bağlanıldığı söylenir bu saatte ve ondan sonra birçok şey yapılmaz.
…bebek bezi dışarıda bırakılmaz, eşikten dışarıya sıcak su dökülmez, ağaç dikilmez.
…gece tırnak kesilmez, aynaya bakılmaz, idrar dışarıya dökülmez tarak artığı saçlar dışarı atılmaz, bebeğin ve loğusanın çamaşırı kırkına kadar dışarı asılmaz.

habis ruhlar / kara iyeler
Kara iyeler hayatın her safhasında vardırlar.
Kara iyelerin insanlar üzerindeki etkileri insanlar öldükten sonra da devam ettiği inancı vardır.
Kara iyelerin kara tutumları gibi bir de Ak iyeler vardır. Bunlar da adeta aklayıcı paklayıcılardır. (s. 363)

Rize’de eskiden loğusa doğum yaptığı gece Albasmaması için sabaha kadar uyutulmazmış, uyur haldeki kimseyi albasar ise artık uyanamayacağına inancı vardır. Loğusanın bulunduğu eve ikindi namazından sonra gelenlerin ellerini ateşe veya sıcağa tutması istenirdi. Loğusa ziyaretine gelene güle güle denilmesi halinde loğusanın sütünün kaçacağına inanılırdı.

Rize’de güneş/ay tutulduğu zaman ezan okunur, silah atılır, teneke çalınarak gürültü yapılır, iftar borusu çalınırdı. Yapılan gürültüden amaç ayın bekçisi olan köpeklerin uyandırılarak yılanların (adları Cıngıloz veya Cıngılaz) ayı yemelerini önlemektir.

Tavara/Davara da kara iyedir. Uyuyan insanların ağız ve burunlarını eliyle kapatarak nefes almalarını zorlaştırır. Elinin içi delik olduğu için insanlar boğulmaz. Gitmesi istendiğinde (ters/aksi davrandığı için) gitme kal denilir. Tavara’nın Hemşin’deki ismi Ağırbasan’dır.

Cazı/Cazı Babaanne, Çamlıhemşin’de Geceleri faaliyet gösteren, kılıktan kılığa girebilen, süt bebeklerinin onlar diri iken ciğerlerini çıkarıp yiyen bir kara iyedir.
İri yarı olduğu göğüslerinin yerlere kadar değdiği tasvir edilir.
Hemşin yöresindeki algılayışa göre tamamen yaşlı kadın görünümünde olan cazının 1 parmak uzunluğunda bir kuyruğu vardır.
Elindeki büyülü toprağı serpmek suretiyle derin uykuya girmesini sağladığı annenin bebeğinin ciğerini egiş diye bilinen ucu eğri demir ile çıkarıp yediğine inanılır. Bütün kara iyelerde ortak özelliklerden birisi de adeta bebek ciğeri yemektir.
Anadolu masallarında “ölü toprağı” diye bilinen mezardan alınmış toprağın üzerine serpildiği insanı uyuttuğu inancı vardır. (s. 364)

Obur, Hemşin’de Ubur olarak bilinir hayatta iken kötülükler yapmış yaşlı kadınları öldüklerinde toprağın kabul etmeyeceği definlerin kısa bir süre mezarlarından çıkıp eski muhitlerinde çığlıklar atarak dolaştıklarına inanılır. Hortlak veya Ubur’un ceza olması için Allah tarafından ayaklarının altına ateş konulduğuna inanılır Ubur veya hortlağa silah işlemeği inancı da vardır Kendisini görenler veya sesi duyanların 3 defa “Urum eline” diye tekrarlamaları halinde güneş doğmadan mezarına gitmiş olacağı inancı yaygındır.

Congoloz, Hemşin yöresinde varlığı bilinen bir kara iyedir. Kısa ve iri yapılı her tarafı kıllarla bir yaratıktır. Yılın son ayının son haftası ile ilk ayının ilk haftasında görülür özellikle yiyeceklere ve ambarlara musallat oluşu ile bilinir. Karadan nefret ettiği için onun çıkacağı zamanlar ambar kapıları kömürle karartılırdı. Daha ziyade ikindiden sonra ve gece insanların karşısına çıkar ve demir dili yün tarağı/tapul tarağı ile insanlara zarar verdiğine inanılır. Korunmak için onun sorularına içerisinde kara kelimesi geçecek şekilde cevaplar verilir.

Behur Hemşin’den yapılmış bir tespittir.
Behur bir özneden ziyade yapılan fiilin adıdır. Çürükay/Temmuzun son haftası ile Ağustosun ilk haftası arasında çok kısa bir yaşanır ki, yıldırım çakması gibi çok kısadır. Bu olay suyun içerisindeki canlı ve cansız her şeyi etkilemektedir. Kumaş parçalarını çürütür insanların su ile temas halindeki kısımlarında benekler oluşur. Behur’un bu tesirinden kurtulabilmek için suya bir demir parçası veya çivi atılmalıdır. Demirin Behur’u çekeceği ve canlıların zarar görmesini önleyeceğine inanılır.

Çayeli’nde Ocak ayının 14 inde analı babalı çocuğun ocak demirini yukarıya doğu vurması uğur sayılır.

Güneysu bölgesinde çeşitli bağlama şekilleri vardır. Bunlar “İple bağlama”, bıçakla bağlama” ve “Silahla bağlama”dır.
Bağdan korunmak için damat geline elbise kesilmeğe gidileceği gün damat bir çarşafın üzerinden 7 defa geçirilir, her defasında çarşafa düğüm atılır. Bu çarşaf damada çok yakın birisi tarafından saklanır ve gerdek gecesi bu düğümler çözülür. Bunu yaptıracak erkek zifaf gecesine kadar çivi çakmaz ve düğüm atmaz. Böylece onu bağlayanların bağlanacağına inanılır.

Ardeşen’de çok geniş bir atmaca kültürü vardır. İkizdere’de ayı tarafından kaçırılan ve bu kaçırılmadan şikâyetçi olmayan aile kuran genç kız ve kadın hikâyeleri anlatılır.

Pazar’da Kuku mevsiminde kuku sesi duyulunca eğer yemek yemiş isen, hasta olunmazmış yememiş isen kuku kuşu kişiyi yenmiş, basmış olacağı için yıl hastalıklı geçirilir.

Pazar’da siyah karga evin etrafında bağırır ise yas alameti olarak algılanır. Bu inanç Çayeli’nde de vardır.

Baykuş kimin evinin önünde öterse o eve felaket getirirmiş Sürmene yöresinde Baykuş vikvik diye öterse hamile hanımın bebeği kız olurmuş, hu-hu diye öter ise hamile hanım erkek doğururmuş. (s. 365)

Çayeli’nde Üzerinde yılan resmi/turası bulunan ve yılanlı kuruş olarak bilinen paradan kolye yapanın boğaz ağrılarının geçeceğine inanılır.

Çakalın çıkardığı gaz ağacın dalında tünemiş olan tavuğu bayıltıp aşağıya düşürürmüş.

Pardi/Dişi Çakal bağırdığı zaman yas beklenirmiş.

Cazı, örümcek şekline girerek ocağın bacasından eve girermiş. (s. 366)

İyidere’de Hurma Hastalığı olarak bilinen hastalığın tedavisinde bıçakla 100 daire çizilerek 3 kere dönülür, “Kaf Dağının ardına” denilerek bıçak üflenir ters istikamete arkaya doğru atılır. Bu esnada; “Oğurma oğumra” diye başlayan bir manzum okur. Bu okumayı yapacak kadın ise uygulamayı erkekten, erkekse kadından öğrenmeli.

Hemşin’in Üskürt Dağı tepesinde yayla yolu yayla yolu üzerindeki Gürgen ağacının dibine geçenler tarafından ufak taşların atılması ile yorgunluğun gidereceği inancı vardı Biz benzer bir tespite de Petekli-Sürmene yayla yolu üzerinde şahit olmuştuk. Burada da yaylaya çıkanlar yolun kenarındaki çukurumsu yere “iyi derler” inancından yola çıkarak ufak taşlar atarlardı.

Hemşin’de Cuma günleri cami minberinin altından geçmenin hastalıklara iyi geleceği inancı vardır.

İkizdere’de “Dağ Tutması” inancı vardır. Yaylaların çakıllı dik yollarında aniden durup yürüyemeyen hayvanlar için bu tabir kullanılır. Çözümü dağ tutan hayvanın sol arka ayağından alınmış toprağın ağzına sürülmesidir.

Pazar’da şifa aranılacak yerlerden birisini de şehitlikler olduğuna inanılır. Çeşitli ruhi sorunları olanlar bu arada basamayan çocuklar mezarlara bastırılır, taştan taşa atlatılır, mezarların etrafında gezdirilir. (s. 367)

---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder