22 Aralık 2015 Salı

Sencer Divitçioğlu - Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu

Sencer Divitçioğlu - Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu
 
Entelektüelin birinci niteliği (…) düşünce üretmek, sürekli sorgulamak, sürekli kuşku duymak…
Sencer Divitçioğlu, bu entelektüel tanımına uyan (…) bilim adamlarından biriydi.

…gelişen, değişen düşüncelerini, kitaplarının her yeni baskısında düzeltmekten (…) kaçınmazdı. Bu nedenledir ki hemen her kitabının yeni basımı bir öncekinden farklıdır.

İki büyük darbe onun akademik yaşamına da darbe vurdu (27 Mayıs ve 12 Mart).
…her iki darbe sonucunda üniversitelerden uzaklaştırılan öğretim görevlileri arasında yer alıyordu.

İkinci uzaklaştırılışında “tek başıma iktisat yapamam” deyip tarihe yönelmişti.
Türk tarihini incelerken Devlet’in yapısını anlamaya çalışır…
(Ferit Edgü’nün sunumu)

Önsöz
İlk Osmanlı tarihleri, (Tevârih-i Âl-i Osman) ancak 15. yüzyılda, Ahmedî, Şükrullah, Oruç, Âşıkpaşazâde ve Anonim yazarının kronikleriyle ortaya çıkmıştır.

Osmanlı kuruluş toplumu hakkında birincil kaynaklardan yoksunuz.

İkincil kaynaklar (…) birincilerin yorumlanarak yenilenmişleridir.

Giriş
Gibbons’a göre Türk-Rum karması bir “ırk” Osmanlı Devleti’ni yaratmıştır.
Giese ise devletin kuruluşunu bölge ticaretiyle zanaatını elinde tutan ahi örgütlerinin yaygın iktisadi faaliyetlerine bağlar.
Arkanis Osmanlılar’ın Bizans bürokrasisinin yardımıyla devleti pekiştirerek Trakya’ya geçtiklerini söyler.
Wittek’e göre kuruluşta asıl etken olan iktisatçı ahiler değil, inanç sahibi gazilerdir.
Barkan’a göre dervişlerin yurt tutma arzuları…
Akdağ kuruluşu açıklamak üzere “Marmara İktisadi Birimi” kavramını getirmiştir.
İnalcık’ın makalesinde (1980) yoğun Türkmen nüfusuyla onların gaza ülküleri devletin kuruluşunun temel nedenidir. (s. 21)

Menakıbnâme’nin yazarı Yahşi Fakıh, Orhan Bey’in imamı İshak Fakıh’ın oğludur.
Ol kitaptır ki bütün Tevârih-i Âl-i Osman’a dayanak olmuştur. (s. 23)

1
Ön-Osmanlı Tarihi (Efsane Tarih)
Süleymanşah, Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmışoğlu Süleymanşah’ın efsaneyle dirilen suretidir. (s. 26)

Ön-Osmanlı toplumu Bayundur, Töger, Kayı, Çavuldur, Salgur, Kıpçak ve Tatar topluluklarıyla karışmış olabilir. (s. 34)

Gök Han, Osmanlı’nın atasıdır.
Deniz Han Karakoyunluların…
Yani her iki topluluk da Üç Ok’un birer üyesidir. (s. 35)

Bizans ve Arap kaynaklarının üzerinde çoğunlukla birleştikleri bir nokta: Osman Bey’in adı Osman değil, Atman ya da Otman’dır. (s. 38)

2
Osmanlı Tarihine Başlangıç
1243 / Anadolu, Moğol başatlığı altına girdi.
Söğüt – Domaniç / Osmanlı tiresini bu havaliye yerleştirenler Selçuklu Sultanı değil Moğollardır. (s. 41)

14. yüzyılın başında Osman Bey İznik yolunu sağlama almıştı.
İznik, önemli bir stratejik noktadır.

Osmanlı Beyliği neden kendisine tıpatıp benzeyen komşu beyliklerini geçmiş ve nihai utku ona nasip olmuştur?
Çünkü diyorum, Osmanlı Beyliğinin aylanı içinde İznik vardı. (s. 46)

Osman Bey’i başarılı kılan etken, onun İznik ideolojisini bir leitmotif olarak ustalıkla kullanmış olmasıdır.

3
Osman Bey’den İnsemeler
Osman Bey: Avcı başı, delikanlı, kıyıcı, serkeş, alkole ve kılıca meyyal, köylülerle ve tekfurlarla iyi geçinen, üleştiren biri.

4
“Big Man” Paradigması
Neden Tündar değil de Osman?
En yaşlı olan değil en yetenekli olan bey olurdu.

Siyasal antropolojide ilk tip yöneticiye (kazanılmış) Big Man, ötekine (Silsile, hanedan yollu iktidar) başkan (chief) denilir.

Big Man yanına client toplar, mal ve toprak üleştirir.

Osman Bey ve Timur gibi önderler, ancak arpalık dağıttıkları taşeron sayesinde siyasal erki (ya da devleti) ele geçirebilmişlerdir.

Karacahisar alındıktan sonra Bilecik, Yarhisar, İnegöl ve Yenişehir zaptedilmiş ve böylece Osmanlı Toplumu ilk kez su üstüne çıkmıştır. (s. 68)

Bütün TAO (Tevârih-i Âl-i Osman) dört hisar alındıktan sonra Alâeddin’in Osman Bey’i tanıdığını yazar. (s. 69)

5
Zümreler, Meslekler ve İşlevler
Osmanlı kuruluş toplumunda şu zümrelerin bulunduğunu saptamış oluyoruz: Ulu bey, Ertuğrul uruğundan beyler, gaziler, alpler ve Türkmen beyleri, ahiler, abdallar ve bacılar, Türkmen göçerler, yerleşik Rum köylüler. Eder, sekiz zümre.

Gazilik kuralları
İlkin gayrimüslim düşman İslam’a davet edilmelidir. Kabul etmezse aman dilemelidir. Onu da yapmazsa tepelenmelidir. Sakatlar, yaşlılar ve kadınlar kıyımdan muaftırlar. (s. 83)

TAO geleneğine göre Osman ve Orhan beylerin maiyeti arasında alpler çoğunluktadır.

(Alpler) Müslüman ya da Tengrici idiler.

Şehzadeler onlara emanetti.

(Türkmen savaş beyleri) kutsallık işleriyle bir ilgileri olduğu iddia edilemez (öyleyse gazaya katılmasındaki önemli/öncelikli etken ganimet olmalıdır).

Ahiler
Arapçada “ah” kardeş anlamındadır.
Akı / Türkçede cömert, eli açık demektir.
Ahilik, şehir ve kasabalardaki zanaat erbabını birleştiren ve aynı zamanda kentin kolluk kuvvetini oluşturan bir kuruluştur. (s. 87)

Bacılar
Bana öyle geliyor ki, Rum Bacılarının heteredoks inançlara bağlanmış (…) kadın toplulukları oldukları doğrudur.

Osmanlı göçer-evleri iktisadi işlevi, aslen, hayvancılık ve halıcılık…

Osmanlı Toplumunda Sınıflar
Behcetü’t-Tevarih (…) Osmanlı toplumunu dört zümreli olarak görür: “ulu bilginler, yüce beyler; ve ak kemik, kara kemiktir.”

Onlar yüce ve uludurlar; Hacı Bektaş Veli, Ede Balı ve Kadıncık Ana gibi (Din uluları).

Yüce beyler Osmanlı uruğunun üyeleri ve sivrilmiş savaş beyleri olmalıdır.
Ak ve kara kemiğe gelince, toplumun ak budun ve kara budun olarak ikiye ayrılması olgusu bütün ortaçağ Türk toplumları için söz konusudur. (s. 103)

6
Orhan Bey Yortuyor
Orhan Bey en büyük oğlan olduğundan savaş beyi olarak yetiştirilmişti.
Küçük kardeşi Alâeddin Paşa ise hep babasının yanındaydı.

Yıllardan beri sürdürülen Bursa kuşatmasını kaldırıp şehri ele geçirdi (1326). Yedi yıl sonra aynı yoldan İznik’e girildi (1331).

Bapheus (1301) ve Dinboz (1302) savaşlarının üstünden, aşağı yukarı yirmi yıl geçmesine rağmen, Big Man Osman Bey ne gibi askeri faaliyetlerde bulunmuştur? Neden Bursa ve İznik kuşatmaları bu kadar uzun sürmüştür? (s. 105)

Germiyan Beyliği Osmanlı için ciddi bir tehlikedir.
 Al-Umari, (Germiyan beyi) Yakup Bey için Türk padişahlarının en büyüğüdür diyor.
Asıl önemlisi Balabancuk’un verdiği haberdir (Germiyan beyi Bizans’tan yüz bir altın haraç almaktadır).
14. yüzyılın ortasına doğru Germiyan beyinin Bizans’tan haraç alması için ne gibi rasyonel bir sebep olabilir?

Tek sebep olarak şunu görüyorum: Germiyanların Osmanlı ilinin güney sınırlarını hep tehdit altında tutarak, onların Bizans topraklarına yapacakları akınlardaki serbestlik derecesini azrağa / minimuma indirmek. (s. 106)

Yakup Bey’in ölümüyle birlikte Orhan Bey, Bursa ve İzmit kuşatmalarını kaldırıp, her iki şehri da arka arkaya fethetmiştir.

Sınıflı toplumda devletin cebir kullanması için otoriter bir aygıta ihtiyacı vardır. Bu aygıt, devlet başkanı dâhil olmak üzere, yüksek rütbeli askerlerden, idari ve adli yüksek memurlardan ve ulu din adamlarından oluşur.
Osmanlı birinci öbek için seyfiye, ikinci ve üçüncü öbekler için ilmiye deyimini kullanır.
Genel de deyim, kılıç ve kalemdir. (s. 113)

Osmanlı buyuran sınıfına dâhil olan bütün zümreler başlarına ak börk giyerler.

Köylüler ve konar-göçer ki bunlara Osmanlı’da reaya denilir, buyurulan sınıftır. Bu sınıf (…) kızıl börk giymeye mecburdur.

---

Alfa Yayınları

Kasım 2015

Sencer Divitçioğlu - Orta Asya Türk Tarihi Üzerine Araştırmalar

Sencer Divitçioğlu - Orta Asya Türk Tarihi Üzerine Araştırmalar
 
Önsöz
Bu kitap 2001-2005 yılları arasında ortaçağ Türk tarihi hakkında (…) yazdığım altı makaleden oluşuyor.
Makalelerin odağı (…) yanlış bilinen, karmaşık ya da anlaşılamayan bazı olayları çözüp gün ışığına çıkarmaktır.

1
Az Boyunun Sırrı (VIII. Yüzyıl)

Az halkı, 8. yüzyılın ilk yarısında Doğu Türk Kağanlığı’nın komşusu…

“… Ötüken boyunca oturan onuncu boy ise “kağan atı” halkı olarak tanınır.”
Câmiü’t-Tevarih

Az boyunun sırrı bağlamında “kağan atı” anahtar kelime oluyor.

Türklerin Azlara karşı düşmanlığı 720 yılında başlar. (s. 23)

“Kurt’un önceli olan ve iki yıl kağan naibi olarak hüküm süren Gestum (…)
Bizans kaynaklarına göre Gestum’a organ-as diyorlarmış. Bu ad Osetçe eski yaşlı demektir. (…) Bu düşünceler ister istemez Kurt’un annesinin bir Alan prensesi olduğunu gündeme getirir.”
Vernadsky,

2
Türk Yurdunda Belli Belirsiz Nasturiler (VIII. Yüzyıl)
Bizans Patriği’nin yandaşları, “İsa insan olarak algılanmalı ve Meryem Ana Tanrı’nın Anası olarak imgelenmelidir” diyordu. Bu görüş Sasani İmparatorluğu’nun başkenti Ktesiphon’da Doğu Kilisesi tarafından tanınmıştır ve böylece Nasturilik V. ila VIII. VIII. yüzyıllar arasında İpek Yolu aracılığıyla Asya’da yayılmaya başlamıştır.

(650 yılında) Semerkant şehri yöredeki yirmi piskoposluğu kapsayan başpiskoposluk merkezi oldu. (s. 29)

Basmiller ve Azlar
Aslen Hint-Avrupalı halklarındandır.
Plano Carpini için Azlar, Alan’dır. (s. 30)

“Az Bars beğ ‘kağan atı’ biz bertimiz” (KT. 20)
(Azlardan Bars Beye ‘kağan adı’nı biz verdik)

Reşideddin’e göre kağan adı “Ötüken’de oturmaya hakkı olan halk” demektir. (s. 31)

Oset halkı / Azların ardılıdır.

Dumezil / Gatiev
Kafkas efsaneleri içerisinde bir kadın ilahın varlığını saptamıştır. Bu ilahenin adı Madı Maryam’dır (Bakire Meryem). (s. 32)

10 ila 12. yüzyıllarda Basmil ve Karluklar Nasturi oldular.

3
Hunca Beyit ve Ötesi

4
Ting-Ling, T’ieh-Le ve Tele
MS. 350 yıllarında (…) Hunlar Kazak bozkırlarından ayrıldıktan sonra geride boşalan Batı Moğolistan, Altaylar vs. Ting-ling boyları tarafından dolduruldu.
Aynı tarihlerde Çince Ting-Ling adını bırakıp T’ieh-le adını almışlardır. (s. 45)

Günümüzde Altaylarda yaşayan Teleütler arabaya teğrek derler.
Eski Türkçede buna “telegen” denir.

Sanırım telegen adını taşıyan bu taşıt adını Tele savaşçılarından almışlardır.

Saksonlar kendi boy adlarını “kama”dan almışlardır.
Frank adı “ok”tan kaynaklanır.
Yunan Dorları kendilerine “mızrak” derler.
Batı Türk Kağanlığı’nın adı “On Ok”tur.
Dokuz Oğuzlardan bu boyun adı “Tongra” olup “miğfer” demektir. (s. 46)

7 ve 8. Yüzyıl belgelerine dayanarak kişi, boy ve doğa adları üzerinde yapılan taramalardan elde edilen bütün Türkçe adların ya önüne ya da arkasına bir “tele” kimliği iliştirilmiştir.

(Teleler) Baykal gölünden ta Rus bozkırlarına dek yayılmışlardır.
Boyların başkanı irkin unvanını taşır.
Topluluğun kağanı yoktur.

Teleler, Hunlardan inen göçebelerdir.
Sebze yemek, kımızdan başka içki bilmezler.

Batılarında Kalmuklar, güneylerinde Uygurlar vardır.

Anayurtlarından hiç kıpırdamamışlardır.

5
Büyük Çöküşten Sonra (744)
Türk İlinde Arta Kalan Boylar
Pelliot Elyazması / Tibet Raporu
(Bu raporda) yirmi Türk boyu, yedi Hint-Avrupalı boy, dört Moğol boyu, iki de Yeniseyli boy vardır.
Ayrıca beş tane de kimliği bilinmeyen boy bulunuyor.

Pelliot Elyazması, Tibetçe bir rapor olup, 857-848 yılları arasında Tuen-Huang’da Uygurcadan çevrilmiştir.
Uygurca metinde İkinci Türk Kağanlığı’nın yıkılışını hazırlayan olaylara değiniliyor… (s. 57)

Türk Boyları
Ba-ça-neng / Peçenek: ataları Kanglılardır. Uygurlarla savaşıp dururlar.

Ba-yur-bgo / Bayırku: Basmil’in bir alt boyudur.

Çor-du-li / Çordili

? / Dokuz Oğuz: Bu dönemde Dokuz Oğuzlar tamamen Uygurlarla birleşmiş olmalı.

Da-sre / Ta sir

Du-la-man / Dulo”man”

Dru-gu / Türk: Tibetlilerin Türklere verdiği ad.

Du-rygus / Türgeş

Ga-ra—bye / Kara Bağır

Gar-log / Karluk

Ges-tum / Kestimi: Teleütlere komşudur.

Jır-kız / Kırgız

Ho-lo-ka / Yağlakar

Ho-yo-hor / Uygur

Ho-lo-yun-log / Ala Yuntlug

İbil-kor / Bulgar

Ku-chu-tur / Kutrugur

Oğ-rak / Oğrak

Ga-ra-kanglı / Kara Kanglı

So-ni / Sonit: Cengiz Han’ın ordusunda değerli komutanlar hep bu boydan gelir.

Ye-dre / Yedi

Adlar ve unvanlar
Buğ-çor / Çorların Buğu
Buğ ya da başbuğ eşkıya şefi demektir.

Hi-dog-kas / Iduk-As: Plano Carpini Azların kökenlerini Alanlara bağlar.

6
Saruhanlı Beyliği’nin Kıpçak Kökenli Olma İhtimali
(XI. ila XIV. Yüzyıllar)
Saruhanlı Beyliği’ni kuran göçebe Türk boyları 13. yüzyılın başlarında (…) Manisa, Akhisar gibi yerleşim yerlerini ele geçirmişlerdir.
Bölgeye ilk giren Türk konat beylerinden birinin adı Alpağı’dır. (Alp savaşçılığı, Ağı zenginliği verir).
Oğlunun adını Saruhan koymuştur.
(Saruhan) Yaklaşık 1313 yılında Magnesie’yi Bizans’tan alıp Saruhanlı beyliğini kurmuştur. Saruhan’ın Çuğa ve Ali Paşa adında iki kardeşi vardır. (s. 73)

Basmil -> İduk-Kut -> Kıpçak -> Sarıhan -> Saruhanlı Beyliği

---
Alfa Yayınları

Kasım 2015

Sencer Divitçioğlu - Asya Tipi Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu

Sencer Divitçioğlu - Asya Tipi Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu
 
14 ve 15 yüzyıllardaki Osmanlı toplum yapısını tarihi maddeci metodu kullanarak açıklayan bir çalışmadır.

Fransa ve çeşitli Avrupa ülkelerinde  (…) Asya Tipi Üretim Tarzının (…) üçüncü dünya toplumsal yapılarının tarihsel gelişim süreçlerinin açıklanmasında yoğun biçimde kullanılmasına karşın, Türk entelektüelleri (…) konuya ilgisiz kalmış. (s. 21)

FÜT (Feodal üretim tarzı): üç sınıf [(Kral + Din adamları) + askerler + köylüler] tabanı üzerine oturur.
AÜT (Asya tipi üretim tarzı): [(Sultan + din adamları + askerler) + halk] ikili bir sınıf yapısı vardır.

FÜT’te sınıf-temsilli-seçilmişler-meclisi varken, AÜT’te sultan-temsilli-atanmışlar-meclisi bulunur. (s. 26)

Bu bir tarih araştırması değildir.
Bu bir iktisat çalışmasıdır.

Araştırma alanımız üçlüdür:
(1)  Marx’ın Asya üretim tarzı kavramı
(2)  Bu kavramın uygulama alanı olarak 14 – 15. yüzyıllardaki Osmanlı toplumu
(3)  Asya tipi üretim tarzı ile Osmanlı toplumu ve klasik Avrupa feodalitesi hakkında tartışmalar.

1
Asya Tipi Üretim Tarzı
Türkiye, İran ve Hindistan gibi Batılı olmayan toplumların üretim tarzları ancak toprakta özel mülkiyetin yokluğu olgusu ile açıklanabilir.

“Toprak mülkiyetinin yokluğu bütün Doğunun anahtarıdır. Doğunun siyasi ve dini bütün tarihi burada gizlidir.”
Engels

Asya üretim tarzında toprak mülkiyetinin devlete ait oluşunun iki temel sebebi vardır: 1) Köy topluluklarının kendini-destekler karakteri ve; 2) Devletin üzerine almış olduğu kamu işleri.

Engels’e göre, …artık ürünün devlet ricalinin tüketimlerine tahsis edilmesi, ekonominin gelişmesini önlemektedir. (s. 53)

2
Osmanlı Toplumu
Ebussuud Efendi, (…) Osmanlı Devletinin Anadolu ve Rumeli bölgelerindeki topraklarının tümüne, “arz-ı memleket derler. Aslı haraciyedir… (…) Reayanın mülkü değildir.”

Osmanlı ülkesindeki “sapan girip ziraat yapılan yerler mülk olamaz.” (s. 63)

(kimlere tımar verilir)
Tımarlar sultanın beratı ile devleti idare eden kimselere verilmiştir.
Tımarlar fethedilen topraklardaki eski tımar sahiplerine onları da devlete katmak için verilmiştir.
Tımarlar taht kavgalarında şehzadeleri tutan devlet ricalini ödüllendirmek için verilmiştir.

Tımar sahibi vergi toplar, karşılığında devlete asker verir. (s. 68)

Tımar sistemi, dirlik sahibinin toprağın mülk sahibi gibi görülmesine uygun değildir.

Tımar verasetle geçmez.

Âşıkpaşazâde Osmanlı Beyliğinin kuruluşunda, “Devlet”i ayakta tutan dört örgütten bahsediyor: “biri Gaziyân- Rum, biri Ahiyan-ı Rum. Ve biri Abdâlân-ı Rum. Ve biri Bacıyân-ı Rum.” (s. 71)

Osmanlı sultanları yaptıkları hizmetlere karşılık şeyh ve dervişleri daima ödüllendirmişlerdir (bu ödüllerde çoğu defa bağlı oldukları vakıflara arazi tahsisi şeklindeydi).

Osmanlı toplumunun kuruluş yıllarında devlet, toprağın miri oluşundan ötürü, değişik toplumsal kökenlerden gelen, alp, gazi, ahi, derviş, Türk, Rum, köylü ve şehirli olan kimseleri bir çatı altında toplayıp, birleştirmeyi başarmıştır.

Orhan Gazi, kölelikten yetişme Lu’lu Paşa’ya paşalık rütbesi vermekle, vezirlik unvanını da vermiş oluyordu (köle bile olsa iş başına getirilme imkânı var).

1. Murat zamanında (…) savaşta esir edilen Hıristiyan gençlerinden pençik oğlanları örgütü meydana getirilmiştir.

Maksat bellidir.

…devletin dayandığı zümreler, ulema ve ilmiye zümreleri ile tımar sahipleri ve akıncı beylerin oluşturdukları askeri zümrelerdir.

Osmanlı Devleti genişledikçe bu zümrelerin kuvvetlenip, nüfuzlarını arttıracakları apaçıktır.
…bu iktisadi güçlenmeyi kırmak (…) için sultanın yeni müttefik kuvvetlere ihtiyacı olmuştur. Bu kuvvetler devlet içinde yetiştirilen kullardır (Kapıkulu ve Yeniçeriler).

Köklerinden kopmuş, devlet ile özdeş olmuş bir insan kütlesi… (s. 79)

Osmanlı toplumunda asli üretim aracı olan toprağın mülkiyeti devlete aittir.
Toprağın mülkiyetinden yoksun olan üretici sınıf ise reayadır.

Osmanlı toplumu iki temel sınıfa ayrılmıştır. (1) Saray, ordu ve memurin… (2) vergi verip hükûmette vazife alamayan reaya…

Tımar sahibinin raiye üzerinde kişisel hiçbir hakkı olamaz.
Toprakla kendisi arasındaki ilişkiden dolayı hür olan insan, devletle ilişkisinde sömürülen sınıfın bir üyesi olarak sömürülen sürüye dahildir.
Bireysel hürlük ve sınıfsal sömürülme Osmanlı insanının asli karakteridir.
…bireysel olarak bu sömürme olayını algılamasına olanak yoktur… (s. 85)

Mülk ve Devlet asker ve rical iledir.
Rical mal ile bulunur.
Mal reayadan husule gelir.
Reaya adlile muntazam-ül-hal olur. (Naima Tarihi, Cilt 1, s. 40)

Cebirle göstermek istersek; Devlet (D) kulun (K) bir fonksiyonudur; kul paranın (P) bir fonksiyonudur; para reayanın (R) bir fonksiyonudur; reaya adaletin bir fonksiyonudur.

…mülk ve devlet adaletinin, yani kamu işleri ve hizmetlerinin bir fonksiyonudur. (s. 103)

Daire-yi Adliye
Adidir mucib-i salâh-ı cihân
Cihan bir bağdır dıvarı Devlet
Devletin yatımı şeriattır
Şeriata olamaz hiç haris illâ melik
Melik zapteyleyemez illâ leşker
Leşkeri cem'edemez illâ mal
Malı cem'eyleyen raiyettir
Raiyeti kul eder Padişah-ı Aleme adl
Kınalızâde Ali

Askeri zümrenin fevkalade yüksek gelirlere sahip olduğunu tarihsel araştırmalardan öğreniyoruz. (s. 104)

Aşırı servet birikiminin sonucu, bir vezir devlet hazinesine borç verebilir.
…bu orantısız gelir bölüşümü hâkim sınıflar elinde biriken artık-ürün gelirinin aşırı ve taşkın tüketim harcamalarına tahsis edilmesine sebep olur.
Sınıflar arasındaki akışkanlığın pek kuvvetli olduğu (…) bir toplumda (…) her an serveti kaybetmek korkusu tüketime teşvikin artmasına sebep olmuştur. (s. 105)

Köylerde ve kasabalarda yaratılan artık-ürün, genellikle o bölgede kalmadığından, gelecek yüzyıllarda taşrada şehirler gelişememiştir.

Artık-ürünün devlet ricaline geçmesi ve Osmanlı iktisadi sisteminin başka bir iktisadi sisteme doğru evriminin öngördüğü nesnel şartları hazırlamıştır.

Klasik feodalite ve özel mülkiyet…

Osmanlı ilkini (klasik feodalite) önlemişse de ikincisi özellikle gelecek yüzyıllarda, Osmanlı iktisadi sistemini bozmuş… (s. 110)

3
Asya mı, Feodal Üretim Tarzı mı?
Alman İdeolojisi’nde Marx ve Engels’e göre;
Her topluluk evrensel olarak dört aşamadan geçmek zorundadır: Kabile mülkiyeti, müşterek ya da devlet mülkiyeti, feodalite ya da malikâne mülkiyeti ve nihayet kapitalist mülkiyet.

Komünist Manifesto’da takındıkları tavır değişir. Gelişim aşamaları üçe indirgenir: Kölelik, feodalite ve kapitalizm. (s. 116-117)

Marksist “Üretim Tarzı” Kavramı
---

Alfa Yayınları

Kasım 2015