22 Aralık 2015 Salı

Sencer Divitçioğlu - Asya Tipi Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu

Sencer Divitçioğlu - Asya Tipi Üretim Tarzı ve Osmanlı Toplumu
 
14 ve 15 yüzyıllardaki Osmanlı toplum yapısını tarihi maddeci metodu kullanarak açıklayan bir çalışmadır.

Fransa ve çeşitli Avrupa ülkelerinde  (…) Asya Tipi Üretim Tarzının (…) üçüncü dünya toplumsal yapılarının tarihsel gelişim süreçlerinin açıklanmasında yoğun biçimde kullanılmasına karşın, Türk entelektüelleri (…) konuya ilgisiz kalmış. (s. 21)

FÜT (Feodal üretim tarzı): üç sınıf [(Kral + Din adamları) + askerler + köylüler] tabanı üzerine oturur.
AÜT (Asya tipi üretim tarzı): [(Sultan + din adamları + askerler) + halk] ikili bir sınıf yapısı vardır.

FÜT’te sınıf-temsilli-seçilmişler-meclisi varken, AÜT’te sultan-temsilli-atanmışlar-meclisi bulunur. (s. 26)

Bu bir tarih araştırması değildir.
Bu bir iktisat çalışmasıdır.

Araştırma alanımız üçlüdür:
(1)  Marx’ın Asya üretim tarzı kavramı
(2)  Bu kavramın uygulama alanı olarak 14 – 15. yüzyıllardaki Osmanlı toplumu
(3)  Asya tipi üretim tarzı ile Osmanlı toplumu ve klasik Avrupa feodalitesi hakkında tartışmalar.

1
Asya Tipi Üretim Tarzı
Türkiye, İran ve Hindistan gibi Batılı olmayan toplumların üretim tarzları ancak toprakta özel mülkiyetin yokluğu olgusu ile açıklanabilir.

“Toprak mülkiyetinin yokluğu bütün Doğunun anahtarıdır. Doğunun siyasi ve dini bütün tarihi burada gizlidir.”
Engels

Asya üretim tarzında toprak mülkiyetinin devlete ait oluşunun iki temel sebebi vardır: 1) Köy topluluklarının kendini-destekler karakteri ve; 2) Devletin üzerine almış olduğu kamu işleri.

Engels’e göre, …artık ürünün devlet ricalinin tüketimlerine tahsis edilmesi, ekonominin gelişmesini önlemektedir. (s. 53)

2
Osmanlı Toplumu
Ebussuud Efendi, (…) Osmanlı Devletinin Anadolu ve Rumeli bölgelerindeki topraklarının tümüne, “arz-ı memleket derler. Aslı haraciyedir… (…) Reayanın mülkü değildir.”

Osmanlı ülkesindeki “sapan girip ziraat yapılan yerler mülk olamaz.” (s. 63)

(kimlere tımar verilir)
Tımarlar sultanın beratı ile devleti idare eden kimselere verilmiştir.
Tımarlar fethedilen topraklardaki eski tımar sahiplerine onları da devlete katmak için verilmiştir.
Tımarlar taht kavgalarında şehzadeleri tutan devlet ricalini ödüllendirmek için verilmiştir.

Tımar sahibi vergi toplar, karşılığında devlete asker verir. (s. 68)

Tımar sistemi, dirlik sahibinin toprağın mülk sahibi gibi görülmesine uygun değildir.

Tımar verasetle geçmez.

Âşıkpaşazâde Osmanlı Beyliğinin kuruluşunda, “Devlet”i ayakta tutan dört örgütten bahsediyor: “biri Gaziyân- Rum, biri Ahiyan-ı Rum. Ve biri Abdâlân-ı Rum. Ve biri Bacıyân-ı Rum.” (s. 71)

Osmanlı sultanları yaptıkları hizmetlere karşılık şeyh ve dervişleri daima ödüllendirmişlerdir (bu ödüllerde çoğu defa bağlı oldukları vakıflara arazi tahsisi şeklindeydi).

Osmanlı toplumunun kuruluş yıllarında devlet, toprağın miri oluşundan ötürü, değişik toplumsal kökenlerden gelen, alp, gazi, ahi, derviş, Türk, Rum, köylü ve şehirli olan kimseleri bir çatı altında toplayıp, birleştirmeyi başarmıştır.

Orhan Gazi, kölelikten yetişme Lu’lu Paşa’ya paşalık rütbesi vermekle, vezirlik unvanını da vermiş oluyordu (köle bile olsa iş başına getirilme imkânı var).

1. Murat zamanında (…) savaşta esir edilen Hıristiyan gençlerinden pençik oğlanları örgütü meydana getirilmiştir.

Maksat bellidir.

…devletin dayandığı zümreler, ulema ve ilmiye zümreleri ile tımar sahipleri ve akıncı beylerin oluşturdukları askeri zümrelerdir.

Osmanlı Devleti genişledikçe bu zümrelerin kuvvetlenip, nüfuzlarını arttıracakları apaçıktır.
…bu iktisadi güçlenmeyi kırmak (…) için sultanın yeni müttefik kuvvetlere ihtiyacı olmuştur. Bu kuvvetler devlet içinde yetiştirilen kullardır (Kapıkulu ve Yeniçeriler).

Köklerinden kopmuş, devlet ile özdeş olmuş bir insan kütlesi… (s. 79)

Osmanlı toplumunda asli üretim aracı olan toprağın mülkiyeti devlete aittir.
Toprağın mülkiyetinden yoksun olan üretici sınıf ise reayadır.

Osmanlı toplumu iki temel sınıfa ayrılmıştır. (1) Saray, ordu ve memurin… (2) vergi verip hükûmette vazife alamayan reaya…

Tımar sahibinin raiye üzerinde kişisel hiçbir hakkı olamaz.
Toprakla kendisi arasındaki ilişkiden dolayı hür olan insan, devletle ilişkisinde sömürülen sınıfın bir üyesi olarak sömürülen sürüye dahildir.
Bireysel hürlük ve sınıfsal sömürülme Osmanlı insanının asli karakteridir.
…bireysel olarak bu sömürme olayını algılamasına olanak yoktur… (s. 85)

Mülk ve Devlet asker ve rical iledir.
Rical mal ile bulunur.
Mal reayadan husule gelir.
Reaya adlile muntazam-ül-hal olur. (Naima Tarihi, Cilt 1, s. 40)

Cebirle göstermek istersek; Devlet (D) kulun (K) bir fonksiyonudur; kul paranın (P) bir fonksiyonudur; para reayanın (R) bir fonksiyonudur; reaya adaletin bir fonksiyonudur.

…mülk ve devlet adaletinin, yani kamu işleri ve hizmetlerinin bir fonksiyonudur. (s. 103)

Daire-yi Adliye
Adidir mucib-i salâh-ı cihân
Cihan bir bağdır dıvarı Devlet
Devletin yatımı şeriattır
Şeriata olamaz hiç haris illâ melik
Melik zapteyleyemez illâ leşker
Leşkeri cem'edemez illâ mal
Malı cem'eyleyen raiyettir
Raiyeti kul eder Padişah-ı Aleme adl
Kınalızâde Ali

Askeri zümrenin fevkalade yüksek gelirlere sahip olduğunu tarihsel araştırmalardan öğreniyoruz. (s. 104)

Aşırı servet birikiminin sonucu, bir vezir devlet hazinesine borç verebilir.
…bu orantısız gelir bölüşümü hâkim sınıflar elinde biriken artık-ürün gelirinin aşırı ve taşkın tüketim harcamalarına tahsis edilmesine sebep olur.
Sınıflar arasındaki akışkanlığın pek kuvvetli olduğu (…) bir toplumda (…) her an serveti kaybetmek korkusu tüketime teşvikin artmasına sebep olmuştur. (s. 105)

Köylerde ve kasabalarda yaratılan artık-ürün, genellikle o bölgede kalmadığından, gelecek yüzyıllarda taşrada şehirler gelişememiştir.

Artık-ürünün devlet ricaline geçmesi ve Osmanlı iktisadi sisteminin başka bir iktisadi sisteme doğru evriminin öngördüğü nesnel şartları hazırlamıştır.

Klasik feodalite ve özel mülkiyet…

Osmanlı ilkini (klasik feodalite) önlemişse de ikincisi özellikle gelecek yüzyıllarda, Osmanlı iktisadi sistemini bozmuş… (s. 110)

3
Asya mı, Feodal Üretim Tarzı mı?
Alman İdeolojisi’nde Marx ve Engels’e göre;
Her topluluk evrensel olarak dört aşamadan geçmek zorundadır: Kabile mülkiyeti, müşterek ya da devlet mülkiyeti, feodalite ya da malikâne mülkiyeti ve nihayet kapitalist mülkiyet.

Komünist Manifesto’da takındıkları tavır değişir. Gelişim aşamaları üçe indirgenir: Kölelik, feodalite ve kapitalizm. (s. 116-117)

Marksist “Üretim Tarzı” Kavramı
---

Alfa Yayınları

Kasım 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder