22 Aralık 2015 Salı

Northrop Frye - Büyük Şifre

Northrop Frye - Büyük Şifre
Kitab-ı Mukaddes ve Batı Edebiyatı
 
Northrop Frye (1912-1991); 1939 yılından itibaren Toronto Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı profesörü olarak çalıştı.

Öğretmen, öğrencinin zihninde konuyu yeniden yaratmayı amaçlayan kişidir.

Birinci bölümün konusu; dil
Burada dilden kast edilen insanların Kitab-ı Mukaddes hakkında ve Tanrı’nın varlığı gibi onunla bağlantılı konular hakkında konuşurken kullandıkları dildir (din retoriği).

Dil bölümünden sonra, mit ve metafor terimlerini, eleştiri sınırları içinde kalarak açıklayan iki bölüm gelmektedir.

Birinci bölüm: Dil
Kutsal kitaplar en azından şiire has bir yoğunlukta yazılmış olurlar.
Hıristiyanlık bir din olarak başlangıcından itibaren tercümeye dayanmıştır.

Aziz Jerome’un Latince Kitab-ı Mukaddes çevirisi (Vulgat) (…) bin yıl süreyle Batı Avrupa’da yegâne resmi Kitab-ı Mukaddes olma ayrıcalığını taşımıştır.

Kelimeler sınırlı, Tanrı ise değildi. Gerçek Tanrı “gizli”dir.
Tanrı’ya yönelik bu mistik konumlandırma/tasavvur, O’nu işaret edebilmek üzere yazarları metaforlara yöneltmiştir.

Kitab-ı Mukaddes’le bağlantılı bütün diller “nefis” ile “ruh”u birbirinden ayırır: İbranice nephesh ve ruach,
Grekçe psyche ve pneume,
Latince anima ve spiritus

Objektif dünya ne kadar büyük olursa, öznel dünya da önem ve çeşitlilikte o kadar küçük görünür.

Objektif / gerçek ya da hakikat

Subject kelimesi objektifi müşahede eden anlamına gelir.

Anlamak / under-stand / bir şeyin altında durmak

İnsanlar, insan olmaları hasebiyle değil de sadece bazı objektif gözlemleri kaydeden dilsel bir yapı içinde bir topluluk meydana getirmeleri dolayısıyla öznelerdir.

Yazının mucidi Thoth / unutmaktan ziyade hatırlamakla (…) alakalıdır. (s. 59)

İmgeler metaforiktir, çünkü bu, dilin kendisi vasıtasıyla dünyada tanrısal bir şahsiyetin varlığı anlamını iletebileceği tek yoldur.

Hatip çoğunlukla şairin de kullandığı mecazi ve retorik türden bir dil bağlamında eğitim almaktaydı. Bu nedenle söylev gerçekte metaforik/şiirsel ve varoluşsal deyimlerin bir kombinasyonudur.

Kitab-ı Mukaddes / metaforlarla dolu olmasına rağmen şiir gibi metaforik değildir ve aslen bir edebiyat eseri olmaksızın olabileceği kadar şiirseldir (bir şey söylememek konusunda ne kadar da iddialı bir cümle).

Kitab-ı Mukaddes / kerygma ile adlandırdığım dördüncü bir ifade formudur.
Kerygma / retorik modudur. (s. 68-69)

İkinci bölüm: Mit I
Mit benim için öncelikle mitos, hikâye, öykü ya da daha genel anlamıyla kelimelerin ardışık düzeni anlamına gelmektedir.
Bütün sözlü ifade kalıpları bir tür art ardalığa sahip olduklarından bu temel anlamda mitseldirler.

Roma İmparatorluğunun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi
…başlıktaki “gerileme ve çöküş” ifadesi Gibbon’un malzemelerini seçtiği ve düzenlediği anlatım prensibine işaret eder ki bu onun mythos’udur.

Cedelci toplum öncesindeki herhangi bir toplumun sözlü kültürü geniş oranda hikâyelerden oluşmaktadır. (s. 73)

Metonimik dilin yükselişinden sonra hikâyeler çoğunlukla soyut tartışmaların somut canlandırılmaları diğer bir ifadeyle alegoriler olarak kullanılmışlardır.

1 Myhos
1.1 Hikâye mitler
1.2 Tartışmalar
1.1.1 ikincil anlamda mitler
1.1.2 halk hikâyeleri, destanlar
1.1.1.1 / 1.1.2.1 meseller, fabllar
1.2.1 metonimik argümanlar
1.2.2 betimleyici anlatımlar

…mit ve edebiyat birbirinden ayrılamayacak şekilde iç içedir.

Evrensel büyük bir tufana inanma arzusu…
Bir ilk tufan arketipi konusunda ortak bir bilinçaltı vardır.

İnsanlar tufan mitleri üretirler çünkü onlara tufan mitleri ürettiren ortak bilinçaltına sahiptirler.

…mitin gerçek niyeti tabiat faaliyetlerini araştırmak değil, bir insan topluluğu etrafında sınır çizmek ve bu topluluk vasıtasıyla içe doğru bakmaktır. (s. 79)

Kitab-ı Mukaddes açık bir şekilde şiddetli partizan bir kitaptır. Diğer bütün propaganda formları gibi, doğru olan şey yazarın doğru olması gerektiğini düşündüğü şeydir.

İncilleri modern güvenilirlik ölçüleriyle daha fazla uyumlu kılabilmek için mitolojiden arındırma eylemine teşvik ederiz.
Fakat bunu tam anlamıyla hakkını vermek suretiyle yapmayı denesek İncillerden hiçbir şey geriye kalmayacaktır.

Eski Ahit dışında İsa’nın yaşamıyla alakalı gerçek deliller bulunmaz.

Belki de Homeros ve Gılgamış destanlarını şiirsel olarak okuduğumuz gibi, Kitab-ı Mukaddes mitleri de şiirsel olarak okunmalıdır.

Tarih özel yargılar yapar ve bu nedenle de doğru ve yanlış kıstasına tabidir.
Şiir belli yargılarda bulunmaz; dolayısıyla da doğruluk ya da yanlışlık gibi bir kıstasa tabi değildir. (s. 92)

Edebiyat hakkında fark ettiğim ilk şeylerden biri yapısal birimlerinin sabitliğiydi. Örneğin komedi, belirli temalar, durumlar ve karakter türleri ile Aristofanes’den çok az değişiklikle günümüze kadar geldi.

Bu yineleme unsuru bütün bağlamlarıyla mit için gereklidir. Yazıyla donatılmış olsa da, toplumu oluşturan ana mitler devamlı surette tekrar tekrar sunulmadıkları müddetçe zihinlerde tutulamaz. (s. 95)

Hangi perspektiften okunursa okunsun Kitab-ı Mukaddes’in ana miti de kurtuluş mitidir.

Üçüncü bölüm: Metafor I
“dır”ı çekip çıkardığınızda açık metafordan sadece imgelerin yan yana getirilmesi vasıtasıyla üretilen zımni metafora hareket ederiz (bu şiirdir). (s. 104)

Merkezden gelen anlamın kavranmasında başarısızlık eksik bir okumadır, merkeze yönelen anlamın kavranmasındaki başarısızlık yetersiz bir okumadır.

Bütün dil kelimelerin yan yana getirilmesinden dolayı metafor tarafından kuşatılmıştır.

Kelimelerin yan yana gelmesi tarafından taşınan gizli anlam prensibi, edebiyat eleştirisinde genel ilkedir ve hermenötik olarak da adlandırılan sahanın da bir parçasıdır.

Kelimelerin yan yana gelmesinde amaçlanan “gizli” anlamları ortaya çıkarmak için oldukça önemli bir çaba sarf edilir.

Dilde tanımın tamlığı belirli bir noktanın ötesinde mümkün değildir (dil oyunları).

Yaratılış, mutlak bir başlangıçtı.

Kitab-ı Mukaddes’te mutlak bir başlangıcı önkabul olarak almanın nedeni, zamanın mutlak bir gerçekliği temsil etmeyişinin bariz bir hale getirilmek istenmesidir.

Dördüncü bölüm: Tipoloji
İncil hikâyesinin doğru olduğunu nasıl bilebiliriz? Çünkü Eski Ahit’in kehanetlerini doğrular…

Nedensellik / geçmişle bağlantı kurar. Tipoloji geleceği anlatır.

Alegori “hakiki” anlamını kavramsal ya da tartışmalı bir tercümede bulan bir hikâye mittir.

Eski Ahit’te “Mesih” kelimesi sadece yönetim hakkı gerçek ya da varsayılan bir yağ sürme seremonisiyle sembolize edilen meşru bir idareci anlamına gelir. (s. 148)

Toplumlar gerçekten önem atfettikleri hiçbir şey konusunda asla tolerans göstermezler. (s. 157)

İkinci Kısım
Tiplerin Düzeni

Beşinci bölüm: Tipoloji (Vahyin Evreleri)

Kitab-ı Mukaddes dinleri güçlü bir şekilde ahlak ve iradeye bağlıdır ve esas vurgularını sosyal ya da ferdi kurtuluş üzerine yaparlar.

Tekvin’de yaşam formları varlık alanına “söz” vasıtasıyla çıkarlar.
Ex nihilo bir yaratılıştan bahseder.

Anne, doğman için kendisini terk etmemiz gerekir.
Emriyonun İbranicesi Golem kelimesidir.

Düşüşle birlikte (…) insan hayatı (…) dava edilecek ve yargıya tabi tutulacaktır. Bu metaforda İsa bir savunma avukatıdır ve temel davacı Şeytan’dır. (s. 176)

Tanrı’nın yaptığı dünya o kadar iyidir ki Tanrı yedinci gününü onu seyrederek geçirir. Bu anlatım insan dahil Tanrı’nın da bütün mahlukatının daha önceden Tanrı gözünde nesnelleşmiş (nesneleşmiş) olduğunu gösterir.

Kitab-ı Mukaddes’in bariz bir niteliği (…) kulağa ait metaforlara yaptığı güçlü vurgudur.

Göz, Tanrı’nın her bir ağacı “göze hoş geldiği için” yarattığı Eden bahçesinde tarihin başlangıcından evvel doyurulmuştur ve bütün sırların açıklandığı son günde tekrar tatmin edilecektir. Fakat tarihin kendisi, rehberliğin kulak vasıtasıyla yapılacağı karanlık bir dinleme dönemidir. (s. 186)

Tabiat kanunu kavramı insan kanunu ve tabiat kanunu diye adlandırılan şey arasında bir bağlantı kurmak için geliştirilir.
Bu kavram batı düşünce tarihine aittir.

Hikmet, kanun üzerinde yorum ve tefsir yapmakla ve bu yorumları özel ve çeşitli durumlara uygulamakla başlar.

Hikmet bilgi değildir.
Daha çok bir potansiyel anlamında meydana gelebilecek bir şeyle başa çıkma metodudur.

Ölümcül (…) günahların hiçbirisi zorunlu olarak suç ya da toplum karşıtı davranışlarla sonuçlanmamaktadır. Günah daha çok Tanrı’nın eylemlerini engellemeye çalışmakla alakalıdır.

Grekçe kelime apokalipsis açma ya da bir kabın kapalı kapağını çıkarma gibi metaforik anlamlara gelir.
Hakikat için kullanılan aletheia kelimesi de –apokalipsis gibi- hakikatın esas itibariyle bir tür açma ve zihindeki unutkanlık perdelerinin çıkarılması eylemi olarak düşünüldüğünde ima eden bir olumsuzluk öneki ile başlar. (s. 213)

Altıncı bölüm: Metafor II
İşaya’da belirtilen Lilith
İddiaya göre Lilith şeytanların ya da sahte ruhların annesi idi.

Kenan kelimesi
Kırmızı ülkeye işaret eder; Fenike ise kelimenin Grekçe karşılığıdır.

Tekvin
İyi ve kötü iki farklı ağaçtan söz eder.
Yasaklanmış ağaç cinsel tecrübenin keşfedilmesiyle açık bir ilişkiye sahiptir.
Yasaklanmış ağaç / bir yılana sahiptir.

Cinsel ilişkiyle malum irtibatından dolayı iki ağaç da muhtemelen incir, hurma veya herhangi başka bir iki cinsiyetli ağaç olarak anlaşılabilir.

Latince Kitab-ı Mukaddes’in kullandığı ortaçağda ağacın bir elma ağacı olduğu kabul edildi, çünkü Latince malum kelimesi hem kötülük ve hem de elma anlamlarına gelmektedir.

Eski Ahit’te tarımsal sembolizm (…) Kenan mezheplerine karşı düşmanlığın esas alanıdır.

Kudüs / Şeytani karşıt modeli Babil Kulesi

İblis / düşman ya da hasım anlamlarına gelir.

Düşmanca olsalar bile insan toplumlarına saldırmak zaman kaybından başka bir amaca hizmet etmeyecektir. Çünkü bu topluluklar gerçek güçlerini, insan cehaletinden kaynaklanan şeytani güçlerden almaktadırlar.

Birlik ve bütünlük (…) bunlar insan aklının sınırlılığından kaynaklanan kavramlardır.
Yedinci bölüm: Mit II
Filistin’e kendi isimlerini verenler Girit menşeli Grekçe konuşan Filistinlilerdir. (s. 262)

Musa tarafından tiz sesli bir yılan, kızgın yılanların ölümcül sokmalarına karşı koruyucu olarak bir direğin üstüne yerleştirilir.
İsa tarafından bu tiz sesli yılan, öldürücü yılanlar ile Eden bahçesinin yılanı arasındaki alakayı vurgulamak suretiyle, kendi çarmıha gerilişinin bir modeli olarak kabul edilir. (s. 265)

Eski Akit / çölde gezinti / Araf
Yeni Ahit / Vaftiz edilme / Deniz

Enuma Eliş
Yaratılış ejderhanın öldürülmesinden doğar çünkü ejderha ölümdür ve ölümü öldürmek yaşam getirir.

Behemot / canavar kelimesinin çoğulu

Eyüp’ün son konuşması / şiirin zirvesidir. (s. 296)

Sekizinci bölüm: Dil II
Kitab-ı Mukaddes’in tarzı, manastırdan ziyade savaş alanına yöneliktir.

---

Türkçeleştiren: Selma Aygül Baş
İz Yayınları

2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder