Northrop
Frye - Büyük Şifre
Kitab-ı
Mukaddes ve Batı Edebiyatı
Northrop Frye (1912-1991); 1939 yılından
itibaren Toronto Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı profesörü olarak çalıştı.
Öğretmen, öğrencinin zihninde konuyu
yeniden yaratmayı amaçlayan kişidir.
Birinci bölümün konusu; dil
Burada dilden kast edilen insanların
Kitab-ı Mukaddes hakkında ve Tanrı’nın varlığı gibi onunla bağlantılı konular
hakkında konuşurken kullandıkları dildir (din retoriği).
Dil bölümünden sonra, mit ve metafor
terimlerini, eleştiri sınırları içinde kalarak açıklayan iki bölüm gelmektedir.
Birinci
bölüm: Dil
Kutsal kitaplar en azından şiire has bir
yoğunlukta yazılmış olurlar.
Hıristiyanlık bir din olarak başlangıcından
itibaren tercümeye dayanmıştır.
Aziz Jerome’un Latince Kitab-ı Mukaddes
çevirisi (Vulgat) (…) bin yıl süreyle
Batı Avrupa’da yegâne resmi Kitab-ı Mukaddes olma ayrıcalığını taşımıştır.
Kelimeler sınırlı, Tanrı ise değildi.
Gerçek Tanrı “gizli”dir.
Tanrı’ya
yönelik bu mistik konumlandırma/tasavvur, O’nu işaret edebilmek üzere yazarları
metaforlara yöneltmiştir.
Kitab-ı Mukaddes’le bağlantılı bütün diller
“nefis” ile “ruh”u birbirinden ayırır: İbranice nephesh ve ruach,
Grekçe psyche ve pneume,
Latince anima ve spiritus
Objektif dünya ne kadar büyük olursa, öznel
dünya da önem ve çeşitlilikte o kadar küçük görünür.
Objektif / gerçek ya da hakikat
Subject kelimesi objektifi müşahede eden
anlamına gelir.
Anlamak / under-stand / bir şeyin altında
durmak
İnsanlar, insan olmaları hasebiyle değil de
sadece bazı objektif gözlemleri kaydeden dilsel bir yapı içinde bir topluluk
meydana getirmeleri dolayısıyla öznelerdir.
Yazının mucidi Thoth / unutmaktan ziyade
hatırlamakla (…) alakalıdır. (s. 59)
İmgeler metaforiktir, çünkü bu, dilin
kendisi vasıtasıyla dünyada tanrısal bir şahsiyetin varlığı anlamını
iletebileceği tek yoldur.
Hatip çoğunlukla şairin de kullandığı
mecazi ve retorik türden bir dil bağlamında eğitim almaktaydı. Bu nedenle
söylev gerçekte metaforik/şiirsel ve varoluşsal deyimlerin bir kombinasyonudur.
Kitab-ı Mukaddes / metaforlarla dolu
olmasına rağmen şiir gibi metaforik değildir ve aslen bir edebiyat eseri
olmaksızın olabileceği kadar şiirseldir (bir
şey söylememek konusunda ne kadar da iddialı bir cümle).
Kitab-ı Mukaddes / kerygma ile
adlandırdığım dördüncü bir ifade formudur.
Kerygma / retorik modudur. (s. 68-69)
İkinci
bölüm: Mit I
Mit benim için öncelikle mitos, hikâye,
öykü ya da daha genel anlamıyla kelimelerin ardışık düzeni anlamına
gelmektedir.
Bütün sözlü ifade kalıpları bir tür art
ardalığa sahip olduklarından bu temel anlamda mitseldirler.
Roma İmparatorluğunun Gerileyiş ve Çöküş
Tarihi
…başlıktaki “gerileme ve çöküş” ifadesi
Gibbon’un malzemelerini seçtiği ve düzenlediği anlatım prensibine işaret eder
ki bu onun mythos’udur.
Cedelci toplum öncesindeki herhangi bir
toplumun sözlü kültürü geniş oranda hikâyelerden oluşmaktadır. (s. 73)
Metonimik dilin yükselişinden sonra
hikâyeler çoğunlukla soyut tartışmaların somut canlandırılmaları diğer bir
ifadeyle alegoriler olarak kullanılmışlardır.
1 Myhos
1.1 Hikâye mitler
1.2 Tartışmalar
1.1.1 ikincil anlamda mitler
1.1.2 halk hikâyeleri, destanlar
1.1.1.1 / 1.1.2.1 meseller, fabllar
1.2.1 metonimik argümanlar
1.2.2 betimleyici anlatımlar
…mit ve edebiyat birbirinden ayrılamayacak
şekilde iç içedir.
Evrensel büyük bir tufana inanma arzusu…
Bir ilk tufan arketipi konusunda ortak bir
bilinçaltı vardır.
İnsanlar tufan mitleri üretirler çünkü
onlara tufan mitleri ürettiren ortak bilinçaltına sahiptirler.
…mitin gerçek niyeti tabiat faaliyetlerini
araştırmak değil, bir insan topluluğu etrafında sınır çizmek ve bu topluluk
vasıtasıyla içe doğru bakmaktır. (s. 79)
Kitab-ı Mukaddes açık bir şekilde şiddetli
partizan bir kitaptır. Diğer bütün propaganda formları gibi, doğru olan şey
yazarın doğru olması gerektiğini düşündüğü şeydir.
İncilleri modern güvenilirlik ölçüleriyle
daha fazla uyumlu kılabilmek için mitolojiden arındırma eylemine teşvik ederiz.
Fakat bunu tam anlamıyla hakkını vermek
suretiyle yapmayı denesek İncillerden hiçbir şey geriye kalmayacaktır.
Eski Ahit dışında İsa’nın yaşamıyla alakalı
gerçek deliller bulunmaz.
Belki de Homeros ve Gılgamış destanlarını
şiirsel olarak okuduğumuz gibi, Kitab-ı Mukaddes mitleri de şiirsel olarak
okunmalıdır.
Tarih özel yargılar yapar ve bu nedenle de
doğru ve yanlış kıstasına tabidir.
Şiir belli yargılarda bulunmaz; dolayısıyla
da doğruluk ya da yanlışlık gibi bir kıstasa tabi değildir. (s. 92)
Edebiyat hakkında fark ettiğim ilk
şeylerden biri yapısal birimlerinin sabitliğiydi. Örneğin komedi, belirli
temalar, durumlar ve karakter türleri ile Aristofanes’den çok az değişiklikle
günümüze kadar geldi.
Bu yineleme unsuru bütün bağlamlarıyla mit
için gereklidir. Yazıyla donatılmış olsa da, toplumu oluşturan ana mitler
devamlı surette tekrar tekrar sunulmadıkları müddetçe zihinlerde tutulamaz. (s.
95)
Hangi perspektiften okunursa okunsun
Kitab-ı Mukaddes’in ana miti de kurtuluş mitidir.
Üçüncü
bölüm: Metafor I
“dır”ı çekip çıkardığınızda açık metafordan
sadece imgelerin yan yana getirilmesi vasıtasıyla üretilen zımni metafora
hareket ederiz (bu şiirdir). (s. 104)
Merkezden gelen anlamın kavranmasında
başarısızlık eksik bir okumadır, merkeze yönelen anlamın kavranmasındaki
başarısızlık yetersiz bir okumadır.
Bütün dil kelimelerin yan yana
getirilmesinden dolayı metafor tarafından kuşatılmıştır.
Kelimelerin yan yana gelmesi tarafından
taşınan gizli anlam prensibi, edebiyat eleştirisinde genel ilkedir ve
hermenötik olarak da adlandırılan sahanın da bir parçasıdır.
Kelimelerin yan yana gelmesinde amaçlanan
“gizli” anlamları ortaya çıkarmak için oldukça önemli bir çaba sarf edilir.
Dilde tanımın tamlığı belirli bir noktanın
ötesinde mümkün değildir (dil oyunları).
Yaratılış, mutlak bir başlangıçtı.
Kitab-ı Mukaddes’te mutlak bir başlangıcı
önkabul olarak almanın nedeni, zamanın mutlak bir gerçekliği temsil etmeyişinin
bariz bir hale getirilmek istenmesidir.
Dördüncü
bölüm: Tipoloji
İncil hikâyesinin doğru olduğunu nasıl
bilebiliriz? Çünkü Eski Ahit’in kehanetlerini doğrular…
Nedensellik / geçmişle bağlantı kurar.
Tipoloji geleceği anlatır.
Alegori “hakiki” anlamını kavramsal ya da
tartışmalı bir tercümede bulan bir hikâye mittir.
Eski Ahit’te “Mesih” kelimesi sadece
yönetim hakkı gerçek ya da varsayılan bir yağ sürme seremonisiyle sembolize
edilen meşru bir idareci anlamına gelir. (s. 148)
Toplumlar gerçekten önem atfettikleri
hiçbir şey konusunda asla tolerans göstermezler. (s. 157)
İkinci
Kısım
Tiplerin
Düzeni
Beşinci
bölüm: Tipoloji (Vahyin Evreleri)
Kitab-ı Mukaddes dinleri güçlü bir şekilde
ahlak ve iradeye bağlıdır ve esas vurgularını sosyal ya da ferdi kurtuluş
üzerine yaparlar.
Tekvin’de yaşam formları varlık alanına
“söz” vasıtasıyla çıkarlar.
Ex nihilo bir yaratılıştan bahseder.
Anne, doğman için kendisini terk etmemiz
gerekir.
Emriyonun İbranicesi Golem kelimesidir.
Düşüşle birlikte (…) insan hayatı (…) dava
edilecek ve yargıya tabi tutulacaktır. Bu metaforda İsa bir savunma avukatıdır
ve temel davacı Şeytan’dır. (s. 176)
Tanrı’nın yaptığı dünya o kadar iyidir ki
Tanrı yedinci gününü onu seyrederek geçirir. Bu anlatım insan dahil Tanrı’nın
da bütün mahlukatının daha önceden Tanrı gözünde nesnelleşmiş (nesneleşmiş)
olduğunu gösterir.
Kitab-ı Mukaddes’in bariz bir niteliği (…)
kulağa ait metaforlara yaptığı güçlü vurgudur.
Göz, Tanrı’nın her bir ağacı “göze hoş
geldiği için” yarattığı Eden bahçesinde tarihin başlangıcından evvel
doyurulmuştur ve bütün sırların açıklandığı son günde tekrar tatmin
edilecektir. Fakat tarihin kendisi, rehberliğin kulak vasıtasıyla yapılacağı
karanlık bir dinleme dönemidir. (s. 186)
Tabiat kanunu kavramı insan kanunu ve
tabiat kanunu diye adlandırılan şey arasında bir bağlantı kurmak için
geliştirilir.
Bu kavram batı düşünce tarihine aittir.
Hikmet, kanun üzerinde yorum ve tefsir
yapmakla ve bu yorumları özel ve çeşitli durumlara uygulamakla başlar.
Hikmet bilgi değildir.
Daha çok bir potansiyel anlamında meydana
gelebilecek bir şeyle başa çıkma metodudur.
Ölümcül (…) günahların hiçbirisi zorunlu
olarak suç ya da toplum karşıtı davranışlarla sonuçlanmamaktadır. Günah daha
çok Tanrı’nın eylemlerini engellemeye çalışmakla alakalıdır.
Grekçe kelime apokalipsis açma ya da bir
kabın kapalı kapağını çıkarma gibi metaforik anlamlara gelir.
Hakikat için kullanılan aletheia kelimesi
de –apokalipsis gibi- hakikatın esas itibariyle bir tür açma ve zihindeki
unutkanlık perdelerinin çıkarılması eylemi olarak düşünüldüğünde ima eden bir
olumsuzluk öneki ile başlar. (s. 213)
Altıncı
bölüm: Metafor II
İşaya’da belirtilen Lilith
İddiaya göre Lilith şeytanların ya da sahte
ruhların annesi idi.
Kenan kelimesi
Kırmızı ülkeye işaret eder; Fenike ise
kelimenin Grekçe karşılığıdır.
Tekvin
İyi ve kötü iki farklı ağaçtan söz eder.
Yasaklanmış ağaç cinsel tecrübenin keşfedilmesiyle
açık bir ilişkiye sahiptir.
Yasaklanmış ağaç / bir yılana sahiptir.
Cinsel ilişkiyle malum irtibatından dolayı
iki ağaç da muhtemelen incir, hurma veya herhangi başka bir iki cinsiyetli ağaç
olarak anlaşılabilir.
Latince Kitab-ı Mukaddes’in kullandığı
ortaçağda ağacın bir elma ağacı olduğu kabul edildi, çünkü Latince malum
kelimesi hem kötülük ve hem de elma anlamlarına gelmektedir.
Eski Ahit’te tarımsal sembolizm (…) Kenan
mezheplerine karşı düşmanlığın esas alanıdır.
Kudüs / Şeytani karşıt modeli Babil Kulesi
İblis / düşman ya da hasım anlamlarına
gelir.
Düşmanca olsalar bile insan toplumlarına
saldırmak zaman kaybından başka bir amaca hizmet etmeyecektir. Çünkü bu
topluluklar gerçek güçlerini, insan cehaletinden kaynaklanan şeytani güçlerden
almaktadırlar.
Birlik ve bütünlük (…) bunlar insan aklının
sınırlılığından kaynaklanan kavramlardır.
Yedinci
bölüm: Mit II
Filistin’e kendi isimlerini verenler Girit
menşeli Grekçe konuşan Filistinlilerdir. (s. 262)
Musa tarafından tiz sesli bir yılan, kızgın
yılanların ölümcül sokmalarına karşı koruyucu olarak bir direğin üstüne
yerleştirilir.
İsa tarafından bu tiz sesli yılan, öldürücü
yılanlar ile Eden bahçesinin yılanı arasındaki alakayı vurgulamak suretiyle,
kendi çarmıha gerilişinin bir modeli olarak kabul edilir. (s. 265)
Eski Akit / çölde gezinti / Araf
Yeni Ahit / Vaftiz edilme / Deniz
Enuma Eliş
Yaratılış ejderhanın öldürülmesinden doğar
çünkü ejderha ölümdür ve ölümü öldürmek yaşam getirir.
Behemot / canavar kelimesinin çoğulu
Eyüp’ün son konuşması / şiirin zirvesidir.
(s. 296)
Sekizinci
bölüm: Dil II
Kitab-ı Mukaddes’in tarzı, manastırdan
ziyade savaş alanına yöneliktir.
---
Türkçeleştiren: Selma Aygül Baş
İz Yayınları
2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder