Thomas Bernhard – Bitik Adam
Yirmi sekiz yıl önce
Horowitz’in yanında eğitim
görmüştük
…dersleri bitirdiğimizde,
Glenn’in artık Horowitz’ten daha iyi bir piyanist olduğu açıktı. (s. 7)
İki yıl sonra Glenn, Salzburg
Festivali’nde
Goldberg Varyasyonları’nı çaldı.
Glenn
En çok Bach’ı sevmişti, ikinci
olarak da Handel’i, Beethoven’ı küçümsüyordu.
Ciğer hastalığından sanki ikinci
sanatıymış gibi söz ederdi. (s. 8)
Stainway’imi bir gün, artık
piyanonun bana ıstırap çektirmesini istemediğimden,
Dokuz yaşındaki bir öğretmen
kızına armağan ettim. Öğretmen çocuğu kısa sürede Steinway’i çökertti, bu durum
bana acı vermedi.
Bir anda piyanodan nefret
etmiştim. (s. 9)
Öğretmenlerin taşralı
çocuklarının hep yetenekli, özellikle de müziğe yetenekli oldukları söylenir,
ama aslında hiçbir şeye yetenekleri yoktur. (s. 10)
Glenn Gould’u tanımasaydım
herhalde piyano çalmaktan vazgeçmezdim.
Mönchsberg
Bu dağa intihar dağı da denir,
çünkü her şeyden çok intihara elverişlidir ve her hafta en az üç ya da dört
kişi kendini oradan derinliklere atar. (s. 11)
Kent aslında insanın aklına
gelebilecek en büyük sanat ve düşünce düşmanı,
Zamanla orada her şey kalın
kafalılığa dönüşür. (s. 12)
(Glenn) Wertheimer’i hep bitik
adam diye nitelemişti.
New York, bir düşünce insanının
oraya gelir gelmez tedirgin edilmeden soluk aldığı dünyanın tek kentidir. (s.
16/17)
Steinway benim için onlara karşı,
onların dünyalarına, aileye ve dünya karşısındaki dar kafalılıklarına karşı
silahımdı. (s. 18)
Glenn, Goldberg Varyasyonları’nın
ortasında beyin kanaması geçirmiş. Wertheimer Glenn’in ölümüne dayanamadı. (s.
19)
Almanca öğrenmişti Glenn, daha
önce de değindiğim gibi su gibi konuşuyordu. Şivesi ile tüm Alman ve
Avusturyalı arkadaşlarımızı utandırıyordu, onlar Almancayı en savruk biçimde
konuşuyorlardı.
Dillerine karşı hiçbir duyguları
yoktu. Ama bir sanatçının nasıl olur da anadiline karşı duygusu olmaz! Diyordu
Glenn sık sık.
Söylediği şeyleri salt
düşündüklerinden oluştururdu. Sonuna kadar düşünülmemiş şeyleri söyleyen
insanlardan iğrenirdi.
Dinleyicisinden iğrenen dünyaca
ünlü tek piyano virtüözüydü. (s. 20)
Bir insana, hiç kimseyle
olmadığını gibi bağlı olmak için, yan yana olmanız gerekmez.
Glenn ve Wertheimer öldüler ve
benim bu gerçekle başa çıkmam gerekiyor. (s. 26)
Wertheimer düşünceleri geriye
kalmaya, toplanmaya, kurtarılmaya, düzenlenmeye değer diye düşündüm. (s. 29)
Her yana yayılan yeni zevksizlik
En güzel otellerimizin bile
tamamen proleterleşmesi, diye düşündüm, yaygınlaşıyor. Sosyalizm sözcüğü kadar
hiçbir sözcük beni iğrendirmez oldu, bu kavramı ne hale getirdiklerini
düşündüğümde. (s. 33)
Yattığımda ölmekten, bir daha
uyanamamaktan başka bir isteğim olmuyor, ama sonra gene uyanıyorum ve bu
korkunç süreç yineleniyor. (s. 36)
Bir dostumuz olduğunu sanıyoruz,
ama zamanla dostumuz olmadığını görüyoruz. (s. 37)
Madrid’den ayrılmayacağımı
söylemiş olmam haince bir yalandı,
O benden hayatta kalmanın son
olanağını beklemiş
Wertheimer’i alçakça yalnız
bıraktım.
…intihar olgunluğuna erişmişti.
(s. 42)
Avusturya trenleri perişan, eğer
bir tane bulunuyorsa, yemekli vagonlarda en kötü yemekler veriliyor insana.
Musil’in Genç Törless’in
Şaşkınlıkları’nı yeniden okumak istedim, ama başaramadım, artık öykülere
tahammülüm yok.
Pascal’ın üslubuna duyduğum
hayranlık da kısa sürede sönüp gitti. (s. 44)
Chur gerçekten de benim ömrümde
gördüğüm en iç karartıcı yerdir.
İnsan Chur’da bir gece bile
geçirse, ömür boyu yıkılabilir. (s. 45)
Onu çeken, insanların
mutsuzlukları içindeki halleriydi, insanların kendileri değildi. (s. 47)
Bir şey söylüyorum, dedi diye
düşündüm ve bambaşka bir şey söylüyorum, böylece tüm yaşamımı yanlış
anlamalarla geçirmek zorunda kalıyorum. (s. 50)
Çalışma odama kapanıp pencereden
dışarıya diktim gözlerimi, kendi mutsuzluğum dışında başka bir şey görmeden,
(s. 53)
Tüm yaşamımız boyunca acemilikten
kaçarız, ama o bize hep yetişir ve bizi geçer. (s. 55)
Gülmeyi bilmeyen insan ciddiye
alınamaz. (s. 58)
Biz aslında piyano olmak
istiyoruz
İyi bir piyano çalıcısı (hiçbir
zaman piyanist demezdi!), piyano olmak isteyen biridir ve ben her gün
uyandığımda kendime, Steinway olmak istiyorum, Steinway’i çalan insan değil,
Steinway’in kendisi olmak istiyorum, diyorum. (s. 59)
Wertheimer’in doğası Glenn’in
doğasının tam tersiydi,
Onda o sanat kavrayışı denen şey
vardı, Glenn Could’un böyle bir şeye gereksinimi yoktu. (s. 63)
Wertheimer kendisini olağanüstü
olarak görmeyi başaramıyordu. (s. 67)
Wertheimer ömür boyu hep
kendisini öne çıkartmak istemiş, ama bunu asla başaramamıştı, hiçbir biçimde,
hiçbir koşulda. İşte bu yüzden de kendini öldürmek zorunda kalmıştı. (s. 68)
Birçok kişi, mutsuzluğun
derinliklerine battığı için aslında mutludur. (s. 74)
Wertheimer mutsuzluğunu
yitirmekten korkuyordu ve kendini başka bir nedenden ötürü değil bu nedenle
öldürdü. (s. 75)
Wertheimer kız kardeşini ilelebet
kendisine bağlamak istedi, dedim, bu bir hataydı. Kız kardeşini delirtti ve bu
arada kendi de delirdi, dedim, çünkü insanın kendini öldürmesi deliliktir. (s.
88)
Wertheimer Glenn’in ölümünü bile
kıskandı. (s. 103)
Der Untergeher
Türkçeleştiren: Sezer Duru
Yapı Kredi Yayınları
3. Baskı, Eylül 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder