3 Ocak 2018 Çarşamba

İhsan Topaloğlu - Rize Folklorunda Tulum Horon ve Düğünler

İhsan Topaloğlu - Rize Folklorunda Tulum Horon ve Düğünler

Trabzon ve Artvin yörelerinde kullanılan gaydaya yerlilerin tulum isminden başka bilhassa, deri büyük olursa guda veya goda denilmektedir. Goda ismi aslen tulumdur. Derinin ağızlık kısmına goda, asıl deri kısmına da gövde adını vermişlerdir. (s. 7)

Nav kelimesi Farsçada içi oyulmuş odun anlamına gelmektedir.

Rize ve Artvin ilimizin bir simgesidir. Türkiye Topraklarının son noktası olan Gürcistan’dan başlayıp, batıya doğru Hopa, Arhavi, Fındıklı, Ardeşen, Çamlıhemşin, Pazar ve Çayeli (Bazı kesimlerinde) ilçelerinin özel enstrümanıdır. Çayeli ilçe sınırından (Kemerden) sonra tulum yerine kemençe çalınmaktadır. (s. 17)

Horonu bir genç ya da erkek oyunu sanan görüşler temelinde yanlıştır. Gençlerle yaşlılar, kadınlarla kızlar hiç bir ayırım güdülmeden horonda yer alırlar. (s. 29)

Hemşin horonları
Hemşin horonları sert ve keskin hareketlerle doludur.
Hemşin'de oynanan oyunlar üç gurupta toplanır. Bunlar ise, sadece erkeklerin oynadığı horonlar. Sadece kızların oynadığı horonlu oyular. Bir de hem kız, hem erkekli karışık oyunlardır. Bu oyunlardan kız horonlarında çok çeşitli el, kol ve ayak hareketleri olmasına rağmen, kollar omuz hizasından yukarıya geçmez. (s. 35)

Horonun bir idarecisi vardır. Horunu çavuş, horoncunun başı ya da horon başı yönetir.
Ancak tulumla oynayan oyunlarda, bazen nefes aralarında tulumcu da bu görevi yapabilir.
Hemşin halk oyunlarında komut vermek önemli bir durumdur. Daha kurarken oyun oynayacakların oyun meydanında gelenler için "Eşkiin, Eşkiiin" diye seslenirler. (s. 37)

RİZE'DE OYNANAN HORONLAR ve FİGÜRLER
ACABAT
Acabat bu adı Hacabat (Hacabit - Rize - Pazar - Şubaşı Köyü) şeklinde telaffuz ettikleri de olur. Rize bölgesi köy horonlarından olup, türküsü vardır. O bölgenin yalı (sahil) köylerinde deniz hatırası kokan şunun gibi türküler ayrıca işitilip, horona katılır;
Aşçı hala ayar ayar
Bir kepçe kor iki sayar
Onun ile can mı doyar?
Heyamol Heyamol helesa
Yele sa heymeli hesa hesa hay.
Kısacık motifin baştan sona tekrarlanmasından ibaret havası iki vuruştu ve canlıdır. Bu Hacabat horonun esasta Sıksara horonu dediklerini söylediler.

Açılsın Demirkapı
Rize ve dolayının birli ve ikili oyunlarındandır. Köçek oyununu düşündürür. Çoğunlukla tek oyuncu tarafından yürütülür.

Alika Horonu
Tulum eşliğinde oynanır. Dört değişik figür söz konusu olup, figürler arası geçişler ani yapılmaktadır.
Bu horon Pazar ilçemize aittir.
Özellikle laz kesiminde oynanmaktadır.

Atlama Oyunu
Atlama oyununu genelde erkekler oynar.
Oyun figürleri altı sayılıktır. Halay adımı gibi oynanır. İki ayak horonunun atlayarak yan adımların daha açık ve uzun atılarak ve vücutça da sıçrayarak oyun figürlerine ekleme yapılmıştır.

Anzer Horonu
Eller havada iki defa ileri çömelme şekli yaparak esnenir. İki defa normal geri adım atılır. Üç kez tekrarlandıktan sonra eller ileri doğru uzatılıp geri esneyerek aşağı inilir. Normal şekle inip yine ileri geri çömelme hareketi yaparak türkü söyleme için fora denilir.
Hemşin oyununun tamamen bir benzeridir. Bir şey var noktalı dedikleri, eller havada iken, sol ayağının parmak ucunu ileri vurup geri çekmektir. Onun için noktalı anzer denilmiştir.

Bakoz
…adı Yamaçdere olarak değişen Bakoz Köyüne izafe edilmiştir. Tulumcuların bu köyden daha çok çıkması ve düğünlerde sabaha kadar horon oynamaları Bakoz horonun isim olmuştur.
Bakoz horonu Yüksek Hemşin Horonunun bir benzeridir. Ağır oynarlar. Figür olarak da kollar aşağıda üç defa içeri vurulduktan sonda (kırık) sola doğru eller aşağıda, sola doğru gidilir.

Bıçak Horonu
Bıçak horonu sıksaray oyununun bıçakla oynanan değişik bir versiyonudur. Kemençenin eşliği ile iki oyuncu tarafından oynanır. İki arkadaş el ele tutuşup, dostça oynarken, birbirinin elini bırakır ve ayrı ayrı oynamaya başlarlar. Tekrar birleşip bu sırada nara atar ve silahını çeker. Bu silah kamadır. Çömelerek ve ayakta sıksaray ezgisi ile çabuk ve hareketli figürler yapar. Bu taraftan kama ile oynarlar.

Büyükoğlu Horonu
Büyükoğlu horonu komut verilir, kollar havaya dikilir. İleri ve geri esneyerek sağa doğru adım adım gidilir. Komut verilince kollar ileri uzatılıp geriye sallanır. Aşağı inince üç adım sağa gidilir. Ve geri sola üç adım gelinir. Bu hareket üç defa tekrar edildikten sonra yine kollar havaya dikilir. Aynı şekilde ileri geri esneyerek devam eder. İkinci komutta ise, aynı şekilde hareketler edilir. Komut verilir ve fora denir.

Çarişka Horonu
Çar oyunu demektir. Kars bölgemizin çizme esareti yıllarında (1916-1918) acı bir hatıra halinde daha ziyade Kurtuluş şenlik ve bayramlarda oynanır.
Bu horon yorgunluğu atma horondur ve yavaş oynanmaktadır.

Sçano Horonu
Çamlıhemşin ilçemize bağlı Topluca Köyünün eski adıdır. Sçano horonu ağır oyunlar içinde tulumla oynanır.

Hemşin Horonu
Hemşinlilerin yayla yolunda oynadıkları horondur.
Horondaki figürler duraklama ve tekrar şeklinde olduğu için bir göçün konaklamayıp, tekrar yola devam etmesini hatırlatır.

Memetina Horonu
Mehmetvari veya Mehmetçe anlamına gelir. Şenliklerde Memeti (Mehmet) adına bir horoncu başının bazı figürleri değiştirerek oynatılmasından dolayı bu ismi almıştır.
Üç figürlü olup son derece hareketli bir oyundur, tulumla oynanır.
Bu horonda at şahlanmasını andıran bir oyundur. Kollar havaya sağlı sollu bir oyundur.

Palakçur Horonu
…kız horonudur. Eller oldukça yüksekten sallanarak ileri geri esneyerek, komut verilene kadar, komut verilince üç defa hızlı biçimde ileri sağa doğru atlanır. Yine aynı şekilde devam eder, iki üç komuttan sonra fora denilir.

Rize Hemşin Horonu
Birinci bölümde, önce sağ ayak öne atılarak tekrar yerine gelir. İki kez tekrarlanır. İki kez de sağ ayak vücutla birlikte sağa dönülerek eski hale gelinir. İkinci bölümde, birinci bölümdekinin aynısı kollarla eşlik edilerek tekrarlanır.
Üçüncü bölümde komutla "Kalk oyna" kollar havada ayak öne atılmadan sağ ayakla başlanır. Sağ ayak iki kez, sol ayak bir kez vurularak sol ayak yarım daire çizerek yanına gelir. Hafifçe sağa doğru yol alınarak oyun ikinci komuta kadar sürer.
Dördüncü bölümde kollar havada iken "ses ve savuş" komutuyla kollar vücutla birlikte öne eğilirken sağ bacak öne atılır, iki kez esneme yapılarak, kolları kendine doğru çekerken sesli olarak " İh uh" diyerek savulma hareketine geçilir. Savuşma üç adım ileri üç adım geri gelerek yapılır. İleri giderken kollarla ayak hareketine uyum sağlanır. Geri gelirken, bir sağ, bir sol yaparak son ayak atışta, dizden hafif yükselerek kollar da yukarıda kaldırılır.
Sola doğru üç adım gelince "Git da geri bas" komutuyla üç adım İleri atılarak vücutla birlikte sola (geriye kollar aşağıda) dönülür. Aynı hareketlerle sol ayak bir kez sağ ayak iki kez yere vurulup, sağa doğru ilerlenir. Sol ayağı yere vururken, vücut belden yukarısı yere paralel eğilir. Sağ ayakla birlikte doğrulur. "Ses ver savuş" ve sırasıyla "Kalk oyna" komutlarıyla oyun devam eder ve bitme aşamasına gelir. (s. 54-55)

Papilat Horonu
Papilat horonu İnsanı dinlendiren bir oyundur. Eller havada, yere inerken bir anda durulan bir oyundur.
Bu horon eski köy düğünlerinde evin hayat koridorda (Sçalomona'da) oynanırdı.

Rize İki Ayak Horonu
En yaygın halk horonudur. Buna düz horon ve Rize Kız horonu da derler.
Oyun sağ adımla sağ yana adım atarak başlar. Tüm figürleri altı sayılıktır. Sağ, sol, sağ adımla yana dizlerden esneyerek yürüme yapılır. Sol ayak öne fırlatılır. Sol ayak çekilir, sağ ayak fırlatılır. Aynı figür müzik cümlesi sonuna kadar tekrar edilir.
Müzik cümlesi başa dönüp sağ ayağa denk geldiği zaman figür değiştirilir. Aynı altı sayı ile erkekler ayaklarını yukarı çeker. Kızlar belden sağa sola esneyerek ayak uçları yere yakın basarak tekrar ederler.
Oyunun ilerleyen dakikalarında oyuna konsantre olan oyuncular taban basarak ve vücudu titreterek, kolları omuz ve daha yukarıya kaldırılarak aynı altı sayılık figürü hareketli bir şekilde sürdürürler.

Sallama Horonu
Tamamı ile ayak ritimlerine dayanan bir oyundur.
Sağ ayak yana bir omuz genişliğinde açılır. Belden sağa doğru ayakla birlikte esnenir ve solun yanına getirilir. Aynı şey sol ayakla yapılır. Sağa ve sola ayak açılıp getirilirken İki defa tabanlar üzerine çift basılır. Bu hareketler bir müzik cümlesi içerisinde olur.
Kollarla düşme yapılır, ayaklar yere vurularak sol ayak taban basarken sağ topuk sol çapraza doğru üç defa vurur. Her vuruşta sol taban üzerinde vücutla omuzlar sallanarak dönülür. Yine birinci figüre geçilir. Aynı hareketler sol ayakla da yapılır.
Sağa sola ayak açılarak oynanırken yine ayaklar yere vuruş yapar, sağ ayak öne basılarak iki kez öne (kollar omuzdan yukarıda tutularak) yürüyüş yapılır. Geriye iki kez çapraz koşu hareketi ile gelince ve iki defa çift basılır. Tekrar birinci figüre dönülür. Oyun süresince oyuna böyle devam edilir. Bu oyunda bazen ellerin bele konularak ve çift basmalarla ellerin İki kez alkış tutup oynandığı da görülür. Bu oyunda türkü söylendiği de olur. (s. 59)

Sıksaray Horonu
Bu oyun el ele tutuşan ikiden fazla oyuncu ile oynanan oyundur. Oyuncular birbirine yaklaşıp kemençenin titreşen nağmeleri ile birlikte titreyerek ileri ve geri on sayılık ritimle ayak ve vücut figürleri gösterirler. Bu figürler izlenmesi güç, anı hamleler ile devam eder.

Titreme Horonu
Rize'de tutulan bu horon çeşidi, Artvin'in Yusufeli ilçesinin mesela Sarıgöl Köyünde yıllardır daima tulum eşliğiyle on yüz erkek tarafından yürütülüyor. Esas figürü mütemadiyen vücudun bütün organlarını titreterek ürperti, ürperti, ürküntü kötü ruhlardan sıyrılmayı dileyiş gibi duygulan canlandırmak istiyor.

Yalı Horonu
Eller havaya dikilir. Yüzde yirmi beşlik sağa ve sola dönülerek arkadaşına yandan bakar şeklinde, beş on yarım adım giderek komut verilir. Eller önce ileri sonra geri esneyerek aşağı indirilir. Yine yanda arkadaşlarına sağa sola sallanarak oynanır. Fora komutu verilip rahata geçilir.

Yüksek Hemşin Horonu
Horondaki hareketler sürüsü başında üşüyen çobanın yaptığı ısınma hareketlerini andırır. Yüksek Hemşin horonu "Yık Aşağı yık" komutuyla kollar yere dik omuzlar topuk hareketiyle ayak parmak ucundan esneyerek oyun başlatılır.
"Al ver" komutuyla sağ ayak üzerinde esneyerek harekete kollar da eşlik eder ve hafifçe sağa ilerlenir. Sağ ayakla sağa ilerlerken ritmik olarak yerden keser, kollar dirsekten kırılarak sağ ve sol tarafa paralel hareket eder. " Beri bak zaa haa" diyerek üç kez içeri vurma hareketi yapılır. Ardından " Yaslan sağ sol" komutuyla, önce sola sağa ve sola sağ ayağı yere vurarak sol ayağı dizden esneyerek, kollar bacaklara yapışık tekrarlanıp, içeri vurma hareketine dönülür. Üç kez içeri vurduktan sonra "Yaslan tek vur" ve "savuş gel bana" komutlarıyla önce sola bir kez dönülüp sağ ayak vurularak savuşma hareketine geçilir.
Savuşma hareketinden sonra, "Kalk oyna" komutuyla birlikte kollar havada yere dik tutuşta ayak parmak uçlarında ve dizde yaylanarak oynanır. "Seslen vur içeri" komutuyla içeri vurma hareketi ve sağ sol vuruş tekrar içeri vurup bir kez sol vuruşla savuşmaya geçilir. Bu oyun ikinci bölümün tekrarıdır. (s. 65)

Horon ustası Cabir Dayı (s. 79)

RİZE'DE ESKİ KÖY DÜĞÜNLERİ
Eski düğünlerin özellikle Perşembe'yi takip eden Cuma günü düğünlerin en güzel günü sayılırdı.
…ayın tekli günlerinde düğün yapmak iyi değildi. Ayın son Çarşamba günleri de uğursuz sayılırdı.

Eş Bulma - Sevdalanma
Eski yıllar da eş seçmede fazla şansları yoktu. Eş seçimini aile büyükleri yapardı.
Evlilikler yakın çevreden yapılırdı.
Gelinlik kızın seçiminde öncelikle aileler arasında yapılmış yakıştırmalara yer verilirdi.

Erkek bir kıza sevdalanmışsa, o kıza hiç kimse yaklaşmazdı. Kız ve erkeğin bir birlerine gönülleri olduklarını belirtecek çok yol vardı. Erkek tez tez kızın çevresinde görünürdü. Kız da buna karşılık verirse sevdalık başladı demekti. Horonda sevdalılar kol kola horon ederdi. Eğer kızın kolunda yabancı bir erkek girerse kız horondan çıkardı. Erkeğinde aynı işi yapması beklenirdi. (s. 94)

Eğer kız mendilini erkeğin eline bırakır ve erkek de bunu kabul ederse sözlü gibi olurlardı.

Sevdalılar ille de evlenecek demek değildi. Kızı bin kişi ister, biri alır. Kız için uygun talipli çıkarsa anne, baba kızı evlendirirdi. Sevdalıların da yapabileceği bir şeyleri yoktu.
Nadiren görülen kız kaçırma dışında her iki taraf bu kadere boyun eğer.

Kız İsteme - Söz Kesme
…aile büyükleri kendilerine uygun gelin adayını belirler. Köyünde ileri gelenlerin fikrini de alıp, yola çıkarlardı.
Anne de babaya durumu anlatıp, kız istenmeye evin büyüğüne köy veya mahallenin söz sahipleri sözü dinlenen ile beraber bir kaç kişi gönderilirdi. Kız istenir eğer kızın babası izin verirse, kişiler bu sefer bir kaç gün sonra tekrar kız evine gidip gerekli şartlar konuşulurdu. O yıllardaki şartlar ise, başlık parası idi.

Bazı yerlerde kız istemeye akraba ile gidilirdi. Bu kız isteme olayı üç defa tekrarlanırdı. Kız verilsin verilmesin kıza danışılmazdı. Buna kızın ailesi karar verirdi. Kız verildiğinde hemen altın yüzük takılırdı.

Söz kesilip nişan takıldığında erkek tarafı mermiler atardı, istenilen kıza belli bir miktarda başlık parası verilirdi.

Sözü kesilen nişanı olan kız ve erkek kayınpederlerine gözükmez ve önünden kaçarlardı.

Nişan
Düğünde, anne hakkı, dayı hakkı, kardeş hakkı ve donanma hakkı alınırdı. Bunlar rakamsal olarak büyük meblağlar olmayıp, olaya ahenk ve renk katmak için cüzi miktarda olurdu. Tespit edilen bir günde alışveriş yapılacak bir yerde buluşurlardı.
Geline o günün modasına uygun olan takılardan, genellikle (çok eskiden) dilme fes, beşli, daha sonra zincir, bilezik, küpe, yüzük, saat ve alyans, iğne gibi altın eşyalar alınırdı. Takılardan sonra giyim kuşamla ilgili eşyalarda alınırdı.
Nişanda bazı köylerde sadece nikâh şerbeti içilip, üç, beş, yedi veya dokuz el silah atılırdı. Nişan töreni kızın babasının evinde olup her iki tarafın da yakınları davet edilirdi.

Düğüne Hazırlık
Düğüne bir hafta veya bir kaç gün önceden kızın çeyizlerini kızın tarafından üç beş kadın damadın evine götürürlerdi.
Odayı donatan yenge de kaynanadan bahşişini alırdı. (s. 98)

Gelinin Hazırlanması
Gelini hazırlama ve süsleme görevini, gelinin yakınlarından birisi, yani yengesi (düzencisi) hazırlardı.
Gelinin saçlarının önüne perçem yapıp ve yandan aşağıya doğru örüp, omuzundan sarkıtıp saçına da sim atılırdı. Çok eski yıllarda gelinlerin yanaklarına kiremit tozu, gözlerine de kömür veya tava karası sürülürdü.
Rize merkez ilçesine bağlı Ambarlık Köyünde, eski yıllarda gelinlik olarak pembe bir elbise giyilip, üzerine yün kuşak takılırdı. Ayrıca yün çorap giydirilip, başa da bir fes takılırdı. Yörede bu fese "Altın Fes" denilirdi.
Çayeli yöremizin bazı yörelerde ise gelinlik olarak "Krepdüşen" isimli elbiselik kumaş-derem kuşak ve duvak yerine de "Silecek" denilen ipek başörtüsü alınırdı. Çamlıhemşin yöremizde "Erham" diye tabir edilen gelinlik elbisesini giyerdi. Ayrıca "Kutnu" tabir edilen giysiyi de giyerdi. Yöreye özgü tençkap yapardı. "Eçakore" tabir edilen ve her iki de başa bağlanan çember olup, ağzı kapanması için, boyundan buruna takılan bir örtü idi. Bu örtü ise gelinin ağzını göstermezdi. Gelinin tenskaplı iken konuşması yasaktı.
Hemşin yöremizde gelin kadife foga giyerdi. Başına da "İran Şalı" diye tabir edilen bir örtü atardı. Gelin önde büzgülü, sırmalı, ipek bir elbise giyerdi. Arkadan öne doğru "Horasan Kuşağı" denilen bir kuşakla bağlanırdı. Bu giyim ise Hemşin Halk Oyunları kıyafeti gibiydi.
İkizdere ilçemize bağlı Sivrikaya (Kolçer) Köyü ve çevresinde gelinlik niyetine ipekli peştamallar kullanılırdı. Kalkandere ilçemizde ise, gelinlik olarak kara çarşaf ve onun altına gül kırmızı fistan giyilirdi. (s. 99)

Kına Gecesi
Damat tarafı gelin evine kına yakılması için kına gönderirdi. Her iki tarafta kına gecesi eğlenceli geçerdi. Rize'nin bazı yerlerinde ise, damat evinde her hangi bir eğlence yapılmazdı.
…kına gecesinde damat tarafında koç akşamı olurdu. Bu geceye damadın yakın akrabaları koç veya teke getirirlerdi. Bu geceye koçla geldikleri için koç akşamı da denir.
Bir çok kapı ev içine açıldığında seyirciler kapılardan bakardı. (s. 100)

Evin Şen Olsun / Kına Gecesi Türküsü
Şen anam şen babam evin şen olsun
Ben gidiyorum ben çıkıyorum yerler geniş olsun
Altun tas içinde kına koydular
Gümüş tarak ile saçını bozarlar
Analar babalar ne tez bezerler
Şen anam şen babam evin şen olsun

Atladum atladum çıktım eşiği
Kırılsun kırılsun kızların peşiği
Şen anam şen babam evin şen olsun
Ben gidiyorum ben çıkıyorum yerler geniş olsun
Kavak senin dal budağun kırılsun
Yapraklarun yere düşsün da çürüsün
Her gelen düğüncü eline kına koysun
Ne ettun yarumi ey kanlı kavak

Bir ay doğan şu karşıki tepeden
Şevkisi vapur pencerelerden bacadan
Uykusuz mi kaldun dünki geceden
Şen anam şen babam evun şen olsun
Ben gidiyorum ben çıkıyorum yerler geniş olsun

---

Geline kına koyduk
Ağla kızın annesi
Yarun akşam bu vakit
Sevunir kaynanasi

Bu eğlenceler bu sözler
Sizedur gelin baci
Mutluluklar dileruz
Kalma darda ne aci

Gelinluk büyük şeref
Genç kızlarun ülküsü
Sevda ve gelinlüğün
Vardur nice öyküsü

Gelun uşaklar gelun
Evum açıktır size
Kız bizum uşak bizum
Kusur bulmayız size... (s. 101

Düğün Gün
Damat tarafından olan kadınlar gelin için bohça hazırlardı. …gelinin o gün giyeceği gelinlik vs. elbiseleri bir bohça içerisinde damat tarafından gelin evine getirirlerdi.
Bu kişilere yöremizde uşak kolu denilirdi.
…damat tarafı kalabalık bir halde gelini almaya giderlerdi. Bu gruba düğüncü denirdi.
Gelin evine yaklaştıkça sık sık silahlar atarlardı.
Gelin donatıldığı zaman donanma hakkı donatanlar tarafından istenirdi.

Gelini çıkarma zamanı gelince gelinin kardeşleri odanın kapısını kesip bahşiş isterlerdi.
Gelinin parmağına yüzük takmadan gelin dışarıya verilmezdi. Yüzük takıldıktan sonra hayırlı dualarla ve gelin çarşafına sarılmış olarak, kapıdan çıkarken koltuğuna bir Mushaf (Kur'an-ı Kerim) konurdu.
Damadın babasına gelin teslim edilirdi.
Damadın babası da gelin evinin ahşap kapısının her iki tarafına bıçak saplardı. Bu hareketin anlamı ise damadın evlilik içinde bağlanmaması içindi
Gelinin ardından ağlamak iyi sayılmamaktadır. Gelinin sağında ve solunda ablaları ya da kız kardeşleri, yoksa yengeleri ya da amcasının kız kardeşleri dururdu. Bunların bir kaçı geline erkân öğreten, yenge (nedime) durumunda olurdu. Gelin tarafının davetlileri geline refakat etmez. Gelin evden ayrıldıktan bir müddet sonra ayrı bir grup halinde evden çıkarlardı. Çok eski yıllarda gelinin annesi ve babası damat evine gitmezlerdi.
Gelini ata kayınpederi tarafından bindirilirdi. Arkaya da yenge denilen akraba ayrı bir ata bindirilirdi. Büyükten küçüğe doğru sıralanırlardı. Gelin babasının evinden çıkıp koca evine gidinceye kadar, köy delikanlıları yolu keserdi. Yolu ip germek veya sırık koymak suretiyle yol kesilip bahşiş alınırdı. Yol kesenin belinde silah olurdu. Bahşişini alınca yolu açıp silahları atardı.

Damadın evine ortalama iki yüz metre kadar yaklaşınca gelin tarafı dururdu. Gelinin yengesi (nedimesi) buradan öteye gidemem deyip düğün alayını durdururdu.
Gelin tarafı çok nazlı olup, bazı isteklerin yerine getirilmesi istenirdi. Akla gelmedik bir sürü istekler olurdu. (s. 105)

Çok eski yıllarda gelin kocasının evinin kapısı geniş ise atla girerdi.
Gelin kapı girişinde kaynana, asma dalına bastırıp öyle içeri alınırdı. Yeni çiftlere de şerbet içirilirdi. Burada asma dalına basmak uzun ömürlü olması ve şerbet İçirmeleri de mutlu ve tatlı geçinmeleri içindi.

Eski yıllarda geline takı olarak genellikle beşli, çeyrek ve yüzük gibi takılar takılırdı. Ayrıca bir de küpe ilave edilirdi.

Geline ziynet eşyası yakınlara verilen bir bohça idi. içinde olan malzemeler ise gelinin babasının parasal durumuna göre değişirdi. Yörede genellikle bohçasına kızın çıkmaları denirdi. Bunlar ise, kendir bezinden peşkir (Yağluk) Feretiko çarşaf, elle örülmüş koyun yününden ortalama elli çift çorap getirilirdi. Bu çoraplarda damat tarafına dağıtılıp çorap alanlar da geline takı takardı. (s. 121)

Düğün günü gelin ve eniştenin nikâhını cami hocası kıyar. Nikâhta gelin ve damat bulunmaz. Onların yerine vekilleri bulunur. Her iki kişide ailesinin yakınları olur. Bunlar abdestli olmalıdır. Nikâhta bazı şartlar ortaya konur.
Gelinin boşanması durumunda geline verilecek para ve mal miktarı konuşulup uygun bir miktarda anlaşılınca hoca nikâhı kıyar. (s. 122)

Nikâh kıyıldıktan sonra ve gece verilen horon molasından sonra gelinin odasında enişte sofrası kurulur. Her yöreye göre enişte sofrası kurması değişikti. Rize yöremizde buna sofra kesme, mangalcılık ve mağerlik denilmektedir. Enişte sofrasında bazı yerlerde ise, bir bardak şerbet bir iki dilim baklava ve bir parça ekmek bulunurdu. (s. 123)

Düğün dağıldıktan sonra, bazı yerlerde ise gelinin en yakını bir veya iki bayan orada kalırdı. Gelinin ortama alıştıktan sonra onlarda oradan ayrılırdı.

---
Topaloğlu, İhsan. Rize Folklorunda Tulum, Horon ve Düğünler. Rize 2005


2 yorum:

  1. BUNU NEREDEN UYDURDUN KARDAŞ?
    "Acabat bu adı Hacabat (Hacabit - Rize - Pazar - Şubaşı Köyü) şeklinde telaffuz ettikleri de olur. Rize bölgesi köy horonlarından olup, türküsü vardır. O bölgenin yalı (sahil) köylerinde deniz hatırası kokan şunun gibi türküler ayrıca işitilip, horona katılır;
    Aşçı hala ayar ayar
    Bir kepçe kor iki sayar
    Onun ile can mı doyar?
    Heyamol Heyamol helesa
    Yele sa heymeli hesa hesa hay.
    Kısacık motifin baştan sona tekrarlanmasından ibaret havası iki vuruştu ve canlıdır. Bu Hacabat horonun esasta Sıksara horonu dediklerini söylediler."
    Haçaped, Haçapit... Tahta Haç demektir Ermenice'de.
    Selim Sayma denilen şeyi de horon türküsüne indirgemişsin!
    Al sana Selim Sayma:
    Aşçi dayi eyer eyer
    Bir kepçe kor iki sayar
    Bununle adam mi doyar
    Helessa yalessa
    Heyamola hissa ho

    Aşçi dayi orda misin
    Gene ayni dinde misin
    Ermeniden dönme misin
    Helessa yalessa
    Heyamola hisa ho!

    YanıtlaSil
  2. Özetlenen metnin müellifi İhsan Topaloğlu, vefat edeli epeyi zaman oldu, artık sorunuza başka alemde cevap verir belki.

    YanıtlaSil