8 Haziran 2018 Cuma

Osmanlı Hakimiyetine Kadar Doğu Karadeniz'de Türkler - özet


İbrahim Tellioğlu - Osmanlı Hakimiyetine Kadar Doğu Karadeniz'de Türkler

1455 Canik-i Bayram tahriri (…) Ordu ve Giresun ile Samsun’daki Türk beyliklerinin nüfus yapısını ortaya çıkarmaktadır.

K’art’lis Chovreba (Gürcistan tarihi), Selçukluların Kafkasya hareketleri dışında, Anadolu’nun Türkleşmesi ve Türkiye Selçukluları için çok önemli bilgiler içermektedir. Aynı zamanda, Makedonyalı İskender döneminde Çoruh boylarında bulunan Kıpçaklarla ilgili yegâne kaynaktır.

Urfalı rahip Mateos’un yazdığı vekayinâme, 952’den 1136 yılma kadar geçmiş olayları içerir. Türklerin Anadolu’ya geldiği dönemle ilgili en önemli Ermeni kaynağı olan Mateos, Çağrı Bey’in 1018 akınmdan 1136 yılına kadar cereyan eden olaylar hakkında oldukça kapsamlı bilgi vermektedir.
(Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162))

Stephannos Orbelian (Etienne Orpelian) tarafından kaleme alman Sünik (Karabağ) Vilayeti Tarihi (…) Ermenistan ve Gürcistan'da meydana gelen olaylar hakkında bilgi vermektedir.

Kral III. Aleksios döneminde saray tarihçisi olan Michael Panaretos'un Chronique de Trebizonde adlı eseri, Trabzon Rum Devleti hakkındaki en önemli kaynaktır.

Osmanlı tarihçileri içerisinde (…) Mehmet Neşri, II. Murad devri hadiselerine şahit olması bakımından büyük önem kazanmıştır.

(Diğer dillerdeki kaynak eserler hakkında bilgiler…)

Anadolu'nun Türk yurdu haline gelmesi hakkında batıda hazırlanan eserler içerisinde Speros Vryonis ve Claude Cahen'in çalışmaları büyük öneme sahiptir.

GİRİŞ
Kızılırmak, Yeşilırmak, Çoruh ve Kelkit nehirleri, Doğu Karadeniz bölgesinin belli başlı su kaynaklarını teşkil etmektedir. Bunun haricinde yöre, Türkiye’nin en yoğun akarsu ağına sahiptir.
Ayrıca, en eski zamandan beri kullanılan ticaret yolu da bu nehirler üzerindedir (s. 3).

Günümüze kadar Doğu Karadeniz bölgesinde yapılan kazılar neticesinde, ulaşılabilen en eski uygarlık kalıntılarının, Alt Paleolitik (Yontma Taş) döneme ait olduğu anlaşılmaktadır.
Bu devre tanıklık eden aletler, Ünye'nin Yüceler Köyü Ceviz Deresi sekilerinde ve Trabzon'un kuzeyinde, Bayburt'un 13 km. güneydoğusunda, Çoruh Irmağının kollarından biri olan Gez deresi kıyısındaki alanda ele geçirilmiştir (s. 5).

M.Ö. XVI. yüzyılın ortalarında, Hititlerin “Yukarı Ülke” ismini verdiği Kuzey Anadolu’da ortaya çıkan Gaşkalar…
Grek kolonileri çağında Gaşkalardan söz edilmemesi, Kimmer ve İskitler’den önceki dönemde bu topluluğun bölgede olmadığını göstermektedir. (s. 7)

I. BÖLÜM
Doğu Karadeniz bölgesine yerleşen ve Türklerle akrabalığı söz konusu olan topluluklar Kimmerler ve İskitlerdir.

Kimmerler, Nuh tufanından sonra insanlığın yeniden dünyaya yayılması ile ilgili Tevrat'da yer alan rivayette Yafes'in oğulları arasında Gomer ismiyle gösterilmektedir.

M.Ö. 1800-1700'li yıllarda ana yurtlarından batıya göç ederek Kafkasların kuzeyindeki bozkırlara beş yüz yıl kadar hakim olmuşlardır. (s. 15).

M.Ö. VIII. yüzyıl ile M.Ö. 500 arasındaki dönemde İskit akınları sebebi ile güneye ve batıya çekilerek muhtelif memleketlere göç etmişlerdir.
Asur yazıtlarına göre Kimmerlerin Güney Kafkasya'da gözükmesi Sargon'un (M.Ö.722-705) idaresinin son dönemine denk gelmektedir.

Kimmerlerin ilk ulaştığı saha Gürcistan düzlükleri olmuştur.
Kimmerler, Gürcistan'ın Karadeniz sahilindeki Kolhis krallığının yıkılmasına sebep olmuşlardır (s. 16).

Kimmerler, M.Ö. 696 / 695 civarında Orta Kızılırmak bölgesinin batısındaki Frigya topraklarına saldırarak Kral Midas'ın intihar etmesine ve Frig devletinin yıkılmasına da sebep oldular.

M.Ö. 660'dan itibaren batıdaki Lidya üzerine akınlar yapmaya başlayan Kimmerler, M.Ö. 652'de Lidya ordusunu yok ettiler.
Lidya prensi Ardis'in Asur ordusunu bölgeye davet etmesi üzerine Kilikya'ya doğru ilerleyen Kimmerler, M.Ö. 650'de bu bölgede Asurlularla yaptıkları muharebeyi kaybetmişlerdir (s. 19).

Kimmer boyları (Frig devletini ortadan kaldırdıktan sonra), Karadeniz bölgesinde Ereğli'den Trabzon'a kadar olan alanı ele geçirmiştir (s. 20).

İki asra yakın bir süre içerisinde Anadolu'nun muhtelif kesimlerine yayılan ve Kapadokya bölgesinde bir devlet kurmayı başaran Kimmerlerin M.Ö. VII. asrın sonlarına doğru güçlerini yitirdikleri ve M.Ö. 590-585 arasında tarih sahnesinden çekildikleri anlaşılmaktadır.
Kimmerlerin yıkılış döneminde başlarında Dudgamme adlı kral bulunmaktadır. Dudgamme'nin ölmesi üzerine Kimmerler arasında iç karışıklık çıkmış, yerine geçen oğlu Sandakhshatra devleti toparlamaya çalışmış ise de başarılı olamamış (s. 21).

İskitler (Sakalar)
İskitler; Tevrat'ın Aşkenaz, İranlıların Saka, Asurluların Aşguzay, Yunanlıların İskit olarak farklı isimlerle adlandırdığı bir topluluktur (s. 22).

İskitlerin Türklüğü tartışılsa da, bunların kurduğu konfederasyon içerisinde Türk zümrelerinin bulunduğu açıktır (s. 24).

İskitler, M.Ö. 750 ile 700 tarihleri arasında Turgay bölgesinden ve Ural nehrinden geçerek Güney Rusya'ya gelmiş…
Bunlardan bir grup, Kimmerleri takip ederek önce Güney Kafkasya'ya, oradan da güney-batıya yönelerek Anadolu'ya yayılmıştır (s. 25).

Gürcistan'da demiri ilk kullanan kavmin, Kafkasların kuzeyinden gelen kavimler olduğunu ve İskitlerden kalma demir silahın, bölgede bulunan en eski demir eşya olduğunu kaydetmektedir (s. 26).

Sandalgian'm kaydettiğine göre, II. Rousas döneminde M.Ö. 665 yılında Kafkaslardan gelerek Kür nehrinin sağ tarafını ele geçiren Goglar (İskitler), Gogaren ya da kendi isimleri ile Sakasen olarak anılan bölgeye yerleşmiştir (s. 27).

İskitlerin Karadeniz bölgesine yerleşmeleri, Yunanlıların bu mıntıkaya koloni kurmalarından önce olmuştur (s. 28).

Kimmer ve İskitler tarih sahnesinden çekildikten sonra, bunların hakim olduğu sahada Türk kavimleri ortaya çıkmıştır.

Bunturki ve Kıpçaklar
Çoruh nehri havzasına yerleşmiş olan Türk boylarıdır… Büyük İskender’in ordusu bölgeye akın yaptığında bunlarla karşılaşmış…  (s. 31)

Halaç/Kalaçlar
Klarcet bölgesi; Borçka-Artvin-Şavşat-Ardanuç kesimlerini içermektedir.
Moise de Khoren, Gürcülerin Klarcet dediği bölgeyi Ermenilerin Gghardch olarak adlandırdığını belirtir (s. 34).

Afşarlar
Afşar isminin anlamı; işinde çevik ve avcılığa düşkün demektir.

(Antik Yunan kayaklarında Asparus adıyla anılan nehrin Afşar demek olduğunu iddia eder Kırzıoğlu (s. 36))

Yazgurlar
Askur / Yazgur (s. 39)

Bölgede Kurulan Belli Başlı Yunan Kolonileri
Yunan kolonilerinin ilk ikisi Sinop ve Trabzon (. 41)

Darius döneminde; Doğu Karadeniz bölgesinin bulunduğu 19. satraplıkta, Moskhi, Tibaren, Makron, Mossinik ve Marsa adlı halklar yaşamaktadır (s. 42).

…ticaret merkezlerinin kurulması ile yöre halklarının dil ve dinlerinde Yunan medeniyetinin izleri görülmeye başlanmıştır (s. 48).

Lazlar hakkında hazırlanan Gürcü kaynaklarında, bu topluluğun Grekçe bildiği, ticaret ve din hayatlarında bu dili kullandıkları önemle belirtilmektedir (s. 50).

Bölgedeki Ye İsimleri
Umar, Helen kolonizasyonu çağında kurulduğu söylenen kentlerin birçoğu dahil, en eski kentlerin çoğunluğunun eski Anadolu dilleriyle bağlantılı olduğunu, bu kültür grubuna dahil insanların verdikleri coğrafi isimlerin, Helenler tarafından az çok çarpıtılarak kullanıldığını belirtmektedir.

Paul Wittek, Bizanslılardan Türklere geçen yer isimleri konusundaki çalışmasında, sadece Bafra'nın isminin Grekçe Pavrae adından türediğini belirtmiş, Doğu Karadeniz bölgesindeki diğer yer isimlerinin Grekçe ile bağlantılı olduğuna dair herhangi bir kanıt bulamamıştır.
Anthony Bryer, Trabzon ve
Giresun'un eski kullanımı olan Trapezous ve Kerasous isimlerinin Helenlerden önce kalmış bir adm çarpıtılması ile oluştuğundan hiç kuşku duymamaktadır (s. 52).

II. BÖLÜM
Bulgarlar
…bu Türklerin asıl adı Oğur'dur ve Tuna ağzından Volga'ya kadar, Karadeniz kuzeyindeki bozkırlarda ayrı boy birlikleri halinde yaşamaktadırlar (s. 57).

VI. asırda (…) Doğu Karadeniz bölgesinde Çoruh havzası ile Trabzon ve civarına yerleştirildiler. (Bulgarlar burada) İranlılara karşı iskân edildikleri sahayı korumakla görevlendirilmiş olmalıdır (s. 59).

Malazgirt savaşı öncesi ve sonrası…
Danişmendliler, vs.

Samsun Yöresinin Fethi
Danişmendlileri ortadan kaldırdıktan sonra Samsun'a kadar ilerleyen Kılıç Arslan, şehri ele geçiremese de, bölgeyi baskı altına almıştır.
Samsun, 1178 yılında Selçukluların kontrolüne geçmiş… (s. 99)

Kösedağ Savaşı'ndan sonra başlayan süreçte (…) tamamına yakını Türk olan topluluklar, son yurtları olan Anadolu'da göçe zorlanmışlardır.

Çepnilerin Sinop kıyılarına yerleşmeleri, Anadolu'daki Moğol nüfuzunun artması ile ilgilidir.

Çepnilerin Sinop bölgesine ne zaman yerleştiklerine dair bir delil (elimizde yok) (s. 113)

Bölgeye Gelen Kıpçaklar
Kıpçak adıyla bilinen Türk kavmi, farklı milletler tarafından Polovtsy, Kuman, Kun, Falon, Chardeş gibi isimlerle anılmıştır. Kirmanlara bu kadar çok ad verilmesi, onların antropolojik özellikleri ile ilgilidir. Rusça, Almanca ve Ermenice bu kavme verilen adın manası, "açık san" ve "saman renginde olan sarı saç"ı ifade etmektedir (s. 118-119).

XI. asırdan itibaren bozkır memleketlerini ele geçirmeye başlayan Kıpçaklar, Uzlarla birlikte 1,5 asır boyunca İdil (Volga)’den Tuna'ya kadar olan bozkırların hakimi olmuşlar…

Kıpçakîar, 1103’te başlayan ve on yıl devam eden savaşlar sonunda ağır darbeler almıştır.
Kuman hakanı Atrak'ın kızının Gürcü Kralı David ile evli olmasından dolayı Ten-Kuban boyundaki Kumanlarla Gürcüler arasında yakın ilişkiler kurulmuştur.
Gürcü kralı II. Giorgi döneminde (1079-1082) göçebe Türkler Gürcistan'ı ele geçirmeye başlamış, Klaıjeti bölgesine, Şavşat'a, Acara'ya ve Gürcülerin asıl vatanı olan Karili bölgesine kadar olan sahaya hakim olmuşlardır (s. 120).

Kıpçaklar 1123'te Tiflis'i aldıktan sonra Şirvan'ı işgal ederek Şirvanşah devletini vergiye bağlamış… (s. 122)

Kurucu David'in ölümünden sonra Gürcü devleti, 1120-1170 yıllan arasında 50 yıl süren iç karışıklıklar dönemi geçirmiştir…

1184’te babasının ölümünden sonra fiilen başa geçen Tamara dönemi, Kıpçaklarla Gürcü soyluları arasındaki mücadelenin tekrar ortaya çıktığı bir dönem olmuştur (s. 124).

IV. David tarafından Ermenistan sınırına yerleştirilen Kıpçaklar zamanla batıya doğru yayılmalarını sürdürmüş ve Karadeniz bölgesinin nüfus yapısında etkili olmaya başlamıştır.
Dimitri döneminde ise, Kıpçaklar'ın yerleşme sahası Şavşat, Ardanuç, Yusufeli bölgelerine kadar genişlemiştir. Daha sonraki dönemde Çoruh havzasındaki etkinlikleri gün geçtikçe artan Kıpçaklar, liderleri Papa Sargis ve kardeşi Tagudar ile arasında ihtilaf başgösterince İlhanlı saflarına geçmişler ve Sargis 1267'de Ahıska bölgesini ikta alarak bu yörede Ortodoks Kıpçak atabekler hükümetini kurmuştur. Ardeşen-Batum arasında ve Furtuna deresiyle Çoruh arasındaki kıyı bölgesiyle Artvin, Borçka, Şavşat, Ardanuç, Yusufeli, Torul bölgelerine hakim olan Ortodoks Kıpçaklar içerisinde, Artvin-Borçka kesimini elinde bulunduran grup, 1479 yılından itibaren Osmanlı hakimiyetini kabul etmiştir (s. 126).

Doğu Karadeniz bölgesinde başta Artvin, Rize ve Trabzon illerinde ağırlıkta olan antropolojik özellikler, Kıpçakların yöredeki izleridir (s. 127).

Bugün Kür, Çoruh ve Çıldır gölü havalisinde Kıpçak Türkçesine yakın bir dil konuşan halk, bu dönemde bölgeye gelen Kuman-Kıpçak Türkleri ile ilgilidir…

Ahmet Caferoğlu'nun bölge ağızları üzerine yaptığı incelemede, Trabzon Polathane ve Vakfıkebir ağızlarındaki sabit ve düzenli bir halde kelime başlarındaki "g"lerin "k" ve sesli "d" sessiz "t" şeklini alması ile gelmek yerine kelmek, demiş yerine temiş gibi örnekleri görülen değişmeler, bu ağızları doğrudan doğruya Göktürk-Uygur Türkçesine bağlamaktadır (s. 134).

…kemençe, Kıpçak Türkçesinden ismini almış bir müzik aletidir.

Anadolu'nun birçok yerinde ağıt kelimesiyle ifade edilen "ölü başında taziyeyi makamla zikrederek ağlamak" adeti, Rize mıntıkasında sayı ismi ile anılmakta ve yöre halkı, bu kelimeyi, "sayı kurmak" ve "sayı yapmak" şeklinde kullanmaktadır. Bu değişiklik, eski Türklerde ölü başında makamla yasını sayarak ağlamak manasına kullanılan sagu kelimesinin sayıya dönüşmesi ile oluşmuştur (s. 135).

III. BÖLÜM
Moğol hakimiyetinin son döneminde (…) Karadeniz sıradağlarını aşarak bu sahile inmeye başlayan Türkmenlerin yanı sıra, Çepniler de Samsun'dan doğu istikametinde ilerleyerek yöreye yer-leşmiş ve bu sahillerde bir takım küçük beyliklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır (s. 139).

Anadolu'da Moğol hakimiyetinin son dönemlerinde, daha önce vali olarak görev yapan Eretna Bey, bağımsızlığını ilân ederek Karadeniz bölgesinin önemli bir kısmına hakim olmuştur (s. 140).

Canik beylikleri arasında en büyüğü olan Hacı Emiroğulları, Ordu bölgesinde kurulan ve bağımsızlığından kısa süre sonra Trabzon Rum Devleti ile mücadele etmeye başlayan Türk beyliğidir.

Akkoyunlu Türkmen devletini kuran, Kara Yülük diye meşhur olan Kara Osman Bey'dir. Bunların tertip ettikleri silsilenamelerinde, Oğuzların Bayındır boyuna mensup olduklarından dolayı, devletlerine Baymdıriye Devleti denmiştir. Bu aşiret, XIII. asır sonlarına doğru tlhan Argun Han'ın (1284-1291) zamanında, Horasan'dan Azerbaycan'a gelmiş, XIV. asır sonlarında Azerbaycan, Harput ve Diyarbekir arasındaki bölgeyi yurt tutmuşlardır (s. 175).

Akkoyunlu hizmetinde bulunan Ahmetli, Bayramlı, Beharlu, Çakırlı, Çobanlı, Emirli, Hamzalı, Mamaşlı, Pumaklı, Şamlı 211 boylanna mensup aileler, Yavuz Sultan Selim'in valiliği sırasında (1486-1505), Safevilerden kaçarak Giresun, Trabzon, Araklı, Sürmene, Çaykara, Maçka, Rize, Çamlıhemşin, Güneysu, İslahiye ve Pazar'a yerleşmiştir (s. 189).

SONUÇ
Kaşgalar bir tarafa bırakılırsa, Doğu Karadeniz bölgesine tarih çağında yerleşen toplulukların Orta Asya kökenli oldukları kesindir (Kimmerler, İskitler).

Borçka, Artvin, Şavşat ve Ardanuç’u içine alan Klarcet bölgesinden Halaçların, Hopa’daki Apsarus nehrinden Afşarların, Rize’deki Askuros nehrinden Yazgurların ilkçağda Doğu Karadeniz bölgesine yerleştiğini öne süren Fahrettin Kırzıoğlu’nun bu görüşleri, günümüze kadar aksi ispat edilemediği için zikredilmeye değerdir (s. 193-194).

…bölgedeki yerleşim birimleri içerisinde, Tirebolu dışındakilerin Grekçe kökenli olmadığı ortaya çıkmaktadır. Aynı şekilde, Grekçe’nin Karadeniz sahilinde uzunca bir süre konuşulması da Greklerin bu denizin tamamındaki ticareti tekeline almasından kaynaklanmıştır. Diğer taraftan, Doğu Karadeniz bölgesindeki ilk topluluklar, bazı kaynaklarda iddia edildiği gibi Gürcü ya da Grek kökenli değildir. Zira, Yunanlıların bölgeye koloni kurması, Kimmer ve İskit yerleşimlerinden sonraya rastlar (s. 194).

---
Tellioğlu, İbrahim. (2004), Osmanlı Hakimiyetine Kadar Doğu Karadeniz’de Türkler, Serander Yayınları, Trabzon

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder