1455 Canik-i Bayram tahriri (…) Ordu ve
Giresun ile Samsun’daki Türk beyliklerinin nüfus yapısını ortaya çıkarmaktadır.
K’art’lis Chovreba (Gürcistan tarihi),
Selçukluların Kafkasya hareketleri dışında, Anadolu’nun Türkleşmesi ve Türkiye
Selçukluları için çok önemli bilgiler içermektedir. Aynı zamanda, Makedonyalı
İskender döneminde Çoruh boylarında bulunan Kıpçaklarla ilgili yegâne kaynaktır.
Urfalı rahip Mateos’un
yazdığı vekayinâme, 952’den 1136 yılma kadar
geçmiş olayları içerir. Türklerin Anadolu’ya
geldiği dönemle ilgili en önemli Ermeni kaynağı olan Mateos, Çağrı Bey’in 1018
akınmdan 1136 yılına kadar cereyan eden olaylar hakkında oldukça kapsamlı bilgi
vermektedir.
(Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi (952-1136) ve
Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162))
Stephannos Orbelian (Etienne Orpelian)
tarafından kaleme alman Sünik (Karabağ) Vilayeti Tarihi (…) Ermenistan ve
Gürcistan'da meydana gelen olaylar hakkında bilgi vermektedir.
Kral III. Aleksios döneminde saray tarihçisi
olan Michael Panaretos'un Chronique de Trebizonde adlı eseri, Trabzon Rum
Devleti hakkındaki en önemli kaynaktır.
Osmanlı tarihçileri içerisinde (…) Mehmet
Neşri, II. Murad devri hadiselerine şahit olması bakımından büyük önem
kazanmıştır.
(Diğer
dillerdeki kaynak eserler hakkında bilgiler…)
Anadolu'nun Türk yurdu haline gelmesi hakkında
batıda hazırlanan eserler içerisinde Speros Vryonis ve Claude Cahen'in
çalışmaları büyük öneme sahiptir.
GİRİŞ
Kızılırmak, Yeşilırmak, Çoruh ve Kelkit
nehirleri, Doğu Karadeniz bölgesinin belli başlı su kaynaklarını teşkil
etmektedir. Bunun haricinde yöre, Türkiye’nin en yoğun akarsu ağına sahiptir.
Ayrıca, en eski zamandan beri kullanılan
ticaret yolu da bu nehirler üzerindedir (s. 3).
Günümüze kadar Doğu Karadeniz bölgesinde
yapılan kazılar neticesinde, ulaşılabilen en eski uygarlık kalıntılarının, Alt Paleolitik
(Yontma Taş) döneme ait olduğu anlaşılmaktadır.
Bu devre tanıklık eden aletler, Ünye'nin
Yüceler Köyü Ceviz Deresi sekilerinde ve Trabzon'un kuzeyinde, Bayburt'un 13
km. güneydoğusunda, Çoruh Irmağının kollarından biri olan Gez deresi kıyısındaki
alanda ele geçirilmiştir (s. 5).
M.Ö. XVI. yüzyılın ortalarında, Hititlerin
“Yukarı Ülke” ismini verdiği Kuzey Anadolu’da ortaya çıkan Gaşkalar…
Grek kolonileri çağında Gaşkalardan söz
edilmemesi, Kimmer ve İskitler’den önceki dönemde bu topluluğun bölgede
olmadığını göstermektedir. (s. 7)
I.
BÖLÜM
Doğu Karadeniz bölgesine yerleşen ve
Türklerle akrabalığı söz konusu olan topluluklar Kimmerler ve İskitlerdir.
Kimmerler, Nuh tufanından sonra insanlığın yeniden dünyaya yayılması
ile ilgili Tevrat'da yer alan rivayette Yafes'in oğulları arasında Gomer
ismiyle gösterilmektedir.
M.Ö. 1800-1700'li yıllarda ana yurtlarından
batıya göç ederek Kafkasların kuzeyindeki bozkırlara beş yüz yıl kadar hakim olmuşlardır.
(s. 15).
M.Ö. VIII. yüzyıl ile M.Ö. 500 arasındaki
dönemde İskit akınları sebebi ile güneye ve batıya çekilerek muhtelif memleketlere
göç etmişlerdir.
Asur yazıtlarına göre Kimmerlerin Güney
Kafkasya'da gözükmesi Sargon'un (M.Ö.722-705) idaresinin son dönemine denk
gelmektedir.
Kimmerlerin ilk ulaştığı saha Gürcistan
düzlükleri olmuştur.
Kimmerler, Gürcistan'ın Karadeniz
sahilindeki Kolhis krallığının yıkılmasına sebep olmuşlardır (s. 16).
Kimmerler, M.Ö. 696 /
695 civarında Orta Kızılırmak bölgesinin batısındaki Frigya topraklarına
saldırarak Kral Midas'ın intihar etmesine ve Frig devletinin yıkılmasına da
sebep oldular.
M.Ö. 660'dan itibaren batıdaki Lidya
üzerine akınlar yapmaya başlayan Kimmerler, M.Ö. 652'de Lidya ordusunu yok ettiler.
Lidya prensi Ardis'in Asur ordusunu bölgeye
davet etmesi üzerine Kilikya'ya doğru ilerleyen Kimmerler, M.Ö. 650'de bu
bölgede Asurlularla yaptıkları muharebeyi kaybetmişlerdir (s. 19).
Kimmer boyları (Frig devletini ortadan kaldırdıktan sonra), Karadeniz bölgesinde Ereğli'den
Trabzon'a kadar olan alanı ele geçirmiştir (s. 20).
İki asra yakın bir süre içerisinde
Anadolu'nun muhtelif kesimlerine yayılan ve Kapadokya bölgesinde bir devlet
kurmayı başaran Kimmerlerin M.Ö. VII. asrın sonlarına doğru güçlerini yitirdikleri
ve M.Ö. 590-585 arasında tarih sahnesinden çekildikleri anlaşılmaktadır.
Kimmerlerin yıkılış döneminde başlarında Dudgamme
adlı kral bulunmaktadır. Dudgamme'nin ölmesi üzerine Kimmerler arasında iç
karışıklık çıkmış, yerine geçen oğlu Sandakhshatra devleti toparlamaya çalışmış
ise de başarılı olamamış (s. 21).
İskitler
(Sakalar)
İskitler; Tevrat'ın Aşkenaz, İranlıların
Saka, Asurluların Aşguzay, Yunanlıların İskit olarak farklı isimlerle
adlandırdığı bir topluluktur (s. 22).
İskitlerin Türklüğü tartışılsa da, bunların
kurduğu konfederasyon içerisinde Türk zümrelerinin bulunduğu açıktır (s. 24).
İskitler, M.Ö. 750 ile 700 tarihleri
arasında Turgay bölgesinden ve Ural nehrinden geçerek Güney Rusya'ya gelmiş…
Bunlardan bir grup, Kimmerleri takip ederek
önce Güney Kafkasya'ya, oradan da güney-batıya yönelerek Anadolu'ya yayılmıştır
(s. 25).
Gürcistan'da demiri ilk kullanan kavmin,
Kafkasların kuzeyinden gelen kavimler olduğunu ve İskitlerden kalma demir
silahın, bölgede bulunan en eski demir eşya olduğunu kaydetmektedir (s. 26).
Sandalgian'm kaydettiğine göre, II. Rousas
döneminde M.Ö. 665 yılında Kafkaslardan gelerek Kür nehrinin sağ tarafını ele
geçiren Goglar (İskitler), Gogaren ya da kendi isimleri ile Sakasen olarak anılan
bölgeye yerleşmiştir (s. 27).
İskitlerin Karadeniz bölgesine yerleşmeleri,
Yunanlıların bu mıntıkaya koloni kurmalarından önce olmuştur (s. 28).
Kimmer ve İskitler tarih sahnesinden çekildikten
sonra, bunların hakim olduğu sahada Türk kavimleri ortaya çıkmıştır.
Bunturki
ve Kıpçaklar
Çoruh nehri havzasına yerleşmiş olan Türk
boylarıdır… Büyük İskender’in ordusu
bölgeye akın yaptığında bunlarla karşılaşmış…
(s. 31)
Halaç/Kalaçlar
Klarcet bölgesi; Borçka-Artvin-Şavşat-Ardanuç
kesimlerini içermektedir.
Moise de Khoren, Gürcülerin Klarcet dediği
bölgeyi Ermenilerin Gghardch olarak adlandırdığını belirtir (s. 34).
Afşarlar
Afşar isminin anlamı; işinde çevik ve
avcılığa düşkün demektir.
(Antik
Yunan kayaklarında Asparus adıyla anılan nehrin Afşar demek olduğunu iddia eder
Kırzıoğlu (s. 36))
Yazgurlar
Askur / Yazgur (s. 39)
Bölgede
Kurulan Belli Başlı Yunan Kolonileri
Yunan kolonilerinin ilk ikisi Sinop ve
Trabzon (. 41)
Darius döneminde; Doğu Karadeniz bölgesinin bulunduğu 19. satraplıkta, Moskhi,
Tibaren, Makron, Mossinik ve Marsa adlı halklar yaşamaktadır (s. 42).
…ticaret merkezlerinin kurulması ile yöre halklarının
dil ve dinlerinde Yunan medeniyetinin izleri görülmeye başlanmıştır (s. 48).
Lazlar hakkında hazırlanan Gürcü
kaynaklarında, bu topluluğun Grekçe bildiği, ticaret ve din hayatlarında bu dili
kullandıkları önemle belirtilmektedir (s. 50).
Bölgedeki
Ye İsimleri
Umar, Helen kolonizasyonu çağında kurulduğu
söylenen kentlerin birçoğu dahil, en eski kentlerin çoğunluğunun eski Anadolu
dilleriyle bağlantılı olduğunu, bu kültür grubuna dahil insanların verdikleri
coğrafi isimlerin, Helenler tarafından az çok çarpıtılarak kullanıldığını
belirtmektedir.
Paul Wittek, Bizanslılardan Türklere geçen
yer isimleri konusundaki çalışmasında, sadece Bafra'nın isminin Grekçe Pavrae
adından türediğini belirtmiş, Doğu Karadeniz bölgesindeki diğer yer isimlerinin
Grekçe ile bağlantılı olduğuna dair herhangi bir kanıt bulamamıştır.
Anthony Bryer, Trabzon ve
Giresun'un eski kullanımı olan Trapezous ve
Kerasous isimlerinin Helenlerden önce kalmış bir adm çarpıtılması ile
oluştuğundan hiç kuşku duymamaktadır (s. 52).
II.
BÖLÜM
Bulgarlar
…bu Türklerin asıl adı Oğur'dur ve Tuna
ağzından Volga'ya kadar, Karadeniz kuzeyindeki bozkırlarda ayrı boy birlikleri
halinde yaşamaktadırlar (s. 57).
VI. asırda (…) Doğu Karadeniz bölgesinde
Çoruh havzası ile Trabzon ve civarına yerleştirildiler. (Bulgarlar burada) İranlılara karşı iskân edildikleri sahayı korumakla
görevlendirilmiş olmalıdır (s. 59).
…
Malazgirt savaşı öncesi ve sonrası…
…
Danişmendliler, vs.
Samsun
Yöresinin Fethi
Danişmendlileri ortadan kaldırdıktan sonra
Samsun'a kadar ilerleyen Kılıç Arslan, şehri ele geçiremese de, bölgeyi baskı
altına almıştır.
Samsun, 1178 yılında Selçukluların
kontrolüne geçmiş… (s. 99)
Kösedağ Savaşı'ndan sonra başlayan süreçte
(…) tamamına yakını Türk olan topluluklar, son yurtları olan Anadolu'da göçe
zorlanmışlardır.
Çepnilerin Sinop kıyılarına yerleşmeleri,
Anadolu'daki Moğol nüfuzunun artması ile ilgilidir.
Çepnilerin Sinop bölgesine ne zaman
yerleştiklerine dair bir delil (elimizde
yok) (s. 113)
Bölgeye
Gelen Kıpçaklar
Kıpçak adıyla bilinen Türk kavmi, farklı
milletler tarafından Polovtsy, Kuman, Kun, Falon, Chardeş gibi isimlerle
anılmıştır. Kirmanlara bu kadar çok ad verilmesi, onların antropolojik
özellikleri ile ilgilidir. Rusça, Almanca ve Ermenice bu kavme verilen adın
manası, "açık san" ve "saman renginde olan sarı saç"ı ifade
etmektedir (s. 118-119).
XI. asırdan itibaren bozkır memleketlerini
ele geçirmeye başlayan Kıpçaklar, Uzlarla birlikte 1,5 asır boyunca İdil (Volga)’den
Tuna'ya kadar olan bozkırların hakimi olmuşlar…
Kıpçakîar, 1103’te başlayan ve on yıl devam
eden savaşlar sonunda ağır darbeler almıştır.
Kuman hakanı Atrak'ın kızının Gürcü Kralı
David ile evli olmasından dolayı Ten-Kuban boyundaki Kumanlarla Gürcüler
arasında yakın ilişkiler kurulmuştur.
Gürcü kralı II. Giorgi döneminde
(1079-1082) göçebe Türkler Gürcistan'ı ele geçirmeye başlamış, Klaıjeti bölgesine,
Şavşat'a, Acara'ya ve Gürcülerin asıl vatanı olan Karili bölgesine kadar olan
sahaya hakim olmuşlardır (s. 120).
Kıpçaklar 1123'te Tiflis'i aldıktan sonra
Şirvan'ı işgal ederek Şirvanşah devletini vergiye bağlamış… (s. 122)
Kurucu David'in ölümünden sonra Gürcü
devleti, 1120-1170 yıllan arasında 50 yıl süren iç karışıklıklar dönemi
geçirmiştir…
1184’te babasının ölümünden sonra fiilen
başa geçen Tamara dönemi, Kıpçaklarla Gürcü soyluları arasındaki mücadelenin
tekrar ortaya çıktığı bir dönem olmuştur (s. 124).
IV. David tarafından Ermenistan sınırına
yerleştirilen Kıpçaklar zamanla batıya doğru yayılmalarını sürdürmüş ve Karadeniz
bölgesinin nüfus yapısında etkili olmaya başlamıştır.
Dimitri döneminde ise, Kıpçaklar'ın
yerleşme sahası Şavşat, Ardanuç, Yusufeli bölgelerine kadar genişlemiştir. Daha
sonraki dönemde Çoruh havzasındaki etkinlikleri gün geçtikçe artan Kıpçaklar,
liderleri Papa Sargis ve kardeşi Tagudar ile arasında ihtilaf başgösterince
İlhanlı saflarına geçmişler ve Sargis 1267'de Ahıska bölgesini ikta alarak bu
yörede Ortodoks Kıpçak atabekler hükümetini kurmuştur. Ardeşen-Batum arasında
ve Furtuna deresiyle Çoruh arasındaki kıyı bölgesiyle Artvin, Borçka, Şavşat, Ardanuç,
Yusufeli, Torul bölgelerine hakim olan Ortodoks Kıpçaklar içerisinde,
Artvin-Borçka kesimini elinde bulunduran grup, 1479 yılından itibaren Osmanlı
hakimiyetini kabul etmiştir (s. 126).
Doğu Karadeniz bölgesinde başta Artvin,
Rize ve Trabzon illerinde ağırlıkta olan antropolojik özellikler, Kıpçakların
yöredeki izleridir (s. 127).
Bugün Kür, Çoruh ve Çıldır gölü havalisinde
Kıpçak Türkçesine yakın bir dil konuşan halk, bu dönemde bölgeye gelen
Kuman-Kıpçak Türkleri ile ilgilidir…
Ahmet Caferoğlu'nun bölge ağızları üzerine
yaptığı incelemede, Trabzon Polathane ve Vakfıkebir ağızlarındaki sabit ve düzenli
bir halde kelime başlarındaki "g"lerin "k" ve sesli
"d" sessiz "t" şeklini alması ile gelmek yerine kelmek,
demiş yerine temiş gibi örnekleri görülen değişmeler, bu ağızları doğrudan
doğruya Göktürk-Uygur Türkçesine bağlamaktadır (s. 134).
…kemençe, Kıpçak Türkçesinden ismini almış
bir müzik aletidir.
Anadolu'nun birçok yerinde ağıt kelimesiyle
ifade edilen "ölü başında taziyeyi makamla zikrederek ağlamak" adeti,
Rize mıntıkasında sayı ismi ile anılmakta ve yöre halkı, bu kelimeyi,
"sayı kurmak" ve "sayı yapmak" şeklinde kullanmaktadır. Bu
değişiklik, eski Türklerde ölü başında makamla yasını sayarak ağlamak manasına
kullanılan sagu kelimesinin sayıya dönüşmesi ile oluşmuştur (s. 135).
III.
BÖLÜM
Moğol hakimiyetinin son döneminde (…) Karadeniz
sıradağlarını aşarak bu sahile inmeye başlayan Türkmenlerin yanı sıra, Çepniler
de Samsun'dan doğu istikametinde ilerleyerek yöreye yer-leşmiş ve bu sahillerde
bir takım küçük beyliklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır (s. 139).
Anadolu'da Moğol hakimiyetinin son
dönemlerinde, daha önce vali olarak görev yapan Eretna Bey, bağımsızlığını ilân
ederek Karadeniz bölgesinin önemli bir kısmına hakim olmuştur (s. 140).
Canik beylikleri arasında en büyüğü olan
Hacı Emiroğulları, Ordu bölgesinde kurulan ve bağımsızlığından kısa süre sonra Trabzon
Rum Devleti ile mücadele etmeye başlayan Türk beyliğidir.
Akkoyunlu Türkmen devletini kuran, Kara Yülük diye meşhur olan Kara
Osman Bey'dir. Bunların tertip ettikleri silsilenamelerinde, Oğuzların Bayındır
boyuna mensup olduklarından dolayı, devletlerine Baymdıriye Devleti denmiştir.
Bu aşiret, XIII. asır sonlarına doğru tlhan Argun Han'ın (1284-1291) zamanında,
Horasan'dan Azerbaycan'a gelmiş, XIV. asır sonlarında Azerbaycan, Harput ve
Diyarbekir arasındaki bölgeyi yurt tutmuşlardır (s. 175).
Akkoyunlu hizmetinde bulunan Ahmetli,
Bayramlı, Beharlu, Çakırlı, Çobanlı, Emirli, Hamzalı, Mamaşlı, Pumaklı, Şamlı
211 boylanna mensup aileler, Yavuz Sultan Selim'in valiliği sırasında
(1486-1505), Safevilerden kaçarak Giresun, Trabzon, Araklı, Sürmene, Çaykara, Maçka,
Rize, Çamlıhemşin, Güneysu, İslahiye ve Pazar'a yerleşmiştir (s. 189).
SONUÇ
Kaşgalar bir tarafa bırakılırsa, Doğu
Karadeniz bölgesine tarih çağında yerleşen toplulukların Orta Asya kökenli oldukları
kesindir (Kimmerler, İskitler).
Borçka, Artvin, Şavşat ve Ardanuç’u içine
alan Klarcet bölgesinden Halaçların, Hopa’daki Apsarus nehrinden Afşarların,
Rize’deki Askuros nehrinden Yazgurların ilkçağda Doğu Karadeniz bölgesine
yerleştiğini öne süren Fahrettin Kırzıoğlu’nun bu görüşleri, günümüze kadar
aksi ispat edilemediği için zikredilmeye değerdir (s. 193-194).
…bölgedeki yerleşim birimleri içerisinde,
Tirebolu dışındakilerin Grekçe kökenli olmadığı ortaya çıkmaktadır. Aynı şekilde,
Grekçe’nin Karadeniz sahilinde uzunca bir süre konuşulması da Greklerin bu
denizin tamamındaki ticareti tekeline almasından kaynaklanmıştır. Diğer
taraftan, Doğu Karadeniz bölgesindeki ilk topluluklar, bazı kaynaklarda iddia
edildiği gibi Gürcü ya da Grek kökenli değildir. Zira, Yunanlıların bölgeye
koloni kurması, Kimmer ve İskit yerleşimlerinden sonraya rastlar (s. 194).
---
Tellioğlu, İbrahim. (2004), Osmanlı Hakimiyetine Kadar Doğu
Karadeniz’de Türkler, Serander Yayınları, Trabzon
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder