8 Haziran 2018 Cuma

Giresun'da Yayla Kültürü ve Geleneksel Yayla Evleri (Alucra ve Yağlıdere) - Özet


Ayşe Durdu - Giresun'da Yayla Kültürü ve Geleneksel Yayla Evleri (Alucra ve Yağlıdere)

Türkler, Orta Asya’da yaşamış oldukları konar-göçer yaşam tarzını Anadolu’ya taşımışlardır.

Araştırmada genel olarak Giresun yaylacılığı ele alınmış ancak, örnekler Alucra ve Yağlıdere yaylalarından verilmiştir.

Tarihi Çevre
M.Ö.VIII. yüzyılda Karadeniz’in kuzeyine Kimmerler (Gimer/Gemer/Kemer) hakim olmuştur. Kimmerlerden sonra bölgede ortaya çıkan kavim, Perslerin “Sak”, “Saka” veya “Caha” adını verdikleri, Yunan kaynaklarında ise “Skyt” olarak geçen İskitlerdir.
…kökeni İskitlere dayandırılan Amazonlar, Terme yakınlarında bağımsız bir devlet kurarak Farnia’ya (Poti) kadar Karadeniz sahillerine hakim olmuşlardır (s. 2).
Karadeniz kıyıları M.Ö. 547’den sonra Perslerin kontrolüne girmiştir. M.Ö. 334’te İskender’in Doğu seferiyle Pers hâkimiyeti son bulmuştur.
Makedonyalıların bölgede nüfuzunun azalmasıyla eski Pers soylularından Mitridates Ktistes, M.Ö. 312’de Pontus Krallığı’nı kurmuştur.
Giresun ve çevresinin Türkleşmesi, Çepni boyu tarafından sağlanmıştır.
Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethi ile bölge Osmanlı yönetimine girmiştir (s. 3).

İlin büyük bölümünü kaplayan Karadeniz’e bakan kısmı ılık ve yağışlı iklim özellikleri gösterir. Kelkit Havzasına giren bölümü ise karasal iklim özelliklerini göstermektedir.

Türker’de Yayla Hayatı ve Yayla Kültürü
Genel anlamda yayla, hayvan beslemek amacıyla belirli mevsimde gidilen ve ziraata imkân veren sahalarda ziraat yapılabilen yer olarak tanımlanabilir.
Evlerin bulunduğu yerleşim yerine ise oba denilmektedir (s. 9)

Giresunlular, temel tarım ürünlerinin elde edildiği sahil kesimine yakın köylere “cenik” adını vermektedir.
Bölgede, her sülalenin veya köyün belirli bir yaylası-obası vardır.
Bazı köyler yaylayı başka yayla sakinlerine kiraya vermektedir. Bu kiraya “kırtıl” adı verilir (s. 10).

Genel itibarıyla darılar (mısır) ekildikten sonra mayıs ayının ortalarında yaylaya çıkılır (s. 11).

Hayvanlarla yapılan bu göç yolculuğu hayvanlar yavaş yol aldığı için uzun sürer. Yol boyunca yapılan konaklamalara “düşün” denir.
Girişleri birbirine bakan çadırların önüne halk arasında “kara ateş” adı verilen büyük ateşler yakılarak bu şekilde yabani hayvanların saldırısından korunulur. Herkes azıklarını çıkarır, yemekler yenir, ateş etrafında ısınılır. Kemençe eşliğinde horonlar oynanır ve eğlenilir. Gece geçirildikten sonra sabah erkenden yola çıkılır (s. 12).

Otçu Göçü Törenleri
Darılar belli boya ulaştığında bakımları yapılır. Bu bakım yapıldıktan sonra, temmuz ayının ilk haftasında, köylerde kalanlar yayladaki yakınlarını ziyarete giderler, buna otçu göçü denir. Otçu göçü genellikle Temmuz ayının ilk haftasında yapılır (s. 13).

Yaylalarda, önceleri “kelif” veya “paçka” adı verilen derme-çatma tek göz, kütükten veya taştan yapılmış evlerde ikamet edilirken, zamanla yaşam mekânı olarak iki göz evler yapılmıştır.
Hela genelde evden uzağa yapılır.
Yayla evlerinin yanında çayırlardan biçilen otların konulduğu yörede “merek” adı verilen samanlık bulunur. Ayrıca “otluk” adı verilen bir sistem ile yere ağaç dikilerek ağacın etrafına otlar koni şeklinde yığılır ve ortadan ağaca tutturulur.

Yaylada su ihtiyacı, obanın belli noktalarındaki gözelere (kaynak) kurulan çam ağacından oyularak yapılmış, uzun dikdörtgen biçimli kürünlerden sağlanır (s. 15).

Evin aydınlatılması çam ağacından elde edilen çıra, gazlı idare lambası veya gazlı camlı lamba ile sağlanır (s. 16).

Hayvanlardan elde edilen sütler çeşitli işlemlerden geçirilerek tereyağı, peynir ve çökelek elde edilir.

Tereyağı Yapımı
…sağılan süt süzülür ve bakır kazanlarda kaynatılır. Bir süre soğumaya bırakılır. Ilık hale gelince küleğe konulur. Daha sonra bir miktar yoğurt çırpılarak sütün içine karıştırılır. Küleğin ağzı kapatılıp üzeri sarılıp mayalanmaya bırakılır.
Yayığın içine yoğurt konur ve yoğurda bir miktar ılık su ilave edilir. Yayığın başından karşılıklı iki kişi tutup yayığı birbirlerine iterek yayar. Yayma sırasında, ara sıra yayığa ılık su ilave edilerek yağın olup olmadığına bakılır. Yağ olduktan sonra yağlı gatık küleklere boşaltılıp üzerine tuz konur (s. 18).

Peynir Yapımı
Süt ılık halde iken içine peynir mayası katılarak mayalanmaya bırakılır. Mayalanan peynir bir gece bekledikten sonra bez torbadan süzülür. Suyu süzülen peynirin üzerine ağır taş bırakılarak taşlanır. Peynir taşın altında birkaç gün bekler. Suyu iyice süzülen peynir tirkide ufalanarak tuzlanır. Ufalanıp tuzlanan peynir hazırlanan deri içine topaklar halinde konularak sıkıştırılır. Bu işleme peynir depme denir. Depilen peynir serin ve kuru yerde kurutulur.

Çükelik (Çökelek) Yapımı
Tereyağı alınan gatık ateşte ısıtılır. Isıtılan gatık sıcakken bez torbaya süzülür. Bir süre üzerine taş konarak bekletilir. Süzme taş altında birkaç gün bekledikten sonra tuzlanıp karıştırılarak tekrar torbaya konulup taşlanır. Süzülmüş gatığın bu şekline “gabart” denir. Serin, kuru bir yerde kurutulur ve tüketime hazır hale gelir (s. 19).

El sanatları

Yöre mimarisi
Ev mimarisinde ekonomik ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak bir değişim görülmektedir.
Evler ilk dönemlerde tek katlı, tek mekânla küçük yapılar iken, evlere zamanla odalar eklenerek mekânların sayısı ve genişliği artmıştır.

Taştan yapılmış yer evleri genelde tek mekândan oluşur. Evlerde oturma, yatma, yemek yeme ve misafir ağırlama gibi işlevler aynı mekânda karşılanır. Evlerin girişinde zemin topraktır (s. 88).

Geleneksel yayla evlerinde ana yapı malzemesi olarak ahşap kullanılmıştır. Bu malzemenin seçiminde yaylanın ormana yakınlığı belirleyici etken olmuştur.
…taştan yapılan evlerin iç bölmelerinde de ahşap malzeme kullanılmıştır (s. 90).

Geleneksel yayla evlerinde çatılar ahşaptan yapılan hartama ile kaplanmıştır.

Bağdadi duvar yapımında ağaçlar kesilerek budakları temizlenir ve dışı yontulur. Daha sonra çatma tekniği ile ağaçlar birbirine tutturulur. Çatkı içten ve dıştan hartama ile kaplanır. Arada kalan boşluk çamur ile doldurulur (s. 92).

Bölge evlerinde sofaya kapıağzı denilmektedir. Bu ismin verilmesinde dış kapıdan sofaya girilmesi etkili olmuştur. Kapıağzı odalara, aşhana ve asma helaya geçişi sağlar.
Bölgede mutfağa aşhana/aşana gibi isimler verilir (s. 93).

Yayla evleri, yılın belli döneminde kalınan geçici mekânlar olması sebebiyle evlerde süsleme unsuruna yer verilmemiştir (s. 98).


---
Durdu, Ayşe. (2011) Giresun'da Yayla Kültürü ve Geleneksel Yayla Evleri (Alucra ve Yağlıdere), Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder