Giresun
Kent Kültürü
…kırsal nüfus başına düşen tarımsal ürünler
üretimi ülke ortalamasının altındadır. Bunun temel nedeni, tarımsal
verimliliğin düşük olmasıdır.
Giresun sahil kesimi besicilik için uygun
bir yapıya sahip değildir. Mera alanları yoktur.
Taflan
Kurutulmuş meyvelerinin tohumları şeker
hastalığına karşı kullanılır. Taze meyveleri taş düşürücü olarak da
kullanılmaktadır (s. 33).
Fındık
Fındık genellikle ağustos başı ile ağustos
sonu arasında, bahçenin bulunduğu yerin yüksekliğine ve konumuna göre
olgunlaşır. Hasat, fındık dallarının silkelenmesine yere düşen zuruflu
fındıkların yerden toplanmasıyla yapılmaktadır. Diğer bir hasat şekli ise
dallardan tek tek toplanarak yapılandır.
1998 yılında belediye statüsü kazanan
İnişdibi, yeraltı su kaynaklarıyla meşhurdur.
Alucra
Yaygın kanaate göre Alucra adı, yörede çok
bulunan Aluç ağacından gelmiştir.
Çanakçı
Adı eskiden beri yapılmakta olan ağaç kap
ve çanaklar nedeniyle çanak ustasının bulunduğu yer anlamına gelmektedir.
Geçmişi tam olarak bilinmeyen kuşdili,
Çanakçı ilçesine bağlı Kuşköy köyü ve yöresinde yüzyıllardır kullanılmaktadır.
Dilin kullanımının kökeninde dik ve yamaç alan üzerine kurulan mahallelerinin
birbirine uzak olmasından kaynaklanan haberleşme ihtiyacıdır.
Espiye
Osmanlı öncesi dönemde muhafız gruplarının
atlarını otlatmak amacıyla saldıkları yer anlamına gelen 'Esbiye' adıyla
anılmıştır. Esb sözcüğü Farsça'da at olup Esbiye'nin Türkçe karşılığı at alanı,
at meydanıdır.
Görele
Görele pidesi, koz helvası, dövme kar dondurması,
hoşmak, yağlaş gibi yemekleri ünlüdür. Ayrıca Görele yöresinin el sanatları
arasında beşik, minyatür, gemi yapımı, dövme, ağaç oymacılığı, kemençe, saz ve
ud yapımı yaygın olarak devam etmektedir.
Keşap
Söylentiye göre yörede hüküm süren bir
ağanın suçluları havuzuna su çekerek cezalandırması üzerine su çeken anlamına
gelen Farsça 'Keşab' buraya ad olmuştur.
Osmanlı döneminin Trabzon 'Salnamesi
kayıtlarına' düşülen notlarda, 1800'lü yılların ortalarına kadar, Giresun
Kalesinin kuzey tarafında 'Amfi Tiyatro' bulunmakta olduğu yazılıdır.
1932 yılında Giresun'da Halkevi kuruldu.
Çeşitli sanat faaliyetleri Halkevi bünyesinde icra edilmeye başlandı.
1970'li yılların başında Giresun İl
Tiyatrosu (GİLT) kurulmuş.
1987 yılında (merhum) Mürsel Gülmez'in,
öncülüğünde Bulancak Sanat Tiyatrosu kurulmuş.
1988 yılında ise Giresun Belediyesi Sosyal
İşler Müdürü (merhum) Mustafa Dağ öncülüğünde Giresun Belediye Şehir Tiyatrosu
kurularak, amatör oyunculuk çerçevesi içerisinde çalışmalarını sürdürmektedir.
2001 yılının başlarında Giresun'da, Emekli Öğretmen Şaban Karakaya profesyonel
statü kapsamında 'Şaka Tiyatrosu' olarak ilk özel tiyatroyu kurmuştur.
Bulancak Sanat Tiyatrosu
…kuruluş çalışmaları 1981 yılında başladı. Mürsel
Gülmez, Sezai Yeşiltepe ve Ömer Mustafa Yılmaz öncülüğünde kuruldu.
Müzik Dostları Derneği
Grup Medler
Giresun parklarında canlı müziği halkla
buluşturan Medler, aileler arası dans yarışmaları, Türk halk ve Türk sanat müziği
ses yarışmalarıyla kitlelerin aktif katılımını sağladı.
Halk
Kültürü
Mayısın
Yedisi
Sacayaktan geçme, dere taşlama ve adanın etrafını
dolaşma olmak üzere üç ana motiften oluşmaktadır.
20 Mayıs günü şehir halkı, çevre ilçe ve
köylerden gelenlerin de katılımıyla sabahın erken saatlerinde yanlarına
aldıkları yiyecek ve içecekleriyle birlikte Giresun'un doğusunda bulunan Aksu Deresinin
deniz ile kesiştiği yerde toplanır. Burası bir panayır yerine dönüşür.
Sacayaktan geçme töreninde, içinden insan
geçebilecek büyüklükteki sacayağı şenlik alanına getirilir. Soyun sürdürülmesi
geleneğine dayanan bu gelenekte, çocuğu olmayanlar dilekte bulunarak üç kez
sacayaktan geçerler.
Aksu Deresi'nin denize döküldüğü yerde,
"derdim belam denize", diyerek yedi çift bir tek taşı suya atarlar. Bunu
özellikle kadınlar, kızlar kendilerine uğur getirmesi amacıyla yaparlar. Dere
taşlamadan sonra törene katılanlar, suya girip başlarından aşağıya maşrapayla
ırmak suyunu dökerler (s. 210).
Adanın etrafında dolaşma ve ada turu
geleneği de yine soyun devamı ve belaların uzaklaştırılması amacına matuftur.
Ada turu Hamzataşı’nın önünde başlar ve yine başladığı yerde sona erer. Ada
etrafındaki tur da daire şeklinde bir seyir izler, başladığı yerde sona erer.
Mart
Kırma
Yerel takvimde 1 Mart, resmi takvimde 14
Mart’a denk düşer. 1 Mart yılın ilk günüdür ve başlangıç olması nedeniyle
önemlidir.
İnsanlar bugüne nasıl başlarlarsa bütün
yılın öyle geçeceğine inandıklarından çok dikkatli davranırlar.
Sabah erkenden kalkıp evin yakınındaki bir
su kaynağından su alıp evimn her köşesine serpmek yaygın olarak uygulanan Mart
kırma, yılbaşı adetlerindendir.
Yılbaşından evvel hazırlanan yiyeceğin
içine mavi boncuk koyulur. Yemekte bu boncuk kimin kaşığına gelirse o kişi
uğurlu, şanslı sayılır. Şanslı çıkan bu kişi yılbaşını kırar.
Yılbaşını kıracak kişi, kapının eşiğine gelir,
içeriye girmez. Ayağının altına keskin balta yahut bıçak konur. Bunun amacı ev
halkının işi keskin, iyi gitsin diyedir. Bundan sonra o kişi eviçine gider,
İhlas suresini okur üç defa. Onun ardından bir başka kişi eviçinin her köşesine
su serper.
Mart’ı kıracak olan kişiyi iyice doyurmak,
dikkat edilen konulardan biridir. Bu kişi ne kadar tok olursa o yıl mahsul de
bol ve bereketli olur.
Öğlen vaktinde ahırdaki ineklerin
kuyruklarına kırmızı ip bağlanır. Bu kırmızı ipi ineğin kuyruğundan çıkarmazlar
bir daha.
Halk
Takvimi
Günün bölümleri
Seher (şafak): Günün yeni ağarmaya
başladığı zaman.
Zabah (sabah) :Günün yeni ağarmasından kuşluk vaktine kadar olan zaman.
Guşluk (kuşluk): Sabah ile öğlen arası.
Öölin (öğlen): Kuşluk ile ikindi arası, gün
ortası.
İkindi: Öğlen ile ikindi arası.
Aaşam (akşam): İkindi ile yatsı arası. Bu
zaman dilimi uğursuz sayılır. Akşam ezanından sonra evden hamur mayası ve çiğ
süt verilmez, verilirse içine bir kömür parçası atılır. Bunun sebebi bereketin
kaçmamasıdır.
Yatsı: Akşam ile gece yarısı arası.
Gece: Yatsı ile şafak arası.
Yerel Ay İsimleri (s.
216)
Resmî
|
Yerel İsmi
|
Ocak
|
Zemheri
|
Şubat
|
Küçük
/ Gücük
|
Mart
|
Mart
|
Nisan
|
Abrul
|
Mayıs
|
Mayıs
|
Haziran
|
Kiraz
|
Temmuz
|
Orak
|
Ağustos
|
Ağustos
/ Harman ayı / Orak ayı
|
Eylül
|
İstavrit
/ Ceviz / Avacara
|
Ekim
|
Darı
/ Hac
|
Kasım
|
Üzüm
|
Aralık
|
Karakış
|
Hamile kadın yılan görürse doğacak bebeğin
uzun zaman yürüyemeyeceğine, tavşan gördüğü takdirde ise çocuğun dudaklarının tavşan
dudağı gibi delik olacağına inanılır. Bu durumda derhal hamile kadının
gömleğinin yakası yırtılır.
Hamile bayanlara manda yoğurdu ve eti
yedirilmez. Yedirildiği takdirde o kadının manda gibi bir yılda doğuracağına
inanılır.
Hamile kadına el değirmeni çevirtilmez,
aksi takdirde bebeğin şaşı gözlü olacağına inanılır. Hamile kadın hamilelik
süresince saçını kesemez. Eğer keserse çocuğun ömrünün az olacağına inanılır.
Bebek doğduktan sonra eve ilk kim gelirse,
çocuğun huyunun ona benzeyeceğine inanılır.
Bazı yerlerde ise bebekler doğduktan sonra
ilk kez yıkanırken suyunun içine bir miktar tuz atılır. Daha sonraki
yıkamalarda ise koltuklarının altına ve kasıklarına tuzlu su sürülür. Bu
büyüdüğünde çocuğunun teninin kokmaması için yapılır.
Yeni doğurmuş bir kadına 15 gün çiçek
koklatılmaz. Bilhassa lahana çiçeği koklatılmaz. Aksi takdirde o kadın ömrünün
sonuna kadar çocuğunun olmayacağına inanılır (s. 221).
Düğün törenlerinden bir hafta önceki cuma
günü bugün kaybolmaya yüz tutmuş düğünlük koyma merasimi yapılırdı.
Erkek evi, silahı olan yakınları ile
birlikte, havaya ateş, ederek, bir kafile halinde değirmene zahire öğütmeye
giderlerdi. …düğünde kullanılacak mısır
öğütülür ve değirmenciye yüklü bahşiş, verilirdi.
Öğütülen unlar çuvallar halinde fırının yanına
getirilir, fırının etrafında ayrıca düğün yemeklerini pişirmek için ateşler
yakılırdı. Silahı olanların atışlarını müteakip, dualar okunarak çuvalların
ağzı açılırdı. Bu âdete de çuval ağzı açma merasimi denir (s. 222).
Kemençe
Gövdenin en iyisi karadut ağacından
yapılır.
Oyunlar
Horon oyunu Giresun ve ilçelerinde yaygın
olarak oynanır. Giresun’la özdeşleşen oyun türü karşılamadır.
Tüfekli Çandır
Eski yıllarda düğünlerde tüfekle birlikte
oynanırdı. Karşılama türünde bir oyundur.
Giresun Karşılaması
Kız ve erkekler birlikte ve karşı karşıya
oynarlar. Hızlı ve coşkulu oynanır.
Gürcü Sallaması
Giresun merkezden Ordu iline doğru olan
yerleşim yerlerinde, özellikle Bulancak ve Piraziz ilçesi ile yükseklerinde
sıkça oynanır.
Klarnet: Bulancak ilçemizden başlayıp Ordu
iline kadar olan bölgede görülür. Bu
saza yörede "Gırnata" da denilmektedir.
Giyim-Kuşam
Cepkenler, bindallılar, entariler yörede
görülmektedir. Kadınlarda başa örtülen, bele sarılan peştamalların değişik
türleri vardır. Kadınlar başlarına "Keşan peştamalı" denilen
gösterişli ve ince bir dokumayı, bellerine de düz çizgili, "direkli peştamal"
olarak adlandırılan dokumayı sararlar (s. 248).
Acem Şalı: Daha çok yüksek kesimlerde
oturan kadınların bellerine sardıkları kalınca bir kuşaktır. Kuşak, sırtında
yük taşıyan kadının belinin incinmemesi bakımından bir yastık (arkalaç) görevi
görür.
Yeme-İçme
Giresun doğası zengin bitki örtüsü ile kaplıdır.
Bu ortam mutfak kültürünü doğrudan etkilemiştir. Yörede yiyecekler genel olarak
otsu bitkiler, yıllık bitki yaprakları, diken uçları, sebzeler ve mantarlardan
oluşmaktadır. Yaz aylarında bunlar günlük, taze olarak tüketilir. Kışlık
yiyecekler ise fırınlanmış kuruluklar, tuzlular, turşular, konserveler, pekmez
ve reçeller, kompostoluk ve çerezlik olarak hazırlanır. Giresun mutfağında hamsi,
mezgit, istavrit, palamut gibi deniz ürünlerinin yeri vardır.
Yaylalarda ve köylerde hayvancılığa bağlı
olarak beyaz peynir(tecen), deri tulumu(tulum), küp peyniri ve çökelek yapılır.
Küp peyniri ve çökelekler güveçlerde toprağa gömülerek kışa saklanırlar.
Giresun ekonomisi ve kültüründe ağırlıklı yeri olan fındıktan çok çeşitli tatlı
ve pastalar yapılmaktadır (s. 255).
Pekmezler: Taflan pekmezi, üzüm pekmezi,
armut pekmezi…
Reçeller: İncir, üzüm, kiraz, ayva, vişne,
kızılcık, elma.
Tuzlular: Fasulye, mantar, yeşil domates,
hamsi.
Turşular: Fasulye, salatalık, yeşil
domates, biber
Kuruluklar: Fırın fasulyesi, fırın darısı
ve unları, soğan, sarımsak ve tahıllar
Salçalar: Biber, domates.
Baharatlar: Dere otu, kırmızıbiber, anuk
(nane), kekik, reyhan.
Çerezler: Fındık, ceviz, kestane, pestil,
çedenepıtlak mısırı, dut kurusu, kuru üzüm.
Sıcak İçecekler: Çay, ıhlamur, nane, kekik,
kuşburnu, papatya.
Yemekler
Mendek Çorbası
Karalâhana / Pancar Çorbası
Etli Pancar (Karalâhana) Sarması
Isırgan Yemeği (Isırgan Yağlaşı)
Hamsi Böreği
Fasulye Diblesi
Karalahana Diblesi
Galdirik Diblesi
Sakarca Kızartması
Mantar Kavurması
Taflan Tuzlusu Kavurması
Merevcen
Kiraz Tuzlusu Kavurması
Samaksa( Bekmez Yağlaşı)
Halk
Ağzı
Giresun ve çevresi Oğuzların Çepni boyuna
mensup insanların ağırlıkla yerleştiği bir coğrafyadır. Dolayısıyla Giresun
ağzı, Ordu ve Trabzon'un batı tarafı ağzıyla pek çok bakımdan ortaklık gösterir.
Giresun ağzının en önde gelen özelliklerinden
birisi ünlü yuvarlaklaşmasıdır: ayu, denüz, eksük, gemük...
İç seste bulunan ğ, g, h, k, r, n (
Kurallı olarak görülen değişikliklerden
biri -r->-l- değişmesidir: alullardı, çarpalardı…
Son sesi -n olan kelimelere -/ sesi ile
başlayan ek getirildiğinde ekin ilk ünsüzü kurallı olarak n'ye değişmektedir:
alışgannık, günnük, ennü, yünnü...
Ünsüz ikizleşmesi: güççük, zaddan, hille,
nassı, aşşa döşşek, eşşek, azzık…
Teklik üçüncü şahıs zamiri kurallı olarak
"u'"dur (unun, unu, una, unda, undan) (s. 264).
Sözlü
Anlatılar
Ülkemizin diğer bölgelerinde anlatılan
masallarda olduğu gibi, Giresun ve çevresinde anlatılan masallar da muhteva
açısından insanı yücelten veya alçaltan değerleri işlerler.
Anadolu'da gezerken karşınıza çıkan hemen her
dağın, taşın, ovanın, kuşun, ağacın, köyün kasabanın, şehrin bir efsanesi
vardır.
Efsanelerin büyük bir kısmı dini niteliklidir.
Koyun
Baba Efsanesi
Fatih Sultan Mehmet, Trabzon seferine
giderken konakladığı bir yerde askerlerinden biri koyunlarını otlatan bir
ihtiyardan askerler için koyun kesmesini ister. İhtiyar adamın 8-10 tane koyunu
vardır. İhtiyar, sürüsünde hiç eksilme olmadığı halde bütün orduya yetecek
kadar koyun keser. Askerler ihtiyar adamın evliya olduğunu anlar. Ona iltifat
ederler. Zamanla bu olay çevrede duyulur. İhtiyar öldükten sonra mezarı ziyaret
yeri olur. Mezarı Kelkit Çayı'nın batı yakasındadır. İsmi unutulduğu için koyun
baba adıyla anılır (s. 266).
Bilmeceler
Dal ucunda bal lokması (İncir)
Dal ucunda kınalı parmak (Taflan/Kara
yemiş)
Hanım içerde, saçı dışarıda (Mısır)
Kara kara yüzü var, doymak bilmez gözü var
(Toprak)
Sesi çıkar canı çıkmaz, canı çıkar sesi
çıkmaz (Kemençe)
Atasözleri
Acı acıyı, çay da sancıyı keser.
Ata arpa, yiğide arka gerek.
Ata dost gibi bak, düşman gibi bin.
Boş çuval dik durmaz.
Ebe çok olunca çocuğun gözü kör olur.
Elin yanında atın kuyruğunu kesme kimi uzun
kimi kısa der.
Havlayan köpek değerini artırır.
Köpeğe gem vurma, kendini at sanır.
Ödünç mal güle güle gider, ağlaya ağlaya
gelir.
Türküler
Altın Yüzük
Kaynak: Biçoğlu Osman
Altın yüzüğüm var benim (anam)
Parmağıma dar benim
Giresun'un içinde (canım)
Kara gözlü yar benim
Altın yüzük yaptırdım (anam)
Kuyum ustalarına
Acep ilaç olur mu (canım)
Gel oynayı oynayı
(Nakarat)
Hop ninrıayı ninnayı aman
Gel oynayı oynayı
Hop ninnayı ninnayı canım
Gel oynayı oynayı
Mani söylemeye bahane olan darı ekme; ot, fındık,
odun taşıma; darı, ot, fındık ayıklama, toplama gibi daha pek çok isin yapılış
tarzı artık değişmiş, çoğu makineleşmiştir (s. 297).
Yörede söylenen manilerin kafiye şeması
genellikle a a b a şeklindedir.
Derelerde saz olur
Gül açılır yaz olur
Ben yârime gül demem
Gülün ömrü az olur
Manilerde başta sevda olmak üzere hemen her
tema işlenir ve bunların hepsi de sevda ekseni etrafında sıralanır.
Ahmet
Kaçar: 1927 Görele Sağlık köyü
doğumludur. Şiire küçük yaşlarda başlayan Kaçar, lise tahsilini yarıda
bırakmıştır. 8, 11 ve 14 heceli şiirleri bulunan şair şiirlerinde mahlas
kullanmamıştır. Biraz önce söz ettiğimiz gibi bazı şiirleri bestelenmiştir. Tek
ve döner ayak kullanmada başarılıdır (s. 299).
---
Giresun
Kent Kültürü, Giresun Valiliği Yayınları,
Ankara 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder