8 Haziran 2018 Cuma

Harşıt Vadisi


Ekrem Ünlü - Harşıt Vadisi
Tarih ve Kültür Yazıları
 
Harşıt Tarihi
Bugün Doğankent denilen ilçe merkezi daha önce Haşrid/Harşid (Harşit) adıyla aynı derenin adıyla anılırdı.
(Rivayetlere göre) Harşit adı, "güneşin en sıcak olduğu yer" anlamına "Hûrşîd"den; bir diğerine göre "diken, çalılık" anlamına "har" ve "taşlık, çakıllık" anlamına "şit" kelimelerinin birleşiminden gelmedir.
Bilge Umar, Honigmann'dan naklen Harşit çayının Bizans çağındaki adının "Kharşut" olduğunu, menşeini ve anlamını saptayamadığım söyler (s. 7).

Doğu Karadeniz bölgesinin tarihi ve coğrafi hinterlandı "Gas/Kas," "Gud/Gutiler," Kafkasya'dan "Mosklar, Tibarenler, Marlar, Driller, Kimmerler/İskitler" gibi kavimlerle ilişkilidir (s. 8).

(14. yüzyılda) Harşit vadisi, büyük ölçüde başta Çepniler olmak üzere diğer Türkmen boyları tarafından yurt tutulmuş bir bölge idi (s. 9).

Akkoyunluların halefleri Safevîlerin hizmetinde Trabzon bölgesi Çepnileri vardı. (Bunların bir kısmı) Safevilere duydukları yakınlık nedeniyle İran tarafına göç etmişlerdir.

I. Dünya Savaşı, Harşit'in de içinde bulunduğu bölgeyi etkiledi. (Ruslar Harşit’i geçemediler) 123. Rus Tümeni çareyi Harşit ormanlarını yakmakta buldu (s. 10).

20 Ekim 1921'de Ankara'da yapılan antlaşma Fransa'ya Harşit vadisinde maden, krom ile gümüş ocakları imtiyazlarını veriyor; buna karşılık Fransa'nın Kilikya'yı terk etmesi kararlaştırılıyordu. Ancak, Fransız mühendisler çıkarılacak madeni taşıyacak bir yol olmadığı için bu işten vazgeçmişlerdi (s. 11).

1530 tarihli icmal defterine göre 21 hanelik Harşit köyünün toplam nüfusu 100 kişi dolayında idi.
1837 tarihli Nüfus Yoklama Defteri'ne göre Harşit nahiyesi Kürtün-i Bâlâ kazasına bağlı idi ve 15 Türk hanesi bulunuyordu. Köyde gayrimüslim nüfusa rastlanmıyordu (s. 12).

Tarih Yazıları
Çepniler, ilk önce Sinop bölgesine yerleşmişlerdir.
Ordu bölgesini fethedip Bayramlı Beyliğini kuran Bayram Bey'in torunu Süleyman Bey de, Giresun'u fethetmiştir. Çepniler, 14. yüzyıldan itibaren Kürtün'den hareket ederek Harşit vadisi yoluyla Karadeniz'e ulaşmışlar ve bu vadinin iki yanındaki toprakları yurt edinmişlerdir (s. 16).

15. asrın ikinci yarısında bütünüyle yerleşik hayata geçen Çepniler, köylerde oturmaya başlamışlardır (s. 17).

Harşıt Vadisinde Güvenç Abdal ve Yaşamı
Alevi Bektaşi sözlü kültüründe Güvenç Abdal ve Sarı Saltık'ın kardeş oldukları; iki erenin adı ile anılan alevi inanç ocaklarının birbiriyle kardeş ocak oldukları belirtilmektedir.
Güvenç Abdal, Karadeniz Bölgesi'nin Türkleşmesi ve İslamlaşması sürecinde Çepni boyunun manevi önderlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Güvenç Abdal kimdir? Seyit Şeyh Numan'ın oğludur (s. 19).

Öğrenimini Ahmet Yesevi dergâhında tamamlayarak, irşat bölgesi Gümüşhane-Kürtün kasabasının Taşlıca Köyü'ne düşer (s. 20).

Güvenç Abdal'ın adı birçok Alevi-Bektaşi metninde on iki hizmet, on iki post sistematiği ile beraber anılır.

On İki Post
1. Mürşid Postu: Hünkâr Hacı Bektaş Veli
2. Rehber Postu: Habib Emircem Sultan
3. Türbedar Postu: Hızır Lale Cüvan
4. Ahçı Postu: Karadonlu Can Baba
5. Ekmekçi Postu: Seyyid Mahmut Hayrani
6. Şerbetçi Postu: Kızıl Deli Sultan
7. Nakib Postu: Sarı Saltuk Sultan
8. Meydancı Postu: Seyyid Cemal Sultan
9. Atçı Postu: Boz Geyikli Dede Karkın
10. Kurbana Postu: Şah İbrahim Haa Sultan
11. Ayakçı Postu: Abdal Musa Sultan
12. Mihmandar Postu: Kolu Açık Hacım Sultan

On İki Hizmet
1. Tarikatçı: Hz. Haşan Mücteba
2. Davetçi: Hz. Hüseyin Desti Kerbela
3. Saki: Hallac-ı Mansur
4. Zakir: Seyyid Nesimi
5. İbriktar: Sarı İsmail
6. Gözcü: Karaca Ahmet
7. Çerağcı: Kara Pirabat Sultan
8. Sofracı: Garip Musa Sultan
9. Meydancı: Barak Baba
10. Ferraş: Resul Baba Sultan 11. Pervane: Taptuk Emre
12. Kapıcı: Güvenç Abdal (s. 23-24)

Karadeniz Bölgesi'nde; Trabzon, Gümüşhane, Giresun, Tokat, Ordu, Samsun, Düzce, Zonguldak, İzmit illerine bağlı köylerde Güvenç Abdal Ocağı'na bağlı Alevi-Bektaşi nüfus yaşamaktadır.

Güvenç Abdal âhir ömründe Pîr'inin yanına dönmek ister.yola çıkar. Güvende Yaylası'na ulaşıldığında yoğun bir sis (duman) çöker. Sis kalktığında yârenleri bakarlar ki Güvenç Abdal yoktur. Güvenç Abdal'ı kaybetmenin hüznü ile yarenleri onu yâd edebilmek için bu ayrılık noktasına onun sembolik bir yatırını yaparlar ve her yıl aynı tarihte gelerek Pir'lerini anarlar (s. 25).

Karadeniz Bölgesi'nin Türkleşmesinde Çepni boyu o kadar etkin görev alır ve önem taşır ki Osmanlı belgelerinde Karadeniz Bölgesi'nin bir bölümü Vilayet-i Çepni olarak tanımlanır (s. 27).

Hacı Bektaş-ı Veli, en güvendiği dostlarından birisi olan Güvenç Abdal'ı 1260'h yıllarda Kürtün'e göndermiştir. Güvenç Abdal, Süme Deresi'nin yaklaşık 10 km kuzeyine, stratejik bir noktaya yerleşmiştir. Güvenç Abdal'ın yerleş- t iği geçidin adı, Güvende Kapısı olup bu isim günümüze kadar ulaşmıştır (s. 28-29).

Kürtün
Kürtün'ün kelime olarak etimolojik anlamına baktığımızda; birincil anlamda 'sertleşmiş, buzlanmış kar' manasına, ikincil anlamda da 'palan, semer' gibi manalara geldiği görülmektedir (s. 35).

Kıyafet
Ağasar, geleneksel kültürü koruma ve yaşatma adına daha tutucu bir görüntü vermektedir. Sarı, kırmızı gibi canlı renklerin ve çiçek süslerinin kullanıldığı Çepni kadın kıyafetlerinde bele sarılan keşan, peştemalın altına eskiden canfes de denilen üçeteğin giyildiği bilinmektedir. Daha üstte entari ve üzerinde yelek ya da hırka, en başta ise boyalı yaşmak ve çember bulunmaktadır. Çoğu zaman çemberin de üzerine yazma denilen başörtüsü (tülbent) örtülmektedir. Alttaysa fildegöz desenli yün çorap ve ayakta kara / naylon lastik bulunmaktadır. Bazen de yemeni adı verilen deri çarıklar giyilmektedir. Gümüş tepelikler, hasır bilezikler ve nazarlık boncuklar da süs ve aksesuar olarak kullanılagelmektedir. Erkeklerde ise hâkim yaka beyaz gömlek, üstüne düğmeli yelek, belin üzerine bağlamalı aba, altına zıpka, daha altta çizme veya çapula denilen ayakkabı, başta kabalak; aksesuar olarak da muska, hamayıl ya da kama kombinezonu tamamlamaktadır (s. 36).

Kürtün Çepnilerinde kız çeyizinin ilk malzemelerinden biri yağlık adı verilen kolsuz tezgâh dokumasıdır.
Entari ya da eteğin boyu hep diz altından biraz aşağıda olup topuklara kadar uzanmamaktadır.

Trabzon’un Fethi
Fatih, Trabzon'u fethettikten sonra Hacı Emir oğullarının toprakları ikiye bölünmüştür. Bulancak'ın doğusunda kalan bölgenin Trabzon sancağına bağlandı…

Of'un pek çok köyünde Çepniler yaşamaktadır.

II. Bölüm
20. Yüzyılda Harşit

(Savaş yılları)

Birinci Dünya Savaşı'nda (…) Ruslar; Erzurum, Kop Geçidi ve Bayburt hattı ile birlikte diğer Erzurum, İspir-Bayburt güzergâhını da kullanarak, Vavuk Dağı üzerinden Gümüşhane'ye inmişlerdir.

…düşman altı koldan Harşıt Çayı'nın doğu yakasım işgal etmiş; batıya geçmek için ise Kabaktepe'yi hedef almıştır.

Türk askerleri, düşmanın Kabaktepe'den atılması için tüm savaş hazırlıklarını yapar (…) Mehmet Yüzbaşı, gönüllü askerleri ile 8 Şubat gecesi (1918) karanlıktan ve dumanlı havadan yararlanarak, baskını gerçekleştirir.
Mehmet Yüzbaşı, gönüllü askerleriyle birlikte düşman birliğinin içinde ilerlerken, Ruslara muhbirlik yapan topal bir ermeni tarafından tuzağa düşürülerek şehit edilirler. Askerlerimizin naaşları, savaş bittikten sonra bulundukları yerden alınarak, biraz daha yukarıya, bugünkü yere defnedilirler.

Rakımı 2308m olan Kabaktepe, Güvende'nin 2 km doğusunda yer almaktadır.

Harşıt Vadisi baştan sona, adeta Çanakkale gibidir.

Bugün soykırımdan dem vuran Ermeniler, o günlerde birçok insanımızı katletmiş ve zarar veremediği insanlarımızı da çete üyeleri diye Rus askerlerine toplatıp, başta Şadı, Törnük, Şıhlı ve Uluköy olmak üzere daha birçok köyden halkı Kabaktepe ve Kütüklüyurt'ta kurşuna dizdirtmiştir (s. 79-80).

Harşit'ın doğuya bakan yamaçları korunaklıdır. Fındık bahçelerinin arasına "istihkamlar" kazılmıştır. Askerlerimiz mevzilerdedir. Karşı yamaçlardan mavzer ve top sesleri kesilmez (s. 87).

Şıhlı kıranındaki birliğin elinde işleyen bir topumuz vardır.
Mermi atan top, her gece başka bir tepeye nakledilir. Bir gün Hıdırellez sırtlarından bir gün uyuzluk tepesinde, başka bir gün çileklik yamacındadır.

Kullanımda olan tek top, çekilmesini kolaylaştıran tekerlere destek bir takım yollarla ve güçlü çekici gönüllülerle bir kaç saat içinde 3-5 değişik mevziye götürülerek, Rus mevzilerine ateş edilmektedir (s. 88).

Rus Ordusu giderken, köylerde tahrip etmedikleri ev, mal bırakmadılar. Kalırken de kullanmadıkları evleri yaktılar. İşe yarar eşyaları, değerli ne varsa alıp götürdüler (s. 89).

Rusların batıya ilerleyememesi yöresel direniş örgütlerindendir. Özellikle Topal Osman çetesi bir yandan Ruslara aman vermezken, diğer yandan işbirlikçi Rumların azgın çetelerine karşı bir koruyucu kalkan olmuştur (s. 91).

Ruslar; Türklerin kundaktaki bebeklerini süngüye takıp havaya atarlar, sonra yere düşerken de süngülerini yukarı tutarak bebeği süngüye geçirirlerdi (s. 93).

III. Bölüm
Kültür Yazıları
Yerel Ay İsimleri (s. 97)
Resmî
Yerel İsmi
Ocak
Zemheri
Şubat
Gücük ay
Mart
Mart
Nisan
Abrul
Mayıs
Mayıs
Haziran
Kiraz ayı
Temmuz
Orak ayı
Ağustos
Ağustos
Eylül
İstavrit
Ekim
Koç
Kasım
İlk kış
Aralık
Karakış

Harşıt Vadisinde Otçu Göçü Kültürü
Mısır ekiminin bitiminden sonra, yaylaya gitme zamanı gelmiş oluyordu. Mayıs ayı başından başlayarak, genelde Mayıs ayının 20'sine kadar yaylaya göç işlemi tamamlanıyordu (s. 116).

Her yıl, temmuz ayının ilk Perşembe günü topluca yaylaya gidiliyordu. Ot kazılmasının bitimi sonunda eğlence düzenleyerek yaylaya yapılan göçe "ot göçü" deniyordu (s. 117).

Kıyafetler
Kara Lâstik, Peştamal, Kuşak, Keşan, Gutni yallık, Dastar, Çul, Heybe, Camadan (sırt çantası).
Gutni yallık: Genç kızlarla evli bayanları birbirlerinden ayırmak için kullanılan bir bayan giysisidir. Ön yüzü gutni adı verilen tek parça kumaştan dikilmiştir. Ön yüzde kırmızı ve sarı renkler hâkimdir. Bu kıyafeti evli bayanlar yakalarına takarlar (s. 132).

Heybe: Bu çantanın bir gözü sırtımıza gelir, bir kısmı da göğse aşağı sarkar. Eskiden genç kızlar ve evli bayanlar şenliklerde, düğünlerde kullanırlardı (s. 133).

Yerel Dil
Ağırşak: Eğirceğin ucuna takılan yuvarlak parça
Alaf: Ağacın bir dalındaki yaprakların bütünü
Alamuk: Parçalı bulutlu
Aluç: Battaniye
Anuk: Nane
Anuşuk: Kapının tam kapanmamış hali
Ayama: Lakap

Bitike: Azıcık
Bökelek: Kaynar su
Buymak: Çok üşümek
Bük: Dere kenarlarındaki düzlük

Caydak: Açık, meydanda
Celmük: Ağaç çöpü,
Cingit: Kesilmiş ağacı çekmeye yarayan demir alet
Civek: Ham üzüm
Çencik: Kapının demir sürgüsü
Çıtıman: Mısır saplarının bir araya toplanması
Çoğ: Köz
Çöğrek: Mısırın sapı kesildikten sonra toprakta kalan kısmı
Çöten: Mısır deposu

Debren: Kalas
Depebızdık: Takla
Depük: Kuru
Dığıl: Ağaç sırık
Dişeme: İnce ip
Dobuç: Kulağı küçük keçi

Eğircek: Yün eğirmeye yarayan el aleti

Fenikmek: Kıpır kıpır olmak
Foltak: Bol

Gada: Erkek kardeş
Gambalak: Büyük kaya
Ganat: Sayfa (defter, kitap
Gargun: Sel
Gasgasan: Kalabalık
Gıran: Tepe, sırt
Gıy: Kıyı
Gıyo: Güvey, damat
Goğsal: Mısır talaşı
Goylak: Çukur
Gögef: Ham, olgunlaşmamış meyve
Göğnü: Olgunlaşmış meyve
Göstek: Ahşap binaları rüzgârdan yıkılmasın diye korumak için çakılan ağaç payanta
Gübür: Çayın içildikten sonra bardakta kalan bölümü

Hatıl: Taş duvarlarda duvarın sağlamlığı için duvar arasına atılan ağaç, kalas
Hayıf: Öç
Hennük: Nem
Hozan: Açık alan
Höl: İslak

Kersan: Hamur teknesinin ufağı
Keyvanı: Yaşlı kadın
Kiran: Kilit

Mıkır: Cimri
Mıskıç: Cimri
Musmar: Büyük çivi

Nebri: Gavur, istenmeyen adam
Nezük: Taze

Obuz: Dere yatağı
Ödütleme: İnekten süt almak için yavrusuna memesini emdirip geri çekme

Padar: Yarılmış odun
Partuç: Elbezi
Peşko: Soba
Pıtlak: Patlamış mısır
Poğol: Sütlü mısır
Pur: Büyük kaya

Sasuk: Tadı bozuk
Sitil: Su kovası
Sömek: Küfür

Tepür: Ağaçtan yapılmış sini
Tığnak: Yığın, öbek
Tilki: Guatr

Üğüş: Ekmek kırıntısı
Üşkü: Hızar tozu talaş

Yapuk: Taramakta zorlanılan saç
Yasi: Çamaşır
Yay: Issız Yaz

Zabacca: Yarın
Zumbuk: Tokat

Çepnilerde İnanış ve Adetler
İki kişinin ortasından geçilmez. Geçen karıysa kocasına, erkekse karısına söz geçiremez.
Derelerdeki göllere taş atılırsa yağmur yağacağına inanılır.
Yemeği tuzlu yapan kadının kocasını çok sevdiğine inanılır.
Ay yeni iken toplanan elmaların çürüyeceğine inanılır.
Torunun torununu görenlerin cennete gideceklerine inanılır.
Hamile kadın canı çektiği meyveleri yiyemezse, doğacak çocukta benler çıkar.
Mavi-yeşil gözlülerin nazarcı olduklarına inanılır.
Delikli taştan geçen kadının çocuğu olacağına inanılır.
Bir evde çok karınca görülürse, yağmur yağacağına inanılır.
Solucanlar yerden çok çıkarsa, yağmur yağacağına inanılır.
Rüyada görülen ölüye bir şey vermek uğurlu, ölüden bir şey almak uğursuz sayılır.
Hıdrellez'de gelberi (ateş demiri), meğel (kazma) ele alınmaz.

Deyimler
Boş ay = Eylül
Bük = Çalılık
Cink = Köşe, bucak
Diret = Yığın
Gelek = Kurumuş yaprak
Gaban = Taşlık yer
Gosdok = Kısa boylu
Hölütmek = Islanmak
Kartul = Patates
Mozik = Düve
Partuç = Toz çaputu
Peşko = Soba
Yeyinde = Gelecek yıl
Zizil = Solucan

Harşıt ve Yöresiyle İlgili Efsaneler
Akıl baba veya Halbaba, çevre halkının çok değer verip kutsal saydıkları bir ziyaretgâhtır. Bu ziyaretgâha dertliler derman bulmak için, hastalar şifa bulmak için giderler (s. 248).

Anadolu'da kutsal sayılan dağların birçoğu bitki örtüsünden yoksundur. Türk inanç sisteminde değerlendirilen kellik veya çıplaklık Tanrı'yla ilgili bir durumdur.

Akılbaba olduğu söylenen ancak; halk arasında daha çok Halbaba ismiyle anılan bu dağ, yine halk belleğinde evliya tepesi olarak da bilinmektedir.
Geçmiş yıllarda bölgeyi ziyaret eden jeoloji mühendisleri dağın sönmüş bir volkan olduğunu belirtmişlerdir (s. 258).

3331 m yükseklikle Giresun'un en yüksek tepesi ve ondan sonra gelen kardeşi ise 2528 m ile Akıl Baba Tepesi'dir.
Akıl Baha'yı coğrafi olarak tanımlarsak Espiye, Güce ve Tirebolu ilçelerinin güney, Alucra'nın kuzey ucundadır.

---
Ünlü, Ekrem. (2016), Harşıt Vadisi, Arı Sanat Yayınları, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder