Ekrem
Ünlü - Harşıt
Vadisi
Tarih
ve Kültür Yazıları
Harşıt
Tarihi
Bugün Doğankent denilen ilçe merkezi daha önce
Haşrid/Harşid (Harşit) adıyla aynı derenin adıyla anılırdı.
(Rivayetlere göre) Harşit adı,
"güneşin en sıcak olduğu yer" anlamına "Hûrşîd"den; bir
diğerine göre "diken, çalılık" anlamına "har" ve
"taşlık, çakıllık" anlamına "şit" kelimelerinin
birleşiminden gelmedir.
Bilge Umar, Honigmann'dan naklen Harşit
çayının Bizans çağındaki adının "Kharşut" olduğunu, menşeini ve
anlamını saptayamadığım söyler (s. 7).
Doğu Karadeniz bölgesinin tarihi ve coğrafi
hinterlandı "Gas/Kas," "Gud/Gutiler," Kafkasya'dan
"Mosklar, Tibarenler, Marlar, Driller, Kimmerler/İskitler" gibi
kavimlerle ilişkilidir (s. 8).
(14. yüzyılda) Harşit vadisi, büyük ölçüde
başta Çepniler olmak üzere diğer Türkmen boyları tarafından yurt tutulmuş bir
bölge idi (s. 9).
Akkoyunluların halefleri Safevîlerin
hizmetinde Trabzon bölgesi Çepnileri vardı. (Bunların bir kısmı) Safevilere
duydukları yakınlık nedeniyle İran tarafına göç etmişlerdir.
I. Dünya Savaşı, Harşit'in de içinde
bulunduğu bölgeyi etkiledi. (Ruslar Harşit’i geçemediler) 123. Rus Tümeni
çareyi Harşit ormanlarını yakmakta buldu (s. 10).
20 Ekim 1921'de Ankara'da yapılan antlaşma Fransa'ya
Harşit vadisinde maden, krom ile gümüş ocakları imtiyazlarını veriyor; buna
karşılık Fransa'nın Kilikya'yı terk etmesi kararlaştırılıyordu. Ancak, Fransız
mühendisler çıkarılacak madeni taşıyacak bir yol olmadığı için bu işten
vazgeçmişlerdi (s. 11).
1530 tarihli icmal defterine göre 21
hanelik Harşit köyünün toplam nüfusu 100 kişi dolayında idi.
1837 tarihli Nüfus Yoklama Defteri'ne göre
Harşit nahiyesi Kürtün-i Bâlâ kazasına bağlı idi ve 15 Türk hanesi bulunuyordu.
Köyde gayrimüslim nüfusa rastlanmıyordu (s. 12).
Tarih
Yazıları
Çepniler, ilk önce Sinop bölgesine
yerleşmişlerdir.
Ordu bölgesini fethedip Bayramlı Beyliğini
kuran Bayram Bey'in torunu Süleyman Bey de, Giresun'u fethetmiştir. Çepniler,
14. yüzyıldan itibaren Kürtün'den hareket ederek Harşit vadisi yoluyla Karadeniz'e
ulaşmışlar ve bu vadinin iki yanındaki toprakları yurt edinmişlerdir (s. 16).
15. asrın ikinci yarısında bütünüyle
yerleşik hayata geçen Çepniler, köylerde oturmaya başlamışlardır (s. 17).
Harşıt
Vadisinde Güvenç Abdal ve Yaşamı
Alevi Bektaşi sözlü kültüründe Güvenç Abdal
ve Sarı Saltık'ın kardeş oldukları; iki erenin adı ile anılan alevi inanç ocaklarının
birbiriyle kardeş ocak oldukları belirtilmektedir.
Güvenç Abdal, Karadeniz Bölgesi'nin Türkleşmesi
ve İslamlaşması sürecinde Çepni boyunun manevi önderlerinden biri olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Güvenç Abdal kimdir? Seyit Şeyh Numan'ın oğludur (s. 19).
Öğrenimini Ahmet Yesevi dergâhında
tamamlayarak, irşat bölgesi Gümüşhane-Kürtün kasabasının Taşlıca Köyü'ne düşer
(s. 20).
Güvenç Abdal'ın adı birçok Alevi-Bektaşi
metninde on iki hizmet, on iki post sistematiği ile beraber anılır.
On İki Post
1. Mürşid Postu: Hünkâr Hacı Bektaş Veli
2. Rehber Postu: Habib Emircem Sultan
3. Türbedar Postu: Hızır Lale Cüvan
4. Ahçı Postu: Karadonlu Can Baba
5. Ekmekçi Postu: Seyyid Mahmut Hayrani
6. Şerbetçi Postu: Kızıl Deli Sultan
7. Nakib Postu: Sarı Saltuk Sultan
8. Meydancı Postu: Seyyid Cemal Sultan
9. Atçı Postu: Boz Geyikli Dede Karkın
10. Kurbana Postu: Şah İbrahim Haa Sultan
11. Ayakçı Postu: Abdal Musa Sultan
12. Mihmandar Postu: Kolu Açık Hacım Sultan
On İki Hizmet
1. Tarikatçı: Hz. Haşan Mücteba
2. Davetçi: Hz. Hüseyin Desti Kerbela
3. Saki: Hallac-ı Mansur
4. Zakir: Seyyid Nesimi
5. İbriktar: Sarı İsmail
6. Gözcü: Karaca Ahmet
7. Çerağcı: Kara Pirabat Sultan
8. Sofracı: Garip Musa Sultan
9. Meydancı: Barak Baba
10. Ferraş: Resul Baba Sultan 11. Pervane:
Taptuk Emre
12. Kapıcı: Güvenç Abdal (s. 23-24)
Karadeniz Bölgesi'nde; Trabzon, Gümüşhane,
Giresun, Tokat, Ordu, Samsun, Düzce, Zonguldak, İzmit illerine bağlı köylerde
Güvenç Abdal Ocağı'na bağlı Alevi-Bektaşi nüfus yaşamaktadır.
Güvenç Abdal âhir ömründe Pîr'inin yanına
dönmek ister. …yola çıkar. Güvende Yaylası'na ulaşıldığında yoğun bir sis (duman)
çöker. Sis kalktığında yârenleri
bakarlar ki Güvenç Abdal yoktur. Güvenç Abdal'ı kaybetmenin hüznü ile yarenleri
onu yâd edebilmek için bu ayrılık noktasına onun sembolik bir yatırını yaparlar
ve her yıl aynı tarihte gelerek Pir'lerini anarlar (s. 25).
Karadeniz Bölgesi'nin Türkleşmesinde Çepni
boyu o kadar etkin görev alır ve önem taşır ki Osmanlı belgelerinde Karadeniz
Bölgesi'nin bir bölümü Vilayet-i Çepni olarak tanımlanır (s. 27).
Hacı Bektaş-ı Veli, en güvendiği
dostlarından birisi olan Güvenç Abdal'ı 1260'h yıllarda Kürtün'e göndermiştir.
Güvenç Abdal, Süme Deresi'nin yaklaşık 10 km kuzeyine, stratejik bir noktaya
yerleşmiştir. Güvenç Abdal'ın yerleş- t iği
geçidin adı, Güvende Kapısı olup bu isim günümüze kadar ulaşmıştır (s. 28-29).
Kürtün
Kürtün'ün kelime olarak etimolojik anlamına
baktığımızda; birincil anlamda 'sertleşmiş, buzlanmış kar' manasına, ikincil
anlamda da 'palan, semer' gibi manalara geldiği görülmektedir (s. 35).
Kıyafet
Ağasar, geleneksel kültürü koruma ve
yaşatma adına daha tutucu bir görüntü vermektedir. Sarı, kırmızı gibi canlı renklerin
ve çiçek süslerinin kullanıldığı Çepni kadın kıyafetlerinde bele sarılan keşan,
peştemalın altına eskiden canfes de denilen üçeteğin giyildiği bilinmektedir.
Daha üstte entari ve üzerinde yelek ya da hırka, en başta ise boyalı yaşmak ve
çember bulunmaktadır. Çoğu zaman çemberin de üzerine yazma denilen başörtüsü
(tülbent) örtülmektedir. Alttaysa fildegöz desenli yün çorap ve ayakta kara /
naylon lastik bulunmaktadır. Bazen de yemeni adı verilen deri çarıklar
giyilmektedir. Gümüş tepelikler, hasır bilezikler ve nazarlık boncuklar da süs
ve aksesuar olarak kullanılagelmektedir. Erkeklerde ise hâkim yaka beyaz
gömlek, üstüne düğmeli yelek, belin üzerine bağlamalı aba, altına zıpka, daha
altta çizme veya çapula denilen ayakkabı, başta kabalak; aksesuar olarak da
muska, hamayıl ya da kama kombinezonu tamamlamaktadır (s. 36).
Kürtün Çepnilerinde kız çeyizinin ilk
malzemelerinden biri yağlık adı verilen kolsuz tezgâh dokumasıdır.
Entari ya da eteğin boyu hep diz altından
biraz aşağıda olup topuklara kadar uzanmamaktadır.
Trabzon’un
Fethi
Fatih, Trabzon'u fethettikten sonra Hacı
Emir oğullarının toprakları ikiye bölünmüştür. Bulancak'ın doğusunda kalan bölgenin
Trabzon sancağına bağlandı…
Of'un pek çok köyünde Çepniler yaşamaktadır.
II.
Bölüm
20.
Yüzyılda Harşit
(Savaş yılları)
Birinci Dünya Savaşı'nda (…) Ruslar;
Erzurum, Kop Geçidi ve Bayburt hattı ile birlikte diğer Erzurum, İspir-Bayburt
güzergâhını da kullanarak, Vavuk Dağı üzerinden Gümüşhane'ye inmişlerdir.
…düşman altı koldan Harşıt Çayı'nın doğu yakasım
işgal etmiş; batıya geçmek için ise Kabaktepe'yi hedef almıştır.
Türk askerleri, düşmanın Kabaktepe'den
atılması için tüm savaş hazırlıklarını yapar (…) Mehmet Yüzbaşı, gönüllü
askerleri ile 8 Şubat gecesi (1918) karanlıktan ve dumanlı havadan yararlanarak,
baskını gerçekleştirir.
Mehmet Yüzbaşı, gönüllü askerleriyle
birlikte düşman birliğinin içinde ilerlerken, Ruslara muhbirlik yapan topal bir
ermeni tarafından tuzağa düşürülerek şehit edilirler. Askerlerimizin naaşları,
savaş bittikten sonra bulundukları yerden alınarak, biraz daha yukarıya,
bugünkü yere defnedilirler.
Rakımı 2308m olan Kabaktepe, Güvende'nin 2
km doğusunda yer almaktadır.
Harşıt Vadisi baştan sona, adeta Çanakkale
gibidir.
Bugün soykırımdan dem vuran Ermeniler, o
günlerde birçok insanımızı katletmiş ve zarar veremediği insanlarımızı da çete
üyeleri diye Rus askerlerine toplatıp, başta Şadı, Törnük, Şıhlı ve Uluköy olmak üzere daha birçok köyden halkı
Kabaktepe ve Kütüklüyurt'ta kurşuna dizdirtmiştir (s. 79-80).
Harşit'ın doğuya bakan yamaçları
korunaklıdır. Fındık bahçelerinin arasına "istihkamlar" kazılmıştır.
Askerlerimiz mevzilerdedir. Karşı yamaçlardan mavzer ve top sesleri kesilmez
(s. 87).
Şıhlı kıranındaki birliğin elinde işleyen
bir topumuz vardır.
Mermi atan top, her gece başka bir tepeye
nakledilir. Bir gün Hıdırellez sırtlarından bir gün uyuzluk tepesinde, başka
bir gün çileklik yamacındadır.
Kullanımda olan tek top, çekilmesini
kolaylaştıran tekerlere destek bir takım yollarla ve güçlü çekici gönüllülerle
bir kaç saat içinde 3-5 değişik mevziye götürülerek, Rus mevzilerine ateş
edilmektedir (s. 88).
Rus Ordusu giderken, köylerde tahrip
etmedikleri ev, mal bırakmadılar. Kalırken de kullanmadıkları evleri yaktılar.
İşe yarar eşyaları, değerli ne varsa alıp götürdüler (s. 89).
Rusların batıya ilerleyememesi yöresel
direniş örgütlerindendir. Özellikle Topal Osman çetesi bir yandan Ruslara aman
vermezken, diğer yandan işbirlikçi Rumların azgın çetelerine karşı bir koruyucu
kalkan olmuştur (s. 91).
Ruslar; Türklerin kundaktaki bebeklerini
süngüye takıp havaya atarlar, sonra yere düşerken de süngülerini yukarı tutarak
bebeği süngüye geçirirlerdi (s. 93).
III.
Bölüm
Kültür
Yazıları
Yerel Ay İsimleri (s. 97)
Resmî
|
Yerel İsmi
|
Ocak
|
Zemheri
|
Şubat
|
Gücük
ay
|
Mart
|
Mart
|
Nisan
|
Abrul
|
Mayıs
|
Mayıs
|
Haziran
|
Kiraz
ayı
|
Temmuz
|
Orak
ayı
|
Ağustos
|
Ağustos
|
Eylül
|
İstavrit
|
Ekim
|
Koç
|
Kasım
|
İlk
kış
|
Aralık
|
Karakış
|
Harşıt
Vadisinde Otçu Göçü Kültürü
Mısır ekiminin bitiminden sonra, yaylaya
gitme zamanı gelmiş oluyordu. Mayıs ayı başından başlayarak, genelde Mayıs ayının
20'sine kadar yaylaya göç işlemi tamamlanıyordu (s. 116).
Her yıl, temmuz ayının ilk Perşembe günü
topluca yaylaya gidiliyordu. Ot kazılmasının bitimi sonunda eğlence
düzenleyerek yaylaya yapılan göçe "ot göçü" deniyordu (s. 117).
Kıyafetler
Kara Lâstik, Peştamal, Kuşak, Keşan, Gutni
yallık, Dastar, Çul, Heybe, Camadan (sırt çantası).
Gutni yallık: Genç kızlarla evli
bayanları birbirlerinden ayırmak için kullanılan bir bayan giysisidir. Ön yüzü
gutni adı verilen tek parça kumaştan dikilmiştir. Ön yüzde kırmızı ve sarı
renkler hâkimdir. Bu kıyafeti evli bayanlar
yakalarına takarlar (s. 132).
Heybe: Bu
çantanın bir gözü sırtımıza gelir, bir kısmı da göğse aşağı sarkar. Eskiden
genç kızlar ve evli bayanlar şenliklerde, düğünlerde kullanırlardı (s. 133).
Yerel
Dil
Ağırşak: Eğirceğin ucuna takılan yuvarlak
parça
Alaf: Ağacın bir dalındaki yaprakların
bütünü
Alamuk: Parçalı bulutlu
Aluç: Battaniye
Anuk: Nane
Anuşuk: Kapının tam kapanmamış hali
Ayama: Lakap
Bitike: Azıcık
Bökelek: Kaynar su
Buymak: Çok üşümek
Bük: Dere kenarlarındaki düzlük
Caydak: Açık, meydanda
Celmük: Ağaç çöpü,
Cingit: Kesilmiş ağacı çekmeye yarayan
demir alet
Civek: Ham üzüm
Çencik: Kapının demir sürgüsü
Çıtıman: Mısır saplarının bir araya
toplanması
Çoğ: Köz
Çöğrek: Mısırın sapı kesildikten sonra
toprakta kalan kısmı
Çöten: Mısır deposu
Debren: Kalas
Depebızdık: Takla
Depük: Kuru
Dığıl: Ağaç sırık
Dişeme: İnce ip
Dobuç: Kulağı küçük keçi
Eğircek: Yün eğirmeye yarayan el aleti
Fenikmek: Kıpır kıpır olmak
Foltak: Bol
Gada: Erkek kardeş
Gambalak: Büyük kaya
Ganat: Sayfa (defter, kitap
Gargun: Sel
Gasgasan: Kalabalık
Gıran: Tepe, sırt
Gıy: Kıyı
Gıyo: Güvey, damat
Goğsal: Mısır talaşı
Goylak: Çukur
Gögef: Ham, olgunlaşmamış meyve
Göğnü: Olgunlaşmış meyve
Göstek: Ahşap binaları rüzgârdan yıkılmasın diye korumak için
çakılan ağaç payanta
Gübür: Çayın içildikten sonra bardakta
kalan bölümü
Hatıl: Taş duvarlarda duvarın sağlamlığı için duvar arasına
atılan ağaç, kalas
Hayıf: Öç
Hennük: Nem
Hozan: Açık alan
Höl: İslak
Kersan: Hamur teknesinin ufağı
Keyvanı: Yaşlı kadın
Kiran: Kilit
Mıkır: Cimri
Mıskıç: Cimri
Musmar: Büyük çivi
Nebri: Gavur, istenmeyen adam
Nezük: Taze
Obuz: Dere yatağı
Ödütleme: İnekten süt almak için yavrusuna
memesini emdirip geri çekme
Padar: Yarılmış odun
Partuç: Elbezi
Peşko: Soba
Pıtlak: Patlamış mısır
Poğol: Sütlü mısır
Pur: Büyük kaya
Sasuk: Tadı bozuk
Sitil: Su kovası
Sömek: Küfür
Tepür: Ağaçtan yapılmış sini
Tığnak: Yığın, öbek
Tilki: Guatr
Üğüş: Ekmek kırıntısı
Üşkü: Hızar tozu talaş
Yapuk: Taramakta zorlanılan saç
Yasi: Çamaşır
Yay: Issız Yaz
Zabacca: Yarın
Zumbuk: Tokat
Çepnilerde
İnanış ve Adetler
İki kişinin ortasından geçilmez. Geçen
karıysa kocasına, erkekse karısına söz geçiremez.
Derelerdeki göllere taş atılırsa yağmur
yağacağına inanılır.
Yemeği tuzlu yapan kadının kocasını çok
sevdiğine inanılır.
Ay yeni iken toplanan elmaların
çürüyeceğine inanılır.
Torunun torununu görenlerin cennete
gideceklerine inanılır.
Hamile kadın canı çektiği meyveleri
yiyemezse, doğacak çocukta benler çıkar.
Mavi-yeşil gözlülerin nazarcı olduklarına
inanılır.
Delikli taştan geçen kadının çocuğu
olacağına inanılır.
Bir evde çok karınca görülürse, yağmur
yağacağına inanılır.
Solucanlar yerden çok çıkarsa, yağmur
yağacağına inanılır.
Rüyada görülen ölüye bir şey vermek uğurlu,
ölüden bir şey almak uğursuz sayılır.
Hıdrellez'de gelberi (ateş demiri), meğel
(kazma) ele alınmaz.
Deyimler
Boş ay = Eylül
Bük = Çalılık
Cink = Köşe, bucak
Diret = Yığın
Gelek = Kurumuş yaprak
Gaban = Taşlık yer
Gosdok = Kısa boylu
Hölütmek = Islanmak
Kartul = Patates
Mozik = Düve
Partuç = Toz çaputu
Peşko = Soba
Yeyinde = Gelecek yıl
Zizil = Solucan
Harşıt
ve Yöresiyle İlgili Efsaneler
Akıl baba veya Halbaba, çevre halkının çok
değer verip kutsal saydıkları bir ziyaretgâhtır. Bu ziyaretgâha dertliler derman
bulmak için, hastalar şifa bulmak için giderler (s. 248).
Anadolu'da kutsal sayılan dağların birçoğu
bitki örtüsünden yoksundur. Türk inanç sisteminde değerlendirilen kellik veya
çıplaklık Tanrı'yla ilgili bir durumdur.
Akılbaba olduğu söylenen ancak; halk
arasında daha çok Halbaba ismiyle anılan bu dağ, yine
halk belleğinde evliya tepesi olarak da bilinmektedir.
Geçmiş yıllarda bölgeyi ziyaret eden
jeoloji mühendisleri dağın sönmüş bir volkan olduğunu belirtmişlerdir (s. 258).
3331 m yükseklikle Giresun'un en yüksek
tepesi ve ondan sonra gelen kardeşi ise 2528 m ile Akıl Baba Tepesi'dir.
Akıl Baha'yı coğrafi olarak tanımlarsak
Espiye, Güce ve Tirebolu ilçelerinin güney, Alucra'nın kuzey ucundadır.
---
Ünlü, Ekrem. (2016), Harşıt Vadisi, Arı Sanat Yayınları, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder