Kutluca
Köyü Atasözleri ve Deyimleri
Kutluca, Giresun’un şehir merkezine en uzak
ilçesi olan Çamoluk’un bir köyüdür.
Annem merhume Hacer Güleç’ten işittiğim atasözleri
ve deyimleri bir kenara yazmaya başlamıştım.
Kutluca
Köyü
Kelkit vadisinin kuzey yamaçlarında kurulan
köyün yerleşimi meyilli bir arazidedir.
Köyün kuruluş tarihi Fatih Sultan Mehmet
dönemine kadar gitmektedir (s. 11).
Atasözleri
ve Deyimler
…cümle yapısında söylenmiş atasözlerine
rastlamak mümkündür.
Bununla birlikte basit yapılı cümleler daha
çoktur.
Atasözleri belirttikleri hükümler
doğrultusunda dili kullanan toplumun dünya görüşünü, yaşayış biçimini ve genel
olarak kültür tarihini yansıtan ipuçlarıyla doludur (s. 16).
Acı soğan kabuğunu acıtır
Aç olan taşı öğütür
Ağaç dalıyla, insan dölüyle gürler
Ağız küçük ama cürümü büyük
Ağır ol, batman gelesin
Akraba varıla varda, karı-koca sanla sarıla
Akranı ile uçmayan kuşun sesi tavadan gelir
Al zengin kızım döndürsün babasının evine,
al fakir kızım göndersin babasının evine
Allah dağına göre kış, bağına göre kuş
verir
Allah için sıçan tutan kedi yoktur
Armudun götüne sapçık olmaz
Azığını evden, arkadaşını köyden al
Baba zenginliği para etmez
Boğaz dediğin dokuz kertiktir
Çene çemiçten tadıdır
Çok taş kaldıran, ya yılana ya çıyana
Deli gelmeden yeli gelin
Ebe çok olursa oğlan boğulurmuş
Eli olmayanın feri olmaz
Emanetin cam cebindedir
Emek, emek olsaydı san öküze bıçak değmezdi
Ermenin harmanına kar yağar
Eşeğe semeri ağır gelmez
Fakirlikten zengin olanın kırk yıl ağzından
fakirlik kokusu çıkmaz
Gelin bildiğini işler, kaynana dilini
dişler
Güneşli havada köpekle oynama, yağmurlu
havada üstünü pisletir
Harmana giren porsuk dirgene dayanacak
Hırsız evden olursa kapı kös(kilit) tutmaz
Horona giren kıçını sallar
Irız elden çıkınca uçkur dokuz yerden kopar
İtin arkadaşlığı köyü görene kadar olur
Kalma kötünün kusuruna, bilse lafın iyisini
söyler
Kazın cücüğünü güzün sayarlar
Koça kuyruğu yük olmaz
Kurumuş bok üzerine su dökülmez
Misafire kalk git demezler, atının yemini
keserler
Olan el titremez
Oturmam diyen minder çürütür, yemem diyen
sofra kurutur
Poşayı paşa yapmışlar, babasını asmış
Suyu nereye bağlarsan oraya akar
Uzaktaki dosttan yalandaki düşman yeğdir
Yağlı kıça kuyruk sürten çok olur
Yorganı ince olanın osuruğu çok kokar
Deyimler
Adını deliye, ardını çalıya koymak
Allah akıl fikir dağıtırken Kaledere’ye
kilim dokumaya mı gittin?
Allah izin verirse, ecel aman verirse
Anamın ilki olmaktansa dağlarda tilki
olaydım
Anası ne ki danası da ne ola
Ayıya gül vermişler, koklamış kıçına tutmuş
Bakmaz götünün zanzağına, çıkar yolun
tümseğine
Bilmediği beş vakit namaz, onu da şeytanlar
komaz
Buğday hacca gitmiş, arpayı vekil bırakmış,
arpa da ‘baklava olayım mı?’ demiş
Çöteyi (işkembeyi) deşmek
Duayı biz ettik, yağmur Alacadağ’a yağdı
Gittiğin yerde döşeğini kalın mı koydular?
İt dururken kanundaki köpekler havlarmış
Kırkından bir börek olmaz
Malım, seni vereyim de mi kötü olayım,
vermeyeyim de mi?
Oğul döşeğine oturmak
Pilav olmadı lapaya çevir
Sözünü uyana söyle, uymazsa dön duvara
söyle
Üstümüzü örtmeye mi geldin
Yanında yorgun domuz eğleşmez
---
Yerel
Sözlük
Burç: Ağaçların başlarındaki yapraklar
Büveçe: Bu taraf
Çöte: İşkembe, karın
Deyha: İşte orada
Evmek: Acele etmek
Horum: Hayvanın bir ağızlık otu
Kös: Kapı arkasındaki ağaç sürgü
Üveçe: O taraf
Zanzak: Yellenme
---
Güleç, İsmail. (2006), Annemden Duyduklarım, Pan Yayıncılık, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder