14 Haziran 2019 Cuma

Abdülkadir Kemali Öğütçü'nün hayatı ve faaliyetleri


Yasemin Yılmaz - Türk siyasi hayatında Abdülkadir Kemali Öğütçü hayatı ve faaliyetleri - (YLT Özeti)

Abdülkadir Kemali Öğütçü (1889-1949) hukuk adamı, gazeteci, ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu milletvekili, Ahali Cumhuriyet Fırkası’nın kurucusu ve etkin bir politikacı, aynı zamanda araştırmacı yazar olarak tanınan çok yönlü bir şahsiyettir. Kendisi Orhan Kemal ismiyle bilinen ünlü roman yazarı Raşit Öğütçü’nün de babasıdır.

Birinci Bölüm’de Abdülkadir Kemali Bey’in milletvekili seçilmeden önceki yaşamı, tahsil hayatı, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ilişkisi üzerinde durulmuş, İkinci Bölüm’de Kemali Bey’in Birinci Meclis döneminde yaptığı çalışmalar ve savunduğu fikirler ele alınmıştır. Üçüncü Bölüm’de Kemali Bey’in, Birinci Meclis’in faaliyeti sona erdikten sonra 1923’te memleketi Adana’ya dönerek yayın hayatına dönmesi ele alınmıştır. Dördüncü Bölüm’de Abdülkadir Kemali Bey’in Toksöz gazetesindeki yazılarından dolayı 1925 ve 1926 yıllarında Şark ve Ankara İstiklal Mahkemelerindeki yargılamaları üzerinde durulmuştur. Beşinci Bölüm’de Ahali Cumhuriyet Fırkası ve çıkardığı Ahali gazetesi, Altıncı Bölüm’de ise bu dönemdeki faaliyetlerinden dolayı yurtdışına kaçışı incelenmiştir. Çalışmanın son bölümü olan Yedinci Bölüm’de ise Kemali Bey’in 8,5 yıl sonra
Türkiye’ye dönüşü üzerinde durulmuştur.

Giriş
Abdülkadir Kemali Bey’in doğduğu yıl olan 1889’da kurulan İttihad-ı Osmani Cemiyeti (sonradan İttihat ve Terakki Cemiyeti adını almıştır), İkinci Abdülhamit’e baskı kurarak Kanun-ı Esasi’yi ve İkinci Meşrutiyet’i ilan ettirmişti. Kemali Bey (…) bu cemiyete gençlik dönemlerinde gönül vererek, bu cemiyete katılmıştır.

I.BÖLÜM
Milletvekili Seçilmeden Önceki Yaşamı
Abdülkadir Kemali Öğütçü, Cebel-i Bereket sancağının (Osmaniye) bir nahiyesi olan ve zamanında sancak merkezi kabul edilen Yarpuz kasabasında 10 Ağustos 1889 tarihinde doğdu.

Soyca Elazığ’da Canuşağı aşiretine bağlıdır.

Kemali Bey’in annesi Emine Dilber Hanım Bulgaristan göçmenlerindendir.
Doksan Üç Harbi’nden (1877) önce dayıları ve annesinin amcaoğullarının çetelerin zulmüne kurban giderek muhtelif yerlerde kalleşçe öldürüldüklerini, bu yüzden annesi Emine Hanım’ın macerasının büsbütün başka ve çok hüzünlü olduğunu söylemektedir.

Abdülkadir Kemali Bey hatıratında merhum babasının kendisini çok dövdüğünü, çok sinirli olduğunu, kendisi daha üç yaşındayken, geceleri kendisine saatlerce zorla elifba kitabı okuttuğunu, uyuyakalınca da suratına hızla vurulmuş bir tokatla uyandığını aktarır.

…üç yaşındayken okumaya başladı ve beş yaşında Kuran’ı hatmetti. İlkokulu ve rüştiyeyi babasının tayini nedeniyle gittikleri Ceyhan’da okudu.
Adana İdadisi’ne başladı.
Kosova’da kaldığı müddetçe Sırpça ve Boşnakça dillerini öğrendi.
1904 yılında Hamidiye Ticaret Mekteb-i Ali’sine başladı.
Tavuk Pazarı civarında, Divan Yolu’nda bir odada yaşadı. Ufak tefek işler bulup çalışarak geçimini temin etti.
1911-1912 ders yılında Hukuk Fakültesi’nden mezun olarak tahsil hayatını tamamladı.

Hukuk Fakültesi’ndeki öğrencilik yıllarında İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı.
Talat Bey’in yakınlığını kazandı ve militan bir ittihatçı oldu.
1923 yılında üçüncü doğan kız çocuğunun adını Talat koymuştur.

31 Mart Vakası sırasında İstanbul’dan ayrıldı.
1 Aralık 1909’da Adliye Nezareti Memurin Sicil Müdürlüğü Kalemi’nde kâtip olarak devlet hizmetine girdi.

1912 Mayıs ve Haziran aylarında İstanbul’da birtakım subaylar “Halaskar Zabitan Grubu” adında bir grup kurdular. Amaçları, iktidarı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin elinden almaktı.
Gazi Ahmet Muhtar Paşa 21 Temmuz 1912’de sadrazamlığa getirildi. Böylece İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne iktidardan resmen el çektirilmiş oldu. Bunun sonucunda ise İttihatçılar üzerindeki baskılar giderek arttı.
Mesela Abdülkadir Kemali Bey herhangi bir sebep olmaksızın Hasan Paşa Karakolu’na götürüldü.
Balkan Savaşı döneminde yeniden gözaltına alınan Abdülkadir Kemali Bey altı ay hapse mahkûm edildi.

Nisan 1913’te Siirt Sancağı Bidayet Mahkemesi Müdde-i Umumi Muavini olarak atandı.
Siirt’te bulunduğu bu süre içinde, Mersin’den gelen Azime Hanım ile Siirt’te yapılan bir düğünle evlendi.

Abdülkadir Kemali Bey yörede gördüğü bütün sorunların hükümetin eksikliğinden, adaletsizliğinden, kanunsuzluğundan doğduğu düşüncesindeydi.

Abdülkadir Kemali Bey 21 Aralık 1913’te Basra ili merkez bidayet mahkemesi savcılığına nakledildi.

Basra’daki memuriyetinden 1914 yılının ilk ayları içinde ayrıldı. İttihat ve Terakki Cemiyeti içindeki nüfuzunu kullanarak ve (Kara) Kemal Bey ile görüşerek Bilecik’te cemiyet teşkilatında görev aldı.

Ağustos 1914’te genel seferberliğin ilan edildiği haberini alan Abdülkadir Kemali Bey, Bilecik’ten ilk trenle İstanbul’a geldi.
Harbiye Mektebi’ne giderek “yedek subay adayı” sıfatıyla kaydını yaptırdı.
…ilk çocuğu olan Orhan Kemal 15 Eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde dünyaya geldi.

Çanakkale’de en son deniz savaşları 18 Mart 1915’te yaşandıktan sonra İtilaf gemileri tamamen çekilmeye başladı. Bu sebeple yedek subaylara ihtiyaç kalmadığından onların bir kısmı Çatalca Hattı’na gönderildi.

Asker için gönderilen karavananın kendisinin de yemesi için odasına bırakıldığını görünce hiddetlendi.
Abdülkadir Kemali Bey’in gördüğü haksızlıklar karşısında sessiz kalmaması alay kumandanıyla da arasını açtı. Kemali Bey’den kurtulmak için onun Çanakkale’ye bomba bataryalarına gönderilmesine karar verildi.

Brest-Litovsk anlaşmasının uygulanması için Kafkasya’ya gönderilen heyette Abdülkadir Kemali Bey de yer aldı.

1918 Ağustos ayında Adana Umur-ı Hukukiye Müdürü (Hukuk İşleri Müdürü) olarak atanmasına karar verildi.

Fransızlar da Ermenilerle beraber Adana’yı işgale başladılar. Adana’nın işgali sırasında Abdülkadir Kemali Bey de ailesini Ceyhan’dan Niğde’ye götürdü.

(28 Ekim) çıkan irade-i seniyye ile Abdülkadir Kemali Bey resmen Kirmasti kazası kaymakamı olarak tayin edildi.

4 Mart 1919’da sadrazamlığa Damat Ferit Paşa getirildi. Daha önce Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın iktidara gelmesiyle ülke çapında başlatılan tutuklamalardan nasibini alan Abdülkadir Kemali Bey tekrar aynı kaderi yaşadı. O esnada Kirmasti kaymakamı olan Kemali Bey, Ermeni olaylarıyla ilgili soruşturma ve kovuşturmalar başlatılınca Bilecik’teki görevi esnasında on sekiz Ermeni’nin öldürülmesinden sorumlu tutularak 2 Nisan 1919’da İstanbul Hükümeti’nce tutuklanarak İstanbul’a sevk edildi ve Bekirağa Bölüğü’nde hapsedildi.

…vatanın kurtuluşu için bir şeyler yapmanın gerekliliğine inandı. Bunun neticesinde hapishanede kendisini ziyarete gelen arkadaşlarından Hamdi Zeki aracılığıyla Beyazıt’taki mühürcülerden birisine “Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” ismindeki mührü bir ay içinde hazırlattı, altı maddelik tüzük yazarak suretini de Hamdi Zeki’ye verdi. Hamdi Zeki’den bu tüzüğü çoğaltarak vatanına ve milletine en çok bağlı olduğunu düşündüğü gençlerin cebine atmasını istedi.

Hapishanedeyken bu teşkilatın ismini kendisi bulmuş, mührünü kendisi kazıtmış, tüzüğünü kendisi hazırlamış, kısaca memleketin dört bir yanında kurulacak olan bu cemiyetlerin ateşini kendisi yakmıştı.
Bursa Divan-ı Harb’e sevk edilmiş, yapılan yargılama sonucunda ise suçlu bulunmayarak aklanmıştır. Kemali Bey Adliye Nezaretine başvurması ile Kastamonu Bidayet Mahkemesi Savcılığına atanmıştır.

…tahsil hayatı esnasında çıkardığı üç derginin ismi: Mehtab, (Musavver) Erganun ve Şebtab’dır.

II.BÖLÜM
Birinci TBMM’de Milletvekilliği Dönemi
Abdülkadir Kemali Bey Birinci Büyük Millet Meclisi’ne Kastamonu’dan milletvekili seçilerek I. dönemde TBMM’de görev aldı.

Mustafa Kemal Paşa Heyet-i Temsiliye namına 19 Mart 1920 tarihli seçim hakkındaki tebliğini yayımladı.
…bu tebliğ Ankara’da yeni bir meclisin toplanacağını ilan ediyor, yeni bir genel seçim yapılmasını istiyor…
Livalar seçim çevresi sayılacak ve her livadan beş mebus seçilecekti.
Abdülkadir Kemali Bey de Kastamonu’dan adaylığını koymuştu. Seçim sonuçlarına göre Abdülkadir Kemali Bey 142 oy alarak I. TBMM’ye mebus seçildi.

Hıyanet-i Vataniye Kanunu Münasebetiyle Sözleri
Birinci Meclis dâhili ve harici düşmanlarına karşı mücadele vererek 23 Nisan 1920 tarihinde kuruldu.
29 Nisan 1920 tarihinde Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nu (Vatana İhanet Kanunu) çıkardı.
Çıkarılan bu kanunun birinci maddesine göre meclisin amacı yüce hilafet ve saltanat makamını, Osmanlı ülkesini yabancı güçlerden kurtarmak olarak belirlendi.
Abdülkadir Kemali Bey teklifi çok fazla destekledi.

Satın Alma Suretiyle Çiftçiden Alınan Yiyecek Hakkındaki Takriri
…seferberlik sırasında toprakla uğraşan çiftçi kesiminden “Tekâlif-i Harbiye” yani harp vergisi adı altında alınan yiyeceğin, hububatın ve hayvanların bedellerinin daha sonra çiftçilere geri verilmediğini söylediler. Buna karşın tüccarlardan satın alınan malların bedellerinin tüccarlara peşinen verildiğini dile getirerek memleketin bütün yükünü sırtlarında taşıyan çiftçinin umutsuz bırakıldığını belirtti...

“İcra Vekilleri Heyeti” isminde bir yürütme organı teşkil edildi.
Abdülkadir Kemali Bey 1 Kasım 1920 tarihinde Adliye Vekili seçildi.
4 Kasım 1920 tarihinde, 2 Mayıs 1920 tarihinde kabul edilen icra vekillerinin seçimi kanununda bir değişikliğe gidildi. Bu değişiklik ile vekillerin Meclis üyeleri arasından doğrudan seçilme usulü kaldırıldı ve vekillerin Meclis Başkanı’nın göstereceği adaylar arasından seçilmesi kararlaştırıldı. Abdülkadir Kemali Bey de 4 Kasım 1920’de Adliye Vekaleti’nden istifa etti (s. 46-47).

Abdülkadir Kemali Bey Meclis’te hükümet merkezinin Kayseri’ye naklinin düşünüldüğü ve görüşüldüğü sırada muhalefetini arttırdı.
(Taha Toros) Kemali Bey’den başka hiçbir milletvekilinin buna açıkça karşı koyamadığını, Kemali Bey’in Mustafa Kemal’in yolunu keserek ona, “Paşam ne yapıyorsunuz? Bu hareket millette maneviyat diye bir şey bırakmaz. Biz arkadaşlarla yemin ettik. Ölsek de Ankara’dan ayrılmayacağız. Hükümetin de Ankara’dan başka yere gitmesini engelleyeceğiz. İmanımızda yara açtırmayız!” diye konuştuğunu yazmaktadır.

Firariler Hakkındaki İstiklal Mahkemeleri Kanunu Münasebetiyle Sözleri
Hiyanet-i Vataniye Kanunu’ndan beklenen sonucun alınabilmesi (için) 11 Eylül 1920’de “Firariler Hakkında Kanun” adıyla T.B.M.M’nin 21 nolu kanunu olarak yürürlüğe girdi.
…böylece İstiklal Mahkemeleri kurulmuş oldu.
Abdülkadir Kemali Bey ise kazandığı 60 rey ile 20 Kasım 1920 tarihinde Pozantı İstiklal Mahkemesi’nin reisi olarak çalışmaya başladı.

20 Ekim 1920’de Koçgiri Olayı’nın soruşturulması için Genel Kurul kararı ile oluşturulan kurulda görev aldı.

Ankara’da Bir Hukuk ve Kastamonu’da Bir Tıbbiye Mektedi Açılmasına Dair Teklifi

Ceza Kanunu’nun 203. Maddesine Eklenecek Maddeler Hakkındaki Teklifi
Kemali Bey’in bu teklifte en çok üzerinde durduğu konu ise şahıs hürriyetinin ve şahıs dokunulmazlığının korunması oldu. Bu sebeple Kemali Bey’in verdiği bu teklif “Hürriyet-i Şahsiye” (Kişisel Özgürlük) ya da “Masuniyet-i Şahsiye” (Kişisel Dokunulmazlık) olarak adlandırıldı.
…kanun teklifi iki yıla yakın Adliye Encümeni’nde kaldı.
18 Nisan 1921’de verilen bu teklifin ancak 12 Şubat 1923 gibi geç bir tarihte kabul edilip kanun haline gelmesi iktidarın bu teklife çok sıcak bakmaması olarak yorumlanabilir.

20 Ocak 1921’de Teşkilat-ı Esasiye olarak adlandırılan ilk anayasanın kabul edilmesiyle beraber, yürürlüğe giren anayasa Meclis’teki milletvekilleri tarafından farklı yorumlanmaya başlandı. Bu durum Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ilk düşünce ayrılıklarını da beraberinde getirdi.

Mustafa Kemal Paşa Birinci Grup ismiyle bilinen Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu kurdu.
Birinci Gruba dâhil olmayan bu mebuslar daha sonra 1922 yılının Temmuz ayında İkinci Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu kurarak örgütlendiler. Abdülkadir Kemali Bey İkinci Grup içinde yer aldı.
Mustafa Kemal Paşa’ya çok fazla güç verilmesi ve tek adam gücünün ortaya çıkacağı endişesi grupların ayrılmasındaki temel etkendi.
İlk Millet Meclisi’nde şiddetli konuşmalar yapan üç milletvekili vardı. Kastamonu mebusu Abdülkadir Kemali Bey, Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey ve Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey.

İdare-i Kura ve Nevahi Kanunu Layihası Münasebetiyle Sözleri
Meclis toplantısında, köylüye ağır yük getiren söz konusu tasarıyı sertçe eleştirdi.
Kemali Bey’e göre bir devleti, bir ülkeyi kurtaracak olan bir sadrazam ya da başkumandan değil, köylü kesimiydi.
Uzunca bir süre Meclis’te tartışılan ve Encümende kalan Nahiye Kanunu yasalaşamadı.

Meclis’in Ankara’dan Başka Yere Nakli Hakkındaki Takriri
…daha iyi ve müsait şerait-i maişet arz eden Bursa veyahut Konya veyahut İzmir şehirlerinden birine Meclis-i Ali’nin naklini müstaceliyetle teklif ederiz.
…sonuçta Meclis Ankara’da ikamet etmeye devam etti.

Kurtarılmış Memleketlere Üç İstiklal Mahkemesi Gönderilmesine Dair Takriri

III.BÖLÜM
Abdülkadir Kemali Bey’in Milletvekilliğinden Sonra Yayın Hayatına Dönüşü
1923 seçimlerinde tekrar Meclis’te milletvekili olabilmek için Adana’dan aday olmuşsa da diğer İkinci Grup üyeleri gibi İkinci Dönem’de TBMM dışında kaldı.
Adana’da Mücahede, Toksöz ve Haksöz isminde üç gazetenin imtiyazını alarak 1923 yılının sonlarına doğru tekrardan gazetecilik hayatına başladı.
Adana’ya döndüğünde çıkardığı ilk gazetesi Mücahede oldu.
Mücahede gazetesinde yayımladığı bir makaleden dolayı tutuklandı. Tevhid-i Efkâr gazetesi Kemali Bey’in 8 Aralık 1923’te Mücahede’de “Son İnkılabın Manası” başlıklı bir makale neşretmesinden dolayı tevkif edildiğini yazdı.

(Duruşma süreçleri) Türkiye devletinin genel teşkilatında Hilafet-i İslamiye ismi altında bir de hilafet müessesesi vardı. Kemali Bey savunmasında, insanların 1300 seneden beri hürmet duyduğu böyle muhterem bir makamın sahibini, ortada hiçbir sebep yokken “parçalarız!” sözleriyle küçük düşüren başvekilin (İsmet Paşa) düşüncelerine karşıt olduğunu söyledi.

Kemali Bey 21 ve 22 Aralık 1923 tarihlerinde devam eden yargılaması esnasında bütün ifade ve savunmalarında cumhuriyetçi olduğunu, sadece İsmet Paşa’nın ifadelerine karşı olduğunu söyledi.
…tahliye edildi.

1924 Ağustos ayında Toksöz gazetesini yayımlamaya başladı.
Toksöz, 27 Kasım 1924 tarihine kadar Adana’da 78, 15-30 Aralık 1924 tarihleri arasında ise İstanbul’da 14 sayı olarak yayımlandı.
Toksöz başlığının altında: “Mevki-i iktidar, rütbelerde ve sandalyelerde değil, yürüyen mefkûrelerdedir” sözü yazmaktaydı.

30 Ağustos 1924’te yayımlanan Toksöz gazetesinin 1.sayısının “Nereye Gidiyoruz” başlıklı başyazısında Kemali Bey, memleketin ve milletin gerçekten nereye gittiğini irdeledi (s. 69).
Milletin bir senede teşkilatın yüz kırk milyon gibi müdhişe (dehşet verici) masrafını karşılayamayacağını dile getiren Kemali Bey başyazıda, Halk Fırkası’nın ülkeye getirdiği hayat pahalılığını eleştirdi.
Kurulan teşkilat halkı düşünen, halk için çalışan bir teşkilat değil aksine “Yağma Hasan Ağa’nın böreği” tabirine uyacak şekilde bir zümre-i mümtaze (seçkinler topluluğu) teşkilatı idi.

Toksöz’de yayımladığı yazılarında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’e, dönemin başbakanı İsmet Paşa’ya, Halk Fırkası’na, hükümete, hükümete destek olan gazetelere yoğun eleştirilerde bulunan Kemali Bey, geleneksel değerlere sahip çıktı.

Abdülkadir Kemali Bey, Toksöz’ün 52. sayısında, “Bir Fırkam Olsa!” başlıklı ve -14- numaralı başyazısında, Türkiye’de sınıfların olmadığını, yalnız bir sınıfın olduğunu ve genel olarak herkesin mağdur olduğunu dile getirdi.

Halk Fırkası hükümetini başarısız bulan Kemali Bey, Mustafa Kemal Paşa’yı da müdahale etmediği için kötü gördüğü yönetimden sorumlu tutuyordu.

20 Nisan 1924’te yeni anayasa kabul edildi. Bu anayasanın kabul edilmesi ile birlikte Meclis’teki nispi birlik bozuldu. Meclis yenilikçiler ve muhafazakârlar olmak üzere ikiye ayrıldı.
Refet Bele ve Rauf Orbay tutucuydular. Kazım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy aşırı tutucu olmamalarına karşın Atatürk’ün ileri gittiğini ve tek başına bir güç olacağını düşünüyorlardı.
17 Kasım 1924’te Cumhuriyet Halk Fırkası’na karşı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kuruldu.

Abdülkadir Kemali Bey’in 29 Aralık 1924 tarihinde gazetesi Toksöz’de yayımladığı “Büyük Tehlike Karşısında İttihad Zarureti” başlıklı yazısı gazetenin kapatılmasına sebep oldu.

Kemali Bey’e mahkeme ceza olarak temyiz hakkı saklı olmak üzere altı ay hapis cezası ile elli lira para cezası kesti.
13 Şubat 1925 tarihinde Şeyh Said Ayaklanması çıktı ve hızla yayıldı.

IV.BÖLÜM
Abdülkadir Kemali Bey’in Tutuklanması ve Şark İstiklal Mahkemesi’nde Gazeteciler Davası
Şark İstiklal Mahkemesi, Sebilürreşad’ın sahibi Eşref Edib, Tevhid-i Efkâr’ın sahibi Velid Ebüzziya, Son Telgraf’ın sahibi ve muharrirlerinden Sadri Edhem ve
Fevzi Lütfi beylerle Toksöz’ün sahibi Abdülkadir Kemali Bey hakkında 7 Haziran 1341 (1925) tarihinde oy birliğiyle aldığı kararla mezkûr kişilerin tutuklanmalarına ve isyana tahrik suçuyla yargılanmalarına karar verdi.

Şark İstiklal Mahkemesi’nden Ankara İstiklal Mahkemesi’ne sevk edilen Kemali Bey 2 Şubat 1926’da beraat etti.

V.BÖLÜM
Abdülkadir Kemali Bey’in Ahali Fırkası ve Ahali Gazetesi
Orhan Kemal Taha Toros’a yazdığı mektupta babası Kemali Bey’in bu beraat işinin bir şarta bağlı olduğunu, bir daha siyasetle meşgul olmayacağına dair elinden sened alındığını söylediğini yazdı.
Adana’ya döndükten sonra uzaktan yakından gazetecilikle ve siyasetle ilgilenmedi.

1930’da kurulan tek muhalefet partisi SCF olmadı. Abdülkadir Kemali Bey de 26 Eylül 1930’da Adana’da Ahali Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu.
Abdülkadir Kemali Bey hem iktidardaki CHF’yi hem de SCF’yi eleştirdi. CHP’ye esastan muhalif olan Kemali Bey SCF’yi ise güdümlü muhalefet partisi olmakla suçladı.

Kemali Bey’in fırkasının kuruluşuna İstanbul basını çok az yer verince Kemali Bey sesini daha çok duyurabilmek adına bir basımevi satın aldı ve Ahali gazetesini çıkarmaya başladı.

Ahali Cumhuriyet Fırkası hükümet emriyle 21 Aralık 1930’da kapatıldı ve fırkanın yayın organı olan Ahali gazetesinin çıkarılması da yasaklandı. Kemali Bey bu tarihten önce 17 Aralık 1930’da Türkiye’den ayrılarak yurtdışına gitti.

Vakit gazetesi Adana’da Ahali Fırkası’nı kuran Abdülkadir Kemali Bey’in Menemen hadisesinden üç gün evvel ortadan kaybolmasının bu hadise ile alakası olduğunu gösterdiğini iddia etti.

Abdülkadir Kemali Bey ve arkadaşları Suriye’ye giderken hududu geçtikten sonra meşhur “Dana Beruh” çetesi tarafından yakalanarak üzerlerinde bulunan 4000 lira miktarındaki para ellerinden alındı.

VI.BÖLÜM
Abdülkadir Kemali Bey’in Sürgün Hayatı ve Faaliyetleri
1939’da Türkiye’ye dönmesiyle hayatının 8.5 yılı sürgünde geçmiş oldu.

Abdülkadir Kemali Bey eşini ve çocuklarını yanına aldırdıktan sonra ailesiyle birlikte Beyrut’ta Fıstıklı tarafında oturmuşlardır.

Abdülkadir Kemali Bey 1931’de Halep’te İslam dünyasında yankılar uyandıran “Allah Yok mudur?” kitabını yayımladı.

Orhan Kemal’in hatıratından edinilen bilgiye göre Abdülkadir Kemali Bey’in Beyrut’ta açtığı lokanta bir süre sonra iflas etti. Bunun üzerine Orhan Kemal balığa gitmeye başladığını, kardeşi Niyazi’nin ise işportacılık yaptığını yazmaktadır.

VII.BÖLÜM
Abdülkadir Kemali Bey’in Türkiye’ye Dönüşü
Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı üzerine cumhurbaşkanlığına seçilen İsmet İnönü toplumda yeniden birliği sağlamak nedeniyle tanınmış muhalifleri hizmete çağırdı.
Abdülkadir Kemali Bey, İsmet İnönü ile mektuplaştı ve kendisine hiçbir soru sorulmaması koşulu ile 1939 Haziran ayında memleketi Adana’ya döndü.
Abdülkadir Kemali Bey 27 Kasım 1939’da Bergama Hâkimliği’ne atanarak Bergama Ağır Ceza Reisi oldu.
23 Haziran 1940’ta istifasını vererek Bergama Hâkimliği’nden ayrıldı.

Orhan Kemal, Taha Toros’a gönderdiği mektubunda babası Abdülkadir Kemali Bey’in 1946’da bir aralık Demokrat Parti’ye girdi ise de sonradan ayrıldığını yazmaktadır.

1947 yılında “Ayırt- Çocuklarımın Din Kitabı” isimli bir kitap yayımladı.

Abdülkadir Kemali Bey bir duruşma için Ankara’ya geldiği sıralarda hastalanarak Ankara’da Gülhane Hastanesi’nde tedavi altına alındı, ancak 21 Temmuz 1949’da tedavi görmekte olduğu bu hastanede vefat etti.


Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, 2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder